23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS 1997 PAZAR 12 DIZIYAZI DenizGezmiş Baki Tuğ'dan özür diler Hazırlayanlar: Oral Çahşlar, Ece Temelkuran ünlerdir Sovyetler Birliği'ndeyim. Petrograd'ı (Leningrad), Moskova'yı dolaşıyorum. Serbest piyasa ekonomisinin bu ülkeye ne kattığını anlamaya çalışıyorum. 1968'den 1997'ye tam 30 sene geçmiş. Deniz'in, Mahir'in. İbrahim'in öldürülmelerinin üzerinden ise 25 yıl. Gencecik arkadaşlanm 1968'de başlattıklan ısyanda sosyalizm ve eşitlik için canlannı ortaya koymuşlardı. Hepsi faşist zorbalann önünde ölüme giderken "Yaşasın sosyalizm'" diye haykırmışlardı. Onlar Lenin'in Sovyetler Bırliği'ne, Mao'nun Çın'ıne, Castro'nun Küba'sına büyük bir inanç besliyorlardı. Zamanla bu ülkelerde olanlardan şüpheye düşmüşlerdi. 1960'lardaki Çin-Sovyet çatışması onlan serseme çevirmişti. Ne olduğunu anlamak için aylarca ciltler dolusu kitaplar okumuş, tartışmalarda paket paket "Birinci sigarası" tüketmışlerdi. Filtresiz Birincı sigarası bizim kuşağın simgesi gibiydı. Deniz'ler ilk banka soygunundan aranırken, daha önce kaldıklan evler basılmıştı. Onlann orada kaldıklannın en önemli kanıtı olarak, kül tablasındaki Birinci sigarası izmaritleri gösterilmişti. Arbat Sokağı'nda yürüyorum, Moskovalı gençler Batı müziği eşliğinde dans ediyorlar. Arbat Sokağı cıvıl cıvıl, Moskova'ya bahar gelmiş. Rusya. sosyalizmin çöküşünden bu yana ıçine düştüğü travmadan kurtulmaya çalışıyor. Mafya her yanı sarmış. Her adımda bir mafyayla yüz yüze geliyorsunuz. Mahalleleri, sokaklan aralannda paylaşmışlar. Esnaftan düzenli vergı alıyorlar. Polıs-devlet- mafya üçgeni burada tam bir düzen içinde çalışıyor. Deniz Gezmiş'le Sovyetler Birliği üzenne tartıştığımızı hatırlıyorum. Deniz, daha o zamandan Sovyet yönetıminden umudunu kesmişti. Mao'yu seviyordu, gönlünde ise Che Guevara'nı'n ve Fıdel Castro'nun Küba'sı vardı. O Nurhak Dağlan'nda silahlı mücadele düşlerini kurarken, Küba'nın Sıerra Maestra'lanna imreniyordu. Arbat Sokağı'ndaki genç kalabalığa bakıyonım. İbrahim Kaypakkaya ile kol kola bu sokakta yürüdüğümüzü düşünüyorum. Çok duygulandığımı söylemeliyim. Bu satırlan yazarken İbrahim'in başak rengi saçlannı, içine öfkesini biriktiren ataklığım hatırlıyorum. O hâlâ 24 yaşında. .Arbat Sokağı'nda dans eden gençlerin yaşmdaydı öldürüldüğünde. Gencecıkti. yaşam doluydu, isyan doluydu. 12 Mart Savcısı. idam heveslisi Baki Tuğ"un söyledikleri ıçimi öfkeyle dolduruyor. Deniz'ler. kafa tutmasaymışlar, asılmayacaklarmış. Neden kafa tutmasınlar? Baki Tuğ'lann, Ali Elverdi'lerin. Faik Türün'lerin önünde diz mı çökeceklerdı 9 Onlar bizim ısyanımızın sembolleriydiler. Mafya üreten düzeni istemiyorlardı. Bu ülkeyi hırsız başbakanlar yönetmesin diyorlardı. Haksızlığa, adaletsizlığe, eşitsızliğe saf bir delikanlılıkla başkaldırmışlardı. Ne yapacaklardı. 68 kuşağının atılgan. ıçı insan sevgisiyle dolu, bu deli çocuklan? Baki Tuğ'dan af mı dileyecekkrdi? Deniz'le, İbrahim'le, Mahir'le, son dönemde ayn siyasi hareketler içinde yer almıştık. Birbirimizi zaman zaman sert bir dille eleştırmiş, zaman zaman kavga etmenin sınınna gelmiştik. Öfkelerimiz bıçak gibiydi. Dünyayı yerinden oynatacak eneıjiye sahiptik. Ütopyalanmız rengârenkti. Şimdi o günlere yeniden dönüyorum. Moskova'da komünistlerin kurduğu bir otelde gece yansı, o delikanlı arkadaşlanm birerbirer önümden geçiyorlar. Yüreğim sıkışıyor, şimdi onlar da burada olsaydı diye düşüncelere dalıyorum. Bu odada. Deniz yatağa uzanmış... Ayağında postallan, Mahir iskemlede, san bıyıklannı sarkjtmış. elinde Lenin'in Devlet ve thtilal kitabı. tbrahim Kaypakkaya sessiz sakın, bir köşede notlar alıyor. Rusya'nın şimdikı durumunu tartışırken mutlaka ortalılç gerilir, herkes Lenin'den bir örnek göstererek kendisinin haklı olduğunu kanıtlamaya çalışırdı. Sonuçta hepimiz özgürlük, eşitlik istiyorduk. Bunu birbirimize anlatmakta zorluk çekerdik. Deniz'i 50 yaşında düşünemiyorum. Yaşasa 50 yaşında olacaktı. Mahir'i 52 yaşında, tbrahim'i 48'inde düşünmek istemiyomm. Onlar hep gençtiler. Bizim gönüllerimizde genç olarak yaşıyorlar. Şimdi 50 yaşındayım. Milyonlarca yıllık insanlık tarihinde Deniz'in 25 yıllık kısacık bir yaşamı oldu. Celal Bayar 104 yaşında öldü. Uzun insanlık tarihinde ikisinin ömürleri de bir nokta kadar bile yer tutmaz. Suleyman Demirel 72 yaşında, Deniz'lerin idamına el kaldırdığında 47 yaşındaydı. Hepimiz bir gün öleceğiz. Süleyman Demirel de. Moskova'dayım, 55 yıldtr komünizmi boş tehdit olarak gören Türkiye'nin siyasi tercihlerini düşünüyorum. 55 yıl boyunca komünistleri yok etmeye kurgulanmış bu ülke, sonunda Erbakan'la Çfller'in yönetimine kaldı. Mehmet Ağar ve Abdullah Çath da olabilırdı. Onlar öleli 25 yıl oldu ama üniversitelerdeki yeni Deniz'ler onlan unutmadı. 55 yıllık tercih Deniz'leri idam etti. Mahir'leri, tbrahim'leri kurşona dizdi. Şimdi "şeriat" tehlikesi paniğindeyiz. Bizim çocuklan düşünüyorum. Istanbul'da bir büyük öğrenci gösterisi olmuştu. Polis her zamanki gibi bizimkilere saldırmıştı. Gösterinin başında Deniz. o ince dal gîbi boyuyla koşturup durmuştu. Radyo haberlerinde Deniz'in arandığını işittik. Ankara'dayız, canımız sıkıldı. Deniz, yine kaçak durumuna düşecek, belki de yeniden tutuklanacaktı. Gece uzun sohbetlerden sonra yattık. SBF yurdunda kalıyordum. Sabah 5 gibi bir tekmeyle uyandım. Deniz, eli yüzü kömür karası, karşımda dikiliyordu. Polisin kendisini aradığını fark edince Istanbul'dan Ankara'ya gelen bir kömür kamyonuna gizlice atlamış, sabaha kadar kömürlerin içinde yolculuketmişti. Uzun, ince boyu, kömüre bulanmış haliyle çok komik duruyordu. Ben ona, o bana bir süre baktık. "Gir duşa bir banyo yap" dedim. O ise uykusuzluktan perişan haldeydi. "Yataktan çık ben yatacağun" diye diretti. Çaresiz kalktım, kömür karasıyla yatağa uzandı ve uyuyakaldı. Yakalanmamıştı, emniyet içinde uyuyordu. Ne çok sevinmiştim. Deniz, Baki Tuğ'dan özür diler mi? Deniz 12 Mart generallerinden af diler mi? Dilemedi zaten, onu astılar. Gericiliğin ölüm makinesi o gün bugün Deniz'lerimizi öldürmeye devam ediyor. Arbat Sokağı'nda yürüyorum. Bizim bir yanlışımız yoktu. Zaman yanlıştı. Deniz'in, Mahir'in, tbrahim'in bir yanlışı yoktu. Zaman yanlıştı. Arbat Sokağı'nda dün onlarla yürümek isterdim. Lenin rozetleri satan genç kızlara Deniz ne derdi acaba? Onlar öleli çok oldu... Onlar genceciktiler... Yaşam doluydular... Onlan çok, çok özlüyorum. ORAL ÇALIŞL4R "İÎTTİ KoNUK YAZAR HAŞMET ATAHAN * 'Denizler'in ölümsüzlüğünün 25. yılındaDeniz Gezrniş, Yusuf Aslan. Hü- seyin İnan, 68 kuşağının bu üç yi- ğit insanı. bundan tam 25 yıl ön- ce öldürüldüler. Onlar hakkında, siyasi birkarar- la ölüm emri verdirtenler de, ve- renler de, daha yaşarlarken öldü- ler, ama "Denizler'', aradan geçen 25 yıla rağmen yaşadı, yaşıyor ve yaşayacak... Biz bugün. "Denizler''in ölüm- süzlüğünün 25. yıldönümünde on- larla birlikteyiz. Onlar, ülkelerini ve halkını sevmekten başka bir suç işlemediler. Ne yaptılar ise dogrusuyla eğrisiyle çok sevdik- leri ülkemizin onurlu bir devlet yönetimine kavuşması, halkımı- zın her türlü sömürü ve eziden kurtulması ve insanca yaşayabil- mesi için yaptılar. Bu uğurda inan- dıklanndan ödün vermediler, ama canlannı verdiler... Deniz, kendilerine yapılan suç- lamalan cevaplarken şöyle diyor- du: "...Mülkiyet hakkını ortadan kakhracağımız kküa ediliyor. Biza- tihi anayasa, mülkiyet hakkını top- lum yaranna kısrtiamıştjr. 50 kö- ye sahip bir toprak ağasını anaya- samız kabul etmemiştir. Egemen- lik ilkesine karşı çıkmakla hham edilmekteyiz. Asıl egemenlik üke- lerine karşı çıkanlar, halkın sırtm- dan geçinenlerdir. A>Tica miDi bn- tünlüğe karşı çıkmakla da suçla- nıyoruz. 101 tane Amerikan üssü- nün bulunduğu ülkede,bizim mü- ü bürünlüğü bozmakla suçlanma- nuz gülünçtür. İddianame (_) sırf kelle isteroek maksadıyla haar- lanmışnr. (_(Türkiye'nin bağun- SBhğntdanbaşka birşeyistemedbn. Ve bu sebeple Amerikan emperya- Bzmincve işbirlikçilerine karşı mfi- cadele verdik. Bundan dolayı ölüm- den korkmu\oruz.(_)ve ben 24va- şındayken kendimi Türkiye'nin bağunsızlığma armağanetmekten onur duyuyorum_" Çok doğaldır ki Deniz bu hay- kınşıyla onu yargılayan ve aldığı emri uygulamaktan başka yapaca- ğı bir şeyi olmayanlara değil; ger- çek adaletin mihenk taşı olan top- lum vicdanına ve kendi halkına sesleniyordu... Türkiye'de, ekonomik iktidan elinde tutan tekelci sermaye ve onun emrindeki siyasi iktidarlar, uluslararası finans-kapitalin gü- dümünde. başta Amerikan emper- yalizmi olmak üzere, onlarca se- neden beri maddi-manevi tüm de- ğerlerimizi çürütmekte ve yok et- mektedir. En büyük çürüme insanlar üze- rinde, insani değerler üzerinde ya- ratılan çürümedir. Eğitim sistemi temelinden kemirilmiş, çürütül- müş, Atatürk'ün Türkiye'yi ema- net ettiği gençlik kendi ülkesine, kendi halkmayabancılaştmlmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet kazanımlan, devle- tın "Demokratik,laik,sosyal bir hu- kuk devleti'* olma yapısı bozul- muş ve içten içe kemirilip aşındı- nlmıştır. Devlet elinde olan halkın mallan ve tüm cumhuriyet biri- kimleri haraç mezat satılırolmuş, devlet neredeyse satılığa çıkartıl- mıştır. 'Denizler'in ve 30 yıl önce 68 kuşağı olarak bizlerin söyleyip sa- vunduğu, mücadele ettiği tüm de- ğerler ve tüm hedefler bugün hâ- lâ başanlması gereken önemli so- runlar olarak karşımızda durmak- ta ve yürütülen mücadelenin ne denli haklı olduğu iyice açığa çık- maktadır. Bugün devlet içinde çeteleşen ve açığa çıkan çetenin üst kademe- lerindeki bir bakan eskisi şimdi, utanmadan "Kuvayi MiDiye'ye de çete denmekteydi, bize de çete de- niyor" diyerek, kendi suçlanna, sefılliklerine, vatan ve millet düş- manlıklanna, demokrasi ve insan- lık düşmanlıklanna, uyuştunıcu ve silah kaçakçılıklanna, kumar- haneciliklerine, rüşvetçiliklerine, cinayetlerme, utanmadan, Kuvayi Milliye önderlerini ortak etmeye çalışıyor! Bu yalanlarla kimi kan- dıracak? Bizler, vatan ve millet kurtaran- lan. vatan kahramanlannı çok iyi biliyoruz. Bizler vatan, millet, in- sanlık düşmarüannı da çok iyi bi- liyoruz. 30 sene önce söylediğimiz gi- bi: Sayımızın azlığına, düşmanm çokluğuna bakmadan, korkma- dan, yılmadan, usanmadan "Bizi mahvetmek isteyen empervaliz- me; bizi yutmak iste>en kapitaiiz- me karşı" savaşımız devam et- mektedir... 'Denizler'in ölümsüzlüklerinin 25 yılında onlan bir kez daha anı- yonız. Onlan anmanın, onlan anlama- nın yolu; Bugün bağımsızhk-demokTasi- özgürlük mücadelesini yeniden ateşlemekten geçmektedir. Onlan anmanın ve anlamanın yolu; Cumhuriyet kazanımlannı ko- rumak için ödünsüz mücadele ver- mekten geçmektedir. Onlan anmanın ve anlamanın yolu; Yozlaştınlan, çürütülen ve ke- mirilen Türkiye Cumhuriyeri'nin temel yapısına, "demokratik, la- ik, sosyal bir hukuk devk;ti" olma niteliklerine sahip çıkmaktan; onu yeni bir ruhla ve yeni bir coşkuy- layenidenyapılandırmaktan geç- mektedir. 68 kuşağı olarak, bu mücadele- yi sürdüreceğiz. Bu mücadelede, yalnız olmadığımızı biliyoruz. Ku- vayi Milliye geleneğine sahip Tür- kiye halkı, elbette genciyle. yaş- lısıyla. işçisi ile, köylüsü ile; as- keriyle, siviliyle yeniden ve mil- letçe toparlanacak ve ikinci kur- tuluş savaşını da başaracaktır. Onlann anılan hepimize önder olsun. *68 'liler Biriiği Vokfı Başkanı B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ÜhanSdçuk'un bırvapıtı. 2/Ger- çekleştinlmesi zamana bağlı is- tek...Değerlima- 3 denlenn anlık de- recesi. 3/ Posta sü- rücüsü...Eskıdıl- 5 de bağırsaklar. 4/ " benim ilen gitmek dilersen / Eğlen güzel yaz olsun da gidelim" (Karacaoğlan)... Köpek. 5/ Yük- 1 2 3 4 5 6 7 8 sek okul. 6/ Küçük ma- ğara... Çekişme, kavga. 7/ Romanya'nın para bi- rimı... "Al yanaktan kır- mızıgüldererken/---be- 3 nı nazlı yârdan ayırdı" 4 (PirSultanAbdal).8/Kut- sal inanç... Rusya parla- mentosuna verilen ad. 9/ Melih Cevdet Anday'm bir romanı. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/Tepkılı uçak... Eskı Türk devletlerinde hükümdarlara venlen unvan. 2/GözJeri gör- meyen... Kansızlık. 3/Minarelerde külah ile şerefe arasın- daki bölüm... Bırrnevsım. 4/Alışılmış olan... Hollanda'nın plaka işareti. 5/ Şiirde uyaktan sonra yınelenen aynı anlam- daki sözcük ya da ek. 6/Galyum elementinin simgesi... To- humlanndan kandilyağı, çıçeklennden san boya çıkanlan otsu bir bitki. 7/Aza... Bilinen, belli. 8/Çevinleriyle ünlü XVI. yüzyıl divan şain... Bir tembih sözü. 9/ Orik asıdin tuzu ya da esten... Biryağış şekli. , RÜŞ DENtZ KAVLKÇUOĞLU Türkiye Sagı ve Milliyetçi - Muhafazakâr Söylem ] Türkiye'nin siyasi partiler yelpazesinde yeri belli olan Milliyetçi Hareket Partisi'nın yanı sıra kendilenni "mer- kez sağ" olarak nitelendiren Doğru Yol Partisi gibi Ana- vatan Partisi de siyasi/ideolojik kimhğini "milliyetçı - muhafazakâr" olarak ifade ediyor. Bu partiler içinde en "açıkgöz" lidere sahip olan DYP'nin kurmaylan. Türkeş'in ölümünden sonra liderler arenas/"nda doğan boşluk- tan da yarartanmak amacıyla "sağda birtık" için çalış- malara başhyor. Gazetelerin yazdığına göre "Çiller, ge~ çen hafta, partisinin genel idare kurulunda bırteşmenin tabanda olacağını ve DYP, ANAP, MHP'Iİ üçlü birbir- leşme gerektiğini" belirterek kurmaylanna dığer parti- lerin örgütleriyle konuşmaları direktifini vermış. Gerçekten de aynntılı sosyo-ekonomık ve sosyo-küf- türel ırdelemeler bir yana bırakılacak olursa. her üç par- tinin üye ve yöneticilerinm büyük çoğunluğunun milli- yetçi - muhafazakâr söylemde, dolayısıyla bu söylemin ittifak için ortak zemıni oluşturacağı tek bir örgütlenm&- de bir araya gelememelerı için ortada önemli bir neden yok. Bırının dığennden, aynı söylemin keskin ya da da- ha yumuşak bıçimde dile getirilmesinin ötesinde aşıla- mayacak bir farklılığı görülmüyor. DYP ve ANAP'ın MHP'ye olan yakınlıklan, Alparslan Türkeş'in ölümüy- le boşalan liderlik koltuğuna kendi ıçlerınden aday gösr terebilecek kadar yakın. Farklı siyasi partiler arasında böylesine bir siyasi/ideolojik iç ıçeliğe dünyanın hiçbir ülkesinde rastlamak olası değil. : . Her üç parti de Ziya Gökalp'in deyimiyle, "mHIPhia sin güçlü olduğu bir ülkeyi ancak milliyetiyle guıyrdul yan kimselerin yönetebileceğine" inanıyor Her üç par- tinin de yönetıcileri, bu ortak ve temel düşüncelerdeB yola çıkarak toplumumuz içindekı etno-kültürel farklı- lıkları, ayn süreçlerden geçmiş gelenekleri, inançlan, kültür ve sanatı "farklı kimlikleri oluşturan öğeler" ola- rak görüp bunlan törpülemeyı, hatta bunları tek bir po- tada eriterek "Türk milliyetçiliği"ne daha geniş bir ze^ min kazandırmayı düşünüyor. Bu milliyetçi - muhafazakâr partilerin her üçünün de küçük nüanslarla katı örgütsel yapılara ve lider hıyerar- şisine sahip olmaları bir raslantı değil. MHP gibi DYP ve ANAP'ın da üst yönetici kadrolan milliyetçi - muhafar zakâr kimliklerden oluşuyor. ANAP'ta daha fazla görü- len dışa dönük propaganda amaçlı, fakat içi boş 7/toe- ral" söylemlerine kşrşın, ikisı de milliyetçi - muhafaza- kâr bir Türkiye özlüyorlar. Ama bilinçli olarak "o Türki- ye'nin nasıl bir Türkiye olacağını anlaşılabılir bir açıklık- ta dile getirmiyorlar. Ancak onlar bunu dile getirmese- ler de tüm dünya ve biz, yeryüzünde var olmuş ve var olan milliyetçi - muhafazakâr reıimlerın kaçınılmaz ola- rak totaliter ya da otoriter bir yapıya sahip olduklannı biliyoruz. Bu tür rejımlenn doğalan gereğı kendi hoşgö- rülerinin sınırlannı zoriayan her türtü "aykın" görüşleri, liberalizmi. sosyalizmi, sosyal demokrasiyi ve her türlü azınlık düşüncesini, nasıl ve hangi yöntemlerie tasfıye ettiklerini dünya tarihi açık olarak göstenyor. Milliyetçi - muhafazakârlık, özü ve bu özün yansrttığı siyaset itiba- nyla, anti-demokratik bir ideoloji ve bu bağlamda şeri- atçılığın yanı sıra Türkiye'nin Batı demokrasileriyte bü- tünleşmesinin önündeki engellerden birisini oluşturuyor. „ Milliyetçilik, özellıkle bölgemızde, Süleyman Seyfi Öğün'ün "Modernleşme, Milliyetçilik ve Türkiye" adh kitabında vurguladığı gibi, "hem başka topluluklar kar- şısında ınsanın kendi topluluğuna özgû sınırlannın far- kına vanlmasını sağlayan özel birbilinç türü olarak, hem de Batı'nın meydan okumalannı geriletecek, haksızçı- kartacak ideolojik donanımı ile aydınlar tarafından ca- zip bir siyasal seçenek olarak görülmüştûr." Milliyetçi seçeneğin toplumun alt kesimlerindeki yansıması "kuy- ruklu Kürt", "pis Arap", "korkak Yahudi", "hairt 6u/- gar", "kahpe Yunan", domuzAlman" vbtanımlama- larda görülürken yüksek düzeylerde, örneğin milliyetçi - muhafazakâr partilerin siyasi aydın kadrolarında "fa- hişeler" ve "Errpeni dölü" türünden benzetmelerde göz- lemlenmektedir. Tüm bu ifadelerde çıkış noktası ken- dinden farklı olanın aşağılanmasıdır. Mılliyetçıliğin fark- lılığa tahammülü yoktur. "Ulus", Aydınlanmacı ulusçu- lukgörüşünde olduğu gibi, "son çözümlemede, ayntya- salara bağlı ve aynı yasama medisinde temsil edilen halk' olarak anlaşılmadığı için, Türkiye'de milliyetçilik toplu- mumuzdaki ırk, din, dil, kültür çeşitliliğinden sürekli te- dirgin olmuştur. Alparslan Türkeş'in bu çeşitlilik karşı- sında, "Ne mozaiği, ulan" sorusu, Türk milliyetçilığinin çeşitlilik karşısındaki tedirginliğinin en açık, en somut ve en öz tepkisidır. Ana Britannica Ansiklopedisi milliyetçıliği, "Kendi ulu- suna bağlılığın uluslararası ilkelere bağlılıktan ya da bi- reysel çıkafiardan daha önemli olduğunu öne süren görüş" olarak tanımlıyor. Mufahazakârlık ise bilindiği gi- bi "sahip olunan değerierikoruma" anlamını taşıyor. İki- sinin bir aradalığından ise ülkelerin ve toplumlann fela- ketine çanak tutan bir siyasi-ıdeolojik görüş ortaya çı- kıyor. Bu görüşün Batı'da da Doğu'da da siyasi partiler tarafından "nasyonal konservatif" yani ulusal - muha- fazakâr tanımıyla hiçbir ilintisi yok. Ulusçuluğun tersi- ne, ulusallık, insanlığın evrensel değerleriyle çatışmı- yor. Ulusal olmak evrensellikle çatışmadığı gibi aynı za- mandaevrenselliği zenginleştınyor. Bugün Avrupa'da ulu- sal - muhafazakâr partiler tarafından ya da bu partile- rin ağırlıklı katılımlanyla yönetilen Almanya, ingıltere, Fransa gibi ülkelerin her birinde evrensel değerler, ev- rensel insan haklan yürürtükıe. Çünkü bu ülkelerde, yu- karıda verdiğimiz milliyetçilik tanımlamasında görüldü- ğü gibi, uluslararası ilkelere bağlılık "ikinciönemde"de- ğerlendirilmiyor. Batı'da hiçbir ulusal - muhafazakâr yö- netim "milliyetçilik adına" Paris Şartı, Helsınki Sözleş- mesi gibi uluslararası antlaşmalan çiğnemiyor. "Bayrak, ezan ve şahlanan Osmanlı" haykınşlanyla Şa- yın Tansu Çiller, üç milliyetçi - muhafazakâr partiyi bir çatı altında toplayabilir mi? Bilemiyoruz. Fakat bildiğı- miz bir şey var: Tann bizi milliyetçi - muhafazakâriardan korusun!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear