25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3KASIM 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI KISA.. KISA. • LLUSLARARASI Tüketiciler Örgütü (Consumers International) 15. Dünya Kongresı. bugün Şili'nin Başkenti Santiago"da başladı. 7 Kasım"a kadar sürecek kongreye, dünyanın 100"ü aşkın ülkesinden 230 tüketici örgütü katılıyor. • \nSIR, Irak. Ürdün. Suriye ve Türkiye'nin beş elektrik güç kuruluşu arasındaki elektrik ecterkonneksiyonu için Genel Enterkonneksiyon Anlaşması Bakanlar Kurulu'nca onaylandı. • TÜRKtYE Taşkömürü Kurumu (TTK), yaklaşık 5 bin işçıyi kapsayan servis taşımacılığını özel sektöre devretti. • MARMARA Zeytin Tanm Satış Kooperatifleri Birliği bu sezon zeytin alım kampanyasının 4 Kasım'da başlayacağını açıkladı. • ANTALYA yöresinde sera ûrünü sebzeler piyasa\a gelmeye başladı. Sezonun ilk ürünlerinden sera domatesi 80 bin liradan işlem görürken, tarla domatesi 20-60 bin liradan işlem gördü. • ŞAHİNLER Holding, Alman Textilwirtschaft dergisinin '"Avrupa'nın En Büyük Hazır Giyimcileri" araştırmasına göre. geçen yıl bulunduğu 69. sıradan 4O.'lığa yükseldi. Sağlık alanındaki yatınmlarda devlet politikasının 'özel sektör tercihli' olduğu görülüyor 4 Paran kadar sağhk' desteği FÎLİZGÜMÜŞ Sosyal güvenlikte "reform" isteğinin ana temasını oluşturan ve "hizmetin saün ahnması" önerilen sağlık alamnda, dev- let teşvikli özel sektör yatınmlannın, ka- mu yatınmlannı geçtıği görüldü. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre. son 3 yılda devlet, sağlık alanında yaklaşık 156 tril- yon liralık yatınma teşvik belgesi verirken,' SSK'nin yatınmlan için aynlan bütçe, 1994-1996 arasında 5 trilyonda kaldı. Başbakan MesutYılmaz'ın, Dünya Ban- kası ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) raporlan doğrultusunda "SSK hastanele- rinin ayrı bir sağlık işletmesi olarak yeni- den yapılandınlmasr ısteğı. Ekonomik ve Sosyal Konsey'de tartışılacakken, sağ- lık alanındaki yatınmlarda devlet politika- sının "özel sektör tercihli" olduğu görül- dü. Istanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Rıfat Yücel'in. 1994 Kasım ve 1997 Temmuz tarihleri arasında yaptığı araştırma. *sağhktaözeOeştirmennr, *top- lum yaran amacını gütmediğini ve bölge- sel eşitsizliklere \ol açüğjnı"' ortaya koydu. Yücel'in. Resmi Gazete'de yayımlanan. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı"nın "Ya- tınm Teşvik Belgelerinin Sektörel Dağıb- mı" verilerinden yaptıgı araştırmada or- taya çıkan tabloya göre. devlet. özel sek- törün yaklaşık 856 milyon 45 bin dolarlık yatınmına teşvik verdı. Gümrük vergisi is- tisnası, yatırım indirimi. makine alımın- da KDV'nin ertelenmesi. vergi. resim. harç istisnalan. =nerji desteği. arsa ve kredi tah- sisi şeklinde verilen teşvikler. bugünün dolar kuruyla 156.2 trilyon lira düzeyin- de gerçekleşti. Araştırmada özellikle 1995 yılının Tem- Devlet teşvitdl 5ze! selrtSr ıliere/bolgetere dağıtwnı " muz ayında hükümetin. özel sağlık sektö- rünün yatınm teşviklerinın hız kazanma- sına dikkat çeken Yücel. "Buradainsanın aklına ister istemez Amerikan Ticaret Ba- kanlığı'nın 1995 yılında \ ayımladtgı bir ra- por geliyor. Bu rapora göre Türkhe. ABD ihracatında ilk on ülke arasında. İlginç nokta iseTürkiye'de hedefsektörsağlık sek- on 3 yılda devlet. sağlık alanında özel sektörün 156.2 trilyon liralık yatınmına teşvik verirken yatınmlann bölgesel eşitsizliklere yol açtığı ve 'toplum yaran amacı gütmediği' belirtildi. törür yorumunu yaptı. Araştırmada, devlet teşvikli özel sağlık sektörü yatınmlannın, illere ve bölgelere göre dağılım tablosunda. tstanbul yüzde 37 oranıyla en büyük payı alırken. onu Ankara yüzde 16. fzmir vüzde 10 oranla- nyla takip etti. Karadeniz bölgesi yüzde 3 oranında kalırken, en az \ atınm, yüzde 1 'likpayla Doğu Anadolu bölgesinde ger- çekleşti. Sonuç olarak özel sektör yatınm- lannın yüzde 91 oranında milli gelirin yüksek olduğu illerde gerçekleştiğine dik- kati çeken Yücel. •'Serbest piyasa, reka- bet şansı tanındığı zaman bölgesel eşitsiz- liklerde dahilolmaküzeresorunlançözer~ yaklaşımının "gerçeklikle ilgisi olnıadığı- nı" ifade etti. Teşvik alan yatınmlarda özel şirketle- rin. u teknok>jiyoğunalanlar"ı seçtiği dik- kat çekti. Yatınmlann alanlanna göre da- ğılımı. özel hastaneler yüzde 44. görüntü- leme merkezleri yüzde 15. diyaliz merke- zi yüzde 6, tıbbı teknoloji ithalatı yüzde 18. tanı tedavi merkezi yüzde 17 oranla- nnda gerçekleşti. Türkiye'nin sağlık so- runlannın bu alanlarda olmadını vurgula- yan Dr. Yücel. bukonudaşöyle dedi: "Bu- gün sadece İstanbul'da tomografı merke- zi sayısı İngütere'dekilerin toplamından daha fazladır. Dünyanın her yeruıde sağ- lık alanında serbest piyasada temel sağlık hiznıetlerineyannm yapılmaz. Türkiye'de de hep ikinci ya da üçüncü basamak tek- noloji yoğunluklu alanlara yatınm yapıl- mış. Çünkü temel sağlık hLzmeti toplumun uzun dönemde refahıdır ve bu alanda pa- ra kazanma olanağını kısıtlar. Burada ta- mamen toplumsal yarar ilkesi ön planda- dır. Bu da herhalde özel sağlık sektörü ya- tınmlannı fazla ilgüendirmiyor." Sağlığın sosyal de\let ilkesi gereğince ancak "kamusal" olması gerektiğini belirten Dr. Rıfat Yücel. son zamanlarda hükümetin eğitimde yaptığı kamusal atağı, sağlıkta da yapması gerektiğini söyledi. Yücel. "Yoksa Türkiye bir taraftan teknoloji çöplüğüne donerken,diğertaraftan halla, 'paran kadar sağlık' veya "özel sağlık, sigortan kadar sağlık' tehlikesi bekliyor" dedi DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDH4 ~apitalizmin kalbinin borsada attığı doğruy- sa, geçen hafta, dün- ya ekonomisi ciddi bir kalp krizi geçırdi denebilir. Asya pa -. civpsalanndaki spekülasyon daıgasmm Hong-Kong u da et- kilemesiyle. 27 Ekim Pazartesi küresel çapta bir borsa krizi pat- lak verdı. Hafta sonuna doğru piyasalarda bir toparlanma gö- rüldü. Ancak belirsizlik ortadan kalkmadı. "Tarihsel olarak kasım ve aralık aylannın yeni trend ya- ratmaktan ziyade var olanı izle- diği göz önüne alınırsa" diyor borsa tarihçısı David Schvvartz "ûnümüzde dalgalı bir dönem var" (Fınancial Times 1/11/197) Yıkılan mitler Şiddetli borsa dalgalanmala- nnın derin ekonomik dınamikle- rin dışavurumu olduğunu düşü- nerek, manzaraya daha bir ya- kından bakmak istiyorum. An- cak. önce birgözlem: Geçen pa- zartesi yaşanan "borsa krizi' son yıllarda ısraria savunulan birse- ri °feor/y/"fenahaldedeldi. Bun- lardan biri "Yeni Ekonomi" is- miyie bilinen teori. Bu teoriye gö- re küreselleşme, yeni teknoloji ve artan üretkenlik, ABD'de bir "Yeni Ekonomi" yarattı (Fore- ign Affaires 08/97). Bu yeni eko- nominin en önemli özellikleri dü- şük enflasyon, istikrarlı büyüme ve iş devrelerinin (business cyles) ortadan kalkmasfydı. Adeta eko- nomik tarihin sonuna gelmiştik. 1987 borsa krizinin yıldönümün- de yaşanan bir borsa krizi, tari- hin sonunun gelmediğini ironik bir şekildevurguladı. Kriz sırasında teknoloji sektörü kâğıtlarının en sert düşüşleri yaşamış olması da aynca ilginçti. Geçen hafta boyunca. kriz tartışmalarında "Ekonomik toparlanma ve dur- gunluk, gündüz ve gece gibidir, biri öbürünü mutlaka izler" ifa- delerine çok sık rastladık. Borsa krizi "Asya mucizesi" mitinin de tabutuna son çiviyi çaktı. Mucize bitmişti ve ufukta bir toparianma yoktu. High Fre- quency Economics'in Ekonomik şefi Cari Weinberg'e göre "Ja- pon ekonomisi (önümüzdeki dö- nemde) şiddetli bir resesyona düşecek". Princston'dan eko- nomist Peter Kenen'a göre de "Bir zamanlar dünya ekonomi- sinin motoru olmaya başlayan Asya şimdi yavaşlıyordu" (Wall Street Journal, 31/10/97). Asya'da başlayıp Hong- Kong'u da etkileyerek, genel bir borsa krizine yol açan speküla- tif hareketler serbest piyasanın gizli eline de güveni sarstı. Bu giz- li elin büyük hayranı, Wall Stre- et Journal. 29 Ekim çarşamba başmakalesinde krizden ders çı- kanrken şöyle yazacaktı: "lleri derecede entegre olmuş dünya ekonomisınde, döviz ruleti (ku- marı) felakete yol açabiliyor" (Wall Street, Journal 29/10/97). WSJ makalesi "Piyasalann, en önemli sorun olan likidite konu- suna birisinin göz kulak olduğu- na dair güvenceye gereksinimi var"diyerek, açıkça piyasalann düzenlenmesi gerektiğini savun- du. Halen ayakta olan bir mite gö- reyse dünya ekonomisinin te- melleri sağlam ve Asya'da yaşa- nan kriz, geneli ve ABD'yi pek et- kilemez. Bunun da önümüzde- ki dönemde sarsıldığını hep bir- likte göreceğiz. Yıne bir ekim ayında gerçek- leşen 1929 krizini şıddetlı bir dep- Borsa Krizi Neyin Habercisi? Dünya borsalarından insan manzaralan. resyon izlemıştı. Bu depresyon- dan çıkış. New Deal gibi piya- sa ekonomısine doğrudan mü- dahale eden politikalar ve II. Dün- ya Savaşı'nın getirdiği yıkımı iz- leyen yeni kapasite kurma ola- naklanyla gerçekleşmışti. Bu ara- da 1. Küreselleşme dalgası ke- sintiye uğramış, yerini koruma- cılığa ve savaştan sonra da sa- bit kur sistemine bırakmıştı. Ta- bii ki. bugün tarih kendini tekrar edecek demek istemiyorum. Söz konusu iki dönem arasında önemli farklar da var. Birincisi 1930'larda dünya ekonomisinde, gerileyen ingiltere'nin yerini dol- durmak için ABD, Almanya ve Ja- ponya arasında çok ciddi bir he- gemonya mücadelesi başlamış- tı. Ikincisi, ABD'de yeni bir ser- maye birikim modeli Fordizm (bugün ortada henüz yeni bir model yok) gelişi- yordu ve nihayet. dünya ekonomisin- de hem işçi hare- ketleri (komünizm) hem de bağımsızlık hareketleri, kısaca devrımci bir dalga. yükseliyordu. Bu- gün, birçok ülkede işçi hareketleri nde kabarma işaretleri olsa bile ortam ol- dukça farklı. Ancak, bugün de bir aşırı üretim krizi söz konusu ve bu bir eksik tüketim eğilimiyle birlikte ge- lişiyor. Bu sorun 1996 yılında VVilli- am Grider'in çalış- masında (The Ma- nic Logic of Capi- talism) kapsamlı bir şekilde gündeme getirilmişti: stratejik sanayi dallarında, küreselleşmenin basıncıyla. bü- yük bir kapasite fazlası oluşma- ya başlamıştı. Diğer taraftan, iş olanaklanyla, çalışmak isteyen nüfus arasındaki makas da hız- la açılıyordu. Business Week (10/11/97) borsa krizini değerlendirirken, bu kapasite fazla;ı sorununa da özel biryer verdi: 1995-1997 ara- sında gelişmekte olan Asya ül- kelerinde, Latin Amerika'da, Ja- ponya'da ve ABD'de tüketici ta- iebinin büyüme hızı, sanayi üre- timinin büyüme hızının gerisinde kalmıştı; otomotive, yarı iletken- ler. kımya, gemicılık ve gayrı- menkul/özellikle ofis binası piya- salarında ciddi bir kapasite faz- lası vardı ve bu durum depres- yonist bir baskı yaratıyordus Bu madalyonun öbür yüzün- de de eksık tüketim eğilimi var. Gelişmekte olan ülkelerde ve ge- lişmiş ülkelerde yoksulluğun eko- nomik büyümeye rağmen azal- mamakta dırendığine. gelir da- ğılımının bozulmaya devam et- tiğine bu köşede birçok defa de- ğinmiştim. Bu yoksullaşma ve yüksek işsizlik, özellikle gelişmiş ekonomilerde bir eksik tüketim eğilimi yaratıyor. Asya ülkelerı gibi bölgelerde, çalışan nüfusun düşük ücretlerle ve baskı altın- da çalıştınlması da iç tüketimin ekonomik büyümeye uygun bir hızla gelişmesini engelliyor, bu ül- keleri esas olarak ihracata yön- lendırıyordu. Sonuç ise azgeliş- Dünya borsalarında 27 Ekim 1997 Pasifik Grubu Avustralya Hong Kong Japonya Yeni Zelanda Güney Kore Avrupa ve Afrika Finlandiya Fransa Almanya Irlanda Israil Italya Güney Afrika Ispanya Ingiltere Endeks All Ordinaries Hang Seng Nikkei 225 NZ SE Top 40 Composite Hex20 CAC40 Dax Rish Overall MAOF25 MIB30 All-Share Madrid SE FTSE100 Kuzey ve Giiney Amerika Arjantin Brezilya Kanada Meksika Amerika Amerika General Bovespa TSE300 Bolso Dow Jones NASDAÛ % Değişim -3.29 -5.80 -1.87 -9.73 -3.28 -6.44 -2.79 -4.24 -6.08 -4.68 -2.90 -5.66 -4.28 -2.61 -13.01 -14.97 -6.17 -13.34 -7.18 -7.02 miş ülkelerdeki eksik tüketim ba- sıncının, dış ticaret yoluyla, ge- lişmiş ülkelerdeki piyasalara ak- tarılması ve buralardaki aşın üre- tim sorunlannı ağırlaştırması olu- yor. Geçen dönemde. bu eksik tü- ketim ve aşın üretim eğilimi hem gelişmiş ülkelerde hem de özel- likle önce Meksika gibi Latin Amerika ülkelerinde ve Asya'da ucuz kredi yoluyla yumuşatılma- yaçalışılmıştı. Latin Amerika'da- ki bankaların batık kredilerinden, ABD'de tüketici kredılerinın ve kışisel iflasların rekor düzeylere ulaşmaya başlamasından geçmiş yazılarımda soz etmıştim. Şir- ketlerin ve kamunun borçlannda- ki hızlı artış da (doların G7 Mer- kez Bankaları elıyle değerlendi- rilmesiyle birlikte) hem borsayı destekledi hem de bizzat borsa- dakı tırmanış tarafından teşvik edıldi. Bu ortamda, geçen ağus- tostaVVall Street Journal'ın uyar- dığı gibi genel lyımserlik ve ucuz kredi, ABD'de kimya. kâğrt, uçak sanayiı ve otomotiv sektöründe büyük bir kapasite genişlemesi- ne yol açıyor. bu aşırı iyimserlik teknoloji ve iletişim sektörlerini de etkılıyordu. (Wall Street Journal 7/08/97). Ozetle bugün dünya ekonomisinde giderek genelle- şen bir aşırı üretim ve bundan kaynaklanan depresyon eğilimi var. Borsa ve para krızleri işte bu zemin üzerinde yaşanıyor. Dün- ya ekonomisinin temelleri hiç de sağlam değil. Şimdi "Avrupa ve ABD Asya krızinden etkilenmez varsayımı- na" dönebiliriz sanı- rım. ABD'de borsa tır- manışı "Yeni Ekono- m/"nın yarattığı iyim- serlik, yeni yatınm eği- limi ileAvrupa'da eko- nomik toparlanmanın etkileri 1996 yılında. Asya'ya giden fonları emmeye, mali serma- ye, merkez ülkelere geri dönmeye başladı. Bu sırada Çın'de de- valüasyonu izleyen ih- racat hamlesı Asya pi- yasalarını sıkıştırdı, re- kabeti kızıştırdı, dış ti- caret açıklannı büyüt- meye başladı. Yatınm- cılar Asya piyasalanna daha dikkatli bakınca, batık banka kredileri- ni, boş ofıs bloklarını, verimsiz altyapı proje- lenni. işçi sınıfının protestolarını ve Japonya'nın bölgeye "expo- sure"ünü görmeye başladı. Risk primleri arttı ve dış kredi hızla kurudu (Bkz: Sandra Sugavva- ra: VVashington Post 31/10/97). David Roach'ın ifadeleriyle bir "likidite kıtlığı" oluştu ve dünya ekonomisinde hızla genelleşme- ye başladı. Asya krizi bunun ilk habercisiydi. |Wall Street Jo- urnal 29/10/97). Gerisıni biliyo- ruz. devalüasyonu zorlayan spe- külatif hareketler. Asya para kri- zi, spekulasyonun gelip Hong- Kong Doları ıle ABD Doları ara- sındaki ılışkiyı zorlamaya oaşla- ması ve geçen haftaki borsa kri- zi... Bu noktadan ileriersek, Asya ülkelerindeki şiddetli devalüas- yonlann ister istemez bu ülkele- rin. uluslararası rekabet gucünü arttıracağını ve böylece de sahip olduklan kapasite fazlasının ba- sıncınıABDveAvrupa'yatrans- fer etmelerini kolaylaştıracağını düşünebiliriz. Bu da ABD'deki yerel kapasite fazlasının basın- cını arttıracak. Ek olarak Asya piyasalanndaki talebin daralma- sı merkez ülkelerini olumsuz et- kileyecek (The Economist 1 /11 /97). Özellikle elektronik sa- nayii. lüks maUar ve inşaat sek- töründe yaşanan daralma bü- yük uluslararası şirketleri etkili- yor. Örneğin, müteahhitlikfirma- sı. Asean Brian Bovery'nin için- de bulunduğumuz dört aytık dö- nemde 100 milyon dolar kay- bettiği, ABD ve Avrupa'daki şir- ketlerin de 10.000 yeni tensika- ta gideceği bildiriliyor (WSJ). Diğer taraftan, söz konusu As- ya ülkelerinde kapasite fazlası- nı ortadan kaldırmak için IMF re- çetelerine göre kamu harcama- larına son vermek ve ekonomi- yi daraltmak gerekiyor. Bu ise uygulandığı takdirde, işsizlik ar- tışı ve sosyal çalkantı, yani, si- yasal istikrarsızlık demek. Bu is- tikrarsızlığın, ihracatının yüzde 44'ünü bölgeye yapan Japon- ya'nın, krizde kıvranan banka sistemi üzerinden, ABD ve Av- rupa'yatransferedilmesi işten bi- le değil. Japon bankalarının, li- kidite gereksınimleri için ellerin- deki ABD ve Avrupa kâğıtlannı sa- tışa çıkarmaları hemen yeni bir krize yol açar. Şimdi bu manzarayı şu iki eği- limle birlikte değeriendirelim. Bi- rincisi. ABD'de borsanın aşın de- ğerli olduğu konusunda hiçbir kuşku kalmadı; şirket getirileri- nin 1998'de gerileyeceği düşü- nülüyor. ikincisi, ABD ekonomi- si bir toparianma evresinin sonu- na geldi, önümüzdeki dönemde devrevi olarak yavaşlamaya baş- layacak. Bu iki eğilim dışardan ge- len basınçların etkisini arttıra- cak. Bu yüzden ABD'nin Asya kri- zinden etkilenmeyeceği ya da ekonomik temelinin sağlam ol- duğu iddiaları oldukça iyimser. Üstelik ABD'nin Asya krizinden siyasi olarak da etkilenmesi söz konusu. Meksika krizindekine benzer bir yardım paketinin ABD tarafından devreye sokulmama- sı bölge ülkeleri arasında olum- suz, hatta düşmanca bir tavır olarak görülüyor. (Far Eastern Economic Review 6/11/97). Aşın üretim sorununun getirece- ği dış ticaret gerginlikleri içinde bu ruh halinin de önemli bir is- tikrarsızlık etkeni olacağını düşü- nebiliriz. Özetle.. geçen hafta ya- şanan borsa krizinin arkasında öyle zannedildiği gibi sağlıklı bir ekonomik yapı yok. Asya krizi daha yeni başladı ve önümüzde- ki dönemde etkileri yayılmaya devam edecek. Borsaya gelin- ce, artık "Boğanın" öldüğü ke- sin. Ancak sakin bir "Ayı" piya- sası beklemek boş, ayılar da çok can yakacak. Bence yatınmcıla- rın, ama özellikle uzun dönemli yatırımcıların, 1929 krizinin tari- hine biraz daha yakından bakma- larında fayda var. Oüzeltme: Önceki yazımda "de omnibus dubitandum est" (Her şeyden şüphe etmek gere- kir) tümcesi yanlış dizilmiştir, dü- zeitırim. Gelir dağılımı 'Ateşle baruf yan yana ANKARA (ANKA)- lstanbul'un en zengin ai- leleri ıle en yoksul ailele- ri arasındaki gelir farkının tam 1437 kat olduğu he- saplandı. Araştırmacı, Mustafa Sönmez'in DlE'nın Hanehalkı Gelir Dağılımı Anketi'nin ba- zı illerbazındaki detayla- rından yararlanarak yap- tığı araştırmaya göre. Tür- kiye'de gelirin en adalet- siz dağıtıldığı il olan İs- tanbul'da. "debdebe ile kahredici bir \oksulluk. ateşlebanıtgjbi >an yana'' yaşanıyor. Toplam geli- rin yüzde 27.5' ıni kontrol eden lstanbul'un toplam gelirinin v'üzde 64'ünü en zengin yüzde 20'lik kesim kullantyor. Istanbul'daki en varlıklı aileler ile en yoksul aileler arasında 143 7 kat gelır farkı bulu- nuyor. En zengin hanele- rin 1 milyon 6 bin dolar- lık yıllık gelinne karşılık en yoksul aileler sadece 700 dolarlık bir gelir el- de edebiliyor. Gelir uçurumunda ikin- ci sırayı ise Adana alıyor. Adana'daki en zengin ai- lelerle en yoksul aileler arasında 1392 katlık fark bulunuyor. Üçüncü sıra- daki Erzurum'da ise bu fark 472 kata kadar düşü- yor. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK İstem Cumhuriyeti Ekonomi kuramının biryüzü istem (talep) ağır- lıklıdır. Bireysel ve toplumsal istem, nicel ve nitel olarak, üretim ve satış kararlarının alınmasını bü- yük ölçüde etkiler. Üretim, bölüşüm ve değişim süreçlerini göz ardı etmediği sürece bu yaklaşım gerçekleri yansıtabilir. Burada da konu siyasal; Özgürlük ve Dayanış- ma Partisi'nin (ÖDP) geçen hafta sonu sona eren konferans-kongre süreci, bir bakıma "siyasal is- temieri ortak olanlann birlikteliği" yönünde atılan önemli bir adımdı. ÖDP Parti Meclisi Çalışma Raporu'nun ön ka- pağının iç yüzünde: emeğin, özgüriüğün, banşın, kardeşliğin, adaletin, dürüstlüğün, içtenliğin, ka- tılımcılığın, savaş karşıtlığının, doğruluğun, da- yanışmanın, inadın, eşitliğin, kadınlann, hoşgö- rünün, paylaşmanın, çeşitliliğin, farklılığın, üret- kenliğin, sözünde durmanın, aklın, çoksesliliğin, beraberliğin, düşünenlerin, direnmenin, dostlu- ğun, mücadelenin, sivil itaatsizliğin, yaratıcılığın, tartışmanın, yeşilin, kendini iyi hissetmenin, çok- kültürlülüğün, bireyleşmenin, beraber olmanın, hayal gücünün, umudun, özgüvenin, şeffaflığın, ferahlığın, vefanın, alçakgönüllülüğün, çözümüret- menin, ezilen halklann, eylemliliğin, diyaloğun, söz ve karar hakkının, renklerin, şiirin, bağımsızlığın, laikliğin, cinsiyetçi olmayanların, arkadaşına do- kundurtmayanlann, çocuklann, fabrikalann, de- mokrasinin, yarının, vicdan özgüriüğünün, ev- renselliğin, erkeklehn, basın özgühüğünün, ya- şama hakkının, vicdani ret isteyenlerin, morkur- dele takanlann, insanlann, hayvan dostlannın, antişovenizmin, bilimin, sözü kesilmiş olanlann, sokağın, dışlanmışların, cesaretin, muhalif olma- nın, sevincin, bilginin, pes etmemenin, çoğulcu- luğun, şiddet karşıtlannın, sosyalistlerin, yakın- ları kaybedilenlerin, sanatın, tembellik hakkının, mizahın, mazlumların, iş ve ekmeğin, parasızla- nn, aşkın ve devrimin partisi: özgürlük ve Daya- nışma deniyor. llginç bir "parti tanımlaması" ya- pılıyor. Burada sıralanan özellik vesüreçlerin "or- tak paydası''nın ÖDP olması isteniyor. Yani par- ti, tüm bunların bir bileşkesidir, denilebilir. Bu tür bir "eklemlemenin" en olumlu yani kap- sam genişliğidir. Listede hemen herkese yer var; bunların "en azbirine" şu ya da bu biçimde sahip olmayan ki- şi sanırız bulunamaz. Çünkü liste, akla gelebile- cek tınsel ve nesnel öğe ve değerleri bir araya ge- tiriyor. Tanımda yer alan sözcükler. "günü ve yannı" yansıtan bir izlenim veriyor; geçmiş, yani konu- nun "tarihsel yönü"; kendini yenileme ya da aş- ma amacıyla olacak, büyük ölçüde dışanda tu- tuluyor. * • • Bu çok geniş istemler listesinin dayanması ge- reken bir "yapılabilirlik" sorunu da kaçınılmaz olarak vardır. Sanırız işin düğümü de bu nokta- dır. Rapor, dünyadaki siyasal durumu ele alarak bu yönde bir adım atıyor; "Yeni Dünya Düze- n/"nin yaptıklannı, haklı ve doğru birtutumla eleş- tiriyor. Ancak çözüm noktası da buna bağlanıyor; ve "Gelecek, tüm çalışanlann uluslararası örgütlen- me ve mücadelesınde, küreselleşmeye topyekûn karşı çıkışlannda yatıyor" deniliyor. "Dünyanın tüm emekçilerini biheştirecek" niteliksel sıçrama ya da yükseklik sağlanmadıkça bu önermenin gerçekçi olmadığını vurgulamak ya da bunu, "ha- yal gücü, umut" gibi yukarıda listelenen özellik- lere bağlamak gerekiyor. Çünkü küreselleşme kendi çelişkisini yaratıyor. "ulusal çözümleri" öne çıkarıyor. • • • Yine de ÖDP, var olan dünya ve Türkiye koşul- larında, somut sorunlar karşısında çözüm öneri- leri geliştırerek çıkış yolu arıyor; bunu katılımcı bir anlayışlayapmaya uğraşıyor. "siyasal Islam "dan "anayasa ve idariyapı'ya, "Kürtsorunu"ndan "ik- tisat politikalannın eleştirisi"ne dek pek çok ko- nuda gerçekçi yaklaşımlar sergiliyor. Böyle yap- makla da birçok konunun ve "yerleşik" kanının yeniden tanımlanmasının yollarını açmaya, deği- şim özlemini, özgürlükçü, eşitlikçi ve paylaşımcı bir düzleme taşımaya çalışıyor. Kuşkusuz bunla- rı başardığı ölçüde ülkenin siyasal gidişini etkile- yebilecek, öbür partilerin de kendi kendilerini ye- niden tanımlama ve sorgulamalanna neden ola- bilecektir. Siyasal yapıya yeni açılımlar getirebi- lecek bu tür özgün geiışmelere o kadar çok ge- reksinim var ki. B HAFTALIK EKONOMİ DERGİSİ orsacı• • II İstinye'den En Taze Haberler Borsacıda B HAFTAUK EKOHOMİ DERGİSİ orsacı IMKB DUSUYOR MU? DÜZELTME Mİ YAPIYOR? GAP'A YENİ YATIRIMLAR ŞİNASİ ERTAN; "DÜŞÜŞ KISA VADELİ OlAttK" EGS'OEN VENİ ATILIML18 DÖKMS. EOACIBASIYATIRIH ERBOSAN, GOOD YEAR. KOC HOLDİHG. A M l TEKSTI1. UZEİ MAKINA, ARDEM, YKB, KtREVIMS, NET HOLDİNG, DEMISAS, pnROl OFISI, BAHVİI, VAKIF YATIKIM ORUKLlGl, ANAOOIU SİGORTA "BORSADAKİ REHBERİNİZ"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear