25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Imtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yonetmenı: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Çetinkaya 0 Yazıışlen Mudurii İbrahim Yüdız • Sorumlu Müdür: Fikret llkiz 9 Haber Merkezı Müdüru Hakan Kara • Görsel Yönetmen: Fikret Eser Istıhbarat Cengiz Vıldınm # Ekonomı: Özlem Yüzak • Kültür: Haodan Şenköken 0 Spor: Abdülkadir Yücelman 0 Makaleler: Sami Karaören 0 Düzeltme. Abdullah Yazıcı 0 Fotoğraf. Erdoğan Köseoğlu 0 Bılgı-Belge: Edibc Buğra 0 Yurt Haberlen: Mehmet Faraç Yayın Kurulu llhan Selçuk (Başkan), Orfaao Erinç, Okta) Kuriböke. Hikmet Çetinkaya. Şukran Soncr. Ergua Balcı, İbrahim Yıldız. Orhan Bursalı. Mustafa Balbav. Hakan Kara. Ankara Temsılcısı. Mustafa Balba\ Atatürk Bulvan No. 125. Kat:4, Bakanlıklar-.Ajıkarâ Tel 4195020(7 hat), Faks 4195027 0 Izmir Temsılcısı: Serdar Kıak, H.ZiyaBlv. 1352S 23 Tel: 4411220, Faks: 4419117 • AdanaTemsılcisi ÇetinYiğenoğlu, tnönüCd 119 S.No:l Kat:l,Tel 363 12 11, Faks 363 12 15 Muessese Müduru l stûn Akmen • Koordmatör AiunetKoruisantMuha- sebe Bülent Veaer • Idarc Hüseyin Gfirer* Bılgı-lşlem Naillnal*Bdgı- sayar Sıstem Mürövtt Çikr • Sanş FazflttKaza MEDYA C: • Yönetım Kunıhı Başkani - Genel Mudur Gülbio Erdaran # Koordınator Reha Iptman 9 Genel MüdürYardnncısı Sevda Çotan Tel 514 07 53 - 513 95 80-51384«Wl,Faks. 5138463 YayıiEİatım >e Basan: Yem Gun Haber Ajansı, Basın \e Yayıncılık A $ Türkocağ. Cad }9 41 Cagaloglu 34334 !st PK 246 Sırkccı lstanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hatı Faks (0'212l 513 85 95 2NÎSAN1999 Imsak:5.11 Güneş: 6.40 Öğle: 13.15 Ikindi: 16.47 Akşam: 19.36 Yatsı: 20.59 Akakmcı'mn pesim sBPgisi • İstanbul Haber Servisi - Siileyman Velioğlu ile birlikte 1970yılında "Akatünvel Sanat Toplulugu"'nu kuran Tangül Akakıncrnın resim sergisi 6 Nisan akşarnı Asmalımescit Galatea Sanat Galerisi'nde açılıyor. 26 Nisan akşamına kadar açık kalacak olan yedinci kişisel sergisinde Akakıncı, Velioğlu ile birlikte kurduklan topluluğun özgün estetik anlayışı olan "görünüse çıkan" ve "sezinlenebilir" olarak betimlenen iki boyutu kapsayan yapıtlannı sergileyecek. Akakıncı 'nın plastik dili "arkaik soyut biçim", "taş dokusu", "nötrrenk" ve "dinginlik" olarak tanımlanıyor. Çocuklanmn gece kuşu' • ANKARA (ANKA)- Çocuklann ders dışındaki boş zamanlannın büyük bölümünü televizyon karşısında geçirdikleri belirlendi. Eski TRT Yayın Planlama Dairesi Başkanı Rıdvan Çongur, 3-12 yaş grubu çocuklann neredeyse tamamının boş saatlerinin yüzde 80'inı televizyon karşısında geçirdiğini \iırguladı. Yapılan araştırmalarda televizyon izleme sıklığının çocuklarda yüzde 99 olarak belırlendiğine dikkati çeken Çongur. "Yayın izleme saatleride 15.00-21.00 arasında değışmekte. Çocuklann yandan çoğu. yüzde 60 kadan gece izleyicileri arasında yer almaktadır" diye konuştu. Atlantis aranacak • ANKARA (AA)- Merkezı Almanya'da bulunan Federal Jeolojik Araştırmalar Merkezi'nden (BGR) bir grup bilim adamı, batık kent Atlantis'i Truva'da aramak üzere Türkiye'ye gelecek. Türkiye Seyahat Acenteleri Birlıği"ndenedinilen bilgiye göre, batık kent Atlantis'in, Truva'nm denızden gıriş kapısı sayılan tepenın altında bulunduğunu ileri süren Isviçrelı Prof. Dr. Eberhard Zangger ve BGR'den bir ekip, nisan ayında Türkiye'ye gelerek 8 gün araştırma yapacak. Alman 'Der Spiegel' dergisi, ortaya atılan tezin doğrulanması halinde bunun Türk turizmine büyük bir fırsat yaratacağrna yer verdi. Londra'da müzücal • Dış Haberier Servisi - Başrollerini Norveçli Lisa Stokke ve Andrevv Longtree'nin paylaştığı Mama Mia müz4ikali Londra'nın tiyatro bölgesi West End'te gösterime girdi. Müzikal 1970'lerin ünlü topluluğu Abba'nın şarkılanndan oluşuyor. Üniversiteliye bups • ANKARA (ANKA) - Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 'Yurtiçi ve Yurtdışı Lisansüstü Eğitim ve Araştırma Burslan Yönetmeliği'nde değişiklik yapıldı. Yönetmeliğin adı 'Yurtiçi ve Yurtdışı Eğitim ve Araştırma Yönetmeliği' şeklinde düzenlenerek, burs programının kapsamı genişletildi. Kurum, kendi amaç ve ilkelerine uygun konularda yurtiçi ve yurtdışında lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi yapacak adaylara burs desteği sağlayacak. TÖMER Başkanı Hengirmen, ders kitaplannm dil ve içerik yönünden zayıf olduğunu söyledi 4 Use mezunu Türkçeyi öğrenemiyor'EBRUTOKTAR ANKARA - TÖMER (Türkçe Öğ- retim Merkezi) Başkanı Dr. Mehrnet Hengirmen. 'duygulanmızm, düşiin- cekrimizia, kühürümüzün aynası' di- ye tanımladığı Türk dilinin okullarda yeterince öğrenilernediğini vurguladı. Hengirmen. "Liseyi bitiren bir öğren- ci, 18vaşınagddiği ha kte anadilini tam olarak öğrenememekte ve üniversite- lerde ek olarak Türk dili dersleri oku- rulmaktadır. Böylesine acı bir durum gelişmiş üikeierin hiçbirinde yoktur" dedi. Hengirmen, 'Anadfl Bitincinin Ge- ttştiriunesf başlıklı kapsamlı bir rapor hazırlayarak, Türk eğitim sistemınde- ki anadil bilincini ve gelişmiş ülkeler- le karşılaştırmasını ırdeledi. Hengir- men, Türkçe ders kitaplannın güdüm- Iü, kuru anlatımlı ve didaktik metin- lerden oîuştuğu; dil, içerik ve nitelik yönünden çok zayıf kaldığına dikkat çekerek "OlaıDarda okutulan bir tek Türkçe kitabıyla çocuklarda okuma sevgisi gelişmez. Gelişmiş ülkelerde ço- cuklar, ortalama haftada l, yılda §0 kitap okumaktadıriar. Çocuklann ki- tap Uıtiyacını karşılamak için kütüp- haneierde aynı kitaptan40-50 tane bu- luDdunılmaktadır" saptamalanna yer verdi. Gelişmiş ülkelerde anadil öğre- ten kitaplarda okuma zevkini gelişti- ren metinlere yer verildığini anlatan Hengirmen. milli ve didaktik konula- nn ıse tarih ve yurttaşlık bilgisi ders- lerinde öğretildiğini vurguiadı. Hengirmen, raporunda, Türkiye'de ilkokul ve lisede okutulan Türkçe, Türk dili ve edebiyatı dersleri için uz- man öğretmenler yetıştirecek bir prog- • Türkçe konusunda yapılan bilimsel araştırmalann yetersizliğine de dikkat çekilen raporda, özellikle çocuk edebiyatı alanındaki çalışmalann çok alt düzeyde kaldığı vurgulandı. edebiyattan çok edebiyat tarihi üzerin- de durulduğuna, çağdaş yazarlara ye- terince yer verilmediğine işaret edil- di. Raporda, Türkçe ders kitaplannın resim, fotoğraf, karikatür, afış, çizgi ro- man sayısı açından da çok yetersiz ol- duğu kaydedildi. ramın izlenmediğine işaret etti. Hen- girmen. " DilbüimJe ilgüi böiûmlerde yapılan çalışmalar da. Türkoloji bö- İümlerinde olduğu gibiöğretmen yetiş- tinnekten çok bitimsel araşürmalara yöneüktir. Bu nedenle,Türkiye'de > al- nızca Türkçe öğretmeni vetiştirmevi amaçlayan bir kurum benüz yoknır" değerlendırmesini yaptı Türkçe konusunda yapılan bilimsel araştırmalann yetersizliğine de dikkat çekilen raporda, özellikle çocuk ede- biyatı alanındaki çalışmalann çok alt düzeyde kaldığı vurgulandı. Raporda, Türk dili ve edebiyatı bölümlerinde 'Düşünürter az' Raporda şu görüşlere yer verildi: • Türk toplumunda yetişen düşünür ve filozoflar, gelişmiş ülkelerdeki dü- şünürlere göre çok azdır. Yeteri kadar filozof, sosyolog, yani manevı kıla- vuzlar yetiştiremeyen bireyler, başka ülkelerde manevi kılavuzlar arar. K.İ- mileri Batı'yı taklit eder, kimileri de Doğu'yu. • 13. yüzyılda Mevlana, Türkçeyi yeterli bulmadığı için eserlerini Fars- ça yazmıştır. Bu nedenle Iranhlar, Mev- lana'nın Türk değil îranlı bir şair ve yazar olduğunu savunurlar. Aynı yüz- yılda yaşayan Yünus Emre ise Arap- ça ve Farsçayı çok iyi bildiği halde şi- irlerini Türkçe yazmıştır. Türkçe ya- zan Yunus Emre'nin Türklüğünden kimsenin şüphesi yoktur. Ancak Mev- lana eserlerinde kendısınin Türk ol- duğunu söylemesine karşın Iranlılar onun Türk değil, Îranlı olduğunu id- dia etmektedirler. Demek ki dil, milli kimliğimizi belirleyen en önemli un- surlann başında gelmektedir. • Türkçenin, şair ve yazarlanmız tarafindan çok iyi işlendiği ve büyük eserler yazıldığı henüz söylenemez. Türkçede Faust, Hamlet, Don Kişot gibi dünya çapmda ün kazanmış ve tüm dünya dillerine çevrilmiş ya da Nobel ödülü almış eserler henüz yok- tur. Çünkü Türk edebiyatmda tiyatro, roman, deneme, eleştiri gibi edebi ürünler çok yenidir. • Aynca yazarlanmızın güzel eser- leri de başka dillere henüz istenen gü- zellikte çevrilmiş değildir. 1991 yılın- da Almanya'da yılın şairi seçilen Or- han Veli, bu durumun en güzel örne- ğidir. Orhan Veli'nin şiirleri Almancaya çevrilmeseydi Orhan Veli'yi Alman- ya'da kimse tanımayacak ve ödül de ve- rilmeyecekti. Bu da kültürel değerle- rimizi başka ülkelere tanıtabilmemiz için çeviri diline de önem vermemiz gerektiğim gösteriyor. KulaçlarHong-Kong'dayarışti Yüzmede gözler Hong-Kong'da. 2000 Sydney Olimpiyadan öncesi son ciddi sınav olarak gösterilen Dünya Kısa Mesafe Yüzme Şampiyona- sı'nda kulaçlar zoıiu bir mücadeleye girerken. olimpiyat öncesi formda isimler de yavaş ya\aş ortaya çüayor. Şampiyonada 7Ö"e yakın ülkeden sporcular madaha için vanşıyor. (Fotoğraf: REUTERS) Akdenizfoklarma gizb çekiııı • Mağaralanna yerleştirilen kamera ve fotoğraf makineleriyle yapılan çekimler, foklann yaşamlanyla ilgili bilgiler veriyor. tZMİR(AA)- Akdenizfoklannın yaşam- lan ile ilgili bilinmeyen yönler ve davranış biçimleri, gizli çekimlerle gün ışığına çıka- nlıyor. Foça'da kamera, Mersin'de ise fo- toğraf makineleri ile başlarılan projelerin olumlu sonuç vermesi üzerine genişletilmiş yeni projeler hazırlandıği bildirildi. Foça'daki foklann gizli çekim projesi, Su- altı Araştırmalan Derneği (SAD) Akdeniz- foku Araştırma Grubu ile ltalya'dan Dünya Doğa Vakfı (WWF) ve Gruppo Foca Mona- ca Italya (GFM) ekibınin işbirliğiyle yürü- tülüyor. Gizli çekim projesinde elde edilen görüntüler, belgesel film ha- line getirildi. SAD Akde- nizfoku Araştırma Grubu Eğitim ve Halkla llişkıler Koordinatörü Ozan Verj'e- ri. Türkiye'de ilk kez gerçek- leştirilen bu projenin büyük ilgi gördüğünü söyledi. Veryen, akdenizfokunun, sahillerdeki kirlilik ve çar- pık yapılaşma yüzünden ya- şamının büyük bölümünü ıssız mağaralarda geçirdi- ğine işaret ederek bu mağa- ralara yerleştirilen kamera- Iarla bir ay boyunca 24 sa- at foklann gözlenip görün- tülerinin kaydedildığini an- lattı. Mağaralardan 80-100 metre uzağa kurulan çadır- larda yer alan monitör ve kayıt cıhazlan ile foklann tüm hareketîerinin filme alındığını kaydeden Ozan Veryeri Foça'ran Orak Ada- sı'ndaki mağaralara kame- ralann, foklann dışanda ol- duğu sırada yerleştirildiği- ni ve böylece hiç rahatsız edilmediklerini kay- detti. Projede, hassas inforet kameralar. fotosel- li fotoğraf makineleri kullanıldığını belirten Veryeri, projede 15 araştırmacı ve gönüllü- nün yer aldığını söyledi. FokJann gözlem- lenerek görüntülenmesi projesi sırasında, mağaralan 2 akdenizfokunun kullandığını an- latan Veryeri, "Akdenizfoku fle ilgili. 10 yd önce yaşayıp > > aşaınadıklan konusunda bile ka> güar vardı. Bugün onlann yaşamlan ile ilgili bilgilertopfaunaya ga> ret ediyoruz" de- di. Veryeri, ileride teknolojik olanaklann arttınlmasıyla tek mağara yerine aynı anda birkaç mağarada gizli çekim yapılabilece- ğini belirterek yansıtıcılar aracılığıyla görün- tülerin mağaralardan direkt olarak büroya alı- nabileceğini söyledi. Uzman Dr. Incesu, tedavi için başvurunun az olduğunu söyledi 'Cinsel işlev bozuklukları yaygııı 9 • Psikiyatri uzmanı Dr. Cem Incesu, cinselliğin toplumda hâlâ bir tabu olup yasaklar ve baskılann egemen olduğunu belirtti. Incesu, cinsel işlev bozukluğuna kadınlarda daha çok rastlandığına dikkat çekti. İstanbui Haber Servisi - Cinsel işlev bozukluklannın Türkiye'de çok yaygın olduğu, cinsel sağlığın korunmasmın, aile ve toplum yaşammda büyük önem taşıdığı vurgulandı. Cinselliğin, toplumumuzda hâlâ bir tabu olup Incesu, "Orgazmın dogal bir gereksinim ve hak olduğu düşüncesinin yaygınlaşmasıyla son yülarda bu konuda başvurular hızla artmaktadır" diye konuştu. Kadınlarda uyanlma bozukluğu ile vajina kaslanrun kontrolsüz şekilde kasılarak girişi kapaması nedeniyle cinsel birleşmenin yasaklar ve baskılann egemen olduğu belirtildi. Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Genel Sekreteri, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi psikiyatri uzmanı Dr. Cem Incesu, AA'ya yaptığı açıklamada, cinsel işlev bozukluklan arasında yer alan cinsel istek azlığının Türkiye'de kadınlarda yaygm olduğunu anlattı. ıncesu, bu sorunun, toplumda daha çok kültürel ve sosyal nedenlerle cinseiliğin yasaklanması, baskılanması, istek dışı evlilikler ve eş reddi ile yakın bağlantılı, sık olarak da psikolojik kökenli olduğunu bildirdi. Incesu, "Ülkemizde sık rastianan bir sonın olmasına rağmen bu nedenle hekime başvunı oranı diğerlerine göre daha az" dedi. Kadınlardaki orgazm bozukluklannın da çok yaygın ve daha çok psikojik kökenli olduğuna işaret eden e-posta : tan (a prizma. net tr gerçekleşmemesi olarak tanımlanan vajinismusa sıkça rastlandığını kaydeden Incesu, özellikle vajinismusun evlilik için cıddi krizlere, bazen de trajedik olaylara yol açabildiğini kaydetti. Erkeklerde karşılaşılan cinsel işlev bozukluklan arasında erken boşalmanın yaygın bir sorun olduğunu belirten Incesu şöyle devam ettı: "Heryaşta görülmesine rağmen daha çok yetersiz cinsel deneyimle ilgilidir ve cinsel yasamın başlangıcındaki gençlerde daha sık görülür. Hemen daima psikolojik kökenlidir." Cinsel işlev bozukluklannın "kader" olmadığını belirten CETAD Genel Sekreteri Dr. Cem Incesu, bu sorunlan yaşayan insanlann ya da çiftlerin, konunun uzmanlanna başvurarak ilk adımı armalannın çoğu zaman yeterli olacağını kaydetti. "Cinsel sonınlann büyük bölümü psikolojik kökenlidir. Bu sorunu yaşayan kişilerin btr psikotogyada psikiyatriste başvûrmaktan çekinmemeleri gerekir" diyen Incesu, bu sorunlann başhca tedavi yöntemi olan cinsel terapilerin, Türkiye'de de başanyla uygulandığını bildirdi. Incesu Cinsel işlev bozukluklannın tedavilerinde başan oranının yüzde 90'a kadar çıktığını söyledi. SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN 'Hortlayan' Kapitülasyon! Sinek pislemedik bir yere yazınız: 'Erken' Cum- I• huriyet döneminde, ilkokul öğrencilerinin, ya- bancı coğrafyadan öğrendiği ilk şehir ismi, La- usanne; yabancı birdilden öğrendiği ilk kelime, ka- pitülasyon (capitulation) olmuştur: Karşıyaka (Iz- mir) Cumhuriyet llkokulu'nda. Fatma Hoca'nım bunun ne demek olduğunu bize anlatırken, kan içın- de kalırdı: sorun ne kadar mühimdir, çok sonra an- ladık; anlayabildik mi, ondan da tam emin olama- yız; yoksa, - hele Özal'dan bu yana- cumhuriyet hükümetleri, 'ecnebiye' bunca 'faV/z'verir, "imti- yaz" tanır mıydı? Kaprtülasyonun ansikjopedi taritl şudur 'Yaban- cı devlet uyruğunda ya da bir yabancı devletin himayesinde, Türkiye'de oturanlara, adli, tica- ri, idari imtiyazlar ve bağışıklıkjar tanınması: ay- nı devletin uyruğu yabancılar, kendi konsolos- lannın uygulayacağı, kendi ülkelerinin kanun- lanna bağltydılar. Yabancı iki devlet uyruğu ara- sındaki uyuşmazlıklann çözülmesi de yaban- cılara bıraktlmışb. Taraflardan biri Osmanlt uy- ruğu olduğu durumda, Osmanlı mahkemeleri, yabancı konsolosluğun bir tercümanının hazır bulundurulması koşuluyia yetkiliydi, aksi hal- de değil!' (Büyük Larousse, cıît: 12, s. 6340) 'İlga edllmisth" demek istemiyorlardı... Türkiye, bu belâdan kurtulabilmek için, büyük ça- ba sarfetmiştir. Hatırlar mısınız, Ismet Paşa -ki Lausanne'da Türk Murahassıydı,- aynı bahis açılınca, 'Hatıralan'nda ne demişti: "...biz, hukukçu ve iktisatçı olmayan vatan- daşlar, kapitülasyon belası denilince, memle- ketin yüzyıllardan beri mahkûm edilmiş oldu- ğu, mâlî ve iktisâdî kısrtlamalan anlar; ve bun- lan kaldıımanın çok güç olacağını zanneder- dik. Gençliğimden beri, kapitülasyonlann, yal- nız iktisadi hükümlerinden dolayı, elimiz kolu- muz bağlı bilirdik. Işin içine girdiktan sonra an- ladım ki, asıl ehemmryet verdikleri, kapitülas- yonun adli kısmıdtr. Nitekim mâlî ve ticarî hü- kümlerden dolayı fazla güçlük çıkarmaksızın kapitülasyonlann kalkmasını kabul ettiler. Ama adlî kısım üzerinde sonuna kadar direndiler..." "...uzun müzakerelerden münakaşalardan sonra nihayet anlaşmaya vardık. Mühim olan, muahede metni içinde kapitülasyonlann ilga- sına dair olan maddeyi yazmak meselesi idi. Ba- na yapılan teklifler hep şu tarzda bir formül oluyordu; 'taraflar, kapitülasyonlann ilgasında mutabık olmuşlardır'. Hep böyle söylerierdi. Ben basrt bir şekilde cevap verirdim: '...muta- bık olmuşlar nedir?llga edilmiştir. Neden böy- le söylemiyorsunuz?' Nihayet bir gün, konfe- ransın nihayetine doğru, maddeleri hazırtayan yazan mütehassıslar, benim yerime geldiler. 'Nasıl istryorsun' diye sordular 'ilga olunmuş- tur' veya 'ilga olunduğunu beyan ederler 1 tar- zında yazılsın dedim. Müspet karşıladılar, ken- dilerine sordum: 'Ne oldu, şimdiye kadar böy- le yazmıyordunuz?', 'Şimdi, emir aldık' ceva- bını verdiler.." (Hatıralar, 2. kitap, s. 133 ve son- rası. Bilgi Yayınevi, 1992.) Bu kadan, işin 'evveliyatı'n hatırlamak; bilme- yeni, bilgi sahibi kılmakiçin; şimdi gelelim, asıl me- seleye! 'İstlklâl-l tam' tarifl çok açık! ', aslında 'hakeme gitme' demek; Çok- yönlü Yatınm Anlaşması (MAI), çokuluslu şirketlerin üçüncü ülkelerde yapacağı yatınmlan; uyuşmazlık halinde, o üikeierin hukuk ve yargı sis- teminden kurtarmak için; 'uluslararası bir tahkim mekanizmasT öngörüyor ki, bunu benimsemek, iki sebepten imkân harici: 1 / Ulkemiz, bu belâdan çok çekmiş, Paşa'nın an- lattığı gibi, çok da zor kurtûlmuştur. 2/ Gâzi'nin 'Is- tiklâl-i tam' tarifı. çok açıktır: "...istiklâl-i tam de- nildiği zaman, bittabi siyasi, mâlî, iktisâdî, ad- rî, askeri, harsî ve ilâh. Her hususta istiklâl-i tam ve serbesti-i tam demektir. (Buraya dikkat) bu saydıklanmın herhangi birinde istiklâlden mah- rumiyet, millet ve memleketin, mâna-yı haki- kisiyle bütün istiklâlden mahrumiyeti demek- tir..." E.Z. Karal, 'Atatürk'ten Düşünceler', s. 7. Türkiye Iş Bankası Yayınları, 1956) Gâzi'nin sıraladığı 'tam bağımsızlıklar'dan, gü- nümüzde; 'Sistem'in, 'karşılıklı bağımlılık' numa- rasıyla, kaçından yoksun kaldık; kuşkusuz o ayn, hayli de etraflı bir tartışma konusudur; 'çokuluslu tahkim mekanizması'nda, ecnebinin işini zorlaştı- ran, elbette, Yargrtay Içtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 1994'te aldığı Tevhid-i Içtihat (içtiha- dı birleştirme) karan oluyor; zira o zamana kadar münhasıran 'usul' yönünden incelenebilen hakem heyeti kararlannın, ondan sonra 'esastan' da in- celenebilmesi, mümkün oluyor. Ondan sonrasını, size bir yazıdan aktaracağım; lütfen, bir bakar mısınız: Bu satırlan yazan kaiem, 'sa<?'damıdır, 'so/'damı? - _ ,.. ^ -.-. 'Yargıtay'ı 'devre/dışı bırakmak'!.. "...ilkönce Yeni Galata Köprüsü projesinde- ki uyuşmazlık üzerine hakemlerin Idare aley- hinde almış olduklan karar, bu Içtihadı Birleş- tirme karannı dayanak alan Yargrtay 15. Hukuk Dairesi'nce 'esastan' incelenmiş; ve hakemler hakkında ağır iadeler içeren ibareler Idare le- hine bozulmuştur. Bunun hemen arkasından, ikiyüz milyon dolarlık hakem karan da, yine Idare (yani kamu) lehine Yargıtay'ca bozulmuş- tur..." "...Hemen akabinde a/ Prof. Dr. Yaşar Kara- yalçın (Murat Karayalçın'ın ağabeyi) AÜHF sa- lonunda alelacele bir sempozyum tertipleye- rek bu Yargrtay Içtihadı Birleştirme Karan'nın 'yanlışlığını' kanıtiamak iddiasıyla bir tartışma başlatmıştr. b/ Bilahare, ANAP/ DSP koalisyon hükümeti tarafindan, yeni açılan devlet ihale- lerindeki sözleşmelere, 'uyuşmazlık halinde davanın uluslararası tahkimle çözülmesi' mad- desi konulmaya başlanmıştır..." "...Bu suretle, Türk maddi hukuku uygulama dışı bırakılmış ve böylelikle de hakem kararla- rının Yargıtay'ca 'esastan' incelenmesi yolu kapatılmış olmaktadır. Kısacası bununla Yar- grtay'ın hakem karaıiannı 'esastan' inceleme- sini önlemek, hakem kararlannı Yargıtay'ın de- netiminden kaçırmak, müteahhit firmaların haksız kazançlannı hakem kararianyla meşru- laştırarak, devlet hazinesini soyup yağmalat- mak amacı güdülmektedir. Bu yolla devlet her bir ihaleden dolayı, bir ihale bedeli kadar da- ha borçlandınlabilecektir..." Burada hiç akıldan çıkanlmaması gereken en önemli şey, 'müteahhit firmalar'ın, 'ecnebi serma- ye'li 'çokuluslu şirketleri'n olacağı, 'dolayısıyla' 'adli kapitülasyon'un 'hortlatılmasıdır', bir; La- usanne'da Türkiye Cumhuriyeti'nin ölümüne mücadele ederek elde ertiği 'adli istiklâl-i tam'ın, hırpalanmasıdır, iki!. Yine de, geriye, mûcib-i me- rak, iki nokta kalıyor: a/ 'bu soygun veyağma çar- kının, nasıl işlediği'?, b/ bu anti/emperyalist tavrı, hangi kalemin koyduğu? Ikincisi, birdahaki sefere, birincisini açıklayacak- tır. http:// www. prizma.net tr/ AILHAN http7/www.eda.tr/-bilgryay/yazar/ailhan.htJm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear