Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 KASIM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
İ L J v U i ı t _ f l f J J . / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
Thateler
deiMtlensin'
• İSTOTOUL (AA) - Koç
Hoidıcg Enerji Projeieri
Koord:natörü Deniz Ünal,
enerji dahil her türlü
özelleşcirme ihalelerine
katılacık firmalann
finansnan, kadro, bilgi
birikirri. teloıik kapasite
yönlenyle ön elemeden
geçirilnıesini istedi. Ünal,
kömür santrallannın yanı
sııa doğalgaz santrallannın
ihalelelerinin de bir an önce
yapılması çağnsında
bulunarak, "Unutmamak
gerekir kı sadece kömür
santrallannın işletme hakkı
devTİ ile devlete 1 milyar
dolann üzerinde kaynak
yaratılacaktır" diye
konuştu.
Hayvan ticareti
istemi
• GAZİANTEP(AA)-
Güneydoğu Anadolu Canlı
Hayvan. Su Ürünlen ve
Mamulleri Ihracatçılan
Birliği Başkanı Rüştü
Yıldız, bir aya kadar Van.
Ağn ve Iğdır'dan koyun
çıkışma izin verilmemesi
halinde. koyun ve et
fiyatlannın astronomik
düzeye yükselecegi
uyansında bulundu. Yıldız,
Tanm ve Köy Işleri
Bakanlıfı'nın, hayvan
kaçakçılıgını önlemek
amacıyla 5 ilde uygulamaya
başladığı karantina
sonrasında besicilerin zor
günler geçirdiğini ve
fıyatlann yükseldiğini
belirtti.
Taşkömüpünde
devîr
• ANKARA (ANKA)-
Taşkömürü havzasında yer
alan bazı kamu
taşınmazlannın isteyen kişi
ve kuruluşlara devredileceği
bildirildi. Söz konusu devre
olanak sağlayan yasa
değişikliği de Resmı
Gazete'de yayımlandı.
Taşkömürii havzasında
kalan alanlarda Hazine
adına tescil edilen taşınmaz
mallann mülkiyetınin,
Harçlar Kanunu'na göre
hesaplanacak değer
üzerinden de\Tİ hükme
bağlandı. Taşınmazlan
almak ısteyenlerin 31 Aralık
2000 tarihîne kadar
defterdarlık veya mal
müdürlüklerine başvurması
gerektiği kaydedildi.
ÇîttçHere ödünç
tohumluk
• ANKARA (AA) - Muhtaç
çiftçilere ödünç tohumluk
\erilmesi sırasındaki hasar
tespit işlemlerinde, çiftçinin
ürün deseni içerisinde yer
alan her bitki türü için ayn
ayn değerlendirme
yapılacağı bildirildi.
Muhtaç çiftçilere ödünç
tohumluk verilmesi
hakkında kanunda
degişiklik öngören kanun.
bugünkü Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürüriüğe
girdi.
Şabancı Holding
SPK'ye başvurdu
• ANKARA (ANKA)-
Sabancı Holding. kayıtlı
sermaye tavanını 600 trilyon
liraya çıkardığını açıkladı.
Sermaye Piyasası Kurulu
(SPK). holdingın kayıtlı
sermaye tavanını 250 milyar
liradan 600 trilyon liraya
yükseltmek için yaptığı
başvuruyu kayda aldı.
Sermayesi 125 milyarlira
düzeyinde bulunan Sabancı
Holding'in, bu yıl 150
trilyon bedelli, 150 trilyon
bedelsiz. gelecek yıl 93
trilyon bedelsiz. 2001
yılında da 82 trilyon liralık
bedelsiz arttınm yapmayı
planladığı bildirildi. •_,
Borsa'da iki
yeni halka aı*z
• ANKARA (ANKA)-
Kardemir Karabük Demir
Çelik Sanayii ve Ticaret ile
Mudumu Tavukçuluk, halka
arz gerçekJeştıreceğini
açıkladı. Sermaye Piyasası
Kurulu (SPK), ikı şirketin
sermaye arttınm
başMirulannı kayda aldı.
Kardemir'in sermayesıni 10
trilyon liralık bedelli
arttınmla 20 trilyon liradan
30 trilyon liraya çıkaracağı
belırtildi. Mudurnu
Tavukçuluk"un da 1 trilyon
500 milyar lira olan
sermayesini 300 milyar
liralık bedelli, 1 trilyon 500
milyar liralık bedelsiz
arttınmla 3 trilyon 300
milyar liraya yükselteceği
belırtildi.
Fiskobirlik'in özel bankalara olan 10 trilyonu aşkın borcunu devlet üstleniyor
Görev zararı dondııruluyor
BANU SALMAN
ANKARA-Hazine, 1999 yıl
sonu itibanyla Ziraat Banka-
sı'nın 6 katrilyon lira, Halk Ban-
kası'nın 4 katrilyon 200 trilyon
lirayı bulacak olan görev zarar-
lannın 2000 yılında büyümesi-
ni önlemek amacıyla. "kamu
bankalannın alacaklanna işlet-
tiği faizin dondurulmasu dola-
ra endekslenmesl, Hazine borç-
lanmasma bağlanmasını*" içe-
ren 3 seçenek hazırladı. Hazi-
ne, özel bankalann yürüttükle-
ri faizler nedeniyle ödenemez du-
rumagelen Fiskobirlik'in 1989
findık alımlan için kullandığı
kredinin borçlannı da çıkara-
cağı özel tertip tahvillerle kapat-
mayı üstlendi. Söz konusu ban-
kalann Pamukbank, Garanti
Bankası ve Yapı Kredi Banka-
sı oldugu öğrenildi. Toprak Mah-
sulleri Ofisi'ne (TMO) buğda-
yını satan çiftçiler ise aradan
geçen 4 aya karşın hâlâ Ziraat
Bankası'ndan alacaklannı ala-
madıklannı bildirdiler.
Tanmsal destekleme
IMF'yle yapılacak stand-
by'ın süresinin 2 yıldan 3 yıla
çıkanlmasmda bankacılık siste-
miyle ilgili düzenlemelerin ya-
nı sıra tanmsal destekleme yü-
künün kaldınlmasına ilişkin ya-
pılacak değişikliklerle ilgiliça-
İışmalann uzun zaman alacak ol-
ması etkili oldu.
Tanm ve Köyışlen Bakanlı-
ğı'nın önerdiği parite sistemi, fı-
yat açıklama olarak algılanaca-
gı gerekçesiyle Hazine'nin kar-
şı çıkması üzerine gündemden
kaldınlırken; prim sistemi ve
fiyat açıklamalan 2000 yılında
da sürdürülecek. Hazine'nin ve
IMF'nin önerdiği doğrudan ge-
lirdesteği sistemi için Tanm ve
Köyişleri Bakanlığı'yla göriiş-
melerin sürdürüldüğü öğrenil-
di. Ancak bu sistemin yürüriü-
ğe girebilmesi için kayıt siste-
mi, üreticilerin belli ürünlere
yönlendirilmesi ve pilot uygu-
larna gerekiyor.
Öncelikle komisyon kurulup
teknik yardım alınıp bilgisayar
ortamında kayıtlann düzenlen-
, mesinden sonra Tanm Çerçeve
Yasası çıkanİabiteceği belirtili-
yor.
Ziraat Bankası'nın 1999 yıl so-
nu itibanyla görev zairannın 6
katrilyon lira, Halk Bankası'nın
görev zarannın da 4 katrilyon
200 trilyon lira olacağı öğrenil-
• Hazine, özel bankalann yürüttükleri faizler nedeniyle
ödenemez duruma gelen Fiskobirlik'in 1989 findık alımlan
için kullandığı kredinin borçlannı da çıkaracağı özel tertip
tahvillerle kapatmayı üstlendi. Toprak Mahsulleri Ofisi'ne
buğdayını satan çiftçiler ise 4 ay geçmesine karşın Ziraat
Bankası'ndan paralannı alamadıklannı bildirdiler.
di. Kamu bankalannın görev
zararlannın yüzde 15'i, 1999
yılında olduğu gibi 2000 yılın-
da da bütçeye konulan madde-
ye göre tahvillerle kapatılacak.
Ziraat Bankası ve Halkbank'ın
10 katrilyon lirayı aşarak, yak-
laşık 47 katrilyon liralık bütçe-
nin yüzde 21 'ine ulaşan görev
zararlannın ödenemeyecek bo-
yutlara yükselmesini önlemek
üzere, görev zaran alacaklanna
işletilen faizin durdurulması
gündeme geldi.
Ziraat Bankası'nın tanmsal
desteklemeler kapsamında ya-
pılan alımlar karşılığında Hazi-
ne adına gerçekleştirdiği öderne-
leri görev zararı olarak yazılı-
yor. Hazine, kaynak sıkıntısı ne-
deniyle göre\ zararlannı belli bir
Çukobiriikve
TMOpara
ödemeyinceçiftçi
hazııiık
vapamadı.
Ödemeterin bu
şekilde devam
etmesi durumunda
üreticinin parasuu
3-4 avdan önce
alamayacağı,
bunun da
"Çiftçinin ölümü"
demek olacağı
vurguianıyor.
Buğday ekimitehlikede
ADANA (Cumhumet
Güney İlteri Bürosu)-
Çukobirlik ve TMO'nun
ûreticiden aldığı pamuk,
soya ve mısır karşıhğı
borcunu zamanında ve
yeterii biçimde
ödemediği için buğday ekiminin tehlikede
olduğu savlandı. Ekim döneminin gelmesine
ve havalann uygun gitmesine karşın çiftçinin
parasızlıktan hazırlık yapamadığını
vurgulayan Çiftçiler Biriiği Başkanı Cumali
Doğru. "L retiche bir an öace alacakian
ödenmezse bu yıl bugday ekimi van yarrya
düşebilir" dedı. Çukobırlik Genel Mûdür
Vekılı Yakup Şahin de üreticiye olan borçlann
bir bölümünün ödenmesi için 2 trilyon 775
milyarhk bir kredi diliminin daha geldiğini
açıkladı. Ödemelerin bu şekilde devam etmesi
durumunda üreticinin parasını 3-4 aydan önce
• Çiftçiler Biriiği Başkanı
Cumali Doğru. "Üreticiye bir an
önce alacakian ödenmezse bu yıl
buğday ekimi yan yanya
düşebilir" dedi.
alamayacağını. bunun da
"Çiftçinin öUmü"
demek olacağını
vurgulayan Doğru.
TMOdan doğru dürüst
para alamayan mısrr
üreticisinin de zor
durumda olduğımu vuıguladı. Bugüne dek
aldığı ürün karsdığı çiftçiye pamuk için 27.4
triiyon, soya için 2.7 trilyon borçlanan
Çukobirlik'in, Destekleme Fiyat istikrar
Fonu'ndan (DFrF) sağladığı kredilerle. yeni
kredi de dahiJ 10.5 trilyonu pamuk, 1.4
trilyonu soya için olmak üzere yaklaşık 12
trilyon ödediğı açıklandı. Genel Müdür Vekili
Yakup Şahin, üreticinin geri kalan yaklaşık î 8
trilyon alacagınm önümüzdeki aylar içinde
Ödenecegini belirtirken bugüne dek 133 bin 63
ton kütlü pamuk. 24 bin 297 ton soya
aldıklannı vurguladı.
plan dahilinde değil, parası ol-
dukça ödeyebiliyor. Bu arada
çiftçiler, TMO'ya 4 ay önce sat-
tıklan buğdayın parasını hâlâ
alamadıklannı, yalnız yansınm
ödendiğini, Türkiye'deki faiz
ortamında kayıplannın büyük
olduğunu bildirdiler.
Faiz yfikü borcu artürdı
Hazine yetkilileri, faiz yürü-
tülmesi nedeniyle görev zarar-
lannın sürekli artnğına dikkat çe-
kerek, "Bütçeye yeni doğacak
zararlar için ödenek koyduk.
2000 yütnda büyümeyecek" de-
diler. Hükümetın yapacağı ter-
cihe göre, faizlerin dondurul-
ması, dolara çevrilmesi ya da
Hazine'nin borçlanmasına bağ-
lanabileceği belirtiliyor.
Kamu bankalannın tanmsal
desteklemeler kapsamında ver-
diği kredilerle ilgili sınırlama-
lar üzerinde de çalışmalar sür-
dürülüyor. Ancak bu kredile-
rin faiz oranlanyla ilgili bir de-
ğişiklik planlanmıyor. Enflas-
yon düşünce kamu bankalannın
uyguladığı düşük faiz oranlany-
la ilgili sorunun da ortadan kalk-
ması planlanıyor.
Kota uygulaması
Stok sorununun önüne geçil-
mesi için kota uygulaması 2000
yılında da sürdürülecek. Tütün
için 2000 yılında 189 bin ton-
luk kota konulurken; şekerpan-
can için de 12.5 milyon tonluk
kota öngörüldüğü öğrenildi.
Fiskobirlik'in 1989 yılı fin-
dık alım bedellerini ödemek
üzere aldığı, ancak ödeyemedi-
ği özel bankalara olan borcun
Hazine'nin çıkaracağı özel ter-
tip devlet tahvili satışlanyla ka-
patılması 2000 yılı bütçesine
konuldu.
Bütçe gerekçesinde, Fisko-
birlik'in özel bankalardan kul-
landığı yüksek faizli kredilerin
geri ödenememesi üzerine 1994
yılında çıkanlan Bakanlar Ku-
rulu karanyla borçlann belli bir
düzeye çekilerek, ödenebilir ha-
le getirilmesinin amaçlandığı-
nı, ancak bazı özel bankalann
bu borç tasfiyesini kabul etme-
yerek açtıklan dava sonucunda
İcaran yürürlükten kaldırdıkla-
n kaydedildi.
Fiskobirlik'in borcu nedeniy-
le devletin ödeme yapacağı ban-
kalann Pamukbank, Yapı Kre-
di Bankası ve Garanti Bankası
olduğu öğrenildi.
D Ü N Y A E K O N O M Î S İ N E B A K I Ş / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin(aer9in.demon.co.uk
Sosyalist Enternasyonal XXII. Kong-
resi, geçen hafta Pans'te yapıldı. Kimi
görüş ayrılıkları olduğu gibi izlenimini ya-
ratan tartışmalara rağmen, Paris Dekla-
rasyonu, Kongrenin Karar Belgesi, Sos-
yalist Enternasyonal'e "III. Yol"un dam-
gasını vurdugunu gösteriyor. Böylece,
XXII. Kongre, sosyal demokrasınin bir sü-
redirsosyalizmin, işçi hareketinin refor-
mist kanadı olmaktan çıkıp. kapitalizmin,
liberalizmin (liberal demokrasinin) re-
formist kanadı halıne gelmış olduğunu
bir kez daha gösterdi. Jospin önderliğın-
dekı Fransız sosyalıstlennın, kongre bo-
yunca III. Yol görüşlerine karşı "mızmız-
lanmalanna" gelince, bunu yabancı bir
yere yeni yerteşenlerin yaşadığı geçici ger-
ginliğe vermek en doğrusu.
III. Yol ve "Modernleşme"
Paradigması
Kongreye gelmeden önce, Sosyalist
Enternasyonal'in ismmi Merkez-Sol Enter-
nasyonal'e çevirmek isteğini ifade etmiş,
ancak olumlu yankı bulamamış olan Tony
BJair, kongredeki konuşmasında (Reuters
8/11/99) önlerınde "engel oluşturan dokt-
rin ve dogmalardan kurtulmak gerek-
tiğini" vurgulandı. "Benim III. Yol dedi-
ğim, gerçekte modernleştirilmiş sos-
yal demokrasiden başka bir şey değil-
dir" dedı. Kendi onceliklerinı kısaca özet-
leyerek, diğer partılerin benimsemesı ge-
reken prensıplerın neler olduğunu ortaya
koydu: Tek tek ülkelerde, bütçe disiplı-
ni. eğitime yatınm, suç işlemeyi azaltmak.
Refah devleti kurumlarına yönelık reform-
lar (sosyal harcamalan kesmek ve kapsa-
mını daraltmak). küçük ölçekli işletmele-
rın desteklenmesi, kamu sektörünün mo-
dernleştirilmesi (özelleştirme ya da pıya-
sa koşuilanna göre çalışmaya zodamak E.Y.)
Uluslararası düzlemde: Uluslararası ser-
maye ve finans piyasalarının daha iyi dü-
zenlenmesi, "Güney- Kuzey" ışbiriiğinin
güçlendirilmesi, dünyaticaretinin serbest-
leşmesi veyönetilmesi. Bu önceliklerin, si-
yasi ve ekonomik anlamını daha iyi göre-
bilmek için, bu modernleşme paradigma-
sına kısaca bir bakmak gerekiyor.
Modernleşme, geçen yuzyılın sonuna ait,
güncel olmak, yeniden yana olmak,
değişimi, hareketi benimsemek veyü-
cettmek anlamına gelen bir kavram. Bu
yüzden "modernleşme" siyasette her za-
man, ilerici olmak anlamına geldi. lleri-
ci, hareketten yana olmaya anlamını ve-
ren ise, ister ıstemez, bu prensibı benirn-
seyenin ilerieyerek ulaşmak istediğı amaç-
tır. Blair'in önerdiği prensiplere bakarak git-
meyi istediği yeri saptayıp benimsediği
modernleştirme paradigmasının içeriği-
ni, sanırım kavrayabıliriz.
Bu prensiplere bakınca ıkı nokta dikka-
ti çekiyor. Birincisi, bu paradigma, ser-
best piyasa kuralları egemen olsun, dev-
let de bugüne kadar ekonomide yaptığı-
nı giderek daha az yapsın: piyasanın iş-
lemesine daha çok olanak tanısm diyor.
Sosyalist Enternasyonal XXII. Kongresi
Bu, Thatcher'ın 1980'lerin başında gün-
deme getirdiği programdan pek farklı de-
ğil. Thatcher'ın amacı, sermayenin krize
uyum sağlamasının önündeki engellerı
kaldırmak, bu bağlamda sendıkal hareke-
ti zayrflatmaktı. Muhafazakâriar açısın-
dan, Keynesgil paradıgmayı terk ettiği için
bu politikalar, yenilik, reformculuk anla-
mına geliyordu. Bu amaçları benimsemek
bugün, sosyal demokratlar için medom-
leşme anlamına neden gelsin kı?
Dikkati çeken ıkinci nokta, "eşitiik" kav-
ramının yokluğu ve bu da rastlantı değil!
Sosyal demokratlarla, liberal demokratlar
arasındakı en temel/epistemolojik ay-
raç eşitiik kavramına karşı tavırdır. übe-
anlamda, bir modemleşme değil. Aksine
liberal demokrasiye, hatta Fransız devri-
minin "Özgürlük, Eşitiik, Kardeşlik"
prensiplerinın bıleöncesine doğru bir ge-
ri dönüş. Sol'a önerılmesı ise kendinızi
tasviye edin. artık dünyada sol siyasi çiz-
gi olmasın demekle eş anlamlı.
Enternasyonal'in çizgisi...
Sosyalist Enternasyonal'in Kongre Ka-
rarlanna bakınca, şu amaçlann vurgulan-
dığını görüyoruz: Sosyalist Enternasyonal,
"özgürlük, sosyal adalet ve dayanışma-
dan yana..." "Piyasa ekonomisini be-
nimser." "Piyasa bir amaç değil, top-
luma hizmet eden bir araçtr..." Bu araç
Paris'teki Sosyalist Enternasyonal'in iki konuğu Arafat ve Barak'tı.
ral demokratlar toplumsal eşitsizliklerin
gerekli, kaçınılmaz olduğunu savunurtar.
Sosyal demokrasi ekonomik koşullara
bağlı olarak toplumsal eşıtsizlikJerin kaldı-
nlabileceğini, kaldınlması gerektiğini savu-
nanlarca kuruldu. Bu amacı elde etrnek için,
sosyal demokratlar, demokrasiyi, kamu
mülkiyetini ve planlamayı temel araçlar
olarak benimsediler. Sosyal demokrasi,
emeğin, işçi hareketinin bir partisi olarak
küruldu. 20. yuzyılın başında da bu eşitli-
ğin reformlaria, banşçıl yoldan elde edi-
lebileceğıni savunan reformist (komünist-
lere göre daha ılımlı) partisine dönüştü.
Blair'in Sosyalist Enternasyonal parti-
lerinedayattığı modemleşme, Thatcher'ın
1980'de benimsediği modernleşmenin
aynısı. Blair'in prensipleri, eşitiik kavra-
mını dışladığından liberal demokrasi-
sosyal demokrasi ayrımında, liberal de-
mokrasi tarafında kalıyor. Blair'in hedefi ile
Thatcher'ın hedefleri aynı. Sermayenin
krize uyum sağlamasını kolaylaştırmak.
Bu, sosyal demokrasi açısından, hiçbir
en iyi "Vatandaşlar bunun muazzam
gücünü demokratik, siyasi, sivil ku-
rumlar aracılığıyla kullandıklannda" ışe
yarar. Sosyal demokrasi, "Insani se.rma-
yeye en yüksek önceligi verir..." "Özel-
likle eğrtim ve sağlığa vurgu yaparak..."
"kadınlann eksiksiz eşitliği ve toplum-
la bütünleşmesi..."
"Küreselleşme yalnızca mallann ve
hizmetlerin ticaretinin genişlemesi de-
ğil, insanlığın ortak kaderinin altını çi-
zen bir olgudur. Bu yüzden her zaman-
kinden daha fazla ufuslar içinde ulus-
lararasında dayanışmayı gerekli kılar..."
"Küreselleşme önünde durulamaz ve
geri çevrilemez bir süreçtir."
Küreselleşmeye yönelik tavra ilişkin
kongre kararlannda başka bir şeyyok. Sos-
yalist Enternasyonal isteklerini, Paris
Deklarasyonu'nda ortaya koydu. Bilim-
sel ve teknolojık devrim, bilgi toplumu, kü-
reselleşmeye devletin önemınin zayrfla-
masına ilişkin tüm neo-liberal tezleri ka-
bul eden Paris Deklarasyonu, küreselleş-
me konusunda, bunun olumsuz etkileri-
nı tedavi edici kimı öneriler de öne sür-
dü. Bunlan kısaca, teknolojik devrimin
çevre üzerindeki olumsuz etkilerine, yok-
sulluk ve açlığa karşı mücadele. insan
haklan ve demokrasinin savunulması ve
genışletilmesi, BM'nin banşçıl girişimle-
rinın desteklenmesi, IMF ve Dünya Ban-
kası gibi kunjmlann yeniden yapılandınl-
ması vb. Eşitsizliğe karşı mücadele ede-
rek (belgeler eşitsizlik kavramını her za-
man kadın-erkek eşitsizliği ve yasal bağ-
lamda ele alıyor), daha az haksızlığı olan
daha özgür, daha eşit, daha çok uyumlu
toplumlar yaratmak."
... ve soldaki boşluk
Bu amaçlardan herhangi birisinın Thatc-
hercı liberalizmden özü itibanyla farklı ol-
duğunu söylemek mümkün degil. Farklar
yok değil var, ama bunlaryalnızca vurgu-
ya ilişkin. Sosyalist Enternasyonal. Thatc-
her'a göre daha ılımlı bir neo-liberalizm
savunuyor o kadar. Eşitsizlik kavramının,
cinsler arası eşitsizlik dışında, gündeme
gelmemesi, bu örtüşmenin en önemli ne-
deni. Geri çevrilemez, engellenemez de-
nen küreselleşme, var olan ekonomik-si-
yas eşrtsizlıkleri dayanılmaz bir düzeye yük-
seltti. Bunlann çarpıcı ömeklerini, ömeğin
dünya nüfusunun yüzde 16's(nınkaynak-
lann yüzde 80'ini tüketmesini, en zengin
3 kişinin toplam servetlerinin 600 milyon
nüfuslu yoksul ütketerintoplamGSMH'ndan
büyük olmasını, toplam borç verilebilir
fonlann yüzde 80'ine yakın bir kısmını 10
ABD bankasının denetlediğıni, en büyük
200 ekonomik birimden 50"sinin, özel şir-
ketlerden oluştuğunu, dokuz dev şirketin
küresel medya piyasasını denetlediğini
biliyoruz, bu şirketlerin uluslararası ku-
rumlar ve devletler karşısındaki gücünü de.
Sosyalist Enternasyonal partileri küresel-
leşme konusunda bir sürü istek ileri sü-
rüyorlar, ama sermayenin gücünü mer-
kezileşmesini, yogunlaşmasını, sorunun kö-
kenini sorgulamak akıllanna gelmiyor.
Diğer taraftan, küreselleşmeye paralel
devletin zayıfladığını tespit etmek, olum-
lamak, gelişmiş ülkeler için bir anlamda,
gelişmekte olan yoksul ülkeler için ise
bir başka (esas olarak da bağımlılığın art-
ması, büyük şirketlerin etkisini kısrtlama de-
mokratikleşme açısından olanaklannın azal-
ması gibi) anlama geliyor. Sosyalist Enter-
nasyonal Partileri bu konuda da suskun.
Neticede Sosyalist Enternasyonal'in kü-
reselleşme alanındaki reformizmi de eko-
nomik liberalizmin sınırlanm aşmıyor. Bu par-
tılerin amacı yarayı tedavi etmek değil, acı-
sını azaltmak bıraz daha dayanılır kılmak.
Tüm bunlar, sosyal demokrasinin çok-
tan sosyalizmin, işçi hareketinin refor-
mist kanadı olmaktan çıkıp, kapitalizmin,
liberalizmin (liberal demokrasinin) re-
formist, ılımlı kanadı halinegelmiş oldu-
ğunu, bu bağlamda, siyasi spektrumu-
nun solunun bir süredir boşalmış olduğu-
nu, doldurulması gerektiğini gösteriyor.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Sömünüyü Beslemek
Türkiye'de süregiden düşünsel düzlem, tam anla-
mıyla bir kısırtık ya da sıkışmışlık yaşıyor. Düşünce or-
tamı, aşın yüzeysel ve eski kalıplarda tıkanıyon açıla-
mıyor.
Son onyılda, en yaygın olarak tartışılan konu, inanç
dünyasının yeri ve konumudur. islam dininin siyasal-
laştınlması girişimleri yeni değil; yıllardır, kimi partiler-
ce üstü kapalı bir biçimde, kimilerince açıkça yapılı-
yor. Bununla da yetinilmiyor; yine yıllardır, eğitimin her
aşamasında ve devlet bürokrasisinde, dinin siyasal-
laşması sürekli olarak besleniyor. Sağlanan sayısal
artış, her gün yeni siyasal istemlerle ortaya çıkabili-
yor. Böyle olunca da kamuoyu oluşturan kesimler, Is-
lamın siyasallaşması konusuna baöımlı kalıyor.
Düşünsel düzlemi asıl sıkıştıran, Islamın siyasallaş-
masının kaçınılmaz olarak verdiği sonuçtur. Türkiye
düşünce düzlemi, akıldünyası ile inanç dünyasının ça-
tışmasını yaşıyor. Yıllar öncesinden, cumhuriyet dev-
rimi ile çözüme kavuşturulan akıl dünyası-inanç dün-
yası aynmı, günümüzde, toplumun önüne bir/tofem ola-
rak konuluyor. Özel alanda olması gereken İslam, ka-
mu alanına taşınıyor. Tıkanma ve kısırlık, esas olarak
bu noktadan kaynaklanıyor.
• • •
Başta siyasal partiler ve kamu kurum ve kuruluşla-
n olmak üzere hemen her kesimden inanç dünyasının
isteklerikarşısındaAJOjsıört//üı
veesne/cdavranmasıve
giderek buna uyum sağlaması isteniyor. Bununla ye-
tinilmiyor, dayatma, baskı, korkutma ve yıldtrma gibi
yöntemtere başvuruluyor. Okul ve üniversite yönetım-
leri, bunlann özellikle devlete ait olanlan, tüm sorun-
lannı bir yana bırakıyor,sorunlarunuttunıluyorve inanç
gösterileri karşısında verilecek ödün ya da gösterile-
cektavır belirleyıci oluyor. Bununla, Islamı siyasallaş-
tırmaya çalışanlann ekmeğine yağ sürülüyor.
Böyle bir ortamda, eğitimin temel sorunlannın çö-
zümü bir yana bırakılıyon insan yetiştirmenin sayısal
ve niteliksel yönleri gündem dışı kalıyor; kaynaklar ve-
rimli kullanılmryor. Ortam, çocuklann ve gençlerinya-
ratıcı yeteneklerini geliştirmelerini kısrtlıyor; giderek
bu olanağı yok ediyor. Sonuçta, toplumun yannlan ka-
rartılıyor.
Siyasal gündem de bu ikileme göre btçımteniyor. Cum-
hurbaşkanı, kendisinin aslında yeterinden uzun olan
siyasal ömrünü daha da uzatmak için olacak, ılımlı İs-
lam yorumlanna öncülük etmeye çalışryor.
Siyasal düzlemde, ilginç bir gelişme daha yaşanı-
yor. Kimilerince solcu olmak, kimilerince demokrat
olmak ya da her ikisi birden, inanç dünyasına, daha
doğrusu onun siyasallaşmasına venlen ödün derece-
siyle ölçülüyor.
İnanç dünyasının tartışılmazlığı, kapalılığı, kadın-er-
kek arasındaki eşitsizlik anlayışı vb. nrtelikteriyle de-
mokrasinin nasıl bağdaştınlacağı sorulan kolayca bir
yana bırakılıyon tartışılmıyor. Yaratıcı düşüncenin ge-
lışimi ve bireyin özgürleşmesi ile akıl dünyasının üs-
tünlüğüne dayalı binlerce yıllık evrim gözardı ediliyor.
Özellikle de başlıca sol düşüncenin öncülerince, di-
nin birsömürü aracı olduğuna ilişkin çözümlemeleri
ve buna dayalı gerçekler, sol adına, her nasılsa bir ya-
na bırakılabiliyor. Ve bu düşünce çoraklığında, Islam'ın
sjyasallaşmasını istemediğinızde ya da buna karşı çık-
tığınızda, btrileri sizi, kolayca demokrat ve solcu olma-
makla suçlayabiliyor.
• • •
Gündem değişiklığı bununla da kalmryor; asıl işle-
vini ya da görevini yapıyor. Bakınız nasıl? İki güncel
örnek yeterlidir.
Ingilizce haftalık The Economist Türkiye'nin, Bakû-
Ceyhan petrol boaı hattı bağlamında kuzey doğu kom-
şulanyla ilişkisini Dalganın Tepe Noktasında başlığıy-
la aynntılı olarak irdelediği bir yazıda, ABD'nın, Azer-
baycan-Ermenıstan ilişkilerini yumuşatmak amacıyla
yaptıklannı özetlıyor. Dergi, boru hattının maliyeti 2,4
milyar dolan geçerse Türkiye'nin bu bölümü üstlen-
meyikabulettiğinı^vurguluyor. Ek olarak, BP-Amoco'nun
başını çektiği konsorsiyumun Türkiye'ye, üçüncü ta-
rafriskinin, yani. Gürcistan ve Azerbaycan sorumlu-
luklannı yerine getirmezse dogacak kaybın, çok bü-
yük bir bölümünü karşılaması için baskı yaptığını be-
lirtiyor (30 Ekim). önümüzdeki günlerde yapılacak
AGlTtoplantısının en önemli konusu budur. Türkiye ka-
muoyu bu konuyu, çok sınıriı bir çevre dışında, esas
olarak tartışmıyor.
Bu hafta Türk-lş Genel Kurulu var. Türkiye kamu-
oyu, başta ışsizJik olmak üzere, sosyal güvenlik ve bu-
nun kapsamı dışında kalanlar; sayılan altı milyona ula-
şan ve yan köle sayılması gereken ücretsız aile ışçisi
kadınlar, 12 Eylül sonrasında ve küresel dünyada ya-
şanmakta olan sendikasızlaştırma süreci; bugünlerde
ele alınmakta olan asgan ücret; genel olarak ücretler...
gibi konuları ne kadar tartışacak dersinız?
Bu bağlamda, ülke kamuoyunu oluşturan basın-
yayın kuruluşlan, kendi çalışanlannın sendikal hakla-
nnı, iş güvenlikJerini ve ücretfarklılıkiannı tartışabilirmi?
Neden tartışamaz?
• • •
Akıl dünyası ile inanç dünyası arasında binlerce yıl
öncesine giden bir uyuşmazlık olduğu, bunun kimi
zaman kanlı çatışmalara dönüştüğü veaydınlanma ile
bu ikilinin alanlannı ayırarak banş içinde birarada ya-
şamalannın yolunun, yheakılla bulunduğu birgerçek-
tir.
Üçüncü binyıla girerken Türkiye'yi bir akıl dünyası-
inanç dünyası ikilemine atmanın, giderek kaçınılmaz
bir çatışmaya sürüklemenin, yalnız ve yalnız, iç ve dış
sömürücülerin çıkanna hizmet olduğu ya da sömürü-
yü beslediği bılinmelidir.
e-posta: yakup@metu.edu.tr
800 milyon dolar tutarında
Shell İran'la
petrolde anlaştı
Ekonomi Servisi - Dün-
yanın önde gelen petrol
şirketlerinden Shell, Iran
ile petrol anlaşması imza-
ladı. Shell yetkiJisince ya-
pılan açıklamada. şirke-
tin Iran ile Soroush ve
Nevroz petrol sahalan-
nın geliştiribnesini öngö-
ren 800 milyon dolar tu-
tannda anlaşmayı imza-
ladığını söyledi. Yetkilı,
ABD'nin yaptınm tehdi-
dinin tran ile petrol ala-
nında anlaşma yapılma-
sına engel teşkil etmedi-
ğini düşündüklerini be-
lirtti. Iran'ın Soroush ve
Nevroz petrol sahalann-
dan günde 200 bin varil
petrol çıkartılması öngö-
rülüyor.
ABD, terörist faaliyet-
leri desteklediği ve uzun
menzilli fiize geliştirdiği
gerekçesiyle Iran'a yap-
tınm uyguluyor. ABD bu
çerçeve dahilinde, Iran'a
yatınm yapan uluslara-
rası firmalara da yaptı-
nm uygulayacağını açık-
lamıştı.