Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17EKİM1999PAZAR CUMHURİYET SAYFA
JvUI-iJ. L J J A kultur(acumhuriyet.com.tr 15
Müşfik Kenter'in yönettiği 'Ocak', kırk yıl öncesinin duyarhlığını yansıtıyor
Küçük umutlar ve hayaQerAHSEN ERDOĞAN
BakırköyBelediyeTiyatrolan. 1999-
2000 sezonuna iki yeni oyunJa girdi.
O>Tinlardan biri, Turgut Ozakmanın
1960'lann başında kaleme aldığı 'Ocak'.
Tiyatromuzun ustalartndan .Müşfik Ken-
ter'ın sahneye koydugu 'Ocak', kırk yıl
öncesinin toplumunu,*bireylenni. du-
yarlıhklannı, insan ilişkilerini sandık-
tan çıkanp önümüze seriyor. Meral Çe-
tinkaya, Zekai Müftüoğlu. Ayşe DemireL
EdipSaner. RagıpSavaş, Çetin Erili ve
Diğdem German'ın rol aldıklan oyunun
dekor tasanmı Ayçın Tar'a. kostüm ta-
sanmı Gönül Sipahioğhı'na ait. Oyun,
Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi 'nde
sahneleniyor. Bakırköy Belediye Tiyat-
rolan'nın diğeryeni yapımı iseöyküsü-
nü neredeyse hemen hepimizin bildiği,
Oktay Arayıa'nın unutulmaz yapıh 'Ru-
nnızGoncagüT Prömiyeri 22 Ekimide ya-
pılacak olan oyunu Orhan Aydın yöne-
tiyor.
'Nostalji de gerekli insana'
Müşfik Kenter'ın yönetmenlığinde
sahnelenecek olan Ocak. üç ayn kuşak-
tan yedi bireyın oluşturdugu bir ailenin
yaşam mücadelesinı, bu mücadelede ya-
[şanan düşkınklıklannı, öfkeleri. umut-
lan ve kuşak farkınm yarattığı komik
durumlan anlatıyor. Aile bireylen ara-
sındaki ılışkileri yönJendiren temel et-
imen ise çoğu zaman çatışmalara yol acan
fekonomik sıkıntılar... Kollayıp şefkat
Igöstermekten başka elinden hiçbir şey
(gelmeyen bir anne, koşullann sıkboğaz
ettiği tamircı baba, küçük yaşta omuz-
İanna geçim derdiği yüklenmiş büyük
toğul. yaşamayı en zor iş olarak tanım-
ilayan uçan ortanca ogul, küçük erkek kar-
Ldeş, düşleri hep yanm kalan kızkardeş
ve bunamanın eşiğinde bir anneanne...
Yaşam onlara güzel armağanlar vermi-
yorçogu kez; emeklerini, çırpınışlannı
ödüllendirmiyor. ama yıne de hep bir
umutla yemden saldınyorlar yaşama.
Müşfik Kenter, 'Ocak' ıçin 'sunsıcak
bir yapıt' diyor. Küçük insanlann kü-
çük sorunlan. küçük umutlan, küçük
mutluluklan ısrtıyor bu oyunu belkı de.
Müşfik Kenter'e göre günümüz insanı-
nın tutkulan. hırslan, beklentilen 'çok
çok büyük; neredeyse acgözlülük dere-
cesinde." Gözlerinde, o günleri arumsa-
TA. uı
urgut
Bey'in bu
oyunu yazdığı
zamandan bu
yana çok şey
değişti. Insanlar
çok değişti bir
kere. Insana
egemen olan
duygu
acgözlülük
olmaya başladı.
Anlamıyorum
doğrusu, neden
böyle? Küçük
şeylerden
büyük
mutluluklar
çıkaran insanlar
bugün de var
elbette, ama ne
yazıkki
azınhkta
kaldılar.
yan bir ışıltılı hüzünJe anlatıyor "Tur-
gut Bey'in bu oyunu yazdığı zamandan
bu yana çok şey değişti. İnsanlar çok de-
ğişti bir kere. Bana öyle geliyor ki insa-
na egemen olan duygu acgözlülük olma-
ya başladı giderek. Anlamıyorum doğru-
su, neden böyle? Bir acgö/Jülükrür gidi-
yor. Küçük şeylerden büyük mutluluk-
lar çıkaran insanlar bugün de var elbet-
te, ama ne yazık ki azuüıkta kaldılar."
Konusu" 1950-1960'larda geçen
'Ocak'ı sahneye aktanrken orijinal me-
tinde hiçbir değişiklik yapmamış Müş-
fik Kenter. O günleri yansıtan bütün öğe-
leri olduğu gibi korumaya özellikle önem
vermiş. Hatta bugün duyduğumuzda ko-
mik gelen parasal rakamlan da olduğu
gibi bırakmış. Eski tadı, dokuyu, eski ts-
tanbul'u korumak ıstemiş çünkü. Eski
Türk fılmlerini izlemekten de sırf bu
yüzden büyük zevk alıyor sanatçı. "Nos-
talji de gerekli insana" diyor.
Yaklaşık on beş yıl önce konservatu-
varda ögrencileriyle birlikte sahnelemiş
'Ocak'ı Müşfik Kenter. Oyunun, insanı
tüm incelikleriyle, vurucu bir şekilde
anlatan dili hiç çıkmamış aklından. Yıl-
lar önce Ankara Devlet Tiyatrosu tara-
fından sahnelenen oyun, dar bir oyuncu
kadrosuna sahıp olduğu için, sınırlı sa-
yıda oyuncusu bulunan Bakırköy Bele-
diye Tiyatrolan'nın repertuvanna uy-
gun bulunmuş. Gerek tiyatronun kadro-
sunda gerekse 'Ocak' oyununda rol alan
sanatçılann çoğu Müşfik Kenter'in öğ-
rencilen, bu nedenle çok uyumlu bir ça-
lışma sürdürüyorlar. Kenter. oyunun pro-
valan sırasında da öğretmenv âri söyle-
mıni hiç bırakmıyor, oyunculara nerede
ne yapmalan gerektiğini ders verirmiş-
çesıne anlatıyor. Bütün çabası 'gerçekin-
san'ı ortaya çıkarabilmek. Bir oyunun her
şeyden önce insanı ortaya çıkarması ge-
rektiğine inanıyor çünkü.
'Neyzen' ve yeni projeleri
0ç yıldır Bakırköy Belediye Tiyatro-
lan'yla çalışan Müşfik Hoca'nın bu ti-
yatroda iki yıldır sahnelediği 'Bozuk
Düzen' adlı oyun bu yıl da izleyici kar-
şısma çıkacak. Kenter, bir yandan da
Kenter Tiyatrosu'ndaki çalışmalarını
aralıksız sürdüyor. Tuncer Cücenoğ-
lu'nun 'Neyzen' adlı yapıtını tek kişilik
bir oyun olarak sahneye aktaracak olan
sanatçı, Neyzen'i de kendısi canlandıra-
cak.
Aynca Michael Frame'in 'Oyunun
Oyunu' adlı yapıtı ve Tetınessee Wilb-
ams'ın 'Sırça Kümes' adlı yapıtlan üze-
rinde de çalışacak. Bütün bunlann yanı
sıra Devlet Konservatuvan'nda sürdür-
düğü eğitimciliği de var. Tiyatro sanat-
çısı Müşfik Kenter'le öğretmen Müşfik
Kenter'i bırbınnden ayırmıyor sanatçı.
Ancak günümüzde konservatuvarlann
fazlahğ], eğibmcilerin azlığı, buna kar-
şın çok sayıda öğrencının bu okullardan
mezun olması endışelendinyor Kenter'i:
*Bizim zamanımızda konservatuvardan
mezun olanlann işi hemen ha/ırdı. Şim-
di ise Dev let Tiy atrolan'nda da Şehir Ti-
yatrolan'nda da kadrolar şişti. Srvas'a,
Trabzon'a tayin edilenler gitmek istemi-
yor,gidenier geri dönmenin yoUannı an-
yorlar. Pek çok yetenekli, pınl pınl genç
insan seslendirmecilikte geçiniyor, firsat
bulabiürlerse televizyon dizilerindeFılan
oynuyorlar. Hiç hoş bir durum değil ve
nasıl düzelecek bilemrvorum.*
Altın Portakal ödülîü Uğur Polat, Derviş Zaim 'in 'Filler ve Çimen'fılminde rol alacak
Türkiye'de tiyatroda ve sinemada oyuncuJuğun maddi karşüığı yok. Alkışlar ve ödüJler de obnasa heyecarumızı nasıl koruyabiliriz ld?"(Fotoğraflar: KADER TLCLA)
• "tkisi de keyifli
benim için,
özellikle de üretim
aşamalan.
Sinemada çekimler,
tiyatroda provalar...
Bu arada önemli bir
nokta da, tiyatronun
sinema
oyunculuğuna
katkısı tabii.
Tiyatro, oyuncuyu
diri tutuyor."
Ttyatmda alkış, sinemadaödiil
FECtRALPTEKtV
Tiyatro ve sinemamızm, say-
gınlığını her zaman koruyan, işi-
ne gönül vermiş, başanlı isimle-
rinden Uğur Polat, 36. Antalya
Altın Portakal Film Festivali'nden
En İyı Erkek Oyuncu ödülüyle
döndü... TomrisGtritfioğlu nun. yi-
ne Antalya'da en ıy i film seçilen
'SaUam Harummfaneterf adlı ça-
lışmasındaki rolüyle Polat, 'göz-
bebeğbniz' diye nitelendirdiği Al-
nn Portakal ödülünün sahibı oldu.
Önceleri mımarlığı düşlerken,
1978 yüında kendini birdenbire ti-
yatronun içinde buldu Polat. Oyun-
culuğa Ankara Sanat Tiyatro-
su'nda başladı; bir anlamda Rut-
kay Aziztarafından 'keşfedildi'..
tki yıllık AST döneminin ardın-
dan da Istanbul Devlet Konser-
vatuvan Tiyatro Bölümü'ne gir-
di.
'Çok iyi bir oyuncu olmak, hep
en önde koşmak' için yola çıkan,
1987 yılından bu yana Istanbul
Devlet Tiyatrosu'nda çahşan Po-
lat'ın geçmişinde 'şimdüik' 30'a
yakın oyun ve 9 sinema filmı var.
Şimdilik; çünkü o yaptığı işi se-
viyor ve Türkiye'de oyuncu ol-
manın tüm güçlükleri ve cesaret
kınci koşullanna karşın heyeca-
nını yitirmemeye çahşıyor... Bu
yüzden aldığı ödül onun için ger-
çekten çok önemli: "Türkiye'de
tiy atro ve sinema oyunculuğunun
maddi karşıhğı yok. Bulabilccefj-
miztekkarşıhk,tiyatroda allaş,si-
nemada ödül... Bir de hakkıntzda
vayımlanarHlecek olumlu eleştiri-
ler; sinemadada izleyicinin UgisL.
Ne yazık ki Türkiye bu konuda
t>ir çöJ. ,\ltın Koza Film FestivaH
taten ikiyıldır yapılarruyor.Oyun-
:usuyla, yönetmeniyle süıemaya
;megi geçenleri ödüHendiren bir
Ankara'mız, bir de Antarya'mtz
var.Alan Portakal buyüzden ber-
kes için çok önemli ve çok onurlu,
gercekten bizim'gözbebegımız' _
Alkışlar ve ödüOer de olmasa be-
yecanımıa nasıl koruyabfliriz ld?"
1943-45 yıllan, II. Dünya Sa-
vaşı'nın Türkiye'deki iz düşümle-
ri, tek partili dönemin sonlan ve
'gayrimüslümlere tahakkuk etti-
rüen varhk vergisi', Salkım Ha-
nım'ın Taneleri'nde fonu oluştu-
ruyor. "Fflmin fonu üzerindeki in-
sanlar,insanlann ihtiraslan ve kıs-
kançhklanmn karşınklan şimdi
de var, yarm da olacak..." diyor
Polat "Oyüzden Salkım Hanıni'ın
Taneleri, bize hiç öğretilmeyen,
ders kitaplanndan çıkanlmış, res-
mi tarihin yok saydığı gerçekleri
sorgulayan bir dönem fılmi değil
sadece. evrensel bir fDm." Ve Sal-
kım Hanım'ın Taneleri fılminde
Polat'a Altın Portakal ödülünü
kazandıran. sanatçıya 'İyi ki de o
rolokhı' dedırten, Ermeni azınlık-
tan Levon karakten "*Bir oyun-
cunun siiieınada karsılasabilece-.
ği, heyecan verici ender roUerden
biri" sözlenyle anlarmaya başlı-
yor Levon'u, "Çok iyi, sevdikle-
rinebüyük tutkuyla bağlı.sevme-
dflderine ı eonu sevmeyenJere kar-
şı müthiş hoşgörülü,içine kapanık,
duygulannı dışan vıırmay an, bü-
yük aşklannı. mutluluklanm,
umutiannı, öfkelerini içinde, ken-
di kendinc yaşayan bir adam."
Rolünün masa başı provalann-
da kafasında belirlenmeye başla-
dığını; her sahneden önce de, o
sahneye dair provalar yaptıklan-
nı belirten Polat, özellikle filmin
senaristı Elyen Vlahçupyan la Le-
von karakten uzenne yaptıklan
sohbetlerden yararlandığını, böy-
lece diiine oturmayan kelimeleri
tekrar tekrar düzelttığini. Mah-
çupyan'ın konuşmasındaki kilo-
metre taşlannı ömek alarak, abart-
madan oyunculuğuyla yoğurma-
yaçalıştığını ifadeediyor Ancak
yine de en çok sezgilenne ve oyun-
culuk ıçgüdüsüne güvenıyor:
"Okullarda size çok şey vermez-
ler; beiki disiplin, bilgi ve görgü.-
Mahmut Tali Öngören artık yazmıyor
AYŞEGÜLYÜKSEL
Cumhuriyet gazetesi, yeri doldurulması
güç biryazannı. Türktoplumuinançlı birkül-
tür savaşçısını yitrrdi. Tbplumunun düzeyli
bir sanat-kültür ve yayıncılık ortamına ulaş-
ması adına elinden, dilinden ve kaleminden
geleni esirgememış; Türkçenin doğru ve gü-
zel kullanımına gönül ve emek vermiş. insan
haklanna saygılı hakça bir düzeni yaşarru
boyunca savunmuş bir güzel insanı...
Mahmut Tali Ongören'in yazılannın yer
almadığı birCumhuriyetdüşünemezdim. So-
luğunun ve bİlincinin gücünü sonunadek ga-
zetesi için 'yazaıa'yaadamışolması bu inan-
cımı doğruluyor. Artık yazmıyorsa, 'öfâm-
Ifi' oluşundandır...
Mahmut Tali Öngören. görmüş olduğu
yûkseknitelikli egiümitopîumunakatkıda bu-
lunma adına sonuna dek değerlendirmiş ka-
tıksız bir aydmdır. Yetkin bir radyo- televiz-
yon yayıncısı, binlerce öğrencısıne el ver-
miş bir üniversite hocası, etkin v e özverili bir
sinema destekçısi, yorulnıaz bir yazar... Çı-
kar hesaplanna aklı ermeyen, doğru olanı
araştmp yanlış olanı irdeleme ve düşüncele-
rini toplumuyla paylaşma yolunda günleri-
ne gecelerini katarak yazı üretmiş; yalın,
özentisiz, her zaman düzeyli, adam gibi bir
aydın...
Sinema vetelevizyon dürryamızailişkin hiç
bir sorun Ongören'in 'merceği' altında iz-
lenmekten kurtulamamıştır. Anlatım biçemi
çoğunlukla keskin, düşünceçizgisi her zaman
netrir. Sözü dolandırmadan hedefe yönelir
yazılannda. Kımi zaman hırçın, kimi zaman
alaycı ve iğneleyici olabilır; ama her zaman
dürüst, ber zaman açık yürekJidır.
'Kimsenin gözünün yaşına bakmaz' bir
yaklaşımı benimsemiş bir yazann kişiligi-
nin de benzer bir özelbk yansıtacağj düşü-
nülür geriellikle. Oysa Mahmut Tali Öngö-
ren alçakgönüllü, zarif, hazımlı, kendisiyle
banşık, başkalanna karşı saygılı ve hoşgö-
rühl bir beyefendidir.
Ülkemizdeki ilk televizyonculardan olma-
sına, televizyonlu yıllanmızın televizyon so-
runlannı irdeleme yblunda yaptığı onca kat-
kıya karşın 'roedyatik' obnamıştır. Bundan
gocunduğunu sanmıyorum. Öngören. bir gö-
rev insanıdır. Bilgisini cömertçepaylaşan bir
hoca, etkin bir sinema ve telev izyon düşünü-
rü, sorunlann titiz takipçisi bir yazar... Yaşa-
dığı, düşündüğü ve ürettiği süreç içindeyap-
üğı katkilar belgeleriyle ortadadır. önemli olan
dabudur.
Zaman zaman çok yorulduğunu. sinema \e
televizyon adına verdiği savaşımda yalnız
kaldığını biliyorum. Benimsenmiş değerler-
den ve ilkelerden ödün vermeden varolma-
nın bedeli böyle ödeniyor toplumumuzda.
Varsın öyle olsun.
Onu tanımış olduğum ıçin, paylaştığımız
toplumsal dönem içinde onun okuru olma
şansına ulaştığım ıçin kendimi mutlu sayıyo-
rum.
tzkyicinin karşısmdayken ne ho-
calannız, ne de abileriniz var ya-
nımzda. Bu yüzden oyuncunun en
büyük desteği,kendiiçi,iç dünya-
smı görme becerisi, hisleri ve sez-
gfleri. Oyuncuhığun obnazsa ohna-
zı,herkesinyetenekdediğişey o sez-
güşte_"
Artık bir sinema ödülüne sa-
hip ohnasına karşın, kendisıni ti-
yatrocu, sinemayı ise bir hobi ola-
rak görüyor. "İÎdsi de keyifli be-
nim için, özellikle de üretim aşa-
malan. Sinemada çekimler.tiyat-
roda provalar- Bu arada önemli
bir nokta da. tiyatronun sinema
oyunculuğuna katkısı tabii. Tiyat-
ro, oyuncuyu diri tutuyor."
Polat, *yinetarbşmayaratacak
bir iş' olarak değerlendirdiği
Derviş Zaim'in ikinci fılmi 'FD-
lerveÇimen'de rol almaya hazır-
lanıyor. Rol aldığı bir başka film.
Chicago'da yaşayan Hakan Şa-
hinin ilk uzun metrajlı çalışma-
sı 'Ögrend' de dünyanm çeşitli
film festivallerine katılacak. Top-
kapı Sarayı'nda tngiliz sanatçılar
tarafmdan sahnelenen Saraydan
Kız Kaçırma operasında tek Türk
oyuncu olarak Selım Paşa'yı can-
lanciıran PolaL yakaladığı bu ulus-
lararası fırsatlardan memnun.
Ya yurtdışmda yaşayan, farklı
uyruktan bir oyuncu olsaydı..
"Yurtdışında oyunculuk yapıp,
Türkiye'de yakaladığun nrsatian
buian bir sanatçı olsaydım, şu an
yaşadığun standardın çok daha
üzerindeolurduher şey.Çünkü di-
şarda, oyuncuya hizmet eden bir
sektör var. Türkiye de ise şartlar
bem maddi hem de manevi an-
lamda oyuncu için doyurucu de-
ğil. Türkiye'de hiçbir şey düzd-
meyecek: ben ne yazık ki artık
pembe gözlükierfc bakamıyorum
dünyaya. Çok öfkeliyinı..."
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Tiyatponun Aşısı
Bu yılki Nobe) Fizik Ödülü kime verildi, neden ötü-
rü verildi biliyor musunuz? Ya da Kimya Ödulü?.. Ben
de gazetelerden öğrendım. Son sayfalarda bir kö-
şede tek sütuna dört satırjık haber yapmışlar, ora-
dan okudum. Nobel Fızık Ödülü'nü bu yıl iki Hollan-
dalı fizikçı paylaşmış: Gerardus't Hooft ıle Marti-
nus Veltman. Kuantum yapısı içinde zayrf elektro-
dınamık etkileşımleri açıklayan çalışmalan için ve-
rilmiş bu ödül onlara. Kimya ödülü ise Mısır asıllı Ame-
rikalı bir bilim adamına verilmiş. Ahmet H. Zevvail,
kimyasaJ tepkime sırasında hızlı bir lazer tekniğıyle
atomlann haneketinin gözlenebileceğini kanrtlayan
çalışmasıyla ödüle değer görülmüş.
Bunlar bizim memleketin gündeminde önemli bir
yer tutmayan haberler. Biz daha çok CNN Türk gi-
bi çok önemli ve televizyon dünyamızı ve seyirci
olarak onu algılamamızı tümden değiştirecek yeni
bir kanalın hizmete girmesiyle filan ilgileniyoruz. Bir
de Türkiye, Irlanda'yı eler mi, elemez mi gibi yaşam-
sal bir sorunla karşı karşıyayız. Istanbul Bienali ile
ilgilenen bir azınlık da var elbette. 1914 ile 1920 ara-
sı yaşanmış, sergilenmiş, üstüne tonlarca kitap/tez
yazılmış sanat akımlannın 1999 yılının sonunda ye-
nifikçi yapıtlarmış gibi sunulmasını ben de ifgıyle iz-
ledim, izliyorum doğrusu. Gercekten postmodem
bir durum valla!
Haa, bir de tıyatro meselesi var. özellikle Devlet
Tiyatrolan'nda yaşanan kriz. okur-yazariann günde-
minde önemli bir yer tuttu son günlerde. Ayşegül
Yüksel, Sevda Şener, Atila Sav, Dikmen Gürün
Uçarer, Devlet Tiyatrosu sanatçılan ve son olarak
da Yücel Erten bu konuda düşündüklerini bıldindi-
ler gazete/dergi sayfalannda. Benim geçen pazar bu
köşedeyayımlanan yazım da tiyatro sanatçısı dost-
lardan olumlu/ olumsuz birçok tepki aldı. Genel ola-
rak yazıya katıldıklannı, yer yer fazla sert bir üslup
kullandığımı söylediler. Işin içyüzünü bütün aynntı-
lanyla bilmediğimi de söylediler. Bunlara ben de ka-
tılryorum, ama işin içyüzünü bilmek gerekmiyor bu
aşamada. Çünkü ben temelde şuna inanıyorum:
Devletin tiyatrosu bir çıkmaz içindeyse ve yıllardan
beri bu krizden çıkılamıyorsa, o devletin, tiyatro-
sundan önce kendisini düzettmesı gerekir.
Sanatçı dostlann dediği gibi "tüzeikişiliği haız"
Devlet Tiyatrolan'nın iç işlerine doğrudan müdaha-
le eden kişi, demokratik sol bir partinin kültür ba-
kanıdır. Bir yıl önce, dönemin genel müdürünü gö-
revden alıp, teamüle aykın biçimde kurumun üst
düzey yöneticilerini değiştirip, ardından bir de yeni
genel müdür atadığında, şimdi olduğu kadar çok ki-
şinin sesi çıkmadıysa; şimdi aynı şeyleri bir kez da-
ha yapınca itiraz edenlerin, geçen sene bugünler-
de nerelerde olduğunu sormak da bizim aklımızata-
kılan teatrai bir aynntı olarak kalacaktır. Her şeye rağ-
men çıkan tartışmayı sağlıklı bulduğumu söyleme-
liyim. Onünde sonunda bu sorunu her boyutuyla tar-
tışıp çözüm getirecek insanlann tiyatrocular olma-
sı gerektiği inancımı yrtirrnedim.
Gazetemizde pazartesi günü yayımlanan ve se-
kiz Devlet Tiyatrosu sanatçısının görüşlerini yansı-
tan yazryı da ilgiyle okudum. Sayın Mehmet Ege,
ilginç bulduğum dört bölümlük açıklamasının hemen
başında bakın neler söylüyor "En üstyöneticilerda-
hil, çoğu atandıklan ya da getırildikleri makamlarta
ilgili bilgi ve birikimi bu makama geidıkten sonra, o
da yeterince kalabilirierse edinmeye çahşmaktadır-
lar. Sanatçılann çoğu, yöneticilik makamlarına kü-
çümseyerek bakmalarına karşın, he&ıangi bir ne-
denle bu makamlarkendilerine önerildiğınde, bu gö-
revleriçin yetersiz olduklannıgöz ardı ederekbu kez
de o görevleh gereğinden fazla önemsemektedir-
ler. Yöneticilik nosyonu oluşmamış bu kişilerin ço-
ğunluğu, yöneticiliğin yönetilenlere hizmet etmek
olduğunu unutup, yönetilenlerin kendilerine hizmet
etmelerini beklemektedirler. Devlet Tıyatroları'nı
son yirmi yildır yönetmeye soyunan en üstyöneti-
cilerinin çoğunun, bir devlet kurumunu yönetmek
için gerekli bilgi birikimine sahip olmalannı geçtik,
bir şube müdüriınün bilgi ve birikimine dahi sahip
olmadıklan görülmüştür."
Sayın Ege'nin yanıtının bir bölümü bu. Saptayıcı
bölümlerden sonra çözüm için önerileri de var sa-
natçılann. öte yandan Yücel Erten de çarşamba
günü yayımlanan yazısında konuya birçok bakım-
dan aydınlık getirirken bir özeleştiri yapmak gere-
ğini duyuyor ve enfes bir şekilde gerçekleştiriyor bu-
nu. Şu satırlar da Sayın Erten'in yazısından: "Kor-
kanm biz, bir tutam oryantal ittifak, bir avuç alatur-
ka kumazfık, bir çimdik iktidar sarhoşluğu, bir dir-
hem koltuk kavgası, biryudum kıskançlık, bir tadım
çıkar beklentisi, bir serpim kendini beğenmişlik,
gözkaran bencİIHk, elyordamı vurdumduymazlık ve
miktar-ı kâfi o dehşet belleksizlik yüzünden, ortak
doğrulanmızı savunmayı unuttuk."
Evet, Sayın Erten'in bu özeleştirisine de katılryo-
rum. Sorunun bir bellek sorunu olduğu kesin. O za-
man da genç bir tiyatrocu dostumun önerisini iyice
ciddiye almak gerekiyor. Devlet Tiyatrosu'nun yö-
netimi tümüyle, üç yıl için tepeden tımağa 25 ile 35
yaş arasındaki gençlerin eline bırakılmalıdır. Bakın
o zaman ne olacak?!
TÜPk-Yunan dostiugu
savunucusu yayıncı Horn öldü
• ATİNA (AA) - Türk-Yunan dostiugu savunucusu
ünlü Yunan yayıncı Yannis Horn 87 yaşında yaşamım
yitirdi. Yunanistan'ın ilk tngilizce gazetesini 1957
yılında 'Athens News" adıyla yayımlamaya başlayan
Horn. uzun yayıncılık yaşamı boyunca Türkiye ile
Yunanistan'ın iyi ilişkıler içinde olmasmın iki ülkenin
de yaranna olacağı görüşünü savundu. Atatürk-
Venizelos döneminde iki ülkenm de çıkarlan dikkate
alınarak yürütülen dostça ilişkileri örnek gösteren çok
sayıda makale yazdı. Mustafa Kemal Atatürk'ün
heykelinin, dofum yeri olan Selanik'e, Venizelos'un
heykelinin de doğum yeri olan Girit'e dikilmesi için
haziran ayında bir kampanya başlatan Horn, bu
amaçla Türkiye'nin Atina Büyükelçiliği'ne yaklaşık 7
milyar 500 mılyon TL tutannda bir çek göndermişti.
Eskifehir Festivali bugün
sona erfyop
• Kültör Servisi - 5. (Jfuslararası Eskişehir Festivali
bugün sona eriyor. Festivalin son konserini bu akşam
saat 21. 30'da Anadolu Üniversitesi AKM Konser
Salonu'nda Anadolu Üniversitesi Gençlik Senfoni
Orkestrası verecek. Prof. Nâzım Rızayev'in
yöneteceği konsere bariton Mesut tktu solist olarak
icatılacak. 1996 yılında Anadolu Üniversitesi Devlet
Konservatuvan'nda yüksek lisans ve doktora
sınıflarma ders vermek üzere Türkiye'ye davet edilen
Nâzım Rızayev, o tarihten bu yana konservatuvann
yaylı çalgılar bölüm başkanlığı ve orkestra şefi olarak
görevini sürdürüyor. 1983-1985 yıllan arasında
Ankara Devlet Opera ve Balesi'ni konuk şef olarak
yöneten Rızayev. Mersin Devlet Opera ve Balesı'nin
de kuruculan arasında yer alıyor.