14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 EKİM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 'Dünya Konut ve Mimarhk Günü' her ekim ayının ilk pazartesi günü bütün ülkelerde kutlanıyor 21 • yüzyıla 'enkaz9 bırakıyorıtz Uluslararası Mimarlar Birliği'ninl999 kutlamalan için belirlediği ana tema "20. Yüzyıhn Mimari Mirası" Türkiye mimarhğı ise, sadece geçmiş yüzyıllara ait mimari mirası değil, 20. yüzyılda kültürümüze armağan edilen Cumhuriyet dönemi mirasını bile koruyamayan "yok edici" bir imar düzeninin depremleyaratnğı enkazyığınlanyla 21. yüzyık karşılamamn sorumluluğunu taşıyor OKTAY EKİNCt Uluslararası Mımarlar Birliği'nin (UIA) 1996 yı- lında yapılan Genel Kuru- lu'nda, daha önce 1 Tem- muz'larda kutlanan "Dünya Mimartık Günü"nün Bır- leşmiş Mılletlertt DünyaKo- •nut Günü" ile aynı günde, yanı "ekim ayının ilk pazar- tesigünü" kutlanmasına ka- rar verilmıştı. Bunun başlıca nedeni ise; hızla artan dünya nüfusunun ve göç baskısı altındaki kentlenn "konut gereksin- mesinin karşüanmasında". birçok ülkede \e özellıkle "3. Dünyada" gözlenen mi- marhk. ilkelenne aykın tasa- nm \e yerleşme kararlanna karşı "mimarhk bilincini" ve "mimari sorumlulukla- n" yeniden anımsatma ola- nagını yakalayabılmektı. Çünkü, "hızlT ve "eko- uomik" konut üretımi adına mimari katılımın dışlanma- sıyla gerçekleştırilen sayısız olumsuz örnekler, ınsan ya- şamına ve kültürel gelişme- ye duyarh olma> an "künHk- siz" yerleşmelere yol aç- makla kalmıyordu. Bu tür "bannakyığınlannur sade- ce görsel ya da estetik bo- zulmalara değıl, "toplumsal yaşamın yozlaşmasına" ve hatta bireysel "kişilikkayıp- lanna" da neden olduklan gerçeğini, BM konut gününde yüksek sesle vurgulamak yerinde olacaktı... Nitekim 1997 ve 1998 yılı etkınlikle- nnde, mımarlıkla konut arasındaki ta- rihsel ilişkinin 20. yüzyıldaki "zayıfla- masürecini" sorgulayan ve ağırlıklı ola- rak "finans çevrelerinin pazar tercihle- Wİ£ ptyp? Çikan bu kopukluğu gider- jTjcyŞnürîde, yeni politîkajajın gündemç"' geVinldiği önemli tartışmalar yapıldı. 1999 yılı ıçin ise yine UIA tarafından BM'ye üye bütün ülkelerde ele alınma- sı öngörülen ana tema" "20. Yüzyıhn Mimari Vlirası" olarak belirlendı. Işte bu gerekçeler ve böylesi bır tema altında kutladığımız 1999 yılı Dünya Konut ve Mimarhk Günü, özellikle Tür- kiye için çok daha denn ve yaşamsal an- lamlartaşıyor. Aynı şekilde yine ülkemiz açısından büyük görevlerin ve sorumlu- luklann "deprem enkazları arasında" anımsanmasına da önemli katkılarda bu- lunuyor... Önce şunu vurgulamak gerekıyor kı Türkiye mimarhğı, sadece geçmiş yüz- yıllara aıt miman mirası değil, 20. yüz- yıhn özellikle ilk yansmda bu "mimar- lik tarihi ülkesine" armağan edilen "Cumhuriyetdönemi mirasını"" bile ko- ruma kaygısından uzak, adeta "kültürel birikimleri yok etme" misyonu üstlen- mış sorumsuz bir imar düzeninin tahri- batını \e gerihminı yaşıyor. Bu yok edicı imar düzeninin 17 Ağus- tos 1999'daki Körfez-Marmara Depre- mi'yle birlikte yarattığı "enkaz yığınla- Konut tasannunda mimarlık yerine 'rant mekânlan' egemen olunca en rasyonel kullanımı fiıtboJ seyircikri keşfediyor. n" da, mimarlıkla birlikte özellikle şe- hircıliğın ve mühendıshğin arsa ve ara- zi rantını çoğaltmak ugruna devTe dışı- na çıkartıldığı bir politikamn "imar mi- raa" olarak 21. yüzyıla taşımyor... çözmesi" anlayışı içınde yıllardır göz yummalan ve hatta "teşvik*etmelen, 57. maddedeki bu temel ılke bağlamın- da açık bir "anayasa suçu* nıtelıği taşı- yor. "Anayasa suçlusu" siyasüer Aslına bakılırsa, hemen her konuda olduğu gibı "kentieşme, konut ve mi- ^marhk" alanında Sğ^S^^^^ef^i: ' de ve doğru hükümleri \ar. örneğin "konut hakkı" ıle ılgili 57. madde; "Devlet, konut ihtiyacmı karşı- Yanı Türkiye, bir anlamda da "Ana- yasava aykın imar politikalannı" ve bu pohtikalann ürünü olan "depremenkaz- targu" 21. ^ üzyıla da. "organize bir suç "mıtasf ofarai. tesıy°İ A>nı nedeate aöay^sayı, hemen her belediye meclıs karanyla değıştirilen ı- mar planlannda ve hemen her merkezi mak... Kapıtalizmin ve özellikle de arazı spe- külasyonundan beslenen "yağmacıtibe- rafizmin" günümüzde mımarlığa önem verdiği tek alan " iş ve ofis binaiarT ile "turistik tesisler" gibı, finans ve pazar- lama yanşmda "mekânsal katite" gerek- tiren yatmmlar.. "•î^yga karsjn, doğfudan insana hizmet eden ve iıı^a yâşarrûâı doğrudan etki- leyen konuî^tımınde iıe "mimarhk" hızla devre dışına çıkartılıyor; yerini yap-sat sektörünün "kat karşılığı kazanç marhğa değil, toplumun uy- garlık kültürüne karşı da acı- masız bir saldın içindeler... Işte bütün bu gelişmeleri tarhşmak, sorgulamak ve is- ter toplu olsun, ıster tekil ya- pılsın, konut kavranunın te- melındeki mimarlıkla ilgili yükümlülükleri yeniden anımsayabilmek için, "Dün- ya Konut ve Mimarhk Gü- nü" sanki evrensel bır mis- yon üstlenmiş. Ne var ki bu misyonun ya- şama geçmesi için "konut- tan sorumlu" kurum ve ku- ruluşların da artık içinde bu- lunduklan aymazlıktan kur- tulmalan, en az "yüklenici fîrmalar" kadarmimarhk ve kültür kurumlanyla da hiç değılse "dirsekteması"' ıçine girmeye başlamalan gerek- mıyor mu?. Once 'betonlaşmavla' e/ildik... 21. yüzyıla adım atmak azereyken Kuzey Anadolu Fajı'nın "acnnasE ıryansı" sonucunda yerle bir olan yer- Ieşmelerimizdeki enkaz yı- ğınlannın "17 Ağustos 1999 öncesi görüntülerinr anım- sayalım. On binlerce insanımızın yaşamını söndüren bu "çü- rük" yapı enkazlan, daha önce de "çarpık kentin çirkin silüetini" oluşturmuyorlar mıydı?.. Depremle birlikte çöken "beton tab- liyeler'' altında ezilen ınsanlanmız. ay- nı çirkinlik içınde sözde "kentseT (') yaşamlannı sürdürürken, "betoniaşma- nın gerilimi" altında da inim inim inle- miyorlar mıydı?.. Kuşkusuz, keşke aynı gerilimleri yine -dtnBBBTetrt^dtiölİer şey&*ftgmefcb*tai v gı duiırydşamlartndan o X3u insan sevgisinden yoksun konut anlayışı artık öylesine yaygın ve hatta "resmileşmiş" durumdaki, örneğin "depremzedeler" için layık görülen prefabrik konut projeleri bile "mimari kaygılan" hemen hiç içermeden, sadece "bannak" işleviyle yetinilmiş ilkel tasanmlarla uygulamaya konuyor. layacak tedbirieri ahr" demekle yetinmi- yor. Ayııı anayasa maddesi, bu tedbirlerin (önlemlerin) hangı "temel ilketere" uyu- larak ahnacağını da vurgulayarak şöyle kaleme ahnmış: "Devlet, şehirlerin özel- liklerüıi ve cevre şartlannı gözeten bir planlama çercevesinde konut ihtiyacmı karşılayacak tedbirieri alır.J" Demek kı devletı yöneten siyasal kad- rolann, kentlenn özelliklerini ve çevre- yi gözetmeyen, plansız ya da hukuk dı- şı planlarla gerçekleşmiş kaçak ve yağ- macı yapılaşmaya karşı; "halkuı konut sorununu kendi kural dışı turumlanyla hükümet karanyla devreye sokulan plansız yer seçımleriyle "sürekK olarak ç^neyen" siyasal kadrolar da bu suç un- suru mırasın yaratıcılan olmalanna rağ- men. "dokunulmazhkzırhı'" altında ken- dilerini 21. yüzyıl politikasına da hazır- layabilıyorlar... Konut ve mimarhk Pekı, Dünya Konut Günü ile Dünya Mimarlık Günü'nün "aynı anda" kut- lanmasından elde etmemiz gereken ka- zanımlar neler olmalıdır? Öncelikle, mi- marhğı, konut üretimiyle kucaklaşan ta- rihsel misyonuyla yeniden buluştur- oraniannı yükseltecek müteahhit tasa- nmlan" almış durumda... Bu insan sevgisinden yoksun konut anlayışı artık öylesine yaygın ve hatta "resmileşmiş" durumdaki, örneğin "depremzedeler" için layık görülen pre- fabrik konut projeleri bile "mimari kay- gılan" hemen hiç içermeden, sadece "barnak" işleviyle yetinilmiş ilkel tasa- nmlarla uygulamaya konuyor. Hele şu "toplu konut" projeleri, ın- sanlara yaşama kültürlenne uygun "ev- ler" sunmak yerine, aynı insanlan "ki- şiüksiz bireyler" olmaya zorlayan "tip mekânlar" dayatmasıyla da sadece mi- Ancak insan yerine ranh, garlık yerine ilkel bir yağma hırsını te- mel alan imar politikalanyla yaratılmış o "ezkd" yapılı cevre, eğer depreme da- yansaydı zaten asıl bu bir "mucize'' olur- du... Kuzey Anadolu Fayı, işte bu nedenle mucizelerin de antık dinsel efsanelerin dışında asla geçerli olamayacağı dersi- ni vererek hepimizi yasa ve düşünceye boğdu. Eğer şu "rant demokrasisi" ye- rine Anadolu uygarlıklannın tarihsel bi- rikimlerine dayalı bır imar düzenini 21. yüzyıhn "önceükli hedefi" yapamazsak, tarihin belki de en ınsanlık dışı politika- lanyla tamamlanan 20. yüzyıl tahribatı- nı gelecek kuşaklara da taşunanın "suç- lu kuşaklan" olacagız... Dünya Konut ve Mimarlık Günü, işte bu suçtan annabilmek için de ilgili her- kese "tarihsel sorumluluklarmı" anım- satan" bir gün olarak şu sorusuna yanıt bekliyor: "Acaba geleceğin insanlan 20. yüzyıhn kültür mirası olarak neyi bula- cak, neleri korumaya çalışacaklar?.." Elbette bu topraklarda 1950lere dek üretilen değerler dışında... AYDINLANMA EMRE KONGAR Temsili Demokrasi Krizini, Başkanlık Sistemi ile Aşamayc Ben Başkanlık Sistemi'ne karşıyım. Çünkü siyasal ve bürokratık yapımız Ameri- ka'daki "Başkanlık Sistemi"nin gerektirdiği uz- laşma ve pazarlıklara uygun değil (zaten sistemi önerenlerin bunlardan haberieri bile yok). Öte yandan ülkemiz, artık "tekilci" ve "tekel- ci" biryürütme ile yönetilebilecek aşamayı da geç- miş olduğu için Başkanlık Rejimi'nın azgelişmiş ülkelerdeki biçimi de bizım sorunlarımızı çöze- mez. ••• Osmanlı, evrimleşerek endüstri toplumuna dö- nüşemedi. Bu yüzden yenildi, işgal edildi ve tarih sahne- sinden silindi. Atatürk ve arkadaşlannm ellerinde, "ideolo- jik ve siyasal bir model" dışında hemen hemen hiçbir şey yoktu. Bu nedenle de Türkiye Cumhuriyeti'nin teme- linde "hukuk devrimi", "eğitim devrimi", "siya- set devrimi", "kültür devrimi", "dil devrimi", "kıyafet devrimi" gibı, aslında endüstrileşen bir toplum yapısının üretmiş olması gereken değişık- liklerin "yukardan aşağı" uygulamaları yatar. Bu tarihsel gerçek, gunümüzdeki sorunlann da ancak Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış olan ve bu nedenle de, tüm siyasal, toplumsal ve askeri gü- cü elinde bulunduran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlannm yöntemleriyle çözülebileceği gibi bazı yanılgılara yol açabılir. Oysa o zamanlar ortada "d"si bile bulunmayan "demokrasi" artık toplumumuzda "soyut bir kavram olarak" da olsa yavaş yavaş yerleşme- ye başlamıştır. Çünkü "demokrasinin" temelinde yatan "en- düstrileşme süreci" artık Türkiye'de "ağır ak- sak" da olsa gelişme yolundadır. Bu nedenle de artık "tepeden inme" yöntem- lerin pek geçerlilığı kalmamıştır. • • • Hiç kuşkusuz, "Başkanlık Sistemi"ni öneren- ler bunu, mevcut "Temsili Demokrasi"nin tıkan- mış olmasından dolayı ve iyi niyetle yapıyorlar. Fakat bence, "Başkanlık" ya da "Yan Başkan- lık" sistemi savunucularının bılınçaltlarında Ame- rika Birieşik Devletleri'ndekı uygulamalarla bir- likte, Cumhuriyet'ın kuoıluş dönemindekı yön- temler de yatmaktadır. Oysa, Türkiye'nin önünde bulunan sorunlar ve bu sorunlan üreten toplumsal ve ekonomik yapı açısından, "Başkanlık" ya da "Yan Başkanlık" sistemleri hiçbir çözüm üretemeyeceği gibı, der- hal, ama derhal, bu sorunların daha da ağıriaş- masına yol açacaklardır. Nitekim Mustafa Kemal gibi bir lider bile Cum- huriyefi, tek bir kişiye bağımlı "Başkanlık Siste- mi" üzerine değil, tüm toplumsal katmanlan dik- kate. alan "Temsili Demokrasi" üzerine kurmuş- Bugünkü sryasal btJrıalımı, "T^msiH Demokrâ- siyi" rafa kaldırıp, "Başkanlık Sistemrne geçe- rek aşmak isteyenler, sistemin nerede tıkandığını gönmüyorlar. Bugünkü sistemin tıkanıklığı neyürütmenin güç- süzlüğünde ne de yasamanın beceriksizliğindedir. Bugünkü tıkanıklık, "arabesk yağma kültürü- nün" tüm topluma ve tüm toplumla birlikte yasa- ma, yürütme ve yargı erklerini de içeren bir biçim- de siyasete egemen olmasından kaynaklanmak- tadır. Bu yozlaşmanın yakın nedenleri arasında da siyasal tarihimizin "Başkanlık Sistemine" en ya- kın uygulaması olan 12 Eylül Askeri Yönetimi ve onu izleyen Özal Dönemi yatmaktadır. Başkanlık Sistemi, "arabesk yağma kültürü- nü egemen kılan" bugünkü yozlaşmayı önle- mez, tam tersine azdınr. Hem kuzum, bana söyler misiniz lütfen, bugün ortada olan hangi "Siyasal üder"e tek başına Türkiye'yi emanet edebilirsinız? Önemli Not: Uğur Mumcu Vakfı, yeni galeri- sini, Gökşin Sipahioğlu'nun "Paris 68" konulu fotoğraf sergisi ile 6 Ekim günü saat 18'de açıyor. Güldal Mumcu'yu kutlar, herkesi bu önemli ser- giyi görmeye çağınnm. Cözde yerleşim merkezini önce suclular terk etti, sonra enkazdan kurtulanlar Yalova'dan göç artarak sürüyor FARL'KKIRTAY 17 Ağustos depreminın ardından. depremzedelerin acılannın öfkeye dö- nüşmesınden korkarak Yalova'yı önce müteahhıtler \e ınşaat mühendisleri terk etti. Sonra belediye başkan yar- dımcısı, belediye başkanı ve belediye meclıs üyeleri haklannda tutuklama karan çıkması üzerine kenti terk eder- ken, şimdı de son 10-15 yıl içerisinde göç edenler Yalova'yı terk etmeye baş- ladılar. 200'e yakın müteahhit, inşaat mü- hendisi hakkında soruşturma açılan ve yaklaşık 70 kışi hakkında gıyabı tu- tuklama karannın alındığı, sadece 30 kişinın tutuklandığı Yalova'da, bazı be- lediye meclis üyeleri ile Belediye Baş- kan Yardımcısı Bırol Aslan ve Beledi- ye Başkanı Yakup Koçal hakkında gı- yabi tutuklama karan çıkması üzerine belediye yönetimi de ortada kaldı. Depremin ardından 45 gün geçmesine rağmen belediye meclisi bir araya ge- lip kentin geleceğine ilişkin karar ala- mıyor. ANAP'lı belediye başkan ve yardımcısı emniyet güçleri tarafindan aranırken Yalova belediye başkanhğı- nı vekaleten ANAP'lı Numan Ozkan ) DUYURULUR... Ajansımızın telefon numarası / ) ; (0212)326 40 40 olarak değişmiştir. Bilgilerinize... Y O R U M P U B L I C I S E U R O P E A f f i l i a t e d yürütüyor. Yazhkçılann kaldığı çok katlı sitelerin, binalann ve otellerin bü- yük birbölümünün yıkıldığı Yalova'da, en önemli geçim kaynağı turizm de tu- ristik tesislerin yıkılması üzerine bü- yük yaralar aldı. Turistik tesislerin ve yazlık evlerin enkaz haline geldiği bölgede, evleri yı- kılmayan, ancak hasarlı olan yazlıkçı- lar ve yıkılan evlerin enkazından kur- tulanlar bir daha gelmemek üzere ken- ti terk etmeye başladılar. Yaklaşık 10 bin ailenin göç ettıği Ya- lova'da artık Yalovalılar kendileri ile baş başa kaldılar. Kaderleri ile baş ba- şa kalan Yalovalılar, kentin ekonomik ve ticari geleceğinden de endişe duy- maya başladılar. Son yıllarda çarpık kentleşmenin hız kazandığı ve tüm binalann yıkıldığı Hacımehmet ovasının adının "Acnneh- met" olarak değiştirildiği Yalova'da, resmi açıklamalara göre 2505, yerel derneklere göre ise 7500 olarak öne sürülen ölü sayısı konusunda "kayıtd>- şı ölü" tartışması sürerken, enkazın al- tında kalanlann büyük bir bölümünün son yıllarda buraya göç edenlerden oluştuğu ortaya çıktı. Başta, Erzincan olmak üzere Erzu- rum, Artvin, Diyarbakır ve Karadeniz bölgelerinden Yalova'ya göç edenler, Hacımehmet ovasında son yıllarda ya- pılan çok katlı binalann çökmesi üze- rine bu binalann altında kalarak yaşa- mını yitirdiler. Onlar taşı toprağı altın diyerek köy- lerinden gelmışlerdi. Yıllarca define aradılar, ama köyle- nne defhedilmek üzere gönderıldiler... Taşınma karan 'isyan' ettirdiHaber Merkezi - Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, 'depremde hasargördüğü' gerekçesiyle taşınıyor. Yı- kılma karan alınan okulun yerine yeni bır bına yapı- lana kadar öğrenciler eğitimlerini Ataşehir'de Şehit Öğretmen Hasan Akan Ilköğretim Okulu'nda sürdü- recekler. Okulun öğretmenleri, ögrencileri ve velileri bu karara ıtıraz ederek, eğitim ve öğretımin yeni bina yapılana kadar okulun karşısındaki Erenköy Kız Li- sesı'nde yapılmasını istiyorlar. Okul Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alaattin Tunabayır, okulun yatılı 58 öğrencisinin ta- şınmadan çok olumsuz etkilenecegıni belirterek, 58 yatıh öğrencinın Erenköy'deki Dost Eller Sağır ve Dilsizler Okulu'nda kalacağını söyledi. Bu öğrencı- lenn, Ataşehır'dekı okulla kalacaklan okul arasında günde altı kez gidip gelmeleri gerektiğini anlatan Tu- nabayır şunlan söyledi: "Öğrend ve velilerolarak biz- ler, hem yikdacak olan okul binasının tam karşısında olması hem de yatakhane ve yemekhane olarak tahsis edilen okula yakın olması nedeniyle Erenköy Kız Li- sesi'nin boş duran dersüklerini kullanmak istiyoruz. Müli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey, Erenköy Kız li- sesi'ne taşınmamıza, 'okul içinde okul olmaz' gerek- çesiyk izin venniyor. HalbukiAtaşehir'deki okulda biz dahil3ayn okul biraradaeğitim yapacak. Farkhokul- lann bir arada eğitim görmeteri hem Güzei Sanatlar Lisesi ögrencileri hem de diğer okuilann ögrencileri açısından olumsuzluklara yol açabılir." Okul koruma derneği yönetim kurulunun diğer üye- leri de, depremden önce zaten okulda eskime nede- niyle tadılat için ödenek aynldığmı ve projesinin ha- zırlanmış olduğunu belirttıler.Dernek üyeleri. Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey'ın bir yıl içinde aynı arazi üzerinde yeni bir okula taşınacaklan. öğrencile- rin ulaşım, yemek ve yatakhane sorunlannın da çözü- leceği sözünü verdiğıni anlattılar. Bütün muzik aletlerinin taşınma sırasında büyükza- rargöreceğinı, bunlann taşınmasının, yerleştirihnesi- nin ve onanlmasının çok masraflı olduğunu belirten okul ögrencileri de, kültürdışındaki dersler ıçin şu an- da aletlerin bulunduğu hasarsız binayı kullanabilecek- lerini söylediler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear