Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23ŞUBAT1999SALI
14 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Nâznn'dan masalsı bir tarbşma oyunuNâzım Hikmet'in 1957 yılında ta-
mamladığı "Yusuf ile Menofîs" Türki-
ye'de üç kez sahnelendı. 1975'teki Çağ-
daş Sahne ve 1989'daki AST yapımlan
yönerrrien Yümaz Onay'ın imzasını ta-
şır. Onay her iki yapımda da sahne ola-
yını Nâzım'ın şiiriyle, şiirlerinden ya-
pılmış şarkılarla desteklemişti. Erhan
Gökgûcii'nün sahnelediği Arıkara Dev-
let Tiyatrosu yapımında ise yalnızca Nâ-
zım'ın tiyatro metni kullanılmış. Dola-
yısıyla oyun metni ilk kez olduğu gibi
sahneye çıkanlıyor. Yönetmene, oyun-
cuya bir dolu ipucu veren, baş edilme-
si zorbirmetin...
Tevrat'tan alınma bir kahramanla (Yu-
suf) Nâzım'ın yarattıği bir kahramanın
(Menofîs) buluşturulduğu oyunda, bir
yandan sömüren - sömürülen karşıtlığı
irdelenırken, bir yandan da "güzeT Yu-
suf ile Zeliha'nın masalsı aşk öyküsü di-
legetirilir. Dolayısıyla bir yandan doğal
söyleşimlere dayalı bir ilişki sunulur-
ken, bir yandan da uzun yıHan kapsa-
yan bir tutku ve özlem öykûsünün Sha-
kespeare'ce tiratlarla donatılmıs anlatı-
mına yer verilir.
Yılmaz Onay, ilk iki yapımda, "emek
vehak" olgusunun işlendıği Menofîs'li
bölümlerin Nâzım'ın şiirleriyle yoğun-
lastınlarakoyunaağırlıkkoymasınıamaç-
lamıştı Erhan Gökgücü ise oyunun iki
boyutuna bir üçüncü boyut katmış: Yu-
suf'un "Rab"aolanba|lılığı, Nâzım'ın
sergilediği "BnoTlerden biri olarak oyun-
da yer almanm ötesinde bir yonıma ulaş-
tınlmış; Yusuf'un kimliğinin "inançh"
yanı, ikiyüzlü, çıkarcı bir "yobaz" kim-
liğine dayandınlmış.
Böylece oyun metninin içerdiği zor-
luklara bir yenisi ekleniyor. Yusuf nasıl
yorumlanacak? Bir yandan köle olarak
atıldığı Mısırzindanlanndakendineay-
ncalıklı bir yer edinerek. ünlü piramit-
lerin yapımında çalışan işçilerin basına
geçirilen, kendi konumundaki insanla-
ra, kendi çıkarlan adına acımasızca dav-
ranan tipik bir "suuf attayKi". Aynı za-
manda "Rab"dan aldığı gücü, ezilenle-
n efendilenne yaranmak adına daha da
çok ezmek için kullanan ikiyüzlü bir
"yobaz". Üçüncü olarak da güzelliğiy-
' YusufüeMenofîs'
1 Tâiâzım Hikmet'in
Tevrat'tan alınma bir
kahramanla (Yusuf)
kendisinin yarattığı bir
kahramanın (Menofis)
buluşturulduğu oyunda, bir
yandan sömüren -
sömürülen karşıtlığı
irdelenirken, bir yandan da
"güzel" Yusuf ile
Zeliha'nın masalsı aşk
öyküsü dile getirilir.
rrhan Gökgücü'nün
Ankara Devlet
Tiyatrosu'nda sahnelediği
'Yusuf ile Menofis'te
yalnızca Nâzım'ın tiyatro
metni kullanılmış. Oyun
metni ilk kez olduğu gibi
sahneye çıkanlıyor.
le Mısır'm soylu kadınlannı büyüleyen,
ama tüm tutkusuna karşın, özlemiyle
yanıp tutuştuğu efendisinin kansına
"Rab" korkusuyla, el sürmeyen, duygu-
lannı dokunaklı tiratlarla dile getıren bir
âşık...
Erhan Gökgücü, Yusuf'u oynayan
NusretŞenay'dan belli ki üç yorumu da
iç içe dile getirmesini istemiş. Oyuncu-
sunu böylece zora koşmuş. İlk sahnede
dinsel ikiyüzlülükle, ezen sınıftan yana
olan tutumunu kolayca bağdaştıran Şe-
nay, birbirine kanşmış uzun saçlan ve
sakalıyla, yobazca itıcıliğiyle, Menofis
ve diğer taş işçileri karşısında etkileyi-
ci bir "sevimsizlik* sergiliyor. Ancak
aynı görüntü ıçınde, onun güzelliğini
yakından görmek isteyen kadınlaıia bir
araya geldiğinde "güzdligyleünlü'' Yu-
suf'u sergilemesı görsel açıdan zorlaşı-
yor. Yusuf karakterine sahnede yakıştı-
nlan peruk, sakal ve giysilerin, jest ve
mimiklerinamaçladığı "ruhçirkinliği'',
oyun için gerekli TızikselgüzeUiği" bü-
tünüyle ortadan kaldırarak, *Yusuffle Ze-
fiha" öykûsünün inandıncılığını yok edi-
yor. Yusuf'u "gûzel" olarak gösteren
daha sonraki sahneler de etkisini yitin-
yor. Çünkü Zeliha'nın Yusuf'a olan tut-
kusunu dile getirdiği tırat boyunca gö-
zümüzün önünde hep ilk sahnedeki Yu-
suf'un itici görüntüsü var.
Sonuç olarak da Yusuf 'ta baştan so-
na soluklu. yer yer incelikli bir yorum
sergileyen Nusret Şenay'ın titiz çalış-
mast. oyunun belırgm biröğesi olan "et-
kikyici ftziksel görüntü'"ye ulaşılama-
yışı nedeniyle yeterince değerlenmiyor.
Erhan Gökgücü, Menofis ve ezilen
smıfı simgeleyen taş işçileri ile cariye-
leri, Nâzım'ın öngördüğü doğal söylem
biçimi ve doğal oyunculuk doğnıltusun-
da yorumlamış. lyi de etmış. Böylece Me-
nofis "hakarama"yı ilk düşünen insa-
noğlunun sesini, LeventUlgen'in görsel-
işitsel düzeydeki yalın yorumuyla bugü-
ne ulaştınyor. Ülgen, oyundaki tek"se-
vünfi" kişi olmanın ayncalığını sömür-
meden yorumluyor rolünü. Menofis'in
ilettikleri, Nâzım'ın şiiriyle beslenme-
ye gerek kalmaksızın seyirciyle buluşu-
yor.
Zeliha'nın merkezde olduğu masalsı
aşk öyküsü ise tumturaklı bir anlatıma
yerieştirilerek, Menofîs'li sahnelerin do-
ğallığıylaçeliştirilmiş. FundaGüzeişen
Gökgücü,gerek Yusuf'un özlemiyle ya-
nıp tutuştuğu, gerekse Yusuf'u aşağıla-
dığı sahneleri baştan sona teatral bir yo-
rumla sunuyor. Oysa oyunun gelişimi
içinde, istediği erkeği, istediği anda el-
de etmeye alışmış bir egemen sınıf ka-
dını olmaktan çıkıp. Yusuf'un önlene-
mez yükselişi karşısında eleştirel bir
yaklaşıma ulaşan Zeliha'nın değişimi
oyunculuk biçemindeki değişımle de di-
le gelebilirdi. Yusuf "un son sahnelerde-
ki tumturaklı söylemi Zeliha'nın dönü-
şümünü belırleyen. duygulu ama abar-
tısız bir söylemle çatıştınlabilirdi.
Gökgücü, görsel-işitsel düzeyde titiz
bir çalışma yaparak oyunun "masabı"
dokusunu çevTe tasanmı \e müzik yo-
luyla ön düzeye çıkarmış. Suar Şey-
lan'ın, sahne uzamını belirsız bir ufuk
çızgısine ulaştıran tasanmı ile Burhan
Onder'in, Orfeon Oda Korosu'nun ba-
şanlı bant kaydıyla seslendirilen müzi-
ği, bugünle masalsı geçmiş arasında sağ-
ladığı estetik uzaklıkla Nâzım'ın metne
genellikle egemen olan şiirsel düzyazı-
sının dokusunu pekiştinyor. Oyunda,
gerek genel gerekse her oyuncunun bi-
reysel hareket düzeni bağlamında ay-
nntılı bir çalışma yapıldığı da görülüyor.
Nâzım'ın tiyatrosunun gizini çözme,
metinlerin içerdiği zorluklan aşma yo-
lunda yeni birgirişim izlıyoruz. Ancak,
büyük ozanın oyunlannı yetkinlilde sah-
neye çıkarma adına aranan yollar henüz
tükenmiş değil..
Hiçbir akıma bağlı kalmayan Schatzberg, bağımsız sinemanın ateşli bir savunucusu olarak hep yalnız kaldı
JerrySchatzberg: New York'tayalnız biradam
BÜLENT PEKER
Geçen yıl dünya sinemasına egemen
olan temalardan biri de; müziği, cinsel
devrimi, moda anlayışı ve disko yaşa-
mıyla 70'li yıllardı. Çocukluk veya ilk
gençliklerine rastlayan bu dönemi nos-
talji ve görkemle anlatan sinemacılar için
anahtar isim, birçok yönlerden 70'li
yıllann yalnızhk ve karmaşasını en iyi
yansıtan "Pank in the Needk Park/Es-
rar Bitti" ve "Scarecrmv /Korkuluk"un
yaratıcısı Jerry Schatzfoerg'tir.
Schatzberg, 70'li yıllann başlannda
gerek eleştirmenleri gerekse sinema iz-
leyicilerini etkısi altma alan Amerikan
sinemasının yeniden doğuşunun önde
gelen isimlerinden biriydi. Ne herhan-
gi bir akıma ne Italyan kökenli Ameri-
kalılara (Coppola, Scorsese, De P»l-
nıa, Cimino) ne de teknoloji dünyası-
nın harika çocuklanna (Spielberg, Lu-
cas) bağlı kaldı. Bu yüzden de bağım-
sız sinemanın ateşli bir savunucusu ola-
rak hep yalnız kaldı. Bu durum onun ge-
nişkitlelertarafindan tanınması açısm-
dan birengel oluşturuyordu, çünkü med-
ya daha çok kendilerine göz kamaştın-
cı etiketleryakıştıran topluluklann, ekol-
lerin ve kulüplerin etkısi altındaydı.
Schatzberg aynı zamanda tam bir New
Yorklu'vdu ve yaşamı boyunca Holly-
wood"dan uzakta, Mannhattan'da yaşa-
dı. Gerek kişiliği gerekse kültürel biri-
kimi açısından katıksız bir Amerikalı olmasına kar-
şm, uluslararası sinemaya ve bu sinemanın gözüpek
biçimsel yaklaşımına büyük ilgi duydu. Bunun en
çarpıcı örneği kınk dökük anlatımı. karmaşık mü-
ziği ve yaşanan anın geçmişe dönüşler ve düşlerle
bezendiği çekimleriyle dikkat çeken ilk fılmi "Puzz-
le of a Dovtnfall Chfld" idi. Film çok iyi bildiği mo-
da fotoğrafçılığı ile başrolü oynayan Faye Dunaway
üzerine odaklanıyordu. Filmin göz kamaştıran gör-
selliği yönetmenin bir fotoğrafçı olarak yirmi yıllık
birikimini yansıttığı gibi kurgu, ışık ve anlatımdaki
sinemasal öğelerin işlenişi de bu işe yeni soyunmuş
birinden beklenmeyecek güzellikteydi. Ruhsal çö-
küntünün eşiğindeki bir kapak kızını betimlediği
Puzzfe ofaDoıvnfanChfldaynı zamanda Schat*erg'ın
ikinci ve üçüncü filmlerinin de odak noktasını oluş-
turan (Esrar Bitti'deki uyuşturucu bağımlılan ve
Korkuluk'taki batıdan doğuyayol alan serseriler gi-
bi) yaşamın darbesini yemiş insanlarkarşısındaki du-
yarlılığını da ortaya koyuyor.
Schatzberg, insanı bir anda büyüleyen, başrolünü
Al Pacino'nun büyük bir başanyla üstlendiği ve ko-
kain bağımlılığını konu alan ikinci yönetmenlik de-
y^lmerikan sinemasının önde gelen
isimlerinden Jerry Schatzberg'in, beş
fılmi bu yıl 18. Uluslararası îstanbul
Film Festivali'nin programında, Ustalara
Saygı başlığı altında yer alacak. Ayrıca
sanatçınm fotoğraflan da festival
süresince sergilenecek.
neyimi Esrar Bitti filmiyle büyük yankı uyandırdı.
Ardından yönettiği ve batıdan doğuya yolculuk e-
den iki adamın serüvenlerini duygusal bir biçimde
anlattığı Korkuluk filminde Al Pacino'ya Gene
Hackman eşlik etti. Bu film Schatzberg'e Cannes
Film Festivali'nde Altın Palmiye Ödülü'nü kazan-
dırdı. Daha sonra art arda çevirdiği filmler ilgi ala-
nınm ne denli geniş olduğunu; "Dandy: The AII
American Girl" deki araba hırsızmdan "The Seduc-
tion ofJoe Tynan/Joe Tynan'nın Baştan Çıkışrnda-
ki politikacıya, "HoneysuckleRosc'" filmindeki co-
untry şarkıcılanndan "Misunderstood"daki kaygı
dolu çocuğa ve "Street Smarftaki fahişe ve onun
pazarlayıcısına dek uzanan geniş bir yelpazede fark-
İı ruh durumlannı büyük bir ustalıkla işleyebilece-
ğini gözler önüne serdi.
Odak noktası insan ilişkileri oldu
JoeTynan'ın Baştan Çıkışıfılmınınçekıldiğı 1979
yılından sonra Holly\vood küçük bütçeli, bireysel göz-
leme dayanan fılmlerden, Spielberg/ Lucas tarzı, yı-
ğınlan etkileyen filmlere yönelmeye başladı. Gel-
gelelim, Jerrj'Schatzberg Avrupalı hayranlannı hiç-
birzaman yitırmedi. 1989 yılında çevirdiği "Reuni-
on/Buluşma" filminin kazandığı uluslararası başa-
n bunun bir kanıtıydı. Fred Ihlman'ın özyaşam öy-
küsünden esinlenerek Harold Pinter tarafindan ka-
leme alınan Buluşnu 1932 yılında Stuttgart'ta biri
Yahudi, diğeri soylu ve Nazi iki delikanlı arasında-
ki dostluğu ve ihaneti anlatıyordu.
Schatzberg'in kurgusal dünyası birçok yönden
fotoğrafçıhğının çarpıcı bir uzantısıdır. Filmlerinde
göze çarpan manzaralar, sinemadaki tarzının göster-
geleridir. Oyuncularla nasıl bir ilişki kurması gerek-
tığini ise portre fotoğrafçılığı sayesinde öğrenmiş-
tir. Bir yönetmen olarak oyunculannın gizli tutma-
ya çalıştıkları kişiliklerini su yüzüne çıkarmalan
için onlan özgür bırakır ve böylece o anı kendileri-
nin yakalamalanna olanak verirdi.
Schatzberg'in odak noktasını oldum olası ınsan
ilışkileri oluşturmuştur. Bu nedenle 70'li yıllann
sonlanyla 801i yıllann başlannda. arabayla kovala-
macalar ve daha çok özel efektlere ağırlık verilen bir
sanayi dalında çalışmakta son derece zorlanmışhr.
Oyunculan izleyiciye tanıdık gelen kişilikleryarat-
maya çalışırken, yönetmenin insan ve mekânlarla il-
gili keskin gözlemleri filmin arka planını sağlam bir
temele oturtur. Faye Dunaway, Al Pacino. Meryl
Streep ve Gene Hackman onun filmlerinde üne ka-
vuşmuş ve mesleklerinin doruğuna ulaşmışlardır.
Fotoğrafçılık ve sınemacılıkta 40 yılı aşkın bir
süre içinde Schatzbergustalıklı sahneleme biçemiy-
le gerçek anlann yakalanması arasında ince bir den-
geye ulaştı. Duygulan önce dizginleyip. daha son-
ra koyvererek etkisini daha da güçlü kılmak, bir şey-
lerin altını çizmek yerine. dolaylı biçimde değine-
rek onlan açıkça ortaya koymaktan kaçınmak Schatz-
berg'e özgü bir yaklaşımdır. Onun yapıtlannda çağ-
daş Amerikan sinemasında pek rastlayamadığımız
özelliklere tanık oluruz. Schatzberg ilgi alanı son de-
rece geniş, alabildiğine güçlü ızlek ve kişiliklerden
oluşan son derece düzeylı ve güçlü bir sanatçıdır.
Jerry Schatzberg'in meslek yaşamının kilometre
taşlannı oluşturan beş filmi bu yıl 17Nisan-2 Ma-
yıstarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 18. Uhıs-
lararası İstanbul Film Festivali'nin programında, Us-
talara Sa>gı başlığı altında yer alacak. Sanatçının fo-
toğraflanndan oluşan bir sergi de festival süresince
Pamukbank Sanat Galerisi'nde izlenebilecek.
Hasret
Cıiltekin için
söyleyecekier
MİYASE İLKNUR
Sıvas katliaminda yitirdiğimiz sanatçı
HasretGültekin'in anısına yapılan "Üta>
DinletUeri-l''de yerü ve yabancı sanatçı-
lar 26 Şubat 1999 akşamı müzikseverier-
le buluşuyor. Etiler Akatlar Kültûr Mer-
kezi'nde saat 20.0O*de başlayacak olan
dinletiye Almanya'dan Schal Sick Brass
Band grubunun yant sıra Türkiye'den Er-
kan Oğur. ismail Demirdoğlu, Bülent Or-
taçgil- Grup Kızthrmak. Deniz Selman,
Sinan Çelik ve Güler Güttekm katılıyor.
Otay Dinletileri. Hasret Gültekin Kültür
ve Sanat Merkezi'nm Türkiye''de yapaca-
ğı iik müzik dinletisi olacak.
Hasret Gültekin 'in dogum günü olan 1
Mayıs'ta Köln'de bugüne kadar 5 kez ulus-
lararası müzik festivalleri gerçekleştiril-
di. Bu festivallere Talip Ozkan, Çetin
Öner, Erkan Oğur, Bülent Ortaçgil, Gül-
sen Tuncer.Jülkie Kural,Musa Eroglu, Ya-
vuz Top, Zafer Gündoğdu. Fırat Başkale,
Güter Duman.NUüferAkbal ve Çetin Ak-
deniz gibi sanatçıların yanı sıra Ispan-
ya'dan Ma>te Martin. Italya'dan Sttvana
Lîcursi ve Carlo Domeniconi, Yunanistan-
'dan Rembetiko Grubu Prosechos ve Ni-
kitakis. Almanya'dan Nubun grubu,
lran'dan Nubun adlı grup ile Küba'dan Ei-
erpiat»n Bandkatılmışlardj. Almanya'dan
gelecek olan Schal Sick Brass Band gru-
bu, cazgitarcı Rairaund Krobodı tarafin-
dan 1994yüındaprofesyonelleştirildiğin-
de müzik dünyasında iyi bir yer edinmiş-
ti. Almanya, Iran gibiçesMi ülkelerdenbir
araya gelen 10 müzisyenin birçok ortak
yanından biri de Asya tınılanna olan il-
gileri. Solistliğini lranlı Maryam Ak-
hondy'nin yaptığı grup, Almanya'da
1998'de yıhn müzik ödülünü aldı. Grup,
bugüne kadar Worldmusik Exposition
1995 Brüksel, Butlapeşte Müzik Festiva-
li, Köln WDR Folk Festivali ve 1996'da
Fas Turnesi'ne katıldı.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Dadı Kalfa'nın Ev Makarnası
O zamanlar makarnaların bir numaralısı, üç nu-
maralı, dört numara deliklisi, işte öyle daha bir sü-
rü numaralısı, şusulu busulu vardı. Fiyonga makar-
na vardı, onu pek şiirli görüntülü bulurdum.
Adapazan'ndan Istanbul'a ziyaretimize gelen
Dadı Kalfa ise, bakkaldan aldığımız hazır, numa-
ralı makarnalara hâlâ uzak durur, kendi bildiği 'ev
makarnası "m yapar, pişirirmiş.
Onun ev makarnası için gerçekten bir hazırlık ev-
resi yaşanıyordu.
Önce iki su bardağı unu, yarım bardak suyu, iki
mi üç mü yumurtayı, kaşık kaşık yağı, tuzu yanı ba-
şınıza oturtacak; sonra hamur açma tahtasını tez-
gâha yerleştirecek, unun bir kısmıyla "havuz" aça-
caktınız.
Öyle sanıyorum ki, o zamanlar evlerde, o zaman-
ki mutfağımızın töresine bağlı kalınarak, daha çok
hamur işi yapılırdı. Değişik değişik hamur işleri ya-
pıldıkça da, mutfaklarda ikide birde "hamurhavuz-
lan" açılmışolurdu...
Dadı Katfa'ya gelince, havuzunu açar açmaz, yu-
murtasını, tuzunu, suyunu havuzuna hemen bo-
şaltmış, bunlan şöyle bir çalkalamış, sonra geriye
kalan unu yedire yedire, bu havuzu kapatıvermiş,
koyu hamurunu yoğurmaya koyulmuştu.
Oytesine beceriliydi ki, unlar, yağlar, sular göz açıp
kapayana hamur oluveriyordu. Hamur olunca, tah-
tada bırakılıyor, üstüne nemli bez örtülüyordu. Son-
ra bez alınıp hamur yine yoğruluyor, bir iki parça-
ya bölünüyor, parçalar tek tek, oklavayla büyütü-
lüyordu.
Dadı Kalfa bakkaldan alınan makarnalann lez-
zetsiz olduğunu söylemekle kalmryor; bir akraba-
sının bilmem ne marka makarna fabrikasında ça-
lıştığını, iki numaralı, beş numaralı makarnalarya-
pılırken bildiğimiz tavuk yumurtası yerine martı yu-
murtasının kullanıldığını, "Aman yarabbi! Aman
yarabbi!" diyerek söylüyordu.
Dadı Kalfa, Boğaziçi'nin yalçın kayalıklanndan
toplanmış martı yumurtalannın pastanelere -tabii
İstanbul pastanelerine- de satıldığını söylüyordu.
Bizimkiler ilk önce inanmışlardı. Sonra o kadar çok
folluk olmayacağı kanısına vararak, Dadı Kalfa'ya
gülümsemekle yetindiler...
llle 'köy yumurtası' diye aldığımız yumurtanın da
katıldığı hamur artık oklavaya yapışacak inceliğe
erişince, Dadı Kalfa, hamuru son bir kez yaymış,
birer parmak kalınlığında, uzunca kesmiş, üstleri-
ne biraz un serpmişti.
Ev makarnamız binbir zahmetle hazır oluyordu.
Bir yandan da kocaman tencerede dokuz on bar-
dak su kaynatılıyor, hazırlanan ev makarnası ha-
mur kalburundaelenip elenip, Dadı Kalfa'nın kes-
tiği makarnalar suya atıiıyordu.
O zamanlar her makarna pişirişte suya bir iki dam-
la zeytinyağı damlatılır, böylece makarnalann bir-
birine yapışmayacağı düşünülürdü.
Ev makarnasının erişteden farkı neydi? Bunu
bilemiyorum. Herhalde kuruması beklenilmeden,
taze taze yenmesı başlı başına bir fark sayılıyor-
Dadı Kaîfa'rTinev rnakarnasinı'peynirii yerhiştik.''
Ama Dadı Kalfa aynı hamurdan tatarböreği de
hazıriardı. Hamuru küçücük küçücük, üçgen üç-
gen kesmiş, soğanlı, karabiberli kıymalan ortala-
ra yerleştirmiş, tatarböreklerini kaynayan suya at-
mış, şöyle bir pişirip hepsini süzgece çıkarmıştı.
Yogurdu hafrf sulandınyor, yemeğin üstüne öy-
le döküyordu. Yoğurt elbette sarmısaklıydı. En son
da kırmızıbiberii yağ gezdiriliyordu.
Eriştesini sevmemişken, Dadı Kalfa'nın ev ma-
kamasından hoşlanmtş, tatarböreğine ise bayılmış-
tım.
O zamanlar ne evlerimizde ne lokantalanmızda
piliçli kanelonı, kıymalı ravyoli, patatesli ve sığır et-
li niyokki bilinirdi. Belki bazı lokantalarda biliniyor-
du da, biz onlann yanından bile geçemiyorduk.
Ama tatarböreği öyle mi? Dadı Kalfa gibi birçok
hanım tatarböreği ustasıydı.
Bazı hanımlarsa tatarböreğini kıymalı yapmaz-
lar, böreğe peynirli iç korlardı. Ve bunun adı pek
eğlenceliydi: 'Piruhi.' Piruhi sözcüğünden ben,
perili cinli bir şeyler alımlardım.
O tatarbörekleri, o piruhiler kayıplara kanştığı-
na göre pek de yanılmış sayılmam...
Opera ve Bale Eserleri Beste
Yanşması'ntla değişiklik
• Kültür Servisi - 'Opera ve Bale Eserleri Beste
Yanşması" için eserlerin son teslim tarihi 20 Mart'a
ertelendi. Türkiye'nin kültür ortamına yeni sanat
yapıtlannın kazandınlmasını sağlamak ve opera-bale
alanındaki repertuvan zenginleştirmek için açılan
yanşma; opera, bale, çocuk operası, müzikal ve sahne
müziği eserleri gibi dallarda gerçekleştirilecek.
Yanşmanın sonucunda dereceye giren yapıt
sahiplerine toplam 30 milyar lira ödül verilecek. .
Nasrettin Hoca Karikatür
Yapışması Sergisi açılıyop . . .
• Kültür Servisi - Karikatürcüler Derneği'nin geçen
yıl on sekizincisini düzenlediği Uluslararası Nasrettin •[
Hoca Karikatür Yanşmasf nda ödül alan sanatçılann
yapıtlannın yer aldığı sergi. 27 Şubat Cumartesi günü
Karikatürcüler Derneği Sergi Salonu'nda açılıyor.
Sergi 8 Mart'a kadar gezilebilecek. Sergide
Arnavutluk. Belçika. Bulgaristan. Çin, Iran, ttalya,
Küba, Romanya, Rusya, Slovakya, Ukrayna,
Yugoslavya ve Türkiye'den karikatür sanatçılanmn
ödül kazanan 30 karikatürü yer alıyor. Sergi daha
sonra çeşitli şehirlerde de sanatseverlerin beğenisine
sunulacak. Dernek. yanşmada ödül alan ve
sergilenmeye değer bulunan yapıtlann yer aldığı .
karikatür albümlerini her yıl düzenli olarak
yayımlıyor. Son olarak, Çinli karikatürcü Zhang
Jing'in büyük ödülü kazandığı geçen yılki yanşmanın
albümü karikatür meraklılannın ilgisine sunuldu. (513
60 61)
İFSAK Kısa Rlm Yanşması'
• Kültür Servisi - îstanbul Fotoğraf ve Sinema
Amatörleri Derneği'nin düzenlediği İFSAK 20.
Ulusal Kısa Film Yanşması sonuçlandı. Ön elemeyi
geçen 15 film, sinema yazan Burçak Evren'in
seçiciliğinde ikinci kez değerlendirildi. Değerlendirme
sonucunda kurmaca dalında birincilik ödülünü "Bana
tkinci Kez Old and Wis'i Çal" adlı filmiyle Çağan
Irmak alırken, ikincilik ödülü 'Enjektör' adlı yapıtıyla
Güçlü Gülan'ın, üçüncülük ödülü ise 'Sevda' adlı
yapıtıyla Aylin Eren'ın oldu. Yanşmada aynca
belgesel dalında 'Hayalef adlı filmle tsmail Sacak ve
M. Hakan Demıralay birinci olurken, deneysel dalında
da 'Telefon' adlı filmle Başak Şenova birincilik
ödülünü aldı.