Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 5 ARAUK1999 PAZAR
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
Atatürkçü mü?
Bahir M. ERURETEN
T
arihçi yazar Sayın Cemal
Kutay, geniş tarih bilgisi
ve ilerlemiş yaşına karşın,
yerinde olanbelleğinin gü-
cü ve kendine özgü biçemi
(üslûbu) ile Ulu Önder Attv
türk'ten aktardığı çeşitli öykü ve anek-
dotlarla büyük bir izleyici kıtlesinın be-
ğenisini kazanmaktadır.
Bu yönü ile övgüye değer sayılan Sa-
yın Kutay, konuşmalannın hemen hepsin-
de; Atatürkçü düşünce ve eylem siste-
mini oluşturan ilke ve devrimleri yok say-
makta, yüce önderin, anayasamızın da
temelini oluşturan düşünce sistemi olan
ideolojisini tümden reddetmektedir. Sa-
yın Kutay: "Atatürk 10 Kasnn 1938 tari-
hindeöldû. O tarihten itibaren de Atatürk
dönetni sona ermiştir. Atatürkçülük bir
ideok>jideğfldirr
demekte, hatta daha ile-
n gıderek "Kemaüstim dhenlerin gnUa-
ğuu sıkmak geliyor içjmden" gibı söy-
lemleri ile Kemalizmin özgün bir ide-
oloji olduğunu savunagelen yurt içinde
ve dışında ne kadar düşünür ve yazar var-
sa hepsine hücum etmektedir.
Oysa Atatürk ilke ve devrimlerininbü-
tünûne, 1920'liyıHannbaşındanberiya-
bancılarca verilen ad KEMALlZM'dir.
Bu konuda araştırma yapan yurtdışında-
ki düşünür ve yazarlann bugüne kadar çı-
kardıklan kitaplann sayısı üç binin üze-
rindedir. Yurtiçinde de aynı konuda ya-
yımlanan kitaplann ve araştırmalann sa-
yısı binleri bulmaktadır.
Kuşku yok ki, Türkiye'de 1950'den
sonra ihmal ve göz ardı edilmekle birlik-
te bugûn dahi, siyasal, toplumsal ve eko-
nomıkyaşamda etkinliğini yasalarla sûr-
düren bu düşünce ve eylem sistemi, öz-
gün bir ideolojidir. Özgündür, çünkü öbür
bütün ideolojilerde bulunmayan nitelik-
lere sahiptir. Gerçekçidir, hümanisttir,
özgürlükçüdür, sürekli yenüenme ilkesi-
ni içeriğinde ta^ıma<:ı açısmdan, zaman
içinde dogmaya dönüşmesi olanaksızdır.
Aklı ve bilimin öncülüğünü, ideolojinin
önünde tutar. Uhıslararası özelliği ise,
banş içinde tam bağımsızlığı savunan nı-
teliği üe tutsak ya da yan sömürge halk-
lann, ulusal bagunsızlık eylemlerine ön-
cülük etmesidiı.
Türkiye'de Kemalizm sözcüğü,
CHP'nin 1935 yüındaki büyük kurulta-
yında, Atatürk ilkelerine son şeklın ve-
rilip, ayn ayn tanımlannın yapıldığı ku-
rultay bıldırgesınde ilk kez kûllanılmış-
tır. GÖrülüyor ki, Kemalizm sözcüğü, ya-
bancı yazarlann dışında, Türkıyede. Ata-
türk'ün başında bulunduğu ve onun yö-
nergesı (dırektıfı) ile kaleme alınan par-
tinin bildırgesinde yazılıdır. Sayın Ku-
tay'ın dediği gibi. Kemalizm sözcüğü,
bir kısım yazarlann yakıştınnası değil-
dir.
Mustafa Kemal'e, TBMM tarafindan
çıkanlan bir yasa ile Atatürk soyadı ve-
rildikten sonra başlayan dönemde, Kema-
lizm sözcüğü yerine Atatürkçülük sözcü-
ğü aynı anlamda ve bağlamda kullanıl-
mayı sürdünnüştür, sürdürmektedir. Sa-
yın Kutay bu gerçekleri unutmuş ise, bel-
geleri ortadadır.
Atatürkçü düşünce, yani Atatürkçü-
lük, Atatûrk'ün yaşamı ile sınıriı olamaz.
Yüce önder "Beoimöiümcül(fanî)bede-
nkn bir gûn dbet toprak obcakbr, fakat
TnridyeCamhuriyetiaekbetvaşayııcak-
tar" özdeyişi ile devrimlerinin ve ilkele-
rinin sonsuza değın yaşayacagım belirt-
medimi?
Yülar yılı, Atatürk'ten anekdotlar ak-
tararak, Atatürk'ü anlatmaya özen gös-
teren Sayın Kutay'ın, hiçbiryer ve zaman-
da, Atatürk üke ve devrimlerinin içeriği-
ni anlattığı da görülmemiştir. Oysa, va-
tandaş olarak bizlere düşen en birincil
görev, Atatürk ilke ve devrimlerini, bir sis-
tem içinde genç kuşaklara özümsetmek-
tir.
Atatûrk'ün ölümüyle Atatûrkçülüğün
de ortadan kalkbğını söylemek, mannk-
la bağdaşmadığı bir yana, yüce önderi
tarihin karanlığına gönderme amacı ta-
şır.
Alçakça bir suıkasta kurban giden de-
ğerli Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlak'nın
ısrarla yinelediği gibı, Atatürkçülük, ya-
ni Kemalizm, öylesine özgün bir ideolo-
jidir ki, Türkiye'yi yirmi birinci yüzyüa
da taşıyacak bir dünya görüşüdür. Nite-
liğindeki sürekli çağdaşhk, bilimi ve ak-
lı degişmez öge olarakbenimseyenbu ide-
oloji, bu nitelikleri gereği, dogmaya dö-
nüşme nskını ve bu bağlamda öbür ide-
olojılerdekj sakıncalan asla taşımaz.
Sayın Kutay, Atatürkçü düşüncenin,
cumhuriyetimizin temelini ve sürekli ya-
şam gücünü oluşturan ve onun ölümü ile
eskilerde kalmış bir eylem oldugunu sa-
vunmakla, kendılenne numaracı eum-
huriyctçi denilen yeni mandacı düşünce-
nin tuzağına düşmüş olmuyor mu?
Kanımca bu tutumun gerçeginj iyi kav-
ramak için 1950'li yıllara bir göz atmak
gerekiyor. 1950 yılînda Demokrat Parti
ıktıdar olunca, inamlmaz bir halk davuk-
luğu (populist) bir davranış sergilemeye
başladı. Atatürk ilke ve devrimlennden
birbiri ardıncaödünlerverilmeye başlan-
dı.
İlkın, 1932 yüından beri zonmlu ola-
rakTürkçe okunanezanın, yeniden Arap-
ça olarak okunmasına izın veren yasa çı-
kanldı. Ardından kapanmış olan türbe-
ler açıldı. Halkın eğitim ve kültıir yuva-
sı olan halkevleri ve halk odalan kapa-
nldı. Mallanna el kondu. 1945 yüında Oz-
türkçeleştirümiş olan anayasa, yenidenOs-
manlıca sözcüklerin çoğunlukta olduğu
ük biçimine dönüştürüldü. Iktidann bu ey-
lemlerinden cesaret alan gericiler, Ata-
tûrk'ün heykel ve büstlerini parçalama-
ya kalkıştılar.
Bütün bu olaylar yaşanırken Sayın Ku-
tay neredeydi? O zaman bu olaylan kı-
namak şöyle dursun, yüce önder Ata-
tûrk'ün büyük Nutuk'unda, siyasal açı-
dan, büyük eleştirilere uğrayan kişiler
hakkinda, sanki Atatürk'ü yadsırcasına,
bu kişilenn herbiri hakkında övgüler içe-
ren ciltler dolusu kitaplar yazdı. Yine Sa-
yın Kutay 1950-1960 dönemi içinde yaz-
dığı, örneğin Yüzellilikler olayının fa-
cıa olduğuna dair olan kitabı, Çerkez Et-
hem' in Haüralan adh kitabı gibi, yüce ön-
denn zamanında ve O'nun buyruğu üe
yapüan işlem ve olaylan acımasızca eleş-
tirmesi, dolaylı olarak Atatürk devrimle-
rine karşı çıkmak değil miydi?
Bu vesile ile Kemalizmi reddeden Sa-
yın Kutay'ın bir önemli çelişkisinı bel-
gesi ile açıklamakta yarar görüyorum.
Sayın Kutay'm öve öve bitiremediği rah-
metli Cebıl Bayar, Yüzellilikler affi için
çıkan yasaya özel bir gerekçe yazmıştı.
O gerekçe, aynen Cemal Kutay'm bu ki-
tabında da var. Bakınız Celal Bayar o ya-
sa gerekçesinde ne dıyor: u
Mffletin ide-
afine vc lurakterine en uygun obm, gaye
ve ihtiyaçlanna en doğru cevap veren
halkcı cumhuriyeti, berkesin bildiği ve
söyiediği ach ile söyknınea tazun gehrse,
Kemafist rejimi sevmesi, koruması kadar
tabi ve daimi bir his ohmaz-"
Sayın Kutay kitabına aynen aldığı bu
gerekçedeki, Kemalizm deyışıne neden
o zaman karşı çıkmadı?
Sayın Kutay, birkaç hafta önce çıktığı
televizyon kanallannda, tt
Ben hiçbir dö-
nemde CHP'yeoy vennediın'' dedi. Ata-
tûrk'ün sağlığında bile, O'nun partısıne
oy vermeme gerekçesi acabane idi? Ata-
türkçülüğe karşı olduğu için mi?
Yeri gehnişken, bir sorunun daha ya-
nıtını Sayın Kutay'dan almak gerekiyor.
DemokratParti döneminde kendisine cö-
mertce sunulan ve şimdi kendisinin elin-
de bulunan tahhseİ belge asülarun aldı-
ğı yerlere ya da Türk Tarih Kunımu'na
bırakmayı düşünüyor mu?
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
IstanbuiEskiBfpAnıını?
"Yedi tepeye kurulmuş
Pul pul
Gümüş gümüş balıklan
Pul pul
Işıktan sudan örülmüş
Canım Istanbul"
Bedri Rahmi'nin Istanbul'u böyie miydi? Bil-
meyenler sorar. O günleıi yaşayanlar sorar. Ken-
dimiz soranz. Böyle miydi Istanbul?..
Böyleydi!
Ben Şehzadebaşı'nda doğdum. Cami avlusun-
datop oynadım. Keçi otlattım. Bozdoğan Keme-
ri'nin dibinde... Vefa bozasını sevdim. Milli Sine-
ma'da yaşadım ilk aşkı, yaşadım sandım. Ferah
Sineması'nın yandığı gece oradaydım. Lisenin
önünde karakol vardı, şimdi betediye var. Fatih Par-
kı duoıyor yerii yen'nde... Yol boyunca Karagüm-
rük'e giden ağaçlar ise yok.
Şimdi hiçbiri yok! Varsa da yok! Hepsi bir dü-
şün karmaşasında...
Bağdat Caddesj'nde onş^kjzjj Y i S f e n ^ Ö
Askerlik kampı dönüşü kaSak karamla ğunİ
evden çıkmadım. Bir sevdiğim vardı, sevgilim ol-
madı. Yaşlı dedemden eski anılan dinledim. Bin-
dik bir Ford'a, Küçükyalı'ya gittik. Bir başka gün
de Yakacık'ta hava almaya. Ta Bostancı'dan Göz-
tepe'ye bir kızla yürüdüğüm sıcak bir haziran gü-
nü... Bayram yerleri, salıncaklar, atlar, eşetder, atış
yerleri...
Bir çocukluk, bir gençlik!.. Yalnız Istanbul'da
yaşanan, başka hiçbir yerde yaşanamaz sanı-
lan... Bir masal? Ne masalı? Kaskatı bir gerçek
karşımda o günler, o günlerin Istanbul'u... "Ço-
cukluğum bir masaldır I nice tannlar vardır I gör-
medim yûzlerini I nasıl desem bilmem ki I tann
çocuk değil m/"diyen dostum Burhan Günel gi-
bi...
Çoktandır dolaşmıyorum kentimin sokaklann-
da. Içimden de gelmiyor bambaşka bir yerde bu-
lacağım diye kendimi... Bir akşamüstü kalktım
Şehzadebaşı'na gittim.
Âşık'ın kahvesini aradım? Asaf Bey'in eczane-
sini. Çinili fınnın sıcak poğaçasını. Bile bile bula-
mayacağımı! Cami aviusunda çocuklartop bile oy-
namıyor. Avlunun iki kapısını da taşla örtmüşler.
Oysa camiyle insanlar içli dışlıydı o günlerde. Idil
Biret'in ilk bestesi "Bak cami sana ne getirdim"
değil miydi? Şehzade Camisi arkadaşımızdı. Bi-
zimle top oynardı sanki! Bozdoğan Kemeri'nin
tepesinden bütün kent görünürdü.
'Şimdi nerde olmak isterdim" diye sormuş ken-
dine dostum Halim Şefik... O bir Istanbullu, bir
Beykozlu... Orhan Veü'nin yoldaşı. Şiiryokjaşı! Ner-
de olmak isterdim? "Sana dün bir tepeden bak-
tım aziz Istanbul" demiş Yahya Kemal Bey...
Görmediği, bilmediği bir yer kalmadı, diye dü-
şünmüş? Şimdilerde gelsin de arasın Istanbul'u....
Tepeden bakarak değil.. şöyle bir iki saat eskiden
varoş olan yerdeki gökdelencikleri görsün...
Halim Şefik kitap satardı ev ev, sokak sokak...
Her kilometreye bin kitap mı.. on bin kitap mı, öy-
le bir özlemi vardı. "Şimdi nerde olmak isterdim
I Kadıköy'de fikir tepesinde I Murat Sineması 'nın
karşısındaki kahvede lYadal Sanyer'de iskeie-
ye yakın bir evde I Ama I Burası da iyi."
Her yeri iyiydi Istanbul'un. "Ben atlanm taştan
taşa I Sen çok yaşa Mahmutpaşa" diyerek ge-
zerdik. "Allı verelim moriu verelim" sesleri hâlâ
kulaklanmda Şairierin Istanbul'u şiirterde kaJdı. Sa-
it Faik'in Beyoğlu'su, Anburnu'nun "Laleiim La-
leli'de oturur"un LaleHsi...
Yok, Istanbul yok. Bir kent var, on milyonluk, bir
ülke... Yann yirmi, daha sonra otuz. Bir deprem
yıkıp yok etmezse!.. Hani!.. Neron da bir yangın
çıkartıp Roma'yı ortadan kaldırmış, belki daha
yenisi, daha güzeli kurulsun diye!
Uzaktayım kentimden. Çok çok uzakta! Beh-
çet Necatigil benim bu duygumu yıllar önce ya-
şamış: "Kimse anlamaz derdimi I Ben uzakta ol-
malıyım, çok uzaklarda I Bir yakınım öldü mü"
DOĞAYA MERHABA
24Kasım 1999
Saat 13.55
Kuyucak, Ankara
DOĞA SAYĞI
Rektör Erdem Aksoy...
Prof. ÖT. M. TAHİR HATİBOĞLU TÜMÖD GenelBoşkanı
* • niversıte tarihinde iz bırakmış ve beş ay
| I önce yitirdığımiz KTÜ eski Rektörü Prof.
I I Dr. Erdem Aksoy'u derin saygı ve sev-
V - X giyle anıyoruz. Dr. Aksoy, Türkiye'nin ay-
dm, yurtsever, özgürlükçü ve özerküniversiteci seç-
kin insanlanndan biriydi. Yaşamını üniversitele-
rin demokratıkleşmesine adayan bu güzel insan,
gösterişi olmayan, sessiz ve alçakgönüllü tavuia-
nndan ötuni, çok az kişi tarafindan bilınir.
Erdem Aksoy, eşi Prof. Dr. Özgönül Aksoy'la
birlikte, daha 1965 yıhnda İTÜ'ni bırakarak, bir
misyoner ruhu ve bilinciyle yeni kurulan Karade-
nizTeknikÜniversitesi'negitmiştir. KTÜ 1977'de
özeık yapıya geçince, Dr. Aksoy, üniversitenin se-
çilmiş ilk rektörü olmuştur. Özerk olmayan üni-
versitenin ne demek olduğunu çok iyi büen ve o
ortamı yaşayan Profesör Aksoy, yaşamı boyunca
özerk ve özgür üniversiteyi yürekten savunmuş-
tur. Bu nedenle Tûm öğretim Üyeleri Derneği'nin
(1. TÜMÖD, 1975-1982) 1977 yılı "SehaMeny
DonokratikwÖzerkCııKtnileÖdiUü'' kendisi-
ne verilmiştir.
12 Eyiül kara rejimi, herkesın bildiği gibi, ilk
'"lİYSfaİîfil''" "hfagv»" sokmak istemiştir.
^unun için Özerkliği kaldırma düşünü kamuoyu-
na açıklamışar. Bu düşe karşı açıktan tavır koyan
ve bunu yazıh ve sözlü olarak dile getiren tek rek-
tör Erdem Aksoy'dur. O dönemde hiçbir rektörün
yapamadığmı yapmış, Trabzon'u zdyaret eden Ke-
muı Evren'in eline, ünıversite senatosunun kara-
nnı vererek cuntanın özerklik karşm tutumunu
protesto etmiştir. Bu tutumunu Cunta'nın yarku-
rullannda da sürdûrmüştür.
Rektör Aksoy'un bu gerçekçi tavn, 1402'lik
olarak ünıversıteden uzaklaştuılmastna yetmışor.
Eşi Profesör Dr. Özgönül Aksoy da eşiyle birlik-
te aynı yazgıyı paylaştınlmıştır. Aksoylar, misyo-
ner bilinciyle gönûllü gittiklen Trabzon'dan gönül-
süz olarak Ankara'ya gelmişlerdir. iki mimar, dört
çocuğun geçımi için, diğer 1402'likler gibi, ne iş
olursa yapanz umuduyla ış aramışlardır. Tanışla-
nn bile karşılaşmamak için yol değıştırdıği o yü-
larda Aksoylar, Cezayir'de ış bulabildiler. iki yıl
sonra döndüler. Erdem Aksoy özel işyeri açü. Yü-
rütemedı.
Daha sonra Ürdün'e gitti. Kısa sûre sonra ora-
dan döndü. Yufka yürekli, duygulu, kannca incit-
mez Erdem Aksoy tuttuğu işlerde başanlı olama-
dı. Bu yıllarda 1402'lik olan ben, bir gazeteye
-1402Tüder 147'ler gibi dernek kurmahlar'' diye
demeç venruştım. Bu çağnya ilk yanıt güzel in-
sanErdemAksoy'dangeldi. Ve öylecetanıştık. Ya-
nmııza bej 1402'lik daha alarak 1986 yıhnda Tüm
öğretim Uyeleri Derneği'ni (2. TÜMÖD) kur-
duk. Kendisibaşkan,ben genel yazman oldum. Der-
neğin kuruluşu evresinde çok eziyet çektik. lçiş-
leri Bakanlığı anlamsız gerekçelerle dört kez tû-
zûğûmüzü geri döndûrdü. Özerk ve özgür ûniver-
site düşûyle moral bulduk; yıhnadık, basardık.
Böylece, 12 Eylül sonrasuun en eski öğretim üye-
j|MMffl kunılmus oldu.
^ ^ ^ a n Aksoy'la birlîkte AnkaraValiüği'ne ku-
ruluş dılekçemizı verdık. Başkan Aksoy, Valüik
önünde basına şu açıklamayı yapü:
"Cmvmüdere ve bflime onuimaz yarabr
ve iflas noktasma getiren YÖK yöoetimi le YC
dözrtiııiköktendeğiştinııek,ûıırversite»eri gerçek
Idmfikkrine kavuşturmak, büm adamı onnmn
yûksdtnıek, özgür düşöncevi ve demokraâyi ge-
iştinnek."
Başkan Aksoy'un bu sözleri TÜMÖD'ün ana-
yasası olmuştur. Dernek, on üç yıldan beri, bu
sözlerin doğrultusunda, ödünsüz şekilde, özerk
ve demokratik üniversıte savaşımı vermektedir.
Bu savaşun sürmektedir.
Rektör ErdemAksoy, Danıştay'ın 14021iklerin
eski görevlerine dönmelerine ılışkın karan uzeri-
ne, KTÜ'deki eski görevine dönmüştür. Orada,
eski dosdannm ikiyüzlülüğûnü, kurduğuözerk ûni-
versıtenin gericüeşmesini, nankörlüğü yaşayarak
gördü.
Duygulu ve duyarü Aksoy çok üzûldû. Daya-
namadı. Sonunda Eskışehir Anadolu Üniversite-
si'nde görev aldı ve çok sevdiği Trabzon'dan bir
kez daha aynldı. Bu arada ruh ve beden sağlığı iyi-
ce bozuldu.
Sosyalist Erdem Aksoy'u iki kez rektör seçen
KTÜ, YÖK'le birlikte, diğer üniversiteleT gibi
Türk-tslam Sentezcilerinyuvası oldu. Bu yuvanın
bir sorumlusu da üniversttede beş yü rektörtük
yapan günûmüzünbüyük AtatürkçüsüYÖK Baş-
kanı Kemal Gürüz dür.
Üniversitenin bugünkü rektörü, geçtığimiz yü,
"400 öğretim nvemtodenl9solcuka»dı"sözünübu
sanrlann yazanna söylemıştir. Mübarek rektör de-
ğü çoban; her sabah kalan solcuyu sayıyor. tşte,
Erdem Aksoy'u hasta eden bir neden de buydu.
Erdem Aksoy (1935-1999), özerk ve özgür üni-
versite düşûnün gerçek oldugunu öğrenemeden
sekiz ay önce öldû. Eşi Özgönül de kendısınden
üç ay önce ölmüştû. Dilegimiz o ki, kurduğu TÜ-
MÖD ve özerk ve demokratik üniversite savaşçı-
lan eliyle, Türkiye, er geç, Erdem Hoca'nm özle-
dığı ûniversiteye kavuşacakür. Onu hasta eden
KTÜ de tutsak düştüğü gerici yapısından kurtan-
lacaktır.
Üniversitclerimizin açıldığı bu aylarda; Erdem
Aksoy'un kişüiğinde, özgür, özerkve demokrat üni-
versite için savaşun vermiş bütün aydınlan, bi-
limcüeri ve basın çahşanlan anıyor ve selamlıyo-
ruz. Erdem Hocam,rahatuyu, ışık içinde yat, öz-
lemlerin özlemlerimiz, düşlenn dûşümüzdür. Bü
ki, bilincimiz yerinde, kavgamız sûrüyor.
PENCERE
Senbı Tekeün İyi de
Benimki Mçin Kötü?..
Oturanboğa bir gün kryıda dolaşırken kocaman
bir yelkenli gemi gördü.
Şaşkınlıkla baktı kaldı.
Oturanboğa'nın pusuladan haberi yoktu; be-
yaz adamı da bilmiyordu; o anda ayvayı yediğini
de anlamadı; beyaz adam "Amerika'yı keşfetmiş-
ft"; yeriiterin canına okuyacaktı.
Çünkü üstündü..
Pusulayı, tekedeği, demiri bilryordu beyaz adam;
atı tanmda ve savaşta kullanıyordu.
•
Küreselleşme başlamışt.
Beyaz adam dünyanın portakal gibi oldugunu
öğrenmişti, 'sömürge' çagı ardından 'emperya-
lizm' sürecine girilecek, gezegenimizde yağma
hızlanacaktı.
Beyaz adam gittiği yeri yalnız sömürmüyor, var-
dığı ülkeye uygariığı da taşryordu.
Uygarlık iki yüzlü bir para gibidir.
Bir yüzü yazı..
öteki yüzü tura.
Ya Küreselleşme?..
O da iki yüzlüdür.
Yalnız bir yüzünü görüp ikînci yüzünü göreme-
yen ya da görmesine karşın gizlemeye çalışan
komprador enteli ülkemizin basına bela!..
•
Sömürgeciliği ve emperyalizmi kullanıp yerkü-
resini yağmalayan 'beyaz adam' ne zaman hida-
yete erip de melek gibi kanat çıkardı?..
Yoksa bugün de şeytan gibi sivri kulaklı, çatal
boynuzlu mu?..
Amerika'nm Seattle kenrjndetoptenanDünya Tt-
caret örgütü PTÖ) bu açıdan ibret dersleriyte do-
lu!.. Yeryüzünü avuçlan arasına almak isteyen dev
tekeller, gezegenimizi dikensiz gül bahçesine çe-
virmek istiyoriar.
Nasıl?..
Son yıllarda kendi aralannda birieşip pazarian
paylaşan devtekellere ulusal sınırtan açmak, 'kü-
reselleşme " diye anılryor.
Küreselleşme; ama, ne için?..
Kimin için?..
•
Bilimsel-teknolojik devrimin dışavurumu, ulus-
lararası politika ve ekonomi arenasında "küresel-
teşme"ye yol açıyorsa, unutmayalım ki "sömür-
geleşme've "emperyalizm" dönemlerininardtn-
da da olaganüstü bilimsel ve teknotojik buluşlar
vardı. Sanayileşme devrimi Batı'da demokrasiye
altyapı oluşturdu, ama, yeryüzünü Batı egemen-
liğinin buyrüğuyiayönetilir koskoca bir haritaya çe-
vrdi.
21 'inci yüzyıl elimizi uzatsak tutacağımız kadar
yakındır. Bu süreçte Batı'nın insanlığa önerdiği
"Kürese/teşme"nin özeti nedir
Senin tekelin kötüdür..
Benim tekelim iyidiri..
Oünyayı avuçlanna alan dev tekelter hesabma
ulusal tekelleri yıkma savaşımının adı "Küreselles-
me" ya da "Uberalizm" mi oluyor?.. Bu, yeni sö-
mürgecilikten başka birşey değil; çünkü tüm dün-
yada bir finans kapital imparatorluğu kuruyor.
•
Anadolu'da ulusal tekellerimizi yıkarken ege-
men yabancı tekeltere kapımızı sonuna dek aça-
caksak, buna "liberalizm" adını takmak çok yan-
ttş olur.
,.L
IIBtT İDPUM TUStT TDPUM
« H B f i l 4tBUW
MMUM ISIttUN OMUM I SIMajN I «UZ2JH I SRJNUM
ARİSTON«2114042
û> 2114043
•CKTlU M j l l
SIIVİSl'll >«T«
M m>» Mnron
5İ«Vİ5İ'.I
faiıklllıılalı.