14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMUZ 1997 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Doğumunun 100. yılında Louis Aragon'u anma gecesinde Rostropoviç bir konser verdi Aragon, Avignon'da aıııldıKültür Servisi - Fransız Komünist Partisi, doğumunun yûzüncü yılında Louis Aragon'u anmak içın Avignon festıvalı kapsamında özel bir gece dü- zenledı. Geçen hafta içinde gerçekleş- tınlen gecede çello ustası Mstislav Rost- ropoviç de 85 yaşında yaşama veda e- den bu büyük Fransız şairinın anısına bır konser verdi. Ölümünün üzerinden lam on beş yıl geçmiş olmasina rağmen Aragon bu- gün de K.omünist Partı içinde bulunan bazı karşıt gruplar arasındaki tartışma- lara konu olmaya devam ediyor. Yaşa- mı ve şiiri ile Aragon, Fransız biirokra- sisi ıçin de halen bir huzursuzluk kay- nağı. Fransa'nın en önemli aşk şairi ve öy- kücülerinden birisi olarak kabul edilen Louis Aragon, siirrealist hareketin ön- cüsü. yazın dünyası için bır kahraman, tüm umudunu yitırmış olan ulusunu di- zeleri ıle yüreklendiren bir vatansever ve kusursuz bır "bommede lettres"; ya- ni kusursuz bir "edebiyat adamı". 1920 yılından itıbaren yaşamını Komünist Partı yaranna çalışarak geçiren Aragon tçınbirdostuşunlansöylemiş: "Sovyet gizti servisinden bir polis kadar acıma- sız". Ünlü şaınn Staiin'in ölümü üzerine basına verdiği demeç ise şöyle: "Haya- üm boyunca sadece bir olay daha bana bu kadar büyük bir acı ve boşluk duy- gusu vermişti; o da annemin ölümüy- dû." Komünist Parti lideri Robert Hue, Fransız kültür otoritelerini doğumunun yüzüncü yılında Aragon'a hak ettiği il- giyi göstermemekle suçluyor. "Evet, Aragon son nefesine kadar gerçek bir komünist olarak kakh. O, bizden btrtv- di; ama sadece bize ait değildL O, tüm dünyamndr diyor Hue, "Fransa onun doğa vergisi yeteneğine ve büyük deha- sına gereken saygıyı göstermemekle ta- rihi bir hata yaptL". Cumhurbaşkanı Chirac, Aragon'u anmak için yapılan etkinlikJere pek sı- cak bakmayanlardan. Chirac'ın 24 ma- yısta şairin yakıldığı yer olan Villene- uve'e yapacağıru açıkladığı temsili zi- yaret, daha sonra parlamento seçımle- rinin bir gün öncesine rast geldiği ge- rekçesiyle iptal edilmişti. Cumhurbaş- kanının bu geziyi sonbahara ertelediği de söylentiler arasında. Aragon'a olan yakınlığı ile de tanı- nan Rostropoviç, şaır anısına düzenle- nen gecede Bach'ın beşınci süıtini çal- maktan mutluluk duyduğunu ve bu par- çanın bır sanat dostluğunu sembolize ettiğini belirtti. Louis Aragon, Fransız solu için kült bir figür olmaya devam ediyor. Birçok komünist parlamento adayı ise seçim kampanyalan süresince şairin doğumu- nun yüzüncü yılınm getirdiği avantaj- dan yararlanmaya çalıştı. Her şeye rağmen Hue, Aragon'un re- form geçirmiş yeni Fransız Komünist Partisi için politik anlamda şüpheli bir figür olduğunun farkında. Lire dergisi yazarlanndan Pierre Dah'nin de dedi- ği gibi bugün artık birçok Fransız'a gö- re Aragon, Brejnev tarafından madal- yalandınlan yaşlı bir adamdan ibaret. Hue, Aragon'un bir Stalinist'ten ön- ce bir sürrealist olarak değerlendirilme- si gerektiğini belirtiyor ve şöyle diyor: "O, tüm Fransa'ya ve dünya edebiyao- na aittir ve politik değil edebi bir figür olarak anılmabdır." 1982 yılında öldüğünde Komünist Parti tarafından düzenlenen bir cenaze töreni ile onurlandınlan Aragon hak- kındalc tartışmalar, şairin yüzüncü do- ğum günü olan 4 ekime kadar sürecek gibi gözüküyor. Birçok oyuncu ve yönetmen Almeida'nın havasını solumak için can atıyor Gerçektiyatronunkeyfine varmakiçitu~ Stockholm yaJiinlanndaki Lida bölgesindeki çimenlere, ağaçlann altında 28 derece güneş altında yayılanlar, Country'nin yaşayan efsanesi Johnny Cash'le karşıiaştılar. \âşayan efsane Johnny Cash 'Lollipop'ta... GÜRHAN L'ÇKAN STOCKHOLM - Co- untry müziğinin babası Johnny Cash burada, gele- neksel LoUiiop müzik fes- tivahnde. llk plağından bu yana 40 yıl geçmiş, albüm- len 50 mılyardan fazla sat- mış, 8 Grammy kazanmış ve dimdık ayakta. Ses aynı ses ve süreklı olarak kara- lar gıyinmiş olarak... Lollıpop'un açılış günü olan cuma günü akşamüs- tü. alışılmamış birsıcak ya- şayan Stockholm ve çevre- sınin kalbi, kent merkezın- den epey uzaklıktaki Lida adlı kırlık yerdeydı 7 sah- neden 1. sahnenin önü sa- at 17.00'de tıklım tıklım doldu; değil uzanacak yer bulmak. ayak basacak yer kalmamıştı. Ve ışte. "Co- untry rock"unun efsanevi adı Johnny Cash gelenek- sel kara giysılenyle ve oğ- lu gibi sevdiği gitanyla sahnede yerini aldı. 40 yıl önce ilk kez söyleyerek anında mılyonlann kalbine girdiğı "Country Boy" ile hep aynı sanatçı olduğunu derhal kamtladı. Onu, "I WalktbeLJne"ızledi.50'li ve 6O'lı yıllann yıpratıcı yaşamından, sonu hapisha- I5I..I.I 4.UIUSLHRHRASI „"„;, İSTHNBUl «>«ı U l FESTİVMLİ 7 -19 Temnıu 1997 nede biten taşkmlıklardan sonra, 1968'de yıne co- untry şarkıcısı June Car- ter'le evlendikten sonra durulan Cash, halen koyu dindar. Her sabah uyandı- ğıda ilk günaydını Tann 'ya söylüyormuş. Bob Dylan'la NashviOe SkyBne albümünde düet yapınca rock dünyasının kapısı, "bu tip eountry" albümle- rine de açılmaya başladı. Bob Dylan'la dostluğu sü- rüyor; konser öncesi bir so- ru üzerine, "Benim pop dünyasından çok dostum var" diye bu dostluğun önemini azaltmaya çalıştı. "Anıa ona en sevdiğin gita- n armağan ettm_" dıye üs- teleyen bir gazeteciye ise, "Beo 40 yüda çok kişiye gt- tar verdrnı" diyerek konu- yu kapatıyor. Johnny Cash, 1994'te American adlı plak şirke- tinden ikı albüm birden çı- kardı. Bunlardan "Ameri- can Recordings" o yılın Grammy'siyle ödüllendi- rildı. 65 yaşındaki sanatçı- nin konserinin konuk artis- ti, 67 yaşındaki eşi June Carter idi. Cash'in konse- rini, rock'ın bir başka efsa- nesi olan John Fogerty'nin- ki izledi. Kültür Servisi - Birçok tiyatronun çok eskilere dayanan bir tarihi var. Almeida gibi bazı tiyatrolar ise bu- günkü durumlanna gelebibnek için çeşitlıevTelergeçirmiş. tlkkez. 1837 yılında "Gendemans Uterary& Sci- entific Instittute" adıyla amatör bi- lım adamlannın bır araya gelerek tar- tıştığı bır yer olan Almeida, daha son- ralan eğlence merkezi ve boks salo- nu olarak kullanıidı. 50'lı yıllarda ise ordu binaya el koydu ve havai fışek fabrikası oldu. 1980 yılında ise Pierre Audi, bina- nın müzik festivallerinin yapılabil- mesi için tiyatro binası olarak kulla- nılması teklifini sundu. Ancak bu teklif, 1989 yılında deneyimsiz ama oldukça başanlı iki oyuncu; Ian McDiarmid ve Jonathan Kent saye- sinde tam olarak uygulanabildi. Almeida, üç yüz kişi kapasiteli, küçük bir tiyatro olmasına rağmen, Clenda Jackson, Diana Rigg, Alan Bates, Ralph Fiennes,ColüıFirth,Jo- anne-VVhaUey Kilmer gibi dünyaca ünlü birçok oyuncu, karşılığında çok az para alsalar da burada oynamak için can atıyor. Peki neden? Alme- ida'yı bu kadar çekici kılan nedir? Kent ve McDiarmid, Almeida'yı tiyatro hayatını neredeyse bırakmış sanatçılar için yeni bir başlangıç nok- tası haline getirdi ve birçok tiyatro ustasmm burada çalışmasını sağladı- lar. Ömeğin, Harold Pinter'in yalnız- ca oyuncu olarak değil oyun yazan olarak da tiyatro yaşamma devam et- mesini sağladı Kent ve McDiarmid. Ian Holm 10 yıl süren sahne korku- sundan sonra ilk kez Pinter'in yeni oyunu "Moonfight" ile tiyatro dünya- sma geri döndü. Dıana Rigg de hü- zünlü rollerin kadını olmaktan çıka- rak imaj değiştirdi. Hollywood'un ünlü isimlerinden Ralph Fiennes, '*HaınletT> te oynamak ve tiyatro ha- vasını solumak için Atlantik'i geçe- rek Almeida'ya gelen sanatçılardan. Birçok oyuncu ve yönetmen Al- meida'nın havasını solumak ıçın can atıyor. "Seven" ve "Olağan Şüpheü- ler" ısimli filmlerden tanıdığımız, Kevin Spaceyde önümüzdekı yıl. Ho- ward Davies ile birlikte 'The İceman Cometh 1 isımli oyunda rol alacak. Sahneye uyarladığı klasiklerle tanıdı- ğımız David Hare'nin de ilk kez yö- nettiği bir oyun -"Heaıtbreak Ho- use"- sahnelenecek. Richard Evre ise • Almeida Tiyatrosu, tiyatro yaşamını neredeyse bırakmış sanatçılar için yeni bir başlangıç noktası. Almeida küçük bir tiyatro olmasına rağmen Glendâ Jackson, Diana Rigg, Alan Bates, Ralph Fiennes, Colin Firth, Joanne-Whalley Kılmer gibi dünyaca ünlü birçok oyuncu, karşılığında çok az para alsalar da burada oynamak için can atıyor. önümüzdeki baharda Hare'nin yaz- dığı 'Judas Kiss' isimli oyunu yöne- tecek. Bu kadar başannın arkasmda ya- tan sır nedir? Almeida'nın bu gizem- li çekiciliğinin nedeni nedir? Alme- ida Tiyatrosu'nda çalışan sanatçılar bunu şöyle açıklıyor: Diana Rigg "Burada çalışırken yalmzca oyun man sahneteyeceğiıniz oyun için so- yunma odası oiarak kuUanılmak üze- re caddenin karşı tarafından bir da- ire kiraladılar. O\uncular caddenin öbür tarafina geçerek kostümlerini değiştirip, oyuna de>am etmişti. Ti- yatro binasımn etrafi ise cskici dük- kânlanvla çe\rili)di"' dıye anlatı>or. Şimdilerde ise tiyatro binasımn etra- 7 Harold Pinter Ralph Fiennes üzerine >t)gunlaşıyorsunuz. Aynca burada bir sınıf sistemi de yok, ber- kes aynı parayı alıyvr. Her şevi kendi- niz yaptığınıziçin, bir yanlışolduğun- da da suçla>acak kimse yok. Oysa di- ğer tivatrolar çok büyük ve fazla bü- rokratik" diyor. Withnail&I oyununda Amca Mon- ty'i, Heartbreak House isimli oyun- da da Kaptan Shotover'ı canlandıran Richard Griffîths. "Oyunculanvejö- netmenleri buraya çeken para değil. Insanlarw mekân_" diyor. Griffîths, Almeida'da ilk defa çalıştıklannda yaşadıklan zorluklan şöyle anlatıyor "Bir soyunma odası bfle yoktu. O za- fi şık restorantlar ve dükkânlarla çev- rili, insanlar tiyatro binasımn yakın- lannda oturmak için adeta yanşıyor. 1995 yılında 'The Deep Blue Sea' isimli oyjindaki başansından dolayı Critics Ödülünü alan Ian Holm'ün eşi Penelope VVîlton da Almeida'da çalışmaktan zevk alan sanatçılardan: "Ahneida bugüne kadarçalışmaktan zevk aldığun ve ender mekânlardan btri. Burada bir arkadashk ha\ası var, nelki de iki oyuncu tarafından yöne- tildiğiiçin. Kent ve McDiarmid. iki kahra- man. Almeida'yı maddi olanaksızla- ra karşın ayakta tutmaya başaran bu iki insan, yılın hemen hemen her gü- nü tiyatroda bulunuyor ve çalışmala- n yakından ızliyor, bazı oyunlardada rol alarak oyunculuk yaşamlannı da sürdürüyor. Almeida'da genç oyunculara da büyük firsatlar tanınıyor. Tara Fıtzge- rald, Emma Fieküng. Tonı HoUender gibi genç yetenekler için burası bır okul niteliğini taşıyor. "Tartuffe" isimli oyunda McDiarmid ile birlik- te oynayan Hollander, tiyatronun ba- şanlı yöneticileri hakkında şunlan söylüyor: "Ian \e Jonathan. \önetkri değil oyuncu. Burada bir sınıflandır- ma sistemi yok. Herkes kendi işini ya- pıyor \ç eğer iyi bir şeyler >apıyorsa- nız hemen farkediliwr." Pinter, Hovvard Barker, Brian Fri- d, Phllis Nagy gibi oyun yazarlan da Almeida için bir şeyler yapmaya ça- lışan isimlerden. Kent ve McDiar- mid, oyunculann yalnızca oynaya- caklan oyun üzerine yoğunlaşmala- nnı sağlıyor. Ancak, tiyatro sahnele- dığı başanlı oyunlar \e çalıştığı usta ısımlere rağmen, maddi olarak bir- çok sıkıntı yaşıyor. Örneğin geçen yıl, elde edilen ge- lirin düşük olmasından dolayı sezo- nun son oyununu sahneleyemediler. Sanat Konseyi de gereken mıktarda maddi yardım yapmıyor Almeida'ya. Davıd Hare "Kraüyet Tiyatrosu'nun Almeida'dan yüz Idşi fazla kapasite- si var. Ama kazandığı para Alme- ida'nın neredeyse on kaü. Almeida bence ülkedeki sa>ılı tiyatrolardan bi- ri ve Sanat Konseyi thatronun çalıs^ malannı biraz daha dikkatlj incele- mcli. çünkü burada çok hoş oyunlar sahneteniyor" dı>e düşüncelennı açıklıyor. Kent, yapılması gereken en önem- li şeyın her göstenyi önemli bir ola- ya dönüştürmek olduğunu söylerken McDiarmid de "IvanovgeJdiğindedı- şanda bilet almak için saatterce sıra- da bekleyen insanlan görmek hoş bir şey. Ancak bunun için de yalnızca ün- lü oyuncularla değil. gerçekten yete- nekjj oyuncularla çahşmamız gerek- li" diyor ve "Doğru parçalan birleş- tirdiğinizde her şey değişir. Keşke bu- nu her zaman yapabilsek. Diana Rigg 'All For Love' oy unundan sonra hü- zünlü rollerin dışına çıktı. Schind- ler'in Lbtesi'nde oynayan Ralph Fi- ennes'in "Hamlet'te oynaması müt- hiş bir deneyimdi. Ash lida birazşans- b sayınnz" diye de sözlerine ekliyor. DEFNE GOLGESt TURGAY FİŞEKÇİ Sinemamız Emir Kustirica'nın filmlerine yaptığı müziklerie ulus- lararası üne kavuşan Bosnalı besteci Goran Brego- viç'in konser için ülkemize gelmesi, yaz günlerinın ne- redeyse en önemli kültür olayı oldu. Bregoviç'ın verdiği demeçlerdeki, ülkemizi ve is- tanbul'u yücertici sözleri de karşılıklı bir sevgi ve ilgi içinde olduğumuzu gösterdı. Basınımızda yer alan gelecege dönük tasanlar için- de, yeni konserter, Sezen Aksu'yla ortak müzik çalış- malannın yanı sıra bır de film önerisınden söz edilmiş. Dido SoOtiriu'nun Benden Selam Söyle Anado- lu'ya adlı romanının sinemaya aktanlması tasansına göre Bregoviç filmin müziklerini yapacak, filmi yönet- mesı de Theo Angelopulos'a önerilecekmiş. Yerinde bır seçim olduğuna hiçrtirazımyok. Ancak bir parça ulusal gururum kınlmadı desem yalan olur. Bilirsinız, Sotıriu'nun romanı, Ulusal Kurtuluş Sava- şımız öncesinde Aydın çevresınde geçer. Bilge bir destancının elinden çıkmış, doğasıyla, ınsanlanyla bir tür "yitik cennet" gibi anlatılır o dönem. Burada benı üzen, böylesi birfilmin çekimi için Türk sinemasından bır yonetmenin akla gelmemiş olması. Üzücü, ama şaşırtıcı değil. Benim de aklıma yönet- menlerimız arasında böyle bir filmi çekebilecek bir isim gelmiyor. Farkında mısınız, Yılmaz Güney öleli on beş yıl ol- du. Ondan sonra filmleri yaygın uluslararası gösteri- me giren yönetmenlerimiz olmadı. Bunun bınlerce nedeni olabilir, ama bu nedenlerin hıçbın sonucu değiştirmez. yönetmenlerimiz başka uluslann seyırcıleri tarafından da izlenebılecek ürün- ler ortaya koyamıyorlar. Geçmişte şablon tıplerle yapılmış yüzlerce film çe- kilir, halkın genış beğenisini kazanan bu filmterle sine- mamız ayakta dururdu. Bugün durum daha farklı. Si- nemamız -birkaç örneği ayn tutarsak- artık kendi se- yircisini bile salonlara çekemiyor. Batılılar gibi film yap- maya özenen yönetmenler, hiçbir seyircinin dayana- mayacağı filmler ortaya çıkanyorlar. Sinemamızın öylesine içe dönük bır yaptsı var ki dı- şandan etkilenmelerle değişıp yol alabilmesı olanak- sız. Birikmış sermaye ve attyapısının olmaması, onu daha başlangıçta maddi bir varlık olmaktan çıkanyor. Bir sanayi dalı olması gereken sinemamız, esnaf kültürlü insanlann sabahlan dükkânlannı açıp içinde oturduklan "yazıhaneler" durumunda. bu geleneksel diyebileceğimiz kültür yapısıyla elbette yapılan filmler de bır "zanaatçı" ustalığının ötesıne geçip sanat ola- mıyor. Kimi zaman devlet desteğı, kimi zaman "spon- sor" destekleriyle yapılabılen filmler. sinemamıza bir şey katamadan bırer arşıv bılgisine dönüşüveriyorlar. Çağını ve çağdaş insanı tanıyamamış, böylesi bilgi ve yaşam deneyimlerinin uzağında "sanatçı"lardan dünya çapında bir başan beklenebılir mi? Iş, sonun- da dönüp dolaşıp insana dayanıyor. Daha dün ayn bir ülke durumuna gelen, Makedon- ya'dan bir yönetmen çıkıp Yağmurdan önce diye bir filmle bir anda ülkesinin adını bütün dünyaya duyura- biliyor. Yirminci yüzyılda dünya çapında ünlenen şairlenmız, romancılanmız, müzik yorumculanmız oldu, ama de- mek bir film yönetmenimiz olamamış. Atilla Dorsay da Yüz Yılın Yüz Yönetmeni kitabına gönül rahatlığıyla koyabileceği bir Türk sinemacısı temsilcisi bulamamış. Her zaman attmış beş milyon nüfusumuzla övünen yöneticılerimiz bilmem Türkıye'de çekilecek, tarihi- mizle ilgili bir film için bir Türk yönetmeninin akla gel- miyor olmasına üzülmüşler midir? Nıteliksiz nüfus kalabalığının bır ise yaramadığı da işte böyle zamanlarda anlaşılıyor. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K KÂMİL MASARACI İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı 4. Uluslararası İstanbul Caz Festivali programında yer alan 14.7.1997 tarihii Güher & Süher Pekinel Jacques Loussier Üçlüsü "Play Bach" konserinin gerçekleştirilmesindeki değerli katkıları için Arçelik A.Ş.'ye teşekkür eder. Festıvaî Sponsoru Kurumsal SponsorJar t OVAK SiGORTA REMAITI ıian Cumfiunv«t Gazetest'ı 4 Guernica' Bilbao'da 7 -19 femmu 1997 istanbul Kültür ve Sanat Vakfı 4. Uluslararası İstanbul Caz Festivali programında yer alan 16.7.1997 tarihli "MaSSİve Attack" konserinin gerçekleştirilmesindeki değerli katkıları için GÖn'e teşekkür eder. Festıval Sponsoru ^ OTVAK SİGORTA Kurumsal Sponsorlar tÜİÎt MÂfeMÂİ" RENAITT Bu tlan Cumhuoyet Gszetssı'n kaıkıs vla yav'r-lanmıştır Kültür Senisi - Bilbao'da yer alan Guggenheim Müzesi, modern sanat yapıtlan arasında Avrupa'nın en ilginç binalanndan sayılıyor. Amerikalı mimar Frank Gehry, "hareketli bir yapıt" yaratmak istediğini söylüyor. llk bakışta bir gemiyi andıran, tıtanyum kaplı, gül gibi kıvnlarak Nervion nehri sulannda panldayan bu bina insanın nefesini kesiyor. Bask ülkesinde Bilbao gibi birçok şehrin oturmuş ciddi bir tarzı var. Bu bölgede yaşayanlar nehir kenanndaki bu ihrişamlı binayı gördüklerinde gülümsüyor, belki de biraz abartıh buluyorlar. Bir zamanlar tspanya'nın en önemli kıyı şehirlerinden biri olan Bilbao, 1989 yılında ticari faaliyetlerin azalmasıyla birlikte önemini yitirdi. Gehry müzesiyle birlikte, Bilbao birçok kişinin hayalindeki yere -eskı canlılığına- kavuşacağa benziyor. Bu ilginç bina. tıpkı Norman Foster'ın zarif metro sistemi gibi. Foster'ın, Bilbao yeraltı metrosu için tasarladığı beton ve çelik kapılar. birçok miman etkiledi. Şimdi merak konusu olan ise Gehry'in müzesinin ve içinde sergılenecek yapıtlann, Foster'ın metrosu kadar etkileyici olup olmayacağı. Müze içinde duvarlan yana doğru eğik, farklı büyüklüklerde 19 galeri bulunuyor. Bask yetkilileri, müzenin yapımı için 70 milyon sterlinlık yardım edince, New York Solonmon Guggenheim Fonu ile sergilerin yüzde 80'ini sağlayacağına dair bir sözleşme imzalandı. Buna göre ekim ayında Picasso'nun son günlerde politik tartışmalara yol açan, Ispanya iç savaşmı anlattığı "Guernica" tablosu sergilenecek. Dünyanın hemen hemen her bölgesini gezen ve şu sıralarda Madrid'deki Reina Sofia Müzesi'nde bulunan Guernica. daha önce Bask'ta sergilenmemiştı. Politik tartışmalara rağmen. Guernica iki yıllığına Gugenheim Müzesi'nde kalacak. Ekim ayında açılacak olan sergi büyük yankılar uyandıracağa benziyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear