Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 1999 ÇARŞAMBA
HABERLER
TÜPk-İş
Başkanlap
Kurulu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türk-Iş
Başkanlar Kurulu, 1-5
Aralık tanhlerinde
gerçekleştirilecek 18.
olağan genel kurula ilişkin
yürütülen hazırlıklan
değerlendirdi. Türk-lş
Genel Başkanı Bayram
Meral, IMF'nin
Türkiye'deki
toplusözleşme dûzenine,
asgan iicretın
belirlenmesine ve
emeklilerin maaşlanna
müdahale ettığini
vurgulayarak "'IMF ile
ilışkiler. ekonomik
bağımsızlığımızı
zedeleyici bir biçime
girmiştir" dedi.
Türk-lş'e bağlı muhalif
sendika başkanlan,
genel kurulda çıkanlacak
ortak lıste üzerinde
çalışıyorlar.
Sortışturma
uzlaşma yok
• ANKARA (Cumburiyet
Bürosu) - TBMM Genel
Sekreteri Vahıt Erdem dûn
danışma kurulundan sonra
yaptığı açıklamada, üç
soruşturma komısyonunun
raporunun hazırlandığını.
diğer 12 dosya ıçin ıse
komisyonun ya
kurulduğunu ya da
kurulmadığını
vurgulayarak "Bunlann
genel kurulda görûşülmesi
usulü tartışıldı.
Gelecek toplantıda bu
konu karara bağlanacak"
dedi.
Sanayi Bakanlıgı
bütçesi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - TBMM Plan ve
Bütçe Komisyonu'nda,
dün Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı'nın bütçesi ele
alındı. Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan
Tannkulu, tanm satış
kooperatifleri birliklerince
toplam 336 trilyon liralık
üriin alımı yapıldıgını,
ûreticilere yapılan
ödemenın 100 trilyon,
kalan borç miktannın da
195 tnlyon lira oldugunu
açıkladı.
ÖmerErtaş
taburcu oldu
• İstanbul Haber Servisi -
Diyarbakır'dan seçim
bölgesi Mardin'e giderken
geçirdiği trafik kazası
sonucu ağır yaralanan ve
Florence Nightingale
Hastanesi'nde tedavi gören
ANAP Mardin Milletvekili
Ömer Ertaş dün taburcu
oidu.
Yeşilyuprun
öldüpülmesi
• tstanbul Haber Servisi -
Ümraniye'de kaçınp
tecavüz ettiklen anaokulu
öğretmeni Serpil
Yeşilyurt'u öldürdükleri,
annesi Hanım Yeşilyurt'u
ise yaraladıklan öne
sürülen ve kamuoyunda
"tinerci" olarak
adlandınlan lOkişiden
S.T, lsmail Ayvacıoğlu,
Serdar Kaçmaz ve lsmail
Çolak için Istanbul 2 No'lu
DGM'de görülen
duruşmada 89 yıl 8'er ay
ağır hapis cezası istenirken
diğer 6 kışinin ise
beraatlan istendi.
Mahkeme heyeti, sanıklara
esas hakkındaki
savunmalannı
haarlamalan için süre
vererek duruşmayı
erteledi
DMS sonuçlanA
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Atamalardaki
torpıl baskılannı önlemek
amacıyla bu yıl ilk kez
uygulanan devlet
memurlan sınavı (DMS)
sonuçlandı. 1 milyon 328
bin 959 adayın girdiği
smavda sadece 391 bin
695 aday başanlı oldu.
Sınavdaki genel başan
durumu yüzde 29.5'te
kaldı. Sınavın lisans
düzeyindeki birincisi
100'erpuanla
Çanakkale'den Sancar
Sefer Süer, ön lisans
birincisi Konya'dan Hakan
Rıfat Nayır, ortaöğretim
birincisi Bursa'dan
Hüseyin Izci ve ilköğretim
birincisi Sıvas'tan Mustafa
Özgür oldu. Aralannda
türbanlı adaylann da
bulunduğu toplam 475
kişinin sınav sonucu
geçersiz sayıldı.
ADD Başkanı Özden, irticacılann var güçleriyle çalıştığını söyledi
ihanet ediyor'Istanbul Haber Servisi - ADD
Başkanı Özden: Atatürkçü Dü-
şünce Derneğı (ADD) Genel Baş-
kanı Yekta Güngör Özden. irtıcai
faaliyet yürüten odaklann var
güçleriyle çalışıp her alanda et-
kin hale geldiklerini belirterek
"Eğer Atatürk olmasaydı babala-
rmız kim olurdu? diye sorarun on-
lara" dedi. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı Vfaral Savaş da cum-
huriyet yönetımine karşı mütare-
ke yıllannı aratmayacak bır aydın
ihaneti yaşandığını kaydederek
"Gerçek aydınlan yanımızda gör-
dükçe asla yümayacağız, korkma-
yacağız'' dıye konuştu. Ankara
DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh
Mete Yüksel de Türkiye Cumhu-
riyetı de\ letinden yana oldugunu
vurgulayarak "Bizler, moüalar
cumhuriyetinin değiL, Atatürk
cumhuriyetininyaıundayız" dedi.
Uluslararası Lıons Kulüpleri
Birliği tarafından Atatürk Kültür
Merkezı nde "Ardahan'dan Edir-
ne'ye Öğretmenlerimiz ve Ata-
türk'ü Anma" konulu bir toplan-
tı düzenlendi. Toplantıda konu-
şan ADD Genel Başkanı Yekta,
Güngör Özden. Atatürk'ün övgü-
ye ve savunmaya ihtiyacmın ol-
madığını belirterek "Onun bize
ihtiyacı yok. Birim onunla övün-
meve ihtiyacınuz var" dedi.
Özden. asıl tartışılması gereke-
nın bugünkü noktaya nasıl ve ne-
den gelındiğınin sorgulanması ol-
dugunu kaydederek "1950'K yıl-
larda, 'Bir odunu aday göstersem
Atatürk'ün anıldığı paneide, Yekta Güngör Özden, Vural Savaş ve Nuh Mete Yüksei konuşma vapü.
millervekili seçilir": 1970"lerde
'Dün dündür. bugün bugündür';
1990'larda Devlet, Müslümanla-
n tehlike olarak görmemeü' der-
seniz ipüı ucunu kaçınrsuuz, bir
daha da yakalavamazsınız" diye
konuştu.
Atatürk'e karşı son dönemler-
de yöneltilen eleştirilere de deği-
nen Yekta Güngör Özden, ''Ata-
türk bağunstzhğııuzı, özgüriüğü-
nüzü sağladı diye mi kötü oldu?
Herkes Atatürkçü olamaz. Ata-
türkçülük yürek isL akıl işidir" de-
di. Gazeteci-yazar Ahmet Taner
Kışiah'nm bombalı saldın sonu-
cu öldürülmesı olayına da değı-
nen Özden, Başbakan BülentEce-
vit'in geniş soruşturma başlattık-
lan yönündekı açıklamasına kar-
şın ADD'nın bir üyesi olan Kış-
lalı'nın öldürülmesı konusunda
kendılerinden herhangi bir bilgi
ıstenmediğını söyledi. Özden,
Kışlalı'nın Atatürkçü düşünceye
sahip olmasından dolayı oldürül-
düğünü savunarak "Geçengünde
Bağcılar'da bir ADD üvesi bıçak-
lanarak öldürüldü. Bu gericilerin
ne zaman. ne >apacağı belli olmaz.
Ben onlaruı ADah'a inandıklanna
da inanmıyorum" dedi.
irtıcai odaklann var güçlenyle
çalışarak her alanda etkin hale
geldiklerini belırten Özden. "Dik-
tatör yonetim şeklini alnuş siyasi
partiler. terör örgütierinin üssü
haline gelmiş med\a kuruluşlan,
tekkeiere donüşmüş üniversiteler
var. Biz de en az onlar kadar ça-
kşmadıkça ve güçlü olmadıkça bu
sorunlann üstesinden gelemeyiz"
diye konuştu.
Istanbul Ünıversitesı (tÜ)Rek-
törü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğ-
lu da, Atatürk'ün Kurtuluş Sava-
şı sırasında, bir taraftan ordulan
hazırlarken bir taraftan da yetışe-
cek genç kuşaklan eğitecek öğret-
menlere büyük önem verdiğını
anımsattı. Alemdaroğlu. öğret-
menlenn ekonomik ve sosyal açı-
dan büyük zoriuklar içinde bulun-
duklannı belirterek "Ulusal egi-
tim poihıkasL, bugün içinde bulu n-
duğumuz'ne idüğü belirsiz politi-
ka" değil. ulu önderin belirttigi gi-
bi. kendi külrürüy le yaşayan, ken-
di kültıirüyle gettşen, kendine öz-
gü bir politikadır" dedi.
Bugün yaşanan pek çok soru-
nun bilgisizlikten kaynaklandığı-
nı kaydeden Alemdaroğlu. bu bil-
gisızliğın okumamaktan değil.
"okuyancahiUerden" kaynaklan-
dığını ileri sürdü. Konuşmalann
ardından Milli Eğitim Bakanlı-
|ı'nca "Cumhuriyete Işık Tutan
Oğretmenler'* olarak belirlenen
ve yurdun çeşitli yerlerinden ge-
len 30 öğretmene, üzerinde Ata-
türk portresinin bulunduğu birer
plaket verildi. Toplantıda aynca,
Uluslararası Lions Kulüpleri Bir-
liği Yönetmeni Aydın Ektirici,
toplantıya katılan Vural Savaş,
Nuh Mete Yüksel, Kemal Alem-
daroğlu ve Yekta Güngör Öz-
den'e teşekkür plaketi verdi. Sa-
vas ve Yüksel, izleyiciler tarafin-
dan uzun süre ayakta alkışlandı.
Clinton eleştirisi
Özden, dün Ankara Üniversıte-
si Kültür ve Sanatevi'nce (AN-
KÜSEV)düzenlenen "21. Yüzyı-
la Girerken Atatürkçü Düşünce-
nın Güncelliğı" konulu söyleşide
konuştu. Özden. kamuoyunda
ıkinci cumhuriyetçi olarak bilinen
kıtlenin demokratık, laik Türkı-
ye'yı bölmek ısteyen kişiler oldu-
gunu ifade ederek "Ikind cum-
huriyetçiler, mandaa mandalar-
du-" dedi. ABD Başkanı Bill Clin-
ton a Devlet Şeref Madalyası ve-
nlmesını de eleştiren Özden,
"Emperyalizmi yaşatoğı için mi,
Güneydoğu'da bir Kürt devleti
kurmak istediği için mi, dünyanın
dört bir yanında insanlan mağ-
dur ettiği için mi bu madalya ona
verildi? Koskoca Türkive'de, dün-
yada bu adamdan daha önce ma-
dalya aimava hak kazanan hiç mi
kimse yok" dıye konuştu.
TBMM komisyonu, RTÜK'ün TV'lerde verilen demeçleri engellemesini istedi
Deprem tarhşmalaruıa yasak isteıııi
ANKARA (Cumhuri>«t Büro-
su) - TBMM Deprem Araştırma
Komisyonu üyeleri. deprem ko-
nusundaki tartışmalann halkta te-
dirginlik ve korkuya yol açtığını
belirterek gerekirse "RTÜKeHy-
le yasak uygulanmasuu" ıstediler.
Marmara Bölgesı'nde 17 Ağus-
tos'ta meydana gelen deprenun
ardından kurulan araştırma ko-
misyonu, dünkü toplantısında
Düzce'de yaşanan depremi tartış-
tı. MHP Bolu Milletvekili Ersoy
Özcan. 17 Ağustos'tan sonra Doç.
Dr. Oğuz Gündoğdu'nun kendi-
sine "Düzce'de
mutlaka deprem
olacak. Bunu halka
duyurabilirsiniz"
dediğini söyledi.
Özcan. bunu anlat-
tığı dönemin Bolu
Valisi'nden "Ka-
nun çıkann, zemin
araştırması yapıl-
sm"' yanıtını aldık-
tan sonra düzenle-
nen toplantılarda
yurttaslan uyardı-
fını belirtti. Ko-
misyon Başkanı
Atila Mutman da
• TBMM
Deprern Araştırma
Komisyonu
üyeleri, bilim
adamlannm
"deprem
îartışmalanrun"
disipline edilmesi,
gerekirse
engeilenmesi
konusunda görüş
birliğine \-ardilar.
bu sözleri üzerine Özcan "a "Bize
söyleseydiniz, yetldlileri harekete
geçirirdik'' dedi.
Kaynaşh'da ölü sayısının binin
üzerine çıkmasını beklediğini bil-
diren Özcan. bunun nedenini, son
aylarda gerçekleşen göçlere bağ-
ladı. Çok sayıda Düzcehnin "ze-
mini sağlam" gerekçesiyle 17
Ağustos'tan sonra Kaynaşlfya
yerleştiğini anlatan Özcan, "7-9
bin olan nüftıs 11-12 bine çıkmış-
ü. Depremden kaçmışlardı, ama
yineyakalandüar" dedi. FP'li Ab-
dülkadir Aksu da. Kızılay çadır-
lanna konulacak ısıtıcılann hiçbir
işe yaramayacağını belirterek "Bu
yoUa havByı ısıtırsuuz. Kış koşulla-
nna dayanıklı çadırlar dağıOlma-
k" dedi.
Milletvekillen. konuşmalann-
da. bilım adamlannın "deprem
tartısnıalannın" disipline edilme-
si, gerekirse engeilenmesi konu-,
sunda görüş bırlığine vardılar.
FP'li Aksu. "her kafadan bir ses
çıkbğmı" belirterek bu tür açık-
lamalan yapma yetkisinin hükü-
mete verilmesı gerektiğinı söyle-
di. MHP'li Cumali Durmuş, "her
kafadan çıkan sesi
kısmak zorunda"
olduklannı söyle-
di.
ANAP Eskişe-
hirMillenekiliYa-
şar Dedelek. bilim
adamlannca yapı-
lan açıklamalann
halkta tedirginlik
yarattığını belirte-
rek bu duruma ge-
rekirse RTÜK ara-
cılığıyla el koymak
gerektiğinı kaydet-
tı. Dedelek. "Dep-
rem tellaluğı, fela-
ket tellaUığı yapanlann ağzı kapa-
üknata. Abuk subuk her akla esen
söylenjyor" dedi.
DYPBursa Milletvekili Te-
oman Özalp, deprem beklentisi
olan bölgelerde büyük enerji de-
polan bulunduğunu anımsatarak.
bunlarla ilgili gerekli incelemele-
rin yapümasmı istedi.
Komisyon üyeleri Düzce, Kay-
naşlı ve Bolu'da incelemelerde
bulunduktan sonra lstanbul'da 22
Kasım Pazartesi günü deprem ön-
cesi ve sonrası alınacak önlemle-
ri tartışacaklar. Depremzede yurtta^lann en büyük sonınu gelecek bebrsizüği.
Sağlamer
'Bir an önce
deprem
senaryosu
hazırlanmalı'
Istanbul Haber Servisi -
Istanbul Teknık Ünıversi-
tesı (İTÜ) Rektörü Prof.
Dr. Gülsün Sağlamer de
Marmara'nın nasıl kınla-
cağınm yurttaslan ilgilen-
dirmedığını belirterek
"'Önemli olan. gerekli cahş-
malann vapılıp vapılmadı-
ğL Afet yönetimi için senar-
yolar hazırianmalı, dep-
remle ilgili alınacak önlem-
ler bir an önce ortaya çıka-
nlmahdır" dedi.
Sağlamer, FEYAŞ-SEZ
Mimarlık Mühendislik
Müşavirlık'firması tarafın-
dan düzenlenen "Uluslara-
rası Deprem ve Yapı Gü-
venüği Konferansrnda. 17
Agustos depreminin 400
atom bombasına eşdeğer
hasar verdiğini, 400 bin ai-
leyi evsiz bıraktığını ve ül-
ke üretiminin yüzde 35'ini
de durdurduğunu belirtti.
Türkiye'nın depremlere
hazırlıksız yakalandığını
ıfade eden Sağlamer, hazır-
lıksız olmanın altında ya-
tan en önemli nedenlerin.
eğirimsiz halk kitleleri ve
yöneticiler ile afet yöneti-
mi ve binalann depreme
dayanıklı bulunmaması ol-
dugunu söyledi.
NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net
Türkiye, AGİT zirvesiyle bir-
likte dünyanın en etkili liderleri-
ni ağırlama fırsatını kullanıyor.
Düzce depremiyle ve Marmara
yıkımı tehdidiyfe büyük bir pa-
nik yaşayan Istanbul, bir yan-
dan da liderler resmi geçidini iz-
Iryor. Clinton'ın yaptığı konuş-
ma, Türkiye'nin geleceğine iliş-
kin yeni umutlar yaratyor. Siya-
setçiler, sıradan yurttaşlar, "Türk
olmanın gururv "nu yaşıyorlar.
Artık dünyanın en büyük devlet-
lerinden biri olabilecekmişiz. Bi-
ze öyle söylüyorlar.
Tabii bütün bunlar işin pem-
be tarafı. Bir başka gerçek da-
ha var ki, Türkiye ilkel bir yapı-
laşmanın, aç gözlü bir imar
mantığının sonucu, büyük bir
çıkmazyaşıyor. Depremin altın-
da kalan insanlannı kurtarmak-
ta aciz kalmanın ötesinde, yeni
felaket senaryolan karşısında
tam bir çaresizlik sergiliyor. ör-
neğin bazı bilim adamlan -ki
bunlann konuşma tarzının bi-
limle ne ilgisi var, o da tartışma-
lı- Istanbul'un çok yakın bir ge-
lecekte büyük bir felaketle yüz
yüze geleceğini iddia ediyorlar.
Celal Şengör ve benzeri dü-
Türkiye Nereye Gidiyor?
şünen bilim adamlannın dedik-
leri doğru çıkarsa, Türkiye 21.
yüzyılın büyük ülkesi olmak bir
yana 20. yüzyıldakı günlerini bi-
le arayabilir. Celal Şengör'lerin
iddialaşma noktasına vardırdık-
lan felaket senaryolan, bir baş-
ka yıkım daha yaratıyor. Insan-
lar, büyük bir felaket korkusu
içinde yaşam dinamizmlerini yi-
tiriyoriar.
Çünkü, hemen yann veya bir-
kaç yıl içinde olacak büyük bir
Istanbul depremi için yapılacak
fazla da bir şey yok. Hiçbir alt-
yapısının sağlam olmadığı bili-
nen, binaları derme çatma olan
bu 15 milyonluk şehirde yurttaş
ne yapabilir ki? Daha da ötesi,
devlet ne yapabilir kı?
Evet devlet bazı şeyler yapa-
bilir. Ancak yapabileceği şeyler
sınırlıdır.
Yüz binlerce binayı ne denet-
leyebilir ne de sağlam bir hale
dönüştürebilir. O zaman ne ola-
cak? 21. yüzyılın en büyük ülke-
lerinden birisi olması iddiasının
mutluluğuyla avunmaya çalı-
şan, korku içinde bekleşen mo-
ralsiz bir halk ortaya çıkar. Dep-
rem senaryolannı büyük bır ke-
yifle ve halka korku vererek an-
latan bilim adamlanna zaman
zaman çok öfkelendiğimi sakla-
mak istemiyorum. Yani onlar
haklı çıkınca bir şey mi olacak?
Istanbul'un deprem içifı hazırlık-
laryapması, anlaşılabilir bir şey.
Bu konuda bilim adamlarının
uyarılarının gerektiği de açık.
Ancak bunu korku ve panik ya-
ratacak bir umursamazlıkla
yapmalannı anlamak çok zor.
Evet, Türkiye 21. yüzyıla dep-
rem travmasıyla gjriyor. Asıl ger-
çek bu. Ikinci önemli gerçek ise,
Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin
kapısında aday olarak bekle-
meye hazırlandığı sırada. ciddi
demokrasi ve insan hakları so-
runlarıyla yüz yüze bulunduğu-
dur. Hâlâ karakollarında en ağır
işkenceler yapılıyor, hâlâ bu iş-
kenceciler korunup kollanmaya
devam ediyor. Ülkenin en üst
düzey yargı kurumlannın başın-
daki bazı kişiler, bugünkü ölçü-
leri bilefazla bulup, cezaevlerin-
de siyasi mahkûmlara daha faz-
la baskı yapılmasını, telefonla-
rın dinlenmesıni, basına zaten
var olan sansürü de aşacak ye-
ni kısıtlamalargetirilmesini iste-
yen açıklamalar yapıyoriar.
Türkiye, 21 yüzyıla girerken,
deprem felaketi gibi doğal fela-
ketlerin ötesinde, siyaset alanı-
nın demokrasi dışı yöntemlerle
sıkıştınlmasını amaçlayan siya-
sal felaketlerie de baş etmeye
çalışıyor. Arkadaşımız Ahmet
Taner Kışlalı cinayetinde en
küçükbirgelişmeyok. İBDA-C,
Iran senaryoları cinayetin ilk
günlerinin sıcaklığını yatıştırmak
amacıyla özel olarak mı piyasa-
ya sürülmüştü? Şu ana kadar
bu iddiaları doğrulayacak kü-
çük bir adım bile atılmadı.
O zaman ciddi ciddi, bu cina-
yeti gerçekleştirenlerin hâlâ
devfet içinde kollan olduğu en-
dişesini taşımayı sürdüreceğiz.
Türkiye, 21. yüzyıla girerken, re-
jimin demokrasiye doğru dö-
nüşmesini engellemek ısteyen
güçlerin hâlâ büyük birgüce sa-
hip olduklan gerçeğiyle yüz yü-
ze. Susurluk, hâlâ etkisini ve
egemenliğini sürdürüyor. Bütün
bu kamburtarla, Türkiye nasıl
dünyanın en büyük ve en etkili
ülkelerinden birisi haline gele-
bilir?
Avrupa'nın en büyük ordusu-
nun Türkiye'nin olduğu övünç
vesilesi olarak dile getiriliyor.
Soruna; bir de bu büyük ordu-
yu besleyen Türkiye'nin Avru-
pa'da adam başına düşen en
az yıllık gelire sahip olduğu ger-
çeğini eklersek acaba nasıl bir
sonuç elde edebiliriz?
Sonuç olarak AGİT zirvesi,
gözleri Türkiye'nin üzerine çe-
virdi. Türkiye bununla gurur du-
yuyor ve 21. yüzyıla hazırlanı-
yor diyoruz da, bir başka tara-
fından baktığımızda vaziyet pek
parlak görünmüyor. Gelin ken-
dimizi fazla gaza getirip boş ha-
yallere dalmayalım da, gerçek-
çi olalım. Aşacağımız güçlükle-
ri görüp, hazırlıklanmızı bu ger-
çeğe göre yapalım.
GLOBALPOLİTtKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
'Sosyalist Enternasyonal'in
Sol Kanadı
Pazartesi yazımda, Sosyalist Entemasyonann
(Sl) XXI. kongresine, esas olarak da Nihai Karar
Belgesi'rim ışığında bakmış, kongreye///. Vo/'un
damgasını vurduğunu tespit etmiştim.
Ancak Sl içinde III. Yol tek akım değil. Blair'in
tabiriyle Sl'nin bir de solu var. Sol'un görüşlerini
de Fransız Sosyalist Partisi lideri, Başbakan Jos-
pin dile getirdi.
Jospin ve FSP'nin görüşlerine üç temel nokta-
dan yaklaşabiliriz: Kapitalizm, piyasa ekonomisi,
buna eleştirel bir alternatif olarak sosyalizm, bu
seçeneğin konuşulduğu tarihsel an olarak küre-
selleşme.
Jospin, kongredeki konuşmasında "Birsistem,
öncelikle de bir üretim sistemi olarak, artık sos-
yalizm yoktur. Zenginliklerin üretimi, kaynaklann
dağılımı sözkonusu olduğunda, serbest piyasa,
planlama karşısında tartışılmaz bir üstünlüğe sa-
hip olduğunu göstermiştir" dedikten sonra ekle-
di:
"Bizpiyasayı biraraç; etkili, değeıii biraraç ola-
rak görüyoruz. Ancak bir araçtan başka bir şey
olmayan piyasayı düzenlemek, toplumun hizme-
tine vermek gerekir."
"Bu bağlamda Jospin, "piyasa ekonomisine"
değil ama "piyasa toplumuna" karşı olduklannı
söylüyor.
"Kaba iktisadın" ötesinde biraz kuramsal bilgi-
si olanlar hemen Jospin'in akıl yürütmesindeki i-
ki temel yanlışı göreceklerdir.
Birincisi, Jospin serbest pıyasanın üretim ve
kaynak dağılımı açısından üstün bir araç olduğu-
nu söyleyip, arkasından, bunun düzenlenmesi
gerektiğini ileri sürerken üretim ile dağıtım sistem-
lerinin birbırinden aynlmaz bır bütün oluşturdu-
ğunu yadsıyor.
Gerçek şu ki, üretim ve kaynak dağılımını piya-
sanın eline teslim ederseniz, toplumsal servetin
dağılımını da teslim etmiş olursunuz.
Çünkü elinizde toplumsal dağıtımı gerçekleş-
tirmek için hiçbir gerçek araç kalmaz. Ikinci ha-
tayı da kapitalıst toplumda ıdeolojınin üretimi ve
yeniden üretimiyte ilgilenenlereminim hemen gör-
müşlerdir. Piyasa Jospin'in sandığı gibi bir araç
değildir.
Piyasa bir ilişkiler bütünü, kendi variığı için ge-
rekli düşünce biçimlerini her an yeniden üreten
bir yaşam tarzıdır.
Insanların toplumsal bilincini toplumsal vartık-
lan belirlediği için de piyasa ekonomisini kulla-
nanlar, onu ancak piyasa ilişkilerinin işleyişinin
mantığı doğrultusunda kullanabileceklerdir.
Bu iki yanlıştemelinde, Jospin'in piyasanın top-
luma egemen olmasma karşı olduklanna ilişkin
sözleri de boş iddialardan öteye gitmez. NitekJm,
gitmemiştir de. Jospin Fransa tarihinin en yaygın
özelleştirmelerini gerçekleştiren hükümetin baş-
bakanıdır.
Kapitalizme bir alternatifolarak sosyalizmin be-
timlenmesine bakınca, burada durum sanki biraz
değişıyor ve Jospin daha gerçekçı tespitler ileri
sürüyor gibi gelebilir: "Eşitlik olmadan sosyaliz-
min biranlamı olmaz. Ancak bu eşitlik farklılıklar
içinde yaşanacak bır eşitliktir."
"Bu betimlemede en önemli kavram eşitlik.
Gerçi bu kongrede başkanlığı bırakan Fransız
Sosyalist Partisi'nden F. Holland, "Sosyal de-
mokrasinin tarihsel değerienniasla terketmeye-
ceğiz" dedikten sonra, bunları "özgüriük, top-
lumsal adalet, dayanışma ve sorumluluk" olarak
sayarken eşitliği aralanna katmıyor, ama oJsun,
biz eşitlik kavramına yüklenen anlama bir baka-
lım. Sosyal demokrasi, geçen yüzyılda doğdu-
ğunda, eşitsiziiğin/eşitliğin denklemini, mülksa-
hipleri ve mülksüzler, sömürenler ve sömürülen-
ler, zenginler ve yoksullar, kadınlar ve erkekler
olarak saptamıştı.
SD'nin kuramcıları ise bu eşitsizliklerin hepsi-
nin kökenınin mülkiyet ilişkilerine dayandığını ile-
ri sürdüler. Daha sonra eşitsizliğin denklemine
emperyalist ve bağımlı ülkeler eklendi.
Ben Jospin'in konuşmasını, bu görüşlerin en
zengin bir şekilde yansıdığı Paris Deklarasyo-
nu'na dikkatle baktım. Eşitsizlik ve eşitlik üzeri-
ne, örneğin "Halen variığını sürdüren en sert eşit-
sizliklerden biri, kadın-erkek arasındaki eşitsizlik-
tir" tespitinden öte bir şey bulamadım.
Sömürü ise yalnızca bir yerde, o da doğal kay-
naklann aşın kullanımı bağlamında geçiyor. Ülke-
ler arasındaki eşitsizliğin ortadan kaldınlmasına,
ömeğin azgelişmışlıkten kurtulmaya ilişkin, daya-
nışma kavramından öte biryaklaşım bulamadım.
Küreselleşmeye gelince, Jospin de küreselleş-
menin kaçınılmaz ve geri çevrilemez olduğunu
ancak denetlenmesi gerektiğini savunuyor.
Fransızlann etkisinin belirgin bir şekilde hisse-
dildiği Paris Deklarasyonu ıse çok ilgınç bir yak-
laşım sergiliyor. Küreselleşme, teknolojik devrimin
büyük olanaklar sunduğuna işaret edildikten son-
ra, gerçek yaşamda bu olanaklann henüz ortaya
çıkmadığı, buna karşılık bir seri "paradoksun"
oluştuğu tespit ediliyor.
Tüm bu olanaklara rağmen gelir dağılımı bozul-
muş, açlık, bulaşıcı hastalıklarartmış. Küreselleş-
menin en hızlı yaşandığı 90'lar mali krizlere sah-
ne olmuş, tropik omnanlar yok olmaya devam et-
miş. Soğuksavaşın bitmesinden sonra ortaya çı-
kan yeni bir düzen yaratma şansı, mali, ekono-
mik, güvenlik alanlannda çok daha yaygın bir dü-
zensizliğe dönüşmüş.
Ama nedense tüm bunlar Sl'nin "sol" kanadı-
nın küreselleşmenin getirdiği olanaklara ve küre-
selleşmeyi denetleyebileceğine olan güvenini
sarsmamış. Tabii bir başka paradoks da şu:
FSP ve diğer SD partiler, bir taraftan küresel-
leşmenin sermaye dolaşımını kolaylaştırırken, in-
sanlann dolaşımını kolaylaştırmadığından şikâ-
yet ediyorlar, diğer taraftan bizzat bu SD'lerin hü-
kümetleri, kendi ülkelerine girişi, göçmen hakla-
nnı kısıtlayıcı yasalar çıkarmaya devam ediyorlar.
Tüm bunlara bakarak, Blair'in Sl'nin adından
sosyalist sözcüğünü kaldınma önerisine hak ver-
memek elde değil diye düşünüyorum.
Muhafazakâr Wall Street Journal'ın tespit et-
tiği gibi Fransız sosyalıstlerınin tutumunun ger-
çekçi birsavunma oluşturmadığına ve küreselleş-
me karşısında kaçınılmaz denetimi elden kaçır-
makta olduklanna ilişkin tespitine de katılıyorum.
Bence, Jospin'in çizgisi de solda oluşan boşlu-
ğu doldurmaya yeterli değil.