25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 1997 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER 18 Mart 1915 Çanakkale Boğazı Savaşı METİNERKSAN 1 8 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazı'nda yapılan. Türk yengi- sı ve Ingılız-Fransız yenılgısıyle sonuçlanan savaş "deniz savaşı" değıldir Deniz sa\aşı ıki deniz gücü arasında yapılan savaştır "Çanakkale Boğazı Savaşı" kısıtlı ve az Al- man askeri gücü desteklı Türk kara, hava. deniz güçleri ıle Ingıliz Fransız denız, hava güçleri arasında yapılan bır savaşnr. Türk as- keri gücünün üstünlüğüyle biten '•Çanakka- le Boğazı SavaşT. ıki yıl süreceği saralan fa- kat dört yıl süren 1. Dünya Savaşı'nı, İngı- liz ve Fransız yüksek devkt yöneticılerinın ve yüksek asker komutanlannın kesm sap- tamalanna göre iki yıl uzatmış ve savaşın yapısını değiştırmıştir. Savaştan önce iki karşıt yanın dört aylık bır savaşı sürdürebı- leceğini koşut (paralel) olarak düşündüğü ve bu nedenden ötürü önemsemediğı Osman- lı devleti \e Türk ordulan. dört yıllık sava- şı en son bıtiren güç olmuştur. 1. Dünya Sa- vaşı'nın iki yıl uzamasına neden olan "Ça- nakkale SavaşT, Ingiliz ve Fransız resmi as- ken sayılama (istatıstık) belgelerine göre yalnız Fransa cephesınde Ingiltere'nin 1.670.65 t,Fransa"nın 1.776.000 subayveer yitirmesine neden olmuştur. Bu yenilgi ve yıtirmeler, 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Barış Antlaşması ve 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Banş Antiaşmas görüşmelen sırasında Ingıliz ve Fransız de- legeleri tarafından büyük bır öfke ve acı bir kınamayla gündeme getırilmiştir 1914- 1918 yıllan arası başlayan ve sona eren 1. Dünya Savaşı "Demir ve Çetik DönemTni bitıren ve "Petrol Dönemf"ni başlatan bır savaştır. Dünya petrolünün ana kaynaklan Osmanlı devleti sınırlan içinde olduğu için 1. Dünya Savaşı'nın temel nedenlerinden bın, o sıralarda yayılmacı. sömürgecı dev- letler olan Rusya, Ingıltere ve Fransa'nın Osmanlı devletini paylaşmak amacıdır. 28 Temmuz 1914"te 1. Dünya Savaşı başlar. 31 Temmuz 1914 günü Osmanlı devleti Çanakkale ve tstanbul boğazlannın güven- liğı için önlemleralma karan verir. 1 Ağus- tos 1914 günü Yunan savaş gemilen Çanak- kale Boğazı önüne gelır. Yunan savaş uçak- lan bu bölgede gözetleme uçuşlan yaparlar. 1 Ağustos 1914'tetngıltere devleti Osman- lı de\ leti tarafından satın alınıp. paralan odenmiş "Sultan Osman P, "Sultaıı Meta- met Reşat 5" adlan verilmiş büyük savaş gemilerini. satın alınmış fakat satın alma paralan ödenmemiş iki küçük savaş gemı- sini vermeyeceğini Osmanlı devletine bıldı- rir. 2 Ağustos 1914 günü Osmanlı devleti genel seferberlik ilan eder. 4 Ağustos 1914 günü Osmanlı ordulan başkomutanlığı, Ça- nakkale ve tstanbul boğazlannın bir bölü- münün kapanacağıru, kurulacak mayın hat- lannda ticaret gemileri için geçit bırâkılaca- ğını, işaret şamandıralannın kaldınlıp, ge- celeri işaret fenerlerinın söndürüleceğüıı resmi bir bildiriyle dünyaya açıklar. 4-7 Ağustos 1914 günleri arası Çanakkale Bo- ğazı'na iki mayın hattı kurulur. 10 Ağustos 1914 günü Alman ağır savaş gemisi Goeben (Ya\Tiz Sultan Selim 1) hafif savaş gemısı (Breslau-Midilli Adası) ve 11 Ağustos 1914 günü Yavuz ve Midilli savaş gemilerinin do- natımını yüklü "General" gemısı Çanakka- le Boğazı' ndan gırer. 11 Ağustos 1914'te Ingiliz-Fransız savaş gemileri Çanakkale Boğazı kuşatmasını başlatırlar. 15 Ağustos I914'te "tntibah* mayın gemisi Çanakkale Boğazı'nda üçün- cü mayın hattını kurar. 24 Eylül 1914'te*İn- tibah" mayın gemisi Çanakkale Boğazı'na dördüncü mayın hattını kurar. 27 Eylül 1914'te Osmanlı devleti. Çanakkale Boğa- zı'nın tüm savaş ve ticaret gemılerine kapa- lı olacağını dünyaya bildinr. Izmir'den ve Ege Denizi'nden gelen Türk küçük savaş gemilen 25 Ekim-29 Ekim 1914 günleri ara- sı Çanakkale Boğazı önünde kuşatma göre- vi yapan tngiliz-Fransız savaş gemilerine karşın Çanakkale Boğazı'ndan ıçeri girme- yı başanrlar. Çanakkale Boğazı önündekı kuşatmayı delip boğaza giren Türk küçük savaş gemilerinin en sonuncusu îzmir'den gelen ünlü"Nusretr ' mayın gemisi olur. 11 Kasım 1914'te Osmanlı devleti sava- şa katılır. Türk ordulan 1 Kasım 1914'tesal- dın başlatan Rus ordulanyla Kafkasya'da, 6 Kasım 1914'te saldın başlatan Ingıliz ordu- larıyla Irak'ta savaşmaktadırlar. Kafkas- ya'da Türk ve Rus ordulan arasında yapılan savaşlar iki taraf güçlerine büyük kayıplar verir. Rus Ordulan Başkomutanı NikolaNi- kolaieviç 17 Aralık 1914'te Rusya başkentı St. Petersburg'daki Ingilız ve Fransız Büyü- kelçılenne şunlan söyier "Kafkasya'da Türklere karşı yaptığunız saldınlanmızt çok büyük ve ağır kayıplannııza karşın sürdü- receğiz.Fakat Bad'da Almanlara ve Avustur- yalılara karşı yaptığımı/ saldınlanmızı silah araç ve gereçlerimizin vokluğundan ötürü durdurmak zonındayız. Rusya'nın dünya- ya açılan kapılan Kuzeydenizi. Balükdeni- zi,Türkboğazian (Istanbul Boğaa-Marma- ra denin-Çanakkak Boğazı), Körfez-İran- Kafkaslar. Hintdenia-Hindi.stan-Afganistan ve L zakdoğu-Japondenizi limanlanmızdır. Türk boğazian dışında bu yollann hiç birin- den Rusva'ya savaş araç ve gereçleri ulaşa- maz. İstanbul şehri ve Türk boğazian savaş- tan sonra Rusya'nın olmak koşuluyla, Türk boğazlanndan geçip bize savaş araç vegereç- leri ulaştirmak zorundasınız. Eğer bize sa- vaş araç >e gereçleri yetiştinnezseniz Rus or- dulan Alman ve Avusturya ordulanna sal- dıramaz.'* Ruslann Alman ve Avusturya ordulanna karşı saldınlannı durdurmalan Ingıltere ve Fransa için düşünülmesi bile tehlikeli bir "karabasandır". Rusya'nın bu karan tngil- tere ve Fransa'da panık yaratır. Çanakkale Boğazı'na bir saldın bu sırada düşünülme- ye başlanır. Rusya, 2 Ocak 1915'te Ingilte- re ve Fransa'dan, Kafkasya'da Rus ordula- nyla savaşan Türk ordulannın saldın gücü- nü azaltacak önlemleri almalannı ivedi ve zorunlu olarak ıster. Tersi durumda Kafkas- ya'da Türk ordulanyla savaşan Rus ordula- n gerileyecektir. Rusya'nın bu kesin karan sonucu, tngıltere ve Fransa "Çanakkale Bo- ğazı SavaşTna karar venrler. Çanakkale Boğazı Savaşı ıçın ilk önen, Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı'nagirme- den önce. yansız bulunduğu sırada 19 Ağus- tos 1914'te Yunanistan tarafından tngilte- re'ye yapılmışrır. Yunanistan'ın bu girişimi Osmanlı devleti ve Yunanistan arasında ya- pılan Balkan Savaşı (1913) sırasında, Yunan deniz, kara ve hava güçlerinin Çanakkale Boğazı'na yapacağı bir saldın tasansmın gündeme gelrnesidir. Bu kez Ingiltere'nin tasarladığı Çanakkale Boğazı Savaşfnda tn- gılız denız ve hava güçlerinin desteklediğı Yunan kara güçleri, Çanakkale Boğazı'nı ve Gelibolu yanmadasını ele geçirecek ve böylece ingiliz donanması Marmara Denı- zi 'ne gırecektir. tngiltere başlangıçta bu Yu- nan önensıni uygun bulur. Fakat sonra In- giltere çeşitli nedenlerden ötürü bu Yunan önerinisi uygun bulmaz. Aslında tngiltere Genelkurmay Başkanlığı'nın tasarladığı "Çanakkale Boğazı Savaşı"nda kullanıla- cak"Yunan kara güçleri"nın sayısal ve nı- telıksel boyutlannın aşınhğı karşısında Yu- nanistan devleti ve Yunanistan Genelkur- may Başkanlığı, tngiltere'nin ve W.Ctaurc- hiD'in bu girişimini olumlu karşılamaz. Yu- nanistan'ın bu davranışı üzerine tngiltere, Gelibolu Yanmadasf nı ele geçirmek ıçın Rusya'nın bir Kuzey denizı limanı olan Arkhangelskya da bir Pasıfik Okyanusu li- manı olan Yladivostok yolu ile bir Rus ko- lordusunun getirilmesini düşünürve bu öne- risini Rusya'ya iletir. Rusya, böyle bir aske- n gücü savaş alanlanndan ayınp Çanakka- le'ye gönderemeyeceği karşılıgını verir. Ça- nakkale Boğazı'nı geçme sorunu konuşulur. Mareşal H. Khschener ve W. Çhurchill bu saldın için İngiliz kara ve deniz güçlerinin işbirliği konusunda anlaşırlar. H Kitscshe- ner, Çanakkale Boğazı'nm ele geçirilmesi için yüzelli bin kara askerinin yeterli olaca- ğı bâğlamındaki düşüncesinı açıklar. Sonuçta W. Çhurchıll'in "Çanakkale Bo- ğaa Savaşı" yalnız tngiliz-Fransız denız ve havagüçlen kullanılarakyapılmalıdır. "Ça- nakkale Boğazı'nı geçmek için kara güçkri- ni kuflanmava gerek yoktur" düşüncesinı çoğunluk uygun bulur. 25 Ocak 1915 gü- nünden sonra İngiliz ve Fransız büyük ve küçük savaş gemilen ve uçak fılolan Çanak- kale Boğazı önünde, Bozcaada, tmrozada, Limni adasında toplanmaya başlamıştır. tn- giliz-Fransız deniz ve hava güçlerinin baş- komutanlığma tngıliz Amiral Carden atanır. lkınci komutan İngiliz Amiral Robeck "Vfeo- geance-tntikam" adlı Amiral gemisınin dı- reğine savaş bayrağını çeker. 18 Şubat 1915'te Çanakkale Boğazı önünde Bozca- ada. Imrozada. Limni adasında en yeni tn- giliz ağır ve hafif savaş gemilerinin, Fran- sız ağır ve hafif savaş gemilerinin toplanma- sı tamamlanır. Amiral Carden, Çanakkale Boğazı'na yapılacak büyük saldmnın tari- hi olarak bir gün sonrayı. 19 Şubat 1915 gü- nünü seçer. Sonuç aiamadıklan bu saldın- lar 16 Mart 1915 gününe kadar sürer. 16Mart 1915'te Amiral Carden görevın- den alınır. İngiliz Amiral Robeck Çanakka- le Boğazı saldınlannı sürdüren Ingiliz-Fran- sız deniz güçleri başkomutanlığına atanır. Amiral Robeck hazırlanmış olan büyük sal- dın tasansını 18 Mart 1915 günü uygulaya- cağını tngiltere'ye bildirir. 17 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı"nda- ki Türk savaş güçlerinin konumu; berkitil- miş, sabıt. ağır ve hafif sahil top bataryala- n, Boğaz ginşinın Asya ve Avrupa yakala- nndaki tepelerde kondurulmuş devingen (seyyar) top bataryalan,Çanakkale Boğa- zı 'nın girişine kunılu on bir mavın hattında bulunan dört yüz üç mayındır. fid taraf ateş gücü arasında top sayısı, top çapı. top yeni- lıği açısından büyük bir eşıtsizlik vardır. İn- giliz ve Fransız savaş gemilerinde bulunan yüzlerce top, çaplan büyük yeni toplardır. Türk ateş hattında bulunan toplann bir bö- lümü çaplan büyük, yeni toplarotmaklabir- likte, büyük bir bölümü çaplan büyük ve kü- çük eskı toplardır. 17/18 Mart 1915 gecesi saat 22.00'den saat 03.00'e kadar İngiliz, Fransız mayın arama tarama gemileri Ça- nakkale Boğazı içinde mayın araması yapar ve saat 11.15 'te birinci savaş hattında boğa- za doğru ilerleyen İngiliz. Fransız savaşge- mrleri ilk ateşi açarlar. Türk topçusu bu ate- şe hemen karşılık verir. Saat 11.30'da Ça- nakkale Boğazı savaşı tüm dehşetiyle baş- lar. Ateş eden yüzlerce topun gürültusü, top atışlanndan ve gemı bacalanndan çıkan ka- ra dumanlar, süreklı çalan gemi işaret dü- dükleri, patlayan top mermilerinin karada ve gemılerde çıkardığı yangınlar, iki taraf top- çu komutanlannın emir-komuta bağınşlari, iki taraf savaşçılannın savaş naralan ve hay- kınşlan, Türk topçu bataryalannda bulunan tabur imamlannın sürekli okuduğu ezan ses- leri. Çanakkale Boğazı' nda bircehnnem gö- rüntüsü ve sesi oluşturur. Saat 14.00'te top atışlan ve mayın çarpması sonucu ingiliz, Fransız savaş gemilerinin bir bölümü batma- ya başlar. Saat 15.00'te savaş şiddetlerür. İki taraf topçusu durmadan ateş eder. Saat 16.00'dan sonra İngiliz, Fransız savaş gemi- lerinin öbür bölümü de top atışlan ve ma- yın çarpması sonucu batar. Saat 18.30'da tn- gilız, Fransız savaş gemileri ateşi keser ve geri dönmeye başlar. Yedi saat süren Çanak- kale Boğazı Savaşı bitmiştir. O zamana ka- dar dünyanın gördüğü en büyük deniz gü- cünüoluşturarak Çanakkale Boğazı'nı geç- mek isteyen tngiltere ve Fransa bu amaçla- nnı gerçekleştiremez. 1915'ın 25 Nisan'ın- da karaya çıkmak istediler. Bu seferde kar- şüanna Atatürk çıktı. Geçen yılın 25 nisa- nmda (Unutmak thanettir) başlığı altında Atatürk'ün askeri dehasını gösterdiği bu unutulmaz savaşı da yazmıştım. 18 Mart 1915 "Çanakkale Boğazı Sava- şı"nda ve kara savaşlannda şehit ve gazıle- ri Türk ulusu hiçbirzaman unutmayacaktır. Bu unutmamanın en büyük törenlen Ata- türk döneminde yapılmıştır. TARTIŞMAARADABIR FATMA HASENE SOMER Sömürgen Konuk! Kayın ağacı ya da kauçuğun önemli karakteristik özelliklerinin başında, toprak yüzeyine yakınyüzey- sel kök sistemı oluşturması gelirmiş. Rutubetli yer- lere daha kolay uyum sağladığından, buralarda da- ha iyi gelişme gösterebilen bu bitkı, dogai ortamın- da tohumlannı başka ağaçlann üzerinde çimlendirir, konukçu olduğu bıtkilerden destek alır, aşağı doğru hava kökleri salar ve kökleri toprağa ulaştıktan son- ra konukçu olduğu bitkiyi boğup öldürürmüş. Tıpkı şeriatgibi... Ne gariptır ki, "şenat kaynaklı tankatlar" birbirle- riyle anlaşamazlar. Tarikatlar hep bir yanlışın doğru- lânması için çalışırlar. Tartışmasız kaynak aynıdır: Şe- riat. Dinsel inanç adına hep tercih yapılır ve bu, ege- men otorite tarafından seçilerek kullanılır. Nitekim Şeyhülislam Ebussuut Efendi; Şeyh Yahya Efen- di, Ümmi Sinan, Merkez Muslihrttin Efendi gibi ta- rikat şeyhlerini kollarken kendınden farklı düşünüyor- larya da şeriata muhalefet ediyortar bahanesiyle şid- det yolunu seçip bazı tarikat mensuplanna ölüm fet- vası vermıştir. Ne yazık kı bu fetvalan verirken de ki- şisel kin ve intikam duygulannın itişıne kapılmıştır. Ör- neğin, kızdığı Arapzade Muhittin Efendi'yi Bursa'ya sürmüştür. Tıpkı 1997 Türkıyesi'nde yargı organlann- da oluşturulan "tayin" adı verilen sürgünler gibı... Bayrami Şeyhı Muhittin Karamani'yi de Vahdet-i Vücut'a inanıyor dıye idam ettırmıştir. Asıl neden ise şeyhi kendine boyun eğdirtememesidir. 19 yaşında- ki Oğlan Şeyh de hışmından kurtulamamıştır. Mela- mi tarikatından Hamza Bali'nın idamı ise Ebussuut Efendi'nin düşünce özgürlüğüne olan düşmanlığın- dan kaynaklanmıştır. Elbette, hem insanlann özgür düşünmelerine izin vermek, hem de onlan köle gibi kullanmak olanaksızdır. Oysa köktendincilerin, bağ- nazlann, diktatörterin etraflannda görmek istedikle- ri kölelerdir. Onlar, bu kitleyi uzaktan kumanda ile yönetilebileceklerini bilmektedırler. Bu kitle, sorgu- lamadan kabul eden ve uygulayan, henüz toplum olamamış bir topluluktur. Şiddeti göz kırpmadan ha- yata geçirebilen, başkalarından farklı, üstün ve ayn- calıklı olduklannı; kendilerine hoca değil, hocaefen- di dedirterek ya da cüppe. sarık, türban ile dolaşa- rak ancak ifade edebilen bu kitle, 'eş/î/ıfc'ten nefret eder. Bu nedenledir ki, Türkiye'de eşitlikçi birtoplum anlayışı yaratan, sosyal devletin temellerini atan (her ne kadar sonuncu sosyal devlet olarak yıkıldığımız sanılıyorsa da!), egemenlik erkini bu bağjamda elle- rinden alan Atatürk'ten de nefret ederler. Hükümetlerin aczınden faydalanan şeriat taraftar- lan, tarikatlann -kerametleri kendilerinden menkul- özel yöntemleri ile ve Ebussuut Efendi'nin engin ve- cizelerinden (!) "Gaye, vasıtayı meşru kılar" özdeyi- şine sıkı sıkıya bağlı kalarak hatta hiç utanmadan "Demokrasi bizim için araçtır" diyebılecek kadar fü- tursuzca hareket edebilmektedirler. Işte bu güçler. 1950'lerin rutubetli havasında Tür- kiye'ye uyum sağlamış, tohumlamı demokratik biror- tamda laik, bağımsız birTürkiye üzerinde çimlendir- miş, konuk olarak büyüyüp serpildiği bu özgür or- tamdan destek almış, Kuran kurslan ile imam-hatip liselerini aşağı doğru saldığı kollan gibi kullanarak kökleşme yolunu tutmuş, sıra konukçu olduğu Tür- kiye'ye gelmiştir. Korku tanrısı adına hoşgörülü şeriat, Hz. AJi'ye ihanet etmiş, Hallac-ı Mansur'u parçalamış, Nesi- mi'nin derisini yüzmüş, Şeyh Bedrettin'i katletmiş, Kubilay'ı kesmiş, Sıvas'ta 37 aydını yakmıştır Işık, karanlıkta devınirmiş, yoksa ışığa çok mu yakınız? Demokraside Milli Güvenlik Kurulu'nun YeriL. cumhuriyet'i okumak güzel bır tiryakilik, hatta bir ayncalık değıl npj? Ancaaaak... Bukez Trrmık'a karşı bir görüşû savunmak zorunda saydım kendimi. Milli Güvenlik Kurulu'na Açık Mektuplar'ın üçüncüsündeki "Sayın Generalkr, lafi hiç eveieyip gevelemeden. söyknmesi gerekenj sona bırakmadan başla\acağını: Milli Güvenlik Kunılu gibi bir organın çağdaş hukuk düzeninde karşılığı olmadığı kanısmdavım'' di\or ve ekliyorsunuz. "Demokrasüerde ülkeleri atanmtşlar değil. seçilmişler yönetirT Kuşkusuz doğru bır kural... Son söylenmesi gerekeni ben de hemen açıklamalıyım: "DemokrasL düzenlerin en iyisi değiktir. En az kötü olanıdır" kı benim de katıldığım bu tanımlamadan yola çıkarsak, kusursuz demokrasınin bir ütopyadan ıbaret olduğunu kabul etmemiz gerekmez mı? Çağdaş-hukuk devletinde Milli Güvenlik gibi bir organın bulunmaması gerektiği kuramsal olarak ne denli doğru olursa olsun ben inanıyorum ki, yönetimlerin en az kötüsü olan demokrasinin ülkemizdeki uygulanmasının zorunlu kıldığı ve şimdilik vazgeçılemez bir "baskı grubu"dur Milli Güvenlik Kurulifc'Bugün özlemı • vekılen-ve-yolfed&iıfı için yaygın bir pişmanlık yaşanan 163. maddenin kaldınldığı ülke... Sankı yürüriükte olduğu yıllarda çok uygulanmış da!.. Uygulansaydı köktendıncılik bu denli azgınlaşabilır miydi. bu da ayn bir konu. Seçilmişlerin batırdığı ekonominin halkı inlettıği, insan haklannm hiçe sayıldığı ve "köktendincilik ya da dinin Cumhuriyet bir tutkudur... ^ • ^ eçenlerdebır £ \ gazetede -her M biri bir H ^pholdinge ^L I bağlı- çok V « ^ satan gazetelerin tirajlannı vermişler, en sona da -bir hölding gazeesı olmayan- Cumbunyet'i koymuşlar. Yapılmak istenen yanş, eşit koşullu bir yanş olmamış!.. Bilindiğı gibi Cumhuriyet yalnızca reklam gelirleri ve okurlannın desteği ile ayakta durmayı başaran, yani "okjanustavüzmeyi" beceren kışilikli bir gazete... Bu gazetede (1974'ten bu yana okuruyum) doğru haber, toplumculuk, bilimsel düşünce, özgürlük, bağımsızlık tutkusu, Atatürk devrimi temelinde boy vermiş, serpilmiştir. Bütünsel. sağlam bir düşünsel yapıyı yıllarca özenle koruyup sürdürmesini bilmiş, hiçbir yozluğa. liboşluğa, aymazlığa ödün vermeden yaym yaş.ammda özgün yerini almıştır. Cumhuriyet birilerinin sözcüsü değil, yurdumuzun çağdaşlığın ve halkımuın çıkarlannın sözcüsüdür; savaşsız, sömürüsüz, eşit ve özgür bir yaşamın... Öteki gazetelen okur, incelerken bu düzeyi, tutarlıhğ^ı bulamam. Cumhuriyet okurlan, gazetelerini düşünsel ve tinsel gereksinimleri için alırlar. tnsanı 'insan' yapan gereksinimler... Toplumsal eğitim niteliğinın belli bir düzeye eriştiği bir siyasal araç olarak kullanünıası özellikle Refah iktidanndan sonra azguı boyutlara ulaşmışsa" bütün bu olumsuzluklara karşın demokrasinin halk tarafından denetlenebilmesi ohınaklan edilmişse... Def Sendikalar... Polis Vazife ve Selahiyetleri... Toplann ve Gösten Yürüyüşleri gibı, hiçbir çağdaş hukuk düzeninde yeri olmayan yasalar ve yasaklarla halk korkutulup sindirilerek politikadan uzaklaştınlmış ve elinden alınmış olan "baskT hak ve yetkisi, temiz toplum için bir dakika karanlık gibi son derece toplumlarda promosyona ve fiyat indirimlerine yüz veren bir okur kitlesi görülemez. Bu "kalhe bilinci' yaşamın her alanında yaşanır. Türkiye'de ınsanı 'insan' yapan bir eğitim uygulaması yaşamsallaştınlsaydı. basından tutun. her alanda görülen yozlaşmalar söz konusu olmazdı. Bu nedenle diyorum ki "Cumhuriyet, insanltgın kalesidir." Bizler okurlan ve yazarlan olarak o kaleyi savunan dinozorlar... Bunu edilgin ve masum bir eylem; için dahi yaptırım • uygulanmayakalkışıkmşsa-..." tzin verin, bu gerçek bizim demokrasimizin bir kötüsüolsun... Tırmık J mda hakkını yememek-içirr*"^ t«lrtTH«^ tm krSayın •<*? generallere hitap eden ı -\ mektubun sadece laiklik konusu ile yetinip. Güneydoğu politikalanmtz ve temiz toplum sorunlan ile ilgili hiçbir öneri getirmemiş olmasmı da yadırgadığımı ve bu konularda Sayın Aydın'm görüşlerine katıldığımı . . belirtmek isterim. NaimKıhç , \ çıkarlannm peşinde, moda kavramlann ardından daldan dala konanlar anlayamazlar! Bu arada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Çarşamba günleri verilen . • „•• _. Dinozoreki biz "* Cumhuriyetçilere çok yakıştı. Düşünenlerin, emeği geçen herkesin eline, kalemıne sağlık! Bütün dinozorlann gözü aydın! ÖzgûnO^ür/ Turgutlu PENCERE ARÇELİK Sunar. AKSAM 21.45 Osmaniı' dan günümüze 500 yıllık serüven... Geçmişe yeni bir gözle bakan Türk Iktisat Tarihi Seifii' Dâfteri belgeseli her Saıı aksamı ^ekranlarınızda HAYDARPAŞA GmİŞ GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Gümrügümiizcc Arelsan Elektronık Tıc. \ e San. Lusi Öztürk adınatescillı 22258 savılı 27.4 1994tanhlıgınşbeyannamesm- den kaynaklanan toplam 3 025 000 TL. gelir eksıği ıle ilgili olarak mükellefıne yapılan tebilgatlanmız, adres yetersizlığ: nedenıyle iade edıldifınden ve tebhgata sanh başkaca adres bu- lunmadığından gümrük ""38 örnek yenne kaım olmak üzere 7201 sayılı kanunun 28 ve 29. maddelen gereğınce ılanen teb- lıŞ olunur ~2.630.000 - TL. GV 395.000.- TL. KDV 3 025 000.- TL. toplam gelır eksıği Basın. 10017 NTV TURK IKTİSAT TARİHİ SEYİR DEFTERİ Nal Toplamak... Birkaç gün önce dosyalanmı kanştınrken eski bir yazımı buldum; kesıp bir yana koymuşum, sonra unutmuşum; merakla yeniden okurken kimi satırlann altını kırmızı kalemle çızdim; sonra yazıyı sızinle pay- laşmak istedim. Birlikte okuyalım: "Bu üretım yapısı ıle Türkiye de kalkınmaz, ihracat da artmaz. Her şeyin başı üretim. Üretim demek, kat- • ma değer yaratmak demek. Türkiye montaj sanayi- inden, 'yalınkat' üreiımden ileriye gidemiyor. Türki- ye'rim ihracat tablosuna bakmak yeter. Sanayiin ya- lınkat montaj endûstrisi olduğunun bundan açıkgös- tergesiolamaz. İhracatgelihninyûzde 38.5'inidoku- maya elverişli maddeler ve bunlann mamullerinin sa- tışındanelde ediyoruz. Açık anlatımıyla pamuk, iplik, bez, dokuma, giyim eşyası... Dünyada don, fanila ile zıbın, mintan satarak köşeyi dönmüş ülke var mı?.. Şimdi Bangladeş, Pakistan, Hindistan, Çin bu işiya- pıyor. Ihracat tablosunda, Türk sanayiinin medan iftiha- • n, Türkiye'ye döviz sağlayan ikinci en önemli ürün 'demir-çelik mamulleri'... Nedir bu demir-çelik ma- mulleri denilen şey? Yurt dışından hurda demir top- luyoruz. Bizeyetmeyen elektrikenerjisiyle bunlan eri- tiyoruz. Çubuk haline getirip tekrar gemilere yükle- yip dışanya satıyoruz. Bunun adı da sanayil. Bu sa- nayi değil hamallık. Medeni ülkeler bu pis işi kendi- leri yapmadıklanndan b'ızı kullanıyor. Biz de sanayi ürünü yapıyoruz, ihraç ediyoruz diye seviniyoruz. Türkiye'nin ihraç ettiğien önemli 15 madde liste- sinden 10'uncu sırada kuru bakla 11 'inci sırada ku- • ru üzüm var. Kuru bakla ile kuru üzüm üretim yapısı '• içinde bu ağırlığı hâlâ koruyor ise demek ki bizim üretim yapımızda bir bozukluk var. Tanmda kuru bak- la, kuru üzüm satarak çağdaş ülkelerin pazanna mı gireceğiz? Pamuk ipliği, tişört, bluejean, zıbın, fani- la satarak AB ülkeleriyle aynı gelır düzeyine mi ula- şacağız? Elektronık sanayiinde yılda beş defa tekno- loji üreten ülkeler yanında hurda demır eriticisi ola- rak pazar rekabetine mi gireceğiz?.." • Çarpıcı biryazı değil mi!.. Gerçekçi. yürekli, gözüpek bir yazı, ama, birden ay- rımsadım ki bu yazı benim değil... Yakimin?.. Ali Rıza Kardüz'ün Sabah'taki köşesinde birkaç . gün önce çıkan yazısını dalgınlıkla eski yazılanmın " arasına karıştırmışım. Olacak iş mi!.. Birden eski gün- lere dalıp gittim, 1980'li yjllarda Türkiye dışa açılıyor; 12 Eylül faşizmi Turgırt Özal'ı getırmiş ülkenin başı- nakondurmuş; "dışaaçılıyoruz"ve "ihracatpatlama- sı" yapıyoruz; zamane Başbakanı çıkıp konuşuyor: "- Ihracatımızın yüzde 857 sanayimalıdır!.." Alkış, alkış kıyamet!.. Öylesine kendimizden geçmi- şiz ki "hayali ihracat"\ bile savunuyor Özal: "- Döviz geliyor ya, sen ona bakL." O yıllarda, bu köşede, ihracatımızın yüzde 85'inin gerçekten sanayi malı olamayacağını kaç kez yaz- dık?.. Unuttum!.. Ama Ali Rıza Kardüz gibi değerli bır ekonomi yaza- • nnin yazısını okurken düşündüm kı artık iş işten geç-. ti, kendimizi aldata aldata 21 'inci yüzyılın eşiğine gel-. dik; nal topluyoruz; Özal'ın V/zyo/i'uyla oluşan 'lıbo- şizm' modelinin bizi getireceği yer burasıydı. Türkiye , "neoliberalizm"adına "liboşizm"] uygularken,Güney , Kore bizim dışladığımız 'ithal ikamesi' modeliyle kal-.j kındı; bugün dünyayı şaşırtıyor. Şimdi de 'özelleştirme'ye bel bağlamış görünüyo-1 ruz; ama, ne özelleştirme?.. ) Ozelleştirme değil, yağma!.. • 3'üncü binyıla 3 kala, Türkiye'nin başında bozuk ekonomiden çok daha büyük bir dert var Şeriatçılık!.. Ulkemizin büyük sermayesi, şeriatçılıktan ürküyor. ' Ne var ki Refahçı muhalefette kaldıkça sandıkta güç-' lenecek, hükümette kaldıkça iktidara yerieşecek!.. Çünkü köktendinci tepkiyi besleyen güç, başarısız ekonomide sosyal adaletsizliktir. Aklımızı başımıza devşiremez miyiz?.. ÇAĞDAŞ YAYINLARI İLHAN SELÇUK İSKELE SANCAK İİ.HAH SELÇUK iskele sancak 300.000 TL (KDV dah!) ÇAĞDAŞ YAYINLARI ORHAN ERİNÇ MEDYA İLE POLÎTİKA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear