22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 HAZİRAN 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyetcom.tr 15 Robert Wilson'm Umberto Eco'nun romanından yarattığı oyunda Semiha Berksoy başrolde! Ilribinyıl arasmdaköprüKültûr Servisi - "Tann vardır ve zencMir-. İki metre 20 santim boyundadır ve bembeyaz sakallan vardır_ Işte o Tann, herkesin hesap verecegi krvamet günûnün sabahında, ateş toplannın ve mavi melekierin arasmda sonun gekliğini haber veren bir ritimle davul çalarak yûrûyecetu." Kendi düş gücünün yarattığı kıyamet gününü böyle anlatıyor Bob VVflson. Sahneye koyduğu yeni oyun da kıyamet günüyle başhyor ve zamanm gerisine doğru ilerliyor. Müziklerini, 47 yaşmdaki Japon müzisyen RyukhJ Sakamoto'nun yaptığı 'The Dsys Before' adlı oyunda Tibeth bir şarkıcı ve 90 yaşındaki bir Tûrk soprano Semiha Berksoy basrolleri paylaşıyorlar. Yapımcılığmı Change Performing Arts'ın üstlendıği oyunun provalan halen Modena'da sürmekte. 'The Dsys Before'un prömiyen 7 Temrnuz'da, New York"ta düzenlenen Lıncoln Center Festivali'nde gerçekleştınlecek. Aslen mimariık eğitimi alan, tiyatroda ses ve görûntü elemanlannı önemseyen 58 yaşındakı yönetmen Wilson, Nostradamus'a fazla prim vermemek içın, kıyamet gûnü fantezilerini yaşayan bir dâhının parlak fikırlenne dayandırmayı yeğlemış. Edgar AJlan Poedan Pandora'nın kutusuna. 12 sahneden oluşan oyunda ünlü yazar ve göstergebihm profesörü Umberto Eco'nun felsefı macera romaru 'Önceki Gûnfln Adası'ndan bölümler de yer alıyor. Eco'nun. olmayan bir zamanın adasında mahsur kalan ve yenı günün peşine düşen kahramanı rovalan Modena'da süren 'The Days Before' adlı oyunun başrollerini Semiha Berksoy ve Tibetli bir şarkıcı paylaşıyor. Oyunun prömiyeri 7 Temmuz'da New York'ta Lincoln Center Festivali'nde gerçekleşecek. Roberto de la Gnve, bıraz Peter Pan'ı biraz da Robinson'u andınyor ashnda. " Eco'nun metnini sahneye koymuyorum, sadece onun romanının etrannda bir şeyler yaratmaya çalışıyorurn" dıyor Wilson, "Ecoflebenim aramdahayal edebüeceğiııizden daha büyük bir mesafe var; ama yaşamın ve sanatın güzel >anı da bu işte. "The Black Rıder" ve Ahce'te Tom Vvaıts'le de aynı uzaklıkta dunrvorduk. VVahs çok romantik bir sanatçı, ben değüfan. Aynı şeyleri Heiner Müller'le de hissettim. O, metinierini tarihe dayandıran entetektüel bir Marksist Ben bunlaria da pek ttgüenmiyorum. Ancak Hamlet machine'i sahneye koyduğum zaman. insanlar daha önce hiç kimsenin yapıta böylesine sadık kahnadığını düşünmüşkrüi.*' Wilson, Eco hakkında ıse şunlan söylüyor: "Müller'e çok benziyor bence. Onun yapıtı tarihi \e kültürel referanslan bakımından aynı yoğunluğa sahip. Kitaplan, bir Amerikalı otarak benim gözûme Teksas çöUerindeki bir kaya gibi görünüyor, her şeyi içinde gizİeven bir kaya~ Onunla yıllar önce Paris'teki bir gösterim sırasında tanışmışnk. Yeni oyumımun uzun sürmesini ve iki millenyum arasnıda köprû ohışturmasını tasarladığımdan. akkma hemen Eco'nun kitabı gebnişti. Gemi kazasiN la başlayan bir roman \e önceki günün adasında kalan bir adam_" Oyunun 12. sahnesınde o gemi ufuktagörünecek.. Bubelki de bizleri yeni binyıla taşıyacak olan gemi. "Khn bffir?" diyor Wilson, "Kryamet gününün tnanbğı ABce Harikalar Diyannda'kinden çok farkh değiL Bunlar gerçek olabiiir de olmayabilir de: engeUemek sadece birim elimb.de." Koreograf Peter Schaufiıss baleyi, elit izleyici yerine hiç izlememiş kitlelere taşımak istiyor Yeni bir izleyici yakalaıııak için... GÜL ERÇETtN Ünlü dansçı ve koreograf Peter Scha- ufiıss kendi adıru verdiği topluluğu ile Çaykovski'nin en çok bilinen üç bale- sini birdûşe dönüştûrdü Istanbul'da. ts- tanbul Müzik Festivali çerçevesinde sah- nelenen KuğuGölü ve İyıryan Güzel ba- leleri önce kâbusa. sonra şehvetlı bir düşe sûrûkledı sanatseverlen. Topluluk bu akşam da Fındıkkıran balesiyle ne- şeli bir düş sahneleyecek. Yapıtlann ko- reografısıni Peter Schaufuss, sahne ta- sanmını Seven Scott, giysi tasanmını da Tatyana van VVaJsum üstleniyor. Danımarka'nın kültür bakanlığından destek almasına karşm ilk bağımsız dans topluluğu olan Peter Schaufuss Bale- si'nin kurucusu olan Schaufuss baleyi, elit izleyici topluluğundan çok, daha önce hiç bale izlememiş kitlelere taşı- mak istiyor. - Çaykovski üçfemesmi uzuntekbir öy- kûyTnüşgibieteanrkençıkışnoktanızney- di? - Kuğu Gölü, Uyuyan Gûzel ve Fın- dıkkıran geçen yüzyılın en ünlü balele- ri. Ben onlan klasik balenin en büyülü üç yapıtı olarak adlandınyorum. Haya- tmda hiç baleye gitmemış birisi bile Uyuyan Güzel'i. Kuğu Gölü'nü ve Fın- dıkkıran'ı bilir, adlannı bir yerlerden duymuştur. Bu yapıtlan bu kadar ilginç kılan en önemlı öğe de elbette Çaykovski'nin müziği. Bu baleler dansçı ve koreograf olarak çok yakmdan tanıdığım yapıt- lardı. lngiliz Ulusal Balesi ve Deutsche Oper Berlin'de klasik yorumlanyla sah- neye koymuştum. Pek çok kez de dans etmiştim bu parçalarda. Ancak bu söz ettiklerim çok uzun ve büyük yapımlar- dı. Ama hep aklımda bu üç yapıtı gele- nekselin aksine bugünkü yorumlanm gibi ele alma niyetim vardı. - Siri klasik yorumlann dışmda yeni- likçi bir şeyler yapmaya iten ne? - Yeni bir şey yapmak ıstemem. kla- sik yorumlan beğenmediğım anlamına gelmez elbette. Ancak bu yapıtlar bazen çok uzun ve bumın sonucu olarak da sı- kıcı olabiliyorlar. Bu nedenle ben de ba- lelerin her birini ikişer perdeye indirdim. Balelerin orijınalinde aralan doldurmak dışında işlevi olmayan bölümler var. Rusya'daki yorumlarda bu bölümler dansçılann konuyla ilgisiz hareketle- riyle dolduruluyor. Ben bu yola başvurmak istemedim. Fazlahklan atarak öykünün sürekliliği- ni ve anlaşılırhğmı ön plana çıkardım. Bütün bunlan yaparken de çıkış noktam yeni bir izleyici yakalama isteğiydi. Ha- yatı boyunca balelere gitmiş elit izleyi- cilerin yenne, daha önce hiç bale gör- memiş kişilerin gelmesmi, onlann sah- nede sergilediklenmizi anlamasını ısti- yorum. - Yeni binyılm eşiğinde klasik parça- lar nasıl ele alınmah sizce? - Klasik parçalar, var olduklan şekil- de vaTİar. Bu halleriyle de güzeller. ama balenin gelecek yüzyıla taşınabilmesi için birilerinin bu sanatı daha erişilebı- lir kılması gerekir. Tıpkı sinemada, ti- yatroda olduğu gibi, ızleyicilerin git- meden önce bir şey bilmesi zorunlulu- ğu olmayan bir sanat olmalı bale de İn- sanlar sadece gidip görmeli ve zevk al- malı bence. Yapmak istedığim de bu. • "Balenin gelecek yüzyıla taşınabilmesi için birilerinin bu sanatı daha erişilebilir kılması gerekir. Tıpkı sinemada, tiyatroda olduğu gibi, izleyicilerin gitmeden önce bir şey bilmesi zorunluluğu olmayan bir sanat olmalı bale de. • Bu üç balede öykünün sürekliliğini ve anlaşılırhğmı Ön plana çıkardım. Hayatı boyunca balelere gitmiş elit izleyilerin yerine, daha önce hiç bale görmemiş kişilerin gehnesini yeğliyorum. Çayko\skfnin Kuğu Gölü, l vuyan Güzel ve Fındıkkıran balelerini tek bir öykünün parçalan olarak ele alan koreograf Peter Schaufuss balelerde daha önceki yorumlanndan farklı olarak klasik baleyle modern baleyi harmanlıyor. Schaufuss Çaykovski üçlemesinde yapıdannda kendi yaşamını >ansıtan bestecinin yaşamöyküsünü deyeniden keşfe çüa>or. Ancak birebir Çayknvski'ıün yaşamını anlatmak yerine beseticinin yaşanuyla yaprtlan arasındaki paraleUiği taşıyor sahneye. (Fotoğraf: l ĞL R DEMİR) Büyiüü bir ses: Galiııa Gorçakova ASUMAN KAFAOĞLU - BÜKE 6 yaşında bir kız çocuğu. Novo- sıbırsk Opera Salonu'nun kulisinde sahnedeki annesinı beklerken perde aralığından bir tnasal seyreder gibi, o muhteşem kostümlerin içinde. bü- yüyüp sahneye çıkacağı günü hayal eder. Tek ıstedıği büyüdüğünde şar- kı söylemektir. Sahne üzennde za- rifhareketlerle dolanan oyunculann giysılenndeki ıpeğin hışırtısı hâlâ kulaklanndadır. Bu küçük kız, şim- di dünyanın en ünlü sopranolanndan GaBna Gorçakova. Gorçakova ile 17 Haziran sabahı kaldığı otelin lobisinde konuştuk. Üzerindeki rengârenk çiçekli elbise- sıyle salona girdığinde bahçe gıbiy- di. Akşam Aya tnni'de verecegi kon- ser için çok heyecanlı olduğunu söy- leyerek başladı söze. Geçen sene Kı- rov Operası ile "Maça Kın"nda Lı- za olarak ıstanbul dmleyicisinin kar- şısına çıktığında daha az heyecanlı olduğunu, bir resitalın sorumlulu- gunun daha fazla olduğunu. ıki sa- at boyuncadinleyicilerin dikkatıni hiç dağıtmadan üzerinde toplamanın zorluğundan söz ettı. Fakat bütün büyük sanatçılargibi, sınırlannı zor- lamaktan zevk aldığı belliydı. Gorçakova yoğun bir tempo için- de çalışan. her hafta dünyanın bir ucunda konserler veren bir sanatçı, ama hâlâ Kırov Operası ve St. Peters- burg onun ıçın "ev". Bırçok müzik eleştırmenine göre şefVaJeriGergi- ev ile birlikte Galina Gorçakova, Ki- rov Operası'nın eskı görkemine ka- vuşmasmda önemli rol oynayan iki ısim. Rus sanatının en önemli gele- neklerinden biri sayılan Bolşoy Ba- lesi ve Kirov Mariinski Tiyatrosu'nu tutucu kabuğundan çıkanp, dünya turnelen ve uluslararası plak şirket- leriyle yapuankayrtlar sayesınde son yıllarda yeni nesil Kırov efsanesı başladı. Galina Gorçakova'nın annesi sop- rano, babası ise bariton olarak yıl- larca Sibirya'daki Novosibirsk Ope- rası'nda görev yapmış sanatçılar. Gorçakova da kanyerine Rusya'da- ki Mussorski ve Glinka yanşmala- nnda birincilik ödülleri alarak baş- lamış. Sverdlovsk Operası"nda söy- lemeye başladıktan kısa zaman son- ra ülkenin en sevilen sopranolann- dan bin olmuş. Kendisine hemen Madam But- terfly (Cio-Cio San), Turandot (Liu). Yevgeni Onegin (Tatyana) roUeri ve- rilmiş. Buradabirkaç sene söyledik- ten sonra Kirov'a geçıp, operamn birinci sopranosu olarak görev yap- maya başlamış. Rus sanatçılann Av- rupa'ya gitmeleri kolaylaştıkça Av - rupa İconser salonlanndaki kanyen de ivme kazanmış. tlkolarak 199 l'de BBC Proms konserlennde Prokofi- ev'ın "Kızgın Metek" operasıyla Av- rupa'da sahneye çıkan Gorçakova, şimdi sesındekı gücü. oyunculuğu, zarafeti ve güzellığiyle günümüzün en aranan opera sanatçılanndan bi- n. Moskova'da yıllar önce karşılaş- tığım bir .Amerikalı. Ruslar için "Ba- tür>a benziyoriar ama ashnda Doğu- lu bir toplum" demıştı. Gorçakova dünyada en çok görmek istedıği ye- rin Hındistan olduğunu söylediğın- de bu sözlen düşündüm. Hint kül- türündeki mistisizmden etkilendiği- ni. ınsanlann başka boyutlarda ya- şamın farklı yönlerinı ortaya çıkar- dıklannı söyledı. Aynpa Gorçakova Almanya. Ingiltere ve Amerika'da- ki operalarda her şeyin aşın düzen- li olmasının bir şekilde doğal olarak yaşanacak duygulan öldürdüğünü; ince detaylann çok önceden plan- lanmadığı ülkelerde kışıler arası da- ha sıcak ilışkı kurulduğunu söyledi- ğinde çok etkileyiciydi. Sanatta sı- nırların fazlasıyla belirlenmesi ve amacın çok ciddiye alınmasıyla sa- natçıya dar bir alan bırakıldığıra. oy- sa kendinı, Türkıye, Italya ve Rus- ya"da daha yaratıcı hıssettiğini söy- Jedi. Gorçakova, Aya Irinı'de verdi- ği konser için Rus bestecileri agır- lıklı birprogram hazırlamış. Piyanist LarissaGergieva(Valeri Gergiev'in ablası) ile birlikte Glinka, Balakirev, Rahmaninof gibi bestecılerin şarkı- lannı seslendırdi. Üç tane de Pucd- ni operasından. "Manon Lescauf, "Toscar ve "Madam Butterfly''dan ünlü aryalar söyledi. Küçük bir kız olarak büyülendiği sahnede şımdi kendi duruyordu; ve en güzel biçim- de dinleyenleri büyülüyordu. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Boş Sınıfa Ders Vermek Evet efendim, nerede kalmıştık? Ne güzel fizik yasalan üstüne aklımızın erdiği kadar söyleşiyor- duk, araya Tarsus Kaymakamı, kavramsal sanat, postmodernistzırvalar, Peppino di Capri girdi; bi- lim üzerine çocuksu bir merakla yazdığımız yazı- lar yarıda kaldı. (Peppino di Capri güzeldi). Ric- hard Feynman'ın Fizik Yasalanmn Karakteri üs- tüne verdiği bir dizi enfes konferansa dönmeden önce konumuzla ilgisi yokmuş gibi görünen kimi aynntılar üstüne yazmak istiyorum bugün izniniz- le. Temel dogayasalanmn belki de en önemlisini ka- leme alan Sir Isaac Nevvton'a dönelim biraz. Er- ken doğmuş Newton. Mecazi değil, sözcügün ger- çek anlamıyla. Miniminnacık, eciş bücüş bir şey. Annesinin anlattığına göre doğduğunda bir maş- rapaya sığacak küçüklükteymiş. Yaşamış. Anne- si, oğlu çiftçi olsun, tarla ve duvar gibi yarariı alan- larda çalışsın istermiş. Küçük Nevvton büyümüş, on sekiz yaşında Tırinity Coilege'e girmiş. Orada hemen anlaşılmtş dehası. Bence önemli bir aynn- tı: Newton'un matematik profesörü Barrovv, öğ- rencisı diploma alır almaz öğretim kadrosunda ona yer açılsın diye istifa ediyor. Böyle hocalar da varmış bir zamanlar. Ben de tanıdım birkaç Türki- yeli profesör, bu tanıma uyan... Nevvton Cambridge'de durup dinlenmeden, sü- rekli çalışırmış. Şımdi, bence can alıcı bir aynntı- dan söz etmek istiyorum. Boş sınıflara, öğrenci var- mış gibi ders verirmiş! Burada bilim ve ınsan iliş- kisi açısından yaşamsal önemi olan birtavıria kar- şı karşıyayız. Boş sınrflara, öğrenci varmış gibi ders vermek! Bu ınanılmazgüzellikte, incelikti ve üstün- de düşünülmesi gereken bir durumdur. Alınanlar olacaktır, ama dilimin ucunda, söyleyeyim bari: Dolu sınıflara öğrenci yokmuş gibi ders veren ho- calann pek hoşlanmayacağı bir girişim. • • • Geçen yazılarda Tiko Brahe adlı Danimarkalı bir gökbilimciden söz etmiştim. Bilim tarihinin çok önemli isimterinden biri. Büyük bir dikkatle gök- yüzüne bakıp "gördûklerini" kayrt etmeye başla- yan birbilim adamı. Günümüzde, ömeğin ülkemiz- de sosyoloji biliminde aynı yöntemi uygulayan bi- lim adamlannın başına neler geldiğini düşünün hele. Gökyüzüne değil, kendi ülkelerine bakıp gör- düklerini yazıya döken insanlann durumu üstüne düşünmemek mümkün mü? Bilimi sevmiyorsanız mümkündür. Brahe, doğayı anlamamızın yöntemlerine ışık tutuyor merakıyla. Soylu bir ailenin evladı. Ideal bir öğrenimden geçmiş, okula gitmemiş! Özel bir eği- tim sonucu Kopenhag Üniversitesi'ne girmiş on iki yaşında. 1558yılında. Felsefe okumaya başlamış, ama iki yıl sonra (21 Ağustos 1560) güneş tutulu- yor bir gün... ve Tiko Brahe'nin bütün hayatı de- ğişiyor. "Bir güneş tutulması gördüm ve bütün hayatım değişti." Yırmi yaşlannda bir düelloda burnunu yitirir. Her aklı başmda bilim adamı gibi "düello"dan kork- maz Tiko Brahe ve (bir kere daha yazmak istiyo- rum bu cümteyi)yirmi yaşlannda bir düelloda bur- nunu yitirir. Kendine altın ve gümüşten mürekkeb bir burun yaptınr. Sonra Danimarka Kralı Frede- rik'in bilimseveriiği sonucu kendisine aylık maaş bağlanır ve bir de ada verilir. Bilim tarihinin çehre- sini değiştirecek bir adadır bu Kuzey Denizi'nde. Hveen adası. Tiko Brahe uzun yıllar kalacağı bu adada iki göz- lemevi yaptınr. Uranienborg ve Stiemeborg. Gök- yüzüne bakmayı seven bilim adamlannın buluşma yeri olur Hveen adası. Burada yapılan gözlemler ve kayıtlann sonucudur Kepter'in çalışmalannın so- mut bir temele oturması. ••• Brahe bir ortaçağ aydınıydı ve gerçek bir aydın- dı. On artıncı yüzyılda yaşadı, on yedinci yüzyılın başmda (1601) öldü. Kendini izleyecek kuşaklara önemli bir miras btrakb. Temelde bütün bilimsel öne- riler gibi son derece basit ve harikulade güzel bir öneriydi bu: Kafanızı önünüzden kaldınn ve etra- fınıza bakın. Görmeyi ve gördüklerinizi anlamayı, yorumlamayı öğrenin. Bu yaşamsal öneri (ne ya- zık ki) önemini ülkemizde bugün bile koruyor. Bilime en yakın disiplinin şiir olduğunu düşünü- yorum nicedir. Yüzlerce binlerce örnek.vermek mümkün. AMıma ilk geleni yazayım, Ülkü Tamer'in neredeyse kırk yıl önce yazdığı bir büyük dize: "Gök onlan yanıltmaz.' TeUn Aral anısına sergi • Kültür Servisi - Tûrk karıkatür sanatının duayenlerinden olan ve bir süre önce yaşama veda eden Tekin Aral'ı anmak amacıyla bugün Taîilya'da 'Tekin Aral Karikatür Sergisi' açılıyor. Saat 10.30'da Kültür Bakanı Istemihan İalay'ın açılışını yapacağı sergide Tekin Aral'uı kızlan Ayşe ve Ayça Aral birer konuşma yapacaklar. BUGUN • ADAM KTTABEVİ'nde Yalvaç Ural ve Haslet Soyöz 14.00-17.00 arasında okurlanyla buluşacak. •"AVRUPA MÜZtK ŞEÎVLtĞl kapsarrnnda Sultanahmet Meydanı'nda ApheUon. Darklight, Hysteria, Işığın Yansunası, Knight Errant. Mor ve Ötesi. Serdar Ateser. Sibel Tüzün ve Uiaş Özdemir; Kadıköy Deniz Otobüsleri Iskelesi önünde 100, Acil Servis, Climb, Gökhan Tepe, Scetavajasse, Zen ve Zeynep: Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda Ayşen, CemAli, Yalçın Bostancı, Feyzan Doğan, Murat Evgin, PeUn, Serkan Civelek \e Yanlar 17.00-24.00 saatleri arasında ücretsiz olarak dınlenlerinı sunacaklar. • BEKSAV TİYATRO ATÖLYESt'nin 'Çok Uzaklardan Getiyornz' adlı oyunu Afıfe Jale Sahnesi'nde 20 00'de sahnelenecek. (349 91 55) 27. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali BUGUN • Erden Bilgen (trompet) ve Paok) CriveDaro'nun (org) konseri 16.00'da Saint Antuan Kilisesi'nde izlenebilir. • Peter Schaufuss Batesi'nin 'Fındıkkıran' yapıtını yorumladığı gösteri 19.30"da AKM Büyük Salon'da başlayacak. • Melihat Gübes'in solo konseri AKM Konser Salonu'nda 21.30'dan itibaren izlenebilecek. YARIN • VTyana Oda OrkestrasTnın konseri 19.30'da Aya Irini'de izlenebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear