25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 KASIM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA İ L J v U i ı t _ f l f J J . / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Thateler deiMtlensin' • İSTOTOUL (AA) - Koç Hoidıcg Enerji Projeieri Koord:natörü Deniz Ünal, enerji dahil her türlü özelleşcirme ihalelerine katılacık firmalann finansnan, kadro, bilgi birikirri. teloıik kapasite yönlenyle ön elemeden geçirilnıesini istedi. Ünal, kömür santrallannın yanı sııa doğalgaz santrallannın ihalelelerinin de bir an önce yapılması çağnsında bulunarak, "Unutmamak gerekir kı sadece kömür santrallannın işletme hakkı devTİ ile devlete 1 milyar dolann üzerinde kaynak yaratılacaktır" diye konuştu. Hayvan ticareti istemi • GAZİANTEP(AA)- Güneydoğu Anadolu Canlı Hayvan. Su Ürünlen ve Mamulleri Ihracatçılan Birliği Başkanı Rüştü Yıldız, bir aya kadar Van. Ağn ve Iğdır'dan koyun çıkışma izin verilmemesi halinde. koyun ve et fiyatlannın astronomik düzeye yükselecegi uyansında bulundu. Yıldız, Tanm ve Köy Işleri Bakanlıfı'nın, hayvan kaçakçılıgını önlemek amacıyla 5 ilde uygulamaya başladığı karantina sonrasında besicilerin zor günler geçirdiğini ve fıyatlann yükseldiğini belirtti. Taşkömüpünde devîr • ANKARA (ANKA)- Taşkömürü havzasında yer alan bazı kamu taşınmazlannın isteyen kişi ve kuruluşlara devredileceği bildirildi. Söz konusu devre olanak sağlayan yasa değişikliği de Resmı Gazete'de yayımlandı. Taşkömürii havzasında kalan alanlarda Hazine adına tescil edilen taşınmaz mallann mülkiyetınin, Harçlar Kanunu'na göre hesaplanacak değer üzerinden de\Tİ hükme bağlandı. Taşınmazlan almak ısteyenlerin 31 Aralık 2000 tarihîne kadar defterdarlık veya mal müdürlüklerine başvurması gerektiği kaydedildi. ÇîttçHere ödünç tohumluk • ANKARA (AA) - Muhtaç çiftçilere ödünç tohumluk \erilmesi sırasındaki hasar tespit işlemlerinde, çiftçinin ürün deseni içerisinde yer alan her bitki türü için ayn ayn değerlendirme yapılacağı bildirildi. Muhtaç çiftçilere ödünç tohumluk verilmesi hakkında kanunda degişiklik öngören kanun. bugünkü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürüriüğe girdi. Şabancı Holding SPK'ye başvurdu • ANKARA (ANKA)- Sabancı Holding. kayıtlı sermaye tavanını 600 trilyon liraya çıkardığını açıkladı. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK). holdingın kayıtlı sermaye tavanını 250 milyar liradan 600 trilyon liraya yükseltmek için yaptığı başvuruyu kayda aldı. Sermayesi 125 milyarlira düzeyinde bulunan Sabancı Holding'in, bu yıl 150 trilyon bedelli, 150 trilyon bedelsiz. gelecek yıl 93 trilyon bedelsiz. 2001 yılında da 82 trilyon liralık bedelsiz arttınm yapmayı planladığı bildirildi. •_, Borsa'da iki yeni halka aı*z • ANKARA (ANKA)- Kardemir Karabük Demir Çelik Sanayii ve Ticaret ile Mudumu Tavukçuluk, halka arz gerçekJeştıreceğini açıkladı. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), ikı şirketin sermaye arttınm başMirulannı kayda aldı. Kardemir'in sermayesıni 10 trilyon liralık bedelli arttınmla 20 trilyon liradan 30 trilyon liraya çıkaracağı belırtildi. Mudurnu Tavukçuluk"un da 1 trilyon 500 milyar lira olan sermayesini 300 milyar liralık bedelli, 1 trilyon 500 milyar liralık bedelsiz arttınmla 3 trilyon 300 milyar liraya yükselteceği belırtildi. Fiskobirlik'in özel bankalara olan 10 trilyonu aşkın borcunu devlet üstleniyor Görev zararı dondııruluyor BANU SALMAN ANKARA-Hazine, 1999 yıl sonu itibanyla Ziraat Banka- sı'nın 6 katrilyon lira, Halk Ban- kası'nın 4 katrilyon 200 trilyon lirayı bulacak olan görev zarar- lannın 2000 yılında büyümesi- ni önlemek amacıyla. "kamu bankalannın alacaklanna işlet- tiği faizin dondurulmasu dola- ra endekslenmesl, Hazine borç- lanmasma bağlanmasını*" içe- ren 3 seçenek hazırladı. Hazi- ne, özel bankalann yürüttükle- ri faizler nedeniyle ödenemez du- rumagelen Fiskobirlik'in 1989 findık alımlan için kullandığı kredinin borçlannı da çıkara- cağı özel tertip tahvillerle kapat- mayı üstlendi. Söz konusu ban- kalann Pamukbank, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Banka- sı oldugu öğrenildi. Toprak Mah- sulleri Ofisi'ne (TMO) buğda- yını satan çiftçiler ise aradan geçen 4 aya karşın hâlâ Ziraat Bankası'ndan alacaklannı ala- madıklannı bildirdiler. Tanmsal destekleme IMF'yle yapılacak stand- by'ın süresinin 2 yıldan 3 yıla çıkanlmasmda bankacılık siste- miyle ilgili düzenlemelerin ya- nı sıra tanmsal destekleme yü- künün kaldınlmasına ilişkin ya- pılacak değişikliklerle ilgiliça- İışmalann uzun zaman alacak ol- ması etkili oldu. Tanm ve Köyışlen Bakanlı- ğı'nın önerdiği parite sistemi, fı- yat açıklama olarak algılanaca- gı gerekçesiyle Hazine'nin kar- şı çıkması üzerine gündemden kaldınlırken; prim sistemi ve fiyat açıklamalan 2000 yılında da sürdürülecek. Hazine'nin ve IMF'nin önerdiği doğrudan ge- lirdesteği sistemi için Tanm ve Köyişleri Bakanlığı'yla göriiş- melerin sürdürüldüğü öğrenil- di. Ancak bu sistemin yürüriü- ğe girebilmesi için kayıt siste- mi, üreticilerin belli ürünlere yönlendirilmesi ve pilot uygu- larna gerekiyor. Öncelikle komisyon kurulup teknik yardım alınıp bilgisayar ortamında kayıtlann düzenlen- , mesinden sonra Tanm Çerçeve Yasası çıkanİabiteceği belirtili- yor. Ziraat Bankası'nın 1999 yıl so- nu itibanyla görev zairannın 6 katrilyon lira, Halk Bankası'nın görev zarannın da 4 katrilyon 200 trilyon lira olacağı öğrenil- • Hazine, özel bankalann yürüttükleri faizler nedeniyle ödenemez duruma gelen Fiskobirlik'in 1989 findık alımlan için kullandığı kredinin borçlannı da çıkaracağı özel tertip tahvillerle kapatmayı üstlendi. Toprak Mahsulleri Ofisi'ne buğdayını satan çiftçiler ise 4 ay geçmesine karşın Ziraat Bankası'ndan paralannı alamadıklannı bildirdiler. di. Kamu bankalannın görev zararlannın yüzde 15'i, 1999 yılında olduğu gibi 2000 yılın- da da bütçeye konulan madde- ye göre tahvillerle kapatılacak. Ziraat Bankası ve Halkbank'ın 10 katrilyon lirayı aşarak, yak- laşık 47 katrilyon liralık bütçe- nin yüzde 21 'ine ulaşan görev zararlannın ödenemeyecek bo- yutlara yükselmesini önlemek üzere, görev zaran alacaklanna işletilen faizin durdurulması gündeme geldi. Ziraat Bankası'nın tanmsal desteklemeler kapsamında ya- pılan alımlar karşılığında Hazi- ne adına gerçekleştirdiği öderne- leri görev zararı olarak yazılı- yor. Hazine, kaynak sıkıntısı ne- deniyle göre\ zararlannı belli bir Çukobiriikve TMOpara ödemeyinceçiftçi hazııiık vapamadı. Ödemeterin bu şekilde devam etmesi durumunda üreticinin parasuu 3-4 avdan önce alamayacağı, bunun da "Çiftçinin ölümü" demek olacağı vurguianıyor. Buğday ekimitehlikede ADANA (Cumhumet Güney İlteri Bürosu)- Çukobirlik ve TMO'nun ûreticiden aldığı pamuk, soya ve mısır karşıhğı borcunu zamanında ve yeterii biçimde ödemediği için buğday ekiminin tehlikede olduğu savlandı. Ekim döneminin gelmesine ve havalann uygun gitmesine karşın çiftçinin parasızlıktan hazırlık yapamadığını vurgulayan Çiftçiler Biriiği Başkanı Cumali Doğru. "L retiche bir an öace alacakian ödenmezse bu yıl bugday ekimi van yarrya düşebilir" dedı. Çukobırlik Genel Mûdür Vekılı Yakup Şahin de üreticiye olan borçlann bir bölümünün ödenmesi için 2 trilyon 775 milyarhk bir kredi diliminin daha geldiğini açıkladı. Ödemelerin bu şekilde devam etmesi durumunda üreticinin parasını 3-4 aydan önce • Çiftçiler Biriiği Başkanı Cumali Doğru. "Üreticiye bir an önce alacakian ödenmezse bu yıl buğday ekimi yan yanya düşebilir" dedi. alamayacağını. bunun da "Çiftçinin öUmü" demek olacağını vurgulayan Doğru. TMOdan doğru dürüst para alamayan mısrr üreticisinin de zor durumda olduğımu vuıguladı. Bugüne dek aldığı ürün karsdığı çiftçiye pamuk için 27.4 triiyon, soya için 2.7 trilyon borçlanan Çukobirlik'in, Destekleme Fiyat istikrar Fonu'ndan (DFrF) sağladığı kredilerle. yeni kredi de dahiJ 10.5 trilyonu pamuk, 1.4 trilyonu soya için olmak üzere yaklaşık 12 trilyon ödediğı açıklandı. Genel Müdür Vekili Yakup Şahin, üreticinin geri kalan yaklaşık î 8 trilyon alacagınm önümüzdeki aylar içinde Ödenecegini belirtirken bugüne dek 133 bin 63 ton kütlü pamuk. 24 bin 297 ton soya aldıklannı vurguladı. plan dahilinde değil, parası ol- dukça ödeyebiliyor. Bu arada çiftçiler, TMO'ya 4 ay önce sat- tıklan buğdayın parasını hâlâ alamadıklannı, yalnız yansınm ödendiğini, Türkiye'deki faiz ortamında kayıplannın büyük olduğunu bildirdiler. Faiz yfikü borcu artürdı Hazine yetkilileri, faiz yürü- tülmesi nedeniyle görev zarar- lannın sürekli artnğına dikkat çe- kerek, "Bütçeye yeni doğacak zararlar için ödenek koyduk. 2000 yütnda büyümeyecek" de- diler. Hükümetın yapacağı ter- cihe göre, faizlerin dondurul- ması, dolara çevrilmesi ya da Hazine'nin borçlanmasına bağ- lanabileceği belirtiliyor. Kamu bankalannın tanmsal desteklemeler kapsamında ver- diği kredilerle ilgili sınırlama- lar üzerinde de çalışmalar sür- dürülüyor. Ancak bu kredile- rin faiz oranlanyla ilgili bir de- ğişiklik planlanmıyor. Enflas- yon düşünce kamu bankalannın uyguladığı düşük faiz oranlany- la ilgili sorunun da ortadan kalk- ması planlanıyor. Kota uygulaması Stok sorununun önüne geçil- mesi için kota uygulaması 2000 yılında da sürdürülecek. Tütün için 2000 yılında 189 bin ton- luk kota konulurken; şekerpan- can için de 12.5 milyon tonluk kota öngörüldüğü öğrenildi. Fiskobirlik'in 1989 yılı fin- dık alım bedellerini ödemek üzere aldığı, ancak ödeyemedi- ği özel bankalara olan borcun Hazine'nin çıkaracağı özel ter- tip devlet tahvili satışlanyla ka- patılması 2000 yılı bütçesine konuldu. Bütçe gerekçesinde, Fisko- birlik'in özel bankalardan kul- landığı yüksek faizli kredilerin geri ödenememesi üzerine 1994 yılında çıkanlan Bakanlar Ku- rulu karanyla borçlann belli bir düzeye çekilerek, ödenebilir ha- le getirilmesinin amaçlandığı- nı, ancak bazı özel bankalann bu borç tasfiyesini kabul etme- yerek açtıklan dava sonucunda İcaran yürürlükten kaldırdıkla- n kaydedildi. Fiskobirlik'in borcu nedeniy- le devletin ödeme yapacağı ban- kalann Pamukbank, Yapı Kre- di Bankası ve Garanti Bankası olduğu öğrenildi. D Ü N Y A E K O N O M Î S İ N E B A K I Ş / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin(aer9in.demon.co.uk Sosyalist Enternasyonal XXII. Kong- resi, geçen hafta Pans'te yapıldı. Kimi görüş ayrılıkları olduğu gibi izlenimini ya- ratan tartışmalara rağmen, Paris Dekla- rasyonu, Kongrenin Karar Belgesi, Sos- yalist Enternasyonal'e "III. Yol"un dam- gasını vurdugunu gösteriyor. Böylece, XXII. Kongre, sosyal demokrasınin bir sü- redirsosyalizmin, işçi hareketinin refor- mist kanadı olmaktan çıkıp. kapitalizmin, liberalizmin (liberal demokrasinin) re- formist kanadı halıne gelmış olduğunu bir kez daha gösterdi. Jospin önderliğın- dekı Fransız sosyalıstlennın, kongre bo- yunca III. Yol görüşlerine karşı "mızmız- lanmalanna" gelince, bunu yabancı bir yere yeni yerteşenlerin yaşadığı geçici ger- ginliğe vermek en doğrusu. III. Yol ve "Modernleşme" Paradigması Kongreye gelmeden önce, Sosyalist Enternasyonal'in ismmi Merkez-Sol Enter- nasyonal'e çevirmek isteğini ifade etmiş, ancak olumlu yankı bulamamış olan Tony BJair, kongredeki konuşmasında (Reuters 8/11/99) önlerınde "engel oluşturan dokt- rin ve dogmalardan kurtulmak gerek- tiğini" vurgulandı. "Benim III. Yol dedi- ğim, gerçekte modernleştirilmiş sos- yal demokrasiden başka bir şey değil- dir" dedı. Kendi onceliklerinı kısaca özet- leyerek, diğer partılerin benimsemesı ge- reken prensıplerın neler olduğunu ortaya koydu: Tek tek ülkelerde, bütçe disiplı- ni. eğitime yatınm, suç işlemeyi azaltmak. Refah devleti kurumlarına yönelık reform- lar (sosyal harcamalan kesmek ve kapsa- mını daraltmak). küçük ölçekli işletmele- rın desteklenmesi, kamu sektörünün mo- dernleştirilmesi (özelleştirme ya da pıya- sa koşuilanna göre çalışmaya zodamak E.Y.) Uluslararası düzlemde: Uluslararası ser- maye ve finans piyasalarının daha iyi dü- zenlenmesi, "Güney- Kuzey" ışbiriiğinin güçlendirilmesi, dünyaticaretinin serbest- leşmesi veyönetilmesi. Bu önceliklerin, si- yasi ve ekonomik anlamını daha iyi göre- bilmek için, bu modernleşme paradigma- sına kısaca bir bakmak gerekiyor. Modernleşme, geçen yuzyılın sonuna ait, güncel olmak, yeniden yana olmak, değişimi, hareketi benimsemek veyü- cettmek anlamına gelen bir kavram. Bu yüzden "modernleşme" siyasette her za- man, ilerici olmak anlamına geldi. lleri- ci, hareketten yana olmaya anlamını ve- ren ise, ister ıstemez, bu prensibı benirn- seyenin ilerieyerek ulaşmak istediğı amaç- tır. Blair'in önerdiği prensiplere bakarak git- meyi istediği yeri saptayıp benimsediği modernleştirme paradigmasının içeriği- ni, sanırım kavrayabıliriz. Bu prensiplere bakınca ıkı nokta dikka- ti çekiyor. Birincisi, bu paradigma, ser- best piyasa kuralları egemen olsun, dev- let de bugüne kadar ekonomide yaptığı- nı giderek daha az yapsın: piyasanın iş- lemesine daha çok olanak tanısm diyor. Sosyalist Enternasyonal XXII. Kongresi Bu, Thatcher'ın 1980'lerin başında gün- deme getirdiği programdan pek farklı de- ğil. Thatcher'ın amacı, sermayenin krize uyum sağlamasının önündeki engellerı kaldırmak, bu bağlamda sendıkal hareke- ti zayrflatmaktı. Muhafazakâriar açısın- dan, Keynesgil paradıgmayı terk ettiği için bu politikalar, yenilik, reformculuk anla- mına geliyordu. Bu amaçları benimsemek bugün, sosyal demokratlar için medom- leşme anlamına neden gelsin kı? Dikkati çeken ıkinci nokta, "eşitiik" kav- ramının yokluğu ve bu da rastlantı değil! Sosyal demokratlarla, liberal demokratlar arasındakı en temel/epistemolojik ay- raç eşitiik kavramına karşı tavırdır. übe- anlamda, bir modemleşme değil. Aksine liberal demokrasiye, hatta Fransız devri- minin "Özgürlük, Eşitiik, Kardeşlik" prensiplerinın bıleöncesine doğru bir ge- ri dönüş. Sol'a önerılmesı ise kendinızi tasviye edin. artık dünyada sol siyasi çiz- gi olmasın demekle eş anlamlı. Enternasyonal'in çizgisi... Sosyalist Enternasyonal'in Kongre Ka- rarlanna bakınca, şu amaçlann vurgulan- dığını görüyoruz: Sosyalist Enternasyonal, "özgürlük, sosyal adalet ve dayanışma- dan yana..." "Piyasa ekonomisini be- nimser." "Piyasa bir amaç değil, top- luma hizmet eden bir araçtr..." Bu araç Paris'teki Sosyalist Enternasyonal'in iki konuğu Arafat ve Barak'tı. ral demokratlar toplumsal eşitsizliklerin gerekli, kaçınılmaz olduğunu savunurtar. Sosyal demokrasi ekonomik koşullara bağlı olarak toplumsal eşıtsizlikJerin kaldı- nlabileceğini, kaldınlması gerektiğini savu- nanlarca kuruldu. Bu amacı elde etrnek için, sosyal demokratlar, demokrasiyi, kamu mülkiyetini ve planlamayı temel araçlar olarak benimsediler. Sosyal demokrasi, emeğin, işçi hareketinin bir partisi olarak küruldu. 20. yuzyılın başında da bu eşitli- ğin reformlaria, banşçıl yoldan elde edi- lebileceğıni savunan reformist (komünist- lere göre daha ılımlı) partisine dönüştü. Blair'in Sosyalist Enternasyonal parti- lerinedayattığı modemleşme, Thatcher'ın 1980'de benimsediği modernleşmenin aynısı. Blair'in prensipleri, eşitiik kavra- mını dışladığından liberal demokrasi- sosyal demokrasi ayrımında, liberal de- mokrasi tarafında kalıyor. Blair'in hedefi ile Thatcher'ın hedefleri aynı. Sermayenin krize uyum sağlamasını kolaylaştırmak. Bu, sosyal demokrasi açısından, hiçbir en iyi "Vatandaşlar bunun muazzam gücünü demokratik, siyasi, sivil ku- rumlar aracılığıyla kullandıklannda" ışe yarar. Sosyal demokrasi, "Insani se.rma- yeye en yüksek önceligi verir..." "Özel- likle eğrtim ve sağlığa vurgu yaparak..." "kadınlann eksiksiz eşitliği ve toplum- la bütünleşmesi..." "Küreselleşme yalnızca mallann ve hizmetlerin ticaretinin genişlemesi de- ğil, insanlığın ortak kaderinin altını çi- zen bir olgudur. Bu yüzden her zaman- kinden daha fazla ufuslar içinde ulus- lararasında dayanışmayı gerekli kılar..." "Küreselleşme önünde durulamaz ve geri çevrilemez bir süreçtir." Küreselleşmeye yönelik tavra ilişkin kongre kararlannda başka bir şeyyok. Sos- yalist Enternasyonal isteklerini, Paris Deklarasyonu'nda ortaya koydu. Bilim- sel ve teknolojık devrim, bilgi toplumu, kü- reselleşmeye devletin önemınin zayrfla- masına ilişkin tüm neo-liberal tezleri ka- bul eden Paris Deklarasyonu, küreselleş- me konusunda, bunun olumsuz etkileri- nı tedavi edici kimı öneriler de öne sür- dü. Bunlan kısaca, teknolojik devrimin çevre üzerindeki olumsuz etkilerine, yok- sulluk ve açlığa karşı mücadele. insan haklan ve demokrasinin savunulması ve genışletilmesi, BM'nin banşçıl girişimle- rinın desteklenmesi, IMF ve Dünya Ban- kası gibi kunjmlann yeniden yapılandınl- ması vb. Eşitsizliğe karşı mücadele ede- rek (belgeler eşitsizlik kavramını her za- man kadın-erkek eşitsizliği ve yasal bağ- lamda ele alıyor), daha az haksızlığı olan daha özgür, daha eşit, daha çok uyumlu toplumlar yaratmak." ... ve soldaki boşluk Bu amaçlardan herhangi birisinın Thatc- hercı liberalizmden özü itibanyla farklı ol- duğunu söylemek mümkün degil. Farklar yok değil var, ama bunlaryalnızca vurgu- ya ilişkin. Sosyalist Enternasyonal. Thatc- her'a göre daha ılımlı bir neo-liberalizm savunuyor o kadar. Eşitsizlik kavramının, cinsler arası eşitsizlik dışında, gündeme gelmemesi, bu örtüşmenin en önemli ne- deni. Geri çevrilemez, engellenemez de- nen küreselleşme, var olan ekonomik-si- yas eşrtsizlıkleri dayanılmaz bir düzeye yük- seltti. Bunlann çarpıcı ömeklerini, ömeğin dünya nüfusunun yüzde 16's(nınkaynak- lann yüzde 80'ini tüketmesini, en zengin 3 kişinin toplam servetlerinin 600 milyon nüfuslu yoksul ütketerintoplamGSMH'ndan büyük olmasını, toplam borç verilebilir fonlann yüzde 80'ine yakın bir kısmını 10 ABD bankasının denetlediğıni, en büyük 200 ekonomik birimden 50"sinin, özel şir- ketlerden oluştuğunu, dokuz dev şirketin küresel medya piyasasını denetlediğini biliyoruz, bu şirketlerin uluslararası ku- rumlar ve devletler karşısındaki gücünü de. Sosyalist Enternasyonal partileri küresel- leşme konusunda bir sürü istek ileri sü- rüyorlar, ama sermayenin gücünü mer- kezileşmesini, yogunlaşmasını, sorunun kö- kenini sorgulamak akıllanna gelmiyor. Diğer taraftan, küreselleşmeye paralel devletin zayıfladığını tespit etmek, olum- lamak, gelişmiş ülkeler için bir anlamda, gelişmekte olan yoksul ülkeler için ise bir başka (esas olarak da bağımlılığın art- ması, büyük şirketlerin etkisini kısrtlama de- mokratikleşme açısından olanaklannın azal- ması gibi) anlama geliyor. Sosyalist Enter- nasyonal Partileri bu konuda da suskun. Neticede Sosyalist Enternasyonal'in kü- reselleşme alanındaki reformizmi de eko- nomik liberalizmin sınırlanm aşmıyor. Bu par- tılerin amacı yarayı tedavi etmek değil, acı- sını azaltmak bıraz daha dayanılır kılmak. Tüm bunlar, sosyal demokrasinin çok- tan sosyalizmin, işçi hareketinin refor- mist kanadı olmaktan çıkıp, kapitalizmin, liberalizmin (liberal demokrasinin) re- formist, ılımlı kanadı halinegelmiş oldu- ğunu, bu bağlamda, siyasi spektrumu- nun solunun bir süredir boşalmış olduğu- nu, doldurulması gerektiğini gösteriyor. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Sömünüyü Beslemek Türkiye'de süregiden düşünsel düzlem, tam anla- mıyla bir kısırtık ya da sıkışmışlık yaşıyor. Düşünce or- tamı, aşın yüzeysel ve eski kalıplarda tıkanıyon açıla- mıyor. Son onyılda, en yaygın olarak tartışılan konu, inanç dünyasının yeri ve konumudur. islam dininin siyasal- laştınlması girişimleri yeni değil; yıllardır, kimi partiler- ce üstü kapalı bir biçimde, kimilerince açıkça yapılı- yor. Bununla da yetinilmiyor; yine yıllardır, eğitimin her aşamasında ve devlet bürokrasisinde, dinin siyasal- laşması sürekli olarak besleniyor. Sağlanan sayısal artış, her gün yeni siyasal istemlerle ortaya çıkabili- yor. Böyle olunca da kamuoyu oluşturan kesimler, Is- lamın siyasallaşması konusuna baöımlı kalıyor. Düşünsel düzlemi asıl sıkıştıran, Islamın siyasallaş- masının kaçınılmaz olarak verdiği sonuçtur. Türkiye düşünce düzlemi, akıldünyası ile inanç dünyasının ça- tışmasını yaşıyor. Yıllar öncesinden, cumhuriyet dev- rimi ile çözüme kavuşturulan akıl dünyası-inanç dün- yası aynmı, günümüzde, toplumun önüne bir/tofem ola- rak konuluyor. Özel alanda olması gereken İslam, ka- mu alanına taşınıyor. Tıkanma ve kısırlık, esas olarak bu noktadan kaynaklanıyor. • • • Başta siyasal partiler ve kamu kurum ve kuruluşla- n olmak üzere hemen her kesimden inanç dünyasının isteklerikarşısındaAJOjsıört//üı veesne/cdavranmasıve giderek buna uyum sağlaması isteniyor. Bununla ye- tinilmiyor, dayatma, baskı, korkutma ve yıldtrma gibi yöntemtere başvuruluyor. Okul ve üniversite yönetım- leri, bunlann özellikle devlete ait olanlan, tüm sorun- lannı bir yana bırakıyor,sorunlarunuttunıluyorve inanç gösterileri karşısında verilecek ödün ya da gösterile- cektavır belirleyıci oluyor. Bununla, Islamı siyasallaş- tırmaya çalışanlann ekmeğine yağ sürülüyor. Böyle bir ortamda, eğitimin temel sorunlannın çö- zümü bir yana bırakılıyon insan yetiştirmenin sayısal ve niteliksel yönleri gündem dışı kalıyor; kaynaklar ve- rimli kullanılmryor. Ortam, çocuklann ve gençlerinya- ratıcı yeteneklerini geliştirmelerini kısrtlıyor; giderek bu olanağı yok ediyor. Sonuçta, toplumun yannlan ka- rartılıyor. Siyasal gündem de bu ikileme göre btçımteniyor. Cum- hurbaşkanı, kendisinin aslında yeterinden uzun olan siyasal ömrünü daha da uzatmak için olacak, ılımlı İs- lam yorumlanna öncülük etmeye çalışryor. Siyasal düzlemde, ilginç bir gelişme daha yaşanı- yor. Kimilerince solcu olmak, kimilerince demokrat olmak ya da her ikisi birden, inanç dünyasına, daha doğrusu onun siyasallaşmasına venlen ödün derece- siyle ölçülüyor. İnanç dünyasının tartışılmazlığı, kapalılığı, kadın-er- kek arasındaki eşitsizlik anlayışı vb. nrtelikteriyle de- mokrasinin nasıl bağdaştınlacağı sorulan kolayca bir yana bırakılıyon tartışılmıyor. Yaratıcı düşüncenin ge- lışimi ve bireyin özgürleşmesi ile akıl dünyasının üs- tünlüğüne dayalı binlerce yıllık evrim gözardı ediliyor. Özellikle de başlıca sol düşüncenin öncülerince, di- nin birsömürü aracı olduğuna ilişkin çözümlemeleri ve buna dayalı gerçekler, sol adına, her nasılsa bir ya- na bırakılabiliyor. Ve bu düşünce çoraklığında, Islam'ın sjyasallaşmasını istemediğinızde ya da buna karşı çık- tığınızda, btrileri sizi, kolayca demokrat ve solcu olma- makla suçlayabiliyor. • • • Gündem değişiklığı bununla da kalmryor; asıl işle- vini ya da görevini yapıyor. Bakınız nasıl? İki güncel örnek yeterlidir. Ingilizce haftalık The Economist Türkiye'nin, Bakû- Ceyhan petrol boaı hattı bağlamında kuzey doğu kom- şulanyla ilişkisini Dalganın Tepe Noktasında başlığıy- la aynntılı olarak irdelediği bir yazıda, ABD'nın, Azer- baycan-Ermenıstan ilişkilerini yumuşatmak amacıyla yaptıklannı özetlıyor. Dergi, boru hattının maliyeti 2,4 milyar dolan geçerse Türkiye'nin bu bölümü üstlen- meyikabulettiğinı^vurguluyor. Ek olarak, BP-Amoco'nun başını çektiği konsorsiyumun Türkiye'ye, üçüncü ta- rafriskinin, yani. Gürcistan ve Azerbaycan sorumlu- luklannı yerine getirmezse dogacak kaybın, çok bü- yük bir bölümünü karşılaması için baskı yaptığını be- lirtiyor (30 Ekim). önümüzdeki günlerde yapılacak AGlTtoplantısının en önemli konusu budur. Türkiye ka- muoyu bu konuyu, çok sınıriı bir çevre dışında, esas olarak tartışmıyor. Bu hafta Türk-lş Genel Kurulu var. Türkiye kamu- oyu, başta ışsizJik olmak üzere, sosyal güvenlik ve bu- nun kapsamı dışında kalanlar; sayılan altı milyona ula- şan ve yan köle sayılması gereken ücretsız aile ışçisi kadınlar, 12 Eylül sonrasında ve küresel dünyada ya- şanmakta olan sendikasızlaştırma süreci; bugünlerde ele alınmakta olan asgan ücret; genel olarak ücretler... gibi konuları ne kadar tartışacak dersinız? Bu bağlamda, ülke kamuoyunu oluşturan basın- yayın kuruluşlan, kendi çalışanlannın sendikal hakla- nnı, iş güvenlikJerini ve ücretfarklılıkiannı tartışabilirmi? Neden tartışamaz? • • • Akıl dünyası ile inanç dünyası arasında binlerce yıl öncesine giden bir uyuşmazlık olduğu, bunun kimi zaman kanlı çatışmalara dönüştüğü veaydınlanma ile bu ikilinin alanlannı ayırarak banş içinde birarada ya- şamalannın yolunun, yheakılla bulunduğu birgerçek- tir. Üçüncü binyıla girerken Türkiye'yi bir akıl dünyası- inanç dünyası ikilemine atmanın, giderek kaçınılmaz bir çatışmaya sürüklemenin, yalnız ve yalnız, iç ve dış sömürücülerin çıkanna hizmet olduğu ya da sömürü- yü beslediği bılinmelidir. e-posta: yakup@metu.edu.tr 800 milyon dolar tutarında Shell İran'la petrolde anlaştı Ekonomi Servisi - Dün- yanın önde gelen petrol şirketlerinden Shell, Iran ile petrol anlaşması imza- ladı. Shell yetkiJisince ya- pılan açıklamada. şirke- tin Iran ile Soroush ve Nevroz petrol sahalan- nın geliştiribnesini öngö- ren 800 milyon dolar tu- tannda anlaşmayı imza- ladığını söyledi. Yetkilı, ABD'nin yaptınm tehdi- dinin tran ile petrol ala- nında anlaşma yapılma- sına engel teşkil etmedi- ğini düşündüklerini be- lirtti. Iran'ın Soroush ve Nevroz petrol sahalann- dan günde 200 bin varil petrol çıkartılması öngö- rülüyor. ABD, terörist faaliyet- leri desteklediği ve uzun menzilli fiize geliştirdiği gerekçesiyle Iran'a yap- tınm uyguluyor. ABD bu çerçeve dahilinde, Iran'a yatınm yapan uluslara- rası firmalara da yaptı- nm uygulayacağını açık- lamıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear