18 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 KASIM 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET 3HITM 13 Ne yaşar ne yaşamaz "Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı", 1990yılında yürürlüğe giren bir kanun hükmünde kararname ile kurulmuştu. Ancak, bu kararname 1994 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yani, Aile Ataştırma Kurumu Başkanlığı 'nın kamu kurumu olarak hukuksal varlığının kabulü olanaksız hale geldi. Kim dinler? Bir genelge çıkarıldı, kurum işlevini sürdürdü. Hatta, hukuken "yok" olan kuruma başkan atandı. Bu başkan, çalışanları görevlerinden uzaklaştırmaya, hatta altında görev yapacak müşavirler atamaya başladı. Dahası, yakın zamanda kuruma 191 kişilik kadro verildi. Ne yaşar ne yaşamaz bir kurum olabilir mi? Oluyor işte... ISIK KANSU Santrallara talip olanların vergileri açıklansın Bir dalga geliyor ki, eğer önüne set çekilemezse ülke ve halk bundan büyük zarar görecek. Dalga, enerji santrallanmn özelleştirilmesidir. 12 santraldan, termikolan lOtanesi için sözleşme görüşmeleri önümüzdeki günlerde başlayacak. Aralarında "medya" alanına bulaşmış olanlan da bulunan kimi holdingler, yılda 31 milyar dolara yahn katma değer yaratan termik santrallara u talip"tir. ANASOL-D iktidanmn sözcüleri, bu özelleştirmelerden gelecek 1.2 milyar doları "yeniyatmmlara" kullanacaklarını ileri sürüyorlar. Yani iktidar, yeni yatırımlar için vergi toplamayı "zor" buluyor, onunyerine "kolaycüığa " sapıp bir mirasyedi gibi çok değerli tesislerini "yok pahasına" elden çıkanyor. Örnek mi istivorsunuz? Uzmanlara bahlırsa 10 termik santralm özelleştirilmesinden sağlanacak gelir ile bir yeni "Soma termik santralt" bile kurulamıyor. Karşılaştırma için bir örnek daha verelim: Ualya'da,yalnızca telekomünikasyonun bir hsım hisselerinin satışından "10 milyar dolar" bekleniyormuş. Türkiyede ise sanayinin, hatta yaşamın dinamosu sayılan 10 dev enerji tesisi birden, Italya daki telekomünikasyon hisselerinin ancak onda biri ediyor!.. Işin acı tarafi, bu denli ucuza kapatılacak olan termik santrallann yani sıra bu tesislere hammadde veren kömür ocakları, tüm makine ve ekipmanları ile birlikte şirketlere "bedava "ya, yanhş okumadmız, "bilâûcret" devrediliyor. Dedikya, iktidar "yeniyatınm" savı ile kolaycüığa sapıyor. Vergi toplama yerine, santrallan satıyor. Madem iktidar "yatınm " için yamp tutuşuyor, çok kârlı santrallara milyon dolarları "trink" diye ödeyecek şirketlerin, holdinglerin son yıllarda devlete ödediği vergileri bir çıkanversin. Gelir vergisinin yaklaşık yûzde 70 'ini çalışanlann ödedigini belirleyen DSP li Maliye Bakam Zekeriya Temizel 'e görev düşüyor. Sayın Temizel, halkın sahibi bulunduğu santrallara talip olanların ne kadar vergi ödediklerini açıklamahdır. Santrallan ucuza devralıp neredeyse tek çivi çakmaya bile gerek kalmadan paraya para demeyecek olan holdinglerin, şirketlerin bu ülkeye, yurttaşlık görevi sayılan "vergi" açısından ne kattıkİannı halkın öğrenmesi şart. DSP 'li Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakam Nami Ça- ğan, sosyalgüvenlikreformunun ilkişaretlerini veriyor. Iş gûvencesinin çok zayıfladığı bir dönemde işsalik si- gortası çıkarılmadan emeklilik yaşı yükseltilecekmiş. Emeküliksigortası ilesağlıksigortası aşamah olarakbir- birinden aynlacakmış. BeJki de özelleştirmeye ya da "özelsağlık sigortası "na hazırlık olarak nitelenebilecek bir uygulama ile SSK hastaneleri özerkleştirilecekmiş. Zorunlu tasarrufsorunu çözülmeden, vergi adaleti saglanmadan, rantiyeye astronomik gelir sağlayan iç borçlanmaya dizgin vurulmadan. yeni sağpolitikalann hep birincisırasındayeralmış olan "sosyalgüvenlik re- formu "na girişilmesi ilginç. Rastlantı buya, Türk-lşAraştırma Merkezi 'nceyayım- lanan "Ekonomide Durum " dergisinin son sayısında Sayın Çağan'm "YeniSağm Ekonomik Anayasa Yak- laşımı" adlı yazısı çıkmıs. Şu bölümleri dikkat çekici: "Anayasaliktisatoİuılunun kunıcusu Hayek de, kamu Mekanik teknisyentercihi kuramcısı olarak Buchanan da kamu ekonomi- sininpazar ekonomisinegöre basansızlığı görûşünde ve bürokrasinin zaaflanndayoğunlaşıriar. Anayasalik- tisatçılar. fayda kavramıyerine bireyseiözgürlük kav- ramını ön plana çıkanrlar. ... Yeni sağ ideolojinin ekonomik anayasa yaklaşt- ım, dûnya çapında çesitii devletierde uygulanan eko- nomi politikalarını tekeli altına almayı ve sosyal dev- let kavramını silmeyi hedeflemektedir. Anayasal ikti- satçılann devletin ekonomik sınırlarıntn anayasada belirlenmesi ile ilgili bazı görüşleri ilk bakışta çekici görünmektedir. Ancak, buyaklaşımın temelamacuye- ni sağın ekonomikgörüşlerini devletin resmi ideoloji- si haline getirmektir. Bu ideolojiyi liberal olmayan si- yasal iktidarlara dayatmaya kalktsmak işi, otoriter bir bakts açısıdır. Her siyasal iktidann ekonomik anaya- saya uyma zorunluluğu, siyasalparti ve siyasal tercih farklıüklannı ortadan kaldınr. Bu çeşit bir liberalizmi 'otoriter liberalizm' olarak nitelendirmekyanhş olma- sagerekir. AnayasaliktisatçUar, hükümetterin temelyet- kileri olan iktisatpoliükası belirlemeyetkisini onlann eüerinden almak Lstediklerinden, antidemokratik biryak- laştm içindedirler. Devletin ekonomik sıntrlannın ana- yasada beürlenerek hükümeüerin asti görevleri olan politika alanlanm ve siyasal rekabet alanını daratt- mak, politikacdan mekanik görevyapan teknisyenJer konumuna getirir." Sayın Çağan yazısında, "mekanik görevyapan tek- nisyen " konumuna düşmüş bir politikacımn özeleştiri- siniyapıyor olmasın!... Zenginseverlik- Cumhuriyetçilik Adına günler düzenleyen Amerikalılann deyimiyle "Tür- kiye'nin 2. kurtancısı" Turgut Ozal ile toplumun değeryargı- ları altüst olmuştu. Çankaya Köşkü de bu "transformas- yon "dan etkilenmiş olmalı. Ha- vasından mı suyundan mı bilin- mez, son yıllarda her oraya çı- kan devlet büyüğumüz "zengin- sever" liğini gözler önüne ser- meden edemiyor. Cumhurbaş- kanı Süleyman Demirel'in, 34 işadamma "Devlet Üstün Hiz- met Madalyası" takmasını bu açıdan değerlendirmek olası. Bizim topluma hizmet vermiş mühendisimiz, doktorumuz, bi- lim adamımız, düşün adamımız, sanatçımız; sıradan gibi gözü- ken, ama dar bir çevrede algı- lanmış olsa da başarısmı kanıt- lamış esnafımız, öğretmenimiz, işçimiz bulunamaz mı? Biryol- suzluğu, uğursuzluğu ortaya çı- kararak kamunun zarargörme- sini önlemiş bir tek müfettişi- miz, bürokratımız, yargıcımız, savcımız çıkmaz mı? Okulyap- tıran saygıdeğer işkadını ve işa- damlarımızın dışında, dargelir- li üyelerinin, belki de kendi ço- cuklarının eğitim harcamala- rından keserek ödedikleri ba- ğışlarla derslikler, eğitim tesis- leri kuran uygar demeklerimiz, vakıflarımız yer yarılıp yerin dört kat dibine mi girdi? Cumhuriyet, halk yönetimi- nin adıdır. 29 Ekim gecesi An- kara'da, Istanbul'da, Izmir'de, tüm Türkiye'demüyonlarcayurt- taş, cumhuriyetin erdeminisev- giyle, coşkuyla algıladığım gös- terdi. Halkın üstünlüğü burada. Madalyaya da gereksinimiyok. Kendisine yanhşlan düzeltme olanağı tanıyan en büyük, en güçlü ödül onun zaten: Demok- ratik, laik Cumhuriyet.. Yüksel Endeğer yazıyor İyi ki Doğdun Baba!Bugün 1 Kasım! Sayın Süleyman Demi- rel'in yaş günü! Bugün kutlu bir gün! Sayın Demirel'e de ülkemi- ze de halkımıza da hayıriı ol- sun! Tüm dünyayı kutlarım! Âlemi kutlarım! Bu evrenin görüp görece- ği en dirayetli en demokrat ve en babacan politikacı Süley- man Demirel'dir. O, bugün 73. yaşını tarnam- ladı ve 74. yaşına girdi. Bu 74 yıl, aynı zamanda cumhu- riyetimizin detarihidir beyler! Ve de hanımlar! O, ömrü bo- yunca her türlü güçlükle mü- cadele eden bir kahraman, bir siyaset abidesidir. Zaman zaman ona politika- yı ve politikaya onu yasakla- mak isteyenler çıktı. Ama so- nuç ne oldu? Yine başımız- da! Allah eksik etmesin. Onu eleştirenler de çıktı, "Sıkışınca şapkasını alıp git- ti" dediler. Diyorlar. Desinler. Neyapsaydı, şapkasını bıra- kıp gitse daha mı iyi olacak- tı. Gitmese miydi? Demokrat otmakla keriz olmayı birtutan- lar böyle düşünebilir ancak. (Şapka deyince, sanırım Demirel'in meşhur şapkalann- dan en çok bende vardır. Her fırsatta gider elini öperim, saygılarımı sunarım. Şapka- mı da alınm. Genellikle baş- kalarının kafalarına bol gelen o şapkalar, benim çapı geliş- miş kafama cuk oturur.) Demirel'in söylediği sözle- rin herbirinde derin anlam var- dır. Bu bazen açık, bazen de gizlidir. Benim en sevdiğim sözü ise "Dün dündür, bu- gün bugündür" sözüdür. Şöy- le birdüşünürsek, bu söz bü- tün bir hayatı anlatır. Değişimin büyüsüne ruh- larını bandıramayanlar, dü- rüstlük saplantısını adeta bir KİT gibi omuzunda taşıyan- lar, kısaca dinozoroğlu dino- zorlar bu sözü anlayamazlar. Evet, dün dündür. Geçmiş- te başka şeyler düşünüp, baş- ka şeyler söylemiş olabiliriz. Öyledir. Hayat tarzımız ve standardımız şimdikinden farklı olabilir. Ve olmalıdır da. Geçmişe saplanıp kalmak, eski fikirlerin ve söylemlerin tutsaklığında yaşamak, ya- şamak degildir. Yeni dünya düzeninin işle- yişini bilen, benliğine yükse- len güzelim değerleri sindiren birey, esnek ve değişime açık olur. Çünkü, bugün bugün- dür! Hayat da bu tezi doğrula- mıyor mu? Evet, birzamanlargençtik, akılsızdık, solcuyduk. Benim gibi bir Demirel hayranı ve yi- ne benim gibi bir zamanlar solcu olan, tüm zamanlarda "yoldaşım", sevgili dostum Ertuğrul Özkök, geçenlerde Hürriyet gazetesinde geçmi- şiyle hesaplaştığı, enfes bir yazı yazdı. Ve bu yazısında "68 Kuşağı"'denen tozlu or- ganizmayı eşeledi. Tabuları salladı. Ve "toplumculuk" de- nen canavarın maskesini in- dirdi. Ertuğrul'a tamamen ve kalpten katılıyorum. Dün, adı üstünde.. dündü, yaşandı, bitti. Bugün başkadır. Solculuk denen garabette ısrar edenlerin başlarına ne- ler geldiğini gördük. Bir kıs- mı zaten yaşamıyor. Yaşa- yanlar da çağın, serbest pi- yasa denen renkli arenanın, ultra medyanın dışında kaldı. (Yeri gelmişken, sayın Cum- hurbaşkanım, beni daha şık bir medya ortamına aldırtabil- meniz mümkün müdür efen- dim? Saygılanmla elleriniz- den öperim. Örneğin, dos- tumdur ama, Ertuğrul ben- den ziyade sizi kıramaz. Laf arasında bir söyleseniz, söy- leyiverseniz... Çok sagolun Babacığım!) Ne diyorduk, hâlâ düne ta- kılıp kalanlarda akıl yoktur. Bunlara, yannın da başka ola- cağını, anlatamazsınız. Anla- mazlar. Onlar, yarın da de- ğişmeyecekler ve aynı köh- ne plakları döndürüp dura- caklar. Buna da erdem diye- cekler. Erdem? Yeni dünya- da kazanmayı bilmektir er- dem. Oysa onlar hep kaybe- der. (Yeri gelmişken, beter ol- sunlar!) Bugün 1 Kasım! Sayın Demirel'in yaş günü! Babamızı kutlar, ellerinden öperim! Şunu da belirtmek gerekir ki, Demirel'in başarılı politik hayatında (yarı memleketim olan) ABD'nin payı önemli- dir. Ellili yıllarda, biri Eisenho- wer bursuyla olmak üzere iki kez Amerika Birleşik Devlet- leri'ne gitmiştir. Orada hem sulama ve elektrik konulannda araştırma yapıp bilgileryüklenmiş, hem de "hürdünyanınpiyasa eko- nomisini" bizzat yaşamıştır. "Güç" denen olguya tanıklık etmiş ve bu enerjiyi bünyesi- ne taşımıştır. Orada yeniden şekillenmiştir. Sayın Demirel'i bize kazan- dırdıklan için önce Ispartalı- lara, sonra da Amerikalılara ne kadar teşekkür etsek azdır. Tekrar kutlanm Baba! Elerinden tekrar tekrar öpe- rim! (On iki katlı "güllü pastanı- zı" köşke yolladım, umarım fazla hasar görmeden elinize ve de midenize ulaşır.) Not: İki hafta yokum / Yıl- lık izin olayı... Yüksel Endeğer HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ ) ) w KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK m^M ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Kasım LİZBON YERLE BİR OLDU!. 8UGÜAJ, so&uct/ 7-8 ULM 8/£ /&wr OCAM YOL fO 8İM İLE 4O BİH ABA- f , , MÜ- HŞA/O/S *t/4A/ueL DE M4//İ rMKAF/N&AM Çf- Zİl-£N rEPYBMt B/G LtZSO* İHŞA EPİCE- CEKK POLİTİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Yağmupdeneli ve Avrupa Birliği... Eşber Yağmurdereli olayı gittikçe büyüyor, gittikçe de büyüyecektir. Büyüme, olayın ya- pısında var. Sakın olay, bir mahpushaneden bir mahpushaneye geçiş sayılmamalıdır. Olay bir af sorunu da degildir. Gerçi affı isteyenlerin başında Cumhurbaşkanı gelmektedir. Eşber Yağmurdereli ise affa gerek kalmayacak şekil- de suçun ortadan kalkmasını istemektedir. Suçun ortadan kalmasını isteyenlerin içinde bütün basın özgürlüğünü isteyenler vardır. Ül- kenin hangi hapishanesinde basın suçundan yatan varsa bilesiniz ki orada basın suçunun kalkmasını isteyenler var. Hükümet içinde de suçlarının kalkmasını isteyenler çoğunlukta- dır. ANAR konuyu bir başkanlık sorunu saymak- tadır. Buna yeni bir görüş eklemektedir. Yolda ilerlerken yeni bulgulara ve bilgilere rastlamak- tadır. Başka Avrupa ülkelerinde basın affı diye bir kurum yoktur. Mahkümlar hapse girerler, yat- tıkları kadar yatarlar ve çıkarlar, bir özellik yok- tur. Yağmurdereli konusunda Meclis, şimdilik umut vermiyor. Bu bakımdan içerden dışanya tepkiler yağıyor. Tepkilerin sonu da alınamıyor. Cumhuriyet Bayramı'nda af bekleyenler ol- du ama, istemleri kursaklarında kaldı. Avrupa Birliği'nden bir af umanlar gerekçelerini sağ- lam kazığa bağlamışlardı. Avrupa Birliği'nden alınan sözler arasında "tam üyelik" vardı, ama adını anan olmadı. Alman Başbakanı'nın "ma- vi boncuğu" da yarı yolda kaldı. Ülkemizin seçkinleri, "Devlet Üstün Hizmet Madalyası"n\ takariarken durmadan poz veri- yorlardı. Biranlamdatartışmalı madalyalartö- renle veriliyordu. Başka yerierde de bu madal- yayı alanlar vardı. Törende seçkinler ile sözü geçenler bir araya gelmişlerdi. Süleyman De- mirel, Hikmet Çetin, Mesut Yılmaz bunların başında gelenlerdi. Olumsuz tavır koyanlar ve buna karşı tavır gösterenler de vardı. Türkiye'nin gelip gelip dayandığı bu kaçıncı kapıydı. Eski adıyla gümrük birliğiydi. Hikmet Çetin gibi eskiler daha süslü sözcüklerle ko- nuşuyorlardı. Biriiğe giremiyorlardı ama, girmiş gibi oluyor- lardı. Şimdi yapılan toplantılarda daha ön pla- na çıkıyorlardı. Anlaşılamayan metinlerde yo- rum rahatlığa daha kolay mı sağlanıyordu ne... Sıcak bakan kimdi, bakmayan kimdi?.. Almanya Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişi- ne sıcak bakmıyordu. Kohl'le Mesut Yılmaz'ın görüşmeleri her ne kadar kapalı toplantılarda stcak gösterilse de durum anlaşılıyordu. Her ekip kendi çıkarına göre konuşuyordu. Türkiye tür- lü organizasyonlara girmeyebilirdi ama.. katı- lırdı. Nitekim çeşitlikompozisyonakatlıyordu. Türkiye dışardan göründüğü gibi dışlanmı- yordu. Dışlanmak başka, kabul başkaydı. BULMACA SEDAT YAŞAYAIS SOLDA.NSAĞA: l/1933Üniver- site Reformu'na değin lstanbul 2 Darûlfünu- nu'ndaprofesö- re karşılık ola- 4 rak kullanılan unvan. 2/ Halk dilinde sebze 6 bahçesine veri- -, len ad... Yolcu evi. 3/ Aspen- 8 dos antik kenti- q ne verilen bir başka ad... Bir nota. 4/ Sı- kmü verme, üzme... Kir- pik boyası. 5/ Hollan- da'nın plaka işareti... Ça- nakkaleBoğazı'nda,pek çokdenizkazasmınmey- 4 dana geldiği burun. 6/ 5 Vilayet... Büyü kent ser- serisi. II"—taneleri gi- bi gülemedim" (Bedri RahmiEyuboğlu)...Kü- 8 çükmağara...Gümüşün 9 | simgesi. 8/ Uzun tûtûn çubuklan kullanıldığı dönemler- de odanın ortasına yerleştirilen kûl çanağı. 9/ Çok kıvrak bir Küba dansı ve müziği. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı devletinde padişah sarayının harem dairesi ile dış daireler arasındaki bölümü. 2/ Muşmulaya benzer bir yemiş... Dar ve kalınca tahta. 3/ Bir yapıda dış kapıy- la odalar arasındaki giriş bölümü... Tann. 4/ Bir işi yap- tırabilme gücü... Bir nota... Eski Mısır'da insanoğlunun yaşamsal dayanağı olan üretici güç. 5/ Şarkı, türkü... Fren- giye benzer bir hastalık. 6/ Don Kişot'un atının adı. II Köpek... Bir çeşit börülce... Tümör. 8/ Savaşa gitme... Büyük kardeş, agabey. 9/ Yağda kızartılarak üzerine şe- ker ya da şerbet dökülen bir hamur tatlısı. 1998 KÜLTÜR AJANDASI ÇIKTI!ı /Kültür-sanat-edebiyat kişileri (fotograf ve yapıtlanndan örneklerle) •Kültür-sanat yaşamı ve etkinlikleri ile ilgili bilgiler (Özel günler-haftalar) /Kültür-sanat kuruluşlan ve iletişim kurulabilecek -önemli- telefonlar /Kuşe kâğıda basılı, spiralli, I2xl7 cm. boyutunda (çantada taşınabilir) özel kutusu içinde Nâzım Hikmet Kiiltür ve Sanat Vakfı General Yazgan Sok. Mehti Bey Apt. No: 10/10 Tünel-lst. Tel: (0212) 252 63 14-15 (31 EkJm-9 Kasım arası Tflyıp Kitap Fuarı-Alt Kat 9. Sokak'tayız)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear