Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 1999 CUMA
HABERLER
Prof. Göney: Herkes yılda bir kez doktor kontrolünden geçmeli ve gerekli testleri yaptırmalı
'Kansere karşı bilmçH ohur• Türk Kanser Derneği, Dünya Kanser Haftası nedeniyle hafta
boyunca kendilerine başvuran özellikle dar gelirli hastalara
ücretsiz hizmet verecek. 5-6-7 Nisan günlerinde de
Bakırköy'ün Osmaniye semtinde kanser taraması yapacak.
Haber Merkezi - Kanser hastalıklan-
na karşı organize ve bilinçli bir müca-
dele yürütülmesinin zorunlu olduğu be-
lirtilirken erken teşhisin önemı vurgu-
landı. Türk Kanser Derneği Başkanı
PTof. Dr. Ergun Göne>'. kanserin erken
teşhis edildiği takdirde çok kolay teda-
vi edilen bir hastalık olduğunu belirtti.
Göney, "Bu nedenle, herkesin yüda bir
defa gerekli testleri yaptırmasında yarar
vardır" dedi.
Prof. Dr. Göney her yıl nisan ayırun
ilk haftasında kutlanan 'Dünya Kanser
Haftası' nedeniyle dernek merkezinde
düzenlediği basın toplantısında, kanse-
rin son yıllarda üzerinde en çok konu-
şulan hastahklar arasında bulunduğuna
dikkat çekerek, erken teşhisin önemini
vurguladı. Son 10 yıl içindekı ilerleme-
lerden sonra, istatistikkre göre bugün her
3 kanserliden birinin tedavi edildiğine
dikkat çeken Prof. Dr. Göney "Sloganı-
mız, 'Kanserden korkma. geç kalmak-
tan kork'. Kanser, erken teşhisi yapıhr-
sa çok kolay tedavi edilebilen bir hasta-
lıkbr. Bu nedenle, herkesin yılda bir de-
fa doktor kontrolünden geçmesi ve ge-
rekütestleriyapürtnasındayarar>anür"
diye konuştu. Türkiye'de en az 2 milyon
insanın kanser riski altında bulunduğu-
nu kaydeden Prof. Dr. Göney, erkekler-
de en fazla akciğer ve prostat, kadınlar-
da ise meme ve rahim kanserlennın gö-
rüldüğünü söyledi. Bu nedenle, halkın
sigara alışkanlığından vazgeçmesi ge-
rektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ergun
Göney, aynca toplumdaki herkesin de
önlem olarak Hepatit B asısı olması zo-
runluluğuna işaret etti. Cilt kanserini
önlemek için de kişilerin güneş ışinla-
nna karşı koruyucu kremler kullanma-
lannı öneren Prof. Dr. Göney, özellikle
ailesinde kahn bağırsak ve meme kan-
seri görülenlerin kontrollerini aksatma-
ması gerektiğini bildirdi.
Ücretsiz muayene
Dünya Kanser Haftası nedeniyle haf-
ta boyunca üniversite öğretim üyeleri-
nin katkılanyla kendilerine başvuran
özellikle dar gelirli hastalara ücretsiz
muayene ve tetkik uygulayacaklannı
duyuran Prof. Dr. Göney. aynca 5-6-7
Nisan günlerinde de Bakırköy'ün Osma-
niye semtinde kanser taraması yapacak-
lannı kaydetti.
Cumhurbaşkanı DemireL Kanser Haf-
tası dolayısıyla yayımladığı mesajda,
her yaştan insanı tehdit eden kanser has-
tahğının, tüm dünya ülkelerinde oldu-
ğu gibi, Türkiye'de de çok önemli bir sağ-
lık sorunu olduğunu ifade etti.
Kanserin, Türkiye'de, ölürn nedenle-
ri arasında ıkinci sırada yer aldığıru anım-
satan Demirel, hastalığa karşı organize
ve bilinçli bir mücadele yürütülmesinin
zorunlu olduğunu vurguladı. Başbakan
Bülent Ecevit de kanser tedavisinde ya-
şanan gelişmelerin sevindirici olduğunu
vurguladığı mesajında şunlan kaydetti:
"Ancak kanser tedavisindeki getişmele-
re rağmen hastalığın erken teşhisi, hâlâ
büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle
kanserinerken teşhisvetedavisi konusun-
da halkımızın bilinçlendirilmesi ve in-
sanlann kendi sağlıklan konusunda ge-
rekli duyariılığı göstermeleri, kanserle
savaşta başannın önkoşuhıdur."
OPLUM YETERİNCE TANIMIYOR
AIDS korkusu
kanserigeçti
İstanbul Haber Servisi -
Türk toplumu karşılaşılabile-
cek en ciddi hastalığı AIDS
olarak görüyor. Kanserin top-
lumsal ve ekonomik olarak
çok daha önemli bir sonın
olduğuna dikkat çeken uz-
manlar, AIDS'ten bu denh
korkulmasında yazılı ve gör-
sel basının etkili olduğunu
belirtiyor.
UludağOnkoloji Dayanış-
ma Derneği (ONKO- DAY)
taranndan Kasım 1997 tari-
hindeyapılan "TophımsalBh
linç Düzeyi Değerlendirrae
AnketTnde toplumun hasta-
lıklar konusunda ne kadar bi-
linçli olduğu araştınldı. Ço-
ğunluğu ev hanımlanndan ol-
mak üzere çeşitlı meslek
gruplannda yaptlan ankete
göre AIDS yüzde 55.1 'le en
korkulan hastalık. Yüzde
29.5'le kanser ve yüzde
12.1 'le kalp krizinin korku-
lan hastahklar olarak sıralan-
dığı ankette, AIDS'in binn-
ci olmasında yazılı ve sözlü
basının etkili olduğu belirtı-
liyor.
Gelişmış ülkelerde tüm
ölümlerin dörtte biri kanse-
re bağlı olarak meydana ge-
lirken ankete katılanlardan
yüzde 34'ünün bunu bildiği
göriilüyor. Ankette katılan-
ların yüzde 21.9'u kansere
yakalanma etkenınin sigara
olduğu görüşünde. Riskleri
yüzde 15.2'yle radyasyon,
yüzde 14.9 "la alkol ve yüzde
14.5'lestresizliyor.
Kurtulma şansı
Ankette, erkeklerde en sık
görülen kanser tipi yüzde
41.8'le akciğer, kadınlarda
ise yüzde 65'le meme kanse-
ri olarak belirtiliyor. Günü-
müzde kanserdenkurtulabil-
me oranı yüzde 50. Ancak
ankete katüanlannyüzde 32^i
bu oranın ancak yüzde 10
olabileceğini düşünüyor.
Erken tanı ile kanserden
kurtulma oranı yüzde 95'e
çıkabılirken ankete katılanla-
nn yüzde 40.4'ü ancak yüz-
de 50oranında kurtulma şan-
sı olduğuna inanıyor. Anket-
te göze çarpan bir önemli
nokta da insanlanmızın yüz-
de 83'ü markette satilan mal-
lannkanseryapıcı madde içe-
np içermediğı konusunda ye-
terince denetım yapılmadı-
ğına inanıyor. Ancak sadece
yüzde 18"i aldığı malın ne
içerdığine bakıyor.
ÜRKlYE'DE 700 BİN HASTA VAR
Sara hastalığı
itirigizemini yitiriyor
İSTANBUL (ANKA) -
Dünyanın bilinen en eski be-
yin hastalıklanndan olan ve
Eski Yunan'da "kutsal has-
tahk" olarak nitelendirilen
epilepsi (sara) hastalığının
büyük ölçüde tedavi edile-
bildiği bildiriliyor.
Türk Epilepsi ile Savaş
Derneği Başkanı Prof. Dr.
EsatEşkazan'a göre sara has-
talığı tarihin ılk dönemlerin-
den beri insanoğlunun tanı-
dığı bir beyin hastalığı olma
özelliğini taşıyor. Eski Yu-
nan 'da da kutsal hastalık ola-
rak tanman, çağlar boyu top-
lumlarda mistik bir şekilde
nitelendirilen sara. günümüz-
de dünyada 40 milyon kişiyi
etkiliyor. Türkiye'de ise 600-
700 bin saralı hasta olduğu
tahmin ediliyor.
Hastalann yüzde 70-75'in-
de nöbetler bugünkü ilaçlar-
la kontrol altına alınabilirken
geri kalan yüzde 25-30'luk
grubun bir kısmında ise cer-
rahı girişimlerle nöbetleri ön-
leme olanağı bulunuyor.
Sokakta sara nöbeti geçi-
ren hastalara nasıl yardım
edilebileceği konusunda bil-
gi veren uzmanlara göre ilk
asamada yapılması gereken-
ler şöyle sıralanıyor:
"Oncelikle hastanm ağzın-
dan çıkan köpüklerin temiz-
lenmesineyardımaolmakge-
rekiyor. Çünkü. bunlann so-
lunmaadurumundahasta so-
lunum yetmezliginden ölebi-
Byor. İkinci asamada. hastayı
sol yan tarafa yaurarak bu
akıntuan yutup akciğer en-
feksryonugefiştirmesinin önü-
ne geçmekgerekiyor. Üçüncü
aşamayı, hastanm dilini ısır-
masını önlemek için ağzına
çoksertveçokyumuşakoima-
yan bir madde koymak oluş-
turuyor. Son aşama ise bütün
acil dunımlarda olduğu gibi,
hastayı en yakuı sağhk kuru-
luşuna götünnek gerekiyor.''
Onun hakkuıda
bilinen tek şey
geçmişte 'cetep'
olduğu. HeybetH
dunışuyla
gençliğinde hiç de
sakin olmadığı
izlenimini veriyor.
Fotoğrafinın
çekümesini ilk önce
istemiyor. Ydlann
celebinin fotoğraf
çekilme konusunda
bir türlü ikna
olmaması üzerine,
"Fotoğraflanıu
çekmeme izin
verirsen, ben de
seni bir kez
öpebilirirrT teklifi,
ona aradığı sıcaklıgı
veriyor ve ağandan
tek sözcük çıkıyor:
"Çeköyleyse-''
Huzurevinde yaşayan yaşlılann en çok özlemini duyduklan şey sohbet
Huzuru kaçıran yalmzlık
OZANYAYMAN
İZMİR-Adı huzurevi. Onlara sorarsanız hu-
zurlu olmak zor. Çünkü işin ucunda yalnızlık
var. Tek sevinç kaynaklan, bayramlarda iki çift
tatlı söz edebilecekleri insanlarla yahuzlıklan-
nı avutmak. Hayata, hem de tüm canhlığmı bil-
melenne rağmen "huzurlubir ev"den bakan pek
çok insan var. Daha düne kadar onlar da yaşa-
mın ritmine ortaktı. Şu an ise
u
Bu gözler neler
gördn" demekten başka bir şey gelmiyor elden.
Kimisi, bu yaşamı kabullenir görünse de ki-
misi direniyor. Tıpkı 75 yaşındaki Hasan Çe-
vikergıbi:
"Ne iyi ettin de bugün buraya gekJin. Şuraya
baksana, hep yaşh insanlarla dolu burası. Oy-
sa benim kanım kaynıyor."
Çeviker, belkı de hayatla inatlaşıyor: "Ben
Kendinîze acımayın, deneyiminizle kendinize yetin'
Yaşlılar için yol aynmı
tZMf R (Cumhuriyet Ege Bü-
rosu)-Psikiyatrlaragöre, yaşhlık dö-
nemlerinde kişinin önünde iki sece-
neği bulunuyor, ya başkalartna ba-
ğımlı, yalniA kaderin ona gülmedi-
ğini düşünen. kendisine acıyan ve
başkalanna acmdıran bir yaşlı ola-
cak ya da kendi birikimleriyle ken-
dine yeterek. yaşamın gerçeklerine
ılişkin doğru yorumlara ulasabilen,
sentez yapan bir insan haline gele-
cek.
EgeOniversitesi Tıp Fakühesi Psi-
kiyatri Bölümü öğretim üyesi Prof.
Dr. Turan örnek, yaşlılann önce-
likle fızyolojik temel gereksinimle-
rinin yerine getirilmesi gerektiğini,
bunun da devletin yükümlülüğü ol-
duğunu anımsattı..
Kişinin fıziksel, ruhsal ve sosyal
yönden kendini iyi hissetmesinin,
yaşanan yıllann sayısıyla Ugili olma-
dığına dikkat çeken Omek, "Bu bir
duygu ve döşünce Mcüni, kendini ve
dûnyayıalgıiamaaçısı.birbakıştar-
ZHfar. Dolayısryla kisi, kendisi için
bekfcntiterinikendisi karsıby^bikii-
gi sürece bir yaşhlıktan söz etmek
mümkün değü" görüşünû savundu.
Kişinin bunu yapabilmesinin "öz-
gür vebağunsız" olmasına. toplum-
sal ortamdan ve yaşamdan kopma-
masına bağlı olduğunu kaydeden
Örnek, şunlan söyledi:
"Ügimbo. sevginûzi, merak alan-
lanmızı kay betmememiz gerekiyor.
Topluma ve \aşamaküstüğünıüzza-
man, bunlar bizim varhğımızın far-
kında bile olma/lar. Biz kendimizi
dışlatmtş oluruz. Öte yandan yaşu-
nuı gkkrekfrak gücünün yıavaşlama-
s», toplumda yaşhnın arhk fonksi-
yonlannı yerine getiremeyeceği, so-
rumiuluk alamayacağı şeklinde be-
nimseniyor. Yaşhlara aşın gereksiz
fizfld yardımlar, onu hoşnut kdmak
için bir çocuğa gösterilen davranış-
lar,ona yöneMlmişgüvensizlikier or-
tadan kaldınlmah."
Yaşlmm, sürekli kendini acındnan,
hep isteyen kişi olmaktan çıkması ge-
rektiğini, böyle yapüğmda çevresi-
ni boşaltmış olacağını vurgulayan
Prof. Dr. Turan Örnek, "Yaşh, ken-
di kendisiyle yü/Jeşmefi. Ama bu ce-
sarctişidir"' dedı.
İkiseçenek
Örnek, kişinin, yaşlıhk dönemin-
de önünde iki seçenek bulunduğu-
nu belirterek sözlerini şöyle sürdür-
dü: "Kişiyadüm'adanveyakmlann-
dan giderek kopacak. içine kapana-
rak çaresizliğe ve yalnızhğa yöneie-
cek. başkalanna bağımh. kaderin
ona gühTiediğkadüşünen,kendmeaa-
yan ve aandıran bir kisi haline gete-
cek ya da tam tersine, benlik gücü-
nü tamamen bütünleştirerek, )*aşa-
mının bütün deneyim ve birikimle-
riyle bilge kişi haline gelecek; dürtü
ve güdük-rinin. sosyal starü beklen-
tüerinin üzerine çıkıpkendi kendme
bagırnsE,özgür\çgerçekçibirüstdü-
zeyaradünyayabakmayiöğrenecek,
yaşamın gerçeklerine Oişkin doğru
yorumlara ulasabilen biri haline
gekcek."
hayattankopmadun.Yaşun75oba da hâlâ ken-
dimi genç hissediyorum. En çok sev digim sey-
lerden birisi de bir tek tekçi meyhanesine gide-
rek, rakı içmek. FırsatbuMukça, 'Haydi Abbas
vakit tamam, akşam diyordun oldu işte akşam'
dıyorum."
Hasan Çeviker. getireceğimize söz vererek
çektirdiği fotoğraflann ardmdan, "GefcJiğin za-
man beraber gidelim bir iki kadeh içmeye. Gör
bakahm eski topraklar mı,
yoksa yeniyetmeler mi da-
ha sıkı içiyor'' demeyi de
ihmal etmiyor.
Bir başka köşede dışan-
yı seyrediyoT VeliMatpan.
74 yaşında, Fransız Koleji
mezunu, Selanik'ten gel-
miş 1940 yılında.
70 milyon emekli maaşı
alıyor. 35 milyonunu hu-
zurevine veriyor, geriye
kalanıyla da yetiniyor. Bu-
günler seçim ortamı ya, si-
yasilere verip veriştiriyor:
"Siyasüer getiyor. Hep söz
veriyorlar, hep veriyorlar,
ama halkhiçbirşeygörmü-
yor."
Enver Sedin 75 yaşında.
"Oğlum hangi gazeteden-
an" oluyor sohbete girer-
ken ilk sözleri.
Yanıtı duyunca canlanı-
yor sanki:
"U ğur Mumcu'nun gaze-
tesi demek kL Katilleri ya-
kalanmadı değü mi?"
Derinbir "ah" çekiyor ve
"Neden hâlâ yakalamıyor-
lar?" diyor. "Tuğlalar dü-
şermiş amca. Sonra o tuğ-
lalann altında onlar da ka-
hrlarmış" dıyoruz. "Genç-
terde umudumuz var" di-
ye sürdürüyor.
IFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oralcalislarfaturk.net
Tansu Çilter, Mehmet Ağar'ın se-
çim bölgesi olan Elazığ'a ancak po-
lis kontrolünde girebildi. Öfkeli Ağar
taraftarian, "Başbakan Ağar", "Ağar
neredebizoradayız", "KimseAğar'la
başa çıkamaz" diye bağırdılar. Göriil-
düğü kadanyla Elazığlı hemşerilerı
Ağar'ı bağırlarına basıyorlar.
Kitaplığımın raflan Susurluk kitap-
larıyla dolu. Hangisini karıştırsam
Ağar'ın ismine rastlıyorum. Susur-
luk'un başro! oyuncularından. He-
men hangi taşı kaldırsanız altından çı-
kıyor. Yeşil fjasaportlarda hep onun
imzası var. Önoer Lütft Topal cina-
yetinden, Tank Ümit'in kaçınlması-
na, Abdullah Çatlı'nın korunmasın-
dan, Yaşar Öz'ün kollanmasına ka-
dar, aklınıza gelecek her olayda adı
geçiyor.
Mehmet Ağar, hakkındaki bu iddi-
alar nedeniyle bakanlıktan istifa et-
mek zorunda kaldı, dokunulmazlığı
kaldınkjı, yargılanmaya başlandı. S o
nunda Çiller'le arası bozuldu ve Ela-
Mehmet Ağar, Eşber Yağmurdereli
zığ'dan bağımsız aday olmaya karar
verdi. Ağar, geçmişte oynadığı rol ve
yaptıklanyla bir simge haline geldi. O,
şimdi memleketi Elazıg'da özellikle
MHP'lilerin desteğini alarak millet-
vekili olmak istiyor. Arkasında önem-
li bir kitle desteği olduğu da görülü-
yor. Yani açıkçası; "Elazığ onunla gu-
rur duyuyor."
Mehmet Ağar'ın neler yaptığını az
çok Türkiye'de herkes biliyor. Ama Çil-
ler'i yuhalayan ve yumurta atan Ela-
zığlılann dediği gibi "Kimse Ağar'la
başa çtkamıyor". O hep dimdik ayak-
ta. Bağımsız olarak partamentoya gi-
rerse sürpriz olmayacak.
Ağar'ın serüvenini izlerken, sırf bir
konuşması nedeniyle Infaz Yasası
gereği 22.5 yıl daha yatmak üzere
cezaevine kapatılan Eşber Yağmur-
dereli'yi düşündüm. Eşber'le Meh-
met Ağar, aynı dönemlerde birbirine
yakın iki okulda eğitim gördüler. 1968'li
yıllarda Mehmet Ağar, Siyasal Bilgi-
ler Fakültesi öğrencisiydi, Eşber ise
Ankara Hukuk öğrencisi...
Mehmet Ağar, polis burslusu ola-
rak okuyordu. Eşber ise memur ba-
basının gönderdiği paralarla. Eşber,
demokrat ve muhalif bir aydın olarak
kendisini geliştirirken, okulda solcu-
lara yakın olarak tanınan Ağar sağ-
cılaştı, polislik mesleğinde askeri dar-
beler dönemlerinden de güç alarak
adım adım yükseldi.
Ağar, Erzurum Valisi'yken 7 TiP'li-
yi hunharca öldürdüğü mahkeme ka-
ranyla kesinleşmiş Haluk Kırcı'nın
nikâh tanığı olarak tercihlerini daha
da açıkça belgeledi. Eşber ise, bir
eyleme dolaylı olarak azmettirdiği id-
diasıyla idama mahkûm oldu. Bunun
sonucu 14 yılayakın cezaevinde yat-
tı.
Eşber, cezaevinden çıktıktan son-
ra bir konuşması nedeniyle yeniden
bir yıla mahkûm edildi. Bu nedenle
daha önceki şartlı tahliyesi geri alındı
ve 22.5 yıl daha yatmak üzere tutuk-
landı. Kırcı'nın nikâh şahidi Ağar ise,
Emniyet Genel Müdürü makamına
yükseldi. Eşber, demokrasiyi ve öz-
gürlükleri savundu, yakasını ceza-
dan kurtaramadı, Ağar, Çatlı'ya yeşil
pasaport verip imzaladı, Emniyet'ten
Içişleri Bakanlığı'na terfi etti.
Eşber, "Banş İçin Bir Milyon Imza "
girişimine önderlik etti. Ağar, faili meç-
hul cinayetlerin ve yargısız infazların
rekor düzeye ulaştığı dönemlerin Em-
niyet Genel Müdürü ve Içişleri Baka-
nı olarak tanındı. Eşber Yağmudere-
li'nin muhalif bir aydın olarak başı
dertten kurtulmazken, Ağar, hakkın-
daki "çete" iddialannı "Ne yaptıy-
sam vatan için yaptım" diyerek sa-
vuşturdu.
Eşber, uzun bir süredir hapiste. Bir
banş ve demokrasi sembolü olarak
tanınıyor. Mehmet Ağar milletvekili,
Elazıg'da MHP taraftarlannın deste-
ğindeyeniden milletvekili olmaya ha-
zırlanıyor. Hakkındaki çete kjdialan ki-
taplan dolduruyor.
Türkiye seçime gidiyor. Mehmet
Ağar yeniden aday. Eşber ise ömür
boyu siyasetten yasaklı. Sizce, Tür-
kiye normai bir seçime mi gidiyor?
Şimdiye kadar hiçbir ceza yasası,
hiçbir bağımsız Türk mahkemesi
Ağar'ı mahkûm etmedi.
Eşber cezaevinde, yaşı 54.76 ya-
şına gelince cezaevinden çıkacak.
Türkiye'de çok partili, parlamenter
sistem işlemeye devam ediyor.
Bu durumda söyleyecek fazla bir
söz kalmıyor. "Türkiye, Mehmet
Ağar'la gurur duyuyor."
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
HrOnemlKapşteştrma
Sanıyorum, Peçevî Tarihi'nde anlatılır: Kanunî
Sultan Süleyman, Ooğu'da Acem şahına sefer aç-
mıştır. Ancak şah, bir türlü ortaya çıkmaz, kaçar
hep. Sultan, onu savaşa zoriamak için, "Böyle sa-
vaş yapmaksızın kaçmak mertlik değildir" diye
mektup yollar. Acem şahının verdiği yanıt ilginçtir:
"Meharetiniz top ve tüfek ve ateşle hilekâriıktır.
'Nar'e karşı hod vanlmaz; ol celâdet ve bahadır-
lık sizin değil nanndır!"
"Nar" dediği ateş! Şah'ın kafası, kılıç-kalkanla mız-
rakdöneminde kalmtştr. "Ateşle hilekâıiık" diye suç-
ladığı, aslındaçağın bilim vetekniği! Osmanlı, onu
daha Fatih döneminde yakalamıştır. Sultanın, Bi-
zans surlannı dövecek toplan döktürmek için, Ma-
caristan'dan Urban ustayı getirrtiği pek bilinir. 29
Mayıs 1453'te kente doluşan Yeniçeri ordusu,
"Pençe-i Âlideki şemşir aşkına" kılıcını sallasa da,
bilim ve tekniğin açtığı gediklerden geçerek şeh-
re girmişti.
Osmanlı, bir yerde budur!
Yüzyıllarca, dünyaya pencereleri açık, geniş ufuk-
lu, aydın insanlar oldu ecdadımız; bir duraklama-
nın arkasından gerileyiş yılları gelip çattığında da,
önce orduda olmak üzere, çağın bilim ve tekniği-
ne kapılan yeniden açmayı unutmadık. 18. yüzyı-
lın başlarındaki "Lâle Devn" bile, bir çağa uyarla-
nış atılımıdır. Aynı dönemde Acem diyannın duru-
munu merak ediyorsunuz değil mi? Ünlüdür: 1715'te
Paris'e gelen Iran elçisi, Avrupa uygarlığını görüp
tanıma konusunda kılını bile kıpırdatmadan, ken-
disine aynlan konağa kapanıp sabahtan akşama
kadar Kur'an okur...
Osmanlı ve Acem, Türkiye ve Iran iki ayn dün-
yadır. Peki, bu farklılığa damgasını vuran ne? Os-
manlı Imparatoriuğu'nda modemleşme hareketle-
ri başladığında, Iran da bunun dışında kalmadı. Ama
ne olmuştur ki, Sünnî Osmanlı şeriatından laik
Cumhuriyet'e sıçranmıştır da, Şiî Iran şeriatından
teokratik bir garabet doğmuştur?
Taha Akyol'un Milliyet Yayınları'nda çıkan yeni
kitabı, Osmanlı'da ve Iran'da mezhep ve devlet,
bu sorulara -vukufla- yanıt veriyor.
•
Yazarımıza göre, her iki ükede modemleşme
farklı biçimlerde gelişmişse, Sünnî ve Şiî mezhep-
lerin önemli payı var bunda: Osmanlı'da itaat, ilke
olarak siyasal iktidara, yani devlete idi; dinsel oto-
rite de, bu bağlılık içindeydi, nitekim şeyhülislam
bir devlet görevlisiydi. Sultanlar, dinsel hukukun ya-
ni sıra, "önV adıyla dinsel olmayan bir hukuk ala-
nı dayaratmışlardır. Sünnî-Hanefîfikıh anlayışı da,
bu esneklikte ayakbağı değil yardımcı olmuş.
Iran'da ise, Şiiliğin etkisiyle, dinsel otorite bağım-
sızdır ve başına buyruktur; o kadar ki, siyasal ikti-
dan tartışabilir.
Bu farklılığın sonucu şu: Türkiye'de, daha Os-
manh'dan başlayarak, devlet katından dagelse, bir
demokratikleşme süreci gerçekleşmiş. Iran'da ise,
böyle bir sürecin ne zemini var, ne de ona kapıyı
açacak bir fikrî dayanak. 1979'da Şah'ın despot-
luğunun yerini rahatça mollalannkinin alması bun-
dandır.
İşte, bütün bunlann sonucu olarak, Osmanlı mo-
dernleşmesi farklı birtarihtir ve öteki Islam ülkele-
rinde görülmeyen sonuçlara vaımış; bizi, o dün-
yada "tek" kılmıştır.
Taha Akyol'un söylediklerinin özeti bu!
Bu fikirlere katılıyorum; çünkü gerçeği yansıtıyor-
lar.
Ancak yazanmızın, tezini, Aydınlanma'ya karşı
bir tez olarak sunması da doğru değil. Osmanlı'dan
kalkarak, Cumhuriyet'le yepyeni bir ivme kazanan
modemleşme hareketimiz, aynı zamanda bir "ay-
dınlanma" hareketidir. Adını koyalım: Akıldan ve bi-
limden yana, laik bir süreçtir.
Ve kazandığı mevziler ve kurumlar vardır.
Bizlere, hele hele aydınlara düşen görev bunla-
n korumaktır. Modemleşme ve onun en önemli fe-
tihlerinden biri olan demokratikleşme, artık "yuka-
ndan aşağıya" değil de "aşağıdan yukanya" ola-
caksa, bu mevziler ve kurumlar sayesinde olacak-
tır.
Doğaldır ki, bir başka görevi de unutmamalıyız:
"Korumak" demek "dondurmak" demek değil.
Donmak, gelişmenin dışında kalmaktır. Gelişmek
ise, ilkeleri ve kurumları, akan zamanın gerekleri-
ne uygun olarak, yeniden düşünmek ve yorumla-
mak, gerekiyorsa reforma uğratmaktır.
Hepsi, aklın aydınhğında kalmakJa mümkün!
Iran'da din - devlet aynlığını ileri sürmek bile suç
bugün. Ona bakıp bugün bize -her şeye karşın!-
enine boyuna tartışma olanağını veren bir tarihsel
gelişmenin aynı zamanda devrimci bir nitelik taşı-
dığını da görmezden gelebilir miyiz?
Siddeti ortaya cıkanyor
Teknoloji insanı
bencilleştiriyor
tSTANBUL(ANKA)-
Teknolojinin, insan yaşa-
mını kolaylaştırmasına
karşın insanlardaki şid-
deti de ortaya çıkarttığı
bildirildi.
Psikiyatrist NihatKaya.
teknolojinin insanlann ya-
şamı üzerinde kolaylaştı-
ncı etkileri olduğunu, an-
cak insanlan bencilleştir-
diğini kaydetti. Teknolo-
jinin, insan yaşamı üzerin-
de egemen olma dürtüsü
ve bencillik duygularının
ortaya çıkmasına yol aç-
tığını söyleyen Kaya, in-
sanlann e\Tende her şeye
müdahale etme isteği ile
dolu olduğuna işaret etti.
tnsanlann düşünebilme,
algılama, muhakeme, ka-
rar verme, gerçeği değer-
lendirebılme gibi yetileri
ile cansızlann 'efendisi'
konumuna geldiğını anla-
tan Kaya, makineleşme-
nin, betonlaşmanın. ro-
botlaşmanın günümüzde
yaygınlaştığma dikkat çe-
kerek, teknolojinin araç
olmaktan çıkartıhp amaç
haline getirildiğini ve bu
özelliğin insani vasıflan
olumsuz yönde etkiledi-
ğini kaydetti.
Kaya, teknolojinin
olumsuzltıklanndan kur-
tulmak için insanlann
kendilerini yeniden keş-
fetmesinin gerekliliğini
vurguladı. Hızlı tempo ile
sürdürülen hayatın yeni-
den gözden geçirilmesi
önerisinde bulunan Ka-
ya. insanlann sosyal faali-
yetlere önem vermesi ge-
rektiğini söyledi. Günlük
yaşamdaki stresin insan-
lan şiddete yönelttiğini
ammsatan Kaya şöyle de-
di:
"Insanlann betonlaş-
mış, robotlaşmış toplum-
dan çıkıp bol bol dinien-
mesi gerekmektedir. Bu
sayede rahat,stressiz gûn-
ler geçirebikceklerdir. Gh-
tikçe bencilleşen toplum-
da insani duygulann or-
tayaçıkması için insanlar
yeşilin, denizin ve güne-
şin bulunduğu yerleregh-
melidirler."