28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet tmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç A Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Çetinkaya 0 Yazıışlen Müdürü: tbrahim Yıldız • Sonunlu Müdür. Fikret Ükiz • Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara • Görset Yönetmen: Fikret Eser Istihbarat: Cengiz Yüdınm • Ekonomi: Özlem Yüzak • Kültür: Handan Şenköken • Spor: Abdnlkadir Yicelman • Makaleler: Sami Karaören • Düzeltme: AbdoJlah Yazıcı # Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu • Bılgi-Belge: Edibe Bnğra • Yurt Haberleri: Mehmet Faraç Yayın Kunılu: llhan Seiçuk (Başkan). Orhan Erioç, Oktay Kurtböke. Hikmet Çetinkaya. Şükran Soner. Ibrahim Yüdız. Orhan Bursalı. Musiafa Balbay, Hakan Kara. AnkaraTemsilcisi: Mnstafa Balbay Atatürk Bulvan No: 125, Kat.4. Bakanlıklar-Ankarâ Tel. 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 •IzmirTemsilcisi: SerdarKrok, H.ZiyaBlv. 1352 S.23Tel:4411220, Faks:4419117 • AdanaTemsücısı: Çetin Yiğenoğlu, lnönûCd. 119 S.No:IKat:l,Tel:363 12 11, Faks: 363 12 15 Müessese Müdûrû Cstfin Akmen 9 Koordinatör: Atamet Korulsan • Muhasebe: Bükat Yener»lda- re: Hüseyin Gürer • Bilgi-lş- lem: Nail tnal • Satış. Fazilet Kuza MEDYA C: • Yönetim Kunılu Başkanı - Genel Müdür: Gfilbin Erduran # Koordinatör: Reha Iptman • Genel MüdürYardımcısı: SevdaÇoban Tel. 514 07 53 - 51395 80-51384«V61,Fate:51384ö Va}ımUyan ve Basan: Vent Gön Haber Ajansı, Basın ve Yayıncıhk A.Ş. Tümsağı CaA 3941 Cağalojlu 34334 tstanbul. PK.: 246 - Sirtcec. 34435 Istanbul Tel: (0/212) 512 05 05 (20 hat» Faks: (0/212) 513 85 95 www.cumhuriyetcom.tr 5 ARALIK 1999 lmsak:5.33 Güneş: 7.06 Öğle: 12.02 Ikindi: 14.22 Akşam: 16.43 Yatsı: 18.11 FBpertansiyon en öldürücii hastakkIstanbulHaber Servisi-Türkiye'de- ki hipettansiyonun durumunu tespitet- mek için ilgili birimkrin uzmanlann- dan oluşan "Akademik Hipertansiyon Konseyi" kuruldu. Konsey Başkanı Prof. Dr. Kemalettin Büyüköztürk, hi- pertansiyonun dünyada en sık rastla- nan hastalık olduğuna dıkkat çekerek "Hastalannçoğnnluğu tarafindan ih- mal edildiği için dünyada sessiz öldü- rikü oiarak adlandırılryor"' dedi. Toplumlarda yüzde 15-30 arasında değişen oranlarda görülen hipertansi- yonun ülkemizdeki durumunu tespit etmek ve toplumu bilüıçlendirmek için Akademık Hipertansiyon Konse- yi kuruldu. Konseyin kuruluşu nede- niyle Hilton Oteü'nde düzenlenentop- lantıda konuşan Prof. Kemalettin Bü- yüköztürk, hıpertansryonun komplıkas- yonlannın en öldürücü hastalıklar ol- duğuna dikkat çekti. ABD'de 50, Tür- kiye'de ise 11 milyonun üzerinde hi- pertansiyon hastası olduğunu tahmın ettiklerini belirten Büyüköztûrk şu bilgüeri verdi: " Hipertansiyon kalp-damarhasta- kktannmenöoemiUdörfi. BunJartop- lumda en öldüriicü hastahklar gnıbu. tnmeiseüçüncüölüın nedenidir. Yük- sek tansiyon. kalp hastauldaruun dı- şmdainme,böbrek hastahğugörme bo- zukhddan, yaygın damar hastabklan- na da neden oiur. Kişinin tanshünu sü- rekü 140/90 mmHgüzerinde iseteda- \i gerekir. Tansiyonu >üksek oian Id- şüer küo vermeti, egzersiz yapmau, az tnzhı yemefive sigarsyı birakmahdir/' Arjantin 9 in tango efsanesi Enrique Cadicatno öldü BUENOS AIRES (AA) - Arjantin'in ünhi tango sanatçısı Enrique Cadicamo 99 yaşında yaşamını yitirdi. Cadicamo'nun doktoru, son aylarda ünlü sanatçının kalp sonınlan olduğunu kaydetti, ancak Cadicamo'nun ölûmünûn asd nedenini belirtmedi. Buenos Aires'in varoşlannda 15 Temmuz 1900 yılında dünyaya gelen Cadicamo, 10 erkek kardeşin en küçüğüydü. Jules \erne, Vlctor Hugo, Gabriel Dannunzio ve VirgQ gibi macera ve klasik roman yazarlannın kitaplanyla büyüyen Cadicamo, bunlan şarkılanna esin kaynağı yaptı. Yüzlerce bestesi, tango tarihinin en ûnlü ısmı Carios Gardel tarafindan ölümsüzleştirüea Cadicamo, böylece Gardel'e uluslararası başan kazandırmış oldu. Cadicamo, ilk tangosu 'SoapBubbies'ı(Sabun Köpükleri) Gardel'e öğrettikten sonra onunla iyi arkadaş olmuştu. Ancak tel Anglaı ât#* Carios Gardel, 1935 yılının Haziran ayında Kolombiya'nın Medellin kenti yakınlannda bir uçak kazasında öldü. Gardel tarafindan söylenen Cadicamo'nun parçalan bütün Buenos Aires'te dinlenmeye devam ediyor. Yaklaşık 3 bin esere imza atan Cadicamo, "My Parents' LJtÖeHouse" (Ailemin Küçûk Evi), "Nostatgjas" (Nostaljüer) ve «The Light of a .Match" (Kibritin Işığı) gibi parçalanyla tanınıyor. GOZUM SEYREYLE Bir Flamenco Akşamında TAÇANA UYkUÜ: ZORPAŞ İSTANBUL(0212) 52067 33 pbx Faks: (0212) 512 17 12 ZORLU DENİZÜ (0 258) 265 06 34-264 93 34 Faks: (0 258) 26S 08 33 ZORLU TRABZON (0 264) 322 28 97-321 23 73 Faks: (0 462) 321 96 34 IŞILÖZGENTÜRK Bu pazar siz bu yazıyı okurken ben 5. Avrupa Fümleri Festivali nedeniy- le çağnlı olduğum Yuna- nistan'ın Drahmakentinde olacagım. Hiç kuşkusuz ye- diklerim, içtiklerim benim olacak ama gördüklenrru, duyduklanmı sizlerle pay- laşacağım. Ama bu pazar yüreğkn diyor ki, hep bir- likte bir Flamenco akşa- mında buluşahm! Şimdi kendinizi sadece mûziğin ve avludaki suyun sesine bırakın. Kimse onlann adını söy- lemedi, kimse onlardan sö- zetmedi, onlar Granada'nın o yoksul evinde, yasemin kokan o avluda, havuzun sakin sesinde yan yana otur- muş bekliyorlardı. Birileri hep açık olan o kapıdan içe- ri girecekti, bundan kuşku- lan yoktu. tkisi de tarih ka- dar yaşlıydı. Kadının siyah giysisi, kırmızı karanfili vardı, erkeğin dedelerden kahnış bir gitan ve hep açık olan o kapıdan birileri gire- cekti. Açık kapıdan içeri gir- dim. Avlunun serinlığınde oturdum, benimle birlikte beş kişiydik, çeşitli ulus- lardan beş kişi. Kimse bi- ze bu yaşlı Gra- nada evinin yo- lunuçİ2memiş- ti, turistik reh- berlerdede yok- tu ama onlar o hep açık olan kapıdan birileri- nın gireceğini biliyorlardı, o akşam biz gir- mıştık. Grana- da'nın üstünde tûm bozkır renkleriyle gü- neş batıyordu. Herşeybirden- bire oldu: Erkeğin yaş- lı elleri gitara dokundu. Yaşlı gözleri Elham- ra Sarayı'nın cennet bahçe- lerindenyiikse- len ayı gördü. O zaman acı- nın, sevincin, hayal kmkbğı- nın, yeniden di- nlişin, umudun, ölümün, geçmiş ve gele- ceğin engel tanımayan ya- ban atlan gibi birbirine har- manlanarak dörtnala akıp gittiği bir Endûlüs şarkısı başladı. Kendi tarihini sözcûkle- re sığınmadan anlatan gö- zûpek insan sesi, ben seni ilk ne zaman duydum? Ço- cukluğumun kenti Antep'te çok yaşh bir adam avlula- rın serinliğinde sözleri ol- mayan bir türkü söylerdi. Saatlerce sürerdi türkü, söz- cükleri yoktu, kimi zaman kulağa fisıldanan aşk olur- du, kimi raman çaresizlik karşısmda ulu bir yakar- ma, kimi zaman boyun eğen bir ağıt. Kimse sor- mazdı, nereden gelir nere- ye gider bu ses, diye, do- laşır dururdu. Işte apaçık Granada'nın bu yoksul evinde de konaklamış. tşte şurada Sierra Neva- da Dağlan'nın darkeçiyol- lannda aç susuz yürümüş, az ilerde şelalenin yama- cında gönüllü ttalyan tuga- yıylakarşılaşmış. "Yaşasm Hayat!" diye bağırmışlar hep birlikte, sonra Madrid barikatlannda elinde kır- mızı karanfiliyle dövüşen dal gibi incecikbir kıza aşık olmuş, kız o akşam hava bombardımanında Ölmûş, sonra yenilgiyi görmüş, so- ğuk ve ıslak bir günde ölü- lerini saymış tek tek. Kapa- lı odalardan acı çığlıklan Ispanya sokaklanna taştı- ğında her avluda, her çeş,- me başuıda durmuş, hiçbir şey unutmamak için, bir En- dülüs şarkısında durmuş. Garipti. Endülüs şarkısı bir çığlığa dönüştüğünde, adamınyanıbaşında oturan yaşh kadın kalktı, kırmızı karanfili ijimdı ak, pamuk kadar yumuşak saçlarmda. Ellerini gökyüzüne uzattı, sordu. «YltirdiğimkacoğuLk»; yetimim var?" Bu bir dans değjl. Bu bir yakarma, bir çağn, bir öca- hş, bir direnme! Yıldızlann sonsuz panltısı mı yaşh ka- dınuı ellerinden akıp giden yoksa kara bir ölüm mele- ğimi? Şimdi dünyamn bütün analan, yaşlı kadının ya- mbaşına gelmişlerdi. Top- rağın alçakgönüllü doğur- ganhğı, suyun bereketi, rüz- gânn pusudaki tüm korku- lan unufak eden gücü hep- si oradaydı, hep birlikte sordular: Kaç kadın, kaç ana, kaç sevgili, kaç kardeş yas giy- sileriyle taçlandı? Kaç kadın, kaç ana, kaç sevgili, kaç kardeş ölümün soğuk yüzünü tanıdı? Böyle ne kadar zaman geçti bihniyonım. Ay bat- 0. Endülüs şarkısı bilinme- dik bir dönencede, biün- medik bir yolculuğa çıktı. Yaşh kadm yorgun ayakla- nnı avludaki küçük havu- zun serin sulanna buakü, o zaman avluya yeni sesler ulaştı. Çoluk çocuk, kadm er- kek genç tspanya'nın ölü- mü bilmeyen neşeli, se- vinçli sesi. Sesler avluyu kuşattığında yaşh kadınla erkek birbirlerine sevgiyle baktılar. Gitme vakti gelmişti, usuldan kalktım. Yaşlı ka- dının havuzun sulanna dü- şen karanfilini aldım, ya- kama taktım ve yürüyüp gıttım. O kırmızı karanfili şimdi sizlere sunuyonım, çok yanık kokuyor. isoz50@hotmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear