Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 EYLÜL 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Devlet toplumsal
jşlevlni yitirirse
Türkiye'nin ABD Hazinesi ga-
rantili borç tahvili çıkarma öne-
risi biçim değiştirdi. Duyduk ki
Başbakan Bülent Ecevit söz
konusu tahvillerin garantisinin
ABD Hazinesi değil de Dünya
Bankası'nca üstlenilmesine ta-
raftar olmuş bu kez.
Geçen hafta ODTÜ'de dü-
zenlenen "Uluslararası Ekono-
mi Kongresi"n\n konukları ara-
sında Üçüncü Dünya Forumu
Başkanı Samir Amin de yer
alıyordu.
"Emperyalizm ve Eşitsiz Ge-
lişme", "Kaos Imparatorluğu"
gibi yapıtların yazarı olan Sa-
mir Amin'e, Türkiye'nin ABD
Hazinesi ya da Dünya Banka-
sı garantiü borç tahvili çıkarmak
istediğinden söz edince, şu yo-
rumu yaptı köşemize:
"Bütün bu önlemlerin arka-
sında yatan felsefe şudur: Ser-
maye vergiden kurtuluyor. De-
niyor ki sermaye vergilendir-
me yoluna gidilirse sıcak para
kaçar. Bu felsefeden hareket-
1e, sermayenin devlet tarafın-
dan vergilendirilmesi yerine
borç verme yolu tutuluyor. Bu
durumda enflasyonun üzerin-
de, ekonomik büyümenin üze-
rinde faiz verilmesi gündeme
geliyor. Bunun sonucunda da
devletin borçlan bir çığ gibi bü-
yüyor. Bu öyle bir mekanizma
ki eşitsizlikleri ağıriaştınyor. Da-
hası devletin toplumsal açıdan
müdahale etme gücünü zayıf-
latıyor, azaltıyor."
Deprem sonrası "toplumsal
açıdan müdahale etme gücü
zayıflayan devleti" acı örnekJe-
riyle gördük.
Oybirliğinden oybirliğine fark var
Dünya Ticaret Örgütü (WTO), ulus-
lararası sermayenin anayasası olarak
tanımlanan Çok Taraflı Yatırım An-
laşması'nda (MAI) öngörülen ve ço-
kuluslu şirketlere sınırsız özgürlükler
tanıyan yaptırımları görüşmek üzere
bu yıl sonuna doğru ABD'nin Seatt-
le kentinde toplanacak.
Üçüncü Dünya lletişim Ağı, top-
lantıya ilişkin şu bilgileri veriyor:
"Seattle 'da Microsoft'un sahibi Bill
GatesVn başkanlığında büyük şirket
yöneticilerinin oluşturduğu birkarşı-
lama komitesi oluşturuldu. Komite-
nin tüm üyeleri, çokuluslu şirketlerin
ve yatınmcılann ulusal yönetim ve
devletlere karşı kendi mülkiyet hak-
lannı güvence altına alacak bir ulus-
lararası ticaret sistemi için çaba gös-
terenlerden seçildi."
Anlayacağınız, dev tekeller, gelir-
leri devletlerden daha fazla olan şir-
ketler, dünyayı büyük bir pazar, yer-
küre üstünde yaşayanları da müşte-
ri olarak görenler birbirlerini ağırlaya-
caklar. Biri diğerine diyecek ki:
"Ulusal sınırlar ne kelime üstadım.
Istirham ederim, siz önden buyurun.
Serbestçe girebilirsiniz."
Öbürü utanırmış gibi yapacak:
"An, ne kadar düşüncelisiniz! Tüm
kamusal engelleri de kaldırmışsınız..."
Elini ovuşturan böbürlenecek:
"Bu kadan bir şey mi cicim... Sos-
yal güvenlik rafta, emeğin örgütleri-
ni zayıflattık, ulusal yargıyı ortadan
kaldırdık, tüm kurumlan sermaye için
yeniden yapılandırdık..."
Üçüncü Dünya lletişim Ağı'ndan
edindiğimiz bir başka bilgi, ulus öte-
si şirketlerin tek yanlı dayatmalanna
karşı çıkanların az olmadığını kanıt-
lıyor:
"WTO toplantısınm yapılacağı Se-
attle'ın Kent Konseyi, kentin fonlan-
nın nasıl harcanacağından yerel ge-
lişmeyi desteklemeye, çevreyi koru-
mak için yasa çıkarmakian adil iş uy-
gulamalarına değin birçok alanda
kendi hukuku ile düzenleme yapma
konusunda tekyetkiliolduğunu vur-
gulayarak MAI koşullanna karşı çık-
tığını duyurdu."
Kendi yasal ve hukuksal yetkileri-
ni devretmeme konusunda çok du-
yariı davranan Seattle Kent Konse-
yi'nin "oybihiği" ile aldığı bu karan,
ulusal yargıdan vazgeçilmesi anlamı-
na gelen ve MAI'nin öngördüğü ko-
şullardan biri olan uluslararası tahki-
mi hani neredeyse "oybiriiği" ile ka-
bul eden TBMM üyelerinin ilgisine
sunanz...
1980 öncesi Tür-
kiye Işveren Sendi-
kalan Konfederasyo-
nu (TİSK) ve Türk Sanayici ve İş Adam-
lan Demeği (TÜSİAD), 1961 Anayasa-
sı'nın özellikle emek kesimine büyük
haklar tanıdtgını, bu özgüriükçü ana-
yasanın "topluma bol geldiğini" ileri
sürdüler. 1982 Anayasası ile isteklen
yerine getirildi. Hatta, TİSK ve TÜSİ-
AD raporiannda ne dile gettriliyorsa ay-
nısı anayasa hükmü haline getirildi.
Işadamı örgütlerinin içinden gelen Tur-
gutözal Cumhurbaşkanlığı'na değin
yükseldi veTürkiye'yi her anlamda li-
beralleştirdi.
Aynı TÜSlAD'ın Yüksek Istişare Kon-
seyi Başkanı Bülent Eczacıbaşı, ge-
çen hafta yaptığı konuşmada toplu-
Saptama doğru, yakınan yanlış !a£!£S&•* nanlardabukjnuyorya-
mun temiz siyaset istediğini belirti-
yor. TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğ-
lu ise "siyasal liberalleşme"öer\ yana
olduklarını vurguluyor.
BugünTBMM'de51 sanayid-işada-
mı ve iş kadını, 51 özel sektör yöne-
ticısi, 46 ticaret ile uğraşan ya da özel
işletmeci bulunuyor. Ne eder? 148.
Bankacılık gibi, müteahhitlik gibi çe-
şitli "özel sektör" alanlannda iş ya-
paniar da bu gruba eklenirse sayı
200'ü aşıyor. Yani, TBMM'deki üye
sayısının üçte birinden fazlası özel
sektör temsilcisi, işadamı, tüccar vb.
TBMM'deki işçi ve sendikacı -ger-
çi bunların içinde, emek kesiminin
kökenli milletvekili sayısı ise topu to-
pu12.
Demek ki TÜSlAD'ın çatısı altında-
ki kesim ya da onların görüşlerine ya-
kın temsilciler bu ülkenin siyasetine,
yönetimine damgasını vuruyor.
Bir de gefir paylaşımına bakalim is-
terseniz: 1995 rakamlan ile sermaye
gelırlerinin gayn safi yurtiçi hasıladan
aldığı pay yüzde 61.4 olmuş. Emeğin
payı ise yüzde 22.2'de kalmış.
Demek ki aslan payı yine sermaye
kesiminin. Toplumun temiz siyaset,
siyasal anlamda özgürieşmek istedi-
ği doğru. Bu istemin nedeni de yu-
kandaki çarpık tablodan çıkıyor.
»ieğitimci
CHP'de
Kuruluş yıldönümünde
CHP'ye katılanlar
arasında iki değerli bilim
insanı göze çarptı:
Prof. Dr. Ibrahim Ethem
Başaran ve Prof. Dr.
Mahmut Adem. İki
çalışkan eğitimcimiz,
"Niçin CHP'yi seçtiniz"
sorusuna şu karşılıklan
verdi:
Prof. Dr. Mahmut Adem:
"Mevcutlar içinde başka
seçenekyok. CHP'nin en
azından laiklik açısından
tarihten gelen bir çizgisi
var. Ben, dinden emir
almayan laik eğitimin
demokrasinin altyapısı
olduğuna inanıyorum. Ne
yazık ki en yüksek bilim,
teknoloji ûretecek
üniversiteler ve
kurumlardaki kadrolar
köktendincilerin işgali
altında. Bu durumda insan
laik eğitimi öne çıkaracak,
onu savunacak bir ortam
anyor. CHP de bunlardan
biri."
Prof. Dr. Ibrahim Ethem
Başaran: "Partilerimiz
henüz demokrasi bilincine
ulaşmış değil. Takım
çalışması yapmasını
bilmiyohar, demokrasiyi
uygulamıyoriar. Gerçi
CHP de bugüne kadar bir
hayli kusuhar işledi ama,
diğerlerine baktığımda,
demokrasiye en yatkınının
CHP olduğuna inandım.
CHP'nin lider sultasından
kurtulma, demokrasiye
ulaşma umudu var."
ÇALIŞANLARIN SORULARI
SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL
SSK'de 50 yılın tavan ücreti
1 Nisan 1950'de o günkü ismiyle 'İşçi Sigortaları KurumıT
olan, bugünün Sosyal Sigortalar Kurumu'nda 'Malullük, Vaşlılık
ve Ölüm Sigortaları' uygulamasına başlandı.
Aradan geçen yanm yüzyıllık sürede, sigorta primine esas alınan
ücretler bir anlamda Türkiye'deki enflasyonun da 'seyir defteri' gi-
bidir.
Nisan 1950'de malullük. yaşlılık ve ölüm sigortalan prirne esas
en az (taban) ücret gûnde 2, ayda 60 lira; en çok (tavan) ücret ise
günde 20, ayda 600 lira idi.
Sİgorta primine esas en az ücret 50 ytlda, 60 (altmış) liradan 113
milyon 700 bin liraya. en çok ücret de 600 (altı yüz) liradan 182 mil-
yon 100 bin liraya ulaşmıştır.
1 Nisan 1950den 31 Aıalık 1999'a kadar geçen 49 yıl 9 aylıksü-
renin prime esas ücret toplamı 4 milyar 478 milyon liradır. Bu 50
yıllık sürenin son on takvim yılının (1 Ocak 1990-31 Aralık 1999)
tavan ücreti 4 milyar 450 milyon lira ile yüzde 99.378'dir. 1 Ocak-
31 Aralık 1999'a ait son takvim yıhnın prime esas tavan tutan da 50
yıllık tutann yüzde 44.53'ü olan 1 milyar 994 milyon liradır.
1950 ile 1989 yıllannı içeren 40 takvim yılının tavan prim tutan
olan 27 milyon 851 bin lira ise 50 yıllık tavan toplam tutann yüzde
l'i dahi değildir. yalnızca yüzde 0.622'sidir.
1 Nisan 1950 ile 31 Aralık 1999 arası 50 yılın SSK prim tavanı:
50 yılın SSK prim tavanı
Dönemler
1950-1959
1960-1969
1970-1979
1980-1989
1990-1999
Toplam
Süre (yıl)
10
10
10
10
10
50
Tavan toplamı TL
132.300
273.000
736.170
26.710.378
4.449.837.508
4.477.689.356
% Oranı
% 0.003
% 0.006
% 0.016
% 0.597
% 99.378
% 100.000
1 Ocak 1990 ile 31 Aralık 1999 arası son 10 yılın SSK prim tavanı:
Son 10 yılın SSK prim tavanı
Yıl
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
Toplam
Yıllık Tavan TL
22.080.060
31.564.980
46.842.660
64.937.430
85.386.240
109.891.080
278.247.960
666.802.258
1.150.143.840
1.993.941.000
4.449.837.508
%Oranı
% 0.493
% 0.705
% 1.046
% 1.450
% 1.906
% 2.454
% 6.214
% 14.892
% 25.686
% 44.531
% 99.378
Bu sayılann anlatımından. 50 yılda enflasyonun geldiği nokta
çok açık anlaşılmaktadır.
HARBt SEMİH POROY
BULUT BEBEK NVRAYÇİFTÇİ
3i rıtya gördiım.Büyüyünce fakir
oluyotoluyotnuşum
MIRMIRLAR VĞUR DURAK
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Eylül
T.C.
ŞUŞEHRİ KADASTRO
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLAN
Sıvas ili, Akıncılar ilçesi, Perigüneyi ve Hüdüğü köy yam
mevkilerinde bulunan 2022, 2086 ve 2087 nolu parsellere iti-
raz eden muterizin itirazmın kabulü ile 2028 nolu parsele yap-
mış olduğu itirazmın yerinde görülmeyerek reddine. Bu par-
sellere itiraz eden muterizin ölü olmasından dolayı mirasçıla-
n tarafmdan ibraz edilen nüfus kayıt örneği gereğince kansı
fsmail kızı Zeynep ve evlatlan Necmiye ve Gülten ve Gülsen
ve Bayram ve Seher ve Yilmaz ve Yavuz Fidan adlarına 1/2
hisse iribariyle verasette iştirak olarak ve 1/2 hissesinin de ta-
pu kayıt maliklerinden Hüseyin oğlu tsmail Fidan'ın ölü ol-
masından dolayı veraset belgesinden anlaşılacağı üzere kansı
Murtaza kızı Türkmen ve evlatlan Mavuş ve Hüseyin ve Na-
fiye ve Safıye ve Yakup ve Erdal Fidan adlanna tapuya tesci-
line. Suşehri Kadastro Müdürlüğü'nün 01/9/1999 tarih ve 05
nolu komisyon karan.
Işbu komisyon karan ilan tarihinden itibaren 15 gûn sonra
ilgililerine ilanen tebliğ edilmiş sayılacağı. Karar aleyhine teb-
liğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde Akıncılar Kadastro
Mahkemesi nezdinde dava açılabileceği. Kanuni süresi içeri-
sinde karar aleyhine dava acılmadığı takdirde karar kesinleşti-
rilerek Akıncılar Tapu Sicil Müdürlüğü'ne devir yapılacağı ve
ilgili karar müdürlüğümüzde incelenebileceği 7201 sayılı ya-
sanın ilgili maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur.
Basın: 42943
CLARA SCHUMAM
1613'DA &U6ÜH,ALKIAN PİYANİSTİ COV& WtBCK,
LEIP2IS 'PE DO&PCJ. ADI, VTLLA/l SONBA, ÜNLÛ S£S
TBCİ ROSEjer SCHUMAAIN'LA EVl£NİAtCE OESı-
Ş£C£KTİR. KÜÇÜK H4ÇTA,BA8AStNDAN P/H4NO
DBRSİ ALAKAK VETİÇEC£K, 9 YfiŞtNDA İUC «W-
seeiNi v&&C£KriG. BUNU SONRAMÎ WUA/BL
KONSEK TUBlARI, ÜN VE VİKTÜCIZLUK İ2Lİ-
yECBIOİR. BU A£APA, BABAStNtN ÖİBeNCİ
R/NPEN eoeeer SCHUMAUN'A AÇUC OLUP
OMÜAJLA EVLSUECEKTİK. AİLESiNlN kA&Şl Q-
tüŞI Bu EVÜÜSl BfJ6£U.İyBWVBC£K., OL4Y
GEUŞiMİYLe Bl£ İ9.YÜ2YH.ROAMANINI ANDlGA
CAX.TtR.AHCAK,BU MUTtULUK, HOBEKT'İH
AKİL HASTALIĞl VE ABDINDAN ÖCÛMjYLE SOM4
tR«£>
tLAN
T.C.
ANKARA ASLİYE
2. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1998/569
Davacı Şükriye Baltacı vekili tarafmdan davalılar Altındağ
Tapu Sicil Müdürlüğü'ne izafeten maliye Hazinesi, dahili da-
valılar Ersen Baltacı, Ersin Baltacı, Ertuğrul Baltacı aleyhle-
nne mahkememize açılan tapuda soyadı tashıhi davasında;
Mahkememizce verilen 12. 7.1999 tarih, 1998/569 esas,
1999/438 sayılı karan gereğince;
Davalılardan Ersen Baltacı, Ersin Baltacı ve Ertuğrul Bal-
tacı'nın adreslerinin tespit edilemediği anlaşılmakla hüküm
özetinin kendilerioe ilanen tebliğıne karar verilmiş oldugun-
dan:
Davanın kabulüne, Ankara, K.ören, 4. bölge tapu sicil
müd.lüğü Şenlik Mahallesi, 4167 ada, 23 parselde kayıtlı
6/108 arsa paylı zemin kat, 4 nolu bağımsız bölüm maliklen
Celil Baltacıoğlu ve Şükriye Baltacıoğlu'nun tapudaki soyi-
simlennin nüfus kayıtlanna uygun olarak Baltacı şeklinde dü-
zeltjlmesine: harç, yargılama gidennin takdirine ait işbu ka-
rann ilan tarihinden itibaren 10 gün sonra yukanda yazılı bu-
lunan davalılara tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur.
Basm: 42938
tLAN
T.C.
ZEYTİNBURNU 2. ASLÎYE HUKUK
HÂKTMLtĞİ'NDEN
DosyaNo: 1998/1027
Davacı Gülizar Dumanlı tarafindan, davalı Ahmet Dumanlı
aleyhine açılan boşanma davasının yapılmakta olan yargılama-
sında:
Davacı, dava dilekçesinde davalı ile 1986 yılında evlendikle-
rini, bu evlilikten bir çocuklannın olduğunu, davalı kocasının
evine bakmadığını, herhangi bir işte çalışmadığını, sorumsuz ya-
şadığmı, bu tutum ve davranışının aralannda geçımsizliğe neden
olduğunu, kaldı ki ruhen ve fikren de anlaşamadıklanndan bo-
şanmalanna, müşterek çocuğun velayetinin kendisine verilmesi-
ne karar verilmesini istemiştir.
Yapılan tüm aramalara rağmen davalının tebligata yarar adre-
si tespit edilemediğinden dava dilekçesi ve duruşma gününün
ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Davaluun, duruşma günü olan 27.10.1999 saat 11'de yapıla-
cak olan duruşmada hazır bulunması veya kendısıni vekılle tem-
sıl ettirmesi (HUYK. 213, 377. mad.), aksi takdirde yargılama-
ya yokluğunda devam edilerek karar verileceği, dava dilekçesi
ve duruşma gününü ihtiva eden tebligat yerine geçerli olmak
üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 42998
GÖRÜŞ
Prof. Dr. TURKKAYA ATAOV
Izmip Yangını
1922 yılının Eylül başında Türkler Izmir'e gir-
dikten tam dört gün sonra çıkan ve nadir gö-
rülen bir fırtınayla da daha kolay yayılan yan-
gın, bu görkemli ve zengin kentin büyük bölü-
münü yaktı, küle çevirdi. Yangına tanık olan
Türklerin resmi belgeleri ve Ankara Hükümeti'nin
son genel açıklaması Izmir'i Türklerin yakma-
dığı noktasında birleşiyor. O günlere değinen ya-
bancı yayınların bir bölümü bu olayın sözünü
hiç etmez, bazıları Türkleri suçlar, pek azı da ol-
gun bir meyve gibi geri kazandıkları bu her yön-
den verimli kenti Türklerin yakmayacaklarını
belirtir.
Bu konuyla ilgili olarak kitap boyutundaki tek
yabancı araştırma, Ermeni kökenli Amerikalı
yazar Bayan Marjorie Housepian'a aittir. Izmir
Olayı başlıklı bu yayın, ilk bakışta, geniş bir
araştırma izlenimini veriyorsa da, yazarın elde-
ki belgeleri seçerek kullandığını ve sonucuna da-
ha başında karar verdiği bir olayın dilediği bi-
çimde yorumlanmasını engelleyecek önemli
kaynaklan görmezlikten geldiğini ortaya koymak-
tadır. Housepian, VVashington'da Kongre Kütüp-
hanesi'nde Amiral Bristol belgelerine de bak-
mıştır. Istanbul'un işgalinde Müttefik Komutan-
lar Grubu Başkanı ve Cumhuriyetten sonra da
Ankara'da Amerikan Büyükelçisi olan Amiral
Briston, Ermeni sorununda 1916'ya değin Is-
tanbul'da aynı görevi sürdürmüş olan halefi
Morgenthau'dan çok yansız davranmış olmak-
la da bilınmelidir. Bu zatın 33 bin kadar resmi
belgesini herhalde ailesi daha sonra Kongre
Kütüphanesi'ne vermiştir. İşte, bu yazışmalar için-
de yer alan birkaç yabancı belge, Izmir yangı-
nı olayını aydınlığa kavuşturmaktadır. Housepi-
an bunları da gördüğü halde kullanmamıştır.
En önemlisi, "Yakındoğu Yardım" kuruluşu-
nun izmir'e özel olarak yolladığı Amerikalı Mark
O. Prentice'in "Izmir'i Türkler Değil, Ermeniler
ve Yunanlılar Yaktı" başlıklı ve kopyasını Ami-
ral Bristol'e de sunduğu daktilolu raporudur.'
Bu başlıktaki "ve Yunanlılar" sözcükleri kur-
şunkalemle bir tek çizgiyle silinmiştir. Yazarının
kentteki çeşitli temaslarını anlatan rapor, özel-
likle Batı çevrelerinde basına yansıyan yanlış ha-
berlerı düzeltmekte, bu arada örneğin, Türkle-
rin saldırıp yıktıkları ve içindeki hastalarla bir-
likte personeli de öldürdüklerine ilişkin yayım-
lanmış haberleri okuyunca, doğru Izmir Ameri-
kan Hastanesi'ne gittiğini, doktorlar, hemşire-
ler ve hastalarla konuştuğunu ve böyle bir söy-
lentiye yol açabilecek tek bir olayın bile gerçek-
leşmediğini belirtmektedir.
Asıl önemli olan şu ki, Prentice Izmir'de altı
yıldır itfaiye müdürlüğü yapan Avusturyalı Pa-
u\ Greskoviç ile de görüşmüştür. Bu deneyim-
li yabancı müdür, Türkler kente yaklaştıkça özel-
likle Ermenilerin oturdukları çevrelerde, eskisi-
ne oranla çok sık yangın başlangıçları belirle-
diğini, bunlara çoğu kez kendisınin de müda-
hale ettiğini, örneğin bir Ermeni papazını kolay
yanan paçavralara benzin döküp ateşe verirken
yakaladığını, Türkler Izmir'e girdikten sonra hiz-
metine yüz asker verildiğini, onların yangını sı-
nırlamak için bir blok yapıyı dinamitleyip yıkmak
zorunda kaldıklarını, ancak böylesine önlemle-
rin de sonuçta para etmediğini eklemektedir.
Mantıken, Istanbul'dan sonra Türklerin en
değerli kenti olan Izmir'i yakmaları mümkün de-
ğildi. Yokluklar içinde geçen yaklaşık dört yıllık
savaştan sonra gereksinim duyacakları her şey,
örneğin yiyecek, giyecek, malzeme. konut, has-
tane, eczane ve benzerleri artık avuçlarının için-
deydi. Izmir'in yanmakta olduğunu Mustafa
Kemal'e söylediklerinde, yüzü sapsarı kesil-
mişti. Izmir yangınını Türklere bağlamak man-
tıksız. Ama kişilerin mantıksız şeyler yaptıkları
da oluyor. Ya Prentice, Greskoviç ve benzeri ya-
bancı ve yetkili gözlemcilerin bıraktıkları yazılı
belgelere ne demeli? Amerikan Kongresi'nde
güçlü Yunan ve Ermeni lobisi zaman zaman Iz-
mir yangınında Türkleri suçlayacak karar çı-
kartmak ister. Bir tarih kurumu olmayan bu
Kongre söz konusu belgelerin varlığı karşısın-
da böyle bir adım atmaktan kaçınmalıdır.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1 2 3 4 5 6 7
m
m11 n ı
8
I
9SOLDAN
SAĞA:
1/Içkininetki-
siyle yan sar-
hoş durumda-
ki kişiler için
kullanılan söz-
cük. 2/Ücretle
çahşankimse...
Paylama3/Bir
gösterme sıfa-
tı... Eyer kola-
nının tokaya
geçenkayışı.4/
Oylumlu...
Yerli malı simgeleyen
harfIer...Zihin.5/Ata- 1
sözlerine dayanan di- 2
daktikÇinşiiri... "Se- 3
maya set çekti — ü 4
figanım" (Karacaoğ- 5
lan). 6/ Lütesyum ele- g
mentininsimgesi... Ba- j
ğırarak bir şeyi duyu-
rankimse,tellal.7/De-
8
ğerlibirsüstaşı... "Ce- 9
mal Reşit —": Bestecimiz. 8/ Eğilimi olan... Birtür
kâğıt süslemeciliği. 9/ Felsefede, farklı düşünce sis- •
temlerinden seçilen öğretilerin ayrı bir sistem içinde
birleştirihnesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Müzikte. belli bir temayı değişik armoni. melodi
ve ritmle süsleyerek yeniden çalma. 2/ Iri bir hıyar cin-
si... Haberci 3/ llgi eki... Kalın bükülmüş sicim... In-'
ce ve uzun metal çubuk. 4/ Soy... Aruz ölçüsünde kı-
sa okunması gereken bir heceyi kalıba uydurmak için '
uzatma. 5/ "Seni düşündükçe /—'lara su veriyorum"
(llhan Berk)... Birgörevin yürütülebilmesi için mer-
kez olarak seçilen yer. 6/ Derisi için üretilen bir tim-,
sah... Birgıda maddesi. 7/Sıkıntı verme, üzme... Doğ- •
ru, hilesiz, mert. 8/Kanun... Duvartaşlannınyadatuğ-'
lalannm harçla doldurulup üzerinden mala çekilerek ;
düzeltilen aralığı. 9/ Radyoaktif bir element.