23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 1997 CUMARTESİ HABERLER U ğ u r M u m c u y ı l l a r ö n c e s i n d e n s e s l e n i y o r Kördüğümü çözen 'Gözlem'IŞIKKANSU Abdullah Çath'nın İsviçre'de yaka- lanması. sonra da serbest bırakıİması var. 0 dönemde Çatlı için Türkiye "ia- deişlemi"yapmıyor. İşte Mumcu, buiş- lemin neden yapılmadığmı, günümüz- den >aklaşık 15 yıl önce, kitabının 98. sayfasında şöyle sorguluyor: "Mehmet Şener, İsviçre'nin Ziirih kentindt 22 Şubat 1982 günü yakalanı- yor. \amnda Abdullah Çatlı da var. Çat- lı, olavın basından beri önemli bir kişi Fakat, nedense Çaüı ile ilgili' iade işlem- leri' yapılmıyor. Çath, bir siire sonra ser- best bırakdryor. Bunu anlamaya olanak yok. Çath ile ilgili olarak Bem Büyükel- çiligTne Adalet Bakanlığı tarafından bir dosya gönderildi mi? Gönderilmedivse neden? Çath, Ankara Sıkıyönetim Ko- mutanlığı Askeri SavcıhğTnca aranan sanıklardan. Türkiye'de aranan bir sa- nığın. İsviçre'de yakalandıktan sonra 'kanıt yetersizliğınden' serbest bırakıl- masına akıl erdirmek gerçekten güçtür! Çath ile ilgili olarak. ne gibi yazışmalar yapdmıştır? Ve Çath niçin serbest bıra- kılmıştır? Bunlar bUinmemektedir." O günlerde Uğur Mumcu: Abdullah Çatlı'nın. dönemin Devlet Başkanı Ke- nanEvrenın istihbaratçı damadı Erkan Gürvit'e, kimi MİT ve devlet yöneticı- lerine övgü dolu şiirler yazdığını bile- mezdi elbette. Ama Uğur Mumcu, "Ağ- ca DosyasT kitabının 126-127. sayfala- nnda, ısrarla öğrerunek ve bilmek iste- diklerini şöyle dile getiriyordu: "Abdullah Çath, Ülkücü Gençlik Der- neği Başkan Yardımcısı, Yazıcıoğlu (Muhsin Yancıoğlu - ANAP ile ittifak lcurup milletvekilı olan, daha sonra BBP Genel Başkanlıgı'na geri dönen. RE- FAHYOL koalisyon iktidarının kurul- masını destekleyen kişi) Başkan. Çath, Ağca'yı cezaevinden kaçtıktan sonra saklayanlardan biri. DİGOS'un (Italyan polisi) raporunda, Çatlı'nuı da adı var. Çath Avrupa'da, Ağca ile beraber. Baş- ka kimle beraber? MehmetŞener'le. Ne- rede? Zürih'te. Yakalanıyor mu? Evet yakalanıyor.Ancak, Çath İsviçre potisin- ce serbest bırakılıyor. Oral Çelik vok, ka- yıp, Abdullah Çatlı yok, yakalanıp bıra- kılmış. Türk polisinde Çatlı ile ilgili bilgi mi yok? Var. hem de çok var. Konu, Ada- let Bakanhğı'nca ele ahnmış mı? Çatlı ile ilgili dosya, İsviçre polisine gönderilmiş mi? Gönderilmişse, Çatlı niçin serbest bırakılıyor? Gönderilrnemişse, bu gecik- menin nedeni ne? Bilmek ve öğrenmek istiyoruz. Ancak bilemiyonız, öğrenemi- yoruz." Yine sahte pasaportlar _. Abdullah Çatlı'nın sahte pasaportlar üzerine uzmanlığını ilk belirleyenlerden birisi de yine Uğur Mumcu. Ağca'ya, Çatlı'ya ve arkadaşlanna hep Nevşe- hir'den sahte pasaport çıkanlıyor. Yani, Çatlı'nın memleketinden. Tesadüf işte. Yıllar sonra. Çatlı'nın. Susurluk sonra- sı adı sıkça gündeme gelen Terörle Mü- cadele Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'i bir emniyet amıri olarak tanıdı- ğı il de Nevşehir. Uğur Mumcu. kitabı- nın 130. sayfasında "sahte pasaport üre- tüni"ni anlatır ve yorumunu yapar: "Silahın .Ağca'ya, Ömer Bağcı tara- findan verildigi saptanıyor. Ömer Bağc* da, ülkücü. Oral Çelik'in de aynı silah işindeolduğu sanılıvor. Mehmet Şener 22 Şubat 1982 günü yakalanıyor. Üzerinde- ki pasaport, Durmuş Unutmazadına dü- zenlenmiş. Pasaportu vercn yer, .Nevşehir Valiliği. Ağca'ya Faruk Özgün adlı sah- te pasaportu veren ver de aynı: Nevşehir Valiliği. Ya Ağca'nın arkadaşı Ömer Bağcı'va pasaport sağlayan yer? Orası da Nevşehir Valiliği. Ya Abdullah Çat- lı'nın sahte pasaporru, o da sahte, o da Nevşehir VaÛugi'ndenverilmiş.Ağca'ıun pasaportu 136635, Ömer Ay'ınki 136636, Mehmet Şener'inki 131065 nu- maraİL hemen hemen a> nı gunlerde. Pe- ki kim bunlann Nevşehir Emniyeti'nde- ki bağlanülan? Kim? Kim? Kim? Ağca'ya Faruk Özgün adına çıkarO- lan pasaport, Abdullah Çatlı tarafindan Buigaristan'a ulaştınlıyor. Çath, Abuzer L'ğurlu (kaçakçı) ile beraber mi çahşı- yor? Bu konuda bilinenler var. Bilinme- yen yalnızca şu: Çatü. İsviçre'de yakalan- dıktan sonra neden serbest bırakıldı? Nedenden çok, nasıl' serbest bırakıldı- ğı önemli!" Mumcu, 1970'Ierin sonu, 1980'lerin lı kitapta, Yurtaslan, Ökkeş Çokuçkun adlı Kahramanmaraşlı bir kişi ve Gab- riel Aktürk adh bir Süryani yurttaşımız- la iüşkili olduğunu söyİemektedir. Gab- riel Aktürk'ün bir ortağı da, okurlarunı- za hiç de yabancı değiL Yüzbaşı Mehmet Ali Çeviker. Şu, 'esrarengiz yüzbaşı'. Yüzbaşı Çeviker, Gabriel Aktürk ve Ökkeş Çokuçkun Trakya'daki bir aske- ri depodan çok sayıda patlayıcı madde kaçınp İstanbui Ğedikpaşa'da bir Er- meni yurttaşın evine saklamışlardı. O za- man sormuşruk: Bu Ermeni evinin kim- lerce kiralandığı araştınldı mı? Hayır araştınlmıvor! Bu ev de bulunan patlayı- cı maddeleıie Kahramanmaraş olayla- ruıda kullanılan patlayıcı maddeler ara- suıda bir Uişld kurulmuş mu? Onu da sanmıyonız. Benim, esrarengiz yüzbaşı Çeviker ile ilgili olarak dava dosyalann- gün ve 80/92 esas sayılı gerekçeli karann 615. sayfasında Ahmet Çokuçkun ile il- gili bilgiler var. Olavlarda kullanılan patlavıcı madde- y i saklavan ve taşıvanlardan biri bu .Ah- met Çokuçkun. Çokuçkun'un evinde ay- nca, "on adet ordu malı, ABD yapısı tah- rip bombası. 100 adet Alman malı kap- sül, üç parçadan ibaret fitili tamam 211 santımetre olan patlayıcı madde" bulu- nuyor. Çokuçkun ailesL Kahramanma- raş olaylan nedeniv le ailece vargılanrvor- lar. Mulcan, Ahmet, Bekir, Leman, f Iha- mi Çokuçkunlar, vakın tarihimize Kah- ramanmaraş katiiamı olarak gecen o kanlı olayda yer aJıyoriar. Ökkeş Çokuç- kun da bu aileden. Ilhami ve Ökkeş Ço- kuçkun'un "Çukur Nakliyat'adıyla.ku- rulmuş bir şirketleri var. Taşımacıhk işi yapıyorlar. Esrarengiz yüzbaşı Çevi- >fTİCTl n ö K ^ t i CHP Beşiktaş tlçe Örgürü Gençlik Kolu'na üye bir * * « " ^ « gnıpgençöncekigecebovuncaBeşiktaştabulunan Uğur Mumcu Anıt'nda saygı nöbeti tuttu. Savgı nöbeti öncesi yazanmız Uğur Mumcu'nun 25 Ağustos 1975 ta- rihinde gazetemizde yer alan 'Gözlem' köşesindeki "Sesleniş" başhklı makalesini okudular. Daha sonra açıklama vapan gençler Mumcu'nun ölmediğini, onun ölümünün "kanlı bir doğum" olduğunu belirterek davasını sonuna kadara siirdüreceklerini vur£uladılan{FojQğra£-BE.RTAN Ğ O G * 71" maddeler -büyük rastlantı- Kahraman- maraş sanıklanndan Çokuçkun ailesi- nin evinde de bulunuyor. Bu bilgiler, birbirinden ayn gibi görü- nen olavlarla ilgili dosv*alardan çıkarıl- mıştır. Ölavı, bir bütün içinde göriirseniz, bütün bu olavlann ve olaylarda kullanı- lan silah, mermi ve patlayıcı maddelerin kavnaklanna gidersiniz. O zaman aynı kişiler, tamdık adlar ile karşdaşırsuuz. İşte göriiyorsunuz, bir Çath adını kanş- ünyoruz, ipin ucu nerelere kadar dava- nıyor: Çokuçkunlar cezaevindedirîer. İfadeleri yeniden ahnabUir. Esrarengiz yüzbaşı Çeviker cezaevindedir. İfadesi almabitir. Mustafa AçıLpolisçc bilinmek- tedir. İfadesi ahnabUir. O zaman Ağ- ca'nın vıırtiçi ve dışındaki ilişldleri konu- sunda can alıcı noktalara ulaşılabilir. Ya- pılması gereken de budur. Kanıdara böy- İe ulaşıhr. İsviçre're yakalanıp sonra serbest bı- rakılan Çatlı, hem İpekçi olayımn hep de Papa'va suikast girişiminin önemli kilit adamıdır." Uğur Mumcu, haklı olarak dönüp dö- nüp Abdullah Çatlı'nın İsviçre'de yaka- landıktan sonra serbest bırakılmasına anlam veremediğini vurguluyor. İşte, 141 sayfadan kuşkulu sorular: "AbduUah Çatlı'nuı kanıt yetersizligi nedenivle bırakılmış ounasını anlamaya gerçekten olanak voktur. Acaba bu ko- nuda. Adalet Bakanlığı'nda yapılması gerekip de yapıhnavan bir işlem mi var- dır? Gecikme Adalet Bakanhğı'nda nu- dır, yoksa Dışişleri Bakanlığı'nda mı? Bunlann da araştınlrnası gerekir. Şener ile birlikte Çatlı da Türkiye'ye getirilmiş olsa, birkaç olav av dınlatümış olacakü. Çath'nın serbest bırakıİması ile bu ola- nak -şimdilik divelim- eMen kaçmış bu- lunuyor." Bu olanak hiç ele geçmedi. TBMM'de kurulan Susurluk Kazası Araştırma Ko- misyonu'na bilgi veren istihbaratçılara göre, Abdullah Çatlı. bir dönem MıT, bir dönem de Emniyet Genel Müdürlüğü tarafindan kullanılmıştı. Abdullah Çat- lı'ya yeşil pasaport verilmiş, sahte kim- lik bulunmuş; Abdullah Çatlı birkaç kez başka suçlardan yakalanmış. hep, ama hep serbest bırakılmıştı. Ta ki, Susur- luk'taki o kazayadeğin... . Mumcu İtalya'da ; Uğur Mumcu, Çatlı ve diğer ülkücü teröristlerin izini sürmek içın AvTupa'da, ttalya'da da çalışmalar yapmış ve sonun- da ilk baskısı 1984 yılında yapılan "Pa- pa Mafya .Ağca" adlı kitap çıkmıştı or- taya. Mumcu. bu kitabında Papa'nın. yaralanma- olajTsoroşturarrftaryamav- larteila ile görüşmesinden söz edi- başında silahlı sağ kesim ile mafyanın ilişkilerinin Abdullah Çatlı adına bag- landığını yazıyor. Sayfa 133-134-135: "Çatu'nın bütün ilişldleri yeni baştan değerlendirilmeli. Örneğin, 1980 öncesi İstanbul'da ticaret ile UgUendiği söyleni- yor. Ne ticareti bu? Kendisine para sağ- layan kim? Yardımcılan kim, ortaklan kim? Ağca'ya pasaport verilmesinde Çatlı'nuı adı geçiyor. Ağca'nın kaçınl- masmda Çatlı'nın adı geçiyor. Mehmet Şener ile yakalanan vine Çatlı» Yakala- nan ve anlaşılmavan nedenlerie serbest bırakılan yine Çath... Abdullah Çatlı ile ilgili bilgiler, Anka- ra MHPve Ülkücü Kuruluşlar davasının dosvaları arasındadır. Ali Yurtaslan adındaki "davadan dönen bir ülkü- cü'nün yazdığı, 'MHP Merkezindekı Adam. Ali Yurtaslan'ın ttiraflarf başhk- dan saptadığım gerçeklerle Ali Yurtas- lan 'm ifadeleri birbirini tutuvor. Bu bile ipucu, bu bile bir dayanak noktasıdır. Abdullah Çath. Gabriel Aktürk'ün yakınıdır. Çath'nın bir başka y^kını Mustafa Verkava... Şu anda İtalya'da adı güncelleşen 'Oflu Ismail' de - asıl adı İs- mail Hacı Süleymanağaoğlu - bu çevre- ye yakın. Mustafa Verkava, şu anda ce- zaevinde. Çath hakkında en geniş hilgi- ye sahip olan \erkava. Çatlı'nın silah ka- çakçüan ile ilişkisini bilebilecek en önem- li tanık -ya da sanık- Verkaya... Gabriel .Aktürk'ün yüzbaşı Çeviker ve Çath ile ilişkilerini gördük. AVTU olav- da Ökkeş Çokuçkun'un da adı geçiyor. Çokuçkun'un soyadına bir de Kahra- manmaraş olaylan davasında rastlıyo- ruz. Bu Çokuçkun'un adı, Ahmet_ Ada- na Sıkıyönetim Mahkemesi'nin 8X1980 ker'in dosyasmda sanık Mustafa Açıl'ın bu konuda ifadeleri var. Bu şirketin ne- yin taşımacıhğını yapüğı bu ifadelerde yer ahvor. Birbirine kanşan bunca kişivi özetle birbirinc bağlavahm: Abdullah Çath. ÜGD İkinci Başkanı. Ağca'ya sahte pa- saport sağlanmasmda rol ovnayan kişi. Ağca'v ı cezaevinden kaçırdıktan sonra saklay anlardan biri de Çatlı_ Çath İsviç- re'de, Mehmet Şener ile yakalanıyor. Çatlı'nın. ülkücü kesim ile mafya ara- sında köprü görevi yaptığı söyleniyor. Çatlı, Gabriel Aktürk adlı bir kuyumcu ile ilişkili. Gabriel Aktürk, Ökkeş Ço- kuçkun ve esrarengiz yüzbaşı Çeviker, askeri depolardan çaldıklan patlayıcı maddeyi. İstanbul'da bir Ermeni'nin evinde saklıvoriar. ABD vapısı ve ordu malı patlayıcı TJPMumcu'nun aktardığına göre, Mar- tella da. Abdullah Çatlı adını gündeme getırir. Türk mafyası ile ülkiicülerin bağ- lantılannı öğrenmek ister. Mumcu, bu kitabının birçok sayfasın- da, Ağca Dosyasf nda işledığine benzer konularda Abdullah Çatlı'nın bağlantı- lannı ortaya koyar. .Ancak, Mumcu'nun, 21 Eylül 1985 günü Cumhuriyet'te yayımlanan "Göz- lem" köşesinde "Çath Kim?" adlı yazı- sı, Abdullah Çatlı'nın. bugün aralann- da Başbakan Yardımcısı Tansu ÇUler'in bulundugu bir kesimce söylendiği gibi "serefli bir vatan kahramanı" olmadığı- nın kanıtıdır. Bu yazıda, Susurluk kaza- sı sonrası televizyonlan telefonla arayıp Çatlı'yı savunan HalukKırcıdan da söz ediliyor. SÜRECEK Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman sadece Başbakan'a bilgi vereceğini bildirdi. Elkatmış tepki gösterdi Komutanlar Sıısurluk komisyonuna ifade vermiyor ANKARA (Cumhuriyet Bfirosıı) - Susurluk kazası sonrası ortaya cıkan kirli ilişkiler nedeniyle üst düzey emniyet mensupları,polıtıkacılar. MlTgörevlileri bırer birer TBMM Susurluk Araştırma Komısyonu'na ifade vermeye gehrken, üst düzey ordu komutanlannın dıren- ci sürüyor. lComısyona daha önce ifade vermeye çağn- labileceğı belirtılen Genelkurmay Başkanı Orgeneral tsmail Hakkı Karadayı'nın gösterdigi sert tepkinin ar- dmdan. Jandarma Genel Komutanı ve eskı MIT müste- şan Teoman Koman da komis>onun çağnlannı karşı- lıksız bırakarak komisyona ifade veremeyeceğıni açık- ladı. Komisyon Başkanı Mehmet Elkatmış. Koman'ın açıklaması üzerine. "Bazılan kendini milliiradenûı üze- rinde görüyor" dedi. TBMM Susurluk Komisyonu'nun JlTEM olarak bı- linen Jandarma istıhbarat ve Terörle Mücadele binmi- ne ilişkin savlar konusunda dinlemek ıstediği Jandarma Genel Komutanı Koman, komisyona 5 sayfalık bir me- tın göndermekle yetindi. Komisyonun ikinci çağnsına da olumsuz yanıt veren Koman, komisyona gönderdiği mektupta MİT'in statüsünü özetleyerek, bu kurulusun yalnızca Cumhurbaşkanlıgı, Başbakanhk ve Milli Gü- venlik Kurulu'na (MGK) doğrudan bilgi verebileceği- ne dikkat çektı. MİT müsteşarlannın Başbakanlık izni olmadan baş- ka bir kuruluşa bılgı \eremeyeceğinı savunan Koman. "Başbakanlık'tan izinsizbilgi vermem benisorumlu du- runıa düşüriir"görüşünü kaydetti. Kendisinın "esld MİT müsteşarTsıfarıyla komisyona sunacaği bilgiyı. şu andakı MİT müsteşannın da verebılecegini kaydeden Koman, komıs>onun ancak "kişisel'' sorulannı yanıtla- yabıleceğinı \-urguladi. İstanbui Barosu Genel Sekreten İsmail Hakkı Kara- ca başkanlığında bir heyet, Susurluk Komisyonu Baş- kanı Mehmet Elkatmış'ı ziyaret ederek. Susurluk ola- yıyla ilgili bir dosya sundu. Elkatmış, heyet üyelennin sorulannı yanıtlarken, komisyonda biîgisine baş\Tirulan bazı tanıklann anayasamn "yargıva inrikal eden konu- larda Mectis'tegörüşnıeyapılanıavacağr ılkesini düzen- leyen 138. maddesıne sığınmasını eleştirdı. Elkatmış'm "Bazılan kendini milli iradenin üzerinde görüyor" sözleri de Koman'ın mektubuna >anıt olarak degerlendinldi Elkatmış. "Kim buniar" sorusuna, "Ari- fe tarif gerekmez,siz bUhorsunuz" karşılığını verdi. Elkatmış, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'i çağınp çağırmayacaklan yönündeki bir soruya da "Ben şahsen dinlenflmesi taraftanyım. Bu isteğimi de dilegetireceğiın. Ama diğer arkadaşlar ne derler bilemivonım. Bu konu- yu müzakere edeceğiz" diye konuştu. ANAP Manisa Mılletv ekılı Tevfık Diker. 1993 yılın- da öldürülen binbaşı Ahmet Cem Ersever'in sağ kolu Mustafa Deniz'in itiraflannı, silah taşıma ruhsatını ve basından geçenlenn özetını içeren bir dosyayı Ankara Adliyesi kanalıyla İstanbui DGM'ye iletti. Susurluk komisyonuna da venleceği belirtilen dos- yadaki bilgilere göre, PKJC itirafçısı olarak 1990 vılın- da tahlıye olan. 15 Kasım 1993'te Ankara Polatlı'da öl- dürülmuş olarak bulunan JlTEM kurucusu Cem Erse- ver'in sag kolu Mustafa Deniz. sabotaj olduğu ilen sü- rülen bir uçak kazasında ölen Eşref Bidis'e önemli bel- geler verdi. Bıths'e ulaşan belgelerin Susurluk çetesini deşifre ettiğı içın Deniz'in öldürüldüğü öne sürülürken, D- eniz'in katili olarak daAbdullah Çath'nm adı geçiyor. SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calis!ar@planet.com.tr Abdullah Çatlı'yı hepimız tanıyo- ruz. ibrahim Şahin'i de tanıyoruz, Ayhan Akça'yı da. Bu üçlü bundan bir sene önce, iki özel timcinin ço- cuklannın sünnet düğününde birlik- te göbek atıyorlar. Kanal D'nin orta- ya çıkardığı fotoğraflaria bu üçlü ara- sındaki sıkı ilişki, bir kez daha red- dedilemeyecek ölçüde kanıtlanmış bulunuyor. Bu üçlüden Çatlı öldü, ikisi ise el- lerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Dün Uğur Mumcu'nun öldürülme- sinin 4. yıldönümüydü. Uğur'un ka- tillerini yakalamak için zamanın yö- neticileri şeref sözü vermişlerdi. Sa- nırım devlet yöneticileri bu sözü ve- rirken, özel tim görevlilerine güveni- yorlardı. İbrahim Şahin başkanlığındaki özel timin Uğur'un katillerini ortaya çıkaracağını sanıyorlardı. Çünkü on- lar özel olarak yetiştirilmiş güvenlik birimleriydi. Uğur Mumcu, yıllarca önce Çat- lı'nır>önemine ve rolüne dikkat çek- 'Bir Savcı Aranıyor' mişti. Çatlı'nın birçok cinayetin ve uyuşturucu işinin kilit ismi olduğunu söylemişti. Uğur; Ağca'yı İpekçi ci- nayetinde yönlendirenin; cezaevin- den kaçırılıp yurtdışına çıkarılması- nı planlayanın da Çatlı olduğunu saptamış ve açıklamıştı. Uğur, Çatlı'yı gösterirken, birço- ğumuzun yıllar sonra öğreneceği gerçekleri dile getiriyordu. Ülkücü çetenin izıni büyük bir sabırla sürü- yor ve her adımda onların ilişkilerini gözler önüne seriyordu. Bu neden- le Oral Çelik, Türkiye'ye gelip tutuk- landığında hâlâ Uğur'a oian öfkesi- ni dile getiriyordu. Uğur, öldürülmüş olmasına karşın ülkücülerin ona olan kini bitmemişti. Devlet adamları; Uğur'un katilinı yakalamak için şeref sözü verdikle- ri gunlerde, bir ülkücü militanı; ibra- him Şahin'i Özel Harekât Dairesi'nin başına getiriyoriardı. Özel tim, İstan- bul'da, Diyarbakır'da yargısız infaz- lann baş faili olarak tanındı. Tesfim olan insanların kaldıkları evleri kal- bura çeviren, adam öldürme konu- sunda uzmanlaşan özel tim üyeleri- nin infaz ettiklerinin haddi hesabı yoktu. Bu nedenle sürekli yargı önü- ne çıkıyorlardı. Özel timin göreve gelmesıyle bir- likte, faili meçhul cinayetlerin sayısı da artmaya başladı. Tansu Çiller'in "PKK'ye yardım eden işadamlann- dan hesap soracağız" açıklamasını yapmasından ve bu ışadamlarının listesinin basına yansımasından sonra, çok sayıda insan, polis ol- dukları anlaşılan kişilerce kaçırılıp katledildiler. Kımse bu cinayetlerin üzerine gidemedi, hesap soramadı. Uğur Mumcu'nun katillerini kim bulacaktı? İbrahim Şahin'lerı son- suz yetkilerle göreve getiren siya- setçiler ve devlet adamları mı? İbra- him Şahin, Uğur'un yıllardır izini sür- düğü Abdullah Çatlı'yla kol kolaydı. Abdullah Çatlı, Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesini kimle planlamıştı? Şarjörlerden onun parmak izleri çık- tı. Çatlı'nın bu cinayetleri kiminle iş- lediğine ilişkin hâlâ kafalarda soru işareti var mı? Şüphesi olanlar iki gündür bütün gazetelerin birinci sayfasını kapsayan fotoğraflara baksınlar. Uğur Mumcu'nun katilleri onun ki- taplarının sayfalarında yıllardır yer alıyor. Devlet onun katillerini yakala- mak isteseydi, kitaplarını şöyle bir karıştırsa izi kolayca bulabilirdi. Ama devlet bunu yapmadı, kıtaplann içın- deki katillerin kafadarlarını arayıp ta- rayıp buldu ve ülkenın iç güvenliği- ni onlara havale etti. Onlar da "re- /s'ierinin etrafında toplanıp infazla- ra giriştiler. Uğur Mumcu'nun katillerini bul- mak devletin görevi. Üstelik ortada olağanüstü bollukta belge ve ipucu var. Iş yalnızca niyete kalmış durum- da. Niyet ise pek de iç açıcı değil. Neden mi? Çete suçlarını Devlet Güvenlik Mahkemesi kapsamı dışına çıkaran kanun teklifi hükümet ortaklarının iş- birliğiyle TBMM'de yasalaşmak üzere. Eğer bu yasa çıkarsa, yaka- lanan ipin ucu yeniden kaçınlacakve katiller rahata kavuşacaklar. Cina- yet dosyaları oradan oraya sürüne- rek yok olup gidecek. Radikal gazetesinin dünkü man- şeti. "Birsavcı aranıyor"du. Çatlı ve özel tim üyelennin birlikte fotoğrafın- dan sonra yapılacak tek şey bu ki- şıleri yargı önüne çıkarmaktır. Uğur'un katilleri ancak böyle yaka- lanır. Ancak bu yolla onlardan he- sap sorulabilir. Bekliyoruz. CUMARTESİ YAZttARI ATAOL BEHRAMOĞLU Onur Anıtları Benim kuşağım sosyalızme gözlerini 1960 başla- nnda açtı. Öncesindeki on yıl kopkoyu bir karanlık- tır. 50'li yıllardaki çocukluğumuz ve ergenliğimiz De- mokrat Parti'nin, Menderes'in. Kore Savaşı'nın, "Kıbns Türktür Türk Kalacaktır" ya da "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyalarının, 6-7 Eylül'ün ve 60'a doğru da "Vatan Cephesi" çığırtkanlığının, "Tahkikat Komısyonları"nın gölgesi altında geçti... 60 öncesinde anımsayabildiğım ilk "siyasal" eyle- mim, lise öğrencısi olduğum kente gelen CHP Baş- kanı Inönü aleyfıinde konuşan biröğretmeni protes- to için sınıfı terk edişimdi... Bu da siyasal, toplumcu birbilinçlilikten çok, yurt- sever duygularla yetişmiş bir gencin duygusal tep- kisiydi... 1960 hem ülkemizin hem bizim kuşağın yaşamın- da "milat" gibidir... öyle bir milat ki, sanki her şey bizimle başlamaktaydı... Bunun nasıl acı biryanılgı, ülkemiz için nasıl kara bir yazgı olduğunu ise, top- lumsal mücadeleye girişimizin üzerinden on yıl bile geçmeden. 70 darbesine doğru ve özellikle de 70'li yıllarda bizden sonraki kuşaklann "milat"\an başla- yıncaanlayacaktık... Bu ülkede toplumsal mücade- lenin kesintisiz gelişmesine izin yoktu ve en çok otuzlu yaşlarda "eski tüfek" olmak yazgı gibi bir şey- di.... ' ' • • • Masamın üzennde bir kitapçık duruyor: "Kurvlu- şunun 50. Yıldönümünde istanbui Yüksek Tahsil Gençlik Derneği." Arkasına eklenmiş fotoğraflar bö- lümüyle, yüz sayfayı bile bulmayan bu kıtapçığı genç yaşta katledilmiş bir devrimcinin yaşam öyküsü gi- bi de okuyabilirsiniz... Kapakta onun doğum ve ya- şamdan aynlış tarihleri de yer alıyor: (1946-1951)... Kitabı hazırlayanlar (Nihat Sargın, Şaban Or- manlar, llhan Berktay, basımını gerçekleştiren En- ver Aytekin, hepsi de demeğin üyeleri, yöneticile- ri), bu çabalanyla, kendi onurlu geçmişlerine bir ve- fa borcunu yerıne getırmenın ötesinde, daha da önemlisi, ülkemizde toplumsal mücadele tarihinin kopuk bir halkasını onarmrş oluyorlar. Çünkü Türki- ye ilericı gençlik hareketınin kısa bir tarihçesi de sa- yılabılecek bu kitapçık 60'lann ve sonraki kuşakla- nn ilerici gençlığiyle 4O'lı ytllann ilerici gençliği ara- sındaki kan bağını, kardeşliği duyumsatıyor... ••• 'İstanbui Yüksek Tahsil Gençlik Derneği" (ilk adry- la "İstanbui Üniversite ve Yüksek Okullar Öğrenci- leriBiriiği") İkinci Dünya Savaşı'nın "demokrasigüç- leri"n\n zaferiyle sona erdiği, fakat Türkiye'de sıkı- yönetimin hâlâ sürmekte olduğu, sekiz yıldır ceza- evinde tutulan Nâztm Hikmet'in daha beş yıl ceza- evlerinde kalacağı bir dönemde kuruldu... Derneğin 5 yıl sürecek yaşamı süresınce 14 sayı yayımlanan "Hür Gençlik" dergisinde, o dönem üniversite genç- liğinin (bugün de aynen sürmekte olan) sorunlan di- le getirildi, çözümler önerildi... Dernek etkinlikleri ve "Hür Gençlik"teki yayınlar- la, dünya savaşının sona erdiği, fakat bu kez soğuk savaş»n (Türkiye glbı ülkelerde daha da şiddetlene- rek) sündüğü bır dönemde, dünyada ve ülkede ba- nş, halklarfn kardeşliği, dünya gençliğinin birtiği sa- vunuldu... Özellikle de Nâzım Hikmet'in cezaevin- den kurtarılmasında derneğin etkinlikleri, "Hür Gençlik" dergisinin yayınları öncü işlevgördü... "/s- tanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği" resmen ka- patılmadı ya da kapatılamadı. Fakat 50 öncesinde CHP, daha sonra DP iktidarlannca hırpalandı, evrak- lanna el konuldu, üyeleri ve yöneticileri birkaç kez tutuklandı, kımileri yıllar sürecek hapis cezalarına çarptırıldı ve kitapçıktaki cümlelerie "giderek daha azgınlaşan antidemokratik baskı ve gericilik orta- mında, derneğin dışarda kalan üyeleri için de artık yapacak herhangi bir şey kalmadığından.. dernek yaşamı sessizce son buldu..." • • • Arka bölümdekı fotoğraflarda dikkatimi çeken, "İstanbui Yüksek Tahsil Gençlik Derneği" yönetici ve üyelennin. sadece demek etkinliklerinde ya da cezaevlerindedeğıl. gezilerde. başkaca dostluk bu- luşmalarında da, onurtu duruşlan, aydınlık yüzleriy- le, hep bir arada oluşlanydı... O günlerin yirmili, bu- günlerin yetmişli yaşlardaki ilerici üniversitelileri, Nâ- zım Hikmet'in onlar için şiinndeki dizeyle bu "su ka- tılmamış yurtseveher" demeğin 50. kuruluş yıldö- nümü yemeğinde (aynı tarihte Ankara'da kurulmuş olan "Türkiye Gençler Derneği"nden arkadaşlarıy- la birlikte) büyük bir katılımla, yine bir aradalardı... Abartmadan, içtenliklesöylüyorum: Kadınıylaer- keğiyle klasik ya da spor, fakat sade ve özentisiz, herbiri ayn ayrı bir zevk inceliğini yansrtan giyimle- riyle, kucaklaşıp özlem giderişlerindeki gösterişsiz içtenlik ve insanca sıcaklıkla, onlar yine genç, gü- zel,yakışıklı veonurluydular... Gericisiyasaliktidar- lar onlann yürüyüşlerini bir an için belki engelleye- bilmiş, fakat gönülferindeki, yüreklerindekı ateşi sön- dürememişti... Nâzım Hikmet'in onlar için yazdığı "Gençlik Marşı "ndaki dizeler, "İstanbui Yüksek Tah- sil Gençlik Derneği"n\n, "Türkiye Gençler Deme- ği"n\n elli yıl önce savunduğu düşünceler, bütün baskılara, engellemelere, kuşaklar arasında yaratıl- mış kopukluklara rağmen, bugün çok daha büyük sayıda gençliğin, çok daha büyük sayıda kitlelerin inancı ve ideali olabilmişse, bunda onlann onurlu du- ruşlarının, elli yıldır eksilmeyen çabalannın ve inanç- lannın elbette katkısı vardı... "Halk için gerçekten hürriyet için I Ileri ferah bir memleket için I Çelik bir imanla yürüyelim biz I Biz su katılmamış yurtseveriehz..." EMEKLI EGITIMCI İmalatjmız olan Tepegöz Cihazı ve Tepegöz Eğitim Setlerinin, Adana ve çevre illerindeki okuliara tanıtım ve pazarlamasını yapacak elemanlann fotoğraflı özgeçmişlerini bildiren mektupla müracaatları rica olunur. TEDASTEKNİKDERSARAÇURISAN. veTİC.LTD.ŞTİ. Sıracevizler Cad. Akşit Apt.No:80/ 2 80260-Şişli-İSTANBUL , Tel: 212. 231 00^36 - 212. 232 09 92 i Fax:212, M 40 68
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear