25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 KASIM 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 TehlRe Körfez'deki büyük deprem sırasında TÜPRAŞ yangınını ezan okutarak söndüren kafanın televizyonunda olası istanbul depreminin önlemi alınıyor. "Dua etmemek Allah'ın bu felaketleri durdurma gücüne sahip olmadığına inanmak demektir. Duanın kabulü için dua edenterin çok sayıda olması lazımdır. İstanbul için milyonlarca insan dua ederse tehlike azalır." D E N İ Z S O M Etektronik posta: soı Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Kucağına aldığı bebek Clînton'ın bumunu sıkmış... "Kucakladığı büyükler ise asla canını sıkmıvor!" Sevda Clinton Ankara'ya gelmiş; Atatürk Bulvan trafiğe kapatılmış; sabah saatinde trafîk kilitlenmiş. İşine gidemeyen bir vatandaş yoldaki trafik polisine soruyor: - Nedir bu rezalet? Çalışan işine, hasta nastaneye nasıl gidecek? Vatandaşın çektiği eziyeti görüyorsunuz. Bir gün önce Kızılay'da Clinton'u protesto edenleri tartaklayarak toplamanız doğru muydu? Trafik polisin yanıtı: - Kızılay'da protestocuları biz toplamadık. Emperyalizm sevdalılan topladı! armara'da olası depremin Istanbul'a etki- si konusunda yerbilimciler arasında baş- gösteren görüş ayrılığına siyasiler müda- hale etti. Bilimin susması istendi. Başba- kan Bülent Ecevit, bilim adamlarına "Moral bozan açıklamalar yapmayın" dedi ve ekledi: "Elden ge- len tedbirleri alıyoruz. Onun ötesini artık Allah'ın takdirine bırakmak lazım." Bilimin susturulduğu yerde hiç kuşkunuz olmasın hurafelerin egemenliği başlayacaktır ve başladı bi- le... Ecevit'in siyasi çizgisindeki fay kırığı da böyle bir ortamın yaratılmasına uygundur! Ecevit, "elden gelen tedbirler"in alındığını söylü- yor ama alınmış bir tedbir olmadığını kendisi de bi- liyor... Uzmanlar da vatandaşa aynı yönde çağrı ya- pıyor, "Tedbirinizi alın" diyor... "Tedbir" dedikleri sanki bakkalda satılıyor: - Şurdan iki kilo "tedbir" versene! Istanbul'daki binalann çoğu kaçak. Ruhsatlı bina- Tedbir larda ise projenin ne kadar uygulandığı bilinmiyor. 15-20 yıl önce projesine uygun yapılan binaiarın, bu- gün aynen yapılsa değişen yapı kuralları nedeniyle ruhsat alamayacağı biliniyor. Istanbul'un zemini ay- rıntılarıyla tanınmıyor. Tam bir kaos... Başka bir kaos: Istanbul'un doğalgaz, su, atık su, elektrik altyapısı olası bir felakette kontrol altına alı- nabilir değil; yollar, alt-üst geçitler, viyadükler, ka- mu binaları müteahhitlerin vicdanına kalmış. Asıl kaos, Marmara'yı yeterincetanımıyoruz... Bilim adamlannın elinde Marmara'ya ilişkin yeter- li veri yok. Eldeki bölük pörçük verileri de bilim a- damları kendi aralarında paylaşmıyor. Herkes ken- dine göre bir senaryo üretiyor. Kimi "parçalı kırılma- lı az hasarlı", kimi "boydan boya kırılmalı büyük ha- sarlı" deprem bekliyor. Senaryolarını kendi araların- da tartışabilecekleri ortak bir bilim kurumu olmadı- ğı için de, ne hazindir ki bilim adamları televizyon ekranlarında tam bir "televole" rekabetıne alet olu- yori Bu arada "reyting"ler Marmara'da toplandığı için Ege'deki kıpırdanmalar, Doğu'daki sessizlik göz- den kaçıyor. Bir deprem ülkesi olan Türkiye'nin, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlayacak ve deprem konusunda bilimsel otoriteyi temsil edecek bir kurumu bulunmuyor. Böyle bir kurumun varlığı gündeme gelince MHP'li Başbakan Yardımcısı Dev- let Bahçeli, kendi kontrolündeki bir kurumu öngö- rüyor. öte yandan "tedbir" alındığını söyleyen Başba- kan, Marmara'nın deniz tabanına yerleştırilmesi ge- reken sismik aletleri almıyor. Siyasetin bilime bulaşması, mide bulandırıyor. Siyaset bilimi susturarak "tedbir" alıyor! Sivas'ta ilginç birgelişmeyaşan- dı ve şeriatçı çevrelere göz kırp- makla eleştirilen Milli Eğitim Mü- dürü Fevzi Yığitîürk görevinden istifa etti. Sivas'ı bir "şeriat kenti' haline getirmek isteyen ve Cum- huriyet Üniver- SİV3S t 3 sitesi 'ni hedef " • • • • • * ™ alan çevrelerin en büyük çabşma alanı Milli Eği- tim'in okullanydı... Bu istifa nasıl oldu? Sivas'taki gazeteci dostumuz Mehmet Bakır anlatıyon "Milli Eğitim Müdürü'nü istifa- ya Sivas Valisi Aydın Güçlü'nûn zorladığı ileri sürülüyor. Milli Eği- tim'den bilgi sızdınldığı gerekçe- siyle Vali'nin 'Sayın Müdür kendi başını yediğin gibi benim başımı da yiyeceksin. Ya git ortaya atılan iddialan temizle ya da istifanı ver' dediği öğrenildi." Kesinleşen bir trafik davasında yanıt aranan sorular Bor Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki dava, Yargıtay 2. Ceza Dairesi'nin 4124 sayılı kararı ile 8 Nisan 1994'te ona- narak kesinleşmiş. Kesinleşen karara göre, 25 Ağustos 1997'de Ankara'dan Mersin'e gider- ken E-190 karayolu üzerinde Beşte- peler mevkiinde karşı yönden gelen Al- manya plakalı bir Mercedes'le çarpı- şan ve otomobilin sürücüsü Mehmet Fahri Peker'in ölümü, otomobildeki Habib Yeşilkaya'nın yaralanması ile sonuçlanan kazada kamyon şoförü suçsuz bulunmuş. Ancak bu karar, kazada ölen Meh- met Fahri Peker'in Almanya'da yaşa- yan oğlu Halil Peker'in kafasındaki soruları yanıtsız bırakmış: "Kaza yerinde savcılık tarafından neden tespit yapılmadı? Jandarma, kaza ile ilgili ölçümleri yapmadan oto- mobili neden yoldan çekti? Hazırlık soruşturmasının savcılık tarafından sürdürülmesi yasal bir hüküm değil mi? Davada, sanık kamyon şoförü ka- zanın tek görgü tanığı olarak dinlenir- ken, kazadan yaralı olarak kurtulan yeğenim Habib Yeşilkaya neden din- lenmedi? Yeğenim Yeşilkaya'nın has- tanede jandarmaya verdiği ifade ne- den dikkate alınmadı?" Sorular sürüyor: "Kamyon şoförünün iddia ettiği gi- bi otomobil, şehirlerarası bir otobüsü hatalı solladığı için ve şerit değiştirdi- ği sırada kamyona çartıysa, çarpışma anında otobüsün de kazadan hasibi- ni alması gerekmez mi? Bu otobüs nerede, otobüsteki tanıklar nerede? Kamyon şoförünün hakimin sorusu üzerine 'Otobüs durmadı, yoluna de- vam etti' ifadesi doğru bir ifade olabi- lir mi? Kaza saatinde o yolu kullanan şehirlerarası otobüsleri bulmak zor mu? Kazayla ilgili olmayan bir J~< başka kamyon şoförünün ' B e n / i ^ önden gidiyordum, a r k a d a ş ı m ı n l ^ ^ kamyonu gelmeyincedönüpka- J L zayı gördüm' ifadesinin tutanak- lara geçmesinin anlamı nedir? Kaza- da yaralanan kamyon şoförü hastane- ye kaldırıldığında ziyaretine gelen cep telefonlu şahısların 'işi halledecekle- ri' yolundaki konuşmalan ne anlama gelir?" Halil Peker, sorularına yanıt ararken ortaya çarpıcı bir iddıa getıriyor: "Babam, Almanya'dan getirdiği Mer- cedes'i Türkiye'de kullanmak için güm- rüğünü ödemek üzere Antakya'dan Ankara'ya gidiyordu ve yanında 20 bin mark vardı. Kazadan sonra para otomobilden çıkmadı." Ve Halil Peker'in son sorusu: "Bütün bunlar Alamancı olduğumuz için mi başımıza geldi?" m Dini Islah Projesi' MERİÇ VELİDEDEOĞLU Yazının başlığını oluşturan projenin tam adı "1928 Dini Islah Proje ve Beyanname- si"dir. 13 Ekim 1999 tarihli ya- zımda bu beyannameden, Yar- gıtay Başkanı'nın bir TV ko- nuşmasında "dinde reform" yapılmalıdır görüşü dolayısıy- la söz etmiş ve bu konunun tartışmaya açılması gerektiği- ne değınmiştim. İki hafta sonra 1 kasım tarih- li gazetelerde sayın Cumhur- başkanı'nın bir "Din Projesi" üzerinde çalışmaya başladığı açıklandı. Cumhurbaşkanı pro- jesinin içeriği hakkında bir tek ipucu vermiş; "Dünyasal Ah- kâm" ile ilgili Kuran'da yer alan 230 hükümün, artık pozitif hu- kuk tarafından düzenlenmek- te olduğunu belirtmişti. Daha sonraları sayın Demirel yaptı- ğı türtü konuşmalarda bu nok- taya yer yer açıklık getirmeye başladı. Böylece 76 yıllık cum- huriyet tarihimizde dini konu edinen bir tasarının kamuoyu gündemine getirilmesine ikin- ci kez tanık olunacaktır. llkine yani "1928 Dini Islah Proje ve Beyannamesi'ne dö- necek olursak tasarı o yıllarda "topyekûn" yenılenme, çağ- daşlaşma atıhmına uyan bir düzenlemedir. Projenin açıklan- dığı 1928 Haziran ayına dek pek çok devrimci atılım gerçek- leştirilmiş; örneğin: Halifelik kaldınlmış (1924), Öğretim Bir- liği (1924) sağlanmış, Tekke ve Zaviyeler (1925) kapatılmış, Şapka Devrimi (1925) yapıl- mış, Türk Medeni Kanunu (1926) kabul edilmiş, Uluslara- rası Sayılar'a (1928) geçilmiş- ti. Işte bu yoğun çagdaşlaşma ortamında "din kurumu" da gözden geçirilerek ele alınmış- tır. Üniversitenin Ilahiyat Fakül- tesi'nce oluşturulan Dini Islah Projesi metninin, başta ama- cı belirten bir girişi, ardından uygulamayayönelik "dörtöne- ri" bölümü vardır: Girişite, dinin de toplumsal bir kurum olduğu belirtildikten sonra: "Diğer toplumsal ku- rumlar gibi, yaşamın gerekle- rine katlanmak, gelişimin yokı- nu kovalamakzorundadır" de- nilmekte ve "Türk demokra- sisinde din de gereksindiği gelişimi ve canlılığı göster- melidir" diyerek devam edil- mekte ve daha sonra da: "Din- sel yaşam da ahlaki ve iktisa- di yaşam gibi, ancak bilimsel düşünce/er ve bilimsel yön- temlerle düzeltilmelidir ki, di- ğersorunlarla uyumlu birbiçim- cfe özel ve kişisel verimini ve ge- lişimini gösterebilsin" biçimin- de yapılan bir saptama ve ar- dından da kurulun düşündü- ğü öneriler gelmekte ve bun- lar kısaca şöyle sıralanmakta- dır: a) Ibadet biçiminde: Iba- detin oturularak yapılması öne- rildikten sonra: "Ibadet yehe- rinde sıralar, elbiselikler yapıl- malı ve temiz ayakkabılaha gi- rilmesi desteklenmelidir. Bu, dinsel reformun ibadete ilişkin sağlık koşuludur." b) Ibadetin dilinde: "Ibade- tin dili Türkçe olmalıdır. Ayet- lehn, dualann, hutbelerin Türk- çe biçimleri kabul edilmeli ve kullanılmalıdır:(...)" c) Ibadetin görünüşünde: "Ibadetin son derece güzel, coşturucu bir biçimde yapıl- ması sağlanmalıdır. (...)Aynca ıbadet yerlerine müzik aletle- rinin girmesi de gereklidir. (Bu- ralarda) dinsei müzik niteliğin- de çağdaş ve enstrümantal müziğe kesinlikle gereksinim vardır." d) Ibadetin ideolojisinde: "Hutbelerin basılı biçimleri ye- terli değildir. (...) Hutbelerde önemli olan, doğrudan doğ- ruya dinsel olan değerler ve felsefi içeriktir. Bunu verebile- cek olan insanlar, güzel konuş- madayetkin din bilginlerir. (...) Bunlann dışında yapılacak iş, din edebiyatının ve din felse- fesinin kurulmasıdır. Önemli olanşey, Kuran'ın ve Islam di- ninin insani ve mutlak içyüzü- nü gösterir felsefi biraraştırma- ) Böylece yeni Türkiye, din alanında yalnız bir vicdan uya- nışının değil, bütün esir ve ge- ri olan Islam kavimlerinin hür- riyet ve gelişiminin de yol gös- tericisi olacaktır." imzalar: Köprülüzade Fuad, ismail Hakkı (Baltacıoğlu), izmirli İsmail Hakkı, Halil Ha- lit, Halil Nimetullah (Öztürk), Mehmet Ali Ayni, Şerafettin (Yaltkaya), Arapkirli Hüseyin Avni, Hilmi Ömer, Yusuf Zi- ya (Yörükan). 71 yıl önce Ilahiyat Fakülte- si'nce düşünülen ilk din refor- munun-içeriği kısaca böyle... Şimdi sıra 21. yüzyılda devle- tin tepesinden gelecek ikinci din reformunun açıklanmasın- da, merakla bekliyoruz!.. HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak'f turk.net ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Kasım Yaşam, kalbin iki vuruşu arasındaki zamandır. Kalbinizi koruyun. TÜRKKALPVAKFI - 19MayısCd.No:8Şişh/ISTANBUL. Tel: (0212) 212 07 07 (pbx)10Hat Faks:(0212)212 6835 KANİJB SAVUNMASI 16O1'D€ BUeÜN, TÜKKLSR, KAUIJU 'OS AVUSWIt.YA O8DU- SUUU 8OBBUMA UĞRATT1, BİR rfL ÖNC£ AVUSTMZYA- LILAH'tN ÖHBMU KALELE&NOEH OIAH KAAIİJE(MA- CAKİSTAN'IN GÛUEYİNDE) OSMAAJU KÜVVETl£IİİNlM £LİN£ &EÇMİÇTİ- OSMAMLl rÖHETİHAtNDEKı BuPiN'. IH (BuOı*) GÜveUUĞi IÇİH ÇOK ONBMÜ OLAN 8U KALENIM KOMUTAAIUGIHDA rmvAKi msAN PAŞA BULUmjYOKPU. BA-mKJ-IK BİR ARAZİHIN UZSeıH- DEKi tCAUİJE KALESİ, Ç.EVKESİM SARAtJ VE 6BKİ ALMAK İC7EVBM AVUSTUİZV* OBDtKUMA KAJgÇl OLA- &ANÜSTÜ SlH SAVUHMA SAVAÇI VEBEREK ıKl AY D+YANHUŞTI, SARüT YB YİYSCE&İH İYİCE AZALDlİI SIBADA YAflLAN SON BİR ÇlKlŞ EYLEMİYLE A.VUS- TUKYA OKDUSU DA&mt-M/Ç VB BOZ&UNA uSHA TILMIÇTI. (yantia, Saımfm eşkı fcır reSmi aörû/üyor.') DÜZ ÇİZGt ÜMÎT ZİLELİ Dear Bill'in HesabıL Bir gazetemizin sekiz sütuna manşetinden; -"Helal sana Bill" Yetmemiş, hemen altına, üstelik büyük harflerte eklemiş; "We love you" Diğerleri farklı mıydı?. Değildi Tabiü. Işte bazı gazetelerimizin son iki günde attıkları manşetler: -"Türk gibi", "Bizden biri gibi", "Biz Bill'i çok sevdik" Sevgili Necati Doğru'nun kulaklan çınlasın; bic büyük gazetemizin Ingiltere Başbakanı Tony Bla- ir'in Ecevrt'e yazdığı "Dear Bülent" başlıklı mektu- bu manşetinden yayımlaması üzerine bir yazı kale- me almıştı. Başlığı şöyleydi: "Bana dear de!.." Doğru, o nefis yazısında müthiş bir ıroniyle ilikle- rimıze dek işlemış olan "aşağılık kompleksini" anla- tıyordu. Güzide basınımızda bu manşetleri, ekran- larda da vıcık vıcık haber, yorum ve konuşmalan görünce içim burkularak o yazıyı anımsadım. Bir de ellerini ABD Başkanına doğru uzatmış yurttaşın söylediklerini: "Clinton baba!.." Bırileri çok ama çok utanmalı!.. • • • Ama hakkını teslim edelim, ABD Başkanı müt- hiştü. Sıcak, sevecen, kibar, bilgili.. Verdiği 1 milyar dolar kredi sözünü 24 saat geçmeden yerine geti- recek denli güvenılir.. Sayın sayabildiğiniz kadar. Medyanın ve büyüklerimızin de engin desteğıyle yakışıklı Bill gönülleri fethetti!.. -Peki, Başkan(ımız) Clinton yeni ne söyledi?. Hiç!.. Atatörk'le ilgili sözlerini, milyar dolar kredi açık- lamasını çıkanrsanız bir süredır Washıngton'da pı- şırilen ve Amerikan yetkılilerinın söylediklerinden farklı hıçbır şey söylemedı ABD lıderi!. Zaten Geor- getovvn Üniversitesi'nde Türkiye'de söyleyecekle- rinin ön konuşmasını yapmtştı!. Önce şu saptamayı yapalım; ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacı yar. Ortadoğu"yu avucunun içinde tutan süper güç, Orta Asya'yı, buradaki akıl almaz zen- ginlikleri kontrol edebilmek için Türkiye'ye muh- taç!. Alın bir harita bakın; ABD için ikinci bir seçe- nek bile bulunmadığını göreceksiniz!.. ABD'nin dünya patronluğunu 2000'lerde de yürütebilmesi için olmazsa olmaz bu stratejiyi hayata geçirmesi için bıçilmış yalnızca tek kaftan var, Türkiye!. Işte, zamanı çok kıymetli dünya liderinin çoluk çocuk Türkiye'ye gelmesi, üstelik beş gün gibi re- kor süre kalması, etrafa gülücükler ve de 1 milyar dolar saçması, deprem bölgesinde küçük Erkan'ı pişpişlemesinın ardında yatan gerçek budur!. Üs- telik çok da doğaldır!. Tabii ki Clinton, ülkesınin çı- karı için her türlü boyaya boyanacaktır. Gerekirse beş değil on beş gün kalacak, bir değil on milyar dolar verecek, istediğıni almak uğruna her yolu deneyecektir. Doğal olmayan; tüm bu gerçekleri bilmelerine karşın halkın gözüne sürme çekme yanşına giren- lerin tıksindirici tutumlandır. • • • , İkinci saptamamıza gelince; ABD, liderliğini korumak için yaşamsal öneme sahip bu planında ç'ok önemli bir rol verdiği Türki- ye'ye ısteklerını kabul ettirmek için elındeki her ko^ zu kullanacak. Severek ya da döverek istediği noktaya getirmek için çalışacak. Şu anda gördü- ğünüz gibi birinci şıkkı kullanıyor!.. Clinton TBMM'de yaptığı konuşmada inanılmaz bir cö- mertlikle her konuda Türkiye'nin yanında olduğunu söylerken bir anlamda doğru söylüyordu. Çünkü ABD'nin Türkiye sayesinde kazanacaklarının ya- nında verdikleri devede kulak bile değil!. Ancak ABD'nin bu stratejisine karşı "go home yankee" demek de çözüm değil!. Türkiye bölgenin en büyük guçlerinden biri olarak, "merkez ülke" konumuna uygun olarak uluslararası siyasetini çiz- melidir. Ne ABD'ye düşman, ne de ABD'nin uydu- su olmadan kendi "stratejisini" uygulamalıdır. "Bu siyasi tablo ile mi?." dediğinizi duyar gibiyim!. -Hem onurlu, hem akıllı yönetımı de bu halk se- çecektir, ABD değil!.. ABD'nin elindeki "döverek" şıkkını, AB yan oda- sında eli kolu bağlı bir Türkiye bekletme politikası- nı da bir başka yazıda ırdelemek üzere.. ÖNEMLİ NOT: Şu ikinci cumhuriyetçi mandacı- larla gericilerin hali gerçekten trajikomik!. Geçen "Siyaset Meydanrnda da acınacak duruma düştü- ler. Besim Tibuk'u ayırıyorum; o her zamanki gibi eğlendıricıydü. Meydanı terk ettikten sonraki du- rumları ise daha vahımdi; programa katılanlar sus- tu, üç beş "köşe tutan" gençiere hakaret eden ya- zılar çiziktirdi. Bu zevata göre bu gençler, gençliği temsil etmiyormuş, bir partinin milrtanlanymış, be- yinlerı yıkanmış vb.. Ne kadar derin tahliller!.. Geri- ci bültenlerden birinde televizyon köşesi yazmaya hevesli, amaTürkçeden habersiz biri de "kendileri- ne Kemalist diyen hödük korosu" yakıştırması yap- tı. Düşünce fakiri olmak ile seviyesiz, haysiyetsiz olmak farklı şeylerdir. Ama tümünün ağırlığını taşı- mak.. Zor iş!.. Email:zileli('i garanti.net.tr Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDA> SAĞA: 1/ Divan edebi- yatında, her di- ' zesine bir küçük 2 dize eklenmış nazınlbiçimi.2/ 3 Birhayvan...As- ^ tna, kavun, kar- puzgibi bıtkile- 5 nn sürgünü ya dadalı.3/Birya da iki rmlimlik pli... Eski dilde ayak. 4/ Hayvan- ° larda semizlik... g Dağtavuğu da denilen bir av kuşu. 5/ Borsada kesin vadeli de- ğerlerin kuru ile pnmli değerlerinkuru arasında- ki fark... Lamba. 6/ Ki- 3 litdili.7/Samaryumele- 4 mentinin simgesı... Fı- nnda ya da sacda pışıri- len bir tür pide. 8/ Ger- ° çeğe ulaştmcı güçlü se- ziş... Üzerine yazı yazı- g lan tabaklanmış ceylan Q derisi. 9/ Meslek... Bo- M ru sesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ "Tuzak, oyun" anlammda argo sözcük. 2/ Bir toplu-' luğu oluşturan bireylerden her biri... Gübre. tezek. 3/ Bir [ keler türü... Fransıyum elementinin simgesı. 4/ Akla ge- len, içe doğan düşünce. 5/ Yiyeceklen venesneleri yük- sek ısıyla stenlize etmekte kullanılan kapalı aygıt... Ci- nayet işlemiş olan kimse. 6/ Altın... Havada buğu duru- mundayken gecenin serinliğiyle yerde ya da bıtktlerde top- • lanan küçük su damlalan. II Tuzağa düşürülen şey... Menfaat. 8/Tahılın taşını ayıklamayayarayanelek... IDo- nuk renkli. 9/ Aydın ilindeki Dılek Yanmadası Ulusal Par- kı'nın bir başka adı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear