25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLÜL 1995 CUMA 12 DIZI YAZI Özel okullar, para tuzağı olmamalı0 0 zel okullanmızın sistem için- O dekj oranı yüzde i düzeyin- dedir. Son yıllarda yapılan teşvikler nedeniyle bu okul- lara yönelmelerin arttığmı görüyoruz. Özel okullar yer- leşik bir geleneğe sahip olmadıklann- dan, ticari kazancı ön plana çıkarmakta, eğitimde kaliteyegereken önemi verme- mektedir. Buralan seçen ekonomik du- rumu yeterli ve iyi yetişmiş öğrencile- rin yapay bir başan sergilemelerine kar- şın, ilerde bu okuilann yaygınJaşmasıy- labüyük sorunlaryaşanacağı kuşkusuz- dur. Yaygın olarak günlük yaşamımıza giren dershaneler, adeta özel okullann ön- cüsü olmuşlardır. Devlet okullannın do- nanım, araç gereç ve öğretmen bakımın- dan yetersizliği, bu okullara yönelimi arttırmıştır. Bu da aynmı ve eşitsizligi körükle- yen bir durum yaratmıştır. Bu okullar tüm öğrencilere kapılannı açmalıdır. Eşitsizlik kaldınlarak buraya giren eko- nomik durumu yetersiz öğrencilerin mas- raflan devletçe karşılanmalıdır. Bu okul- lara belirlenecek birkontenjan oranında ücretsiz, yetenekli, ama fakir öğrenci al- ma zorunluluğu getirilmeiidir. Gelişmiş ülkelerde özel okullann çok yaygın olduğunu görmekteyiz. Bu ülke- lerin eğitim sorunlannın çözümünde özel okullann önemli katkılan vardır. Ancak devlet okullanyla bu okullar arasında farklılıklarolmadığı gibi devlet, burala- ra giden öğrencilerin eğitim giderlerini büyük ölçüde karşılamaktadır. Sosyal devlet, özellilde zorunlu eğitim döneminde tüm öğrencilerin eğitim gi- derlerini karşılamak durumundadır. Eği- tim sadece bireyin gelişmesinın değil, toplum kalkınmasının da temel koşulu- dur. Bu yüzden eğitımin getirisini, tüm toplumun getirisi olarak görmek gerekir. Bunun yükünii sadece veliye yüklemek, çağdaş toplumlar için, nedeni ne olursa olsun kabul edilebilir bir durum değil- dir. Demokratik eğitim programı ile; • Aynmı ve eşitsizligi körükleyen bu okullann acılması önlenmelidir. Devlet okullanndaki maliyetlere eşit olmak üze- re özel okullarda okuyan çocuklanmızm masraflannm devletçe karşilanması ve eğitim kurullannca denetlenmeleri ko- şuluyla bu okullann sistemde kalması sağlanabilir. • Büyük işletmelerde. istihdam koşu- lu ve alanıyla ilgili okul açma özendiril- melidir. • Özel eğitim konusunda kısa sürede tüm ilgililerin katıhmı ile "özel eğitim kurultayı" toplanacaktır. Özel eğitim konusunda belirleyici kararbu kurultay- da alınacaktır. Özel eğitim (engellllerin irtiml) Projesı Özel Koç Lisesi Bilgisayar Kulübü. • Özel okullar yerleşik bir geleneğe sahip olmadıklarından, ticari kazancı ön plana çıkarmakta, eğitimde kaliteye gereken önemi vermemektedir. Devlet okullannın donanırn, araç-gereç ve öğretmen yetersizliği, bu okullara yönelimi arttırmıştır. Bu okullar, tüm öğrencilere kapılarını açmalı, buraya giren ekonomik durumu yetersiz öğrencilerin masraflan devletçe karşılanmalıdır. Bu okullara, belirlenecek bir kontenjan oranında ücretsiz olarak yetenekli, ama fakir öğrenci alma zorunluluğu getirilmeiidir. • Yükseköğretim uygulaması içinde yer alan fakülte, yüksekokul ve açıköğretim arasında eşgüdüm ve aynı tür eğitimi yapanlar arasında program bütünlüğü bulunmayışı, bu kurumlarda büyük bir kargaşa yaratmıştır. Bilimsel gelişmeye önderlik etmesi gereken üniversiteler, ne kadar çok öğrenci istihdam edecekleri çabasına düşmüşlerdir. Özel eğitim veren kurumlar, bedensel, zihinsel ve benzeri özürleri nedeniyle normal eğitim hizmetlerinden yararlana- mayan, 0-18 yaş grubunun eğitimi için acılmış okullardır. Hemen her ülkede yüzde 12 doiayında engelli bulunmak- tadır. Her ülke özel eğitim alanına büyük önem vennekte ve bu çocuklann toplu- ma kazandınlmasmı sağlayıcı önlemler almaktadır. Ülkemizde bu çocuklann an- cak yüzde 0.64 gibi küçük bir kısmı bu olanağı yakalayabilmışrir. Engellilerin eğitiminde kalıcı ve köklü önlemler alın- ması gerekmektedir. Özel eğitim gere- ken 4 milyon çocuğumuzun 1995 ra- kamlanyla 25.952'sine ulaşılabilmıştır. Bu çocuklanmızın eğitimıne yönelik ku- rulmuş vakıf ve benzeri kuruluşlarla iş- birliği yapılarak, okullaşnıa oranını yük- selrmek için çaba harcanmalıdır. Top- lum, aile ve özellikle kendileri için bü- yük sorunlar içeren bu durum. çağdaş ül- keler düzeyine yakın bir okullaşmaya kavuşturulmalıdır. Demokratik eğitim programı ile; • Özel eğitim kurumlannın yaygınlaş- tınlması ve merkezi eğitim kurumlan bünyesinde özel sınıflann acılması ku- rumlaştmlmalıdır. Bununla çocugun hem kendini gelişrirmesi hem de toplumla bütünleşmesi sağlanacaktır. Yetişkin engelliler için, beceriye daya- lı meslek okullan bünyesinde yaygın eği- tim kurslan açılacaktır. • Engellilerin eğitiminde görev alacak personelin eğitimine önem verilecektır. • Önemli engeli olmayan çocuklara normal sınıflarda eğitim verilerek, ar- kadaşlanyla kaynaşması sağlanacaktır. • Rehberlik ve rehabilitasyon servis- leri yaygınlaştınlacaktır. • Halkın engelliler konusunda bilgi- Görme özürlüler için Braille Atfabesi. lendirilmesi sağlanacaktır. • Engellılerin eğitimi konusunda si- vil toplum örgütleriyle işbirliğine gidi- lecektir. • Eğitilebilir çocuklar için kurulan "alt özel sınıflar" yeniden gözden ge- çirilerek, daha sağlıklı biryapıya kavuş- turulacaktır. Yükseköfiretim Yükseköğretim; öğrenim çağındaki nüfusun toplumsal sorunlara en duyarlı kesinıi olan gençlerimizin devam ettigi kurumlar olarak eğitim sistemi içinde önemli bir yere sahiptir. Hemen tüm öğ- rencilerin daha çocuklukta yükseköğre- nime yönlendirilmeleri, bu kurumlann doğal ortamında gelişmesini engellemiş- tir. Yükseköğretim uygulaması içinde yer alan fakülte, yüksekokul ve açıköğ- retim arasında eşgüdüm ve aynı tür eği- timi yapanlar arasında program bütün- lüğü bulunmayışı, bu kurumlarda büyük bir kargaşa yaratmıştır. Bilimsel gelişme- ye önderlik etmesi gereken üniversiteler, ne kadar çok öğrenci istihdam edecek- leri çabasına düşmüşlerdir. Yaratılan olumsuz ortam, gençlerimizi bilgiden, öğ- renmeden çok diplomaya yöneltmişrir. Sistem, kendini soktuğu bunalımdan, zorunlu olarak açıköğretim yoluyla kur- tulma yolunu seçmiştir. 1995 verilerine göre açıköğretimin yükseköğretimdekı payı yüzde 54.3'e ulaşmıştır. Gelinen aşamada bu sistem içinde başka yol da bulunamamaktadır. Yükseköğretimde kaynak yetersizli- ği, politik dalgalanmalann etkisi, önce- likli politikalann yanlışlığı ve öğretim kadrosunun eğitim sorunlanndan ko- pukluğu. bu kurumlanmızın gelişmesi- ni büyük ölçûde engellemiştir. Gençle- rimizin eğitim ve ülke sorunlanyla ilgi- lenmeleri yadırganmış ve şiddetle en- gellenmiştir. Öğrencilerin, okulun yö- netiminde söz ve karar sahibi olmasına karşı çıkılarak demokrasi kültürünün ve alışkanlığının büyük ölçüde venlmesi gereken bu kurumlarda anridemokratik biryapı hâkim kılınmıştır. Örgün yükseköğretimde yüzde 12.2 lik, açıköğretimde yüzde 13.9'luk olmak üzere yükseköğretimde yüzde 26.1 'lik bir okullaşmaya ulaşılabilmişken, gelişmiş ülkelerde sadece örgün eğitimde okullaş- ma oranı yüzde 50'nın üzerindedir. Ço- ğu ülke gelişmişlik düzeyini eğitimde okullaşma oranıyla ölçmektedir. Yapılan araştırmalara göre yüzde 20 okullasma- Moskova'da sağır-dilsiz çocuk okullarında birinde pratik ders. Özel eğitim kurumlarındaki okullaşma oranları (1995) | Okultürü Görme engelliler okulu İşitme engelliler okulu Ortopedik eng. okulu Eğitilebilir uyg. okulu Eğitilebilir meslek Ok. Zih.eng.mes. Eğt.Mrkz Hastane ilkokulu Toplam Ait özel sınıflar Kaynaştırma yolu ile Eğt. GENEL TOPLAM Çağ nüfusu 5-19 vas 2.678.992 2.678.400 Okul sayısı 9 42 4 29 27 2 21 134 828 2.010 2.972 Öğrenci sayısı 872 6.646 149 1.311 1.056 142 _ 10.176 9.870 5.906 25.952 Öğretmen sayısı 206 916 30 233 184 9 1.578 830 _ 2.408 Okulaş. oranı % %0.56 %1.45 (Nüfus:62963992,Çağ nüfusu 5-19 yaş:22.320.000,Engeili %8 yı gerçekleştiren ülkeleryüzde 1.2'lik kal- kınmayı doğal olarak sağlayabiliyor. Bu oranı yüzde 60'a ulaştıran ülkeler, yıllık yaklaşık yüzde 4"lük bir kalkınma hızı- nı kendiliğinden yakalayabilecek düze- ye geliyor. Göstergeler, yükseköğreti- min yapay değişiklikJerle değıl, köklü re- formlarla düzelebileceği doğrultusun- dadır. Bu anlamda en önemli görev üni- versite yönetimi ve öğretim elemanlan- na düşmektedir. Üniversitelerimiz. öğretim elemanı yetiştirmekte de yetersiz kalmaktadır. 1995 verilerine göre 5980 profesöre kar- şılık, 3737 doçent, 6313 yardımcı doçent ve 20 bın 916 araştırma görevlisı bulun- maktadır. Eğer kadro alımında büyük engel yok- sa, akademik personelin, kendinden son- ra geleceklen yetiştirmede cimn dav- randığı görülmektedir. Bu rakamlar, bı- rakın gelişmiş ülkeleri, bizim konumu- muzdaki ülkelere göre de azdır. Öte yan- dan çoğu ülkede yıllık mezun oranlan yüzde 25 doiayında iken, bu rakam biz- de yüzde 15-17 dolayındadır. Bu da sı- nıfta kalma oranlannın yükseldiğini gös- termektedir. Not ve değerlendirme sis- temi gözden geçilerek, çağdaş değerlen- dirme ölçüJerinjn kullamlması sağlanma- hdır. Demokratik eğitim programı ile; • Yükseköğretim önündeki yığılma- lar, ortaöğretimdeki düzenlemelerin ya- nında, ünıversitelenmizin altyapı ve öğ- retim kadrosu. nüfus artış hızına paralel bir okullaşmayı gerçekleştirecek şekil- de düzenlenecektir. • Yükseköğretim programlan, yaşa- mın çeşitliliğine uygun olarak geliştiri- lerek, çeşitlendirilecektir. Eğitim prog- ramlan kendi alanında da öğrenciye se- çenekler sunacaktır. • Değerlendirme sistemi tümüyle de- ğiştirilerek, çağdaş değerlendirme ölçü- lerinin sisteme girmesi sağlanacaktır. • Yüksek meslek okullan yaygınlaş- tınlıp, çeşitlendirilerek, bu okullann yö- redeki işyerleriyle ışbirliği yaprnası sağ- lanacaktır. • Üniversiteler, akademik çalışma ko- şullan iyileştirilerek, akademik, bilim- sel ve mali özerkliğe kavuşturulacaktır. Yükseköğretim, yönetsel, bilimsel ve mali özerkliğe kavuşturulacaktır. Üni- versitelerin bünyesinde, iki ve dört yıl- lık mesleki ve teknik yüksekokullaryay- gmlaştınlacaktır. • Öğrencilerin yönetiminde söz ve ka- rara ortak olmalan sağlanacaktır • Üniversiteler, yeni teknolojilerin üre- timinde özendirilmelidir. Bu amaçla ya- pılan çalışmalarda sanayi kesiminin eko- nomik ve teknik desteği sağlanacaktır. • Dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmeye uyum ve yeni eğitim tekno- lojilerinin kullanımında üniversiteler, topluma öncülük edecek şekilde yapılan- dınlacaktır. • Üniversite ve yüksekokullara para- lel, yan zamanlı meslek yüksekokullan kurularak yaygınlaştınlacaktır. • Ekonomik durumu uygun olmayan öğrencilerin okul ve bannma giderleri devletçe karşılanacak, bu öğrencilerden harç ahnmayacaktır. • Meslek üseleri ve teknik liselerin eği- tim programlanyla devamı olan yükse- köğretim kurumlannın programlan tek- rardan kurtanlacak. kendi içinde aşama- lılık esasına göre yeniden düzenlenecek- tir. Tüm eğitim kurumlan arasındaki bu ve benzeri sorunlann çözümü için eşgü- düm merkezleri kurulacaktır. • Mesleki ve teknik yüksekokullann öğrenci kaynaklannı oluşturacak okul- lar önceden belirlenecek, öğrencilerin kendi alanlannda bir yükseköğretim ku- rumuna devamlannı kurumlaştıncı ön- lemler alınacaktır. Yarın: Yaygın eğitim ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL Tavandan emekli olabilmek için Soru: Ocak 1967 doğumlu bayan sigortalıvım. 1 Ekim 1981-1 Nisan 1994 tarihleri arasında, asgari ücretten SSK primlerim kesintisiz ödendi. Ağustos 1995'te, isteğe bağlı tavandan prim ödemek için başvurdum. Sorularım: 1) Bugünkü koşullarda. hangi tarihte emekli olurum? 2) Emekli olacağım tarihe kadar tavandan prim ödemiş oimam. tavandan emekli olmamı sağlar mı? 3) Tavandan emekli olabilmek için emekliliğim dolduktan sonra ne süre daha tavandan prim ödemem gerekir? (E.E) YANIT: 1) Bugünkü uygulamada, Sosyal Sigortalar Yasası'nın "Yaşlıhk Aylığından Yararlanma Şartlan"na ılişkın 60. maddesine göre sigortalının: "c) Kadın ise §0, erkek ise 55 yaşını doldurmamış olmakla beraber, kadın ise 20 erkek ise 26 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 5000 giin, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması şarttır." Sigortanın yaşlılık aylığından yararlanabilmeniz için kadın sigortalı olarak 20 tam yıl içinde 5.000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemeniz yeterlidir. llk sigortalı olduğunuz 1 Ekim 1981 'in üzerinden 20 yılın geçtiği, 1 Ekim 2001 günü 5.000 gün prim de ödemiş durumda olursanız, yaşlılık aylığından yararlanabilirsiniz. 2) Sosyal Sigortalar Yasası Ek Madde 34 uyannca. 1997 yılından sonra yaşlılık aylığı almak içi başvuranlann, "Malullük, yaşlılık ve ölüm aylıklannın hesabına esas alınacak üst gösterge, sigortalının işten ayrıldığı veya öldfiğü tarihten önceki malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş son on takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç rutarlanna göre bulunacak ortalama yıllık kazanç esas alınarak tespit edilir." Kısaca, günümüz tavan göstergesi olan 6.650 göstergeden yaşlılık aylığı alabilmeniz için 10 takvim yılı bu göstergeden kesintisizprim ödemeniz gerekecektir. Bu da 1 Ocak 1996 ile 1 Ocak 2006 tarihleri arasında tavandan prim ödemenizi gerektinr. 3) 1 Ekim 200rde5.0O0 gün prim ödemiş durumda olursanız, yaşlılık aylığından yararlanabilirsiniz. Ancak tavan gösterge 6. 650'den yaşlılık aylığı alabilmeniz için 5 yıl daha ve 1 Ocak 2006 gününe kadar tavan gösterge 6.650'den kesintisiz olarak prim ödemeniz gerekecektir. ANKARA...AIVKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Gerçek Kaynak Ezine'den geçerken ne gördü bilmem, arabayı durdurdu indi körfezli dostum. Bizi de çağırdı çok geçmeden, bakalım ne gösterecek? Birkaç adım ötede bir işyeri var, iki kişi çalışıyor, biri dışarda tah- ta çakıyor, öteki içerde makinenin başında. Gözleri parlıyor, coşkuyla anlatıyor, zeytin kıyılannda daha neler dinleyeceğim kim bilir. - Italya'ys gittim, çağdaş teknolojiyi gördüm; ama makinelerçok pahalı, almadan döndüm. Gaziantep'te- ki ustalara anlattım gördüklerimı. Bunu onlar yaptı. İyi çalışıyor, ama üretimi daha çok geliştirmem ge- rekiyor. Körfezii dostum deneyli birsanayici, belli yön- temler için uyarıyor Yahya Bulan'ı. O çok seviniyor, ben de düşünüyorum, Ankara'dakiler nelerle uğra- şıyor hâlâ! Halkımızın dinamizmi her dalda çok aşı- yor onlan. Yahya Bulan başka tasarıları da anlatıyor bir solukta. Geyikli kıyısındaki çiftliğini tatil köyüne dönüştürmeyi planlıyor, Amerika'da, Miami'deince- lemeler yapıyor oğlu, bir de disko kurmayı tasarlı- yorlar. Tatil köyünün ocaklannda da 'zeytin odunu' yakılır belki. Çam kabukları ve katran karıştırılarak daha iyi bir yakıt üretildiğini anlatıyor körfezli dost- lanm. Onlann evi, işyeri 'zeytin odunu'y\a ısınıyor- muş meğer! Şaşılası bir olay, bir zeytin tanesinden ne ürünler oluşuyorL Yıllarca önce Bozcaada'ya gidemeden geri dön- dükOdunluk Iskelesi'nden. Denizsertti, eski tekne- ye binmeyi göze alamadık. Yeni iskele insana gü- ven veriyor. Kıyısında kocaman araba vapuaı, çağ- daş donatımlı balıkçı tekneleri. Mavi denizin gize- mini taşıyor kentJere, ülkelere. Bozcaada koyların- da da gördük o tekneleri, deniz sertleşince bu gü- zel koylara sığınıyor. Karada mavi yolculuk yaptınız mı hiç? Denizle sa- nlarak kucaklıyoruz adayı, bağlar bozulmuş, üzüm- ler şaraba dönüşme yolunda. Teknede değil, araba- dasınız; ama her tepede, her dönemeçte mavi de- niz karşınızda. Dönüşte Bababurnu'na gittik, hangi tekne getirdi bilmem; ama kocaman bir lüfer, bir de palamutla soframızda da sürdü mavi yolculuk. Hay- darAmca ile geçmişe de daldık bir aralık. Aziz Ne- sin'nden flhami Soysal'dan söz ertik. Anadolumu- zun batı ucuna ilk gelışlerim onlarla birlikte. Sonra ver elini Assos. Yolda Bektaş Köyü'ne uğradık. Kö- yün dışında, körfezi kucaklayan çıplak bir tepede bir keçı ağılı anyorum. Hüseyin Katırcıoğlu'nun evini. Otomobil de keçi türü tırmanıyor o tepeye. Yol yok, ama Hüseyin Katırcıoğlu bu ağılda yaşıyor. Toprak bir dam, bir su deposuyla belli sorunlan çözüyor; do- ğayla, Bektaş köylüleriyle uyum içinde yaşamayı yeğliyor. Saygın bir davranış bence, Ida tepelerin- de, mavi kıyılarda kat kat apartmanlar yükseltenle- re bir uyarı gibi, doğal bir yaklaşımı kanıtlıyor. Okur mektuplarını itici gücüm diye düşünürüm ben. Bu keçi ağılına da Muhtar Katırcıoğlu'nun mektubu getirdi beni, Assos'a, oğlu Hüseyin Katır- cıoğlu'nun düzenlediği Deneysel Tıyatro Festiva- li'ne çağınyor. Tiyatrosever, onu tanır sanıyorum. Ben tanımıyorum, Bektaş Köyü'nden sonra Beh- ramkale'ye uğradık, ama provadaymış göremedim. Bir tasavvuf öyküsü, 'Smurg Anka'y\ oyunlaştınyor Hüseyin Katırcıoğlu; müzik, türküler, yürüyüşlerle gerçekleşiyor, Behramkaleliler de oyuna katılıyor. Nasıl katılıyor derseniz, yirmi yıl Assos'ta geçen Hü- seyin Katırcıoğlu ile Behramkalelilerin yakın dostlu- ğu, sıcak diyaloğu var. Geçen yıl Truva yıkıntıların- da oynanan Truva Öyküsü'nde de rol alıyor belde halkı. Dahası gelecek yıl yapılacak festivale Behram- kaleli kadınların da katılması bekleniyor. Geçen yıl oyunlaşan Truva Öyküsü'ne halkın bir bölümü ka- tılmıyor, ama başanyı paylaşamamanın üzüntüsünü belirtiyor sonra. Bu yıl büyük katılım oluyor, kadın- lar da geride kalmak istemiyor. Okurlarım bilir, böyle olaylar çok duygulandırır, coşkulandırır beni. Hüseyin Katırcıoğlu önce bir fut- bol takımı kuruyor, Assoslu delikanlılarla maç yapı- yor, sonra bir tiyatro denemesine girişiyor, kuşku- suz başaracak. Ida'nın ucunda, antikyıkıntılar ve Sel- çuk döneminin güzel yapıtlan arasında ilginç bir olay yaşanıyor sözün kısası. Bir tiyatrocunun öncülüğün- de Behramkalelilerden güzel bir methaba mavi kör- feze. Afrikalı, Ingiliz, Fransız sanatçılar da katılıyor bu selama. Japonlar da gelecek festivale katılaca- ğını bildiriyor. Kişisel bir girişim; ama geniş ilgi top- luyor, boyutlanıyor. Parasal desteği de Behramka- le'yeyerieşen yabancılarsağlıyor. Kültür Bakanlığı'nın bir katkısı yok galiba. Şu günlerde beklenemez; ama pazarlıklar, hesaplar, varsayımlar, ne olursa olsun bir gerçeği görmezlikten gelemez politikacılar. Halkımız- dan her dalda uyanlar var başkentimize. Gizemini, birikimini, özlemini yansıtıyor durmadan. Bu uyan- lara duyarsız kalanlar hükümeti şu ya da bu biçim- de kurmuş ne anlamı var. Belli konularda uzlaşma- ya varmadıktan sonra hükümet kurmak neye yarari Devlet hükümetsiz kalamaz diye devleti parselleyen- leri, cepheleroluşturanları unutabilir miyiz? Unutur- sak ne değişir, geleceğe nasıl umutla bakarız? Ye- ni yapıdan söz edenler de eskiyi sergıleyerek umu- du soldurmuyor mu? Körfez tutkum bu nedenle de- rinleşiyor giderek. Maviyi soldurmayanları tanıyo- rum herdalda Umudun gerçek kaynağına ulaşıyorum. Toplumun her kesiminden besleniyor o kaynak. Yüz- lerce pınarlı Ida gibi. BULMACA SEDÂT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDAN SA- ĞA:1/Aiyoniluı- de tanınmış bir kaplıca ve içme. 2/ Aza... Osmanlı devletinde ihtiyat askerlerine verilen ad.3/Dişçikerpe-. 4 tenı...Oyundace- g zalı çocuk. 4/ Türkçede ılgı adı- 6 lı... Korkusuzluk, -. can ve mal güven- ' liği. 5/ Bir nota... 8 Toplardamar ge- nişlemesi. 6/ Psi- 9 kanaliz dilinde ki- şinin öz benlıgi... Eyerin ön ve arkasındakı çıkmtılı bö- lüm. II Atnıaca ve doğana benzeyen yırhcı bir kuş... As- ker. 8/ Bir gıda maddesı... 1942'de Çanakkale Boğazı açıklannda batan ve 39 kışi- lik mürettebatınm tümü ölen Türk denizaltısı. 91 Soyaçe- kim... Konya'nın bir ılçesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Motivasyon. 2/ Yaprakla- nn düz ve parlak bölümü... Güney Amerika'nın nemli or- mardannda yaşayan kemirici bir hayvan. 3/ "Mihneti ken- dine — etmedir âlemde hüner / Gam u şâdi-ı felek böyle gelir böyle gider" (Koca Ragıp Paşa)... Rey. 4/ Bir çıkmtı- nın yerleşmesi için yapılmış gırinti... Soğurma, emme. 5/ Karakter. Çabuk ilerleyen hastalıklar için kullanılan sözcük. 6/ Germanyum elementinin simgesi... Bir ay adı. 7/ tz- mir'in bir ilçesi... Lütesyum elementinin simgesi. 8/ Giy- si... llkel bir su taşıtı. 9/ Eteney ve tanıtlamalara dayanan bilimkrin genel adı... Herkesçe duyulma, yayılma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear