25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 1999 PERŞEMBE 14 KULTUR kultur(ı cumhuriyet.com.tr Öteki sanat merkezlerinden farklı olarak kentin sahnelerinde her şey yenileniyor 2OOO'de Berlin ve tiyatroE\IRE KOYUNCUOĞLU Dünyanın her yerınde olduğu gibi, Berlın'de de yeni tiyatro sezonu sahne- \erde yoğun bir tempo yaşanmasına ne- den oluyor. Ancak. bu yıl Berlin'in di- ğer sanat merkezlerinden farklı bir du- rumu var: Berlin sahnelerinde tıpkı ken- tın kendisi gibi her şey yenilenmekte. Gerçekten de Almanya'nın yeni başken- tinde parlamentonun bulunduğu Reichst- tag'ın çevresi dev bir şantiye görünü- münde. Kentin yeni yüzünü yansıtan Marleen Dietrich Meydanı'na yaklaştı- ğmızda ise filmlerde izlemeye ahştığınız • Berlin'de açılış üstüne açılış yapılıyor. Oyunlann kadrolan çok güçlü, rekabet inanılmaz. Ekiplerin yöneticileri çoğunlukla genç. Önemli konumlarda bulunan bu gençlerin oluşturduğu gruplarda Brecht'in tiyatro anlayışından en fazla 'ensemble' ruhvmun geriye kalmış olduğunu düşündürecek bir birliktelik göze çarpıyor. geleceğin kentlerinin somutlaşmış ha- liyle karşılaşıp. bu annmış. düzenli ve progTamh görüntüden önce ürkûp, son- rahayranoluyorsunuz. Şuanda Berlinmi- marlar için bir cennet sayılabilir. Şehir- de yaşamış iki ayn ideolojinin varhğı da artık yalnızca mimari farkhhklardan an- laşılabiliyor. Eskiden doğunun gözbebe- ği olan Alexanderplatz'da sosyalist este- tiğin en abartıh örneklerinin var oldugu binalar günümüz Almanya'sının en ün- lü alışveriş merke2derinden birinın 'kitch' mekânı olmuş. Ekim-Kasım aylannda Berlın'de de açılış üstüne açılış yapüıyor. Oyunlann kadrolan çok güçlü, rekabet inanılmaz. Ekiplerin yöneticileri çoğunlukla genç. Önemli konumlarda bulunan bu gençle- nn oluşturduğu gruplarda Brecht'in Ti- yatro anlayışından en fazla "ensemble" ruhunun geriye kalmış olduğunu düşün- dürecek bir birliktelik göze çarpıyor. Ör- neğin "Baraka" ekibiyle büyük bir çı- kış yapan yönetmen Thomas Osterme- ier ve Sophiensaele"de ürettiği dans an- layışıyla dikkatlen üzenne çeken kore- ograf Sacha Waltz. Ocak 2000'den ıtiba- ren Schaubühne'nin sanat politikasını belirlemek üzere bu tiyatroya davet edil- dıler. Bu iki sanatçı önceki ekipleriyle bir- likte Schaubühne'de çalışacaklar. Scha- ubühne'nin alışık olduğumuz isimlerine bundan sonra bu sahnede pek rastlaya- mayacağız. Tiyatronun yeni ekıbi 2000'de oniki açılış yapmayı planlıyor. İlki, Sac- ha VValtzin "Beden* ismini taşıyan ko- reografısı olacak. Hemen ardmdan Tho- mas Ostermeier Lars Noren'in "Ferso- nenkrets3.1 "i sahnelenecek. Benim asıl merakla beklediğim ise; Ostermeier'm Mart'ta prömiyerini düşündüğü Sarah Kane'nin*Crave''. Schaubühne'dekı büyük değişim Ürettikleri\\e dikkat çeken koreograf Sacha Wahz. Schaubühne'nin yeni sanat politikasının çerçeve- sini. yeni Alman yazarlan yetıştirmek ve onlann ilk oyunlannı sahnelemek oluşturuyor. Bu nedenle ti- yatronun en kalabalık kadrosunu dramaturglar oluş- turmakta. Tiyatronunbu yıl anlaşmayaptığı üç genç yazar var; Marius von Mayenburg, Theresia Wrf- ser, RoUnd Schiramelpfenning Yeni ekip hazırlık- lan tamamlarken. Schaubühne'de 200O'e kadarbir önceki yönetimin programı uygulanıyor. Şu anda Schabühne'de oynayan Peter Zadek'in yönettiği "Hamtefe basın davetiyesi bile bulamıyorsunuz. Bu yılm En tyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü "Ham- let* rolüyle alan Eva Mattes'ı ve Zadek'in rejisini ızlemek isteyenler biletlerin tümünü gişelerin açıl- dığı hafta tüketmişler. Eski yönetime başansız de- nemez. Ancak önerdikleri sanat politikası, OsteT- meier'inkine göre 'sıradan' sayılıyor. Tiyatronun sa- nat yönetmeninin değişmesi, aslında Berlin sahne- VİYANA DAN KENDİ EKtBİYLE OCAK'TA GELİYOR Berliner Ensemble'da Eeymann dönemi.. Berliner Ensemle'a Müller gibi bir tiyatro ada- mının bir çırpıda bulunması tabi ki ZOT. Tıpkı, Brecht' in ölümünden sonra müzeye dönüşen bu tiyatronun yıllar sonra Müller'ın elinde eski iş- levini kazanması gibi, Müller'in ölümünden son- ra da 'politik öncülük' adına Berliner Ensemble bir duraklama devri geçirebilir. Peymann'ın yö- neticiliği de bu döneme denk düşmekte.. Aslın- da böyle bir kısır döngü de yaşanmayabilir. Pey- mann çok önemli bir sanatçı, ancak daha önce de bahsettığim gıbı böyle korkunç bir rekabetin yeraldığı Alman Tiyatrosu'nda Berliner Ensemb- le'ın sanat geleneği olan •politik tiyat- ro* yu günümüz çiz- gisınde üretebilecek mi? Böyle bir öncü- lüğü yetmiş yaşın- da gerçekleştirebi- lecekmi.merakko- nusu. Ayrıca, Mül- ler'e yakınlığıylabi- lınen oyuncu Martin Wuttke"nin kısa bir süre yaptığı Sanat Yönetmenliğı'nin Berliner Ensemble sanatçı lan tarafın- dan desteklenmesi- ne rağmen. yukar- dan gelen baskılar- dan dolayı ani biris- tifa ile sonuçlanma- sı tiyatroda karma- şaya sebep olmuştu. îlginç bir durum da, Peymann'ın Berli- ner Ensemble'a Vi- yana'dan kendi eki- biyle geliyor olma- sı. Bu arada Ocak 2000e kadar tadi- latta ve tıpkı yeni oluşan Berlin gibi yeniden düzenlen- mekte. Volkstheater'da şimdilik bir değişim yok. Genel Sanat Yönetmeni Frank Carstorf işinm ba- şında. Bu yüzden Volkstheatre'da bu ay çeşitli açılışlar ya- pılıyor. Bunlardan biri Carstorf'un yö- netiminde dramatur- jısini Matthias Pe- es'in yaptığı Dostoyevski'nin *Ecinniter''inden ay- nı isimle sahneye uyarlanan dörtbuçuk saatlik biroyıın. Castorf uzun süren oyunlanylaûnlü. Yi- ne bu yıl sahnelediği J.P.Saıtre'm "KirfiEHer"i de dört saate yaklaşan bir eser olmuş. Ancak Carstorf, sahnede görsel olarak çok güçlü bir dünya yaratıyor. Çarpıcı bir Dostoyevski yoru- mu izlıyorsunuz. Sahnelemede, orjinal metinden zamansal ve mekânsal olarak birazuzaklaşılmış. Hikâve, 1%0'lann Almanya'sında bir evin için- de. bahçesinde ve havuzunda geçiyor. Oyunda çe- şıtlı oyunculuk ve reji teknikleri bir arada kulla- nılmış. Dramaturjik bütünlük ise, şablon sayıla- bilecek dramaturjik şemalann birbileşkesi ola- rak kurgulanmış. Başta misafir oyuncu Martin VVuttke oltnak üzere, 15 kişilik oyuncu kadrosu sahnede çok iyi bir 'ekipoyunu' kuruyorlar. Oyun- culannhepsi, daha sonrayönetmen Thomas Bisc- hoff'un Hans HennyJahnn'ın "ÇalmmışTann** diye çev irebileceğim oyununda da daha abartı- lısmı gördüğüm "biçimd" birbeden dilinin altı- nın çizildiği bir oyunculuk tarzı kullanıyorlar. Hatta T1P Dergisi'nde Bischof'la yapılan söyle- şide, oyunculan bu kadar biçünsel bir estetik ide- aline itmesinin çok faşizan bir yaklaşım olup ol- madığı tartışılmış. Eski Doğu Almanyalı genç yö- netmen Bischoff, tabi ki bu değerlendirmeye kar- şı çıkıyoT ve oyunun 1920'lerde yazıldığından ve yazann Nietsc- he'den nasıl etkilen- miş olduğundan bahsediyor. Ancak oldukça uzun ve arasız olan bu oyu- nu yalnızca ışık re- jisi izlemeye değer kılıyor. Metin ol- dukça felsefik ve ağır. Hareketsiz ve sürekli stilizasyon çabasındaki, biraz zorlama bulduğum oyunculuk oyunun izlenmesini zorlaş- trrsa da etkileyici. Şans eseri oyunda Theater Heute'nin bir eleştirmeninin yanındaotunnuşol- duğumdan, onun sürekli homurdan- masından oyunu pek sevmediğini an- lıyorum. Bence Bischoff tiyatro an- lamındazorbiryer- de durmayı tercih eden birisi Ortaya çıkan iş de temiz ve etkileyici. Berlin'in birçok alternatif,yada da- ha doğrusu, önce- leri gerçek anlamda alternatif olan sa- nat mekânlan var. Bu mekânlann ço- ğu bir zamanlar boş olan evlere, fabri- kalara evsizlerin iş- sizlerin girip istila etmesi sonucunda sanatçılann eline düşen yerler. Bun- lardan bir tanesi; Werkbühne Berlin. Terk edil- miş bir fabrika olan ve daha sonra birçok sanat- çınınucuza elde edebildiği atölyelere dönüş,enbu mekân şimdilerde, son moda a afternatir*i oluş- turan lüks bir sanat merkezi durumunda. Bura- da genç yazar TankrecdDorst'un, başlığı aynı za- manda oyunun ilk cümlesi olan "•FernandoKrapp bana şöyle bir mcktup yazdı" oyununu izledim. Metin kurgusunun zekice olması dışında, sıradan bir gösteriydi. Buna benzer başka bir mekân olan Doğu Berlin'in eski Posta Müdürlüğü ise, günü- müzün "underground" performans merkezi dis- kosu; "Maria'nın Yeri" olmuş. Mekânm tasan- mı ve yapılan canh müzik oldukça özgün. ancak orada izlediğim performanslar bir o kadar da sı- radandı. rank Carstorf'un Volkstheater'da sahnelediği, Dostoyevski'nin çarptcı 'Ecinniler' yorumunda başta misafir oyuncu Martin Wuttke oimak üzere 15 kişilik oyuncu kadrosu sahnede çok iyi bir 'ekip oyunu' kuruyor. lerindeki rekabetin sınır tanımazlığının somut gös- tergesi olabilir. Avignon ve Edinburg Festivalle- ri'ndeki çıkışından sonra tiyatro eleştirmenlennin Ostermeier hakkmdaki ortak kararlan kısa ve net: l *29yaşındabirdahi". CDU'lu (Hristiyan Demok- rat) Kültür Konseyı Başkanı Peter Radunski'nın yaptığı en ufak hareket hemen tüm kültür- sanat. ti- yatro vb. gibi dergilerde yerden yere vurulurken, And- rea Breth yenne Thomas Ostermeier'ı Schaubüh- ne'ye yerleştirmesi hakkında tek olumsuz söz çık- mıyor. Öte yandan Radunski, Doğu Almanya kültürü ile yetişen genç yönetmenlerin kalesi olan Volkst- heater'in bütçesinin üçte ikisini kesen Heiner Mül- ler' in ölümünden sonrabüyük bir karmaşa yaşayan Berliner Ensemble'a Viyana'dan Claus Peymann'ı getiren kişi olduğu için sanat çevrelerinde bir an- lamda sevilmiyor. '29vaşında bir dahi":YönetmenThomasOstermeier. EN BÜYÜK SORUN, SANATSAL BİR ÇİZGİNİN EKSÎKLİĞt Kreuzberg'de Türk tiyatrolarmınFestiyali Belki de, Berlin kültürüne önemli bir alternatif oluşturan ancak pek öyle görülmesi ve bu neden- le de gelişmesi gelıştirilmesi "düşûnûlmeyen" bir kültür ise Kreuzberg'de varltğını sürdürüyor. Ekim ayı boyunca, Berlin'in önde gelen tiyatrolan an- lattığım trafıği yaşarken, Kreuzberg'de iki Türk top- luluğu olan Tiyatrom ve Diyalog'un beraber dü- zenledikleri "Theaterfest 99" (Tiyatro Festivali 99) gerçekleşmekteydi. Bu yıl Tiyatrom'un kuru- luşunun 15. yılı. Bu nedenle, Diyalog'un düzen- lediği Tiyatro Festivali'nin dördüncüsünü bu yıl iki TürkTiyatrosu beraber gerçekleştirmek istemiş. Or- taya çıkan program oldukça yoğun. 30 Eylül'de Türkiye'den birçok tiyatrocunun katıldığı büyük bir açılış yapan festival organizasyonu, 24 Ekim'e kadar devam eden bir maratonu da başlatmış. Progra- mında; Genco ErkaL Erol Günaydm, Yeni Tfirkü. Muammer Ketencio^u, Diyar- bakır Devlet Tiyat- rosu, Uğur Yücel, FeyzaZe>t»ekve Me- tin Belgin gibi ısim- lere rastladığımız fes- tivalin bence en il- gjnç yanı, seyircisinin Almanya'da yaşayan farklı kökenli insan- lar olmasıydı. Genel olarak bir Türk Fes- tivali gibi görünse de. Berlın'de yaşayan bu Türk Tiyatrolan'nın ve festivale Alman- ya'dan konuk diğer ekiplerin oluşturduğu çizginin; onlann de- yimiyle "multi-kul- ti" yani "çokkültür- lü" bir yapısı var. Al- manya'da yaşayan Rus'lann oluşturdu- ğu, Paramon Tiyat- rosu; Alman Italyan- lar için gelen Panta- kin Grubu, ya da Al- man Yunan ve Türk- ler'den oluşan Wup- per Tiyatrosu gibi ti- yatrolann oyxuüann- dakullanılan dil de is- ter istemez bir çeşitlilik sunmakta. Bu festival bir anlamdaKreuzberg'inrenkli simalanm, farklı dil- lerini ve kültürlerini bir araya getirmekte. Bu yüz- den oldukça başanlı. Zaten, Berlin'deki Türk Ti- yatrolan'nın öncelikle yapmalan gereken; kendi- lerine ait, özgün bir tiyatro dili oluşturmak. Oyunlan izledikçe, en büyük probtemin bir ti- yatro politikası oluşturacak sanatsal bir çızgının ek- sikliği olduğunu düşündüm. Bunun için de atılma- sı gereken adım kendi tiyatro yazarlannı yetiştir- mek. Genel olarak bakıldığında, Berlin'deki Türk Tiyatrolan'nda oyunculuk, tiyatronun diğer alan- lan göre daha gelişmiş. Örneğin; Tiyatrom'un sah- nelediği Aziz Nesin'in u Hadi Öldürsene Cani- konTda masklarla başanlı deneysel bir çalışma ya- pılmış, ancak oyun dilindeki zenginlik masklara verilen anlatım önceliği nedeniyle zayıflatılmış. Ne- sin'in dili kaybolmuş. Öte yandan, geleneksel köy seyirlik tarzında sahnelenen Birikirn Halk Sahne- si'nin "Sflvanlı Kadınlar"ın da böyle bir sorunla karşılaşılmıyor. Bu belki de şu anlama geliyor, ti- yatronun herhangi bir alanmda yeniyi aramaya başlamak, her alanmda yenıyı düşünmeyi gerek- uriyor, yani oyunculukta kullarulan malzerneninme- tinle olanılişkisininde iyi düşünülmesi gerekmek- te. Festivalde dikkatimi çeken bir başka nokta; ana sponsorluğunu Berlin Senatosu, Kreuzberg Bele- diyesi, Berlin ltalyan Kültür ve Ballhaus'un yaptığı Tiyatro Festi- vali için 20'ye yakın Türk Firması'ndanda destek gelmesi oldu. Desteğin kapsamını bilmiyorum. ancak festivale ilk kez bu yıl destek veren Kreuz- berg'deki Türk serma- yesinin kültüre ilgisi gelecek için umut ve- riyor. Tiyatroya, ya da Tiyatro Festivali'ne böyle bir destek de- mek; kendi kültürleri- ni oluşturmak isteme- leri anlamına geliyor. Bence bu gerçek göz ardı edilmemeli. Al- manya'daki Türklerin kendilerine aitkültür- lerinin oluşumu des- teklenmeli. Bu neden- le tiyatroya çok iş düş- mekte, samnm. Festivalin organiza- törlerinden Mürtûz Yoku amaçlannrn ne olduğunu şöyle açık- lıyor: "Önceökkama- cımız; Türk tiyatro gnıplarımn kendile- rini tanıtmalanna ve kültür alışverişinde bulunmalanna yar- dımcı otanak.Biz Tür- ki\e'deyaşarken tiyat- royagitme olanağımız olmamıştL Çünkü ço- ğumuz Anadolu'dan geldiğimiz için isimle- rini duyduğumuz us- talanmızı izleme fir- saü bulamannşbk. Bu nedenle TürkHe'den sanatçı ve gruplar davet edi- yoruz. Burada çalışan tivarrocular içinbu çokönem- li. Çünkü burada yaşayan üçüncü nesil, artık Ak- manca da ovnasa, evinde > aşadığı kültürün tiyat- resunu tanıması laam. Berlin'deki Türklerin ikin- ci ve üçüncü neslinde tiyatroya karşı büyük bir il- gi var. Amacımız onlan hem seyirci olarak kazan- mak. hem de oyun yapmalarına önayak olmak. FestK'albirçokgrubu morAeetmekte." Yolcu'ya so- ruyorum, "Yülardır Berün'detij-atroyapmaktasın. Bu zaman icerisinde en çok ne değjşti?" Yolcu, ce- vaplıyor: "Eskiden oyunlanmıza bayan oyuncu bulamazdık. Şimdigmba katılmak iste>en daha çok bayanlaroluyor. Eskiden •'Tıyatrojagideceğinı'' di- yen Türk kızlannı aikleri döverdi, şimdi ise on- larla gurur duyuyorlar." estivaîin en ilginç yanı, seyircisinin Almanya'da yaşayan farklı kökenli insanlar olması. Bir Türk Festivali gibi görünse de, Berlin'deki Türk tiyatrolarmın ve konuk ekiplerin oluşturduğu •çokkültürlü' bir yapısv var. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKtYE Yalnızlığımız, Belki de... Yine, bir cumartesi gecesi yalnızlığındayım. Sanki, bir yazıyı bir kez daha yazıyor, bir am bir kez daha yaşıyorum. Anılar, anlar, hayaller, düşler, sözcükler, imgeler, dizeler, odamın içinde dolanıp duruyor. Bir yüz geliyor gözlerimin önüne. Yüzündeki gülüşe dokunmak olanaklı mı? Yalnızlık kötü bir rüya, bir karabasan, çoğu za- man... Bir cumartesi gecesi yalnızlığını yaşıyorum, bir kez daha; kim bilir, kaç kez... Bir sonbahar gecesi, sararan yapraklann kulak- lanmda kalan son hışırtısı... "Arkamı döndüğümde birsır olup yttiverdin; ka- pının önü aydınlıktı; uğursuz bir ışık yokluğunu saptıyordu; yokluğunun, bana inat altını çiziyor- du. Kapının önü şimdi yalnız ve sens/z. Bir şiir düşüyor dudaklanmdan kapının önüne: Kapının önü bir cumartesi gecesi yalnızlığı Kapının önünü bir lamba aydınlatıyor Kapının önünde yalntzca aya/c izlerin Kapının önündeki söytenmemiş bir çift söz Kapının önünde belki de son kalanlar, öpûşül- memiş dudak izteri. Artık yürümeliyim. Kendimi, yalnızlığımı karanlığın içine atmalıyım; kimse görmemeli. Yalnızlığımı, hüznümû karanlığımın içine sakla- malıyım. Yüreğime saplanmış dudakiannı, saç/annı s/7e- miyor, gecenin kıskançlığı." Kınlgan bir beklemenin dizeleri, anlar sonra be- yaz sayfaya düşüveriyor; yine, bir cumartesi ge- cesi yalnızlığında. Gözpınanndan düşen yaşlar gibi. **' Sanki yeryüzüne ağlayan hüzünlü bulutlar gibi, sözcükler beyaz sayfaya düşüyor. Bir kalem yazılmamış bir sayfaya, en büyük hü- nerini gösteriyor: Sözcükler neyi başarabHirlerse, onu başarmaya çalışıyor. Bir telefon çalıyor; yerimden fıriıyorum. • Bimde bir kitap, en cesurca yazılmış bir aşk'ı okuyorum. Bir telefon bir insanın yaşamını değiştirebilir. Bu zil sesi yasamımı değiştirebilir. Bir elimde bir kitap, dünyanın en cesurca yazıl- mış biraşk öyküsü, yaşanmışlığa veyazılmışa hay- ran kalarak, bir elim telefonun üzerinde: Şimdi her şey değişebilir. Karanlık, aydınlık olabilir, cumartesi yalnızlığı, birdenbire, sabahın erken saatinde gün ışırken açan bir nilüfer gibi; birdenbire... Cumartesi gecesi yalnızlıkları, aslında hep cu- <-martesi gecesiyaJrnzlıklandır. < •-- ,<,,„.,, Kolay kolay değişmez, değiştirilemez de; bir te- lefonun değiştırmesi de çok güçtür. Biz anlarımızı yaşayamıyoruz! Hazlarımızı! Güzellikler, biz onlara ulaşamadan parmaMan- mızın arasından kayıp gidiyor. Farkına çok geç vanyoruz çoğu zaman; iş işten geçiyor. İnsanın yaşamını hiç değiştirmeyecek bir tele- fon, kapanıyor, sanki açı/mam/şças/na... Artık dizeler başına buyruk: Bir defter sayfası ma- vi bir hüzünle doluyor. Ey okur, biliyor musun, ben bütün aşklanmı cu- martesi gecesi yalnızhklanma gizledim. . . Kimse görmesin! "' Belki de bilincim ve yüreğim büyük bir yanılsa- manın bir çift öğesi. Yaşamda sık sık rastladığımız yanılsamalardan biri... Belki de yalnızlığımız, mutluluğumuzdur bizim. Belki de ancak, yalnızlığımızla, özellikle de cu- martesi gecesi yalnızlıklanmızla mutluluğa ulaşa- biliriz... -:-x Kim biliri Belki de, bir yazıyı bir kez daha yazıyor, bir anı bir kez daha yaşıyorum... Kültür Girisimi'nden kınama 'Tiyatroya saldırı önlenmelidir' Kültür Servisi - Kültür Girişimi, HaMun Taner' in 'Güzlerimi Kapanm Vazifemi Yapanm" adlı oyununun Kozan'da Kaymakam Osman Ebiloğju tarafından yasaklanmasmı bir bildiri ile kınadı: "Kültür Girişimi, Atatürk'ün bir kültür devrimi olarak tanımladığı Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan 76 yıl sonra Türk edebiyatmın ve Türk tiyatrosunun nitelikli ve sa\gın >azan Haldun Taner'in Gözlerimi Kapanm Vazifemi Yapanm oyununun Kozan'da Kaymakam Osman Ebiloğlu tarafından yasaklanmasını büyük bir üzüntü ve kaygıyla karşılamışOr. Yeni bir binyüa girerken, Birleşmiş MUIeder 2000 yıhnı Banş Kültürü Yılı ilan etmişken, tiyatroya yaklaşımın uygariık olçüüerinden biri savıldtğıdünyada tiyatronun bir egMm . kurumu olarak Türki\«'nin her Bçesine ulaşabilmesi için ömrünü vıermiş Muhsin Erruğrul gibi bir tiyatro adammın yaşamış bulunduğu bir ülkede, ortaçagdan kalma 'cadı kazanlan' kaynaönava kalkanSayuı Kaymakam'ın bu girişiminin bir an önce önlenmesini görevUlerden ' " ' bekliyoruz. Tiyatro ve bütün sanatlar en özgür ortamlarda gelişir. Sanatçılar. insan ''- düşüneesine, insan '• v'aratKihğuıa karşı - engellerin konulmadığt, yasaklann. basküann uygulanmadığı yörelerde yeteneklertai ortaya koyabilirler. Hiçbir kurum ya da ki^ kendisini sanatm üstünde göremez, sanat denetleyemez. Kültür Girişimi, bu düşüncenin artık ülkemizde de yerleşmesi için tûm shil toplum örgüderini sanata karşı saldırüan duyarhhkla izlemeye çağmyor."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear