25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18MART1997SALI 10 DİZt yolda bir katliaın Dava sıkıyönetim mahkemesindeAradanyıllargeçti. 1988yılının 16Martı'nda, 16Mart 1978'deyaralananlar, arkadaşlarınıyitirenler, yani o günün öğrencileri bir araya geldiler. Neden, herkesin her şeyden umudunu kestiği günlerde duyulan "sorumluluk"tu. Hem insana hem de tarihe karşı duyulan sorumluluk. Biliyorlardı, geçmiş aydınlatılmadıkça geleceği ışık saçmazdı insanın. O tarihlerde öğrenciydiler, şimdi çoğu hukukçu... Oyılın 16 Martı 'nda birpanel düzenlendi. Bir de çağrıda bulunuldu kamuoyuna, o günün tanıklarına seslendiler: "Gelin tarihi aydınlatahm..." * yi de o tarihe kadar dava nasıl seyretti? W kırnlerhakkında. TCK'nin kaçıncı m maddelerinden dava açıldı? lstanbul ğ CumhuriyetSavcılığı 1.12.1978 tarihinde JL hazırladı iddianameyı. Bombayı attığı saptanan Sıddık Polat'ın birden fazla kişiyi öldürmek ve yaralamak, bomba ve ruhsatsız silah taşırnak ve öğ'renim özgürlüğünü engellemek suçlanndan TCK'nin 450/4 ve 264'5 maddelerine göre cezalandınlması istendi. Mehmet Gül, Kazım Ayaydın, Ahmet Hamdi Paksoy ve Orhan Çakıroğlu ıçin istenen ceza ise 450/4-5. 65'3 ve 188. son maddelerini kapsıyordu. lstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesı iddianame hazırlandıktan kırk altı gün sonra 15.1.1979'da görevsizlik karan vererek davayı lstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi'ne aktardı. Mahkeme, 30 Mayıs 1980'de delil yetersizliği nedeniyle Sıddık Polat dışındaki sanıklann beraatına karar verdi. Polat'ın da bomba taşımak ve öğrenim özgürlüğünü engellemek suçlanndan beraatı uygun görüldü çünkü ceza başka maddedeydi. Birden fazla kişiyi öldürmek ve yaralamak bır sonuçtu ama olayda 149. maddeden, yanı "Türkiye ahalisini birbiri aleyhine silahlandırarak çatışmaya tes,vik"ten hüküm kurulmalıydı. Polat'ın suçu ise bu eylemin icrasını kolaylaştırmaktı. Bu yûzden on yıl hapis cezasına çarptınldı. Polat'ın avukatı karan temyiz etti. Askeri Yargıtay 3. Dairesi 5.12.1982'de, delilleri yetersiz bularak hakkındaki hükmün bozulmasına karar verdi. Sıkıyönetim Mahkemesi ise karannda ısrarlıydı, on yıl ağır hapis cezası yınelendi. Bu kez. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu bozdu hükmü. Artık yapılacak bir şey yoktu. Usul gereği mahkeme bu karara uymak zonındaydı. Polat. dört vılı aşkın bir cezaevi sürecinden sonra "delil yetersizliği"nden beraat etti vel3 Şubat 1985'te karar kesinleşti... Yeniden dava açılıyor... Aradan yıllar geçti. 1988 yılının 16 Martı'nda, 16 Mart 1978'de yaralananlar, arkadaşlannı yitirenler, yani o günün öğrencileri bir araya geldiler. Neden; herkesin her şeyden umudunu kestiği günlerde duyulan "sorumluluk''tu. Hem insana hem de tarihe karşı duyulan sorumluluk. Biliyorlardı. geçmiş aydınlatılmadıkça geleceği ışık saçmazdı insanın. O tarihlerde öğrenciydiler, şimdi çoğu hukukçu... O yılın 16 Martı'nda bir panel düzenlendi. Bir de çağnda bulunuldu kamuoyuna, o günün tanıklanna seslendiler, "Gelin tarihi avdınlatalım..." Dört yıl geçti aradan. Çağnyı kezlerce gûndeme getirdiler. ama ses yoktu. 1992 yılında Isot Ailesi çıkıp geldi, anlatacaklan vardı. Önce avukatlara sonra Aktüel dergisine yaptıklan açıklamalarda, mahkemede verdikleri ifadelerde, hiç çelişmediler, birbırlerini yalanlayacak sözler söylemedılen "Oğlumuz Zfilküf İsot 16 Mart'ın katiUerinden birisidir." Anne Sultan İsot. bir gün önceden yani 15 Mart'tan anlatmaya başladı olanlan. O sabah birisi Mustafa Doğan, üç polis gelmişti Kanarya'daki evlerine Doğan'ın ismi bu kadar netse, baba Kurtulus. Isot'un arkadaşı olmasından. evlerine sık sık bazen resmi giysili, bazen sivîl gelmesindendi. O gün, "Biz haanz" demışlerdi Zülküf'e "Toplu halde yapacağız. Arka kapıdan aülacak." Diğer polıs. sanşın mavi gözlü olanı "Arka kapıdan atmayaJırrT diye kanştı söze. Anne tsot'un anlattıklanna göre, karşı çıkacak gibi oldu Zülküf, 16 Mart 1987 yılında öğrenciler 16 martta arkadaşlannın katledildfği yere karanfiHer bıraktı. askere gidecek olmaktan söz etti. Ama konuklannı uğurlarken "tamam" dedi. Zülküf İsot belki korkudan, belki "kahramanlık" sevdasından yaptıklannı ailesınden pek gizlemiyor olmalıydı ki, kardeşi Mehmet Şakir tsot, onun hem ETKO (Esir Türkler Kurtuluş Ordusu) üyesi hem de Ülkü Ocaklan Unkapanı Şubesi ikinci başkanı olduğunu biliyordu. 15 Mart günü evden çıkan Zülküf ertesi akşam gece yansına doğru eve döndü. Babası nerede olduğunu sordu, "tşim vardı" dedı. 16 Mart'tan bir süre önce de Kars'a gitmişti Zülküf İsot. Katliamdan birkaç gün önce eve bir arkadaşı gelmiş, onunla görüştükten sonra ablasına hemen fstanbul'a dönmesı gerektiğini söylemiştı. Neden diye sormuştu, "Başbuğ Türkeş'in emri. Çok acele gitmek zorundayım" diye yanıtlamıştı. Katliamdan hemen sonra yine Kars'a, ablası Remziye'nin yanına gitti. Bu kez kıhk kıyafeti değişmişti ve yanında küçümsenmeyecek mıktarda para vardı. Neler olup bittiğıni sordu Remziye Akyol. "Vahşetti abla" diye başladı söze, bombanın nasıl atıldığını, nasıl ateş ettiklerini anlattı. Bir de yanında kimlerin olduğunu, Mustafa Doğan'ı, Latif Aktı'yı, Sıddık Polat'ı ve isimlerini ammsamadığı başkalannı... Doğan ve Polat'ın baskısıyla bombayı bızzat kendisinin attığını söyledi. Remziye Akyol, "Polis yakalarsa..." diye uyardı kardeşıni. "Hayır" diye karşılık verdi "Onlann çoğu da bizden. Hatta biz bu eylemi yaparken bir polis minibüsünü kullandık. Bomba ve silahlan polis minibüsüyle taşıdık." Yine Aktüel dergisinde yer alan açıklamalannda kardeşi Zülküf'ün bir başka eylemini, bir başka cinayeti de anlatıyordu Remziye Akyol. 1977 yılında olmalı, solcu bir öğrenciyi bir mahzene götürüp işkence yapmıştı Zülküf İsot ve arkadaşlan. Zülküf cop sokmuştu ögrenciye ve öldürmüştu. Sonra bir arabayla Bakırköy morgunun önüne götürmüş, kapıya bırakmışlardı cesedi. Akyol, o günlerde gazetelerde çıkan haberi, morgun önünde bir ceset bulundugu haberini anımsatıyordu söylediklenni doğrulayan... Işbirliği sadece polisle sınırlı değildi. Abla Akyol'un anlattıklanna göre, bir de "albay" vardı. Öyle kahvelerde Küllük'te, Platin'de buluşmaya yanaşmayan bır albay. Sokakta çanta değiştirme usulü, Zülküf'le arkadaşlanna para sağlayan, tabanca ya da neyse istenen onu sağlayan işte bu bir kokart üç yıldızlıydı. KaUiamın soruşturması başladığında kurtuluş,u askere gnmekte buldu Zülküf İsot. Ama bir süre sonra kaçağa çıktı. O yılın temmuz ayında da Elazığ Baskil'de bır kahvede şakağına sıkılan tek kurşunla öldürüldü. Önce "solcular öldürdü" denildi. Ama bütün izler "kankardeşim" diye tanımladığı Latif Aktı'yı gösteriyordu. Bundan sonrasını baba Kurtuluş İsot anlatacaktı. Bir süre oğlunun peşinden gitmiş, onu Küllük'ten daha doğrusu sağa sola borçlanıp sonra bu borçlan kendisine ödettirmesinden kurtarmaya çalışmıştı. Kahvede. arkadaşlannın ortasmda konuşmuştu oğluyla. Dışanya çıktığında arkasından yetişen Zülküf "Şu sokağa girelim" demiş, sokağa girdiklerinde de babasına silah çekmişti. Bununla da kalmamış yoluna devam eden Kurtuluş Isot'un arkasından taş atmıştı. Baba İsot, oğlunun Latif tarafından öldürüldügünden emindi. Bir fotoğrafını ele geçirip dağıttı ve yakalanmasını sağladı. "Bir kazaydı" dıyecekti Latif Aktı. Yine de tutuklanacak ve "hedefte hata sonucu" adam öldürmek suçundan yirmi yıl hapis cezasına çarptınlacaktı. Yarın: Cumhuriyet Savcılığı sonışturma başlattı ŞcıldvIsot:Abim JstanbnVıın Çctdı'sıyclı Z ülküf İsot ismi, ailesi tarafından "16 Mart katliamında bombayı atan oğlu- rnuzdu" denilerek gündeme getirildi. Katliamdan dört ay sonra Baskil'de bir kahvede öldürüldü Zülküf İsot. Katili, kan kardeşim dediği Latif Aktı'ydı. Cinayeti "kazay- dı" diye tanımlayan Aktı sekiz yıl cezaevinde yatuk- tan sonra salıverildi. Kardeşi Mehmet Şakir İsot sorulanmızı şöyle ya- nıtladı: -Onca yıl sonra neden ortaya çıkıp ağabeyinizin 16 Mart katliamına karıştığını açıkladınız? Binncisi, benim sol tandanslı olmamdı. tkincisi, konuya duyduğum tepki, yani insanlar birtakım slo- ganlarla kandınlıyor, kullanılıyor. işlerine gelmedik- •len noktada da öldürülüyor. Bir de 1986 yılında, üni- versitede öğrenciyken 16 Mart'ı kınama eylemine ka- tıldım Ürada atılan "Katliamın hesabını soracağız" sloganı bana pek anlamlı gelmedi. -Anlamlı olan neydi? Ben. kamuoyunun gündemine getirmek istiyordum. Fakat nedense arkadaşlar buna pek yanaşmadblar. -Arkadaşlannız Zülküf İsot'un kardeşi olduğu- nuzu biliyorlar mıjdı? Öğrenci demeği faaliyetleriyle ılgili olduğurn için arkadaşlanma anlatmakta bir sakınca görmedim. -Bir tepkileri olmadı mı? Ben de bir solcuydum, bu yüzden bİT tepki alma- dım. -Olanlan açıklama karannıza üç neden göster- diniz, bunlar yeterli miydi? Agabeyim öldürüldükten sonrabizim aileparçalan- dı. herkes bir tarafa dağıldı. Varlığı çimentoydu. Bu parçalanmanın acısını duydum ben, öznel bir acıydı bu -Tepkiniz ağabeyinize mi yöneldi? Hayır. ben bu ülkenin bir vatandaşıyım ve bu ülke- yi bir çöplük olarak görüyorum. Bir şeyler oluyor ve kimseye hesap vermek zorunda değiller. Susurluk'la gündeme gelen olaylara bakm. lyiye gittiğine ilişkin bır haber bile yok. -16 Mart kattiamı olduğunda siz kaç yaşınızday- dınız? 14. -Olup bitenin farkında mıydınız? Evet. Rahatsızlık duyuyordum. Gerçekten iyi niyet- li bır insandı. Hiçbir zaman iyi bir faşist olmadı. Ül- kücü hareketin içinde yer almasının tek nedeni vardı bence Fevzi Çakmak'ın akrabamız olması. -Nasıl bir akrabalık bu? Uzaktan da olsa, baba tarafimızdan akrabaydı. -Abinizle ilişkileriniz nasıldı? Babam davranışlannı onaylamadığı ıçin o yokken gelirdi eve. -Sizden ayn mı yaşıyordu yani? Evet, çoğü zaman Platin'de, KüUük'teydi. Bir de Artvin Öğrenci Yurdu'nda. -Siz de gittiniz mi oralara? Kahvelere gıttım. Yurda da. -Oradaki davranışlan nasıldı? Kahveye girdiğı zaman ondan yaşlılar bile ayağa kalkıyordu. Ferhat Tüysüz, Veli Can Oduncu gibi insanlan tokatlayarak kovuyordu. -Bunlan siz mi gördünüz, kendisi mi anlattı? Başkalanndan duydum. Talimatlar verirdi, şunlar bunlar girmeyecek diye... -Yurtta? Yurda gittiğimde altı kişilik bir koguşta buldum ağabeyımi. Konuştuk. Agabeyim bır dolabı actı, için- den silah aldı. -Sürekli silahla mı dolaşıyordu? Evet. Bırkaç kez de tahrip kalıbı olduğunu söyle- diği ilaç tüpleri büyüklügünde bakır kaplı, ucunda ba- kır tel bulunan objeler gördüm. -15 Mart'ta evinizde yapılan konuşmalan hatır- lıyor musunuz? Beni arkaya bahçeye gönderdiler, sonra annemden öğrendim ama arabayı gördüm. -Resmi polis aracı mıydı? Hayır, sivildi. -Öldürüldfiğfinü nasıl öğrendiniz? Ablama telgraf geldi. Biz de Baskil'e gittik ama gö- mülmüştü. -Sizce kaza mıydı ölümü? Hayır. eğer yaşasaydı, birilerinin başı fena halde ya- nacaktı. -Kimlerin? Kontrgerillanın, MHP'yle ilgili birtakım isimlerin olabilir. -Baskil'de ne işi \ardı ağabeyinizin? Olaydan sonra hemen askere gıtti ama kaçtı. Bura- sı da ilginç, aylarca kaçak olmasınarağmenkimse bi- ze "Bu oğlan nerede" diye sormadı. Ortaokulu dışandan bitirme sınavlanna hazırlanı- yormuş... Üzerinde sahte bir kimlik var, Tunceli'den alınmış, Battal isminde... Bu çok ilginç. Sanıyorum ağabeyimin görebildiğimizin üzerinde ilişkileri var- dı. Bu gladyoyla doğrudan ilişkili olabilir diye düşü- nüyorum. -Baskil'e gittiğinizde ona ait bir şeyler buldunuz mu? Dayımın evınde bır sobanm ıçınde yakılmıştı on- dan kalanlar. Fotoğraflar vardı ama artık pek bır şey seçilemiyordu. Yalnız, telefon defterinde silah alımıy- la ilgili olarak beş bin liranın teslün alındığı yazıyor- du. -MHP'yle organik bağını gösteren bir belge yok muydu? Bir belge vardı o da Eminönü ilçe teşkilatından ve- rilmişti. Sanınm 1977 seçimlerinde sandıkta görev verildigini yazıyordu. -Altındaki imza... tsmini anımsamadığım bir bayan avukata aitti. -Fotoğraflar... Alparslan Türkeş'le Beyazıt Camii'nde cuma na- mazı sırasmda çekilmiş fotoğraflar vardı. Koruma olarak görev yapıyordu... -Abinizin katliamdan sonra anlatükları var. Siz- ce korktu mu, pişman mı oldu? Öyle bir şekilde kullanıldıki bu insanlar yapükla- nndan korktular, başlanna bir şey geleceğinden de- ğil. Eğer agabeyim yaşıyorolsaydı Ankara'da Abdul- lah Çatlı neydiyse lstanbul'da o olacaktı. -Katliama katüan polis Mustafa Doğan'la bağı- nız nedir? Babası babamm arkadaşıydı. Adana'dan tanınz on- lan, evlerimiz birbirine iki yüz metre uzaklıktaydı. Ağabeyimle nasıl karşılaştılar, hiç bilmiyorum... -Katliamdan sonra gördünüz mü Doğan'ı? Hayır. -Açıklamalannızdan sonra tehdit aldınız mı? llk yaymdan sonra sessiz telefonlarla, kimlik sap- tamaya yönelik sorularla karşılaştık. Eve iki kişi gel- di, Bakırköy'den emlakçi olduklannı söylediler. Oy- sa evimiz Devlet Hava Meydanlan'na aıt bir lojman- dı. Başka bır şey olmadı ama ben bir saldınya uğra- dım 1995'te. -Saldırganlar kimlerdi? Mehmet Şakir Isot Tepki almadım. Ünıversiteleri ilk ülkücü saldm benimle açıldı. Ede- biyat Fakültesi'nin önünde otobüsün altına itmeye ça- lıştılar beni. -Sizce ismen seçilmiş kişi miydiniz? Evet. Okulda tanımadığım iki kişi vardı o gün ve beni izlediler. -Ağabeyinizin anlattığv olaylarda adı geçenlerle ya da evinize gelen arkadaşlanyla bugün Susur- Ink'ta ortaya çıkan isimlcr arasında bir bağlanb var mı? Kazadan sonra Abdullah Çath'nın fotoğrafı sık sık göstenldi televizyonda. Annem, Çatlı'yı da ağabe- yimle birlikte gördüğünü sanıyor. Annemi tanınm, doğrudur... ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Ali Yüce'nin Şiirteri! Izmir'den anlatacaklanm var; öncelikle Izmir, babamm gençliğinde çok sevdiği bir kent. Kurtuluş Savaşı'nda, or- du Izmir'e girince, -girenler arasında babam da var- ba- bam Izrnir'i çok sever. Daha önceleri de, meyankökü kaz- mak için Aydın-Milas yöresine çok gelip gitmiş, paranın tadıni buralarda almıştır. Izmir'de, tertıis edilince Konya'ya, Hadim'e dönmek is- temez, Izmir'lefde kalmak ister. Bir iş bile tutar buralarda, manifaturacılığa başlar, ryı mi? Hadim'ın Hocalar Köyü'nde anamla agabeyim onu bekler dururlar. Köye dönünce de bir daha gelemez Iz- mir'iere. Anam bir türtü gelmek istemez. Kadın içgüdüsü, sezgisi kuşkuludur. Babamm buralarda bır sevdiği olaca- ğını mı ne düşünür? Vardır da... - Yakına değin mektuplan gelirdi, ben bilmez miyim? Babam: - Ge/, Izmir'e gidelim, orada yaşam bambaşka; çocuk- lar okur, çok para kazanınz! dese de boşuna: - Gitmem, ben bu dağlan bekleyeoeğim! der, başkaşey demez. Babamm degil, anamın sözü geçer... • • • Ali Yüce'nin "Sevgım Seryetimdir" kitabını Izmir'de yazmayı, biri<aç satırta sözünü etmeyi düşünmüştüm. Er- cüment Behzât Lav'ın dörtlüğünü -güncel- diye öne al- dım. Şöyle diyor Ercüment Behzat: "Şeriaf gene pusuda I Gidişat netameli I Çarşafı ata- madıkgitti/ Milletgene sakalh cüppeii" (llhami Soysal'ın "Tünk Şiiri Anfo/p//s/"nden.) Ali Yüce, 2 Temmuz 1993'te, eşi Nimet Hanım'la bir- likte, Srvas'ta Madımak Oteli'nde yanmaktan kurtuldu. Günlerce, hatta aylarca ağzını btçak açmadı. Sıvas şiirint -sanıyorum- 1994'te yazdı. Şiir, "Yunus Dervişimiz Bizim I Suç Ortağımız Pir Suttan" başlığını taşır, Ali Yüce, şiire geçerken "Sıvas'ta yakılarak öldürûlen 37 güzel canın antsına saygıyla" der. İki bine yedi kala 12 Temmuz 1993te I Sıvas'ta Ma- dımak Oteli'ne! Tann benzin yağdırdı gökten I Zebaniler ateşledi I Yanmaya başladı otel I Içındekı kafirierte birlik- te Ikibine yedi kala I Çıktı mağarasından I Eski çağlı bir kiklopO) I Kükredi kirii sesiyie I Ağzı bûyûk yûreği kûçûk I dili uzun bir kiklop Verdi fetvasını kiklop I Sakın söndürmeyin dedi I Yan- gın değıl bu gördüğünüz I Tann'nm gazabıdır kafiriere I Halkımın öfkesidir dedi I Sırtına bıne bine I Kanını eme eme halkın I Demokrat oldu kiklop Şişirdı avurtlannı I Körüklediyangını kiklop I Yaktı otuz • yedi körpe canı 1 Dünyanın gözü önünde I Aikışiadı ilkel- liği barbarlığı I Dini sömüre sömüre I Dınokrat oldu kik- lop Yedi ipte birden oynar kiklop I Seriat alır laiklik satarl Hacca gider kafir parasıy/a / Hem Tann'yr hem Muham- med'i kandınr / Muska yazdmr özel uçağına I Ne kendisi ne uçağı inantr I Anıtkabre çıkar her bayram I Altın ka- lemle defter imzalar I Bekçılik yapar devrimlere I Yalan aynasında süs/en/r / Asker tekmesiyle I Yobaz dışkısryla beslenir Ikibinin eşiğjnde I Türkiye denen bır ülkede I Insan in- sanı benzin dökûpyaktı I Tanığım ol çağdaş uygariıkI Ka- • fa gûzelliği us güzetlıgı I Yunus Emre konuğum ol I Ge/ gör bizi aşk neyledi I Alo safsata! Sen çık aradan Sevgilerdivanında I Yunus dervişimizbizim / Hacı Bek-' taş yargıcımız I Suç ortağımız Pır Sultan I Ne bûyûk di- van bu böyleI Herkese açık dururkapısı I Güze dunjrhoş durur I Evreni içine koysam I Gene bir yanı boş dunır I; Alo Molla Kasım! Hızır Paşa I Siz çıkın aradan" (Sıvas, 2 • Temmuz 1993) (1 - Mitotojıde bır dev.) Ali Yüce'nin şiirterini herokuyuşta heyecanlanınrn. Ben- [ zeşen yönlerimiz çok. İRimiz de gülmeceyi, güldürürkenj ağlamayı bıliyoruz. O, *öksüz Yamalığı-Köy Enstitûleri" • kitabımı çok sevdiğini söyledi. '. Ali Yüce'nin "Sevgim Servetimdir" şiiri de şöyle: (Aynı! adı taşıyan yapıt, Bilgi Yayınevi'nden çıktı). "Bindim Mikelanj uçağına I Ekmeğime sürdüm gökyü- • nüzü / Akdeniz'i bardağıma doldurdum I Kafayı çektim' sonra / Giydinp kuşattım güzel Türkçemi I Saçlannı tara-; dım ördûm I Koluma taktım şiirterimi I Palermo'ya gez- \ meye götürdüm '< En acı gurbetin I Dılgurbeti olduğunu I Palermo'ya inin-1 ce anladım I Kimseler görmüyordu! Burkulmuş yüreği-', min I Dilim dilim olduğunu I Kimseler bilmiyordu I Sa-; şımda bir karasevda I Ağzsmda acılardan I Tutulmuş bir ı dilim olduğunu • Ben bu yaşıma getdim I Böyle büyûk bir düğün I Böy-, te güzel gelin görmedim I Saçlan savrulurken havada I \ Çözülürken büyûlü düğmeleri I Kanatlanıp uçuyor göğ- j sûnde I Aşk ve banş güvercinleri I Insan insanı öldürme- sin artık 1 Köroğlu dağa çıkmasın I Yanmasın Kerem ile Aslı Çağırdım bütün güzelleri I Palermo'da top/adım / Kır- dım attırn bütün tüfekleri I Bütün canlılaria banş imzala- dım I Kimse kimseyi vurmasın artık I Van Gogh kendi ku- lağını kesmesin I Fırçasını yakmasın Picasso Indim Mikelanj uçağından I Şiirimin toprağına ayak bastım I Toprak mutlu ben mutlu I Züğürt görünmeme ı bakmayın siz I Ben aslında dünyanın I Büyük zenginle-1 rinden bınyim I Biraz Remzı Inanç 'ım ben I Biraz Musta-1 fa Ekmekçi'ym / Gülmektir güldürmektirI Sevmektiren t büyük servetim. "(10 Eylül 1994) J ••• Izmır Kitap Şenliği'nde, emekli Yargıç Muammer Yıl-« mazoğlu, 12 Mart 1997 günü bir bekjeyi getirdı. Kitabı, 1957'lerde Ankara'da Kocabeyoğlu Pasajfnın arnndaki eski bır kitapçıda bulmuştu. Orhan Veli, "Karşı" krtabına, el yazjsryla şunlan yazmışt: "Bu kitabı kendisine ithaf etmekle şeref duyduğum Bülbûn Hanım hayatında ilk defa kitaba para verfyormuş. Ben de böyle bir okuyucuya ilk defa kitap imzalıyorum. Inşallah bu fevkalade hadise ıkimizin de talihini değiştirir. O, kitap okumaya başlar, ben de şiırden vazgeçerim. Bu hal belki de dünyanın setemefj namına, hayırtı bir iştir. Ankara 12.XI. 1949 Orhan Veli.' BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Sınır sistemi has- talıklanyla ugraşan tıp dah. 2/ Faız... Madenci ocaği. 3/ Zaman, çağ... Keçi o kılından hayvan cu- lu, yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse. 4/ İnsanı ıs- 5 tenmeyen seçenek- lerden birini izleme- ye zorlayan sorun... Bircetveltürû.5/Y- ol yapımmda kulla- ° njlanbirmakine. 6/ g Anadolu halklannın eneskianatannçası.. Lütes- yum elementinin simgesi... Hişkın, değgra. 7/ GenelHk- le hamurunda yumurta bulu- 2 nan, özel biçım verilmiş çu- 3 buk. 8/ Düşûncesızce her işe atılan... Bağışlama. 9/ Kalın kabuklu ve çekirdekli bir portakal cinsı... Baslangıçta g yer alan. YUKARIDAN AŞAĞI- ' YA: 1/ Tûmden çıplak ola- 8 rakaçık havadayaşamayı sa- g vunanöğreti...Birzamanbi- ' rimi. II Başıboş gezen hayvan sürüsû... Gümüşün simgesi. 3/ Kum falı... Sergen. 4/ Kemıklenn yuvariak ucu... Vladimir Nabokov'un tanınmış bır romanı. 5/ Yunan mitolojısinde, ba- kışlanyla msanlan taşa çevıren ve yılan şeklmde saçlan olan ka- dın. 61 Afrika'da yetişen ve parlakkerestesı mobılyacılıkta kul- lanılan bır ağaç... Kayak. 7/ Lifleri ip ve çuval yapımında lcul- lanılan bir bitki... Cezayır'de doğan ve Arap müziğiyle rock, punk, reggae'nın kanşımı olan müzık türü. 8/ Gelir... Gözü ka- palı ınanılandüşünce; dogma. 9/ Bankacılıktaeldebulunarr^ara.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear