23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17EYLUL1995PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Ülkemden îrisan GörünümlerîÇELİKGÜLERSOY N âzımın 1930"lara ait ün- lü deyişini günümüz Türkçesine çevirirsek. başlık bövle oiur. Bu ya- zımda, soyut % e genel an- latımlara gırmeden, ken- di iş ve yaşam denev imımden kesıtler ve- rerek, nüfiımuzu oluşturan ve çevTemizı kuşatan insan malzemesinin, kafa yapıla- n vedümaya bakış açılanüstüne bılgıler aktarmak ıstedım Sanıyorum. somut ör- neklerin ve yaşanmış olduğu kesin olan olaylann, teorik bilgılere üstûnlüğü var- dır: Bakarsınız bu dağarcık. kimı sosyo- log -hatta belki de bıvolog- bılim adam- lannın ışıne de yarayabılir 48 yılını tamamlayan çalışma yaşa- mım. 30 vılını dolduran genel yoneticı- liğim \e 16 yılını bitiren turistik işletme deneyımim içinde "persooerie ılgili ola- rak başıma gelen olaylann hepsini yaz- satn, kitap oiur. Bu kısa >azıda. sadece sosyoktjikanlamı derin oJanlan aktaraca- ğım. Hileci: Henüz çocuktum. 1935 vılı ol- malı Yıldız'da Serasker Sarayı'nın ya- macında, merdıvenlı ve ıssız bir çıkmaz sokakta oturdugumuz iki katlı taş evin. kapısı çaldı Yakın illerin bırinden bir köylü. Omzunda heybesi var. Yumurta, leblebi türünden yiyecek maddeleri ge- tirmiş. satıyor. Anacağım. topak bir te- rcvagının sevimli görünüşünü sevdı. Pa- rasını verdik. adam gitti. Az sonra ekme- ğe süriip vemek içın kestiğımizde gördük ki, topak kocaman bir patates'.Köylu- mûz. üstüne bıraz terevağı kaplamış' 193O'lar,yani 11. C'ıhan Savaşı öncesı. yi- yecek mallannın bol ve görecelı olarak epeyce de ucuz olduğu bir dönemdi. Te- reyağı ve vağ türlennın hepsi Beşiktaş bakkallannda bulunurdu Sıkıntı, sadece yol ve ulaşımda ve mal ıletimi ıle genel- depara yokluğunda idi Amabiraçıkgöz. daha o zaman ve o ortamda, \ag fivauna patates satma formülünü bulmuş He> - besındekı "leMebi hervasını" neyle yap- mıştı, onu bilemedık Bu insan tipi, 1950'den sonra Batı bas- kısı ıleTürkivemerkantiIistdönemegeç- tiğinde. açılan "banka kredileri / teşvik fonlan /giimrük ve vergi indirimleri /" sis- temi içinde,yolunu buldu ve girışımci bir sınıf oluşturdu. Sistem yeniydi, fakat in- san toprağı eskhdi. Tohunı atınca, yeşer- di, hatta orman oldu. Ama. bozuk bir or- man. Avantacı: Yöneticısı olduğum kurum, 1979'dabilindiği gibı bırdızi yatınmla- ra geçtı. lstanbul'da tanh çerçevelen için- de örnek işletmeier açtı. Bunlann ılkinın onanmı buerken tunzm eğitimi yapan devlet kuruluşundan bıze en yakın olanı- nın yönetıcisinı -mahalline- çağırdım. ll- gi gösterip, geldi. Kendısıne dedım ki. "Bakın. bu. bir örnek olmak. eldeki ha- rap>apılarabirerfonksi>on bularakkur- tarma çığınnı açmak \e halka da mutlu- luk taşımak amaçları ile bu tarih ve sanat malzemesini,günlük vaşama sokuvoruz. Bu. Türkive'de ilk kez vapılıyor. îstiyo- rum ki, servis işleri de vapılar ve bahçe- ler kadar güzel \e kusursuz olsun. Bana en iyi öğrencilerinizi \ erir misiniz?" Genç adam çok sev indı ve bana en seçme me- zunlannı yolladı. Hepsi. fizıklerı iyi. ateş gibi çocuklar. Coşku ıle ışe başladık Ama Malta Köşkü halkı ağıriamak için vapılmadıgından.mutfakbugibitesisle- nn profes>oneldüzenineelvermedi: Por- sıyonlan çıkış ve kayıt gişesini kurama- dık. Gençlerin -vani aşçının ve garsonla- nn- "sütüne'"bıraktık. Görünüşte iyi gı- dıyor. Bir gün. eleman sayısı yetmedi. Sıvas'tan gelmış saf ve temız bir köylü çocuğunu işe alıp devreye soktum. Aynı sayıda masava baktığı halde. bu delikan- lı. akşam iki mıslı "hasılat" vatırmaya başladı1 Bre aman. bu ne ış?! Biraz sıkı- layınca. anlaşıldı ki, "eğuimü personer gelirin vansını "dercep" ediyor. Hepsıne hemenyol verdim Gençlerin muhasebede ılişikleri kesi- lirken bana bıraktıklan bir mesaj var: "Genel Müdur Bey"e söyleyin. Kendini >ormasın.garsonluk.hırsızhkdemekrir!" Bu öğüt üstüne çok düşündüm. Tunzm okullannın "müfredat programında'" bu- naaıtbırdersvok' Hepsi 18-2Oyaşlann- da olan bu gençlerin. babalarından da böyle bir "nasihat" akjıklannı hiç sanmı- yorum.Öyle ıse, ünlü fıkradaki Lazın so- rusu gibi, "Ha bunlari kim bozâ>i!" Kimileri. "bozuk düzen" diyecek DoSru tabiı. Ama bu diizen. neden bir türfü düzeiemi>or? Sonra, bunun sosval -hatta biyolojik- bir temeü var mı, yok mu? Püf noktası orada Eklemeyı unurtum: Sıvaslı saf-ve Ale- v ı- genç, bizım kadroda yükseldi. Şımdı işletme müdürlenmızdendir Mahmut Oztürk. Ama attığım gençlerin her bın bir yere kapılandı ve onlar da bir yerle- nn başı oldu! Ülkemız pek a>ırım yap- mıvor, anlaşılan İvomisvoncu: Bıryıl sonra. Çamlıca'yı açtık. Personelden fizığı düzgün ve ça- lışkan binnı şef yaptım Bir sıire sonra ne öğreneyim? Garsonlardan ve komılerden taşralı olanlan haftalık izne voHanıak için, "koniisjDn"' alıvor. O, alır. \erenlere ne dıyeceöimı ^aşırdım Izin. zaten yasal haklan ll dışına çıkma gibı bir "memur yasagı" da yok. Haksız parayı, şef garso- nun üstündekı müdüre. merkez müdüriı- ne, olmazsa oraya her gün gidıp mutfa- ğından çiçeğine kadar teftış eden -veor- talığa duman attıran- bana şikâ\et ede- bilüier. Bunlann hiçbirini .vapmavıp. ku- zu kuzu paralan ödüyorlar. Tam, fessüp- hanallahlık ış. Bunun da kökenini çok düşündüm: Kuran'dakı "ül'ül-emreitaat'* kuralı mı- dır. insanımızı bu kalıba sokan? Anadolu insanının binlerce yıl sürmü§. sopa altındakı yaşamının. köklü ızleri mı- dir? t nlü fıkradaki. teftişe geciken gene- ral sonunda geldiöınde, nöbetçi enn ken- dısıne "Amanın, paşa sen misin? Sakın çavuşa gözükme! Sülâlene okuyor** dc- mesındekı "görgüsel (ve >ine belki biyo- lojik) diizen midir? Vani paşa> ı bırakıp ça>uşa tapmak! Ben çözemedim." llysal: Bu. onun kışılıgının baş nıtelı- gı ıdı. Beşikteyken babası nasıl anlamış- sa. adını da^hayretbişiy", övlekoymuş. Başı eğik ve de çalışkan bırçocuktu. 10 yılın sonunda Yeşıl Ev'e geçmek ıstedi. Ama yabancı dil bılmıyordu. Isteğini ye- rınegetıremedik. Ne vaptı bıliyormusu- nuz? lOyıllıkemeğinıyaktı.tazminatis- temeden çıktı. gittı! Toplumumuzdan ki- mileri de hem böylesıne inanılmaz dere- cede tok gözlü, ama hem de onca hesap- sız! Kuruşa düğüm atan Batıhnın karşısın- da. bu Anadolu tıpi de antık kökenlerden gelen Islamın süzgecinden geçen ve ona Osmanlının mistısızm balını katan, bir insan malzemesıdır İç ve dış uyanıklar, işte bu çoğunluğu sömürüp durmakta. Açık arthrmacı: Zekeriya Köyü'nde oturduğum yıllarda herkesın ev ını -fise- bilullah- düzeltırken binsı de gelır, "nak- den" yardım ısterdi Ona da dedim ki "Bak agam, bu işin sonu \ok. Seni işe ala- vım. ama elin çolak. Ama görüyorum ki oğullann \ar. Birine iş vere\im." Kabul et- ,-f ti. Günlük yaşamı 3 keçiye bakmak olan delikanlıyı aldık. Pembe Sera'nın altın- dakı genel VVC'ye koyduk. Maaşı var. Bahşişlerden pay alıvor. Bir de gelen gi- denin bıraktığı bahşişler var. 3 kalem, ge- lir. Müdürü. gelırın bu son kısmını şıkâ- yet ettı. Dedim ki. "Giren çıkanı sakın bahşiş için zorlamasın. Ama herkes gönlünce bir şeyler bırakırsa onu da aJsın! Ne yapayım yani?" Müdürgenç, olayı açıkladı: Bızim kı yasak olduğu halde. orta>a bir tabak koymuş. Ve cie "tarifeyi vükseltmek''üze- re. cebinden. tabak üstüne v üksek birim- li kâğıt paralar verleştirirmiş! Dıyelım, herkes 1 yıl önce avucuna bir 1000 lira sıkıştınrken. bunun mostralan, 10 ve 20 binlik! "Özel teşebbüs ruhu"nun. bütün dün- yası 3 keçi ile sınırlı olan çocukta bıle dört dörtlük yaşandığının. tam kanıtı. Kimileri, bu olaydan çok keyiflenecek. Tezlerini doğrulayan bir olay olarak yo- rumlayacaklar. Ülkemızin özel girişim kesimı, Cum- huriyet'i ve bu sayfayı okuyor mu, bıle- miyorum Önlara dheceğim şu: Kurnaziık ik zekâvu zekâ ıle de aklı. ayırt etmeniz gerekıyor. Hayran olduğunuz Batı, hilekâıiıklar- la değiL insanın aklı ile >ükseldi. Bizim "tilkilerimiz""ise. ülkeyı 30-40 >ılda. bir mal ve hizmet canlılığına ve bereketıne, TV camlanna yansıyan renk bolluğuna kavuşturdu gibı görünüyor Bunlann hepsinin gerisinde, iç borçlann dev let bütçesini süpürüp götürmesi ve dış borçlann da her iktıdarı. dünva karar odakiannın sultasına sanrim santim uv- ma bov unduruğunun altında tutma ger- çekleri yarmasa, bozuk demırler üstüne kâğıt para atmaya devam edelim. TARTIŞMA Insanoğlu aslına dönüyor"Gönül ne kahve ister ne kahvehane / Gönül sohbet ister kahve bahane" demışler sohbeti sevenler. Bekrılere gelınce: "Gönül ne me> ister ne mev hane / Gönül sohbet ister mev bahane" dıye belırtmışler. Gel gör kahveler boş. Oturanlar da kumar oynuyor Meyhaneler ıssız. Birahanelerde kuru gürültü. Maçlar ızlenıyor. Toto, Loto, At yanşlan . "Altılı ruttu mu? Kaç lira verdi?" Otel lobıleri tıklım tıklım. Odalar almıyor Konuşulan yalnızca para. Ya kalkıp gıdenin ardından! Söylemeye dılinı varmıyor.. Dostluklar mı yirti? Insanlar mı değiştı? Ne oldu bizlere 0 Neden yabancılaştık birbinmize? Komşularla selamı kestik. Tek dostumuz kaldı ortak konumuz! Para para para... Dost mu düşman mı, o da bellı değıl ya! Konuşuyorduk. Söz geldi. 'Gazeteye yazı yazıyorum'dedım. İlk sorulan soru: "Kaç para alıvorsun" oldu. Şaşırdım Hangi konulan yazıyorsun gibi sorular bekliyordum. Korkarım bundan sonra; Konuşurken kendı aralarında yazarlar. Aldığı parayı tartışacaklar! Kıtaplanndan aldıklan yüzdelerle övünecekler Ressamlar tablolarının edenyle. Satıcı alıcı arasında do&al da! Kendi aralarında... Baksanıza para yazanlar aranır oldu. Çızerler de para çızmeye başlarlar yakında. Para para para... Parası olan da para konuşuyor. olmayan da para. Ev lerde para. sokakta para. Suskunluk başlıyor ev lerde, azalınca para. Bitince kavga Sokakta adamı çev iriyorlar. Paran varsa alıp gıdiyorlar. Yoksa bir güzel dövüyorlar. Neden paran yok? Pek sorun çıkmıyor parası olanlarla olmavanlar tartışırlarken kendi aralannda. Parası olanlarla olmavanlar karşı karşıya gelince! Kıyamet kopuyor... Değişim aracı para. Elbette parasız doyunamayız, bannamayız günümüzde. Ama yaşam yalnızca doyunmaya, bannmaya dayalı kalınca! Insanı insan yapan. dığer canlılardan ayıran değerler >ok oluyor. Hayvan denince neden alınıyoruz o zaman' 1 Şarkılar. türküler bile para üstüne yapılıyor. söyleniyor. Söylerken koşuluyor, zıplanıyor. Araya birçok insanlar, olaylar ginyor. Kışi okuduğu şarkıyla değil! Koşmasıyla. zıplamasıyla ün kazanıyor. Söz. ses arkadan geliyor. Gerçek değerler. İnsan görüntülerine bir bakın. Saç, sakal, bıyık birbirine kanştı. Dişiler ya çıplak ya da karalara büründü. Birbirine yabancı. Söylerken, söyleşirken sanki kavga ediyoruz. Konuşanlara, söylev verenlere bakın mıkrofonlarda. Yumruk havada! Indi mecek. Elbet bir gün silahlar susacak. Belki bir nükleer sava^tan sonra. Ya da önce. Doyuramıyor insanoğlunu. canlılan doğa. Bitirdık. Koptuk. Birbirimize yabancılaştık. ınsanoğlu aslına dönecek. Maymunlaşacak. Konuşamayacağız. koklaşacağız. Yiımıbırinci yüzyılda... PENCERE Şşşşişt!*••5 3 * > A Abece'mizin 23'üncü harfi 'Ş'y\ dile getirmenin özel bir keyfi mi var?.. ŞŞŞŞŞ& - Şşşıkır da şıkır.. - Şşşırfıntı.. - Çok şşşükür... - Şşşıllık.. - Şşşakırşakır. PtŞŞŞŞ Şışlamak çok hoşumuza gittiğinden midir nedır, Türkçenın de dışına taştık, yabancı dillerdeki Ş'li söz- cükleri bağnmıza bastık, hele üç harfli iki sözcük var ki her derde deva ilaç gibı.. Bınncısı 'şok..' ikincısi 'şov..' Yanlış yunluş, ikısını de her yerde kullanıyoruz, bu akımın önüne geçmek çok güç, belki de olanaksız; çok seyrek de olsa bizim gazetede küçük bir başlık görebiiirsiniz: "Şok olay!.." Ama tepkisi hemen geliyor: - Ulan kım kullandı yine bu 'şok'u?.. Dılınizi eşek arısı soksun!.. - Cumhuriyet'e yakışırmı?.. - Türkçeye ne oldu?.. • Geçen gün Humyet'te kara harflerle manşete otur- muş iri bir haber gördüm: "Polıs, şov tören uğruna oldüL." Içımden "yakışmış" dedim; ilk kez 'şov'un yerini ya- dırgamadım. Olayı bilıyorsunuz, Başbakan bir okul açılışına helikopterle geliyor. Koruma polislennden Satılmış Göcen, ınışte helıkopterin kuyruğundakı per- vaneye takılınca ölüyor. Ustelik okul da boşmuş; ne öğretmenı, ne öğrencısi. ne sınıflannda sıralan. ne de karatahtaları varmış; hepsını sağdan soldan toparla- mışlar, göstermelik birtoren düzenlemışler, Başbakan Çiller de helikopteriyle kıımızı kurdeleyi kesmeye koş- muş... Neden?.. Nedenı var mı canım, televizyonlar töreni verecek- ler, Çıller'ın yuregı yağ bağlayacak, pazarlama ve pro- paganda tezgâhı işleyecek... Sonuçtayazık oldu polis Satılmış Göcen'eL Bu ül- kede nice ünlü satılmış varken, polıs Satılmış yandı... • Eskiden "Araba Sevdas/'Vardı; Başbakan ıle Ba- kanlar otomobıllerde hava atarlardı; artık o dönem geride kaldı; helıkopter sevdası başladı; zıt prt, ora- dan buraya helikopterle koşup gösteriş yapmak Çil- ler'in pek hoşuna gıdıyor; ama bızim bugünku yazı- mızın konusu bu değil; Turkçemizı gün geçtıkçe da- ha az sayıda sözcükle konuşmak kolayımıza gıdiyor, yabancı sozcük merakı da üstüne eklendı mi, yeme de yanında yat: "Şok haber, şok olay, şok aşk, şov tören, şov olay, şok gelişme, şov gösterı, şov kongre, şov açılış, şok sonuç, şok açıklama, şov mılletvekili, şok maç, şok boşanma, şovevlenme, şok ölüm..." Bir şışlamadır gıdiyor, gazete başlıklarını okurken in- sanın şşşşaaapası geliyor... Ancak yabancı dillerden de alsak 'şov' ile 'şok' söz- cüklennin 21'incı yüzyıla 5 kala Türkıye'nin durumu- nu dile getirdiği bir gerçek!... Çoğu koltuk meraklısı, televizyonda öylesıne şov yapıyor ki "şokoluyoruz..." Kimbilir, uygariığa giden ve demokrasiye yönelen yolda bu yüzden şışlayıp şişıyoruz... ALARKO SAN. VE TIC. A.Ş. ISTANBUL: Necatibey Cad. No: 84 80030 Karaköy Tel: (0212) 251 84 00 PBX Faks: (0212) 244 15 23 • ANKARA: Sedat Simavi Sok. No: 48 06550 Çankaya Tel: (0312) 440 79 10 PBX Faks: (0312) 440 79 30 • İZMİR: Gazi Bulv. No: 3 / 6 35250 Tel: (0232) 483 25 60 PBX Faks: (0232)441 55 13 • ADANA: Ziyapaşa Bulv. Çelik Apt. No: 25/5-6 01130 Tel: (0322) 457 62 23 PBX Faks: (0322) 453 05 84 • ANTALYA: 100. Yıl Bulvarı Evren Apt. No: 46 07050 Tel: (0242) 243 16 25 Faks: (0242) 243 21 92 SPLIT KLIMA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear