23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SA^FA CUMHURİYET 23 KASIM 1997 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Aydınlanma Nedir? Prof. Dr. Y. Müh. İLHAMİ ÇETİN tTL Elektrik-Elektronik. Fakültesı Öğretim Üyesi 1 8. yüzyılda Batı ve Orta Av- de uzay yolculuklanna kadar uzanan rupa'da ortaya çıkmış olan Aydmlanma, evrenin ancak us aracılıgıyla kavranabilece- ğini. insanlığın bu yolla bilgi- ye, özgürlüğe ve mutluluğa enşebileceğini savunan bir felsefe akı- mıdr. Insan usunu Ortaçağ zihniyetin- den, her türlü dogmadan. yönetim ve din baskısından kurtarmayı amaçlar, onu her alanda işler kılmaya ve yücelt- meye dayanır. Bu düşünce akımına göre tûm felse- fe sorunlan us yardımıyla çözülebilir. her alanda ilerleme ancak us yardımıy- la gerçekJeştirilebilir. Kjsaca Aydınlan- ma. lûm insan yaşamında usun tam ege- menolmasıdır. Daha sonra önerilen he- men hemen tüm felsefe sistemlennin temeli olduğu gibi, çağdaş. özgürlûkçü ve demokratik toplumlann doğmasını da olanaklaştırmıştır. Aydınlanma beşiği olan Avnıpa onun sayesinde bilimde, felsefede, sanatta. yazında ve siyasette devrimci atılımlar yapabilmiş, bu alanlarda büyûk ivme kazanan gelişmeler ile dünyanın ağırhk merkezi olmuş,tur. Felsefede Aydınlanma esas olarak 18. yüzyılın ürünü olduğundan, bu yüz- yıla "Aydınlanma yüzyıh" denmiştir. Ancak, insanlığa yeni bir anlam kazan- dıran ve yeni bir yön çizen bu büyük dü- şünce akımının kökenleri Eski Çağ'ın düşünürlerine kadar uzanır. Röne- sans'ın geliştirdiği özgün düşünceler- den ve yapıtlardan güç alır. Koperni- kus, Kepler, Galileo Gatilei, Descartes ve Newton'un katkılan ile Aydınlanma 17. yüzyılda önce bilimde gerçekleş- miştir? Newton, gezegenlerin hareketi- ni meleklerin kanat çırparak itmesi ile açıklayan ve göklerde meleklerin do- laştığını söyleyen dinsel görüşler yeri- ne doğanın ussallığma dayanarak, me- kaniğin temel yasasını ve kütle çekim yasasmı bulmuştur. Böylece bilimi laikleştirmiş, bilimde Aydınlanma sürecini tamamlamış, ye- ni bir bilimsel çıgır açmış ve günümüz- olağanüstü gelişmeleri olanaklaşbrmış- ür. Aydmlanma önce Fransa ve Ingilte- re'de gelişti, sonra diğer Avnıpa ülkele- rine yayıldı. Almanya ise reform eyle- minin yarattığı kargaşalann uzun sür- mesi nedeniyle, Aydınlanma sürecine geç katılmış ve bu konuda epey geri kal- mıştı. Ancak durumunu düzeltmek ve ara- dakı açığı kapatmak istiyordu. Bunu gerçekleştirecek olanaklara da sahipti. Değerli filozoflar, yazarlar-ve şairler yetiştirmişti. 1740-1786 arasında Prus- ya Kralı olan 2. Friedrich, çevTesine bi- lim ve düşün adamlannı toplarruş, en- telektüelleri korumuş, ûlkesinde bilim ve felsefeyi geliştirmek için var gücüy- le çahşmıştı. Fransız felsefesininhayra- nıydı. Fransız bilginleri ve filozoflan, bunlar arasında Votaire'i Berlin'e ge- tirtmış ve Berlin'i bir kültür merkezi yapmak ıstemişti. Bu yapıcı çabalan ne- deniyle kendisine "taçh fUozof", "ay- ttınûnmış prens" denmiştir. Şimdi makalemızın başlığındaki so- nıya geri gelelim ve önce bu somnun öyküsünü anlatalım. Bundan yaklaşık iki yüzyıl önce 18. yüzyıl sonunda Ber- lin'de Çarşamba Derneği veya Aydın- lanma Dostlan Derneği kurulmuştu. Amacı, Aydmlanma'y' Berlin halkı ara- sında yaymak, burada ateşlenen kıvıl- cımlan tüm Almanya'yı aydınlatan bir ışığa dönüştürmekti. Aylık Berlin Dergisi, katılımcılannı ayda bir kez bir araya getiriyor ve Çar- şamba toplantılannda çeşitli sorunla- nn, özellikle Aydınlanma'nın tartışıl- masını sağlıyordu. Bu çerçevede, yalnız medeni nikâhın kıyılması ve kilise men- suplannın dini nikâh kıymasının önlen- mesi konusu tartışıldı. Aydırüanmış insanlann dini merasi- me gereksinimi olmadığı düşüncesi egemendi. Genç bir papaz olan Zöilner karşı düşünceyi savundu ve insanlan aydınlatma savından önce "Aydmlan- ma nedir" sorusunun yanıtlanmasını is- tedi. Bu ünlü soruya ünlü kişilerden de ya- nıtlar geldi ve yanıtlar Aylık Berlin Der- gisi'nde yayımlandı. "Beıün'in Muse- vi SokratesT denen M. Meodeteohn Eylül 1784'te yayımlanan makalesinde Aydınlanmayı, kişinin değil halkm Ay- dınlanması olarak anlamaktadır. Ona göre bir ulusun eğitimi kültür ve Aydın- lanma dan oluşur. yerimizin kısıtlılığı nedeniyle bu Aydınlanmacı fılozofun düşünceleri üzerinde daha fazla dura- mıyor ve Platon'dan sonra en büyük fi- lozof sayılan Kant'tan gelen daha il- ginç ve önemli bir yanıta geçiyoruz. Kant'ın Aylık Berlin Dergisi'nin Ara- lık 1784 sayısında yayımlanan "Aydın- lanma nedir? sorusuna yanrt" başlıklı bu Aydınlanma makalesi daha sonra felsefenin klasik bir yapıtı olarak ünle- necektir. Yedi kitap sayfası tutan makalesinde Kant. konuya yeni bir bakış açısı getir- mekte ve başlangıç bölümünde Aydın- lanma hakkındaki düşüncelerini şöyle aç ıklamaktadır "Aydınlanma, insanın kendisinin so- rumlu oiduğu ergin olmamadan kurtut- maadır. Ergin olmama, başkasının yö- netimi obnadan zOuıini knOanamama- dır. Eğer bunun nedeni, bir zihin yeter- sizltginden değiL fakat başkasının yöne- timi olmadan onu kuliarunanın gerektir- digi kararlıhk ve y ürekBBk yetersizJiğin- den kaynaklanırsa, ergin olmama so- rumluluğu insana aittir. Sapere aude! (Kant'ın Romalı ozan Horatius'un bir şürinden aktığı bu Latince sözler 'Ken- di kendine düşünme yürekliliğini gös- ter' demektir.) Kendi ahnini kullannıa yürekliliğini göster! Aydınlanma'nın öz- deyişi işte budur. Tembelük ve alçaklık. birçok insanın yaşamlan boyunca erginleşmeden kal- mak istenıekrinin nedenleridir: oysa do- ğa onlan bir yabancı yönetimden çok- tan kurtarmışür (doğal ergnüeşme). Bu nedenler başkalannın nasıl kolayca on- lann başına vasi kesildiğini de açıldar. Enginİeşmemene kadar rahattır! Be- nim yerime zihni olan bir kitabım. be- nim yerime vicdanı olan bir din ada- mım, benim yerime perhizi kararlaşü- ran bir doktorum.. varsa, benim kendi- mi zahmete sokmama ne gerek var? Eğer parasını ödeyebüirsem, düşün- mcm gerekmez, bu sıkıa işi benim yeri- me başkalan yüklenecektir. İnsanlann çok büyük bir böhunü (bunlar arasın- da tüm güzel cins). zaten zahmetli gelen erginleşme adımını çok tehlikeli de bu- lur. Onlar üzerinde denetimi sözde lütfen üstlenen vasiler böyle oiması için elbet- te elkrinden geleni yapaıiar. Once, sü- rû hayvanlannı aptallaştırniar ve bu sa- kin yaraüklann içine kapaüldıklan yü- rüteçten dışarı bir adun atmaya cesaret edebilmeierini engelleıier. Sonra. yalnız başına gtaneye kalkışırlarsa, onlan bek- leyen tehlikeyi gösterirler.'' Görüldüğü gibi, her aydının, her öğ- rencinin muhakkak okuması, anlaması ve üzerinde derinliğine düşünmesi ge- reken makalesinin giriş bölümünde Kant önce Aydınlanma kavrarrunı ta- nımlamakta, sonra bu sürecin vasiler ta- rafından engellendiğini vurgulamakta- dır. Kimdir bu vasiler? Başlıcalan kuş- kusuz ulusunu uyutan devlet adamlan ve politikacılar. ulusunu afyonlayarak onu sömüren din adamlandır. O zaman öyleydi, şimdi de öyledir. Kant'ın yukanda ancak bir bölümünü verebildiğimiz çözümlemesi ve açıkla- malan ülkemiz bakımından düşündü- rücü derslerle doludur. Önce Alman- ya'nın, gelişmiş bir kültür altyapısına rağmen, bundan iki yüzyıl önce Aydın- lanma'ya ve onun yayılmasına verdiği öneme, bir papazın Aydınlanma tartış- malanna katılmasına ve başta bir felse- fe anıtı Kant olmak üzere düşünürlerin bu somnun açıklığa kavuşturulması ve çözümü için gösterdikleri çabalara ba- kınız. Acaba bizde bugün bile Aydınlan- ma'nın ne olduğuna merak edecek ve bilgisini geliştirmek için seçkin bir top- luluğa katılacak bir din adamı çıkar mı? Yeni bir bininci yıla çok yaklaştığımız günümüzde Başbakanlık'ta yemeğe da- vet edilen sakallı "alimler", onlan da- vet edenler, Peygamber Haftası düzen- leyen vali, tarikatçı rektör, Arap harfle- rinin terkedilmiş olmasına üzülen tan- nbilim profesörü, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime karşı çıkan oy avcılan acaba Aydınlanma hakkında en ufak bir bilgiye sahip mi? "Benim halkım, benim raemurnm, benim işçim" diverek vasilik taslayan, oy avcılığı uğruna dinci eğitimi ve kad- rolaşmayı destekleyen, bir kanser gibi yayılmasına, Türk ulusu ve Türk devle- ti için en büyük tehlike olmasına göz yuman politikacılanmız ve devlet adamlanmız Aydınlanma'nın önemini kavramış mıdır? Ülkemizde Aydınlanma'yı gerçek- leştiren eşsiz kahraman Atatürk'tür. Onun tam anlamıyla Türk Aydınlanma sı olan, fakat ne yazık ki bu niteliği en yakın arkadaşlannın çoğu tarafindan bi- le anlaşılamayan devrimlen Türk ulu- suna usçuluk, çağdaşlık ve uygarlık yo- lunu açmış, Rönesans'tan sonra gelen Aydınlanma düzeyine en kısa zamanda ulaşmayı hedeflemiştir. Bu amaçla eği- tim, Aydınlanma ilkelerine göre yeni- den düzenlenmiş ve tüm eğitim sistemi yeni bir gençlik yetiştirmeye yöneltıl- miştir. Köy Enstitüleri ile modern eğitim yoksul köy çocuklanna taşınmıştır. Hal- kevleri Aydınlanma merkezleri olmuş, Aydınlanma'yı her katmandan halka başan ile yaymıştır. Şimdi yapılması gereken, tekrar bu Aydınlanma yoluna dönmek, tüm eği- tim sistemimizi ve onu yürütmekle yü- kümlü MEB'yi çağdışı anlayıştan kur- tarmaktır. Halkevlerine benzerbiçimde kültür merkezleri, eğitim parklan he- men kurulmalı ve her türlü kültür etkin- likleri ile Aydınlanma her yaştan insa- nımız için yeniden biryaşam biçimi ol- malıdır. Chıemli olan zorunlu eğitimin kesin- tisiz sekiz yıl sürmesınden çok, usçulu- ğun benimsetilmesi, iyı bir felsefe öğ- retimi ile yeni ufuklar kazandınlması. tüm eğitimde Atatürk ilke ve devrimle- rinin Türk Aydınlanması çerçevesinde egemen kılınmasıdır. Asla layık olmadığımız kahredici bir yozlaşmadan bizi ancak Atatürk'ün gerçekleştirdiği Türk Aydınlanması kurtarabilir. PENCERE "Hakayık..." İSTANBUL Kavacık B»r koı İSTAHBUl TH [0216H25 10 60-69 Bore-ANKAIU Te! (03121 286 33 83 Cihan^UZUKTEP Tel (0342) 321 33 70 TarakkMZMIR Tel (0232)343 38 38 Suul-KAYSERİ Tel (0352)222 11 92 Ihuner-KOCAELİ Tel (0262)335 37 05 Karot-SAMSUN Tel (0362)433 30 00 TeJ (0216)418 37 40 ZfvMftoy.iSTANBUL Tel 10216)418 37 44 Rkartiar Mastak-İSTANBUL Tel (0212)593 94 10-18 V a n k s TalnknJSTANBUL Tel. (0212) 232 98 66 Yıknaı-BALIKESID Tel (0256) 221 58 00 Inaüar-BURSA Tel 102241 255 26 33 KravOEMİZLI T»l (0258) 268 24 98 çı Tel (0212)276 44 Arifi«ı AKuniıada-İSTANBUL Tel- (0212) 654 66 60 Tekbn-AOANA Tel (0322)441 14 86-87 Tel (0216)474 05 00 OmmİM EranktyJSTANBUL Tel (0216)416 78 02-03 YEM HONOA ACCORD 2ÜI131 PS YEM HONDA CR-V 20H12SPS YEHI HONDA SHUTTLE ZJ It 15OPS ¥ENI HOMDA PRELUDE 2.2 (t iflS PS OCIHC VTEC YEM HONOA LEGEND 33 It 205 PS V6 YENİ HONOA CIVIC 3 KAPI 1 4 It MPS 16H1MPS OOHC VTEC YENİ HONDA CtVIC 5 KAPI 14R9OPS 1SRtl6PS Direktör Âli Bey tiyatro ve mizah yazan; ama, bununla da kalmıyor: Trabzon Valisi, Bağdat Bele- diye Başkanı, Varna Mutasamfı, Düyunu Umumi- ye Müdürü, vb... Teodor Kasap'ın mizah dergisi 'Diyojen'de çalışırken eski Yunan bilgesinin ünlü özdeyişini aruz vezni kaliplanndan birine uyariaya- rak Türkçe'ye çevırmiş: "Gölge etme, başka ihsan istemem" Âli Bey (A harfinin üstünde şapka var) 'Lehçet ûl Hakayık' adında bir de mizahi sözlük yazmış... Sözlükten örnekler: Avukat: Mücrimlerin çamaşırcısı. Bahşiş: Zoraki ihsan. Cesaret: Korktuğunu belli etmemek. Cilt: Kıtaplar da kadınlar gibidir, çoğunlukla en değersizin elbisesi değerii olur. Cüce: Büyük adamlann yakından görünüşü. Diken: Gül bekçisi. Dostluk: Fırtınalı havada içi dışına döner bir şem- siye. Falcı: istediğimizi söyleyen. Gunır: Bir tavus ki tüyleri döküldüğü halde kuy- ruğunu yine yelpaze gibi açar. Hasta: Saglığın kadrini anlamaya başlayan kişi. Ihtiyat: Gençlikte gerekli, ama, insan ancak yaş- lılıkta sahip olur. Inşallah: Red cevabı. Kefen: Moda dergilerine bakılmadan biçilen giy- si. Kese: Saygınlık ölçüsü. Kibir: Ahmakların vakan. Mahkeme: Adalet mutfağı. Maharet: Karda gezip izini belli etmemek, çamur içinde para toplayıp ellerini kirletmemek. Mücellit: Kitap terzisi. Mumya: İnsan çirozu. Müttefik: Bize ihtiyacı olan. Nam-ı müstear: Yazar maskesi. Nedamet: Vıcdan hazımsızlığı. Saçma: Bize karşıt olanın fikri. Vaad: Umumun gıdası. Vefa: Köpeklere özgü erdem. Zekâ: Susmayı bilmek. • Canı sıkkın olduğu zaman, insan, neşeli bir şar- kı dinlemek ister gibi eski mizah dergilerine ve ki- taplanna başvuruyor; dün bu köşeye Yusuf Zi- ya'nın aktardığı fıkralan almıştım; bugün rahmetli dostum Mustafa Baydar'ın bir mizah dergisinde yayımlanan derlemesıni sunuyorum. Vaktiyle bi- zim toplumda nükteye, espriye, yergiye, mizaha daha çok mu rağbet ediliyormuş?.. Bektaşi fıkra- lan ve Nasrertin Hoca öykülerinden sonra Tan- zimat aydınlannın ürün- leri kitaplan dolduruyor; Cumhuriyetin ilk döne- minde yaşayan şair ve yazariarın nükieleriyle yaşam şimşeklenip ay- dınlanryor. Peki, günü- müzde halk Temel fıkra- lan" üreterek mi can sı- kıntısını ve umutsuzluğu- nu gidermeye çabaıı- yor?.. Direktör Âli Bey bugün yaşasaydı, Lehçet ül Ha- kayık'ı yeniden nasıl ya- zardı?.. Bizim gibi bur- nundan soluyup öfkesini mi dilegetirirdi?.. Isterseniz bir deneye- lim: Hırsız: El üstünde tu- tulan kişi. Mafya: Devlet yerine yaşamı düzenleyen ör- güt. Politikacı: Ar damarı çatlamış. Fuhuş: Ünlü sanatçı denen kadınlann mesle- 9i- Islamcı: Din tüccan. Namus: Elma dersem çık, armut dersem çık- ma. Gazete: Ceride-i teva- tür. Tarikat reisi: Zampara. Cemaat başı: Sahte- kâr. Televizyon: Yalan ku- tusu. Temizlik: Toplum özle- mi. Elinize kalemi aldınlz mı, listeyi istediğiniz ka- dar uzatabilirsiniz; çün- kü yaşadığımız yozlaş- ma sürecinde Türkçe sözlüğün bütün kavram- lan değişti. 'Hakayık', ha- kikatin çoğulu, yani 'ger- çekler' demek; ama, ya- lanların egemenleştiği toplumda artık sözcük- ler de yalan söylemeye başladılar. *J, TARSUS ÜdNCÎ SULHHUKUK MAHKE.MESt Sayı: 1997-428 Davacı Onnan Genel Md. izafeten Tarsus Or- man lşletme Md. vekili Av. Emel Ay tarafindan I davalı Ahmet Adıgûzel • aleyhıne alacak davası açmış olup. yapılan yar- gılaması sırasmda: Da- valı Ahmet Adıgüzel' adresınde bulunmadı- gından ilanen tebligat yapılmasına karar veril- - miş olup, davalı aleyhi- • ne açılan alacak davası-! nın yapılacak olan • 26.11.1997 günü saat" 9'daki duruşmasına ge- lerek beyanda bulunma- • sı veya kendısini vekille \ temsil ettırmesi, aksi • takdirde davanın gıya- * bında yapılarak karar. verilece&i ilanen tebliğ • olunur. 27.10.1997. Basın: 49226
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear