Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 EYLUL 1995 CUMA
12 KULTUR
Yeııi bir romana doğruHASAİS BLLENT KAHRAMAN
Cumhuriyet gazetesinin açtıgı "son virmi
beşyılınromanr soruşturmasına verilen ya-
nitlar birkaç noktada yoğunlaşmış görünü-
yor. Bunların ilki roman ve eleştinnin 'var-
İığı->okluğu* tartışmasıdır. Ikincisi. buna
bağlı olarak ortaya çıkan 'gelenek' sorunu-
dur. Ne var ki. belki yanıt olanaklannın sı-
nırlılığından. bu dönemdeki romanın da. ge-
nel olarak Türk romanının da yapısal. ku-
ramsal \e özellikle de felsefi boyutlan üs-
tünde pek fazla durulmamaktadır. Aynca,
soruşturmada. son yirmi beş yıl aşılmış. ro-
man Türkçedeki bütün serüveniy le e!e alın-
mıştır. Ben de sonışturmayı hem bu nokta-
laraçısından hem de genel olarak gözden ge-
çirmek ıstiyorum.
Romanın ya da birbaşka yazınsal gerçek-
ligin •var-yok' tartışmasına indirgenmesi,
sığdinlmak istenmesi öteden beri görülen
bir tutumdur ve böylesi bir tavır alışı anla-
mak o kertede güç değildir. Eğer yaptığım
yorumun öncülleri çok aykın bulunmazsa
öyle sanıyorum ki. tümüyle modernist', do-
layısıyla ideolojik (modernizmin ideolojisi
anlamında) - doktriner bir yaklaşımın bi-
linçler üstündeki egemenliğidir bu sonucu
oluşturan temel dürrü. Çünkü. bilindiği üze-
re. modemizm kendisini ikilı karşıtlıklarüs-
tüne kurar: Doğu-Batı. akıl-delilik, kadın-er-
kek türiinden temel karşıtlıklann binsinden
yana tavır almaktır modernizmin doktriner
boyutunu oluşturan temel edim. 'Modemteş-
tirici proje'nin özellikle toplum mühendis-
liğine dönük tavn ise bu y an tutmay ı büsbü-
tün kaçınılmaz bir hale getirir. Dolayısıyla,
Türkiye'deedebiyata dönük bütün tartışma-
ların var-yok noktasında kilitlenmesi ve bir
tür çözümsüzlüğe ulaştınlması özde bir ta-
vır almakla (eş anlamıyla da almamakla) il-
gilıdır.
Kuşkusuz bu tavır almak bazen köy-kent
romanı aynşımında karşılaştığımız gibi bir
tercihi yansıtabilır. Buna söylenecek fazla
bir şey yoktur. Taraflar kendi savlannı öne
sürer v e oradan kalkarak karşısındakini dış-
layabilir. Ne var ki, romanın ya da eleştiri-
nin varlıgı ve yokluğu böylesi bir anlayışa
dayanmaktan çok bırtür bilme biçimi (epi s-
teme) olarak beliriv or Insanlar. öyle sanıyo-
rum ki. toplumsal-kültürel-sıyasal alanlarda
modernizmin sürekli dışlayıcılığını yaşaya
yaşaya kendi varoluşlarını karşıdakini tü-
müyle yadsıyarak oluşturabilecekleri yolun-
da bir altbilinç dürtüsü geliştiriyorlar. Kısa-
cası, %
yok* demek bir anlamda kişinin ken-
di tercihlerini önsel olarak karşıdakıne 'da-
yarmasının' adeta bir koşulu olarak doğuyor.
Ne var ki. değillemeye (negation) dayalı
bir tepkinin anarşizan açılımının bu tartış-
malarda yer almaması büyük bir eksiklikol-
duğu kadar bu temel stratejinin gerçekliği-
ni de tartıştıran. onun inandıncılığını yitir-
mesine yol açan birolgudur Tümüyle yok-
sayıcı ve o ölçüde de yıkıcı bir eğilim geliş-
tirebilseydi o takdirde sanırım roman da,
eleştiri de gene varolacaktı fakat. tümüyle
değişik bir noktada billurlaşacaktı. Öyleyse,
şu söylenebilir: Edebiyatın varlıkbilimsel
boyutu bir şeyı "yok' dıye nitelendirdiği za-
man da kendi varlığını kanıtlayan. aşılamaz
bir çev rendir.
Bu anlamıyla elbette Türkiye'de, hep söy-
lendi^inin aksine. roman da eleştiri de var-
dır. Öyleyse sorun nereden kaynaklanıyor?
Romancılann-eleştirmenlerinkatıldıklan
Cumhuriyet soruştunnasının bende uyan-
dırdığı temel ızlenim bırestetik sorunu ola-
rak gelışmektedir kı. tartışmanın gündem
konusu bu açıdan hemen hemen hiç ele alın-
mamıştır. O da şudur...
Türkiye'de romanın kökü yüzlerce yıl ge-
riye giden bir geçmişi yoktur. Böyle bir ge-
leneğin olmasındaki zorunlu belirleyiciliğin
boyutlan ise tartışmaya açıktır. Elbette, Ba-
tı'da romanı bir buıjuva biçim dili olarak do-
ğuran toplumbılimsel gelışmelerin bizdeki
benzerlerinedenkdüşecekti
-
böylesi" birge-
leneğin varlığı v e o da bugünkü romanın bo-
yutlannı. konumunu kökten etkilemiş ola-
caktı. Bu, basit bir determinizmdir. Ne \ar
ki, eğer sorun bir başka anlayışla ve kav-
ramla ele ahnırsa ve örneğin soyut bir gele-
nek, klasik tartışması olarak koyulursa o tak-
dirde her şeyi yeniden ele almak zorunda
kalacağız demekti r. Çünkü. gelenek deni len
şey, sonunda bir 'klasik'e indirger kendisi-
ııi. Bu kkısiğin mut'.aka e> rensel düzeyde
belirlenmiş. tamnmışyapıtlarsomutuylaan-
laşılması gerekmez. Her dilin kendi geçmi-
şi. o geçmişin oluşturduğu ve edebiyat de-
nilenbirdeğerlerdizgesi vardır. Odizgege-
niş ölçüde belli bir kozmolojiden etkilenir.
Onundenetiminde doğar \e geli^ir. Dile kat-
kıda bulunmak. dilin ürettiği biçim-dilleri
yeniden kurmak isteyenler o başlangıç nok-
tasına gitmek zorundadırlar. Buııun aksi dü-
şünülemez. Türkiye gibi bellek yıkımları.
yitimleri yaşamış, siyasal-kültürel moder-
nizmi benimsemiş veonlanntunçyasasının
dışlama. yokumsanıa üzerine oturan mantı-
ğını kabul etmiş toplumlarda gerçi başlan-
gıç noktası bu kabulün ortaya çıktığı tarih-
yapmaya çalıştığı ve bu anlama gelen bir
yaklaşım tepkiyle karşılaşıyorsa yeniden ge-
riye çekilmek ve başka noktalar üstünde dur-
mak gerekir.
O nokta bana göre, az önce değindiğim es-
tetik olgusudur.
Türkiye'de herkesin. gene modernist ba-
kış açısının bir uzantısı olarak. 'aynı\ *o\ ro-
manı benimsemesi gerektiği varsayılıyor.
Bir estetiğin içinden yazan ve dünyaya ora-
dan bakan yazann bir başka estetiği yargı-
lamasının anlanıı olmamak gerekir. Fakat
bu. romancıdan çok eleştirmenin sorumlu-
luğudur. Çünkü, bir romancı diyelim Kena
Halde Leman'ın ya da Batailk'"ın romanı
'GözünÖyküsü'nün dayanaklannı farklı bir
roman yazarak daha başlangıçta kabul etme-
^ ^ ^ ^ y ürkiye'de
m edebiyatın fakat
m özellikle de
m romanın hep bir
JL- 'tanık' olması
istenmiştir. Bu tanıklık
toplumsal - terimsel zeminde
gerçekleştirilecektir. Ne var
ki, edebiyatın bir bilinç
tanıklığı olduğu hep
unutulmuştur. 1980
sonrasının romana da
edebiyata da getirdiği bir
başka önemli boyut budur.
ene de
Cumhuriyet
soruşturmasına
yanıt verenlerin
büyük
çoğunluğunun henüz
modernist (yalnızca
ideolojik-doktriner anlamda
kullanıyorum) yöntembilimi
aştığını görmüyoruz. Bu
tartışma başlayınca da gene
bir karşıt arayışıyla insanlar
romanın postmodernist
durumunu eleştinneye
koyuluyorlar. OySa
modernizmin karşıtını değil,
iş. ötesini aramaktır.
natın keııdisi olarak bunların tümünü kuşat-
mak zorundadır. Bunu daha açık şöyle de
söyleyebilirim: Her roman bir bakış açıdır.
Bu bir tav ır alıştır. Doğallıkla da bir ahlaki
sorgulamayı getirir. Bu bütünün kendisi bi-
zatihi felsefi birdurumdur. Kısacası. roman
bir etik kurma ve bunu insaiıal varoluş tra-
jiği içinden tartışmadır. Temel işlevi budur.
Bu anlayış mutlaka belli bir roman esteti-
ğini benimsemez. Yeni roman gibi. Joyce
benzeri modernist yazarlann yaptıgı gibi.
Beckett'in suskunlukları gibi ancak yüksek
kültürün araçlanyla anlaşılabilecek ro-
manestetik de böylesi bir işlevte kendisini
yükler. 19. yüzyılın çok iyi bilinen Dosto-
yevski romanlan da Bu bağlamda roman
'yolda gezdirilen bir ayna' olabilir. gerçek-
C
umhuriyet gazetesinin açtığı "son yirmi beş yılın romanı" soruşturmasına verilen yanıtlar
birkaç noktada yoğunlaşmış görünüyor. Bunlann ilki roman \e eleştirinin 'varlığı-yokluğu'
tartışmasıdır. İkincisi, buna bağlı olarak ortaya çıkan 'gelenek' sorunudur. Ne var ki, belki
yanıt olanaklarının sınırlılığından, bu dönemdeki romanın da, genel olarak Türk romanının
da yapısal, kuramsal ve özellikle de felsefi boyutlan üstünde pek fazla durulmamaktadır.
Ayrıca, soruşturmada, son yirmi beş yıl aşılmış. roman Türkçedeki bütün serüveniyle ele alınmıştır.
tir fakat. bir edebiyatçının körlemesine bir
biçimde kendisini bağlamasi kabul edile-
mez: edilmemelidir. Çünkü. edebiyat sonun-
da bir bağlannıadır ve her bağlanış bir ön-
cülün kabulü demektir.
Bu durumda bizde roman geleneği yok-
tur demenin anlamsızlığı ortaya çıkar. Türk-
çenin. şu ya da bu dönemdeki biçimiyle üret-
tigi bir özgül (özgün olmayabilir; zorunlu da
değildir) gelenek söz konusudur. Şimdi. o
geleneği bilmeyen. içselleştirmemişbir ede-
biyatçının roman geleneği olmadığını söy-
lemesinin işlevi ne olacaktır? Çünkü. varo-
lan dizgeyi v e onun geçmişini tanımayan bir
anlayışa. başka ve 'gerçek' (!) bir gelenek ol-
say dı ne ifade edecekti ve kim acaba ondan
nasıl ve ne kertede yararlanacaktı? Sorun. o
kozmolojiyi tanımak. irdelemek ve çözüm-
lemektir. Bu. Türkçede hemen hiç yapılma-
yan birşeydir. Şimdi. örneğin Selim tleri'nin
miştir. Bu doğaldır. Ne var ki. romanı da de-
ğerlendirmekle yükümlü eleştimıenin hem
19. yüzyıl romanını hem de Bataille'ı aynı
ölçütlerle. aynı anlayışla yargılaması birtu-
tarsızlıktır. Çünkü, bir estetikten yana ola-
nın mutlaka öteki estetiği de bildiği pek az
görülür. Bu durum ancak özgül bir bireşim
arayışındaaşılabilir.
Estetikle ilgili ikinci bir nokta şudur: Es-
tetik. o arada roman aslında bir metafızik
oluşturmadır. Metafizik oluşturnıa çabası
felsefi bir oluşumu dayatır. Burada, felsefe
derken felsefecilerin neler söylediğini bil-
mey i, metafizik derken de çoğunlukla anla-
şıldığı üzerefizikötesigerçeklikleri dilege-
tirmeyi amaçlamıyorum doğallıkla. Felse-
feyle bir etik anlayışı. metafızikle de iıısa-
nal varoluş durumlannın tümünü vurgula-
nıak çabasındayım. Roman da, en az öteki
sanatsal üretim biçinıleri kadar ve hatta sa-
çiliği çıkış-vanşnoktası olarak alabiliryada
tümüyle bırdil *orunsalı olarak gelişebilir.
Romanıınızın son yirmi beş yılı bu tartış-
malan tam da böyle bir ele alışla yaşamadı.
Burada bilgi birikimimizin kısıtlannın oyna-
dığı rolü anımsamak gerekir. Biz, henüz
Türkçenin yoksulluğu içinde yaşıyoruz. Bu
yoksulluk dilin sınırlarını vurguladığı ka-
îlar. evrensel kültür birikimini kapsamama-
sını da işaret etmektedir. Böylesi birçorak-
lığın içinden çıkabilecek roman ancak bir se-
rap olabilir kı. Türk romanı öyledir. Son yir-
mi beş yıl bu oluşuınun önemli duraklarına
tanık olnıuştur.
Roman. toplumdan etkilenir. Bu etkilen-
menin saltıkçı ve bclirlenimci bir anlayışın
ötesine geçmesi elbette istenir. 1970-1995
arasının geçirdiği iki askeri darbe. onların
getirdiği yeni toplumsal tercihler. dünyayla
kurulan iletişimingüçlenen boyutlan ve ora-
dan doğan kazanımlar v e yitimler kuşkusuz
önemlidir. Bunlarlabirlikte. denebilirki. son
yirmi beş yılın en önemli atılımı dilde ya-
şanmıştır.
Dil, artık bir araç olmaktan belki ilk kez
bu boyutlarda bu dönemde çıkmıştır. Dilin
kendi serüveni. gerçekliği, varlıkbilimi. di-
lin aynı zamanda da dilsiziiği gibi kavram-
lar tartıştığımız yıllar arasında yalnızca ro-
mana değil. eleştiriye de girmiştir. Türkçe-
de sadece dilin ulamsal boyutlannı aşan kaç
tane roman gösterilebilir son yıllarda yazıl-
mış. Latife Tekin'den Mctin Kaçan'a. ora-
dan gülmece yazarlannın lumpen ve kıyı ke-
nar kesimlerden edindikleri yeni dil coğraf-
ya ve topografyasına kadar birçok öğe asla
yadsmmamalıdır. Gerçekçiliğin olguculuk
(pozitivizın) olmadığı da gene bu dönemde
kavranmış ve romana yansımıştır. Gerçek-
çilik artık aynı zamanda dilin soyutluğu di-
ye de anlaşılabilmekteyse bu mutlak bir ge-
lişmedir. Buna bağlı olarak da roman. belki
de ilk kez "sosval mühendisliğin" bir aracı' ol-
maktan çıkarılmıştır. Bu. şematizmin. kar-
tonsuluğun. tekcil yapıların aşılması. diya-
lojik bir yaklaşımın yükseltilmesidir. Türk-
çe bugiine değin romanın dışsal gerçekle
kurduğu ilişkiyı irdelemiş. sürekli olarak
onu temellendirmeye çalışmıştır. İlhan Te-
keli'nin geliştirdiği bir kavramla roman.
"bağlam bağımlı'lığı aşmay ı çok geç düşün-
nıüştür. Oy >,a şimdi romanın içsel gerçekli-
ğine cgilmcnin zamanı geldigini de aynm-
samaktadır. Bunu. yerine göre kendi paha-
sına yapması gerektiğini bilse de...
Ay nı şey eleştiride de yaşanmıştır son yir-
mi beş yılda. Eleştiri de kendisini yenile-
miş. odabirdil\egerçeklik(gerçekçilik de-
ğil) sorunu olduğunu anlamıştır. Bunların
hiçbirisi gerçekçiliğin önemini yadsımaya
yetmez. aynca öyle bir amaç da yoktur or-
tada. fakat üst ve alt dillenn. onların bilinç-
le ve kav ramlarla kurduğu ilişkilerin. yanan-
lamlann öğrenilmesi, sınırlarının genişle-
mesi edebiyat için de roman için de bir ka-
zançtır.
Türkiye'de edebiyatın fakat özellikle de
romanın hep bir 'tanık' olması istenmiştir.
Bu tanıklık toplumsal-terimsel zeminde ger-
çekleştirilecektir. Ne var ki. edebiyatın bir
bilinç tanıklığı olduğu hep unutulmuştur.
1980 sonrasının romana da edebiyata da ge-
tirdiği bir başka önemli boyut budur. Bu ge-
lişme edebiyatın fantezistyanıyla. kurmaca-
sal yönüyle ilişkilendirilmiştir. Masallann.
mesellerin üretilmesi bu nedenledir. Güncy
Amerika edebiyatının çevrilmesi bu'büyü-
ıneyi hızlandırmıştır.
Gene de Cumhuriyet soruşturmasına ya-
nıt verenlerin büyük çoğunluğunun henüz
modernist (yalnızca ideolojik-doktriner an-
lamda kullanıyorum) yöntembilimi aştığını
görmüyoruz. Bu tartışma başlayınca da ge-
ne bir karşıt arayışıyla insanlar romanın
postmodernist durumunu eleştinneye koy u-
luyorlar. Oysa modernizmin karşıtını değil.
iş, ötesini aramaktır. O da. yalnızca post mo-
dern (art modern) değildir. daha uzakta du-
ran birşeydir. Dilin yeniden kurulmasını ol-
duğu kadar. bilincin veniden üretılmesini de
kuşatır. Tek örneği de ne Orhan Pamuk'iur
ne Latife Tekin ne de benzeri şeyleri öykü-
de yapmaya çalışan genç yazarlardır Sclinı
İleri'nin son iki romanı bu doğrultuda çok
önemli birdönemecin aşılması diye görüle-
bilir. Tahsin Yücel'in son yapıtı bir başka
boyut diye algılanabilir. 'Anlatı'yla roman
arasında köprii kurmaya çalışan daha bir-
çok roman ve yazar anımsanabilir. Tabii,
geçmiş birikim içinden tozları silkelenerek
ortaya çıkanlan bir Tanpınar, bir Örik, bir
Hisar tam da buraya eklenebılirler.
Bütün bunlarla birlikte ele alınırsa şunu
söylemek olanaklı: Romanın son yirmi beş
yılda yaşadığı onca gelişmeye karşın. bu son
yirmi beş yılın Türk romanının neredeyse tü-
müyle veniden kurulduğu, en görkemli "ru-
bı asır'lanndan (çeyrek yüzyıllanndan) bi-
risi olmasına kar>m lıâlâ alması gereken yol.
eleştirinin de alması gereken yoldur: Özgür-
leşim. Yöntembiliınsel. deterministik. olgu-
cu anlayışların dışına çıkıldıkça, edebiyatın
salt kendisine ait iç sorunsallarla ele alınma-
sı gerektiği öğrenildikçe. bu gövdenin top-
lumsal-tarihsel yapıvla doğal ilişkisi bilin-
dikçe Türkçe roman gelişecektir.
10. Türk Sanatlan Uluslararası
Kongresi Cenevre'de yapılıyor
Kültür Servisi - Her
dört yılda birgerçekleşti-
rilen Türk Sanatlan
Ulusiararası Kongresi. bu
yıl P - 23 eviül tarihle-
rinde lsviçre'nin Cenev-
rekentinde düzenleniyor.
İlk kez 1959'da Anka-
ra'da toplanan kongre.
son olarak 1991 yılında
Istanbulda gerçekleşti-
rilmişti.
Cenevre'deki Max van
Berchem Foundation ve
Cenevre Cnhersitesi'nin
işbirliğiyle düznlenen
kongrede 152 uzmanın Doğan Kuban
toplam 110 bildiri sun-
ması bekleniyor. Türk Sanatlan'na iliş-
kintartışmalann sunulacağı kongrenin
alt başlıkları şöyle: Türk Sanatı ve Mi-
marisinde Usta-Çırak Mekanizması ve
Hiyerarşisu Türkiye ile Komşu Ülkeler
Arasındaki Etkileşımler. Oryantalist
Gelenek ve Türk Sanatı, Türk Mimari-
si. Türk Sanatı ve Yeni Gelişen Bir Dal
Olarak Türkiye'de Arkooloji. Kongre-
de tartışılacak önemli konulardan biri
de "Muhteşem Süteyman*' dönemi.
Cenevre Kantonu ve Dev let Konsü-
lü Başkanı Olivier \bdoz'un konuşma-
sıvla başlayacak kongrenin ilk günün-
de Prof. Charies Genequand tarafın-
dan. geçen ocak ayında ölen Uluslara-
rası Türk Sa" ' Kongresi'ninkomi-
te başkanıl* '"inecke adına bir
şükranplr '• Aynca Anka-
Oluş Ank
ra'dan gelen bakır nefesliler dörtlüsü
bir konser v erecek. Yine kongre kapsa-
mında. 19eylüldepiyanistGülsinOna>
bir konser verecek.
Kongre boyunca dışandan katılımın
serbest olduğu dört toplantı düzenlene-
cek. Bu toplantılarda tartışılacak konu
başlıklan şöyle sıralanıyor: "Islanı Sa-
nutırnı Türk Yonmııı" (Doğan Kuban,
İstanbul Teknik Üniversitesi. 18 Eylül
Pazartesi), "Balkanlarda Türk Mimari-
si: Son 10 Yılın Izdüşiimü "(Prof. Machi-
el Kiel. Utrecht Üniversitesi. 20 eylül
çarşamba). 'Türk Sananna Arkeolojik
Bir Yaklaşım "{Prof. Oluş Ank, Ankara
Üniversitesi, 22 eylül). AkademiveSa-
mıt Taıihiıule Osmanlılar " (Prof. Oleg
Grabar. Princeton Üni\ ersitesi. 22 ey-
lül)
Cülsin Onay
Cenevre Sanat ve Tarih Müzesi'nde
sergilenmevedevameden"Sultanlann
İmparatorluğu" ve "Çeyiz" adlı sergi-
ler kongreyle aynı tarihlere rastlaması
açısından ilgi çekici. Dr. Nasır Halili-
adında. fslam eserleri konulu zengin bir
koleksiyona sahipbir Iranlınınözel ko-
leksiyonundan oluşan "Sultanlann İm-
paratorluğu" sergisi. "Osmanlıkaligra-
fisinin eşsizligi*" temasıııı ışliyor. Sergi-
de. Kuran'lar. el yazmalan. minyatür-
ler. seramik. silah ve zırhlar yer alıyor.
Halıli'nin koleksiyonunun en ilgi çeki-
ci örneklerinden birisi ise Kanuni'nin
kitaplığına ait 1520 tarihli bir kitap.
"Çeyiz" aHmı taşıyan ikinci sergide ise
Osmanlı Türkleri ve azınlıklarınev ya-
şanılarından vola çıkılarak gösterıme
sunulan 50 çeyiz eşyası yer alıyor.
Giardana'nın fılmi, Pasolini cinayetinin yeni ipuçlannı yansıtıyor
'Bir iıısaıım öliiıııü^
yaşamnnn özetidir'
KültürSenisi- Ünlü Italyan vö-
netmen ve şaır Pier Paolo Pasoli-
ni'nin vahşi bir şekılde öldürülme-
siyle ilgili yeni bir film. bitmeyen
bırtartışmayı yeniden gündemege-
tirdi: Pasolini bir suikasta mı kur-
ban gıtti ?
Marksist şair. dinsiz yönetmen
veeşcınsel Pasolini, 2 Kasım 1975
yılında. genç bir eşcinselle birlikte
Roma'dan aynldıktan sonra kafası
parçalanmış \e üzerindeıı arabay-
la geçilmış halde bulunmuştıı.
17 yaşındakı Pino Pelosi. cına-
yetten uzunca bir süre sonra cına-
yeti üstlenmiş \e Pasolini'yi ken-
dısıne cinsel taciz yaptığı için tek
başına öldürdüğünü söylemışti. Bu
olay yüzünden dokuz yıl hapse
maİıkûm olan Pelosi. şu anda da
başka suçlar y üziinden tekrarceza-
evinde.
Fakat. Marco Tullio Giorda-
na'nın venı filmi "Pasolini. An İta-
lian Crime/ Pasolini, Bir İtalyan Ci-
na>eti". Pelosrnın en azından bir
suç ortağı olduğunu ortaya çıkarı-
yor. Zaten mahkenıe de ilk duruş-
ınanın sonucunda bılınmeyen bir
suçortağının varlığını kabul etmiş-
tı. Ancak bu suç oıtaklarımn kim
olduğu ortaya çıkarılmamış ve
araştınnalar da durdurulmuştu.
Gıordana'ya göre soruşturmayı.
iktıdardaki bırileri durdurmuştu ve
önemli bazı insanlar gerçeğin giz-
li kalmasını ıstiyordu. Giordana,
yaptığı bir konuşmada.>
'Ona düş-
man bir politikacılar ve kurumlar
grubu vardı*'dedı.
Pasolini aılesının avukatı Nino
Marazzitada fılmi ızledikten son-
ra davanın yeniden açılması için
resnıi bir başvuruda bulunacakla-
rını beliıiti.
Pasolini. faşistlerin gerçekleştir-
diği olaylara devletin de kanştığı-
nın söyfendiği 70'li yıllarda siste-
me ağır eleştıriler getirmişti.
"Bombalamalann ve öldürülen
binkrce insanın sorunılusunu bili-
yorum" demışti ölümünden bir kaç
ay önce birdergidekı şöyleşisinde.
-Bütün isimleri bili>orum. Ama is-
pat etmek zorunda değilim.~Dergi
ayrıca ısım vererek bazı pol itikacı-
lann yargıianmalan gerektiğini de
yazmıştı.
Pasolini cınayeti. Amerika'daki
Kennedy suıkastına benziyor. Tek
farkı. bu cinayetın ülkeyi ıkiyeböl-
mesi. Bazıları komplo teorisine
inanırken. bazıları Pelosi'nın ifa-
dcsiııin gerçek olduğu düşüncesin-
de.
Pasolini. Italyanlar için çok şey
ifade ediyor. Bir yandan saldırgan
ve ate^li. bir yandan sevgi dolu \e
neşeli. 1922 yılında Bologna'da do-
ğan Pasolini. ilk şıirkitabını henüz
Î9yaşındaykençıkarmış. 1954 yı-
lında senarist olarak başladığı sine-
mada. iki yıl sonra Fellini ıle çalış-
maya başladı ve 1961de ilk fılmi
u
\ccattone!" yı yaptı.
1962 yılında.'"La Ricotta"fil-
miyle. katolik kılisesine saldırmak-
lasuçlananPasolini"nin birçok fil-
mi daha seks ve şiddet içerınekle
suçlandı.
u
Canterbury Tales/Canterbury
Masalları" ve'"Salo-l20 Da>s Öf
Sodom/Salo-Sodom'un I20giinü"
filmlerı de ınahkeme tarafından sa-
kıncalı bulunarak Italya'da göste-
rilmesi yasaklandı.
Pasolini'nın.karanlıkbirköşede
vahşice öldürülnıesi de yapıtlanııa
benzetilıvor. Dostu. ünlü vönetmen
Antonioni de "Bir gün kendi başı-
na geleceğinden habtrsiz bir şekil-
de kendi (Mümünün filmlerini yapı-
yordu" demiştı ölümünden sonra.
Giordana'nın fılmi. Pasolıni'nin
ölümüyle ilgili bılgi ve belgelerle.
yeni ipuçlannı bir araya getirıvor.
Girdana. başlangıçta Pasolini"nin
bir biyografisini yapmak istediği-
nı. ancak. onun. "Bir insanın ölu-
mü, yaşamının özetidir" sözlcn
üzerine bu fılmi yapmava kanır
verdıöinı sövledı.
Ölümünün 10. yılında
Ruhi Su
Külliir Sen isi - "Av rupa"da ve
Türkiye'de Yazın" dergisi. eylül
sayısını iki önemli olayın
yıldönümüne ayırmış: Ruhi Su'nun
ölümünün 10. yılı ve 12 Eylül'ün
15. yıldönümüne. Dergide. Ruhi
Su'nun "Şiırler Türküler". Azız
Nesin'in "Sesi. Işi. Kendi Güzel:
Ruhi Su" \e Sümeyra Çakır'ın
"RuhilerÖlmez" adlı yazılanna yer
verilmiş. Dergide ayrıca Server
Tanilli'nin "12 Evliil Sürüyor".
Fakir Baykurtun "Bir kır Miizesi".
Zılıni Anadol'un "SınırTaşı"", Emin
Karaca'nın "Türkiye Sosyalizmine
Çıkış Yolu Arayan Adam: Mehmet
Ali Aybar". Mustafa Çakar'ın
"^'unan Adalarında Aziz Nesin".
Müştak F.renus'ıııı "Yencni
Sevmem Yenileni Hiç". Necmı
Sönmez'in "Bilge Karasu ve Hasan
Safkan İçin". Osnıan Köker'in
"Diyarbakırlı Bir Ermeııinin
Öyküsü ve Nadine Gordimer'in
"Zamanla Gıtmemek" adlı yazıları
da yer alıyor.
Devlet Tiyatroterı'ndan
ücretsiz temsil
ANKAR.A (,\A) - Dev let
Tiyatrosu'nun "Bacılarla Yunus"
adlı oyunu. " 10. Ulusal Isı Bilimi ve
Tekniği Kongresi"nin son günü
kongre üyelerine ücretsiz olarak
sergilenecek. 8 eylül akşanıı
sergilenecek olan oyun. büyük halk
ozanı ve mutasavv ıfı Yunus
Emre'nin şiırlerindeıı derlenerek
oluşturulmuş. Maral Üner'in
yönettiği oyunda Tomris Çetinel.
Meral Ulkü. Osman Nuri Ercan.
Cilıan Yöntem. Ihsaıı Bengier ve
Özcan Oktay rol alıyor. Müzik
düzenleme.sini Cem Idiz'in yaptığı
oy unun sahne tasarınıı Sertel
Çetiner'e. giysi tasanmı Birsen
Salaln'ye. ışık tasarınıı ise Mehmet
Yaşayan'a ait.
'Genler Modern
Put mu?'
Kültür Ser* isi-Ay lık bilim. kültür
ve politıka dergisi Bilim ve
Ütopya'nın. eylül sayısı çıktı. Bu
sayıda "Genler Modern Put mu?"
başlığı altııula Adam Şcnel'iıı
"Tekncdcncilik. tndırgcmecilik ve
Biyolojİ7in". R. D. Lev\ontin"in
"\arolani Meşrulaştımıa
tdeolojısımn Modern Biçimi:
Genetik Indırgemecılık". Prof. Dr.
A. Nihat Bozcuk'un "Genetiğin
Y üzyıllık Serüveni". Prof. Dr.
Ahnıet thanı'ın "Gerçeklık. Çok
Yönlü ve Öylesine Karmaşıkken,
Her Canı Tutııp Nasıl Açıklayabılir
Gen" ve Prof. Dr. Işık Bökesoy ile
söyleşi "Genetik Etki; Nereye
Kadar?" isiınli yazıları yer alıyor.
Dergide aynca Dr. Şükrü
Günbulut'un "Ömeklerle Ortadoğu
Mistisizminin Temel Özellikleri".
Prof. Dr. Metin Hotiııli'nin
"Gökbilim Dinsel Doğmalan Nasıl
Yıktı? '" Muazzez llmiye Çığın
"Hz. Muhammed'in Teyemmüm
Taşı Dedikleri. Bir Asur Tableti".
Prof. Dr. Alı Nesin'in "Matematik
Sohbetleri • Soru ve Yanıtlar" ve
j Prof. Dr. Şafak Alpay'ın "Rene
Descartes" ısimlı yazıları da yer
alıyor.
Sinemaya destek
yönetmeliğe bağlandı
ANKARA (AA)- Kültür
Bakanlığının Türk sinemasına
destek vermek amacıyla film
yaptırması. satın alması ya da
katkıda bulunması yönetmeliğe
bağlandı. Konuyla ilgili
yönetmelik. Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe
girdi. Yönetmeliğe göre film
projeleri. Telif Haklan ve Sinema
Genel Müdürlüğü'nün teklifi ve
Kültür Bakanlığı'nın onayı ile
yaptınlacak. katkıda bulunulacak ya
da satın alınacak. Bu şekılde ortaya
çıkan yapıtlann yuıiiçi ve yurtdışı
ticari olmayan kültürel gösterim
haklan bakanlığa ait olacak.
Yönetmeliğe göre, projeler
Kısa Film ve L'zun Film Senaryo
Proje Değerlendirme
Kurulunda değerlendirilecek.
uluslararası projelere öncelik
tanınacak. Bakanlığa
taalıhütünü yerine getirmemiş.
ödenmesi aksamış herhangi
bir borcu bulunan yapımevinin
projesi değerlendirmeye
alınınayacak. Bütün projelerde
değerlendirme kurulları. filmin
sinema sanatı açısından daha
nıtelikli olması amacıyla zorunlu
hallcrde projede değişiklik
isteyebilecek ve kabul karanna da
önerdığı değişikliğin yerine
getinlırk'sırt' IOMI! ol:ır:<k