02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 EYLÜL 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA İ U J \ [email protected] 15 Hitit uygarlığının başkentinde dünyada benzerine rastlanmayan ölçüde yanmış tahıl bulundu Hattuşa'da ügiııç bulgıılar...BAHAR TANRISEVER ANKARA-Hukuk, ekonomı, edebiyat ve sanat alanındaki gelışmelerle tarihe damgasını vuran Hitit uygarlığının başken- ti Boğazköy'de (Hattuşa). arkeoloji dün- yasma ışık tutacak yeni bulgulara ulaşıl- dı. Hattuşa'da belırlenen tahıl depolann- dan, dünyada bugüne kadar eşıne rastlan- mayan miktarda yanmış arpa ve buğday çıkanldı. Bölgede sürdürülen kazı çalış- malan sonucunda Frigya uygarlığının bi- linenin tersine Bat'dan değil, Anadolu'dan geldiği ilen sürüldü. Çorum ilının 82 kı- lometre güneybatısında bulunan Boğaz- köy örenyeri Hitit devletinin eski çekirdek böîgesinin merkezinde yer alıyor. Ova- dan 300 metre yükseklikte sayısız kaya küt- leleri ve dağ yamaçlannın bölünmesiyle çevrilen örenyeri kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlanıyor. Kentin kuzey kıs- mı dışındaki bölümleri surla çevrili. Hattuşa örenyeri ilk kez 1834 yılında CharfcsTexiertarafından gezilerek, dün- yaya tanıtıldı. Bu kalıntılarla Hitit devle- ti arasında bağ kuruluncaya dek Hititler'in merkezinin Suriye olduğu sanılıyordu. Bölgede 1882'de başlatılan çalışmalar. 2 E>ünya Savaşı sırasında verilen kısa ara dı- şmda bugüne kadar kesıntisiz olarak sür- dürüldü. Örenyerinde kazılar 1994 yılın- dan bu yana Alman Dr. Jurgen Seeher başkanlığında yürütülüyor. Jurgen Seeher ve eşi Dr. Ayşe Seeher, 16 kişılik kazı ekibi ve uzmanlar ile bir- likte çalıştığı bölgeye yönelik sorulanmı- zı şöyleyanıtladı: - Bölgeden çıkanlan tabietler hakkında biigi verebilir misiniz? SEEHER-Tabletlerin okunması sürii- yor. Şimdiye kadar aşağı yukan 25 bın tablet çıktı. Eskiden sırf Hattuşa'da vardı yazılı tabietler. Ama artık başka yerler ve bölgelerden de tabietler çıkmaya başladı. Artık yalnızca başkentten bilgi almıyo- nız, başka yerden de bilgı alıyoruz ve bu- radaki bilgiler kontrol edilebiliyor. Oku- ma ve anlama kolaylığı sağlıyor bu. Yerahuıda onlarca yıl saklanıyor -Hititler'in, u> garhklannın son dönemin- de meydana gelen >angın ile bölge} i terke- dişleri arasında bir bağ kurulabiÛr mi? SEEHER-Hititler'in son dönemınde bu- rada büyük yangınlar olmuş. Bunu tespıt ettik. Hem surlarda, hem saraylarda, hem de tapınaklarda. birçok yerde yangın ol- muş. Ondan sonra bunlan tekrar inşa et- mediler. Demek ki bu yangınlar son dö- neme ait. Eskiden savaşta yakılıp, yıkılı- yor sanılıyordu. Son dönemde kentin as- lında bu şekilde ölmediği belirlendı. Bu şehir terk edildi. Yavaş yavaş terk edildi. Ancak bütün yanmış binalar boştu. Di- yelim bu bina yandı. Yangından sonra ge- liyorlar, mesela bu köşede kıymetli eşya- lanmız vardı, hadi onlan kazalım, kurta- ralım... Çanak. çömlekler ıse sağlam de- ğil artık. Biz arkeologlar kazıyoruz, kur- tardıklan yerde bir şey bulamıyoruz. O çömlekJeri buluyoruz. Saray, mabed gibi yapılar içınde çok şeyler olması lazım. Ama yok, bomboş. Tamamen boşaltmış- lar - Bu dunım binalann bilerek yakıldığı izlenimini mi veri\or? SEEHER - Onu söylemek çok zor. Es- kiden "düşman gcliyor, şehri alıyor, on- dan sonra bu binalar boşaltılryor ve yakı- hyor" deniyordu. Ama gelen düşman her şeyı alamaz. Kap kacak almaz. Yanmış olan binalann hepsi resmi. Sa- ray, tapınak ya da başka binalar. Ama Aşa- ğı Şehir'deki normal ınsanlann evleri yan- mamış. O nedenle diyoruz kı. resmı insan- lar; kral, rahipler, memurlar. birçok insan gitti. Ama yerli halk burada kaldı. Çünkü gitse nereye gidecek. Kral gidebilir, onun başka şehirleri var. Orada da oturabilir. Büyükkale'de beş yıldır çalışıyoruz. Çoğunlukla . silolar bina içinde inşa ediliyordu. Biz ise yeraltı tahıl silolan bulduk. Dünyada hiçbir yerde bu miktarda yanmış tahıl ortaya çıkmadı şimdiye dek. Ama halk nereye gidecek? "Düşman gel- se bile ben kalayun burada yeni gelenler- le anlaşayım*" dıyor. Bu şekilde bazı yer- lerde, kentlerde hayat devam etti Ama o resmi binalar terk edildi. Sonra o kalan- lar da gitti. - Bölgedeki tahıl depolanndan biraz bahseder misiniz? SEEHER-Hitit dönemine aıt tahıl sı- lolan bulduğumuz Büyükkale'de 5 yıldır çalışıyoruz. Çoğunlukla silolar bina için- de inşa ediliyordu. Biz ise yeraltı tahıl si- lolan bulduk. Hititler burada 6-7 metre- lik çukurlaraçıyorlar. Onu saman ile kap- lıyorlar ve ağzına kadar tahıl ile dolduru- yorlar. Ondan sonra kerpıç, topraktan bir kapak yapıyorlar. Tahıllar, üzeri kapatıl- dığı için ha\asız bir ortamda kalıyor. Ta- hıl nefes alarak içerdeki oksijeni tüketi- yor ve aynı zamanda karbondioksit üreti- yor. Dolayısıyla orası fareler. böcekler ıçin imkânsız bir ortam oluyor Çünkü hem zehirli hem de oksijen yok. Hava gır- meyince haşerat da girmiyor. zarar vermi- yor. Bu şekilde onlarca sene muhafaza edilebiliyor. Koruma amaçlı bir sistem, tahıl bozulmuyor. - Bu sistemin benzer uygulamalan var mı? SEEHER- Bu dünyada birçok yerde de- nenmış birolay. Arjantin, 2. Dünya Sava- şı'nda kendi buğdaylannı satamadı. Çün- kü denızlerde Alman gemileri dolaşıyor- du. 2 milyon kilo üzerinde bir miktan bu şekilde yer altında muhafaza ettiler. Miktar kralın gücûnü gösteriyor - Şu anda üzerinde çalıştığınız depotar hakkında bilgi verir misiniz? SEEHER - Büyükkale'nin yanındaki bölgede de tahıl deposu tespit ettik. Tabii içinde hiç tahıl yok, çünkü bu zamana ka- dar her şey çürüyor. Bu bina daha uzun ola- bilir diye düşündük. Bunun üzerine bu sene orada yeni bir kazı yaptık. Burada top- lam 30 oda var ve henüz 8-9 odayı kaz- dık. Bu taraf yanmış. tçinde bol miktar- da arpa bulduk. Az miktarda buğday ve yabani bitki tohumlan da var. Şu anda Hi- tit dönemine ait yanmış tahıllar çıkartıyo- ruz. Böyle bir şey hiç yapılmadı. Dünya- da hiçbir yerde bu miktarda yanmış tahıl ortaya çıkmadı şimdiye kadar. -Tahıl miktanna göre Hititler'in ekono- mik gelişimini degerlendirebilir miyiz? SEEHER- Bır ınsanın günlük ıhtiyacı ne kadar? Bu depolann kaç insanın ihtı- yacını karşılar diye hesaplarsanız sayı yak- Bir mirnar-biryorum rnr r Kultfir Servisi - Mimar Ak- \andre Raymond'un özgün çi- zımleri Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi'nde sergileniyor. Raymond 1890lardan 1930'lara kadar Anadolu ve Istanbul'daki Selçuklu ve Osmanlı eserlerini inceleyen, resimleyen ve kitapla- nnı hazırlayan bir bilim adamı. Çinileri, taş oymalan yeni sanat eserleriyle canlandıran bir desen ustası. Bu desenJerin büyük bölümü, 1920'Ierde Prag'dabasılan *Doğu- da İslam Sanan' adlı albümde bir araya getinlmışti. 'Bir Mimar - Bir Yorum Afc- xandre Raymond YapıDesenieri* başhklı sergide yer aîan çizimler, Doğu'da İslam Sanatı adlı albüm- deki desenierin orijinalleri. Kazan Taşkent'in HarpAkademileriKo- mutanlığı Kütüphanesi'ne bağış- ladığı desenler ilk kez sanatsever- lerin beğenisine sunuluyor. laşiK. ı^-zu Dın k.ı$ıye vanyor. Ama tam sayı söyleyemiyoruz daha çünkü tam bü- yüklüğu belli değil. Bir senelık tahıl ihti- yacını karşılayabiliyor. Aslmda muhafa- za edilen miktar devlet hazinesinin bir parçası. Kralın gücü... Hazine olarak al- tını düşünüyoruz hep ama öyle değil, esas güç burada. Bu kadar yemek varsa eliniz- de o zaman birçok insanı idare edebiliyor- sunuz. Çünkü onlara anında yardım ede- biliyorsunuz. Tapınaklarda kocaman küplerin içinde tahıl çok güzel muhafaza edilebiliyor. Ama belli bir süre. Yanm sene ya da 1 se- ne en fazla. Yoksa haşarat geliyor. Bura- sı ise uzun vadeli. Banka hesabı gibi bu- nu bir kenara koyuyorsunuz, gerekince kullanıyorsunuz, kral bunu yapıyor. - Bölgede bulunan karanlık çağa ait yer- leşinı hakkında bilgi verebilir misiniz? SEEHER-Hititler'den tamamen farklı bir uygarlık bu. Hititler aşağı yukan MÖ 1180'de buradan gidiyor ve bunlar başka yerden geliyor. Herhalde Kuzey Batı Ana- dolu'dan güneye göçüyorlar. Ama onlar çok basit, ılkel bır hayat sürüyorlar. Bura- ya geldikleri zaman Hititler'in yenni dol- durmuyorlar Hititler burada devlet kuru- yorlar ama onlar gıttikten sonra burada çiftçi hayatı sürdürülüyor. Hıtitler'de de çiftçilık var. Ama aynı zamanda bir dev- let O yüzden karanlık çağ diyoruz. Frigfer'in kökleri Karanlık Çağ - Son dönemde yaprian çalışmalarda Karanlık Çağ ile Ugili yeni bulgulara ula- şıldı mı? SEEHER-Daha önce Hititler gittıkten sonra 300-400 yıl boşluk olduğu, ardın- dan Fngler'in geldığı sanılıyordu. Ama gör- dük kı Hititler gıttikten hemen sonra bu- rada Karanlık Çağ başhyor. Bazı insanlar geliyor burada oturuyorlar. Bunlar sonuç olarak Frigler'ın atalan. Frigler batıdan. hatta Trakya'dan gelip Anadolu'ya yerle- şiyorlar diye bıliniyordu. Bizim burada gördüğümüz Frigler'in köklen Karanlık Çağda. Bazılan dışandan gelmış olabılir. Yunan alfabesine ait yazılar buluyoruz. .Ama diğer maddi kültürlerin kökleri ka- ranlık çağ. - Önümüzdeki dönemde ulaşmayı bek- lediğiniz yeni bulgular var mı? SEEHER - Var. Şehnn bir kısmına da- ha hiç dokunulmamış. Geçen senelerde bu- ralarda manyetik ölçümler ile ne var bul- maya çalıştık. Bir şeyler var. Kazı yaptı- ğımız zaman bir şey bulacağız emin ola- bilinz. Geçen sene aynca 2 havuz tespit ettik. Orada da çalışmak istedik ama silo- lar şu anda çok daha önemli oldugundan ertelendi. Önümüzdeki senelerde olacak. Tarihcesi Kazılar 100 yıh devirdi ANKARA (Cnmhuriyet Bürosu)-Hattuşa örenyerin- de bir yüzyühk zaman dili- mini aşan kazılar ile bölge- de hüküm süren uygarlıkla- nn özelliklerinin gün ışığj- na çıkanlmasmadevam edi- liyor. Boğazköy örenverinde ük yerleşim MÖ 3. bin yıla ta- rihleniyor.MÖ 19ve 18.yüz- yıllarda Aşağı Şehir'deAsur Ticaret Kolonilen Çağı yer- leşmeleri görülüyor. Kentin adı da ilk kez bu çağa ait ya- zılı belgelerde geçıyor. Hat- tuşa'daki ilk gelişmedönemi büyük biryangınla sooa eri- yor. Ancak daha sonra tek- rar yerleşime açılarak, MÖ 1600'lerde.l. Hatruşiü'nin kunıculuğunda Hitit Devle- ti'nin başkenti oluyor. 2 ki- lometre genişliğindeki kent, saray, tapmak ve mahallele- riyle dikkat çekiyor. Hattu- şa'nm ikınci gelışme döne- minde, imparatorluğun son yıUannda hem içte hem de dışta üç önemli Hititkralı; 3. Hattuşili, oğlu 4. Tudhalia veonun oğlu2. Şuppüuliuma etkili oluyor. Hitit Devleti, Şuppiluliuma'nm son dö- nemlerinde, MÖ 1190'da ekonomık sıkmtılarve iç ka- nşıklıklarnedeniyle yıkıliyoc MÖ 8. yüzyıhn ortalann- da Fngler'in yerleştiği böl- genin, Hellenistik ve Roma dönemindeküçük suria çev- ri li birbeylikmerkezı, Bizans döneminde ıse birköy duru- munda olduğu belirtiliyor. Hattuşa'nın Yukan Şehır diye adlandınlan 1 kilomet- rekareden daha bjiyük bır , yüzötçürnesahipkesimi,üze- rinde 5 kapı bulunanbır sur- lagüneydençevrilmiştir. Bu- rada ortaya çıkanlan tapı- naklarda seramikkr, aletler, silahlar, kült objeleri ve ya- zılı belgeler ele geçti. Bü- yük bir yangınla tahrip olan Batı Binası ve Saray Arşi- vi'nde çivi yazılı tabietlerile kral ve kraliçe mühürleri bu- lundu. Saray yapısmm bir bütün halinde görülmediği kale içinde arşiv vedepo oda- lan, büyük kabul salonu, su kültü ile ilgili bina ve kutsal mekânlar yer alıyor. Kalede Hititsonrası da Frig yapı ka- lıntılanna rastlandı. Boğazköy'de en önemli miman alanlardan biri olan Büyük Mabet'in de kutsal bir merkez olduğu kadar, ekonomik amaçlıda kullaml- dığı kaydediliyor. „ Izmir Devlet Tiyatrosu, VasıfÖngören 'in 'Asiye Nasıl Kurtulur?' adlı oyununu sahneliyor Tiyatromuzun Mbmetretaşlanndan biriNURDAN CtHANŞÜMUL İZMİR-Izmir Devlet Tiyatrosu, ekim ayından itibaren VasıfÖngören'in yazdı- ğı "Asiye Nasıl Kurtulur?" adlı oyunu sahneleyecek. Ergin Orbey'in yönettiği oyunda Metin O> man. Aylin Damcıoğlu, Şebnem Doğnıer, Selmin Barutçuoğlu, Türker Tekin, Vedat Özkök, Şener ÜnaL, Tansel Türkeç, Birsel Aygün ve Recep Ayyddız ve 9 kişilik hareket gnıbu rol alıyor. Oyunun sahne ve giysi tasanmı Ta- by Toktamış'a, özgün müziği Hüseyin Çebi'ye ait. İlk kez Ankara Birliği Sahnesi'nde Va- sıf Öngören'in sahneledıği "Asiye Nasıl Kurhıhır?". 70'li ve 80'li yıllarda Dost- lar Tiyatrosu tarafmdan Genco Erkal'ın sahne düzeniyle sahnelendi. Izmir'de ilk kez izleyicilerle buluşa- cak olan oyun, 1995 yılında yine Ergin Orbey'in rejisiyle Ankara Devlet Tiyat- rosu'nda sahnelenmişti. "Asiye Nasıl Kur- hılor?" NejatSaydam (1973) ve AüfYıl- maz (1986) tarafından da beyazperdeye uyarlandı. Ekştiri ve ikna yöntemiyle Oyunda, babası ölmüş, annesi ise fa- hişelik yaparak geçimini sağlayan Asi- ye'nin verdiği yaşam mücadelesi anlatı- hyor. Ancak Asiye, yaşadıklannm so- nunda kader kurbanı bir genç kız değil de ezilen konumundan ezen konumuna geçen bır kadın olarak karşımıza çıkıyor. Oyun boyunca, anlatıcı ve Fuhuşla Mü- cadele Derneği'nden Seniye Hanım ara- asıf Öngören, epik tiyatro ve Brecht tiyatrosunun bir dünya görüşü olduğunu Türkiye'ye 'Asiye Nasıl Kurtulur?' ile gösterdi. Brecht'te olduğu gibi Vasıf da müthiş bir diyalektik yöntem geliştirdi. sında Asiye'nin kaderinı belirleyen diya- loglarla Asiye gibi ınsanlann yaşamlan- nın ancak düzen değışıklığı ile kurtula- bileceği ön plana çıkanlıyor. Ergin Orbey'le "Asiye Nasıl Kurtu- lur?" üzerine konuştuk. - İzmir Devlet Tiyatrosu oyunculannı nasıl değeriendiriyorsunuz? ORBEY - lzmır'de uzun bir aradan sonra ilk kez bir oyun yönetiyorum. "Asi- ye Nasıl Kurtulur?" Cumhuriyet tiyatro- sunun kilometre taşlanndan biri ve Dev- let Tiyatrolan'nın 50. yılında repertuva- ra alınması çok anlamlı. Oyunculara gelince. hepsi iyi ve dene- yımlı. Büyük bir çoğunluğu Hacettepe ve Dokuz Eylül üniversitelerinden mezun. Oyun çalışmalanmız, eleştiri ve ikna yön- temiyle ilerliyor. - 'Asiye Nasıl Kurtulur?'u nasıl değer- iendiriyorsunuz? ORBEY - Vasıf Öngören, Cumhuri- yet döneminin en önemli isimlerinden biri. Vasıf, Almanya'da bulunduğu dö- nemde epik tiyatro, Brecht tiyatrosu ça- lışırken, biz de kendi ülkemizde dünya ti- yatrosunda yeni olanı tanıtmaya çalışır- dık. Vasıf, buraya yeni bir cümle getirdi: "Epik tiyatro ve Brecht'inti>arrosuher- hangi bir tiyatro değil. bir dünya görüşü- dınf Bu görüşü, bu tanımı Türkiye'ye Va- sıf Öngören, Asiye Nasıl Kurtulur? ile ge- tirdi. Bu onun çok önemli bir yanıydı. Brecht ölmeden önce kendi tiyatrosunu epik tiyatro değil, diyalektik üzerine ti- yatro diye tanımlamıştı. Brecht'te oldu- ğu gibi Vasıf da müthiş bir diyalektik yöntem geliştirdi. Bir şey söylemeden seyircisine buldurur. Oyunda, anlatıcı. Fuhuşla Mücadele Derneği'nden Seniye Hanım'la konuşurken ona iki yoldan bi- rini seçtirir. Seniye Hanım kendi doğru- sunu seçerken anlatıcmın dünya görüşü ortaya çıkar. Seyırci bir smıra getirilır ve kendi seçımını yapması için bırakılır. DT'de temelden değişim gerekli - DevletTKatroları'nınS0yıl içindegei- diği nokta nedir sizce? ORBEY - Devlet Tiyatrolan çok önem- li bir yere sahip. Bugün 12 ilde, 30 sah- nede eşi benzeri bulunmayan bir örgüt. Tarih boyunca dünyanın hiçbir yerinde bu tarz ödenekli ya da özel tiyatro biçemi ol- madı. Ancak bizde bu bilınçh olmadı ve yapılanma günü kurtarmak üzerine ku- ruldu. Devlet Tıyatrolan'nın iyi niyetle yönetılmesıne rağmen temelden değişi- me ihtiyacı var. Bu da yasa sorunu. Dev- let Tiyatrolan Ankara'dan yöneriliyorgö- rünse de yüzde 99 yerinden yönetim uy- gulanıyor. Bölge ve il müdürlerinin reper- tuvar istekleri büyük çoğunlukla uygula- nıyor. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Tartışılan Müzlk mî? Saint Antoine Kilisesi'nde 9. Senfoni'nin koral bö- lümünü dinleyen kalabalık arasında pek çok tanı- dık çehre var. Sinema, tiyatro, edebiyat dünyasının ünlüleri... 1986'nın Noel gecesindeyiz. Bir kez de 196O'lı yıllarda Açık Hava Tıyatro- su'nda bir Amerikan orkestrasından dinlemışti Is- tanbullular 9. Senfoni'yL Beethoven'ı izleyen bu kalabalığı hangi top- lumsal sıçramaların yarattığını bilenlerimiz gitgide azalıyor günümüzde. Kaynağın bir damannda Batı uygarlığı gerçeği- ni algılamak var, ötekinde özümseyerek -çok kez söylendiği gibi- yerel duyarlılıklarla evrensel olanı buluşturmak. Namık Kemal ve kuşağı Batı'nın romanını, ti- yatro yapıtlannı öğrendiklerı için bu dallarda yarat ma hevesi duydular. Ahmet Vefik Paşa'nın Mo- Ii6re uyarlamalan olmasaydı, ortaoyunu gelene- ğinden çağdaş sahneye sıçrama olanağına kavu- şabilir miydik? Tiyatro ve resim sanatlanyla biriikte müziği de kurumlaştıran Cumhuriyet değil mi? Cemal Re- şit Rey'in yıllar yıh Taksim Beledıye gazinosuyla Şan Sineması'nda yönettiği konserier bu ilerleme bilincinin bireysel ıradeyle bütünleşmesi olayıydı. Derinlemesine bakmaya bile gerek yok. Insanlann dünyayı değiştirme gücünü kanıtlayan çok şey yaşandı yakın tarihımizde. O Noel gecesi 9. Senfoni konserinden çıkarken bir gazeteci önümü keserek kilisede ne aradığımın kibarcasını sormuştu bana. Anlatmaya çalıştım, bir hafta öncesinde Saint Antoine'nin karşısındaki Ya- pı Kredi Konser Salonu'nda III. Selim'ın Sûzi Di- lârâ ayinini de dinlediğimi söyledim. Ancak şeriat- çı kafalara şirin görünmek ısteyen bu gazete ha- bercisi konuşmamın III. Selim bölümünü es geç- ti. Bizim kuşak, Divan şıirimizi edebiyat dersleriy- le biriikte okul dışı olanaklardan yararlanarak öğ- renmeye çalıştı. Yetiştiğimiz yıllar Necmettin Ha- lil Onan'/n şiir seçkisi elimizden düşmüyordu. Son- ra Abdülbaki Gölpınarlı'nın unutulmaz çalışma- lanna kavuştuk. Ama öykünmek aklımızın ucun- dan bile geçmedi o şiirlere, şairlere. Cumhuriyet'in kurduğu konservatuvariardan ye- tişen genç müzik ustalan da bizlerin Bâki'ye, Şeyh Galib'e düşkünlüğümüz gibi, Itri'nin Dede Efen- di'nin uzağında kalmadılar. Meraklı olanlar Ruhi Su ile Erol Uras'ın, Ana- dolu ezgileri yanı sıra, klasik Türk müziğine ne denlı yakın olduğunu bilirler. Çağdaş müziğimizeKöçe/cçe/ergıbi eskimeyen yapıtlar kazandıran Ulvi Cemal Erkin'in Itri'yi ve öteki klasiklerimizı bilmediğini düşünebilır miyiz? Çalındığı Batı ülkelerinde dinleyicilerini hayran bı- rakan piyano ve keman konçertolannın yaratıcısı Adnan Saygun'un kendi müziğini tanımadığını düşünebilir miyiz? Melih Cevdet, "Gelecek, beklenen değil yara- tılanbirşeydir. Geleceğe adım atmalıyız, onuger- çefdeştifmeye başlamanın mutluluğunu tatmalıyız. Bizı mistıkten ayıracak bu bilınçtır. Yannı ummak ahrete hazırtanmak gibi olmamalıdır. Yann bugü- nün içindedir, dünyamızın birparçasıdır. Tıpkı dün gibi. Dünü, bugünü, yannı bir arada yaşamak ne güzeldir" demişti. (Cumhuriyet, 16.11.1996, Bah- çe dergisi Ağustos- Eylül 1999) Bizim çağdaş bestecilerimiz de beğenilerini bi- lince dönüşturebildiklerı için geleceği yaratmanın ustası oldular. Bach'ı, Beethoven'ı, Mozart'ı vb. tanıyarak, ta- nıtarak... Kafalan hangi gerekçelere dayandığını bilmedi- ğimiz önyargılardan kurtulmayan kimi politikacılar -hele bir bakanlığın koltuğuna oturmuşlarsa- uğ- raş alanlannın dışında konularda konuşmayı pek seviyorlar. Bu hafifliğin son örneğıni şimdi Sağlık Bakanı olan Bay Osman Durmuş'un verdiğıni go- rüyoruz. Milliyet gazetesi yazarının sorulannı ya- nıtlarken hazretin, ne Ziya Gökalp gerçeği ışıktu- tuyor kafasına, ne Mustafa Kemal gerçeği, ne de Cumhuriyetimizin yarattığı çağdaş kurumlar. Diyor ki: "Bazı kültür değerlerinin korunması la- zım. Çok Batı müziği dinlersenizalışkanltklannız de- ğişir. Kalıcı bir yer bırakır içinizde ve Türk müziği- ni dinlememeye, aşağılamaya başJarsınız." Ne diyelim... Bereket versin müzik kurumlanmız Sağlık Bakanlığı'nın uğraş alanında değil.. Ali Poyrazoğhı Tiyatrosu depremzedetep için Bodrum'da I Kültür Servisi-Ah Poyrazoğlu Tiyatrosu gelırleri depremzedelerin ev yapımı kampanyasında kullanıuTiak üzere bir dizi gösteri gerçekleştirecek. Bosav- Bodrum ve Karya Bölgesi Kültür Sanat Vakfı ve Bodrum Rotary Kulübü işbirliğıyle düzenlenecek gösterilerin birincisı 15 Eylül çarşamba akşamı Bodrum Kalesi'nde yapılacak. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu daha önce Istanbul'da ve Almanya'nın 25 kentinde sergılenen Evlere Şenlık adlı oyunun bütün kadrosuyla Bodrum Kalesi'ne taşmacak. Oyunda Ali Poyrazoğlu. Suzan Aksoy, Özdemır Çiftçıoğlu, Levent Can. Özden Ayyıldız, Onur Şenay, Berrak Yıldınm. Ebru Ayyıldız, Zuhal Öztürk ve Murat Coşkun rol alıyorlar. Poyrazoğlu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Herkes içinde bulunduğumuz koşullan bir parçacık olsun düzeltmek için çareler ararken biz eli kolu bağlı duramazdık, kollan sıvadık ve çalışmaya başladık. Depremzede kardeşlerimiz için yardım toplamak isteyen her kuruluş için oyunlanmızı sergilemeye devam edeceğiz" dedi. (0 212 635 95 87) Bunsa Bölge Devlet Senfoni Orkestrasına eleman alınacak • ANKARA (AA) - Kültür Bakanlığı. Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası'na sınavla eleman alıyor. Orkestraya 18 keman, 6 vıyola, 5 çello, 3 kontrbas, 2 flüt, 2 obua, 2 klarnet. 2 fagot, 4 korno, 2 trompet, 3 trombon, 2 vurmalı çalgılar ve 1 timpanı sanatçısı alımı için yapılacak olan sınav, 3-7 Ekim tarihleri arasında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu'nda gerçekleştirilecek. Smava katılmak isteyen adaylar, 30 Eylü! Perşembe günü saat 17 OO'ye kadar Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne başvurabilecek. Adaylar. başvuru formlannı ve sınav şartnamesini Ankara Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nden edinebılecek. ,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear