22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 MART 1997 CUMA 14 KÜLTÜR tstanbul Film Festivali'nin yönetmeni Hülya Uçansu, nitelikli sinemadan ödün vermeyeceklerini vurguluyor 'Hedef, daha seçici seyircîye ıdaşmak" CUMHUR CANBAZOĞLU Bu gece 'Oyunevine Hoşgeldiniz' ad- lı fıimleaçılacak 16. Ulusiararası tstan- bul Film Festivali'nin programı artık iyi- ce sinema tutkunlannın zevkine göre şekillenmeye başladı. Geçmişte popü- ler Amerikan sinemasının ömeklerini piyasadan önce getirterek önemli bir se- yirci potansiyeli yakalayan festival, şimdi tiraj kaybı pahasına nitelikli sine- manın örnekleri peşinde koşuyor. Fes- tivalın yönetmeni Hülya Uçansu, özel sektörün de yardımıyla bu politikanın gelecek yıllarda da sürdürüleceğini vur- guluyor : - Bu yıl festivalin lokomotifliğini han- gi bölüm yapacak sizce? Bence bu yıl festival tek özellikle an- latılamaz, çünkü program çok yönlü. Biryanda 17 filmiyle çok büyük bir Bu- nuel bölümü, öte yanda ilk kez günde- rae gelen Amerikan bağımsız sinema- sı. Aynca ilk defa senfoni orkestrasıyla bir sessiz film seslendirilecek Lütfü Kırdar'da. Bence geleneksel program- lanmızın yanı sıra festivali belirleyen anq başlıklar bunlar. - Filmleri ikive ayırmadan gösterme kararı neden 15 yıl gecikti? Bunun çok gecikmiş bir karar olduğunun farkında- yız . Hıçbir ülkede festival- lerde ara venlmiyor. Seyir- cilerin ara alışkanlığı, siga- ra talebi, sinema yönetimin- den büfeyle ilgili gelen bas- kılarbizi bu hataya ortak ol- maya zorladı. Sonunda Is- tanbul Festivali uluslararası platformda daha dikkat çek- meye başlayınca hatalarf azaltmak gerektı. Gecikmiş de olsa bu işi düzeltmek is- tedik. - Biletfi>atının yüksek tu- tulmasıyla büfecilerin zara- nnın karşılanması arasında bir bağlantı var mı ? Festival dokuz yüz bin dolarlık bütçeyle yapılma- sına rağmen bilet gelirine ihtiyacımız var. Buyılpiya- sadaki bilet fiyatlannın or- talamasını aldık ve öğrenci 400 bin. tam 600 bin TL yaptık. Yine de rakamın yüksek olduğunu biliyo- rum. ama bilet geliri ancak bütçenin yüzde 30'nu oluş- turuyor ve aşağı çekmek çok zor. Yönetimle anlaş- mak için gerekirsebüfecıle- re para verilebilir, ama şu anda \ ermeme taraftanyız. - Kaç izleyici bekliyorsu- nuz festivale ? • "Yaptığımız işin ve kurumun imajı çok yükseklerde. Bugün için büyük bir sponsor katılımı sağlıyoruz. Gönül diler ki 1996'da sıfır olan resmi kaynaklann katkılan büyük rakamlara ulaşsın. Biz gelecek için özel sektöre güveniyoruz. Bilet geliri düşerse özel sektör, önümüzdeki yıllarda sinefillere yönelmiş festivali destekleme görevini üstlenecektir. Programa yönelik olarak çıtayı daha da yükselteceğiz. Çünkü bir misyon tamamlandı. Nitelikli fılmler artık piyasada. Bu ortamı yarattıktan sonra biz farklı ve zor bir programla daha seçici bir izleyiciye ve sinefillere doğru kayacağız." Geçen yıl seksen bin bilet satmıştık. Bu sayı akreditasyon ve davetiyelerle yüz bini bulmuştu. Istanbul piyasasın- da bilet satışmdaki düşûş festivale de yansıyor. Gerçekçı olalım, piyasanın bi- ze yansıması yine bir düşüşü getirebilir ve bilet fiyatını 600 bin yerine 500 yüz bin de yapsanız bir şey değişmez. - Cannes, Venedik, Berlin popüler si- nemaya vcrdikleri primle bunca yıl ayakta kalabiliyor. İstanbul gibi sinefil- lere yönelen bir festivalin gekceğini na- sıl görüyorsunuz ? Yaptığımız işin ve kurumun imajı çok yükseklerde. Bugün için büyük bir sponsor katılımı sağlıyoruz. Gönül di- ler ki 1996'da sıfir olan resmi kaynak- lann katkılan büyük rakamlara ulaşsın. Biz gelecek için özel sektöre güveniyo- ruz. Bilet geliri düşerse özel sektör önü- müzdeki yıllarda sinefilllere yönelmiş festivali destekleme görevini üstlene- cektir. - Bol para bulsaydınız ilk etapta ne ya- pardınız? Bugünkünden farklı bir şey yapmaz- dık, ama sinemalann teknik olanaklan- nı arttınrdık. Çünkü teknik bizde zayıf. Çok büyük paramız olsaydı, Cannes'da olduğu gibi bir festival sarayı yaptınr- dık. 'Çok saygın bir imajımız var' - Salonlan beğenmiyor musunuz? Standardı iyi olan az sayıda salonu- muz var. Uluslararası düzeydeki kon- forlu salonlara yaklaşabilmiş değiliz. - Son Venedik jürisinde görev yapn- nız. Dısandan tstanbul Festivali nasıl gö- züküyor? Festival, ttalya'dan çok parlak övgü- ler alıyor. Son derece saygın bir imajı- Festivale ve 'Oyun Evine Hoş Geldiniz' 15 yıl boyunca 60 ülkeden 1700 filmin yer aldığı 2 milyonu aşkın sinemaseverin izlediğı Uluslararası Istanbul Film Festivali, bu yıl 1996 Sundance Jüri Büyük Ödülü'nü alan Amerikalı yönetmen Todd Solondz'un 'Oyun Evine Hoş Geldiniz' (Vvelcome to the Dollhouse) adlı filmiyle açılıyor. Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın 25. yılında festivalde. beş kıtadan 130'u aşkm fılmle yıne dünya sinemasından geniş bir panorama sunulacak. 'Yaşam Boyu Başan Odülleri' Actors Studio'nun kuruculanndan Türkiye doğumlu yönetmen Elia Kazan ve Fransız yönetmen Claude Sautet'ye verilecek. 'Onur Odülleri' ise Erol Taş ve Suna Pekuysal'a sunulacak. 5 kıtadan 130'u aşkın film •Lluslararası Yanşma' bölümünde, festivalin özel temasını oluşturan 'Sanat ve Sanatçı" dünyasını işleyen 10 ayn ülkeden 10 ayn film Altın Lale ödülü için yanşacak. Seçici kurulun başkanlığını Çek yeni dalga akımının yönetmenlerinden Jiri Menzel üstlenecek. 'Anısına' bölümünde sinema tarihıne damgasını vurmuş dört usta yer alıyor Marcel Carne, Marcello Mastroianni, Luis Bunuel ve Krzysztof Kieslovvski. 'Ustalara Saygı' bölümünde ise Elia Kazan, Jiri Menzel, Claude Sautet ve ISTMNBUL KULTUR VtSANAT UAKfl I1B.ÜLÜSIARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ Memduh Ün'ün yapıtlan yer alıyor. Bu yıl düzenlenen 'Sınırsız: Istanbul-Beriin Kültür Buluşmalan' kapsamında 'Bir Kent-Bir Sinema' bölümünde. arasında Fassbinder'in 'Berlin Aiexanderplatz' adlı 15 saatlik filminin de bulunduğu yedi yönetmenin yedi filmiyle Berlin'e saygı sunulacak. 8-9 nisan geceleri Istanbul Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı Büyük Salonu'nda Alman orkestra şefi Berdnt Heller'in yönetimindeki Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın seslendireceği özgün beste eşliğinde Fritz Lang'ın bilimkurgu klasiği 'MetropoKs' gösterime sunulacak. 'Edebiyattan Beyazperdeye' bölümünde yedi edebiyat uyarlaması yer alırken altı usta yönetmen, Avrupa ağırhklı bir erotizm panoraması sergileyecek,'kadın yönetmenler de ş r"; kendilerini ilginç ve farklı bir gözle *•' "•*"' anlatacak. 'Bir Ulke Bir Sinema' bölümünde Fransız sineması, 1996 yapımı 9 yapıtla karşımızda olacak. Usta yönetmenlerin yanı sıra genç yeteneklerin de son filmleri gösterilecek. Daima sinema sanatına canlı bir alternatif oluşturagelmiş, geçmiş yıllarda da kimi seçkin örneklerinin festivalimizde gösterildiği 'Amerikan Bağımsız Sineması'ndan her zaman her yerde yakalanamayacak nıtelikteki 10 film göze çarpıyor bu yılm programında. 'Bağımsız Sinema' bölümü festivale tam bir 'Sinematek' işlevı kazandınyor. 'Dünya Festivallerinden' farklı kültürler, 'Dünya Sinemasının Genç Yıldızlan' da kendine özgü dünyalan yansıtacak. Ustalara Saygı ve Anısına bölümleri Marcello Mastroianni son filmi 'Üç Yaşam Bir Ölüm'le anılırken Krzystof Kieskjwski'nin 'Dekalog-10 Emir' ve 14 kısa belgeseli gösterilecek, Luıs Bunuel'in yine ancak Sinematek'lerde rastlanabilecek türden 17 filminin yer aldığı retrospektif de yeni kusak sınemaseverlere bu önemli ustayı tanıtacak. Festivalin bir başka konuğu, son yıllann çarpıcı yönetmeni Peter Greenavray de hem bir konferans verecek hem de ressam yönünü, açacağı bir sergiyle tanıtacak sinemascveTİerer*EşJqya'jıı» -" v _ > yanşma dışı katıldığı festivalde. Lfisal Yanşma'da 9 Türk fılmi Altın Lale için yanşacak. lyı seyirler... mız var. Istanbul'a gelmek isteyen çok sinemacı oluyor. - Kimleri konuk ediyorsunuz bu yıl? Açılışa gelecek Elia Kazan'a yaşam boyu onur ödülü veriyoruz. Kazan, 6O'lı yıllarda Amerikan sinemasında büyük ağırlığı olan bir yönetmen. 1988'de bi- zimjüri başkanlığımızı yapmıştı, sansür heyeti o yıl beş filmi kesmek istiyordu. Kazan, bizim sinemacılarla birlikte gös- terilere katıldı ve dönemin Kültür Ba- kanı Tınaz Titiz bu gösterilerin sonu- cunda ülkemizdeki uluslararası festival- lerden sansürü kaldırdı. Ikinci önemli konuğumuz adına toplu gösteri yapıla- cak Claude Sautet Bu isimlerden baş- ka bir sergisiyle birlikte Peter Greena- way geliyor. 'Küller ve Tohumlar' adlı sergisi 29 mart-13 nisan tarihleri arasın- da Maya Plastik Sanatlar Galerisı'nde yer alacak. Adına toplu gösteri yaptığı- mız Çek sinemasının büyük ustası Jiri Menzel, jürinin başkanlığını yapıyor. Jüride görev alacak Peter Del Monte, Durgun Sular Derin Akacak'ın yönet- meni Jacques Deschamps da aramızda olacak. - Bundan sonrald hedefler? Programa yönelik olarak çıtayı daha da yükselteceğiz. Çünkü bir misyon tamam- landı. Nitelikli filmler artık piyasada. Dağıtımcılar nite- likli film izleyicisinin varlı- ğını fark ettikten sonra Peter Greenavvay'in 'Pillow Bo- ok'u gibi bir filmi getirme cesaretini yakaladılar ve ye- ni bir dağıtımcı profili doğ- du. Lelouch'un fılmi geldi- ği zaman yönetmenin kendi- si de galaya katılabiliyor. Geçen yıl' "Ulis'in Bakı- şı"nda Angektpoulos getiril- di. Bu ortamı yarattıktan sonra biz farklı ve zor bir programla daha seçici bir iz- leyiciye ve sinefillere doğru kayacağız. -Gelecekte kısa film bölü- mü düşünüyor musunuz? Şu anda gündemimizde kısametraj yok. Nedeni farklı bir yapıda kurulma- mız. Biz sürekli aldığımız kararlan iyi uygulamanın peşindeyiz. Unutmayalım ki bir Ankara Festivali belge- sellere ve kısa filme daha yönelik işler yapıyor. Festi- vallerin belli bir işte uzman- laşmalannı ve onu iyi başar- mak için çaba sarf etmesinı *«ioğrü buluybrum.' "Ancak gelecekte kısa filme doğru bir viraj alınabilir, ama şim- dilik böyle bir nıyet yok. Kristin Scott-Thomas ve Juliette Binoche, 'İngiliz Hasta'yı anlattılar Kendilerinioynayan kadmlar• Son Berlin Festivali 'nde en iyi kadın oyuncu seçildikten sonra, sürpriz şekilde en iyi yardımcı kadın Oscar'ına da layık görülen Fransız Juliette Binoche ile umduğu ödüle kavuşamayan İngiliz yıldız Kristin Scott-Thomas'la Empire dergisi söyleşti Kültür Servisi - Büyülü, epik öyküsü ve 'yıkhz' oyunculardan oluşan kadrosuyla geçen günlerde ve- rilen Oscar ödüllerinin galibi olan 'The English Pa- tient- tngiiiz Hasta'. sadece öykünün büyüleyici ni- tehğıyle değıl ; Kristin Scott-Thomas ve 'En tyi Yardımcı Kadın Oyuncu' Oscar'ıyla ödül- lendinlen Fransız aktrist Juliet- te Binoche' un parlak oyuncu- luklan sayesinde de sinema- verlerin belleklerinden uzun süre silinmeyecek. Michael Ondaatje'nin kitabından Anthony Minghella tarafın- dan sinemaya uyar- lanan 'İngiliz Has- ta'nın ıkı kadın oyuncusu, fılmde na- sıl yer al- dıklannı Em- pire dergisine anlattılar Kristin Scott - Thomas: Filmde Katharine rolünü oynamaya can atıyordum. Yönetmen Anthony Minghella'ya göre ise bu hiç iyi bir fikir değildi. Benim için berbat sayılabilecek bir görüşmeden ve birkaç mektuptan sonra nihayet be- nim filmde rol almam konusunda ikna oldular. Juliette Binoche: Saul, senaryonun bitiminden i- ki hafta önce Hana rolünü önerdı. Onu oynamak için içimde müthiş bir tutku uyandı. Öykünün her karesinde yer almak istedim, hiç du- raksamadan hem de. Kitapta, Hana'nm ziyaret etti- ği kilisede gördüğü Piero Della Francesca freskle- rinden söz ediliyordu. Francesca'nın yapıtla- nna yıllardan beri âşığım! Aslında her şe- yi tümüyle anlatabilmek imkânsız, belki de tek söylenebilecek olan bunun kader- le ilgili olduğu. Scott-Thomas: Anthony ese- rin yapısında ufak değişiklikler yapmıştı, ama kitabın ruhuna dokunmadı. Kitabı üç kez baştan sona okumuştum. Senaryoyu okuduktan sonra her şey daha iyi oturmuştu. Katherine Clif- ton. ete kemiğe bü- rünmüştü, kitapta ise ulaşılamaz ' F birgölge gibiydi. Yine de çekimler .» boyunca kitabı ya- nımdan hiç ayırmadım. Bir şeye âşık olduğunuzda her şey kendiliğinden gelişi- yor. Şimdi her şeyin dışında hissediyorum kendimi. Bu Anthony'nin filmi, bense işimi \aptim. - Her ikiniz de fibnin 'yıldızı' değfldiniz.Bu durumdan rahatsız ol- dunuz mu? Binoche: Gerçek hayatta da Tan- n değilsiniz ki. Kendi rolünüzü oy- namak için gelmişsinizdir dünyaya. Rolümün ne kadar uzun olduğu hiç önemli de- Scott-Thomas: Bu bence de sorun değil. Filmden konuşmak, canlandırdığınız ka- rakter üzerine konuşmaktan daha zordur. Bunun için oyunculann yorum yapma- sının gerekli olduğunu sanmıyorum. Bu, yönetmenin işidir. Oyuncularko- nuşmaktansa göstermeyi yeğlemeli. - Bu Minghella'nın 20jiflık pro- jesh'dL Onunla birlikte çahşmak nasıldı? Binoche: Anthony film bo- yunca rehberim oldu. Bu yüzden her şey çok kolay- dı. Kimi filmleri yaparken yönetmenle ilişkiye bile girmezsiniz. Çünkü farklı düşünürsünüz. Kimi za- man da içinizden geçenleri avaz avaz bağırmak is- tersiniz. Bu filmde Saul gibi bir yapımcının olması çok önemliydi. Saul, harikaydı. Çok sabırlı, çok yar- dımcı. - 'Ötesiye', 'Köprü Üstü .\şıklan', 'Randevu', 'Va- rolmanın Davanılmaz Hafifliği'. 'Mavi\_ aşkı veölü- mü konu alan filmlerden bıkmadınız mı hâlâ? Binoche: Biliyor musunuz, bazen sorunlardan zevk alırsınız, çünkü onlar sayesinde büyür, olgun- laşırsınız. Insanlar bana neden komedilerde oynamı- yorsunuz diye soruyor. Neden olmasın, severek! Ama ben bunun için oyuncu olmadım. Canlandırdığım karakterler ölüm- den çok yaşama daha yakın, çünkü hayatlannda bir şeylerini yitirmiş insanlar. Ama endişelendiğim bir şey var, insanlar yakında Jan Dark'tan başka kimse- yi canlandırmayacağımı düşünecek!. Bekova Kardesler ' Bir Vücut ve Altı El' Türkiye'de Kültür Servisi - Dünyanm en ünlü piyano 'trio'lanndan 'Bekova Kardeşler', Philip Morris SA'nın desteğiyle iki konser vermek üzere Türkiye'ye geliyor. Piyano sanatçısı Eleonara Naİdpbekova, keman sanatçısı Elvira Nakipbekova ve çello sanatçısı Ahla Nakipbekoa'dan oluşan Kazak Bekova Kardeşler, 14. Uluslararası Ankara Müzik Festivali'ne katılarak 10 nisan perşembe akşamı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu'nda bir konser verecek. Bekova Kardeşler daha sonra, 14 nisan pazartesi akşamı Izmir Hilton Oteli Salonu'nda Izmirli müzikseverlerle buluşacak. Philip Morris SA, Uluslararası Ankara Müzik Festivali'ni son 5 yıldır destekleyerek sanata katkılannı sürdüriiyor. Bu kapsamda Türkiye'de iki konser verecek olan Bekova Kardeşler, Sovyetler Birliği'nın en çok sevilen sanatçılanndan. Perestroyka sonrasında başta Ingiltere olmak üzere tüm dünyada tanınan Kazak sanatçılar. eleştirmenlerce 'dünyanuı en iyi trio'lanndan biri' olarak tanımlanıyor. Karaganda adlı küçük bir kasaba Kazak kasabasmda birer yıl arayla doğan Bekova Kardeşler, ünlü çellist Roman Mazanov tarafından keşfedildi. Hangı müzik aletlerini çalacaklanndan başlayarak Moskova'da eğitim görmeye kadar Mazanov'un gösterdiği yoldan ilerleyen kardeşler müzik eğitimlerini Çaykovski Konservatuvan'nabağlı 'Central Musk School for Children'da üstün derecelerle tamamladılar. Bu ünlü okulda Elvira' nın öğretmenliğini Igor Bezdrony, Eleonora'nınkini ise Yakov Zak üstlenirken Alfia da M. Rostropovich tarafından çalıştınldı. Belgrad Piyano Trio'lan yanşmasmda birincilik, Paganini Keman Yanşması'nda 'en iji derece' gibi ödüller alan kardeşler trio olarak 1989 yılında Londra'da South Bank Center'da verdikleri konserle eleşn'rmenlerin övgülerini topladılar. Piyano trio'lanndan oluşan zengin repertuvarlannın yanı sıra çeşitli kemaa'piyano. çello/piyano sonatlan ve herbirinin ayn ayn solistliği, Bekova Kardeşler'i en ünlü sanatçılar arasma taşıdı. Onlar ise kendilerini 'Bir Vücut ve Am El' olarak tanımlamayı yeğliyorlar. YAHODASI SELİM İLERİ Sevilmiş, Unutulmuş | Şiirler ; Annem babam şiirsever miydiler? Evimizde kaç şiir kitabı vardı? Şiir kitabı var mıydı? Yalnızca bazı dizeler hatırtıyorum. Annem ikide birde: "Melâli anlamayan nesle aşina değiliz" dize- sini söylerdi. Önceleri bir dize olduğunu bilmiyor- dum. 'Melâl' sözcüğünün anlamını çözemezdim, a- ma tuhaf bir etki sarardı. Annemin başka dizeleri galibayoktu. "Melâli anlamayan nesle aşina değiliz^ günün bi- rinde Ahmet Haşim'in şiirteri arasında bulunca, melâlin 'keder', 'sebebi olmaksızın üzülmek' an- tamlanna geldigini öğrenince çocukluğumun bir gi- zi daha çözülmüş oldu. Anneme yıllar yılı dizesini söyleten Ahmet Ha- şim'se hayatımızdan galiba çekip gitmişti. Otuz kırk genç adamdan oluşan lise son sınıfımızda "O Bel- de"ye kaç kişi vurulup kalabilirdi? Hele: "Sana yalnız bir ince taze kadın, I Bana yal- nızca eski bir budala I Diyen bugünkü beşer" di- zeleri bırtakım gülüşmelere, alaycı iç çekişlere yol açmıştı. O günden şimdiye otuz yıl geçti. Ahmet Ha- şim herhalde büsbütün yaşam dışı kaldı. Oysa annemi ne kadar çok etkilemiş! Şiirle ilk ta- nışmam annemin ondan söylediği dize dolayısıyla. Gerçi Haşim de öcünü almıyor değil: "Bana yal- nızca eski bir budala I Diyen bugünkü beşer, I Bu sefil iştiha, bu kirti nazar, I Bulamaz sende, bende bir mâna" derken günümüzde yaşr/ormuşçasına öcünü alıyor. Öyle değil mi? Siyasaldan toplumsala, nereye baksanız: "Bu sefil iştiha, bu kirti nazar..." Evimizde herhalde şiir kitabı yoktu. Sadi'nin, Ömer Hayyam'ın çeviri kitaplannı hatıriıyorum a- ma, o çevırileriyle şiirden saymak olanaksız. Babama gelince, Yahya Kemal hayranı görü- nürdü. Görünürdü diyorum, çünkü Yahya Kemal'in şiirlerini ne ölçüde sevdiğini pek saptayamıyorum. Yahya Kemal o sıralar her pazar günü Hürriyet ga- zetesinde bir şiir yayımlardı. Bunlar artık günlerce konuşulurdu. Yahya Kemal'in ünü büsbütün sonmedi. Ne var ki onu sevenlerin o yıllardaki coşkusuyla anılıyor mu kestiremiyorum. Komşumuz sağlık memuru Irfan Bey "Büyük Itn'ye eskiler derler: I Bizim öz musi- kimizin pîri." dizelerini handiyse tspazmozlar için- de söylerdi. Ben "Geçmiş Vaz'atutkundum: "Mehtab, irigül- ler ve senin en güzel aksin..." Tutkunluğum bugün de sürüyor. Babamın sık sık andığı bir şair, Tevfik Flkret'ti. Fikret'i hemen hiç bilmediği, henüz bir iki yaşında olduğu Abdülhamit devrinin bir hürriyet adamı ola- rak tanıtırdı. "Yiyin, efendiler, yiyin; bu hn-ı iştiha sizin; I Do- yunca, tıksınnca, çatlayıncaya kadar yiyin!" dizele- rini ezberden, ağdalı ağdalı söyleyişini işitirgibiyim. Dilinin bugün bizim için zoriayışlanna karşın "Yağ- mur"un hâlâ etkılediğine inanınm. Tevfik Fikret'ten en çok sevdiğim şiirdir "Yağmur." Şimdi hatıriıyorum ki evimizde eski yazı bir Mak- ber kitabı vardı. Kapağı hiç açılmadan, yorgun, bık- km dururdu. .. ~. . * *» w Bir zamanlar sevilmiş, git git unutulmuş neçok şiir var! Hangi seçkide okuduysam, Ali Mümtaz Arolat'ın şu dizelerine vurulmuştum: "Gecenin su- lannda I Mehtab bir nilüferdir, I Açıimış bir keder- dir I Gecenin sulannda." Ayışığını çoğu kez nilüfer gibi gördüm sonralan, gökyüzünü geceleyin durgun bir havuz sandım, ço- cukluğumun bahçelerindeki havuzlardan son bir tanesi... "Çılgın gönüllerinde aşkın en büyük kini; I Yosun- lu kayalann o yeşil aözlerini I Deli âşıklargibi oya- cak bu sşrhoşlar!,. "İşte yitip gitmiş "Deniz Sarhoş- lan" ve Ömer Bedreddin Uşaklı. Evimizde şiir kitabı yoktu, ama bir 'şiir' duygusu, bilinci, iyi kötü de olsa, vardı. Öğretmenlerimde de vardı. llkokuldayken sevgili öğretmenimız Belkıs Öğretmen. "Bir Yolcuya" şiirini sesi titreyerek oku- muş, tüylerim diken diken olmuştu. Necmeddin Halil Onan'ın bu şiiriyle sonralan alay ettik. Birgün geldi, bize neler kattığını hissedebiliyorum... Şimdi 'şiirhayatı' çok kapalı bir ortamda belki de- vam ediyor. Sevilmiş, unutulmuş şiirierin kılavuzlu- ğuna artık güvenilmiyor, inanılmıyor. Halide Nusret Zorlutuna: "O gecelere hasretim var, / Hasretim var!" diyor... Takvimde Iz Bırakan: "Evet, insan yazarken de okurken deyalnızdır. Ne kadar çok yazar, ne kadar çok okursa öylesi çoğa- lır." Mehmed Kemal, Denemeler Elemeler (Çağ- daş Yayınları, 1997). KÜLTÜR • ÇtZİK K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear