25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 HA2İRAN 1997 ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYF/L HABERLERIN DEVAM 15 s~S"---^w,s; Istanbul Edime Çanakkale Kocaeli Izmir Manisa Aydın Denizli AB AB AB AB AB AB AB AB 31 34 31 32 34 36 36 34 Zonguldak AB 27 Antalya Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Konya Eskışehır Sıvas AB PB AB AB AB AB AB AB 24 25 25 26 28 27 28 25 AB 37 Kars Adana Mersin Diyarfaakır Şanlıurfa Mardin Sıirt Hakkâri Van AB AB AB AB AB AB AB AB 33 30 35 36 32 31 25 22 B 21 Yurdun kuzeydoğu kesımleri parçalı bu- lutlu, Doğu Anado- lu'nun kuzeydoğusu sağanak ve gok gü- rültülü sağanak ya- ğışlı, diğer yerler az bulutluveaçıkgeçe- cek. Hava sıcaklığı artacak. Rüzgâr, ku- zey ve batı yönler- den hafıf ara sıra or- ta kuvvette esecek. Londra Paris Roma Berfin Amsterdam Madrid Sofya Brüksel PB PB Y PB PB Y Y Y 22 24 32 21 19 27 32 19 Budapeşte Y 26 Münıh Atına Milano Oslo Helsinki Stockholm Belgrad Viyana Bonn AB PB Y Y Y Y Y Y 32 26 17 17 14 32 19 21 23 ASYA Moskova Aşkabat Almatı Taşkent Bakü Bışkek Tiflis Kahire Y Y Y Y Y Y Y AB 21 33 30 31 28 32 29 34 Şam AB 36 Parçalı bulutiu i Sısiı Bulutkj ^Çokbuiutlu Yağmtrlıj Kartı Sujukar Gök gürültulü G U N C E L CÜNEYTARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada Kıytınk oylara (alınganlık gösterenlere duyunjlur; yani marjinal oylara) başkanlık eden Muhsin Ya- zıcıoğlu, örneğin hemen seçime karşıydı. Istemi- yordu. Nedenlerini sırahyordu. Nüfus sayımı yapı- larak seçmen kütüklerinin sağlıklı biçime dönüş- türülmesini istiyor ve en azından 8 milyon seçme- nin oy kullanmasını sağlamak gerekir, diyordu. Ne- dense -elbette nedenleri Yazıcıoğlu biliyordur- hepsinden vazgeçmiş görünüyor. Hükümetse hükümetliğini bilsin, diye yüksek perdeden nutuklar atıyordu kapı önlerinde. Aaaa, bir de baktık ki, son gece Şaibe'nin azınlık hükü- metine bile razı. Nedense pek korkuyor. Rejim adı- na konuşuyor. Aman askerier gelrnesin, diyor. Ve Şaibe'yi de kabulleniyor; hem de Şaibe baş- kanlığında bir azınlık hükümetine bilegüvenoyu ve- receğini söylüyor. Piyasaya küçük küçük sızdırılan haberlere bakı- lırsa Şaibe de azınlık hükümetine dünden heves- li. Niye? Çok açık! Güvenoyu almayan bir azınlık hükümeti yenisi kuruluncaya kadar işbaşında ka- lacak, belki de güvenoyu almamış bir hükümetle Türkiye seçimlere gidecek. Hey gidi düşseverier ülkesi, hey! Bildiri, bildirim, bilgilendirme veya Batı ağzıyla deklarasyonlar çağını da geride bırakacağız gali- ba. Şaibe ile Takkeli, ortalanna Mercedes araba- lı, şık kılık kıyafetli Yazıcıoğlu'nu alarak bir aile fo- toğrafı çektirecekler ve 282 oyu bir araya getirdik- lerini ilan ederek Çankaya'dan hükümet başkan- lığını, bin yılda bir bu ulusun başına bela olan ha- tuna vermesini isteyecekler. Koşutluk Belki başka güne kalır, ama bir başka sözü edi- len deklarasyon, DYP'deki muhaliflerin Şaibe'ye YOLREFAH için görev verilmemesini isteyecekle- rini içeriyor. Onlann çıkaracağı söylenen bildiri, bil- dirim, bildirge veya deklarasyonları da -sadece tam altı aydır- bir türlü yaşama geçemiyor. Yalan- cı doğum sancılan ile uğraştınp duruyorlar koca kamuoyunu. Şaibe, bakmayın gülücükler saçtığına. Sulta- nahmet Camisi önünde mendil, üç-beş kuruş ye- rine bir istek; "Lütfen bana bir son şans!". Çankaya'nın 282 destek oyunun belgelenmesin- den sonra görevi şıp diye Şaibe'ye vereceğine Tak- keli öyie inanıyor ki; Demirel'i öve öve bitiremiyor. Takkeli'nin bu denli övgülerdüzmesi hayraalamet değil. Zira, Takkeli'nin birini övmesi, o kişinin ken- di koşutunda olduğunu kabullenmesi demektir. Zaten maşallahı var. Çankaya ile Başbakanlık arasındakı gerilim hatlannda giderek bir yumuşa- ma gözetiliyor. Takkeli, TSK için, "Herkes görevine baksın" di- yor. Demirel ise TSK adını vermiyor, ama ara sıra, "Herkes otursun oturduğu yerde "diye nasihat ka- rışığı başka söylemlerde bulunuyor. Çankaya, son günlerde gündemde. Darboğaz- dan geçenlere, "Bekle ve gör" politikasını izlemek- te olduğunu beyan buyurduktan sonra, yine "hü- kümetin istıfasından sonra anayasa gereği ne ya- pılması gerekirse" yerine getireceğini söylüyor. Bu, çok açık bir ifade mi şimdi? Değil! Anlamını elbette ki Cumhurbaşkanı biliyor olmalı. Bizim bil- diğimiz ise, anayasada başbakan atamasıyla ilgi- li aynntılı bir bölüm yok. Sadece 109. maddede, "Başbakan'ın Cumhurbaşkanı'nca TBMM üyele- n arasından atanacağı"yaz\\\. Örneğin, eski dost- lardan Cevheri'ye. Ne dersiniz? Anayasada, ne en çok milletvekili olan grubun, ne de iki-üç parti birleşerek Cumhurbaşkanı'ndan görev alacağına değinen bir madde yok. Bu nedenle Cumhurbaşkanı'nın elinde 1961 'den beri gelişerek gelen koalisyon hükümetlerinin ku- ruluşuyla ilgili "gelenek ve görenekler" ve de.. Cumhurbaşkanı'nın yakın geçmişte koyduğu ku- rallar var. Bizim siyasetçilerimizin inişli çıkışlı, günlük zik- zaklannı çok iyi değeriendirecek olan Cumhurbaş- kanı, kuşku olmasın ki, herkesi doyuracak mantık- lı bir formül bulacaktır elbette. Nabza göre şerbet dönemi başladı. Sürgün kararnamesi beklemedeH Baştarafı 1. Sayfada Hukukçular, uygulamanın yargıç ve savcılann bağımsızlık ilkesine aykın olduğunu belirterek eylem birligi çağnsı yaptılar. Türkiye Ba- rolarBirliği Başkanı EralpOzgen, Atatürkçü kadrolara yönelik sür- gün girişimine tepki gösterirken, HSYK üyelerine. "Kazan'ın emir kulu olmadığınızı gösterin" çağn- sında bulundu. CHP Genel Başka- nı Deniz Baykal, "Laikliğe aykın icraat yapmadık" diyen Başbakan Yardımcısı Tansu ÇiBer'e yanıt ve- rirken "yargı kadrolanndaki kryı- ma" dikkat çekti. HSYK'nin, yargı çevreleri ile kamuoyundaki yoğun tepkiyi dik- kate alıp sürgün kararnamesini beklemeye aldığı belirtildi. HSYK yetkilileri, hükümet bunalımının i- ki haftaya kadar kalkacağını um- duklannı belirterek kararnameyi adli tatilden önce mutlaka çıkar- mak zorunda olduklannı bildirdi- ler. Özgen. bazı yargıç ve savcıla- nn unvanlannın düşürülerek görev yerlerinin değıştirilmesini öngören atama kararnamesinin onaylanma- sı durumunda, "yargıya cumhuri- yet tarihinin en büyük darbesinin vurulmuş olacağını" bildirdi. Öz- gen, dün yaptığı yazılı açıklamada, "Adalet Bakanı'nm, kendi dünya görüşüne ve partisine yakın olanlar ve olmayanlar aynmına dayanan bu keyfi davranışını, TBB olarak tûm camiamız adına kınıyoruz" dedi. Kararname taslagının, Ka- zan'ın görev yaptığı bir yıllık süre içinde yargıya, yargı bağımsızlığı- na ve yargıç güvencesine yönelik olumsuz davranışlarının son hal- kasını oluşturduğunu ileri süren Özgen, bu kararnamenin HS YK'- den geçmeyeceğine ve üyelerin "yargı darbesi"ne olur vermeye- cekJerine inandığını belirtti. Öz- gen, karann kısa sürede çıkması durumunda, 1125 kişinin özlük dosyası ve sicil numaralannın na- sıl incelendiği konusunda kuşku- lar doğacağını vurgulayarak şun- lan kaydetti: "Genelkurmay'ın ir- tica brifingine. Adalet Bakanı'nın yasak koymasına karşın katüarak, kendilerinin Adalet Bakanı'nın emir kulu yargıç ve savcılan olma- yıp cumhuriyetin bağımsız yargıç ve savcılan olduklannı kanıtlayan Ankara yargıç ve savcılannın bu davranışlannın aynısuu, şimdi yük- sek kurul üyderinden de bekliyo- ruz." İzmir Barosu Başkanı Çetin Tu- ran, Kazan'ın uygulamasının yar- gıya müdahale olanaklannı geniş- letme amacına yönelik yeni bir kadrolaşma hazırlığı olduğunu be- lirterek "Kıyımın önlenebilmesi için hakim, savcı ve avukatlann kit- lesel eylem birliğini hızla oluştur- malan gerekir" dedi. Turan, Ka- zan'ın Hâkimler ve Savcılar Yük- sek Kurulu'nu da amaçlanna alet etmek istediğini, yargıdan intikam almaya çalıştığını öne sürdü. ÇHD tzmir Şube Başkanı Ah- met Hamdi Yddırun ise Kazan'ın uygulamasının laik düzen yanında yer alan yargıç ve savcılara gözda- ğı vermeye yönelik olduğunu belir- terek "Bu uy gulama, faşist ve geri- ci bir uygulama olup hâkimlerin RP'ye 30 gün ek süre ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Anayasa Mahkemesi Başkanı Yek- ta Güngör Ozden, partisi hakkmda açılan kapatma davası nedeniyle yargıya eleştiri yönelten Başbakan Necmettin Erbakan'a tepki göster- di. Özden, yaıgıdaki konularla ilgi- li olarak yönlendirici degerlendir- me yapılamayacağını anımsatarak isim vermeden, Erbakan'm anaya- saya aykın davrandığını bildirdi. Anayasa Mahkemesi'nce. 14 yıl- da 20 parti kapatılmasına karşın, RP hakkmda kapatma davası açtlması üzerine yargıya tepki gösteren Baş- bakan Erbakan, eleştirilerini dün grup toplantısmda da sürdürdü. "Parti kapanlmasuun ilkellik oldu- ğunu'' söyleyen Erbakan, '"Bu dav- ranışlar demokrasiyle bağdaşmaz. Hangi sebeple olursa oisun arkadan duvan kınp içeriye girmek, halkın verdigi kararlan değiştirmek imkâ- nına sahip otunması durumunda orada demokrasi yok demektir. De- mokrasizırhtnın deiinmesine izinve- rflmemesigerekir. Halkın verdigi ka- rara hiç kimse hiçbir şekflde müda- hale edemevecekm-" diye konuştu. Anayasa Mahkemesi, RP'nin ya- zıh savunması için dün 30 günlük ek süre tanıdı. Yüksek mahkeme, Yar- gıtay Cumhuriyet Başsavcıhğı'nı dinledikten sonra RP'ye son bir kez de sözlü savurana hakkı verecek. Bu savunmayı RP Genel Başkanı Nec- mettin Erbakan ya da beİirleyecegi bir vekil yapacak. Bu savunmanın ardından Anayasa Mahkemesi ra- portörtayin edecek. Raportörün ha- zırlayacağı rapor mahkeme üyeleri- ne dağıtıldıktan sonra, RP'nin kapa- tılıp kapatılmayacagına karar verile- cek. Anayasa Mahkemesi'nin dünkü toplantısından sonra gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Başkan Yekta Güngör Özden, Erbakan'ın sözleri- , ni ejçştirdi. Yüksek mahketnenin başkan ve üyelerince incelenen ko- nularla ilgiü hiçbir değerlendinne yapılmadığına dikkat çeken Özden şunlan söyledi: u Karar verdikten sonradosyadan elimizi çekeriz. Dos- yanın tünıü tamamlannıadan.işlem- ler bitirilmeden kurulagiriptaroşd- madan, taroşılıp oylamaya geçilip oylanmadan bfa Me sonucnn ne obi- cağmı anlamayTZ. lçeriden ve dtşan- dandeğişksöyleııblervesöylenıler- ickonuyay^klaşılryor.Bunlaryanlış- nr. O bakundan benim yıllanlan be- ri yapögıro konuşmalarda, ant içti- ğim ilkclcri savunmam hiç kimseiçin yanhhk anUmına gefanez. Kaldı ki, ben yansızhğunı, yanlı olduğumu söylemelerine karşın açıklıyorum. Kimi akb evveller, 'Yansızlığını sık sık söyleyen adam yansız olamaz* diyorlar. Ben bu konuya en son ör- nek olarak 19%'da verdiğinıiz gü- ven oylaması karanmta gösteriyo- rum." Hukukdevletinde herkesin huku- ka saygılı olması gerektiğini vuıgu- layan Ozden, anayasanın 138. mad- desi uyarınca "kim olursa olsun" yargıdaki konularla ilgili yorum ya- pamayacağını kaydederek, "Hukuk devletinde hukukasaygmuıilk behr- tileri. yönetimde görev alanlardan gelmefidir.Ama yıllardırTürkiye bu yanl«}i işfiyor. Hukuk devletinde he- pimiz hukuka saygılı olacağız ki, so- kaktaki yurttaşm hukuka haghhgını ve güvenini sağlayabikhjn*' diye konuştu. bağunsızüğı ilkesine tümüyle ay kı- n. Bu girişimin önünün kcsilebil- mesi için hâkim ve savcıların doğ- rudan sesini yükseltmesi gerekir" dedi. Muğla Cumhuriyet Başsavcısı Ertem Türker de, kararnameyi, ba- kanın giderayak "bostan korkulu- ğu" olmadığını kanıtlamak için "Genelkurmay'a bir reaksiyonu" olarak nitelendirdı. "Bu sürgün, benim 30 yıllık mesleğimin şeref belgesi" diyen Türker. son sözü HSYK'nin söyleyeceğini anımsa- tarak "Eğer hâkim ve savcılar hâlâ yüksekse ve vicdanlaruu yitirme- mişlerse bu kararname geçersiz ha- le getirilir" diye konuştu. Eski Istanbul Barosu Başkanı avukat Turgut Kazan. Kazan'ın yargıdaki kadrolaşmaya yönelik temmuz kararnamesinin önüne ge- çilmesini istedi. Kazan, yargıda depreme yol açacağını öne sürdü- ğü karamameyle ilgili yaptığı açık- lamada şu göriişlere yer verdi: "Re- fah Partisi, Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın eliyle yürüttüğü yargıyı ele geçirme plamnı sürdürüyor. Bir yandan yargıç- savcı smavlannda mülakat sistemi kadrolaşma için kullanılırken, bir yandan adliye müfcttişlerinin beluienmesinde ay- m arayış kendini gösteriyor. Nite- ldm 27^.1997 günlü Resmi Gaze- te'de 21 adliye müfettişinin atama- sıyapıkn. Bu listeye kimse dikkat et- medi. Yargıç ve savcdarla ilgüı so- ruşturmalan doğrudan bakan iz- niyie başlaüp yürütecek olan mü- fettişler. anayasamızm 144. madde- sine göre ne yazık ki doğrudan ba- kan taranndan belirlenip atamyor- lar. Böy le bir bakan elinde bu uy- gulamanın çok büyük bir tahriba- ta yol açacağını hatuiatmak istiyo- ruz. Ve HSYK'nin tüm soruştur- malarda çok özel bir duyarlılık gös- termesi gerektiğini belirtiyoruz. Temmuz kararname taslağuıı Yük- sek Kurul dikkatle incelemelidir." Baykal, dün partisinin TB- MM 'deki grup toplantısmda, Ka- zan'ın giderayak kıyım listesi ha- zırladığını söyledi. Baykal. "RPse- çim kay beden adaylarını yerleştir- mek istiyor. Böy le bir kıyını listesi olamaz. 1125 kişinin kaderini, ya- nn isüfa etmek zorunda kalan bir hükümet y önlendiremez. DYP Ge- nel Başkanı 'Laiklıği tehdıt edecek ne yaptık?' diyor. İşte laikliği savu- nan kadrolar uzaklaşürümak iste- niyor'' diye konuştu. Türbanh öğretimin belgesiŞANLIURFA (Cumhuri- yet) - Bağnaz eğitimin mer- kezi haline getirilen Şanlıur- fa'da her uygulamasıyla şe- riatçılara arka çıkan tl Milli Eğitim Müdürü Öner Er- gjenç, Cumhuriyet muhabiri Ozcan Güneş'in "türbanh öğretmenlerigörüntülemesi- ne" engel oldu. "Türbanh öğretmenlerin fotoğraflanm çekmeye geldiniz" dıyerek Güneş'i zorla salondan attı- ran Ergenç'in bu hareketine tesettürlü öğretmenler de al- kışla destek verdi. Yüzlerce öğrehnenin yanı sıra ilkokul öğrencilerinin bile derslere türbanla girdiği Şanlıurfa'da dün sabah dü- zenlenen öğretmenlerin ku- ra çekim töreni ilginç geliş- melere sahne oldu. Öğret- menevındekı törene 174'ü kadın toplam 464 öğretmen katıldı. DYP Milletvekili Necmet- tin Cevheri'nın adamı olarak bilinen Ş.Urfa Milli Eğitim Müdürü Öner Ergenç'in ko- nuşmasının ardından kura çekimi başladı. Bu arada fo- toğraf çekmeye başlayan Cumhuriyet muhabiri Özcan Güneş, Ergenç'i rahatsız et- ti. Bir anda paniğe kapıldığı gözlenen Ergenç, mikrofo- nu tekrar eline alarak şu ko- nuşmayı yaptı: "Saym Ozcan Güneş, tür- banlı öğretmenlerin fotograf- lannı çekmeye geküniz, ama burasının bir okul ohnadığı- na dikkatinizi çekerim. Bazı gazeteciler de böyle halkı bö- lüyorlar. birbirierinedüşürü- yorlar. Huzuru bozuyorlar." Yerel gazetelerce "koyu bir Atatürkdüşmanı" olarak tanımlanan Öner Ergenç'in muhabirimiz Özcan Güneş'i hedef göstererek yaptığı tah- rik dolu konuşma, sayılan 50'yi bulan türbanh öğret- menler tarafindan alkışlarla desteklendi. Türbanh öğret- menlerin "yuh" çekmesi üzerine Milli Eğitim şube müdürlerinden Mehmet Gürbüzer de Güneş'in üze- nne yürüyerek görevlilerle bırlikte dışan attı.Öğretmen olan eşi okulda derslere "pe- çeyle girdiği'' öne sürülen ve "şeriatçı'' olarak tanımlanan Gürbüzer. muhabirimize ha- karetlerde de bulundu. Cumhuriyet muhabırini şeriatçı çevrelere hedef gös- teren Öner Ergenç'in irticai faaliyetleriyle ilgili CHP millet\ekilleri bir süre önce TBMM'ye soru önergesi vermişti. G U N D E M MUSTAFA BALBAY I Baştarafı 1. Sayfada "Türk anayasasına saygı gösterilmesi ve laik de- mokrasi geleneklerine uyulması gereklidir." Lastik gibi bir söz... Istediğin yere çek. "ABD de- mokrasi dedi" de... "ABD laiklik tehlikesine dikkat çekti" de... Ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nicholas Burns, lastiği biraz daha elastiki yaptı: "Türk politik yaşamında ordunun elbette rolû vardır. Türkiye tarihine ve anayasasına bakarsanız bunu görürsünüz..." Hafta başında gelen haberier ise resmi açıklama- lardan biraz daha ileriydi. ABD, Türkiye'deki asker- lerle ve sivillerle sürekli temas halindeydi... Görünen o ki, ABD temasta iltimas yapmıyor. Herkese birer mavi boncuk, birer de maymuncuk veriyor... O maymuncukla da ABD ile hiçbir kesimin ilişki- sinin kilitlenmemesini sağlıyor. Nedir ABD ile ilişkilerdeki vazgeçilmez koşul? Kendi kârınla ABD'nin çıkarını eşittut... Aynntıya dikkat... Ülkenin kârı değil, kendi kânn... Konuyu dağıtmadan kısa bir dünya turu yapa- lım... Afganistan'da değil çarşaf, yüzünün küçük bir bölümü görünen kadınların bile dışan çıkmasını ya- saklayan, resmi dairelerdeki tüm kadın memuriann işine son veren Taleban yönetimini ilk "tanıyan" ül- ke ABD oldu... Cezayir'de, Islami Selamet Cephesi'nin 1990'la- nn başındaki güçlenişinin ardından, bu kesimle dir- sektemasını kuran ülkelerin başında ABD geliyor... Afrika'da, Fransa'nın etkin olduğu ülkelerin tü- münde, iktidartara muhalefet eden kim olursa ol- sun, yanında ABD'yi buluyor. Ister sürekli kan dö- ken bir kabile reisi olsun, ister mevcut diktatörden daha acımasız ruhlu biri olsun... Önemli değil, ye- ter ki ABD'den yana olsun... Sabah ailesinin ülkesi Kuveyt'le Suud ailesinin ülkesi Suudi Arabistan'da demokrasinin ne kadan var da ABD, bu ülkelerle sıkı müttefık?.. Gelen ağam, giden paşam... Sevdiğim bir Amerikan atasözüdür "Bir planınız yoksa, başkalannın planının parça- sı olursunuz..." Ülkemizde iktidarı elinde tutanlann planı var mı, yok mu? Varsa, nereye doğru belli değil... Bir yandan "AB Hıristiyan kulübü değildir" diye- ceksiniz, bir yandan salt Islam ülkelerinin lideri gö- rünme arzusu uğruna, yedi Müslüman ülkeyle iş- birliğine gireceksiniz... Konunun bu yanına daha sonra değinelim... An- kara'yla devam edelim. Hacı'yla Bacı için yeni bir dönem başlıyor. Her ikisi de perde gerisinde, "ABD bizdenyana" türküsünü sözsüz söylüyor... Oysa yazının başında vurguladığımız gibi, ABD kendisinden yana. Ötesi, gelen ağam, giden pa- şam... Elimi ateşe sokmam, sağlam dursun ma- şam... O zaman, gözünü oraya buraya değil de Türki- ye'nin gerçeklerine ve gücüne çevirenlerin daha di- ri, daha iri, daha üretken olması gerekiyor. Bunun yolu da karşı tarafın başansızlığını beklemekten geçmiyor. Burada da umut olarak "sol" ön plana çıkıyor. Ama sol partiler, bugünkü krize dayanarak yükse- leceklerini düşünürierse kerizlik ederler. Diyelim ki salt laiklik bayrağını yükselterek yürü- dünüz. O sorun bir şekilde çözülürse elinizde ne ka- lacak? Bayrağın sapı... Yazıyı hükümetle bitirelim... Ortaklann ne yapacağını önceden kestirmek ger- çekten zor. Ama altına yüzde yüz imza atacağımız bir durum var: Her ikisi de koltuğü bırakmamaktan yana... Buna bir atasözüyle yanıt verelim: "Pek çok kışi kaçmaktan korktuğu için cesurzan- nedilmiştir..." 'Yolsıızhığu özgür basın ortaya çıkardı' • Baştarafı 1. Sayfada - Türkiye'de siyasilerin yolsuzlukla- ra kanşmasıyla İtalya'daki durumu nasıl kıyaslıyorsunuz? SALAZAR-Aslında bu kıyaslama- yı yapacak durumda değilim. Ama uluslararası iş ve para dünyasında Tür- kiye ve Italya gibi ülkeler. gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış ülkeler ola- rak değerlendiriliyor. Ama bu benim görüşüm değil. Hatta Türkiye'deki du- rumun ttalya'dakinin benzeri olduğu- nu söyleyecek pozisyonda da değilim. - Italya'da 1992'de temiz eUer için başlaulan Milano Operasyonu vardı. Bu olay nasıl başlamıştı? SALAZAR - Bir kamu ihalesiyle il- gili birkaç bin dolarlık bir rüşvet öden- diği ortaya çıkmıştı. Böylece Mila- noîdaki savcılar nelerin döndüğünü or- taya çıkarmayı başardılar. Mütbiş bir olay ortaya çıktı. Herkes herkese bir şeyler vermişti. Biz buna Italya'da "çevreselyolsuztuk'' adını ve- riyoruz. Birileri, bir şeyler yaptırmak istedikleri zaman birilerine para öde- mek zorundadırlar. Onun için buna "çevresel yolsuzluk" adı veriliyor. Olay ortaya çıkınca iş ve para dün- yasından "hırafçılar" hapse girme- mek için savcılann bürolan önünde kuyruğa girdiler. Bu. iki yıl kadar sür- dü. Bu operasyon sırasında bazı siyaset adamlan ve işadamlan patlak verecek skandaldan korktuklan için intiharet- tiler. Şunu da belirhnek istiyorum: Bir sistem yozlaşmışsa. yolsuzluk- lara batmışsa bunun suç örgütleriyle bağlantılı olması kaçınılmazdır. Ama yolsuzluk her zaman suç örgütleri, mafyayla bağlantılı anlamına da gel- mez. Yolsuzluklar sistemi yıpratır, za- yıflatır; öyle bir durum doğar ki o za- man suç örgütleri kolaylıkla sisteme sızma olanağı bulurlar. - Peki, miUetvekiIlerinin dokunul- mazhkları konusunda ne düşünüyor- sunuz? Yolsuzluklara bulaşmış millet- vekflleri hakkmda bu dokunulmazlık- lar yüzünden soruşturma açüamıyor. Bu durumda ne yapılmah? SALAZAR-Milletvekili dokunul- mazlığı bazı durumlarda gereklidir. Bir kere, siyaset hayatı ve siyasinin bir biçimde korunması gerekir. Örne- ğin, parlamentoda söyledikleriyle mil- letvekilleri hakkında soruşturma açı- lamaz. Ama bunun amacı parlamen- tonun tümünü konımaktır. Ama diye- lim ki bir parlamenter adi bir suç işle- di; kansını öldürdü. Bunun, siyasal yaşamıyla bir ilgisi yoktur. Yani bura- da siyasal yaşamını korumak gibi bir gereklilik ortadan kaUonıştır. Eğer bir milletvekili yolsuzluğa kanşmışsa o- nun dokunulmazlığını parlamento kaldırmalıdır. Türkiye'de ise parla- menter dokunulmazliğının çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Belki bu ko- nuda düzeltmeler yapılabilir. - Peki siyıasi partilere parasal destek nasıl verilebilir? Bildiğün kadany la siz bu işin çok şeffaf yapılmasını. böylece yolsuzluklann önüne geçilebileceğini savunuyorsunuz» SALAZAR - ttalya'da bu yıl yeni bir yasa çıktı. Bu yasa vatandaşlann vergilerinin belli bölümlerini siyasi partilere yatırabilmelerini, bunun da çok açık ve net bir biçimde uygulan- masını öngörüyor. Ama görüldü ki pek az kişi siyasi partilere bağış yapmak istiyor. Belki bu kişiler siyasi partilere verecekleri paramn doğru yerlerde kullanılmaya- cağı kuşkusu içındeler. Siyasi partilere yardımı öngören es- ki yasada da şirketlerin, kuruluşlann siyasi partilere bağış yapmalarını, a- ma bu bağışın son derece şeffaf bir bi- çimde olmasım öngörüyor. Ayrtca ve- rilen bağışın şirketin defterlerine de geçirihnesi şart. Ama her zaman öyle olmuyor. Bazı kanşık emelleri olan kişilere bu bağışlan yaparken gizli, karanlık yollan da tercih edebiliyorlar. - Basın ve medyanın parlamentoda yolsuzluk olayianndaki rolünü nasıl değerkndiriyorsunuz? SALAZAR- Hayati önemde bir ro- lü var. Italya'da miUetvekiIlerinin yol- suzluk olaylanmn ortaya çıkanlma- sındabasının da işin üzerine ciddiyet- le eğihnesi yaıdımcı oldu. Kamuoyu- nun bilgilenmesi, kamuoyu oluşturul- masında basın ve medyanın çok etki- li bir rolü var. - İtalya'da bir Berlusconi olayı ya- şandı. Berlusconi büyük medya patro- nu olmasuıa karşın basuı onu didik di- dik etti. Siz ttalyan basınmın bu tutu- munu nasıl karşıladınız? SAL4ZAR- İtalya'da çok ciddi bir basın özgürlüğü var. Yolsuzluklarla suçlandığı sırada Berlusconi'nin üç televizyonu vardı. Üçü de birbirinden farkh yayın yaptı Berlusconi konu- sunda. Gerçekten de Berlusconi'nin televizyonlannda çalışan gazeteciler çok güzel bir basın özgürlüğü, gaze- teci vicdanı özgürlüğü örneği veıtliler. -Ceza kanıuıu. parlamenteryobuz- hıklarma karşı bir önlem olabitir mi? Tek önlem mi olmah? SALAZAR - Bu tür yolsuzluklann tabii ki öncelikle ceza yasası madde- leriyle cezalandınlması zorunludur. Ama ısrarla söylediğim bir nokta, bu- rada ceza yasasmın bu yolsuzluklara karşı tek önlem olarak kabul edilme- mesidir. Bunun dışında idari, siyasi cezalar verilmeli. Bakın, italya'da skandallar 1992 öncesi de vardı. Ama o dönemde bu skandallara karşı siya- si partiler kendilerine çekidüzen ver- selerdi, seçmenler de sandıkta siyasi- leri cezalandırabilseydi o zaman bel- ki de ceza yasasına başvurmak zorun- da kahnmayacaktı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear