17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23ŞUBAT1999SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Bize, Hepimize, Hafifçe Gülümsüyorlar!.. MUZAFFER tLHAN ERDOST 3 1 Ocak 1990: Bevazcama, ak- şam haberleri arasına, beklen- medik bir anda, Muammer Ak- soy'un aklaşmış portresi giri- yor. Spıkerin geciken sesı, izle- yenlerin nıce sorusunun ardın- dan, Aksoy'un öldürülduğü eğri bır han- çer gıbı dalıyor bilıncımıze. 6 Eldın 1990: tkindi ile akşam alacasın- da, kadehlenn çınladığı masamıza ve yü- zümüze çarpıyor Bahriye Üçok'un bile- ğinden kopmuş kanlı eli. 24 Ocak 1993: Çığ düşmüş gibı bir çıg- lık telefonda: 'Uğur Mumcu' diyebiliyor yalnızca... Vahap'la koşup vardığmız sokakta, Uğur'u arandığımız yerde bulduğumuz, kavruk ve parçalanmış demır bır ıskelet- tı. Sokağa dik ınen duvann üstünde, av- luda, Uğur'un gecelen üşüdüğünde üstü- ne çektıği battanıye. Altında yanm göv- desiyle Uğur, sonsuzu soluyan uykusun- da değil de sankı 'göğe çıkış'ının yazısını tasarlamakta. Yüzlenn yüzlen, seslenn sesleri sorgu- ladıgı. deminn bedenle kaynaştığı soka- ğa kanşıyor anılanm: 'Laiklik' panelinde Aksoy. hiç tüken- meyecek gizli gücüyle, dınsel genciliğın içıne saldıgı yangını, dinleyenlenn bılin- cınde dındjrmeye çalışıyor. Aynı panelde Üçok, 'Cınnhuriyet'in neredeyse yalnız adı kalmış cumhuriye- tini. yanı laikliğı kurtarmak ıçın bir anne sevecenlığıyle canhıraş! Doğan Öz'ün alnından akan kanın kır- mızıya boyadığı kar bırikıntisinın hemen yanında buluşuyoruz Uğur'la; llhan, Va- hap ve ben. Gözbebeğimin karesinde Mumcu'nun bır başka fotoğrafı: Cebeci Mezarlığı 'nda kefene sanlı Akspy'u göğ- sûnden kucaklamış topraga yaklaştınyor Uğur. Sanki lunaparkta, adına da ha son- ra Tarih' denecek olan dönmedolapta bir geri gidıyorum, bir ilen. Bir geri: Berlin duvan yıkılıyor (K.asım 1989). Bir ılen: FethuBah Gülen'ın oluşturduğu 11 kişi- lik birgrup 11 Ocak 1990'da Bakû'ye. yi- ne Gülen'in oluşturduğu 37 kışılık bır işa- damı grubu 28 Mayıs 1990'da Azerbay- can, Ozbekistan, Kazakistan ve Tacikis- tan'agıdryor. Bunu. 27 Mayıs 1992'de.CLA Ankara eski istasyon şefi Paul Henze'nin, Türk-Amenkan işadamlarıyla, Türk cum- huriyetlerini ziyaretı izleyecek. Yanı Sov- yetler Birliği'ni 'biriik' yapan ip kopmuş, 'uluscuk'lar. tespıhin taneleri gibı dağıl- mışlar. Kendi coğrafyalannda kendileri- nı bulma uğraşındalar. Devasa alıcı kuş- lar şurasından burasından kapmak ıçın fırdönüyor 'uhısçuk'lann tepesınde. Bu stratejinin Türkiye'ye yansıması. (daha doğrubırsöylemle, 'Türkiye'yidaJayışı') gızli bır ıç savaşın başlangıcı olacaktır. Ful- ler'in deyışıyle, "Osmanlı tmparatorlu- ğu'nun, Sovyetler Birtiği'nin, Yugoslav- ya'nın dağümasıyla boşlukta kalmış olan ve tek başlanna kendilerini korumaya ve varbklannısürdürmeyegüçkriyeOneyen bukücüktopluluklan", eski Osmanlı İm- paratorluğu'nun kalbinde, Osmanlı 'mü- let' modelıne benzer federal bır bırlikte bır- leştırmek içın Türkıye, topluluklann et- nık, dinsel, mezhepsel doğal örgütlenme biçımlerine göre. olmazsa coğrafya özel- liklerine göre federasyonlara bölünmeye zorlanacaktır ABD Savunma Bakanhği'nın katkıla- nyla, eski ve yenı on CIA analısti tarafin- dan, Aralık İ996"da V'irgınia'da, Türki- ye'nin 2020 yılına kadar geleceğıni dört ayn varsayıma göre senaryolaştıran bır konferans gerçekleştırildı. Türkiye'nin federasyon temelinde büyümesi için, fe- derasyonlara bölünmesini amaçlayan stra- tejı, bu konferansta oluşturulan Adriya- tik'ten Çin Seddi'ne, "Türkiye'nin ve Türkdevietferin egemenüyeteri olduğuye- ni bir uluslararası güç". yani 225 milyon nüfusu aşkın (evet '225 mihon nüftısu aş- km') 'Türk imparatorluğu' ya da 'Türk federasyonu' senaryolannda, daha da so- mutlaşacaktır. ABD'nın tam denetimine alacağı ve Türkiye'nin federasyonlara bö- lünmiişlüğüne dayalı biiyük bır 'Türkfe- derasyonu'nun. aynı ölçüde Rusya'nın küçülmesinı amaçlayan bir stratejinin par- çasıolduğu ayncabelirtilmeli. Heflbriınn ile lindise daha önce, ABD yönetımmın, Bosna'dan Basra Körfezi'ne, Müslüman topluluklara dayalı 'Üçüncü Amerikan İmparatorluğu'nu gerçekleştirmek istedı- ğını işlemışlerdi yazılannda. 225 milyon nüfiısu aşkın 'Türkfederas- yonu'nun başlangıç çekirdeğını oluştura- cak olan 'Anadolu federasyonu' \e ben- zer federasyon senary olan. Körfez Sava- şı'yla bırlikte uygulama surecıne sokula- cak, Cumhurbaşkanı TurgutOzaL biryan- dan Türkive ıçın 'federasyon'u tartışma- ya açarken bıryandan da "Btzimparator- luk bakiyesiyiz. Osmanlı çokiyi işyapnuş. Açık söyle>'eyim. Türkive Cumhuriye- ti'nden iyi iş yapmış. Bu insanlan bir ara- da hıtmuş. Osmanlı bu işi nasıl yapmış. Vlu- hakkakincelememizlanm'' dıyerek Ful- ler'ın üç buçuk yıl sonra Istanbul'da dile getırecegı ve Türkıye'ye önereceği Osman- lı miliet modelını uygulamaya koymanın önhazırlığını yapacaktır Mumcu'nun öldürülüşünün yıldönü- münde. Mumcu ile Mezara'nın Atatürk'ü ve Cumhuriyeti tartıştıklan ve Erhan Ak- yüdız'ın yönettiğı 'Yüksek Tansiyon'. HBB'deyenıdenyayımlandı BuradaMe- zarcı, Fuller'ın bırkaç yıl sonra Türkı- ye'de de dıle getırecegı görüşlenni yıne- İer gıbı, Sov-yetler BırliğTnin yıkılması- nın ardından bütün imparatorluklann ye- niden kurulma surecıne gırdiğini söyle- yerek, Osmanlı imparatorluğu'nundaye- niden 'ihyas'nıngerektığıni ılen sürüyor. Mumcu. bu görüşlen 'sacmalık' olarak niteliyordu. Atatürk'e \e Cumhuriyete yöneltılen eleştiriler, özünde, Henze ve Ful- ler gibi CIA uzmanlannın Atatürk'e ve Cumhuriyete v önelttıkleri eleştinlerle ör- tüşüyordu. Çünkü her şeyden önce. laık ve ulus-de\let, 'Türk' ve 'İstem' temelı üzennde. yenı bır *imparatorluğun'oluş- turulmasına engeldi. Bır başka anlatımla, Aksoy'a sıkılan kurşun, "Türkiye ya büyür ya küçülür. Böyle kalmaz. Bir tek boyle kalması im- kânsız" sözlenndeaçımlanan stratejinin. Türkiye bir tek boyle kalacak, yani laik- de\ let \ e ulus-devkt olarak kalacak görü- şünündırengensavunuculannakarşı gız- li sa\aşı de facto başlatan kurşun olarak da tanhtekı yennı alacak. Bunun için de emperyalist-faşıst gencıliğın, yurtsever sosyalıstlere yıllardır yönelttıği namlu- lar. şımdı ve aynı zamanda. pantürkizme ve panıslamızme karşı 'laik-ulus-devlet'ı savunanlara, yanı sol-Atatürkçülere de çevnlecek. laik ve ulus-devletın öndekı sa- vunuculan Atatürkçüler, bu gizlı savaşın ilk hedefi olacaklardır. Bahçelievler'de Türkıye tşçı Paıtilı ye- di ünnersite öğrencısını hunharca boğan katillenn CIA tarafindan planlandıklan \e CIA tarafindan devlet ıçinde program- landıklannın (kumarhaneler krallığının egemenliğıne dokunulmuş olması nede- niyle olsa da) bır kez daha açıklığa kavuş- tuğu bugünlerde, Mumcu'nun, Aksoy'un öldürülüşünün bınncı yılında. 'deviet'ı sorgulayan sorusunu yinelemek gerekiyor "De>1elin göre\i" diye yazıyordu Mum- cu. "bu cinayerlerin kamtlannı bulmak değil midir? Devlet,(„) uçlanna susruru- cu takılmış silahlarla cinayet işleyen çete- lere karşı bu kadar çaresiz midir? ^oksa de\ let dıtliğimiz bu büyük ay gıta takılan başka susrurucular var da, Wz mi bu sus- tunıculan bilmiyonız". Mumcu'nun öldürülüşünün binnci yı- lında ise bir "üst düzey yetkili", "Bu işin üstünegidebilınekiçin,''diyor''devletinen ust dii/ey inden'Bu işi çözün!' direktifi get- mesi gerekir. Böyle bir dirvktif gelmediği sürece bu iş çözülmez" " Devletin en üstdüzeyini ben temsil edi- yflnım" dıyen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yanıtı şöyle: "Faili mechul d- nayetkr tarafimdan gayetyakından takip edilmektedir.(_) Suç işleytn kfan olursa o(- sun. araştirma ve soruşturma nereye va- nrsa varsın. bütün cinayetlerin aydınlaal- masını ve katillenn cezalandınlmasını her zaman istedim ve istemeve devam edece- ğun." Bugün. bu sözlerin üzerinden tam beş yıl geçmış bulunuyor. Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün hemen ardından. başba- kan olarak Demirel'in, "Önemüipuçlan elegeçirdik'' (Cumhuriyet 28 Ocak 1993), "Delil olarak ipuçlan var" (Cumhu riyet 30 Ocak 1993), "Devlet cinayet işleniez. Devietin cinayet işleyen bir teşkflad yok- tur" I Cumhuriyet 13 Şubat 1993). "Mum- curinayetiçözüklü.Mumcu olayında mec- hul taraf kalmadı. İpuçlan eldedir" (MD- Hyet 23 Şubat 1993). "Ben elimizde baa ddOerinveipuclannm olduğunu söytedün. Bununla bir kararühğı vurgulamak iste- dim. Türkiyt'de hicbircinayet sonuçsuzkal- mayacak. Hepsinin faili yakalanacak. (_) Faiher kesinlikle yakalanacak" (Cumhu- riyet 24 Şubat 1993) demış olmasına kar- şın ne bulunduğu yınelenen ipuçlan açık- landı ve ne de faıller kesinlikle yakalan- dı. Aksoy unda, Üçok'un da. Mumcu'nun da katılı bulunmadı. Bulunmadı mı, yok- sa 'bulunmadı' mı? Bugün hemen herkes 'bulunmadı'ğına ınanıyor. "Devlet dedi- ğimiz bu büyük ay gıta takıunış" susturu- culan susturacak irade. dev lete egemen ol- madıkça da bulunmayacak Mumcu'nun öldürülüşünün bınncı yı- lında, "Ya tabutiann içinde olduk ya da atanda!" diye yazmıştım. Tabutlann için- de olanlar, etkin bir birliktelik için, bizi, hepımizi uyanyorlar. Uyanyor ve cinayet- lerin ardındaki gülüşleri düşürene değin, bıze, hepimize. hafifçe gülümsüyorlar. Bazı insanlann öldüğüne kolay kolay inanı- lamaz. Belleklerimizde resimleri bütün canlı- lığıyla dururken; yazdıklan, çevirdikleri okunur- ken; dostluklan anı bileoiamamışken, nasıl olur da o kişinin artık bu dünyada olmadığını dü- şünebilirsiniz? Yann Edebiyat Fakültesi Kültür Merkezi'nde anılacak Akşrt Göktürk, işte böyle bir aydın- dı; bır bilge, bır bılim adamı, bir yazar, bir çe- virici, bir profesör... "Sana yeni bir ağıt yazmayacağım, bekle- mesinler I Inanmıyonım ki öldüğüne" diye yazmıştı ardından Dağlarca... Kendisi şöyle anlatryor; "Birkaç çizgide ben" yazısında: „ - - . - . "On iki yaştmda yük kamyonlanntn üstûn^ de komşu kentlere gidiyorum. Ortaokul, An- takya, Adana. Sonra Van'a dönüyonım tekba- şıma. LJseyi orada okuyorum. Yalnızlık, ara- yış, özlem içinde bir ilkgençlik." Kim derdi ki, Van Lisesi çıkışlı birçocuk, ge- lecek.. Istanbul'da Edebiyat Fakültesi'nin Ingiliz Di- li ve Edebiyatı Bölümü'ne girecek.. zamanla asistan, doçent, profesör olacak!.. Ingiliz edebiya- tının en önemlı yapıtlarını, De ^ ~ Foe'lan Bycon'lan, Law- rence'leri, Türk- çeye kazandıra- cak, en sağlam denemelen yaza- cak: "EdebiyattaAda" EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Akşit Göktürk İçin "OkumaUğraşı", "Dil- lerin Dili..." Mîna Urgan "BirDinozonın Anı- lan 'nda yazdı. Akşit Göktürk Ingilizce bölümü- ne yazılmak istediğinde, önce duraklamışlar, bunca kolej çıkışlı genç varken, nasıl olur da . Van LisesJ'ni bıtırmış, Ingitizditıni bilmeyen bir genç gelsfn de Ingiliz Dili ve Edebiyatı Bölü- mü'nün öğrencisi olabi(str>?~"; -<•*-.«•-'— • - Ama yltlar geçer, Göktürk zoriiikla alındığı fakürtede, profesör olur, bölüm başkanı olur! Bunu, bir çeşit mucize saymamalı mı? Gök- türk'ün büyük çabasına, sonsuz çalışmasına saygı duymamalı mı? YıllarcaTürk Dil Kurumu yönetim kurullann- da birlikte olduk. Hiçbir zaman gereksizce söz aldığını görmedim. Bir konuda düşüncesinı, ^^— görüşlerini be- lirttiğinde bütün üyeleronusay- gıyladınlerierdi. Çünkü boş ye- re konuşmazdı. Tartışılan soru- nun en önemli noktasına değinir, hepimizi bil- gisinin aydınlığında yaşatırdı. Kendi dılıyle o binbır güçlükle geçirdiği yıl- ları şöyle anlatmış: "Tahta bavullanmız elimizde. Kurtalan Eksp- resi'ne biniyoruz birgün birkaç arkadaşımla. Ankara, Istanbul, Üniversite. Büyük kentyal- nızh&. iJyumsuzluk. Sıkıntılı, bunalımlı, yok- sufvğrencilikyıllan. Türkçe'deyaoancı dilde okuyorum hep. Yazın, sanat, felsefe, dil, tar- tışıyoruz boyuna birkaç arkadaşla. Sıkıcı ders- lerden kapabildiklerimiziyaşama özümleme- ye çalışıyoruz, kafamıza, yüreğimize. Kolay ol- muyor bu. Küçük insanlardan, doğadan, so- kaklardan daha çok şey öğreniyoruz sanki." Akşit Göktürk'ü bir çalışma arkadaşından, Prof. Dr. Oya Başak'tan dınleyelim. Ingiltere'de bırseminere bırlikte katılmışlar: "Son derece alçakgönüllü, kendinı ortaya atmayan, ama kö- şelerde uluslararası bilim adamlarıyla sessiz- ce tartışmalara gıren Akşit sonunda semine- rin en sevilen kişısı olmuştu." O kadar ki, Ak- şıt'in, Cambridge'den Londra'ya gideceginı öğ- renen Fransız, Yugoslav, Isviçreli profesörler tren istasyonuna koşup gelmişler, ona gule gü- le demeye... Akşit Göktürk'ün iç dünyası denemelerin- de görülür. Duyarlı bir kişilik... Kızı Deniz'in defterine daha küçücük bir kızken şöyle yaz- mış: "Masmavi gökte süzülen küçük bir beyaz bulut, durgun yeşilbirsuya inip kalkan birmar- tı;yapraklararasında vızıltıyla uçan birböcek, uykuda gülümseyen bir çocuk, bir yağmur damlası, bir ot, dere kıyısında bır kamış, bir kır çiçeği, birçok ınsanın üzerinde durmadı- ğı küçük şeylerdir. Yaşamın boyunca bütün bu güzelliklerin sana en büyük sevinç, mut- luluk kaynağı olmasını dilerim." Yalnız Deniz'e mi, hayır hepimize! Anısını hep yaşatacağımı biliyorum. Ailenin Hyundai saacleti... Accentlerini kr^ili a/dıtar. 6 ayda 2 milyart v'ade farksn ödeyeceJffcr. PENCERE Tiirk'e Ozel Batı'daki tarihsel Yahudi düşmanlığının kökeni ne- reden geliyor?.. Dınden... Şaka mı?.. Yahudi Hıristiyan Yalvacı isa'yı çar- mıha germış!.. Dini bütün bir Hıristiyan günde en aşağı on kez ıstavroz çıkanr. Tüm Avrupa tarihı bu işleme göre kurgulandı; Musevi aşağılandı, ezildi, kovuldu, öldürüldü, kırıma uğratıldı. Bir halk düşünun ki kuşaktan kuşağa düşmanlı- ğın beşiğinde büyütülmüş, korku ve savunma gü- dusü benliğine işlenmiştır. 'Aydınlanma Çağı' bir öl- çüde Yahudınin kurtuluşuna yol açıyor; ama 'Mu- sev/'nın tarihsel gerçeği, otekılerden daha değişik- tir. Yahudinin özel bır tarihi var. • Türk'ün tarihi de özel... Avrupalı Yahudiyi ezmiş.. Türk'ten korkmuş... Istavroz çıkanrken Yahudinin İsa'yı çarmıha ger- diğinı anımsayan Hıristiyan anne, çocuğunu Türk'le korkutmayı günlük alışkanlığa dönuştürmüş: "- Uslu dur!.. Yoksa seni Türklere veririm..." "Çin Seddi 'nden Adriyatik Denızı 'ne kadar Türk dünyası" yalan mı?.. Şaşılası bırtanhimiz var; Asya'da altı bin kilomet- relik Çin Seddi'ni yaptırdıktan sonra bu işten bıkıp Anadolu'ya göçmüş; sonra da Avrupa'ya sefere çıkmışız. Hangı halkta bu güç var?.. Osmanlı az buz adam mı?.. Imparatorluk altı yüz yıl sürmüş... Düşmanlık Avrupalının ıçıne işlemiş... Yalan mı?.. • 'Yalan' diyen, Prof. Onur Bilge Kula'nın hiç üşen- meden arşivlere girip derlediğı 'Alman Kultüründe Türk Imgesı' adlı yapıtını okusun!.. (Dörduncu cil- di çıktı mı, bılmiyorum.) Avrupalı (Rusya da bu işin ıçindedır) devlet yönetiminde. sanatında, edebıya- tında, yaşam kultüründe Türk'e duşmanlıkla Türk'ten korkunun bileşkesınde geçmişinı yoğurmuş... 'Aydınlanma Felsefesi' bu düşmanlığın hızını -Ya- hudi düşmanlığında olduğu gibi- az buçuk kesiyor. Neden?.. Çünkü Aydınlanma, aklın inançtan, bilimin din- den bağımsızlaşmasıdır; insan haklan gündeme girince dinsel bağnazlık azaltyor; Avrupa'da "Hıris- tiyan kimliği" yerine "laik birey" devreye giriyor, ama; tarihsel kalıtımın yükünü kişilikten soyutlayıp bırden- bire atmak kolay mı?.. Türk, eski Yunan ve ortaçağ Hıristiyan uygariığı- nın Anadolusu'nu ele geçirmişbarbar... Sevr Antlaşması'yla Türk'ün hesabını görecek- lerdi; ama, ah o Mustafa Kemal yok mu?.. ;"- Atatürk bozdu bu tasanmı... : : • Avrupa meğer Apo'yu ne de çok sevıyormuş... Apo sanki bebek katili değil... Bebek kadar saf... Masum, suçsuz, mazlum Apo'yu Türkler ele ge- çirdilerya;eyvah... ^ Anadolu bir oyun karşısındadır. : . Uyuşturucu trafiği, petrol koridoru, terör yâtağı ve su coğrafyasının bileşkesinde dünyanın en bü- yük çıkarçatışmatannın tçindeyaşayan Anadolu irf J sanı gözlerinı açmalıdtr. Çağdaş bılince her zamankmden daha çok bağ- lanmalıyız; Avrupa medyasının Apo'ya ilışkin tutu- muna baktıkça ınsan şaşınyor; ama, özel tarihimiz- den kaynaklanan bir mirası üstlendiğimizi bir kez daha anlıyoruz. HATAY SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1998,955 Davacı Şakir Bat- maz tarafindan davalı- lar Mehmet Eskiocak ve Ah Minoğlu aleyhı- ne açılan menfı tespıt davası nedenıyle: Davalılardan Meh- met Eskıocak'ın bılı- nen Harbıye yolu üzeri Artuğ Tuğla Antakya adresine çıkartılan teb- ligat bıla teblıg lade edılmış, yapılan araş- nrmalara rağmen adre- si de bulunamadığın- dan, duruşma günü olan3.3.1999günüsa- at 09.00'da mahkeme- mizde hazır bulunma- sı. yazılı delıllerinı ıb- raz etmesi, aksi takdir- de yargılamanın gıya- bında yapılacağı husu- su tebhgat yerine kaim olmak üzere karar ve- nldı. 5.2.1999 Basın: 6856 Ür Oede (62), Selma Babaanne(59) Accentlerinipeşin aldılar. 440 milyonluk indirimden yararlandılar. İsteselerdi, şimdi alıp 2 ay sonra faîzsiz ? ödemeye başlayabilirlerdi. ^ Türkiye'nin en sevilen aile oto Accent'le beri Türkiye'de üretiliyor. Kampanfo kofulları Actent I.S modellerinde geçerlidir. Accent 1.5, Atos, Elantra, Sonato. Calloper modelleri ve titari araclarımtı için 'ai Yetkili Satıcı larından edintbilirsiniz. Bu kampanya kna bir siıre için geçerlidir. Yukarıâaki imkanların )iz. Bu kampanya ^ CMLAK BANKASI ve HYUnDniRSBRO ifbirliği ile düıenlenmiftir. Bu kampanya dtşında. Hyundai Asson'ın hiçbir kampanyayla bağlantısı yoktur. HYUMOAJHSSAN . B I I G I H â T T I 0212Z7O6400İ KEŞANASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1996^87 Karar No: 1998/85 Davacı Hasan Do- ğan tarafindan davaiı Malıye Hazınesı vs. hakkında açılan tapu ıptalı ve tescıl davası- nın mahkememızde ya- pılan açık yargılaması sonunda venlen karar gereğınce: Dava konusu edılen Keşan. Yeşılköy (Kara- tepe) Mümmçeşme mevkımde kaın 75 par- sel nolu taşınmazın da- valılar Şaban Sunar. Zümbül Sunar. Hılmı- \e Sunar adına olan ta- pusunun iptalı ile dava- cı Ahmet oğlu Hasan Doğan adına tapuya kayıt ve tescıline karar venlmış olup. ışbu ka- rann adı geçen davalı- lara ılan tarihinden ıtı- baren 15 gün içinde temyız edilmedığı tak- dirde kesınleşerek ka- rar gereğınce ışlem ya- pılacağı hususu davetı- ye yenne kaım olmak üzere ılanen teblığ olu- nur. 13.1.1999 Basın: 2235
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear