Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 HAZİRAN 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyetcom.tr 15
Robert Wilson'm Umberto Eco'nun romanından yarattığı oyunda Semiha Berksoy başrolde!
Ilribinyıl arasmdaköprüKültûr Servisi - "Tann vardır
ve zencMir-. İki metre 20
santim boyundadır ve
bembeyaz sakallan vardır_
Işte o Tann, herkesin hesap
verecegi krvamet günûnün
sabahında, ateş toplannın ve
mavi melekierin arasmda
sonun gekliğini haber veren bir
ritimle davul çalarak
yûrûyecetu." Kendi düş
gücünün yarattığı kıyamet
gününü böyle anlatıyor Bob
VVflson. Sahneye koyduğu yeni
oyun da kıyamet günüyle
başhyor ve zamanm gerisine
doğru ilerliyor. Müziklerini,
47 yaşmdaki Japon müzisyen
RyukhJ Sakamoto'nun yaptığı
'The Dsys Before' adlı oyunda
Tibeth bir şarkıcı ve 90
yaşındaki bir Tûrk soprano
Semiha Berksoy basrolleri
paylaşıyorlar. Yapımcılığmı
Change Performing Arts'ın
üstlendıği oyunun provalan
halen Modena'da sürmekte.
'The Dsys Before'un prömiyen
7 Temrnuz'da, New York"ta
düzenlenen Lıncoln Center
Festivali'nde
gerçekleştınlecek. Aslen
mimariık eğitimi alan,
tiyatroda ses ve görûntü
elemanlannı önemseyen 58
yaşındakı yönetmen Wilson,
Nostradamus'a fazla prim
vermemek içın, kıyamet gûnü
fantezilerini yaşayan bir
dâhının parlak fikırlenne
dayandırmayı yeğlemış. Edgar
AJlan Poedan Pandora'nın
kutusuna. 12 sahneden oluşan
oyunda ünlü yazar ve
göstergebihm profesörü
Umberto Eco'nun felsefı
macera romaru 'Önceki
Gûnfln Adası'ndan bölümler
de yer alıyor. Eco'nun.
olmayan bir zamanın adasında
mahsur kalan ve yenı günün
peşine düşen kahramanı
rovalan Modena'da
süren 'The Days
Before' adlı oyunun
başrollerini Semiha
Berksoy ve Tibetli bir
şarkıcı paylaşıyor.
Oyunun prömiyeri 7
Temmuz'da New
York'ta Lincoln Center
Festivali'nde
gerçekleşecek.
Roberto de la Gnve, bıraz
Peter Pan'ı biraz da
Robinson'u andınyor ashnda.
" Eco'nun metnini sahneye
koymuyorum, sadece onun
romanının etrannda bir şeyler
yaratmaya çalışıyorurn" dıyor
Wilson, "Ecoflebenim
aramdahayal
edebüeceğiııizden daha büyük
bir mesafe var; ama yaşamın
ve sanatın güzel >anı da bu işte.
"The Black Rıder" ve Ahce'te
Tom Vvaıts'le de aynı uzaklıkta
dunrvorduk. VVahs çok
romantik bir sanatçı, ben
değüfan. Aynı şeyleri Heiner
Müller'le de hissettim. O,
metinierini tarihe dayandıran
entetektüel bir Marksist Ben
bunlaria da pek
ttgüenmiyorum. Ancak Hamlet
machine'i sahneye koyduğum
zaman. insanlar daha önce hiç
kimsenin yapıta böylesine
sadık kahnadığını
düşünmüşkrüi.*' Wilson, Eco
hakkında ıse şunlan söylüyor:
"Müller'e çok benziyor bence.
Onun yapıtı tarihi \e kültürel
referanslan bakımından aynı
yoğunluğa sahip. Kitaplan, bir
Amerikalı otarak benim
gözûme Teksas çöUerindeki bir
kaya gibi görünüyor, her şeyi
içinde gizİeven bir kaya~
Onunla yıllar önce Paris'teki
bir gösterim sırasında
tanışmışnk. Yeni oyumımun
uzun sürmesini ve iki
millenyum arasnıda köprû
ohışturmasını
tasarladığımdan. akkma
hemen Eco'nun kitabı gebnişti.
Gemi kazasiN la başlayan bir
roman \e önceki günün
adasında kalan bir adam_"
Oyunun 12. sahnesınde o gemi
ufuktagörünecek.. Bubelki
de bizleri yeni binyıla
taşıyacak olan gemi. "Khn
bffir?" diyor Wilson,
"Kryamet gününün tnanbğı
ABce Harikalar
Diyannda'kinden çok farkh
değiL Bunlar gerçek olabiiir de
olmayabilir de: engeUemek
sadece birim elimb.de."
Koreograf Peter Schaufiıss baleyi, elit izleyici yerine hiç izlememiş kitlelere taşımak istiyor
Yeni bir izleyici yakalaıııak için...
GÜL ERÇETtN
Ünlü dansçı ve koreograf Peter Scha-
ufiıss kendi adıru verdiği topluluğu ile
Çaykovski'nin en çok bilinen üç bale-
sini birdûşe dönüştûrdü Istanbul'da. ts-
tanbul Müzik Festivali çerçevesinde sah-
nelenen KuğuGölü ve İyıryan Güzel ba-
leleri önce kâbusa. sonra şehvetlı bir
düşe sûrûkledı sanatseverlen. Topluluk
bu akşam da Fındıkkıran balesiyle ne-
şeli bir düş sahneleyecek. Yapıtlann ko-
reografısıni Peter Schaufuss, sahne ta-
sanmını Seven Scott, giysi tasanmını da
Tatyana van VVaJsum üstleniyor.
Danımarka'nın kültür bakanlığından
destek almasına karşm ilk bağımsız dans
topluluğu olan Peter Schaufuss Bale-
si'nin kurucusu olan Schaufuss baleyi,
elit izleyici topluluğundan çok, daha
önce hiç bale izlememiş kitlelere taşı-
mak istiyor.
- Çaykovski üçfemesmi uzuntekbir öy-
kûyTnüşgibieteanrkençıkışnoktanızney-
di?
- Kuğu Gölü, Uyuyan Gûzel ve Fın-
dıkkıran geçen yüzyılın en ünlü balele-
ri. Ben onlan klasik balenin en büyülü
üç yapıtı olarak adlandınyorum. Haya-
tmda hiç baleye gitmemış birisi bile
Uyuyan Güzel'i. Kuğu Gölü'nü ve Fın-
dıkkıran'ı bilir, adlannı bir yerlerden
duymuştur.
Bu yapıtlan bu kadar ilginç kılan en
önemlı öğe de elbette Çaykovski'nin
müziği. Bu baleler dansçı ve koreograf
olarak çok yakmdan tanıdığım yapıt-
lardı. lngiliz Ulusal Balesi ve Deutsche
Oper Berlin'de klasik yorumlanyla sah-
neye koymuştum. Pek çok kez de dans
etmiştim bu parçalarda. Ancak bu söz
ettiklerim çok uzun ve büyük yapımlar-
dı. Ama hep aklımda bu üç yapıtı gele-
nekselin aksine bugünkü yorumlanm
gibi ele alma niyetim vardı.
- Siri klasik yorumlann dışmda yeni-
likçi bir şeyler yapmaya iten ne?
- Yeni bir şey yapmak ıstemem. kla-
sik yorumlan beğenmediğım anlamına
gelmez elbette. Ancak bu yapıtlar bazen
çok uzun ve bumın sonucu olarak da sı-
kıcı olabiliyorlar. Bu nedenle ben de ba-
lelerin her birini ikişer perdeye indirdim.
Balelerin orijınalinde aralan doldurmak
dışında işlevi olmayan bölümler var.
Rusya'daki yorumlarda bu bölümler
dansçılann konuyla ilgisiz hareketle-
riyle dolduruluyor.
Ben bu yola başvurmak istemedim.
Fazlahklan atarak öykünün sürekliliği-
ni ve anlaşılırhğmı ön plana çıkardım.
Bütün bunlan yaparken de çıkış noktam
yeni bir izleyici yakalama isteğiydi. Ha-
yatı boyunca balelere gitmiş elit izleyi-
cilerin yenne, daha önce hiç bale gör-
memiş kişilerin gelmesmi, onlann sah-
nede sergilediklenmizi anlamasını ısti-
yorum.
- Yeni binyılm eşiğinde klasik parça-
lar nasıl ele alınmah sizce?
- Klasik parçalar, var olduklan şekil-
de vaTİar. Bu halleriyle de güzeller. ama
balenin gelecek yüzyıla taşınabilmesi
için birilerinin bu sanatı daha erişilebı-
lir kılması gerekir. Tıpkı sinemada, ti-
yatroda olduğu gibi, ızleyicilerin git-
meden önce bir şey bilmesi zorunlulu-
ğu olmayan bir sanat olmalı bale de İn-
sanlar sadece gidip görmeli ve zevk al-
malı bence. Yapmak istedığim de bu.
• "Balenin gelecek
yüzyıla taşınabilmesi için
birilerinin bu sanatı daha
erişilebilir kılması
gerekir. Tıpkı sinemada,
tiyatroda olduğu gibi,
izleyicilerin gitmeden
önce bir şey bilmesi
zorunluluğu olmayan bir
sanat olmalı bale de.
• Bu üç balede
öykünün sürekliliğini ve
anlaşılırhğmı Ön plana
çıkardım. Hayatı
boyunca balelere gitmiş
elit izleyilerin yerine,
daha önce hiç bale
görmemiş kişilerin
gehnesini yeğliyorum.
Çayko\skfnin Kuğu Gölü, l vuyan Güzel ve Fındıkkıran balelerini tek bir öykünün parçalan olarak ele alan koreograf Peter
Schaufuss balelerde daha önceki yorumlanndan farklı olarak klasik baleyle modern baleyi harmanlıyor. Schaufuss Çaykovski
üçlemesinde yapıdannda kendi yaşamını >ansıtan bestecinin yaşamöyküsünü deyeniden keşfe çüa>or. Ancak birebir Çayknvski'ıün
yaşamını anlatmak yerine beseticinin yaşanuyla yaprtlan arasındaki paraleUiği taşıyor sahneye. (Fotoğraf: l ĞL R DEMİR)
Büyiüü bir ses: Galiııa Gorçakova
ASUMAN KAFAOĞLU - BÜKE
6 yaşında bir kız çocuğu. Novo-
sıbırsk Opera Salonu'nun kulisinde
sahnedeki annesinı beklerken perde
aralığından bir tnasal seyreder gibi,
o muhteşem kostümlerin içinde. bü-
yüyüp sahneye çıkacağı günü hayal
eder. Tek ıstedıği büyüdüğünde şar-
kı söylemektir. Sahne üzennde za-
rifhareketlerle dolanan oyunculann
giysılenndeki ıpeğin hışırtısı hâlâ
kulaklanndadır. Bu küçük kız, şim-
di dünyanın en ünlü sopranolanndan
GaBna Gorçakova.
Gorçakova ile 17 Haziran sabahı
kaldığı otelin lobisinde konuştuk.
Üzerindeki rengârenk çiçekli elbise-
sıyle salona girdığinde bahçe gıbiy-
di. Akşam Aya tnni'de verecegi kon-
ser için çok heyecanlı olduğunu söy-
leyerek başladı söze. Geçen sene Kı-
rov Operası ile "Maça Kın"nda Lı-
za olarak ıstanbul dmleyicisinin kar-
şısına çıktığında daha az heyecanlı
olduğunu, bir resitalın sorumlulu-
gunun daha fazla olduğunu. ıki sa-
at boyuncadinleyicilerin dikkatıni hiç
dağıtmadan üzerinde toplamanın
zorluğundan söz ettı. Fakat bütün
büyük sanatçılargibi, sınırlannı zor-
lamaktan zevk aldığı belliydı.
Gorçakova yoğun bir tempo için-
de çalışan. her hafta dünyanın bir
ucunda konserler veren bir sanatçı,
ama hâlâ Kırov Operası ve St. Peters-
burg onun ıçın "ev". Bırçok müzik
eleştırmenine göre şefVaJeriGergi-
ev ile birlikte Galina Gorçakova, Ki-
rov Operası'nın eskı görkemine ka-
vuşmasmda önemli rol oynayan iki
ısim. Rus sanatının en önemli gele-
neklerinden biri sayılan Bolşoy Ba-
lesi ve Kirov Mariinski Tiyatrosu'nu
tutucu kabuğundan çıkanp, dünya
turnelen ve uluslararası plak şirket-
leriyle yapuankayrtlar sayesınde son
yıllarda yeni nesil Kırov efsanesı
başladı.
Galina Gorçakova'nın annesi sop-
rano, babası ise bariton olarak yıl-
larca Sibirya'daki Novosibirsk Ope-
rası'nda görev yapmış sanatçılar.
Gorçakova da kanyerine Rusya'da-
ki Mussorski ve Glinka yanşmala-
nnda birincilik ödülleri alarak baş-
lamış. Sverdlovsk Operası"nda söy-
lemeye başladıktan kısa zaman son-
ra ülkenin en sevilen sopranolann-
dan bin olmuş.
Kendisine hemen Madam But-
terfly (Cio-Cio San), Turandot (Liu).
Yevgeni Onegin (Tatyana) roUeri ve-
rilmiş. Buradabirkaç sene söyledik-
ten sonra Kirov'a geçıp, operamn
birinci sopranosu olarak görev yap-
maya başlamış. Rus sanatçılann Av-
rupa'ya gitmeleri kolaylaştıkça Av -
rupa İconser salonlanndaki kanyen
de ivme kazanmış. tlkolarak 199 l'de
BBC Proms konserlennde Prokofi-
ev'ın "Kızgın Metek" operasıyla Av-
rupa'da sahneye çıkan Gorçakova,
şimdi sesındekı gücü. oyunculuğu,
zarafeti ve güzellığiyle günümüzün
en aranan opera sanatçılanndan bi-
n.
Moskova'da yıllar önce karşılaş-
tığım bir .Amerikalı. Ruslar için "Ba-
tür>a benziyoriar ama ashnda Doğu-
lu bir toplum" demıştı. Gorçakova
dünyada en çok görmek istedıği ye-
rin Hındistan olduğunu söylediğın-
de bu sözlen düşündüm. Hint kül-
türündeki mistisizmden etkilendiği-
ni. ınsanlann başka boyutlarda ya-
şamın farklı yönlerinı ortaya çıkar-
dıklannı söyledı. Aynpa Gorçakova
Almanya. Ingiltere ve Amerika'da-
ki operalarda her şeyin aşın düzen-
li olmasının bir şekilde doğal olarak
yaşanacak duygulan öldürdüğünü;
ince detaylann çok önceden plan-
lanmadığı ülkelerde kışıler arası da-
ha sıcak ilışkı kurulduğunu söyledi-
ğinde çok etkileyiciydi. Sanatta sı-
nırların fazlasıyla belirlenmesi ve
amacın çok ciddiye alınmasıyla sa-
natçıya dar bir alan bırakıldığıra. oy-
sa kendinı, Türkıye, Italya ve Rus-
ya"da daha yaratıcı hıssettiğini söy-
Jedi. Gorçakova, Aya Irinı'de verdi-
ği konser için Rus bestecileri agır-
lıklı birprogram hazırlamış. Piyanist
LarissaGergieva(Valeri Gergiev'in
ablası) ile birlikte Glinka, Balakirev,
Rahmaninof gibi bestecılerin şarkı-
lannı seslendırdi. Üç tane de Pucd-
ni operasından. "Manon Lescauf,
"Toscar
ve "Madam Butterfly''dan
ünlü aryalar söyledi. Küçük bir kız
olarak büyülendiği sahnede şımdi
kendi duruyordu; ve en güzel biçim-
de dinleyenleri büyülüyordu.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Boş Sınıfa Ders Vermek
Evet efendim, nerede kalmıştık? Ne güzel fizik
yasalan üstüne aklımızın erdiği kadar söyleşiyor-
duk, araya Tarsus Kaymakamı, kavramsal sanat,
postmodernistzırvalar, Peppino di Capri girdi; bi-
lim üzerine çocuksu bir merakla yazdığımız yazı-
lar yarıda kaldı. (Peppino di Capri güzeldi). Ric-
hard Feynman'ın Fizik Yasalanmn Karakteri üs-
tüne verdiği bir dizi enfes konferansa dönmeden
önce konumuzla ilgisi yokmuş gibi görünen kimi
aynntılar üstüne yazmak istiyorum bugün izniniz-
le.
Temel dogayasalanmn belki de en önemlisini ka-
leme alan Sir Isaac Nevvton'a dönelim biraz. Er-
ken doğmuş Newton. Mecazi değil, sözcügün ger-
çek anlamıyla. Miniminnacık, eciş bücüş bir şey.
Annesinin anlattığına göre doğduğunda bir maş-
rapaya sığacak küçüklükteymiş. Yaşamış. Anne-
si, oğlu çiftçi olsun, tarla ve duvar gibi yarariı alan-
larda çalışsın istermiş. Küçük Nevvton büyümüş,
on sekiz yaşında Tırinity Coilege'e girmiş. Orada
hemen anlaşılmtş dehası. Bence önemli bir aynn-
tı: Newton'un matematik profesörü Barrovv, öğ-
rencisı diploma alır almaz öğretim kadrosunda
ona yer açılsın diye istifa ediyor. Böyle hocalar da
varmış bir zamanlar. Ben de tanıdım birkaç Türki-
yeli profesör, bu tanıma uyan...
Nevvton Cambridge'de durup dinlenmeden, sü-
rekli çalışırmış. Şımdi, bence can alıcı bir aynntı-
dan söz etmek istiyorum. Boş sınıflara, öğrenci var-
mış gibi ders verirmiş! Burada bilim ve ınsan iliş-
kisi açısından yaşamsal önemi olan birtavıria kar-
şı karşıyayız. Boş sınrflara, öğrenci varmış gibi ders
vermek! Bu ınanılmazgüzellikte, incelikti ve üstün-
de düşünülmesi gereken bir durumdur. Alınanlar
olacaktır, ama dilimin ucunda, söyleyeyim bari:
Dolu sınıflara öğrenci yokmuş gibi ders veren ho-
calann pek hoşlanmayacağı bir girişim.
• • •
Geçen yazılarda Tiko Brahe adlı Danimarkalı bir
gökbilimciden söz etmiştim. Bilim tarihinin çok
önemli isimterinden biri. Büyük bir dikkatle gök-
yüzüne bakıp "gördûklerini" kayrt etmeye başla-
yan birbilim adamı. Günümüzde, ömeğin ülkemiz-
de sosyoloji biliminde aynı yöntemi uygulayan bi-
lim adamlannın başına neler geldiğini düşünün
hele. Gökyüzüne değil, kendi ülkelerine bakıp gör-
düklerini yazıya döken insanlann durumu üstüne
düşünmemek mümkün mü? Bilimi sevmiyorsanız
mümkündür.
Brahe, doğayı anlamamızın yöntemlerine ışık
tutuyor merakıyla. Soylu bir ailenin evladı. Ideal bir
öğrenimden geçmiş, okula gitmemiş! Özel bir eği-
tim sonucu Kopenhag Üniversitesi'ne girmiş on iki
yaşında. 1558yılında. Felsefe okumaya başlamış,
ama iki yıl sonra (21 Ağustos 1560) güneş tutulu-
yor bir gün... ve Tiko Brahe'nin bütün hayatı de-
ğişiyor. "Bir güneş tutulması gördüm ve bütün
hayatım değişti."
Yırmi yaşlannda bir düelloda burnunu yitirir. Her
aklı başmda bilim adamı gibi "düello"dan kork-
maz Tiko Brahe ve (bir kere daha yazmak istiyo-
rum bu cümteyi)yirmi yaşlannda bir düelloda bur-
nunu yitirir. Kendine altın ve gümüşten mürekkeb
bir burun yaptınr. Sonra Danimarka Kralı Frede-
rik'in bilimseveriiği sonucu kendisine aylık maaş
bağlanır ve bir de ada verilir. Bilim tarihinin çehre-
sini değiştirecek bir adadır bu Kuzey Denizi'nde.
Hveen adası.
Tiko Brahe uzun yıllar kalacağı bu adada iki göz-
lemevi yaptınr. Uranienborg ve Stiemeborg. Gök-
yüzüne bakmayı seven bilim adamlannın buluşma
yeri olur Hveen adası. Burada yapılan gözlemler
ve kayıtlann sonucudur Kepter'in çalışmalannın so-
mut bir temele oturması.
•••
Brahe bir ortaçağ aydınıydı ve gerçek bir aydın-
dı. On artıncı yüzyılda yaşadı, on yedinci yüzyılın
başmda (1601) öldü. Kendini izleyecek kuşaklara
önemli bir miras btrakb. Temelde bütün bilimsel öne-
riler gibi son derece basit ve harikulade güzel bir
öneriydi bu: Kafanızı önünüzden kaldınn ve etra-
fınıza bakın. Görmeyi ve gördüklerinizi anlamayı,
yorumlamayı öğrenin. Bu yaşamsal öneri (ne ya-
zık ki) önemini ülkemizde bugün bile koruyor.
Bilime en yakın disiplinin şiir olduğunu düşünü-
yorum nicedir. Yüzlerce binlerce örnek.vermek
mümkün. AMıma ilk geleni yazayım, Ülkü Tamer'in
neredeyse kırk yıl önce yazdığı bir büyük dize:
"Gök onlan yanıltmaz.'
TeUn Aral anısına sergi
• Kültür Servisi - Tûrk karıkatür sanatının
duayenlerinden olan ve bir süre önce yaşama veda
eden Tekin Aral'ı anmak amacıyla bugün Taîilya'da
'Tekin Aral Karikatür Sergisi' açılıyor. Saat
10.30'da Kültür Bakanı Istemihan İalay'ın açılışını
yapacağı sergide Tekin Aral'uı kızlan Ayşe ve Ayça
Aral birer konuşma yapacaklar.
BUGUN
• ADAM KTTABEVİ'nde Yalvaç Ural ve Haslet
Soyöz 14.00-17.00 arasında okurlanyla buluşacak.
•"AVRUPA MÜZtK ŞEÎVLtĞl kapsarrnnda
Sultanahmet Meydanı'nda ApheUon. Darklight,
Hysteria, Işığın Yansunası, Knight Errant. Mor ve
Ötesi. Serdar Ateser. Sibel Tüzün ve Uiaş Özdemir;
Kadıköy Deniz Otobüsleri Iskelesi önünde 100,
Acil Servis, Climb, Gökhan Tepe, Scetavajasse, Zen
ve Zeynep: Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda Ayşen,
CemAli, Yalçın Bostancı, Feyzan Doğan, Murat
Evgin, PeUn, Serkan Civelek \e Yanlar 17.00-24.00
saatleri arasında ücretsiz olarak dınlenlerinı
sunacaklar.
• BEKSAV TİYATRO ATÖLYESt'nin 'Çok
Uzaklardan Getiyornz' adlı oyunu Afıfe Jale
Sahnesi'nde 20 00'de sahnelenecek. (349 91 55)
27. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali
BUGUN
• Erden Bilgen (trompet) ve Paok) CriveDaro'nun
(org) konseri 16.00'da Saint Antuan Kilisesi'nde
izlenebilir.
• Peter Schaufuss Batesi'nin 'Fındıkkıran' yapıtını
yorumladığı gösteri 19.30"da AKM Büyük Salon'da
başlayacak.
• Melihat Gübes'in solo konseri AKM Konser
Salonu'nda 21.30'dan itibaren izlenebilecek.
YARIN
• VTyana Oda OrkestrasTnın konseri 19.30'da Aya
Irini'de izlenebilir.