14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2(HAZİRAN 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Köyde telefon şoku Bektronik posta: someposta.cumhuriyetcom.tr Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Sabıkası olanlar banka yönetemeyecekmiş... "Bankası olanlar düsünsün!" Zonguldak'ın Gökçebey ilçesine bağlı Bakacakkadı beldesi ve köylerinde şu sıralar "telefon şoku" yaşanıyor. Tabii ki köylerdeki telefonlar dinlenmiyor ama öyle bir konuşma ücreti yazılıyor ki, insanlar faturayı görünce küçük dillerini yutup oturuyor! Gökçebey Telekom'dan yüzlerce aboneye milyar liraya yaklaşan faturatar ^-^., gönderiliyor. (##/Örneğin, kendi T = ''~^ halinrlp hirer ültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Vartıklannı Koruma Genel Müdürlüğü ile TMMOB Mi- marlar Odası, "koruma"nın mimar genel müdür Kemal Soyer'in gözetiminde "Kül- türlerin Belleği Anadolu" başlıklı birafiş hazırlamış... Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. AhmetTırpan, Türkiye'nin tanıtımını amaç- layan afişteki yazı ve fotoğrafları görünce: "Afişteki çivi yazılı metinlerden biri ters basılmış. MÖ1700 yıllarında yerleşimin sona erdiği ve Demir Çağı'na kadar yerleşme olmadığı bütün bilim âle- mince bilinen Kültepe'den çıkan bir tabletin altına MÖ 1400 yılı yazılmış. Piktografik olarak adlandırı- lan bir resim yazısının altına Sümer Hiyeroglifı ya- zılmış ki, Sümerler MÖ IV. binin ikinci yarısında ya- şadığına göre, resmin altında yazan MÖ III. binde başka bir Sümer kavmi mi vardı sorusunu akla ge- tiriyor. Resimlerden birindeki yapının dört direkli tepe Bellek ışıklı Kültepe Sarayı olduğu belirtilmiş. Oysa Külte- pe'nin hafiri Prof. Dr. Tahsin Özgüç, 1963'te yaptı- ğı yayımda bu yapı için megaron tipinde mabed ifa- desini kullanıyor. Afişin alt kısmında yer alan bütün Akkadça keli- meler yanlış yazılmış. Resimterden birinde "Güvercin ve Asa ile Geyik Sırtında Bektaşi Külahlı Tann Teşup" tanımlaması ya- pılmış. Eserde tanımlanan tanrı Dingir Lama LM'dir. Fırtına tanrısı Teşup bir elinde yıldırım demeti, di- ğer elinde batta ya da topuzu ve belinde kılıcı ile bir boğa üzerinde dururken ya da boğa koşulu araba- sında; eğer kendisi betimlenmemişse sembol hay- van boğa ile gösterilmektedır. Teşup hiçbir zaman elinde asa ve diğer elinde güvercin ile geyik üzerin- de betimlenmemiştir. Bu betimleme tipi Hitit tann- lar âlemindeki kırların koruyucu tannsı Dingir Lama Lil'e aittir. Bugüne kadar yapılan bilimsel yayınlar- da hiçbir bilim adamı Hitit tannlarının Bektaşi küla- hı giydiğini söylememiştir. Eğer Hitit tannları Bekta- şi külahı giyiyorsa, kronolojik olarak Hititler Hacı Bektaş Veli'den önce yaşadıklarına göre Bektaşi- liği Hititler mi kurmuş oluyor? Resimlerden birinde 'stel' olarak adlandırılan ese- re, arkeoloji terminolojisinde 'orthostad' adı verilmek- tedir ve anlam bakımından tamamen farklıdır. Prof. Dr. Ekrem Akurgal'ın belirttiği gibi Alaca Höyük'te giriş kapısının her iki tarafında yer alan orthostad- lar, Hitit Imparatorluk Dönemi'ne (MÖ 1466-1190) aittir. Afişteki tarihleme ise bu eseri Geç Hitit Döne- mi'ne yerleştirmekte ve yanlış tanımlamaktadır." Afişin elle tutulur tarafı yok... Bu kadar yanlış yapmak için acaba kimlere kaç para ödediler! -L vatandaş olan ve köy yerinde zar zor geçimini sağlayan izzet Yeniköy'den 724 milyon lira, Azize Özbay'dan 608 milyon lira, Süleyman Ustaoğlu'ndan 565 milyon lira, Galip Çaylı'dan 222 milyon, Muharrem Çaplı'dan 197 milyon lira lira istiyor Telekom... Vatandaşların itiraz dilekçelerine de bir yanrt verilmiyor. Ö M Ü R İ L İ K Kosova'da meydan laRUS'a geçti. ömür E. Kurum SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE HALA SÖZ. Öf&Z. Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU DEREcelendirmeyi görmeden PARAyı SWAPlama! Memur degil memur adaylam önemli! Devlet memurlannın ÖSYM'nin ha- zırlayacağı bir sınavla işe alınmasına MHP karşı çıkıyor. MHP'li Devlet Bakanı Sadi Somun- cuoğlu, ÖSYM'ye karşı çıkarken bir- kaç gerekçe öne sürüyor: 1 - Adaylardan çok para alıyor. 2- Zor soru soaıyor. 3- Sonuçlan geç açıklıyor. Memurlara insanca maaş artışı lekette Somuncuoğlu'nun gerekçe- leri pek inandırıcı gelmiyor. Somuncuoğlu ağzındaki baklayı çı- kartmalı: "Bugüne kadar ANAP'ın sırtından, DYP'nin kontenjanından kadrolaşabil- diğimiz kadar kadrolaştık. Şimdi ikti- . dardayız ve sıra bizim partide. He- 1 defimiz devlet içinde tam örgütlen- mek ve bütün kadrolan ele geçirmek.Memurlara insanca maaş a r t ş \ ^ _ j p m e k v e bütün kadrolan ee geçm verme fakat daha memur adayı bi- J L ÖSYM gibi engeller istemiyoruz! le olmamışlar için bu denli ince dü- şüncelere sahip ol. Bu işte bir terslik yok mu? Adayların sınava girerken vereceği para MHP'nin kasasından çıkmadığı- na, soruların düzeyini beliriemek uz- manlann işi olduğuna göre seçim so- nuçlarının bir ayda ahndığı bir mem- Ülkücüler taş kafalı mı yoksa? ÖSYM genel kültür ve bilgi düzeyi- ni belirieyen yazılı sınavını geçen aday- lar ikinci aşamada kurumlar tarafın- dan mülakata alınacak. Mülakat yine size kalmış: Tann Türk'ü nasıl korur? Davadan dönene ne yapılır? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Orman Bakanlığı ormana karşı, Çevre Bakanlığı da çevreye karşı... tstanbul'un Silivri ilçesme bağlı Çanta beldesi eski bir köy yerleşmesi. Edirne yolunun Te- İcirdağ sapağından sonra hemen dpgu kesiminde yer alıyor. Ay- niı yolun batısında. yani Marma- ra Denizi'ne bakan kesiminde ise yine Çanta belde belediyesi smırları içındeki Cumhuriyet Mahallesi'ne ait araziler de var... Bu nedenle. yakın bir gele- cekte "Cumhuriyet okurları- nın da beldesi" olarak 2000'li yıllan yaşamaya hazırlanan Çan- ta, bu sevincin yanı sıra bir sü- redir de "gerilim" içinde. Da- ha doğrusu. yaklaşık bir yıldır karşı karşıya kaldığı "Silivri ve Selimpaşa'nın çöplüğü olma" tehdidine ek olarak. şimdi de çevre düşmanı bir "kömür oca- ğı" izniyle eldeki tek ormanhk alanını yitirmek üzere. Üstelik,bir"Tekirdağlı" ola- rak bölgenin korunması gerek- li değerlerini çok iyi bilmesi ge- reken Fevzi Aytekin yönetımin- deki "Çevre Bakanlığı" tarafin- . dan da onaylanabilen "sipariş ÇED raporları" ile... Içme suyu havzasma çöplük Çanta'nın kuzeydoğu kesi- dırmayı tutup "çöp depolama- ya" tahsis edebilmek ise Orman Bakanlığı'ndaki "siyasi yöne- timin" politik beklentiler uğ- runa ne denli duyarsız bir çiz- giye geldiğini gösteriyor... Maden izniyle kum ocağı Çanta Belediyesi işte bu ay- mazlığa karşı hukuk mücadele- si verirken, aynı ormanhk alan- da bu kez de "kömür ocağı iz- niyle kum-cakıl çıkarılan" bir uygulama başladı. Yine Orman Bakanhğı'nın bu kez "800 hektarhk" alanda ver- diği "maden arama izni", söz- de kömür çıkanlmasını hedefli- yor ama izni alan KİTAŞ adlı fır- ma ormanın altından kömür ye- rine kum ve çakıl çıkarıp pazar- lıyor. Çünkü bölgedekı kömür hem çok "yetersiz" hem de çok "ka- litesiz". Yani madenci firma için ekonomik açıdan da cazip degil. Bu nedenle. yıllardır emek ve sabırla yetiştırilmiş bir or- man, kum ve çakıl için yok edi- lıyor... Dozer ormana dalıyor. Üstelik ÇED raporuvla... mindeki "Ikiztepeler" denilen bölgesi hem ormanhk alan hem de içme suyu kuyulannı besle- yen yeraltı su kaynaklannın bu- lunduğu yöreler. O kadar ki bu su kaynaklan- nın toprak üzerine de çıktığı "es- ki Çanta köyü" yerleşmesi. ay- nı sulann yarattıgı "zemin kay- ması" yüzünden 1960'lı yıllar- da terk edilmiş ve Edirne yolu (E-5) kenannda şimdiki "yeni Çanta" beldesi kurulmuş. (Es- ki Çanta'daki "kültürel miras" niteliğindeki "yöresel ahşap evler" ise sahiplerinin anılan- nı taşıyarak "metruk" ve ba- kımsız kalmışlar...) işte böylesıne "su zengini" bir bölgedeki ormanlık alan için- de Silivri ve Selimpaşa beledi- yelerine "8 hektarhk" araziyi "Alın burayı çöplük olarak kullanın" diyebilen kuruluşun "Orman Bakanlığı" olması, akıl alır gibi degil. Çünkü aynı ormanhk alan, yi- ne aynı bakanhktaki ormancı- lann "özel ga>retleriyle" elde edilmiş bir "ağaçlandırma sa- hası". Su havzasını korumak amacını da taşıyan bu ağaçlan- Peki, burada ormanı gözden çı- karmaya değer nitelikte ve de- ğerde kömür olmadığı (olsa bı- le aslında yine de en degerlisi or- mandır) önceden bilinmiyor muydu?.. Elbette biliniyordu ve zaten ÇED raporuna dabu "kısmen" yansımış. Ancak, (tıpkı Rize'nin Çamlıhemşin ilçesindeki Fırtı- na Vadisi'nde olduğu gibi) özel bir firmaya "sipariş" olarak ha- zırlatılan aynı ÇED raporu, çev- reyi değil ışveren yatınmcıyı gözeterek "maden ocağı ola- bilir" hükmünü veriyor. Çevre Bakanlığı da bu raporu "bilim- sel"(!) sayıp onaylaymca, kum ve çakıl için orman tahribatı baş- lıyor... Şimdi Çanta halkı ve yöre sa- kinleTİ, hem içme suyu kaynak- lannı çöplerden hem de yıllar- dır gözlen gibi baktıkları or- manlannı dozerlerden kurtara- bilmek için, bir yandan miting- ler düzenleyip öbür yandan da "yargıya" başvurmuş durumda- lar. "Orman Bakanı" ile "Çev- re Bakanı" ise olanı biteni sa- dece seyrediyorlar... Hayret... HAYVANLAR ISMAÎL GVLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net ÇÎZGÎLÎK KÂMtL MASARACl HARBİ SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 20 Haziran ZİMBABVE'NIN ESRARENGtZ. DEV YAPILfiM. auGüu, rnv,y*N enıocoü K££rN Ltoro OLPU- BULUNOUĞUJLİ4UJA/U MU >*p/LAier, Yüzy/UA£ BOYU We BiLA*eC£ GiBtYOi. ZİMI „ „ £l/lS/e» ANLAMf/VA 6ELEN BİR APO/Ş. VB ĞZBLUKLE ÇOtC iyi Ö/BÜCJJ 3 m. VÜK- SEKU&İNDE, yûZUEISCe MET&e U2UMLU- GuNPAKİ CHJVA&LARIYLA ŞAŞtRTiClYDI. £>U- VA&LAIZ &//S KALE VEYA SsOeA YLA B ' P//YAĞI ÇEV/ISMe/eiTBYPİ. OLDOKÇA İi 8İS UYGAISUĞI GÖSTE/2£N yAPILARl, tCALILAR'fM İA/ŞA GD£MJyEC£ĞI SAVdMUlMÜS SA OA, MHA SOM/SA BU KAUI — * — ~ PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU 'Dönüp Baktığımda../ llgilenenler bilirter, felsefi düşünceyi insana, insa- nın eylemine yönelten ve kendisinden sonraki fel- sefeyi derinden etkileyen Sokrates, Yunancada, "gnothı seauton/kendini bil" ilkesini savunmasıyla anımsanır. Heykelci Sophroniskos ile Phainarete adlı bir ebenin oğlu olan ve satt düşünceleriyle de- ğil, gençlik yıllarında, Peloponnesos Savaşları (IÖ 431-404) sırasında dövüşkenliği, dayanıklıiığı, ce- saretiyle de ün kazanan büyük filozof, soylu olma- dığı gibi varlıklı da değildi. IÖ 403'te bir darbeyle yeniden iktidara gelen "demokratlar", tiranlar ara- sında birçok öğrencisi bulunduğu için Sokrates'i suç- layarak mahkeme önüne çıkarmışiardı. Onu, "genç- leri saptırmak" ve "devletin tannlannı yok sayarak yeni tannlar uydurmak"\a suçluyorlardı. Sokrates, bu suçlamalan hafife alarak, birtür "iti- raf" gibi de görülebilecek bir "savunma" yaptıktan sonra suçlu bulundu. Yasal hakkı gereğince ken- disine bir ceza biçme sırası gelince, aslında büyük bir hayır işlemiş sayılması gerektiğini öne sürerek devlete hizmet edenlerin bedava yemek yediği Pit- haion'da karnının doyurulmasını önerdi. Egemen- lerle alay ediyordu. Bu tutumu, Atina mahkemesi- nin üyelerini daha da öfkelendirdi, büyük bir çoğun- lukla ölüme mahkûm edildi. Bu kararı izleyerı son konuşmasında kendisine "beraat" oyu verenlere seslenerek onlardan, oğullarını, "onurlu biryaşam sûrmezlerse, kendisinin herkesi uyardığı gibi uyar- malannr istedi. Onun ünlü, "Incelenmemiş birya- şam insan için yaşamaya değmez" sözü de bu ko- nuşmada geçiyordu... Fethi Naci'nin, Adam Yayınlan'ndan çıkan, bir so- lukta okuduğum son kitabının arka kapağına düş- tüğü not bende nedense Sokrates'i çağnştrdı: "Dö- nüp Baktığımda, zaman içinde yavaş yavaş oluşan, oluşumunu tamamlayıp tamamlamadığı pek de bel- li olmayan bir kitap. 1962'de yazdıklanm da var bu krtapta, 1988'deyazdıklanm da. Günûmûzdayayım- lanan anı kitaplan, daha çok, başkalannı anlatıyor, ben de zaman zaman dostlanmdan söz ettim, ama daha çok kendimi anlattım. llhan Selçuk, 1960 başlannda Cumhuriyet'te yazdığı bir köşe yazısın- da, vazgeçemediği mizahi bakışıyla, 'Fethi Naci, kötü örnek oluyor' demişti. Evet, bu kitapta, Kara- deniz'in küçük bir kentindeki karpuz sergisinden gelen, karpuzcu FethiAga'nın oğlunun güçlüklerle dolu yaşamını okuyacaksınız; bu güçlükleri, Can Yücel'/n deyişiyte, nasıl 'seke seke' aştığını da, 'kö- tü örnek' olmayı nasılbaşardığınıda..." Bizim kuşağımız Fethi Naci'yi önce "Insan Tüken- mez" ve "Gerçek Saygısı", 196O'lı yıllarda da "Az Gelişmiş Ülkelerve Sosyalizm", "EmperyalizmNe- dir?", "KompradorsuzTürkiye", "AzGelişmişÜlke- lerde Askeri Darbeler ve Demokrasi", "Atatürk'ün Temel Görüşleri" gibi düzen için "sakıncalı" kitap- larından tanıdı. O da Sokrates gibi, genç insanları "doğru yoldan saptırmayı" kafasına koymuş, "kö- tü bir örnefc"ti. Maden-lş'te on yıl süren "öğret- menlikyıllan'nda, Türkiye Işçi Partisi tartışmaların- da ömrü, insanlara, "hiçbir şeyi enine boyuna in- celemeden kabul etmemeyi" anlatmakla geçti. Zor şeylerdi bunlar. O ise, zora dayanmasını bilenler- dendi... Hiç değişmedi. 1951 'de Suttanahmet Ce- zaevi'nde yatarken de, 1999'da Giresun'da bildiri dağıtırken de... Bundan daha iyi "kötü örnek" mi olur? Bakın, 1965 yılında, "birpatrona" bağlı son işi olan "murahhas aza yardımcılığı ve personel şeftiği"n6er\ aynlışını nasıl anlatıyor... "Birgün Murahhas Aza be- ni çağırdı, durumu anlattı... 'Seçmemiz gerekiyor. Ya yazılan bırakır (Vatan Gazetesi, Sosyal Adalet Der- gisi), burada çalışırsınız, önünüzde iyi bir gelecek olur ya da buradan ayrılırsınız' dedi. Ben de Mu- rahhas Aza'nın önündeki kâğıtlardan birini çektim, istifamı yazmaya başladım..." Bu "ist'ıfa", ülkemiz yayıncılığına Gerçek Yay;new"'ni, ünlü "100 Soru- da..." dizisini ve yukanda saydığım "saptıncı" kitap- lan kazandırdı. Daha sonra da onu Türk edebiyatı- nın "e/e?f/nrrjen//lcz;>ves/"neoturtan, "On TürkRo- manı"ndan "Altmış Türk Romam"na birbirini ta- mamlayan, birbirinden önemli kaynak yapıtları... Bir yerde okumuştum, Fethi Naci, "Ben yıllarca iyi bir Marksist olmaya çalıştım..." diyordu. Alçak- gönüllü bilgeliği Sokrates'i nasıl çağnştırmasın ki?.. "...Kendisinden daha bilge bir insan aramaya baş- lamıştı... Amazamanla, konuştuğu herkesin, bildik- lerini sandığı halde bilmedikleri şeyler bulunduğu- nu görmüştû. Oysa kendisi de herkes gibi hiçbirşey bilmemekle birtikte, onlardan farklı olarak hiçbir şey bilmediğini biliyordu. Bu nedenle kendisinin en bil- ge insan olduğunu kabul etmişti..." "Dönüp Baktığımda"y\ okuyun. Orada, Giresun'da bir karpuz sergisinde başlayıp, uzun yıllar içinde "us- talıklar" ve "Jnsan/fMarfa" taçlanan bir serüven bu- lacaksınız. Sevgi, öfke, rakı, küfür, acı, coşku vedost- luklar kadar yalın... Naci Abi de zaten bu yalınlık iş- te... BULMACA SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 SOLDAN SAĞA: 1 2 1/ Mussoli- ni'nin unvanı... ' Çıkar yol, çare. 2 II "İnsan —'de hayâl ettiği 3 müddetçe ya- 4 şar" (Yahya Ke- mal)... Zırh ya 5 dasilah.3/"Kö- g tü, sevimsiz" anlamında argo J sözcûk... llaç. 4/ Halk dilinde 8 ökûz yemliğine g verilen ad... "Maviyeçalargözlerin/ 1 Yangın mavisine/ Rüz- H n> gârda—"(AhmedArii). 5/Kuşak.6/Dâhi...Ba- 2 nndırma. 7/ Bakınn sim- 3 gesi... "Fuzuli buldu 4 genc-i — meyhanekün- g cinde/ Mübarek müüc- tür ol mülk viran olma- " sın Yârab". 8/ Izmir'in 7 Selçuk ilçesi yakınmda- 8 ki ünlü antik kent... To- g kat'm bir ilçesi. 9/ Arma- ğan olarak bir künse ya da takıma verilen, kalkan biçi- minde levha... Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir zekâ oyunu... tddia bahıs, lades. 2/ Haberci... Arap abecesiyle yazılan bir yazı türü. 3/ Kendir tohumu... Bir organımız. 4/ lpucu... Ankara'daki özel bir tiyatronun kı- sa yazılışı. 5/ Su düzeyindeki sıra kayalar. 61 K.uyrukso- kumu kemiği... Akdeniz'de Ispanya'ya ait turistik bir ada. II Kuzu sesi... Gösteriş, debdebe. 8/ Akla ve sağdu- yuya aykın olan... Kumaşla astar arasına konularak giy- sinin dik durmasını sağlayan kolalı bez. 91 Iskambiller- le oynanan bir tür oyun... Hekimlikte kullanılan. çok uçu- cu, renksiz ve kendine özgü kokusu olan bir sıvı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear