18 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 1997 PAZAR 12 KULTUR Dünya sinemasındaki özgün yerini yeniden güçlendiren Fransız sinemasında yeni sezon Karmaşık ilişldler içindeld insanASLISELÇUK Fransız yönetmenler bugünlerde çok yoğun bir çalışma içindeler. Anlaşılan 1998 yılinı Fransız sineması, birbirinden değişik konulan işleyen birçok filmle karşılayacak... Şu sıralarda çekimleri sü- ren ve yeni sınema sezonunda vizyona girecek olan filmler arasında göze çar- panlar şunlar: Oyunculuktan yönetmenliğe geçen Ni- cole Garcia'nm ilk denemesi "Le fıls prepere"in (Tercih Edilen Evlat) ardın- dan yeniden kamera arkasında. "Place Vendome'" (Vendome Meydanı) fılminde ünlü CatherineDeneuve'üyönetiyor. De- neuve burdakı rolüyle amaçsız ve boş- luktaki bir kadını canlandınyor. Kocası- nin ölümünden sonra bir avuç mücevher bulan kadın yavaş yavaş hayattan zevk almaya. çevresiyle ilgılenmeye. kendinı bulmaya başlıyor. Garcıa'nın bu Dene- uve'lü gerilim fılminde geçmiş geleceği arasız sorguluyor. Deneuve ve Binoche'dan iki film Tıyatro yönetmenlığınden sinemaya dönen Patricc Chereau başanlı "La Re- ine Margofnun (Kraliçe Margot-1994) çekiminden üç yıl sonra bir kara kome- diyle izleyicilere ilginç bir çalışma suna- cağa benziyor. "Ceıu qui m'aiment prendrontle train"de (Beni Sevenler Tre- ne Binsin) yakmlannın ölümüyle bir ara- ya gelen aile bireylerinin, akrabalann ve dostlann ilginç ilişkilerini yansıtıyor fil- mine Chereau. ', 1991 de sıradışı çalışması, sundufu jturaldışı karakterlerle etkileyici "Les A- mants du Pnot-NeuP (Köprüaltı Âşıkla- ,n) filmini çeken Leos Carax altı yıllık •Jessizliğinin ardından vazgeçilmez Cat- fıerine Deneuve ve Guillaume Depardi- ' neu ile dördüncü fılmi "FolaX"i gerçek- leştiriyor. Kamera asistanlığı ve senaristlikten ransız sineması yeniyılıbirbirinden değişik konulan işleyen birçok filmle karşılayacak. Fransız yönetmenler insanı, onun yaşamındaki karmaşık ilişkilerini, toplumlannı anlatmada bir araç olarak başanyla kullanıp beyazperdeye aktanyorlar. yönetmenliğe geçen ve ilk fılmi "En avo- iroupas"ı (Sahip Olmak veya Olmamak) 1995'te gerçekleştıren Leatitia Masson, ikinci fılmi "A vendre"de (Satılık) özel bir dedektifın bir kadını arayışının gen- limıni getirecek perdeye. On iki yıl önce "Rendez-vous" (Ran- devu) fılminde Juliette Binoche'u ilk kez yöneten Andr'e Techine son çalışması a AHceetMartin"de (Alice ve Martin) Bi- noche'la tekrar bir araya geldi. Yaşamdan bağlantılan kopuk bir delikanlı Paris'e gelir ve kardeşinin dairesini paylaşan genç kadına âşık olur. Techine'ye özgü tüm evrensel özellikleri bu filmde bula- cağız: Aile. kimlik, tutku, aşk. 1975 yılında yönetmenliğe başlayan ve polisiye türün ustası olarak anılan Alain Ceraeau, "Nocturne Indien" (Hint Nok- türnü) ve "Tous les matins du monde" (Dünyanın Tüm Sabahlan) adlı gerçek- ten başanlı fılmlerinden sonra tekrar es- ki tûrüne dönüş yapıyor. "Le CousüT (Kuzen) fılminin fıkir babası da bir po- lis; MicheJ Alesandre. Film bir polisle kuzeninin ilişkilerini anlatıyor. Bu çok özel ilişkinin içinde iyinin ve kötünün arasındaki gerçek bağlantılan ortaya ko- yuyor. Kanuna karşı inançlaruun yitiril- mesiyle büiikte karakterlerin kimlikleri- nin eriyip dağılması da film boyunca ir- deleniyor. Corneau'nun birçok çalışmasının ka- meramanlığını başanyla üstlenmiş olan, sonra da yönetmenliğe geçen Yves Ange- to, "LeVbteur de vfe" (Yaşam Hırsızı) fıl- minde erkek koleksiyonu yapan fakat kızkardeşi ve yeğeniyle yaşayan genç bir profesörûn (Emmanuefle Beart) yaşamı- nı anlatıyor. Senaryosu ise "Instruments destenebres"(Cehaletin Araçlan)adlı il- ginç romanın yazan Nancy Huston'a ait. Ninat Berberova'nın unutulmaz yapı- tı "L'accompagnatrice"i (Eşlikçi JCız) çe- ken Claude Milleryine bir edebiyat uyar- lamasıyla karşımızda olacak. Emmanu- el Carrere'in romanı "Oasse de neige"de (Kar Sımfı) on iki yaşmdaki bir çocuğun okul arkadaşlanyla bir uyku tulumu tara- fından nasıl terörize edildiğini anlatıyor. Çekimlerini sürdûren, 1998'de fılmle- ri art arda vizyona girecek olan Fransız yönetmenler, sinemanın giderek gelişen, sınırlannı arasız zorlayıp aşan tekniğini, insanı, onun yaşamındaki karmaşık iliş- kilerini, toplumlannı anlatmada bir araç olarak başanyla kullanıp öykülerini pe- lıküle geçiriyorlar... Yeni tasanlar arasında yine Corne- au'nun Kuzen'den sonra Kanada'ya gide- rek orada çekeceği, Juliette Binoche- Da- niel Auteuilikilisiyle "LaVeuvedeSaint- Pierre" (Aziz Pıerre'in Dulu) adlı bir aşk fılmi var. "A la Foüe" (Delicesine-1994) filminden sonra Diane Kurys, "Les en- fants du siecle" (Asnn Çocuklan) filmin- de ünlü Fransız kadın yazan George Sand'la Frederic Chopinın tutkulu aşk- lannı filmine konu alıyor. Komedi fılmlerinin ustası Claude Zi- di, Fransızlann ulusal çizgı roman kahra- manı "Asteriı le Gauk)is"ı (Galyalı As- teriks) beyazperdede göztermeye hazırla- nıyor. Filmde Astenx'in en yakm dostu, en büyük kayalan kolayca sırtlayan ıri kı- yım Obelix'i Gerard Depardieu canlan- dıracak. Bugüne dek Danton, Rodin, Christophe Coioınb, Rasputin, Portos ve Cyrano de Bergerac gibi tarihi kimlikle- ri canlandıran Depardieu'nün ünlü çizgi roman kahramanı Obelıx'in ardından 2000 yılında çekılecek General de Gaııl- le'ü oynayacağı bir film söz konusu. Son yıllarda başanlı, etkıli çalışmala- nyla dünya sinemasındaki özgün yerini yeniden güçlendiren Fransız sineması, meraklılanna yeni fılmlerle dolu bir 1998 yılı getiriyor. Rüyası kâbusa dönüştüKültür Servisi-Ünlü yönetmen Steven Spielberg, Disney yönetıcilerinden Jeff- rey Katzenberg ve müzik sektörünün ön- de gelen ismi David Geffen'ın fdrmali- teleri ve hiyerarşıyi ortadan kaldırmak amacıyla kurduklan medya ve film şir* keti DreamVVorks'ü kurmuşlardı. Bu şirket kurulurken. mesleki etiket- leri kullanmama. yeni fıkırlere kucak açma. pıyasanın dev bütçelere yönelik eğilimlerinı bir yana bırakıp düşük büt- çeli nitelikli filmlere yönelme gibi ilke- lerle yola çıkılmıştı. Ancak başlangıçta- ki nıyet ne olursa olsun ^ ^ _ ^ ^ _ şirket film sektörünün can sıkıcıhğından kurta- ramadı kendisıni. DreamWorks'ün ilk filmi 'Banşçı'eleştumen- ler tarafından vasat bir film olarak değerlendiri- lirken büyük bir gişe ba- şansı da gösteremedi. Şirketin ikinci projesi olan Spielberg'in yönetri- ği 'Amistad" ise fıkir hır- sızlığı yaptığı gerekçe- siyle mahkemeye verildi. Amerikalı sı\ah yazar Barbara Chase-Riboud filmde kendisınin 1989 yılında kaleme aldığı 'Ec- ^™""™""™"™ ho Of Lions' adlı kıtaptan yola çıkıldığı gerekçesıyle DreamVVorks aleyhine on mılvon dolarlık bir da\ a açtı. Davadilek- çesınde 1839 yılında Ispanyol köle ge- misi 'L'Amistad'da çıkan isyanı konu alan film ile kıtap arasında inanılmaz benzerlikler olduğuna dikkat çekiliyor. Amerika'da günlük yaşamdan bir tür- lü soyutlanamayan ırkçılık tartışmalan fıkir hırsızlığı davasında da gündeme gelmiş durumda. Amerikalı siyah ente- lektüeller 'TbeCotor Purple'gibi bir fil- X-/reamWorks' ün ilk filmi 'Banşçı', eleştirmenlerce vasat bulundu. Şirketin ikinci projesi olan Spielberg'in yönettiği 'Amistad' ise fikir hırsızlığı yaptığı gerekçesıyle mahkemeye verildi. mi çekmiş olan Spielberg'in siyah bir Amerikalı kadın yazann sanatını ınkar etmesinin büyük çelişki olduğuna dik- kat çekıyorlar Chase-Riboud'un avuka- tı Pieree O'Donnell bir ihtar emn çıkart- nrarak \2 Aralık'ta izleyiciyle buluşacak olan filmin gösterimini bile durdurabi- leceklerini söylüyor. DreamNVbrks'ün kastı ve bilinçli bir hırsızlıkta bulunduğunu savunan O'Donnell ellerine geçen yeni bilgüer- le ihtar emrini çıkartmalannın kolaylaş- tığmı da belirtiyor. DreamWorks'ün _ ^ _ _ _ _ avûkatı Bert Fieids ise Chase-Riboud'un böyle bir fılmi desteklemek ye- rine biraz para kopartabil- mek ıçın mahkemeye ver- mesinin çok üzücü oldu- ğunu söylüyor. Şirketin en önemli dayanağı ise filmin de kıtabın da tanhi gerçeklerden yola çıkma- sı. Dava yeni kurulan şir- ket içın çok kötü birdöne- me denk geldi. Şu anda çekeceği fiknlerin prog- ramırun tam bir yıl gen- sinde kalmış durumda DreamWorks. Televizyon ^~~^™^"~ konusunda da büyük bir başan sergileyemezken şimdı de güve- nilirliğıni tamamen yitirme tehlikesiyle yüzleşiyor. Son 60 yıl içinde sıfirdan başlayarak kurulan tek film şirketi olan Dream- Works, sektördeki pek çok kişiyi düş kı- nklığına uğratmış durumda. Dream- VVorks'ün sanatçı dostu bir şirket olarak yola çıkmasına karşın piyasanm kural- lanyla oynamayı sürdürdüğü, tek farkı- nın 21. yüzyılın sistemini yeniden yarat- tığım savunması olduğu söyleniyor. Tarihi bir konuyu işleyen, düşük bütçeli 'Amistad'ın büyük bir gişe başansı gös- termesi beklenmıyordu zaten. Ancak DreamVVorks. bu film- le Oscar konntesınin dıkkatini çekmeyi amaçlıyordu. Bu filmin özellikle en iyi görüntü ödülünü almasım bekle- yen Spielberg. Ameri- ka'nın zencilere uyguladı- ğı soykınmı işlediği 'Amistad'ı, tkıncı Dünya Savaşı sırasmdaki Yahudi soykınmını ele aldığı 'Schindkr'in Ltstesi'yle eşdeğer görüyordu. David Franzoni tarafın- dan kaleme alınan senar- yoda isyanın lideri Cin- que ile Amerika başkanı Jobn Qincy Adams ara- sındaki kişisel ilişkıler ele alınıyor. Filmdeki bir başka önemli karakter de Morgan Freeman"ın can- landırdığı zengın bir ya- yıncı. Chase-Riboud'un avukatı Pıerce O'Don- nell. gerek Morgan Fre- eman'ın canlandırdığı karakterin gerek Cınque ve Adams arasındak ilişkinin yazann kendı ürünü olduğunu, tarihi kaynaklarda bu konuy- la ilgili bir bilginin bu- lunmadığını belirtiyor Dava dilekçesınde ayn- ca Echo of Lions adlı kitabın el yazmasının 1988 yılında Spiel- berg'e gönderildiği de belirtiliyor. Pertev Naili Boratav, arşivinin tekrar 'sahibine' dönebilmesi için destek bekliyor En büyük arzusu gerçeldeşiyor |Tarih Vakfi, Boratav 'ın arşhi için kampanya başlatü. Kültür Servisi - Türkıye'nin yetıştirdiği en önem- li folklor araştırmacılanndan Prof. Pertev Naili Bo- ratav ve eşi Hayrünisa Boratav. yaklaşık üç çewek yüzyıl bo>ıınca topladıklan halk edebiyatı ve halk- bilimi notlannın ve ses bantlannın araştırmacılara açılmasmı istiyorlar. Boratavlar. önemli bölümü Fransa'da. geriye kalanlan Türkiye ve Amerika'da bulunan tüm malzemenin bir bütün olarak, tasnif edi- lerek bilim ve sanat çalışmalannın hızmetine sunul- ması için Tarih \'akfi'na. gerekli tüm girişimlerde bu- lunması için noter kanalıyla vekâlet verdiler. Pertev Naili Boratav, Türk halkbilımi ve halk ede- biyatuıa ait zengin bir bılgi hazinesinin yeniden Tür- kiye'ye kazandınbnası, tekrar 'sahibine' dönebilme- si için yaptığı çağnda, katkı ve destek istedi. Bora- tav çağn metninde, 75 yıl önce bir lise öğrencisi iken halkbilimi ve halk edebiyatı malzemelerini doğrudan halktan derlemeye başladığını, Türkiye"nin çok çe- şitli yörelerini içeren zengin bir arşıv oluşturduğunu anlatıyor: "EOi yıl kadar önce Türkiye üniversitele- rinde kaynaülan bircadı kazanı sonunda, bir TBMM karan Ue Ankara Üniversitesi Dü ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ndeki görevimden uzaklaşbnkhm. Bilimsel . çahşmaianmı Fransa'da CNRS'desürdürmekzorun- da kaküm.ArşKimi Fraasa'ya taşıdım. Fırsat bulduk- ça Türkiye'ye gelerek Balkanlar'daki Türk topluluk- ianna, >ıırtdışındaki arşhiere ulaşarak halkbilimi vc halk edebi>aü derlemelerini sürdürdüm. Doksan yaşmdayım. Çeşitii araştırmalanmda, >a- yınlarunda bu arşhmaizemesinin sadece birbötümü- nü kullanabildim. Arsjvimin benden sonra vitip gh- memesL son vıllanmın ana sorunlanndan biri ounuş- tur. Sonraki bilimsel kuşaklann >e kamuoyunun ya- rarianmasını sağlamak üzere bu malzemeyi sahiple- necek, Türkiye'den hk;bir kişi veya kurum uzun yıl- lar ortaya çıkmadı. On yıl kadar önce Paris Nanter- re Ünhersitesi'nden Prof. Dr. Altan Gökalp, arşhi- min kendi ünhersitesine emaneten verilmesini öner- di. Üniversiteyetkiüleriyie' istek vukuunda arşiv mai- zemesinin Türkiye'ye kopyalanarak aktanhnasına müsaade etmelen' koşuluyla anlaşuk. Elinıdeki dos- yalann önemh' bir böKimünü Nanterre ( niversite- si'nedevrettun." Bu çok zengin bilgi birikiminin şu anda bir Fran- sız ünıversitesinin tasarrufu altmda olduğunu, üniver- sitenın kaynak kısıtlamalan nedeniyle malzemenin tümünün kataloglanmasını, bilgisayar ortamma ge- çirilmesini sağlayamadığını anlatan Boratav, u So- run, benim yanm yüzyıb aşan enıeğûnin heba olma- sı değfldir. Halk kühürümüzün tekrar ulaşüanıaya- cak ürünlerinin heba olmasıdır" diyor. Bu konuda yapılması gerekenleri de şöyle özetli- yor Boratav: "Birinci olarak, Nanterre Universite- si'ndeki arşiv maizemesinin tümünün terdheo sayı- saDaşnrma, ohnazsafotokopiyohıyla Türkiye'ye ak- tanbnası gereklkür. İkinci olarak, malzemenin bilim- sel normlara uygun bir biçinı ve niteükte snuflanma- sı ve kataloglanması; bunun için de uzmanlann bu- lunnıası ve bu ise tahsisi gerekir. Üçüncü olarak. ar- şh bilgikrinin araşüncılaruı kullammına imkân \v- recek kurumsal mekânlarda ve koşullarda bulundu- rulması gereklidir. \e sonuncu olarak da bu aşama- lan üstlenebilecek. kısacası konuy u tümüy k sahiple- necek bir kurumun vwa kurumlann ortaya çıkması gereklidir. Tarih Vakfi'nın bu tûr bir sahiplenmeye a- day ounasını memnuniy«tk karşüryorum. En aTimfan bir ünhersite ile yapdacak işbirtiginin de çok yararh olacağını düşünüyorum." Bu aşamalann hepsinin farkh boyutlarda fınansal kaynak gerektirdiğini de vurgulayan Boratav, arşivin halen Fransa'da bulunmasının ana nedeninin o dö- nemın devlet güçleri olduğunu anımsatarak "Bdkide bugünün hükümetieri, Kültür Bakanhğı aracıhğıyla, arştvin tekrar Türkiye'ye kazandınlmasına katkı ya- parak bir 'telafi' yükümlülüğü hissederler" diyor. Malzeme ile ilgili kaba envanteri yapmak üzere çalışmalarbaşladı. YaşarKemaLZülfüLhaneli ve b- han Seiçuk başta olmak üzere bir dizi kültür adamı, Boratav'ın arşivinin tümüyle araştırmacılara açılma- sına destek olacaklarını bildirdiler. Tarih Vakfi, her türlü önerinin vakfa iletilmesini bekliyor. KÖŞEBENT ENİS BATUR Ressamlara Yeni Hayat Hikâyesi Yanlır Behiç Ak'ın bu hafta içinde yayımlanan karika- türierinden biri, resim dünyasını konu ediniyordu: Bir galeri yöneticisi (ya da sahibesi), telefonda, besbelli bir ressamla konuşuyordu: "Resimlerini- ziinceledik, gerçekten olağanüstü... Fakat bu öz- geçmişinizleonlansatmamızçokzor...Sizeskan- dallar, başanlar, Avmpa'da sergilerte dolu yeni bir hayat hikâyesi yazmamız lazım..." Adı üzerinde bir karikatür, denilebilir: Belli bir 'durum' karikatürize ediliyor. Işin kötüsü, sanat dünyasını yakından tanıyanlar için neredeyse tı- patıp doğru bir kesitleme sunuyor Behiç Ak. Türkiye, sanat pazanna görece olarak geç açıl- mış bir ülke. Gerçi, günümüzün önde gelen sanat tarihçilerinden Francis Haskell, XIX. yüzyılın en önemli tablo koleksiyoncusunun bir Türk olduğu- nu göstermiştir, gelgelelim Halil Şeref Paşa sıra- dışı, büsbütün özel bir şahıstır. Arif Dino'nun, tab- lolannı satmaya kaikışan Abidin Dino'yu azarla- yalı topu topu 60 yıl olmuştur. Adalet Cimcoz'un ilk ciddi özel sanat galerisini açmasının üzerinden ancak 40 yıl geçmiştir. Bütün bunlar doğru doğru olmasına, ne ki bu- günkü durum Behiç Ak'ın karikatüründekı gibi gerçekten de -demek kısa süre içinde- pazar ko- şullan açısından dünya 'stendart'lannı yakalamı- şız! Dünya sanat pazan, yüzyılın başından itibaren 'ticari başan'ya eksenli bir anayasa oluşturmuş- tu. Bizim, yaklaşık olarak 1980 sonrasında o an- layışa oturmamızın nedenleri iyi-kötü bellidir: Bur- juvalann ev döşeme konusunu yaşama modelle- rinin önemli bir ögesi haline getirişleri bu döneme denk geliyor sözgelimi: İlk dekorasyon dergisi de aynı anda çıkmıştır. Şüphesiz, 1970'lerin başından başlayarak 'sa- tan ressamtanmız olmuştur, ama bu alanda asıl ekonomik sıçrama son 15 yılın içinde gerçekleş- miştir. Burada sorun, estetik ile ticaretın tutarlı bir denklem kurup kurmadıklan sorusunda biçimle- niyor. Dünya pazarında hepten 'karikatür'e dönü- şen bir durum ortaya çıkmasını güçleştirerr kimi etmenlerdevrededir: Sanat tarihçileri, eleştirmen- ler, akademisyenler ve kuramcılar, yayınlar (sanat dergileri, dizileri, ansiklopedileri, belgeseller) ve kurumlar (modern sanat müzeleri ve köklü geç- mişi olan özerk sanat galerıleri) aracılığıyla, bir yandan ticaret çarkının dönmesini kolaylaştırıyor olsalar bile, bir başka cephede 'estetik değer'in korunmasını, savunulmasını, meşrulaştırılmasını sağlamaktadıriar. Türkiye'de, son 15 yılın gelişmeleri aynı denge- yi kuramamıştır: Estetik değerterin ticari değerter altında ezildiğini görüyoruz. Bu durumda da bir ressamın ticari başarı elde etmesi sanat-dışı et- kenlere bağlı bir eğri gerektırmektedir. En iyi res- samlar mı tutulmaktadır, en ünlü ressamlar mı? En Onlü ressam tutuluyorsa, işte o zaman, res- sama 'yeni bir hayat hikâyesi' yazmak zoruntu oluyor demektir. Ünlü ressam aynı zamanda iyi bir ressam olabilir elbette. Ancak ünlü ressamın her zaman iyi ressam olmadığını da görüyoruz. Bir sa- natçıyı üne kavuşturan daha çok sanat-dışı özel- lıkleridir. Bizim temel sıkıntımız, öyle sanıyorum ki bir sa- natçının yapıtının önemini belirleyecek ölçüleri oluşturamamış olmamızda düğümleniyor. Birtop- lum yalnızcatâciryetiştirir, estetlerine yatınm ya- pamaz hale gelirse, o toplumun sanatçılarının ço- ğu çareyi tacir kesilmekte bulacak demektir. XX. yüzyılın sonunda hiçbir sanatçı Van Gogh'un yazgısını tekrarlamaya, değeri anlaşıl- madan sefalet içinde ölmeye özen duymuyor do- ğal olarak. Bunun yerine, sahte bir hayat hikâye- sini benimseyerek yolunu sürdürmeyi yeğliyor. O zaman da herkes kaybediyor. INXS'in solisti Michael Hutchence intihar etti Kültür Servisi - INXS grubunun solisti, Avustral- yalı rock yıldızı Michael Hutchence. dün Ritz Carl- ton Oteli'ndeki suitinde ölü bulundu. Polis ve am- bulans görevlileri, odasın- da kemerle asılı olarak bu- lunan Hutchence'ın intihar ettiği konusunda şüphe duymuyor. Kemerin bilim- sel incelemeye alınacağını belirten polis, odada dok- tor reçetesiyle alınan ilaç- lann dışında herhangi bir yasadışı hapın bulunmadı- ğını açıkladı. Ancak Ingiltere polisi geçen ey- lül ayı içinde bir uyuşturucu bas- kını düzenleye- rek sanatçının Londra'daki evi- ni aramıştı. INXS'in yir- minci yıl kutla- malan içın Avnıstralya'da bulunan sanatçının ölümü. müzik dünyasmda büyük sarsıntı yaratırken hayran- lan kaldığı otelin önünde izdiham yarattı. Altı genç tarafından 1977 yılında "FarrisBroOîers'' adı altın- da kurulan ve sonra yolu- na Andrew ve Tim Farris ve Hutchence ile devam e- den INXS, birkaç gündür Sidney'deki bir stüdyoda kayıt çalışmalannı sürdü- rüyordu. Hutchence'ın öğ- leden sonra öteki INXS üyeleri ile birlikte bir tele- vizyon çekımine katılması bekleniyordu. Gnıp içinde oldukça önemli bir yere sahip olan Hutchence'ın The Do- ors'un solisti Jûn Morri- son ile Rolling Stones'un solisti MickJagger'a yakın bir tarzı vardı. Otuz yedı yaşındaki sanatçının son dönemde birlikte yaşadığı kız arkadaşı PaulaYates ise üzücü haberi Londra'da ço- cuklanyla birlikte yaşadık- lan evlennde öğrendi. Ar- kadaşlan ünlü solistin son dönemlerde mutlu bir ya- şam sürdüğünü küçük kızı- nın annesi Yates ile evlene- ceğini açıkladığını belirti- yor. Hutchence daha önce Kylie Minogue ve ünlü mo- del Helene Christensen ile yaşadığı ilişkiler nedeniyle uzun süre magazin dünyasının gün- deminde kal- mıştı. Bob Gel- dof ile evli olan Yates'in ise bu evlilikten de üç çocuğu vardı. "BumForYouVISend a Message" ve "Don't Change" gibi parçalarla dikkat çeken INXS 1987'de"Kick"albümüile Amerika'da büyük ilgi gör- müştü. Bugüne kadar bir Grammy ve beş NrfV Mü- zik Ödülü kazanan grubun dünya çapında yirmi mil- yona yakın albüm sattığı söyleniyor. Grubun "Xr (1990)'ve "VVelcome to Wherever You Are" (1992) albümleri müzikal sınırla- nnı genişletirken bunları takip eden "Full Moon, Mrty Hearts"(1993) bü- yük hayal kınklığı yarat- mıştı. INXS son albümü olarak "Elegantly Wasted" çıkarmıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear