Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
S KASJM 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
1960'lardan, tatminsiz bir ev kadınının yaz kaçamağı ve sonuçlan üstüne samimi bir film
'Savaşma, seviş!' döneminden*.•
SUNGU ÇAPAN
1 969 yazı. ABD'de cinsel de\ -
rim, olanca hızıyla sürüyor sal-
kım saçak. Çiçek çocuklan ha-
reketi, bütün masumiyeti, naifli-
ği ve renkJiliğiyle California'dan
dünyaya yayıhyor dalga dalga. Vi-
etnam Savaşı'na gitmek isteme-
yen gençler 'Savaşma,seviş!' slo-
gaıuyla miltarizme karşı çıkıyor,
dünyayı değiştirmeye sıvanıyor-
lar.
Yirminci yüzyılın ikınci yan-
sını yönlendirecek popüler bir
olay ('Banş, Aşk ve Müzik Fes-
tivan" adıyla 3 günlûk-gecelik.
unutulmaz Woodstock şenligi)
gerçekleştiriliyor. Veenönemli-
si, uzaya çıkmış insanoğlu Ay'a
ayak basmak üzere! Bu hafta bir
arkadaşın uyansıyla gidip seyret-
tiğimiz '•Bluzcu Adam" ya da
"Ayda Bir GezT, 17 yaşında ha-
mile kalıp genç yaşta evlenerek
çoluk çocuk sahibi olmuş, görü-
nürde kocasıyla, ailesiyle mutlu
ama gençliğinde yapamadıklan
için, ıçin için pişmanlık duyan,
hayalkınklıkJannı sürekli içine
atarak yipratıcı aile-ev memuri-
yetine talim eden, yaşadığı
1960'lı yıllann büyûk dönüşüm-
lerini, değişimlerini kaçırmak-
tan tedirgin. sıkkın. 30'lu yaşla-
nndaki güzel ev kadını Pearl'ûn
(Diane Lane) sonu iyi biten öy-
kûsûnü anlatıyor. İyi bir evkadı-
nı olabilme ve çocuklannı iyi ye-
tiştirme derdinde, Peairl. yıpratı-
cı evişlerine gömülmüş bütünüy-
le.
Yeni aşklar insanı tazeler!
Dürüst iyi niyetli ancak biraz
geniş tabiatlı, iri kıyım kocası
Marty (Liev Schreiber), ise ço-
cukken okuyup parlak bir bilim
adamı olmak ısterken kocasınca
terkedilmiş annesine bakmak zo-
runda kalışından ötürü eğitimi-
ni sürdüremeyip ancak eline ça-
A Walk On The
Moon - The Blouse
Man/Yönetmen:
Tony Goldvvyn /
Senaryo: Pamela
Gray / Kamera:
Anthony B.
Richmond / Müzik:
Mason Daring /
Oyuncular: Diane
Lane, Liev Schreiber,
Viggo Mortensen,
Anna Poquin, Tuvah
Feldshuh, Bobby
Boriello, Victoria
Barkoff, Star Jasper,
Joseph Perrino / ABD
1999(FilmPop)
Hoüyvvood'un yeni kuşak yakışıklılanndan Viggo Mortensen baştan çıkardığı, iki çocuklu, ev kadını Diana Lane'i aşk- banş- müzik şenliği \Voodstock'a götürüyor.
buk, sıkı bir televizyon tamirci-
si olabilmiş. Para kazanmak uğ-
runa, sık sık iş gezisine çıkarak
kansıru. ailesini ihmal ediyor is-
temeksizin. Sezgileri güçlü, gör-
mûş geçirmiş ve fala düşkün kay-
nanası (Tovah Feldshuh), yeni
yetme döneminin çalkantılannı
yaşayan, karşı cinse uyanmış,
hassas. hırçın, aksi ve isyankâr
kızı Alison (Anna Paquin) ve
çok bilmiş küçük oğlu Danny'yle
birlikte, kocasını işe yollayıp her
yaz mevsiminde yaptıklan gibi
tatile çıkan Peari, yöredeki kadın-
lara arabasıyla gelip giysi, ıç ça-
maşan, vs. satan, yakışıkh gez-
gin satıcı Walker'a (Viggo Mor-
tensen) gönlünü kaptınyor. Wo-
odstock festivaline aşığı Wal-
ken'ın kollannda katılan PearFü
gören kızı Alison allak bullak
olurken ailede büyük bir çatlak
meydana geliyor.
Tutsağı olduğu tutkulann ko-
casını çok incittigini neden son-
ra farkeden. yeni aşkıyla tazele-
nen Pearl, eski hayatıyla yeni ha-
yatı arasında bir tercih yapmak
durumundadır. Yaşadığı tekdûze
aile hayatının sıkıcılığı mı. yok-
sa NValker'm önerisiyle onunla
birlikte sorumsuzca ve özgürce
yollara düşmek mi? Istenmeyen
çocuk olduğu kanısına kapılmış
Alison'un'Gençolanbenim,sen
değilsin anne!' demek zorunda
kaldığı Pearl, sonunda ihanetiy-
le çok kırdığı, bir de mikroskop
armağan ettiği, bağışlayıcı ko-
casına dönüyor. Bundan böyle
abuk sabuk espri yapmaktansa
kansını gerektiğince dinlemesi-
ni öğrenen Marty. kansındaki
degişıme ayak uydurmak için
Bob Dylan'ı dinleyip anlamaya
çalışıyor gizli gizli. Ve finalde
naftalinli bir Dean Martin şarkı-
sıyla dans eden kaıı- kocanın
mutlu görûntüsüne zımba gibi
bir Jimi Hendrix'in sesiyle gita-
nn girmesiyle değişim ve uzlaş-
manın vurgulandığı. 1960'lann
nostaljik atmosferinde geçen bu
aşka. evliliğe, ihanete ilişkin
dram. makul bir sona bağlanı-
yor. beklendiği gibi.
Baştaki tanıtma yazılannda "A
VVialkon the Moon" olarak adlan-
dınlan ama dağıtımcı fırma ta-
rafmdan "The Blouse Man" adı
yakıştınlan, bizim de anlamsız,
itici ve sözümona ticari "Iç Ça-
maşan" adıyla seyrettigimiz fîl-
mi, çok önemli, anlamlı ve ba-
şanlı bulmasak da ilgiyle izledik
baştan sonra. Geçen hafta gördü-
ğümüz Kubrick ustanın "Eyes
Wide Shut- Gözleri Tamamen
Kapau" sı gibi, daha küçük ve
duygusal boyutlarda bir evlilik,
ihanet, sadakat dramı çeşitleme-
si niteliğindeki "A VValk on the
Moon" ya da "The Blouse Man",
yeni biryönetmenin imzasını ta-
şıyor.
30 yıl öncesinin nostaljisi
Ünlü MGM'nin ortaklanndan,
Hollywood'un efsanevı yapım-
cılanndan Samule Goldwyn'in
torunu, "Hayalet", "Pelikan Dos-
yasT,
M
Nixon", "Kiss the Girls",
vb. gibi filmlerde rol almış Tony
Goldwyn, duygusal fılm klişele-
rinden yararlanıp Armstrong'un
Ay'daki tarihi yürüyüşünden Wo-
odstock'a, Vıetnam'dan çiçek ço-
cuklanna ve ana-kız ilişkilerine
kadar değınilen tüm ögeleri. akı-
cı bir tempoyla birleştirerek ilk
yönetmenlik denemesinden yü-
zünün akıyla çıkmış. Yeni bir ka-
dın senaristin, Pamela Gray'ın
da ilk senaryosundan çekilen
fılm, ahşılmış yaz tatiline çıkmış,
Yahudi kökenli, ortadirek bir
Amerikan ailesinin bireylerin-
deki duygusal çalkantılara daya-
nıyor, 30 yıl öncesinin nostaljik
dönemini fon alarak ve samimi
bir ton tutturarak.
Gözünü açtığı kocasından baş-
kasını tanımamış. geride bırak-
tığı gençliğini doyasıya yaşaya-
mamanın ezikliğini, ihtiraslı, sı-
radışı birgönül serüveniyle aşar
ve bilmediği yasak sulara açılır-
ken gerçeklerle de yüzyüze ka-
lan, toy kızı için de kaygılanan,
daralmış. tatminsiz anne Pearl
rolündeki, artık 35'lik Diane La-
ne, filmin sivnlen kadmlannm ba-
şını çekiyor. Asi kızı Alison'u, ye-
ni bir Juliette Lewis'i çağnştı-
nrcasına oynayan, artık 17'lik
olmuş, "Piyano"nun küçük yıl-
dızı, Yeni Zelandalı Anna Paqu-
in ve feleğin çemberinden geç-
miş, anlayışlı. sevecen kayınval-
deyi canlandıran Tovah Felds-
huh da filmin öteki göz doldu-
ran kadmlan. Erkekleri oynayan
koca- Lievs Schreiber'le aşık-
Viggo Mortensen'in de kadmla-
ra ayak uydurduğu filmde, mut-
lu, esrik, uçuş halindeki genç ka-
labalıklann yayıldığı o unutul-
maz Woodstock atmosferini yan-
kılayan sahne ya da ilk âdetini
gören kızlara, ani birtokat patla-
tıp 'MazdTo' denilen Yahudi ge-
leneği bölümü gibi ilginç sahne-
ler ağır basıyor. Çok bildik bir
konunun, ahşılmış bir tarzda ama
içtenlikle ele alınıp işlendiği, hi-
kâyesi, anlatımı, oyunculuğu ve
Jefferson Airplane'den Joni Mitc-
hell'e, Bob Dylantian Grace Slick
ve Richie Havens'e kadar uzatı-
lacak, dönemin ünlü sesleri-şar-
kılanyla bezenmiş müzığiyle,
özellikle o dönemi yaşamış seyir-
ciye nostaljik ve çekici gelebilir
sonuçta "A VValk on the Moon."
YENİ BASLAYANLAR
Amerlcan Ple - Amerikan Pastası
Cinselliği keşfetme çabasmdaki bir grup gencin gülünçlü
öyküsünü anlatan, Amerika'da beklenmedik bir gişe
hasılatı getiren ve bugün gösterime giren 'American Pie-
Amerikan Pastası'. uçuk kaçık cinsinden. delıdolu, yeni
bir gençlik filmi. Başrollerini Jason Biggs, Shannon
Eliâbeth, Arvson Hanigan, Chris Klein, Tara RekL,
Natasha Lyonne, Thomas Ian Nicholas gibi genç
oyunculann paylaştığı Amencan Pie"ın yönetmenliğini ve
yapımcılığını da Chris ve Paul VVeitz kardeşler üstlenmiş.
Coen'lerden, Wachowski'lerden sonra günümüz Amerikan
sinemasındaki kardeş yönetmenler zincirinin son halkası
olan Chris ve Paul Weitz kardeşler, bildik gençlik filmı
klişelerinden yararlanarak arsız, uçan ve sürükleyıci bir
tempo tutturmuşlar Amerikan Pastası'nda. Genelde
başansızlıkla sonuçlanan ilk aşk deneyımleri ve cinsel
arayış serüvenleri üstüne kurulmuş gençlik güldürüsü,
sinemaseverlere hoş dakikalar vaat ediyor.
The Hauntlng - Perlll EV
Seyirciye baştan sona aksiyon-heyecan patlaması yaşatan
Speed ve Tvvister gibi yakın dönemin gişe şampiyonu
fllmleriyle ünlenen, Hollanda kökenli eski kameraman,
yeni yönetmen Jan de Bont'tan yeni bir doğaüstü gerilim
filmi: 'The Haunting-PeriM Ev' Liam Neeson,Catherine
Zeta-Jones, Bnıce Dern, LJli Taylor ve Owen WTlson gibi
sağlam bir oyuncu kadrosuna sahip Perili Ev'de, 130
yıllık eski, metruk bir malikânede meydana gelen bir dizi
korkutucu ve ürkütücü olay hikâye ediliyor. Dr. David
Marrow (Liam Neeson), uyku düzensizlikleri konusunda
araştırma yapmak üzere, ikisi kadın biri erkek olan üç
kişilik ekibiyle malikâneye gelir ve çok geçmeden
geçmişin hayaletleri, ürkütücü ziyaretleriyle kendilerini
göstermeye başlarlar... Shirie> Jackson'ın The Hauntıng
of Hill House adh gerilim romanından sinemaya
uyarlanan Perili Ev, öteden beri korku sinemasmın en
gözde konulanndan hayaletleri, perileri bir kez daha
karşımıza getiriyor. Yönetmen Jan de Bont'un
"olabildiğince karakter ağuiıkb bir korku fîhni
r
olmasına
özen gösterdiği ve özel efektleriyle de farklı kıldığı Perili
Ev'de, gerçek olan, olmayan ve olabilecekler aynı anda
gösteriliyor ve kafası kanşan, neye inanacağını bilemeyen
seyirci, gördüklerinin gerçek mi, halüsinasyon mu
olduğunu anlayamıyor.
yiddetin
geçerli
olduğu
toplumumuzda
öncelikle ele
aldığı
konusuyla
dikkati.çeken,
sinemasal
bakımdan
başanlı
olamamakla
birlikte yine de
görûlmeyi hak
eden, irkiltici
ve yûrekli bir
film iki
haftadır
gösterimde.
Bir insanhkayıbı:Işkence
L. Neeson, L. Taylor, C. Zeta- Jones 'Perili Ev'de.
Son Antalya Altın Portakal Film Yanşroa-
sı'nda seyrettigimiz İsmail Gâneş'in 'Gfilün
Bktiği Ver'i. 12 Eylül döneminde içeri alınçgün-
ler-gecelerce agır işkeneeden geçirilmiş, er-
kekliği örselenmiş. sadece bedeni değil ruhu da
ağırbtçimde hasargörmüş, sonuçta hayatı kay-
mış ve suçsuzluğu anlaşılınca da hadi, kusura
bakma dejip omzusıvazlanarak salıverilmiş bir
gencm (TolgaTîbet). dokunakîı ve dokunduran
öyküsünü görüntülüyûr.
Şimdiye kadar solcu dünya görüşünden ba-
kılarak yapılmış 12 Eylül filmleri arasına so-
kabilecegimir bu filmin, hatta işkenceye koy-
duğu tavırla bir adım daha öne çıktığı bile iîe-
ri sürülebilir rahatlıkla.
Bütün bu karabasan patlak vermezden önce,
arkadabıraktığı. elinde gülleonu istasyonda bek-
leyen guzei ya\-uklusunun (Yağmur Kaşifoğhı)
görüntüsünü hiç akîmdan çıkarmaksızın, tren-
lekasabasının yolunudefalarca tutmasına kar-
şın, zedeienmiş erkekliğinin utancı ve sonun-
da çözülüp konuşmasının onur kınalığıyia bir
türlü evine,yakınlannadönüpsevdalısırun kar-
şısma çîkamayan, göcmese de tam anlamıyla
çökmüş gencin hazin öyküsünü geriye dönüş-
ierie anlatan 'Gütün Bittiği \'er\ bu yılki An-
talya'nın sürpnzlerindenbiriydi. Şimdi, işken-
ceyi ve sonrasını oldukça gerçekçi bir tarzda
aktaran bu irkiltici. rahatsız edici filmin so-
nunda, zar zor da olsa gösterime girmesi, in-
san haklaru demokrasi, vb. konularda, zaten
notu düşük ülkemizin. yıllardır önünde dikil-
diği AB kapısını yentden tıklattıği bir döneme
denk geimesi bakunından ilginç bulunabilir,
önemli sayılabilir.
tşkenceci baştnın (TVİİBntarSevinç). bulup ge-
tirdiği vm'uklusuna, hem de gözünün önünde
tecavüz edecegi tehdidîyle sonunda çözülmüş
Yönetmen: İsmail Güneş /
Senaryo: Ömer Lütfi Mete /
Kamera: Mehmet Gün /
Oyuncuiar: Cüneyt Arkın,
Tolga Tîbet, Yağmur
Kaşrfoğlu, Bülent Bilgiç,
Mümtaz Sevinç, Deniz Oral,
Haldun Boysan, Bora Sivri,
Mehmet Emin Eren, Turgut
Eki^ Ayşen Tekln /1999
Mavi Film Yapım.
gencin trendeki sayıklamalanna kulak kabar-
tan ve benzeri bir olayda yitirdiği oğluna bea-
zettiği gence yardım etmek isteyen savcmm
(hiç bu kadar sevecen ve babacan bir rolde sey-
retmediğimiz Cünevt Arkın) da devreye gırdi-
ği ^Gölün Bittiği Yer', giderek dramaük yapı-
smın zayıflığı nedeniyle tıkanıp tekrarlara düş-
meye başlıyor.
Yönetmenin kariyeripdebir döneıreç
Gencin sürekli gördüğü karanlık düşler- ka-
rabasanlar tekdüzeleşip, klostrofobik tren bö-
lümleri gitgide ağırlaşırken, umut verici, uzun
bir plan sekansla başlayan film de, biteviye
Türk-Alman kıyaslaması yapan Alamancı'nın
dırdın, trende jandarma gözetimindeki, poşu-
iu. afilli tutuklunun (GaniŞa\l
ata) habire tuva-
lete gitmek istemesi, kniH uzatılmış işkence
sahneleri, vb. gibi, yinelendikçe etkisini yitiren
tekrarlar ve geri dönüşierle sürekli irtife kay-
bediyor.
i 982'deki ÎFSAK kısa fiîm yanşmasmda en
iyi kısa metraj seçtigimiz, 'KarânhkKrOönem-
di' adlı yapıtıyta adım beikdiSimiz ama 'Gûn
Doğmadan'(1986). 'AteşBöceg'(1988). 'Çiz-
me' (1991) ve 'Beşinci Boyut' (1993) gibi son-
raki fifanlerine uzak düştüğümüz, 1961 Sam-
sun doğumlu yönetmen tsmail Güneş, sol-sağ
aynmı yapmadan. işkence olgusuna kamerası-
nı çevirryor bu kez, insancıl bir yaklaşımla.
Bizde, Osmanlıdan günümüze kadar, yüz>
r
ıUar-
dır süregeîen şiddete eğilimli. dayatmacı ve da-
yakçi zihniyete, anne-baba köteginden başla-
yıp evden okula ve aileye kadar uzanarak şid-
deti geçerli sayan o kemikleşmiş anlayışa do-
kundurupdeğinen diyaloglanyladikkati çeken
ve içerdiği filistin askjsı, falaka, elektnk ver-
me. sille tokat gîrişme, vb. gibi rahatsız edici,
sert, haşin işkence sahneleri nedeniyle '16yaş
alüseyfrciyesakmcah' kaydıyla gösterilen fılm.
öncelikle böylesi, hep gönnezden, duymazdan
gelinmiş bir konuya el aönasıyla alkışı hak edi-
yor, sinemasıyla çok tat vermese de.
Kimi sinemayazarlanncabelirtildiği gibi kuş-
kusuz tekrarlardan anndırılsa çok daha etkîle-
yici bir orta metraja dönüştüriilebilecek HJÖ-
Kin Bittiği Yer*de, başanlı biroyunculuktan söz
etmek de zor, fihne taze bir soluk getiren Yağ-
mur Kaşifoğlu-Tolga Tîbet çifti gibi yeni, du-
ruyüzlerin veyıllann CüneytArkm, Bülent Bil-
giç gibi derteyimli oyunculannın dışında. Yi-
ne de yönetmen ismail Güneş'in fihnografîsin-
de beîirgüı bir sıçramanın göstergesi bu *Gü-
lün Bittiği Ver'.
KEDt GÖZÜ
VECDt SAYAR
En Büyük Hayaliniz?
"Aşk ve Kötülük Üstüne Bir Üçûncü Sayfa Habe-
n"nin kahramanı, Yeşilçam'da "figürasyona" çıkan
Isa'ya, bir oyuncu seçimi çalışması sırasında sorulur
soru:
"En büyük hayaliniz?"
Isa, "birgûn başroloynamayı" hayal etmektedir. Ne-
denine gelince, kesin bir açıklaması yoktur "Bilmem,
iyi olurdu". Aynı soru, başka oyuncu adaylanna da yö-
nettilir. Çoğunun herhangi bir hayali yoktur. Yaşadık-
lan hayat, oniara hayal kurma olanağını bile vermez.
Isa, biranlamdaayncalıklıdır. "YılmazGüneyg/ö;"bir
"star" olmak hayali, hayatın bütün zulmüne karşı ayak-
ta kalabilmesinin sırnnı oluşturur. Ama bir noktaya ka-
dar. Hertaraftan kuşatılıp, inandığı, doğru belledıgi tüm
değerlenn yerte birolduğunu gordüğünde, tüm diren-
cini yitirir. Hayattan beklentilerinı gerçekleştırmekadı-
na, fetegin sıllesini her gün yemeye devam eden bu
genç adamı "kullanan" kadın karakter de, hayalteri-
nin peşinden gitmekten başka bir şey yapmaz.
Zeki Demirkubuz, toplumumuzun yenik insanlan-
na adadığı filmografısinın en saglam yapıtını ortaya ko-
yuyor, "ÜçüncüSayfa"üa.Toplumsal sistemin değer-
lerinin gerçekte nasıl "yalan" olduğunu, bireye hiçbir
"sahici" hak bırakılmadığını, hayallerimizın nasıl kirle-
tildiğini anlatıyor. Şiddetin tek geçerli yöntem olduğu,
"insanlık"m beş paralık değerinin kalmadığı bu dün-
yada, yoksullara sunulan "hayal kurma" hakkının da
sınırlan vardır elbette.
Hizmetinize sunulan gösterişli "hayal â/em/", sine-
ma denilen "düş fabrikası" ile yetinmeniz yararlı olur.
Yoksa, size sınırlannızı anımsatıverirter.
•••
Staniey Kubrick'in "Eyes Wkte Shut'mm kahraman-
lan da benzer bir deneyim yaşıyor. Tekdüze yaşamla-
nndan kaçışı düşlerinde anyortar. Kimi zaman, gün-
düzleri, kjmi zaman geceleri görülen düşlerdır bunlar.
Kadın da, erkek de, "fantezı "lerle yaşamlanna anlam
katmaya çalışırlar. Ama bu fantezileri fazlaca kurcala-
dıklannda kendilerini büyük bir belanın içinde buluve-
nrler. Kendilerinesunulan "düş fabnkası"n\n çerçeve-
sini aştıklarında, o hiç yıkılmayacakmışçasına sapa-
sağlam duran evrenleri çatırdamaya başlar. Çözüm,
elbetteyaşananlan/duşlenenleri, hiçyaşanmarnış/düş-
lenmemiş saymak, tehlikelerden uzak, konforiu bur-
juva yaşamlanna sığınmaktır.
Demirkubuz'la Kubrick'in anlattığı dünyalargörünür-
de çok farklı. Oysa kayrtsız şartsız tutsak olduklan -
başka seçenekleri olduğunu göremeyen, yani baş-
kakjırmaya yeltenecek gücü olmayan kahramanlan
elealıyor iki yönetmen de, bu açtdan tutsaklıklan" mut-
lak- düzen karşısındaki konumlan aynı derecede edil-
gen. Kubrick, hayata ilişkin maddi sorunlannı çözüm-
lemiş küçük burjuvalann dünyasını anlatıyor. Demir-
kubuz ise, en temel ihtiyaçlannı karşılama olanağın-
dan yoksun lumpenlenn dünyasını. Ama maddi koşul-
lan nedenli farklı olursa olsun, hepsınde ortakolan bir
"tutsaklık" daha var. Insanın "hayallerlne, "düşlerlm
tutsaklığı. ister hayallennızı görmezden gelin, kapayın
gözlerinizi; ister hayallerinizi gerçek yapmaya karar
venn, faltaşı gibi açın gözlerinizi, tutsaklığınız mutlak-
tır. Kaçış yoktur.
Isa'nın yaşadığı sistem, ona nasıl düşlerinı gercek-
leştırme olanağı vermiyorsa, Kubrick'in "başkaldın'y
birgeceliğine oteun gerçekleştirmeye kalkışan, yani düş-
terinin peşinden giden kahramanlanna da "kurtuluş"
otanağı yoktur. Hayallerimizalabildiğine "kirietitmiş'\\r
çünkü. Kahramanlanmızın tek seçenekleri, gece ku-
lübündeki piyanistin yaptığı gibi. gözlerini bağlayıp
"oyun"a devam etmektir. (Kuşkusuz, Kubrick, "Güzel
eşlerinize geri dönün, saçmalamayı bırakın" demek
istemiyor).
Kubrick, her zamanki görkemli "barok" anlatımı ile
burjuva dünyasının "değer"\enn\ pertavsız artına alı-
yor. Hollywood denen "rüya fabrikası"n\r\ sunduğu
"rüyaiara kanıp kendi rüyalannı yaşamaya soyunan
küçük burjuvalarla dalgasını geçiyor. Tıpkı, Demirku-
buz gibi "rüya fabrikası"n\n sahte mutluluk reçetele-
rine saldınrken, öte yandan cinselliğin, "rüya"lardan,
"fenfea"lerden soyutlanmasının mümkün olmadığını
göstenyor.
Evet, Kubrick'in dediği gibi, "Hiçbirdüşyalntzca düş
değildir". "Gerçek"\e "hayal"arasında ince birsırper-
desi vardır ve bu perdeyi aralamaya çalışmak pek te-
kin değildir (Söyteyin bakalım, erkeğin yaşadığı bir ge-
celik macera ile kadının gördüğü rüyadan hangisi da-
ha "gerçek" hangisi daha "rüya"dır?). İster, cinselliğe
ilişkin düşterinıziınkâredin, ister yaşamaya çalışınon-
lan, yaşamıntz düşterinizin peşinden sürüklenir. Tıpkı
Bunuel gibi, Kubrick de, cinselliğin tehlıkeli denlizle-
rinde gezdiriyor seyircisini ve her zamanki "ironi" gü-
cü ile karşıstna "çözümsüz" bir denklem çıkanyor.
Düşlerinızi gerçekleştirmek mi ıstersiniz, yoksa sakin
ve konforiu yaşamlannızı sürdürmek mi?
Filmin adının -her zaman olduğu gibi- yanlış Türk-
çeleştırildiğini söylemeye gerek var mı? Kubrick, bir
sözcük oyunu ile filminin çok anlamlı, çok yönlü oku-
maya olanak tanıyan yapısını ele veriyor. "Gözü Tama-
men Kapalı" değil elbette "Eyes Wide Shut'm anla-
mı. ErkekJe kadının (Adem ile Havva'dan bu yana) ya-
şadıklan bunca serüvene, aslında her zaman tutsak
olduğumuz bilinçaltımıza, kirletilmiş "rüyalanmız"a
rağmen gözlerimiz nasıl kapalı olabilir?
"Gözlerimiz faltaşı gibikapalı" sürdürmekle yüküm-
lüyüz bu yaşamı.
Vallaloid Rlm FestivaK'nden
'Güneşe YolcuJuk'a jüri özel ödülü
• Kültür Senisi - Yeşim Ustaoğlu'nun 'Güneşe
Yolculuk' adh filmi 44. Uluslararası Vallaloid Film
Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nün sahibi oldu. Jüri
ödülün gerekçesini, 'gerçefi kuvvetli bir sinema dıliyle
anlatabilme başansı' olarak açıklarken, Altın Başak
Ödülü, Damien O'Donnel'in 'Doğu Doğudur'; Gümüş
Başak Ödülü, Tim Roth'un 'Savaş Bölgesi'; En iyi
Görüntü Ödülü de Atom Egoyan'ın 'Felicia'nın
Yolculuğu' adlı filminin oldu. Önümüzdeki şubat ve
ocak aylannda Londra'dan sonra Belçika, Japonya,
Kanada'da gösterime girecek olan Güneş'e Yolculuk,
Avrupa Film Akademisi ödüllerine aday oldu.
"Goncourt edebiyat ödüKi
JeanlEchenoz'a verHdi
• Kültür Servisi - Fransız 'Goncourt" edebiyat ödülü
bu yıl Fransız yazar Jean Echenoz'a verildi. Ödül
jürisinden yapılan açıklamada, Fransa'nın en prestijli
edebiyat ödülü olarak değerlendirilen Goncourt'un bu
yıl. 'Je m'en vais - Alıp Başımı Gidıyorum' adlı yapıtı
nedeniyle Echenoz'a verildiği bildirildi.
BUGÜN
• İDSO, saat 20.30'da AKM'de şef Akxander
Krimetz'in yönetiminde ve Burçin Büke'nin
eşliginde Rahmaninov'un yapıtlanndan oluşan bir
konser sunacak. (251 56 00)
• CRR'de saat 20.00'de Önder Focan & Bruce
Barth Quartet'in vereceği 'VocaMsts" başlıklı konser
yer alıyor. (232 98 30)