Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 1995 CUMARTESİ
HABERLER
Cenan Bıçakçı, sosyalist mücadelenin sömürü var oldukça süreceğini söylüyor:
Kapitaliztnbüyük sancı içinde
Bir süre önce feshedilen Sosyalist
Devrim Partisi'nin kuruculan arasında
yer alan ve genel başkanlığını yapan
Cenan Bıçakçı ile "'Dünyada ve Türki-
ye'de sosyalizmin geleceğT üzerine ko-
nuştuk. *1960"lı yıllarda Türkiye lşçi
Partisi Adana II Başkanlığı ve Genel
Yönetim Kurulu üyeliği yapan. ardın-
dan partinin 1968 kongresinde Bebke
Boran, Sadun Aren \e arkadaşlannın
oluşturduğu Emek Grubuna karşı
Mehmet Ali Aybar'ın grubunda yer
alan Bıçakçı. f ürk sendikacılık yaşa-
mında da önemli bir yere sahip. Gaze-
tecilik mezunu olan Bıçakçı, Türkiye
Yapı-İş Sendikası Günev Bölge Baş-
kanlığı'ndan sonra Ağaç Sanayi İşçi-
leri Sendikası'nı (ASİS) kurarak genel
başkanlığını yaptı \e önemli grevleri
yönetti. TlP"te görev yaptığı sıralarda
sosyalizmin bağımsız olması. Sovyet-
ier Birliği ya da Çin Halk Cumhuriyeti
yanlısı olmaması gerektiğini savunan
Cenan Bıçakçı. örgütlenmenin de asa-
ğıdan yukanya doğru olması için mü-
cadele etti. Bugün de sosyalizmin ge-
leceğinden umutlu olduğunu söyleyen
Bıçakçf va yönelttiğimiz sorular ve
yanıtlan şöyle:
- Sovyetler Biıiiği'nde sistemin çök-
mesiyle, hem Türkiye'de hem de diin-
yada sosyalizmin "öldüğüne" ilişkin
tartışmalar başladı. Bu çerçeveden ba-
kıldığında diinyada solun geleceğini
nasıl göriivorsunuz?
Bıçakçı- Dünyada sosyalizmin geliş-
mesi, oluşması için her şey hazır. Ob-
jektif olarak her şey hazır ama subjek-
tif olarak ne yazık ki değil. Bilindiği
gibi Marks. artık acze düşecek bir ka-
pitalizmin sonucunda bir güzel alter-
natif olarak getirdi solu. sosyalizmi.
Belki onun dedigi gibi geljşmedi her
şey.
Ama bugün kapitalizm; adına libe-
ralleşme de dense. neoliberalleşme de
dense çok büyük sancılar çekiyor. Ve
bütün dünyada palyatif birtakım ön-
lemlerle bu yıllara gelen kapitalizm.
artık geçici çözümler bile bulamıyor.
Globalleşme gibi şeylerin çözüm ol-
ması mümkün değil. Çünkü birbirleri-
ne çok benzemeyen sosyopolitik. sos-
yoekonomik yapılar bir araya geleme-
yeceklerdir. Ama adını değiştirerek
yeni birtakım planlamalarla birkaç so-
luma daha kazansın isterler. Objektif
olarak durum bu. Gene objektif olarak
bir şeyin bitimiyle yeni seçenekler çı-
kar. yeni seçenekler aranır. Seçenek de
belli: özel mülkiyete karşı toplumsal
mülkiyet. Bu. sadecc birtakım meta ya
da üretim aracı için değildir. yönetim
için de böyledir. Halbuki bir yandan
piramidal bir yönetim biçimiyle eko-
nomiyi. diğer yandan piramidal bir bi-
çimde siyasi otoriteyi yürütmek isti-
yorlar.
Insanlar. toplumlan nasıl gelişirse
Dünyada veTürkiye'desosyalizmin geleceği
SOSYALİSTLER
TARTIŞIYOR
EMINE ALGM, 16
• Sovyetler Birliği'nde diyebilir miyiz ki özel
sektör hâlâ vardı. Hayır yok ama sömürü hâlâ
vardı. Özel sektöre çok başanlı biçimde son
verilmişti ama insanlann birbirlerini
sömürmesine asla son verilemedi. Kim
sömürülüyorsa orada onun söz ve karar sahibi
olacağı kadar bir pay alması. yer alması
gerekiyor. Teknolojinin gelişmesi, bir de bu
nedenle sosyalizmin çökmesini, bitmesini
getirmez. Bir tek şey vardır. sömürü devam
ettikçe sosyalist mücadele devam eder. Gerçek
bu ve tanım bu olmalı.
gelişsin öyle bir noktaya geldiler ki
dünyada. bu gibi şeyleri reddetmeye
başladılar. Hatta kendileri üretim bi-
çimlerini değiştirdiler. Esnek üretim
biçimi dediler. yönetime işçilerin ka-
tılması dediler. Bize bile ithal edildi
biliyorsunuz. Sabancı'nın lastik fabri-
kasıyla. Tabii aldatmaca bir şey. Bu,
ömrünü uzatmak için çare aramaktır.
Yani bence bu soru. "Türkiye'de sos-
yalizmin, Marksizmin geleceği ne ola-
caktır" biçiminde değil de "Bu ivme
nasıl kazanılacaktır, can çekişen bir şe-
yin karşısına bir diri nasıl çıkanlacak-
tır" şeklinde olmalı herhalde. Çünkü
gerçekten can çekişiyor. Bütün dünya-
da. Sovyetler Birliği ayaktayken bu
can çekışme edebiyatı Türkiyemiz'e
de varana kadar çok gelişti. tlerleyen
sosyalizm. gerileyen kapitalizm falan
dendi. birtakım krizlerden söz edildi.
Aslına bakarsanız o, birtakım sosya-
listlenn umut edebiyatıydı. Daha o sı-
ralar Ay'a yarıştaydılar. Yani o kadar
gerilememişlerdi. palyatif birtakım
önlemlerle geçici çözümler bulabili-
yorlardı. Şimdi bunu artık bulamıyor-
lar. Ama bugün kapitalizmin can çe-
kışmeye başlaması, eskisi gibi edebi-
yat değildir. Şimdi asıl üstünde durul-
ması gereken şey galiba nasıl olacağı-
dır.
- Dünyada sosyalizmin öldügüne da-
ir ileri süriilen tezJer, işçi sınıfının orta-
dan kalktığına. çünkü teknolojinin işçi
sınıfını yok ettiğine davandırılıvor. Tek-
yükseltmeleri gerektiğini söylüyor.
noloji işçi sınıfını yok etti mi gerçek-
ten?
Bıçakçı- Sosyalizmin ölüşünü bir
şeye bağlıvorlar. Şimdiye kadar adına
sosyalist denen. öyle etiketlerle yaşa-
yan birtakım ülkeler oldu ve o ülkeler-
de bir şeyler çöktü. Buna bakarak sos-
yalizm çöktü deniyor. Halbuki sosya-
lizmde ön şey ne: iktidann adresi, ikti-
dara sahip olacak sınıfın adı.
O nedir. işçiler. emekçiler. yani üre-
tenler. Ve tabii asıl arkasında olan ger-
çek. ezilenler. sömürülenlerin iktidan
olacak. Dikkat edın. çökmüş hiçbir
yerde. bir tane ülke gösterilebilir mi
ki. orada gerçekten toplumun ezilmiş
insanlan. işçileri. emekçileri iktidarda
olsunlar...
Böyle bir ülke çökmedi hiç. böyle
bir ülke olmadı hiç çünkü. Ve olmadı-
ğı için de sosyalizm olmadı.
Şimdi bunun karşısında bir de işçi
ve emekçilerin iktidan dendiği zaman
gelişen teknoloji karşısında bu sayılar
azalıyor gibi bir şey çıkıyor ortaya.
Doğrudur. bu sayılar azalıyor. Ama bir
toplumun ezilen insanlannın ezilmiş-
likten kurtulacağı düzenin adı sosya-
lizm. Ezilmiş insanlar eğer çoğunluk-
taysa avnı zamanda demokrasinin adı
sosyalizm. Yani çoğunluğun iktidan.
tabii azınlığın katılımcılığıyla bir de-
mokratik oluşum meydana getirir. Is-
terse üretim hep robotlara dayandınl-
mış olsun. Eğer gerçekten eşitliğe da-
yalı bir düzen olmasa orada da ister
beyaz vakalı olsun. ister üretime yar-
dımcı insanlar olsun, onlardan bir bö-
lümü ezilecektir. eğer sosyalizm de-
nen eşitlikçi düzeni sağlayamazsan.
O nedenle buraya takılmak isteyen
insanlar çok şabloncu görüyorlar me-
sele>i. Mesela "proletaryanın dikta-
toryasıTilan deniyor. Bakıyorsunuz,
Türkiye'de proletarya tanımı içine gi-
recek insan sayısı 1 milyon 800 bin.
Bu kadar! Şimdi ben klasik bir yakla-
şımla proletarya diktatörlügünü savu-
nursam bir azınlığın diktatörlügünü
savunmuş olacağım. Bu ölçekte benim
demokrat bile olmayacağım düşünüle-
bilir. .Azınlığın diktatoryasını savunan
bir insanın demokrat olması bile
mümkün değil.
Sosyalist düzende kamulaştırma bir
araçtır. Sosyalizm adına özel sektör
kalkmış. Sovyetler Birliği'nde diyebi-
lir miyiz ki özel sektör hâlâ vardı. Ha-
yır yok ama sömürü hâlâ vardı. Özel
sektöre çok başaniı biçimde son veril-
mişti ama insanlann birbirlerini sö-
mürmesine asla son verilemedi. Bun-
ların hepsi bir yöntem. O nedenle eğer
günün birinde her şey robotlar elinde
bile olsa. eşitlikçi bir insanın. yani
sosyalistin durup tahliller yapıp "Feki
kimler sömürülüyor acaba" diye bak-
ması lazım. Kim sömürülüyorsa orada
onun söz ve karar sahibi olacağı kadar
bir pay alması. yet alması gerekiyor.
Teknolojinin gelişmesi, bir de bu ne-
denle sosyalizmin çökmesini, bitmesi-
ni getirmez. Bir tek şey vardır, sömürü
devam ettikçe sosyalist mücadele de-
vam eder. Gerçek bu ve tanım bu ol-
malı.
Benim, yıllarca hazırladığım belge-
lerde. her türlü sömüriiye ve yeni sö-
mürü biçimlerine diye bir söz vardır.
Her türlü sömürü. bugüne kadar sür-
dürülen sömürü. Ama sömürmek iste-
yen güçlerin nasıl yeni sömürü biçim-
leri yaratacağı bilinmez. Şimdi bana
sorarsanız. ne bu yeni sömürü diye.
Doğrusu bilmiyorum. Onlar bilmek
zorundalar aslında.
SÜRECEK
BSP üyesi Güner Eliçin, şeriatçıhğı hayati bir tehlike olarak görmediğini söylüyor
Şeriatçılık, antidemokratiktir- Burada. ülkedcki şeriat tehlikesine
değinelim. Size göre hangi boyutta?
- Şeriatçıhğı bir tehlike olarak görü-
yorunı. ama hayati ve çok ciddi bir
tehlike olarak algılamıyorum. Çünkü.
Türkive'nin birikiminin az olmadığını
düşünüyorum. Türkiye y?şam biçimi
açısından öyle bir düzeye gelmiştir ki.
toptan bir geri dönüş. artık söz konusu
olamaz. Şeriatçılık bugün bazı kandın-
cı vaatlerle gecekondularda belirlı öl-
çülerde hâkim olmuştur. Burada top-
lum dışına itilmiş. horlanan insanlar
bir biçimde kendilerini ifade etmek
için, göstermek için şeriatçılann peşi-
ne takılıyor. bir yanıyla da tepkisel
olarak çarşaf giyiyor, cübbe giyiyor.
sakal uzatıyor, sank takıyor. Sanki bir
başkaldın simgesiymiş gibi bunlar.
Örneğin ezanı yüksek sesle okumak
da bir başkaldm ifadesi bu çevrelerde.
Ben. bunlar geçer diye düşünüyorum.
Türk halkının şeriatçılann peşine takı-
lıp da. şeriat düzeni içine sürüklenece-
ğini sanmıyorum. Ama bunlar Türki-
ye'ye yine de zarar veriyorlar. Ülkenin
çok değerli yıllan harcanıyor. Önemli
bir toplumsal güç, kafaca sakat bırakı-
lıyor. Ben aynca çocuklara dini eğitim
verilmesinin de insan haklarına aykın
olduğunu düşünüyorum. Kimsenin
kendi çocuğu bile olsa, gerçek dışı, bi-
lim dışı dini eğitim verme hakkı yok-
tur. Bu. bir insanı kendisini geliştirme
hakkından yoksun bırakmaktır. Tabii
bunu devletın vapması da önemli bir
konudur. Devlet. okullardaki din eğiti-
miyle buna çanak tutuyor. Bu, suçtur,
insan haklarına karşı işlenmiş bir suç-
tur. Bir çocuğun kolunu kınp, sakat bı-
rakmakla aynı şeydir.
- Peki. sol bu tehlikeye karşı nasıl bir
tutum izlemeli?
- Her şeyden önce sol. cesur ve sa-
mimi olmalı diye düşünüyorum. Yani
bir solcu ateistse. bunu açıklamaktan
kaçmamalı. Kitle dalkavukluğu yap-
mamalı, kitlelere. hoşgörünme adına
bu samimiyetsizliğı göstermemeli.
Ben de Müslümanım. diye söze başla-
mamalı. Sosyal demokratları da kata-
rak söylüyorum: solcu. önce kendine
dürüst olmalı. Kimliğinı asla gizleme-
meli. Insanlara ne kadar açık olursa o
denli sonuç alacaktır. Bu nedenle Aziz
Nesin'in o yönünü çok beğeniyorum.
Ateist olduğunu açıklamaktan çekin-
memiştir. Atatürk dönemindeki Türk
aydınları bu konuda bugünkü aydınlar-
dan çok daha cesur ve ileriydiler. Tu-
tumlannı açıkça sergilemekten kaçın-
mıyorlardı.
- Solcu tavır, böyle olmalı divorsu-
nuz. Peki, solda ortaklaşa. örgütlü tavır
nasıl olmalı?
- Bir kere. şeriatçılığın demokrasi
dışı olduğunu ilan etmek ve bu yönde
çalışmak lazım. Bir zamanlar 163.
madde. solda da tartışma konusu ol-
muştu. Ben kalkmamasından yanay-
dım. Solcuların gericiliğe karşı ortak
tavırları olmalıdır. Bu, din düşmanlığı
anlamına gelmez. Zaten Atatürk döne-
minde de din düşmanlığı vapılmamış-
tır. Bu yaklaşım. gericilerin bir propa-
gandasıdır ve aldatmacadır. Aynca dü-
zene ve bu devlete muhalif oldukların-
dan hareketle gerici ve şeriatçılara
sempatik bakmak. onları olumlamak,
sol adına böyle bir tutum izlemek, çok
ilkel bir yaklaşımdır.
- Düzenin dayartığı insanın kendine
vabantılaşmasını sosyalizm mücadelesi
boyutunda nasıl görüyorsunuz?
- Sosyalizmin nasıl inşa edileceğini
belirtmiştik. Bir gecede gelmez. de-
miştik. Ancak şunu da belirteyim: Bir
gün toplumsal koşullar öyle gerektirir
ki bir gecede olur. O zaman bu. tarıhi
bir fırsattır. Ama ben. adım adım kaza-
nımlar diyorum. Bu sosyalist kazanım-
lar. sadece ekonomiye dayalı olanlar
değil. avnı zamanda kültürel kazanım-
lardır. fnsanlar hazırlanmalıdır. Kapi-
talizm, insanlan sürekli bir tüketime
ve harcamaya itiyor. Sonuçta insan
ürettiği metanın neredeyse esiri olu>or.
Marx'ın dediği gibi. yabancılaşıyor.
Oysa ki dünya. yaşamak içindir. Dün-
yayı doğal bir şekilde yaşamak önem-
lidir. Aç kalmadan, işsiz kalma korku-
su duymadan. çocuğumu nasıl okuta-
cağım korkusu olmadan yaşamahdır
insan. Kendine daha çok zaman ayır-
malıdır. Tükettikleri şeyler. sadece me-
ta olamamalı. aynı zamanda kitap oku-
yabilmeli. müzik dinleyebilmeli. eğle-
nebilmelidirler. Sosvalizm, bunîarı
sağlayacak bir sistem olarak düşünül-
melidir. O yüzden de bunları sağlamak
için şimdiden çok çalışmak, çabala-
mak lazım. Altyapıyı adamakıllı oluş-
turmak lazım. Devrimcilik budur. Öte-
ki türlü devrimcilik. çok daha kolaydır.
Oysaki sürekli ve 24 saat sosyalist ola-
rak yaşamak gerekir. Bir sosyalist aynı
zamanda kendi için de yaşayan insan
olmalıdır. Kendine zaman ayırmalıdır.
Bir sosyalist. aşağıdan yukarı hem
kendisi hem de çevresi için yaşamalı-
dır. Ben insanlığın buna doğru gittiği-
ne inanıyorum. Şimdi. rüketimi sürekli
pompalayan bir ekonomik sistem var-
lığını sürdürüyor. Buzdolabını at. yenı-
sini al; teknoloji şunu icat etti bunu
icat etti. aman eskisini at. yenisini al.
Sürekli tüket, sürekli çalış mantığı sa-
kattır. Sürekli çalışmaya yöneltilen in-
san. sürekli işsiz kalma kaygısı çeker.
Işte bu nedenle insanlığı açmaza düşü-
ren bu düzenin. bu anlayışın yakın za-
manda önemli tepkiîer göreceğini sa-
nıyorum. Yakın bir gelecekte daha bü-
yük kitleler tarafından algılanacaktır
ki. sürekli tüketim mutluluk getirmi-
yor. Insanlık. doya doya yaşamalıdır.
Sx)syalizmin güncelliği bu anlamdadır.
Doğrusu Sovyetler Birliği'nin bafmasj
bir yarıdan insanlık için uyancı olmuş-
tur. Şimdi başka türlü düşünüyor in-
sanlar. Sosyalizm, bir mutluluk arayı-
şıdır. Daha iyi yaşamanın aracıdır.
Yoksa sosyalizm. tek başına bir hedef
değildir. Sosyalizmi, gerçekleşebilır
bir yakınlıkta görüyorum...
Aydınlık• ^ HAFTALIK HABER YORUM DEBGİSİ
• Yugoslavya'nın Sevr'i
Türkiye'nin Sevr'idir
Yüz kadar aydın emperyalizme dayetiye
çıkardı. Gerçek Nazilerin yanmda "insanlık"
edebiyatı.
Bosna için insanlık girişimi sözcüsü Ertuğrul
Günay'la tartışma: Yugoslavya'yı bölenler
Boşnakları korur mu?
• Emekçi eylemi doruğa tırmanıyor
Büyük sermaye medyası, MHP ve kaba
"solcuların" sendika düşmanlığı kampanyası
nafile...
İşçi eyleminde medya neleri yansıtmadı?
• Pir Sultan Derneği'nden
'maceracı sola' tavır
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı
Murteza Demir Hasan Yalçın'ın sorularını
yanıtladı.
BUGÜN VE HER CUMARTESİ BAYILEROE
İLA>
T.C.
KUŞADASIİCRÂ DAİRESİ NDEN
GA\TIEVIENKULÜN AÇIKARTTIRMA İLANI
DosyaNo: 1994-2428
Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi. kıymeti. adedi. evsafı: Kuşadası Hacıfeyzullah Mah. Karova mevkiinde tapunun C: 16, S: 1554, 952,
parsel: 1 'de kayıtlı 1 66 arsa paylı 58 bağımsız bölüm no'lu taşınmazolup Akman Sitesi'nde bulunduğu halen taşınmaz inşaat durumu olup dubleks mes-
ken olup 35 m2 büyüklüğündedir. Su basmanı bitmiş. kat kolonlan dökülmüş, tuğla duvarlan kısmen örülü table betonlanmış olup etrafında inşaatlann
devamı aörülmektedir. Değen 700.000.000.- (yedi yüz milyon liradır).
Satış şartlan: 1 - Satış 5.9.1995 Salı günü saat 14.30"dan 14.50"ye kadaradliye çay bahçesinde açıkarttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tah-
min edilen kıymetin yüzde 75'ıni ve rüçhanlı alacakJılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedel-
le alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 15.9.1995 Cuma günü adliye çay bahçesinde 14.30-14.50 arasında ikıncı arttırmaya çı-
karılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememışse gaynmenkul, en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müd-
det sonunda en çok arttırana ıhale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelınin malın tahmin edilen kıymetinin vüzde40'ını bulması ve satış isteyenin ala-
cağına rûçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka. paraya çevirme ve paylaştırma masraflannı geçmesi lazımdır. Böyle fazla
bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir.
2- Arttırmaya iştırak edeceklerın. tahmin edilen kıymetin yüzde 20 sı nispetinde pey akçesı veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektu-
bunu vermeleri lazımdır. Satış peşın para iledir. alıcı istediğinde 20 günü eeçmemek üzere mehıl verilebilir. Tellâliye resmi, ihalepulu, tapu harç ve mas-
rafları alıcıya aittir. Birıkmiş vergiler satış bedelinden ödenir.
3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ılgililerin (^) bu gaynmenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan ıddıalannı dayanağı belge-
ler ile on beş gün içinde dairemize bildirmelen lazımdırı aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabıt olmadıkça pavlaşmadan hariç bırakılacaktır.
4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenın feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettiklen bedel ile son iha-
le bedeli arasındakı farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt faizınden müteselsılen mesul olacaklardır. İhalefarkı ve temerrüt faizi ayrıca, hük-
me hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark. varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır.
5- Şarrname. ılan tarihinden itibaren herkesin görebılmesi için daireden açık olup masrafı verildıği takdirde isteyen alıcıya birömeği gönderilebilir.
6- Satışa ıştirak edenlerin jartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacaklan. başkaca bilgi almak isteyenlerin 9942428 sayılı dosya nu-
marasıyla müdürlüğiimüze başvurmaları ilan olunur. 17.7.1995
(+) İİgililer tabirine irtifak hakkı sahip4eri de dahiktir.
Basın: 34184
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Aybar'ın Başarısı ve Dramı
"Başan" ve "dram" kavramlannın birfikteliği, ge-
nellikle. başarının ölümden sonra kazanıldığr(ya da
anlaşıldığı) durumlar için geçerlidir. Başan kazanan
kişi bunu sağlığında göremediği için, dram (bazı
durumlarda trajedi) başanya eşlik etmiş olur. Aybar
için tam böyle olmadı. Başan ona sağlığında geldi.
Savunduğu bazı temel görüşlerın doğrulandığını
yaşarken gördü. Onun başkanlıktan ve arkasından
da üyelikten aynlışından sonra TİP'te görünür bir
gelişme olmadı. Bunu, eleştirdiği Sovyet sisteminin
çöküşü izledi. Fakat Aybar, kendisi de. TİP sonra-
sında görüşleri doğrultusunda başanlı bir örgütlen-
me gerçekleştiremedi. Bir başka deyişle, kuram-
salda savunduğunun pratikteki karşılığını (TİP'te kı-
sa bir dönem dışında) göremedi. Sovyet sisteminin
çöküşü ise insanlığa mutluluk değil, sayısız mut-
suzluklar getirdi. Şoven milliyetçilikler, faşizm ve en
ilkel biçimleriyle kapitalizm öncesi ilişki biçimleri
hortladı... Bu çöküş ve sonrasında yaşananlar sos-
yalizmin bir tür uygulanışının aksakhkları konusun-
daki iddialara haklılık kazandınrken. pek çok yeni
soru ve karşıt iddiayı da gündeme getirdi... Kâğıt
üstündekiyle pratıkte olup bitenin birbirini tutmazlı-
ğı trajik biçimlerde ortaya çıktı...
• • •
1960lı yıllan benim gibi Ankara'da yaşayan genç
TİP'liler için Mehmet Ali Aybar, liderliği tartışmasız
benimsenen, hayranlık ve saygı duyulan, fakat yine
de yabancı ve uzak bir kimseydi. Bunda, Istan-
bul'da yaşıyor oluşu kadar, onu başkalarından
farklı ve üstün kılan fiziği, en yüksek düzeyde bü-
rokratlara özgü sayılabılecek şıklığı; konuşması ve
tavırlarıyla kendini hep başka (ve yukarda) bir yer-
de tutuyor oluşu da etkendi. En azından, o yıllarda
yirmili yaşlann henüz başlangıcında olan bizler bu-
nu böyle algılıyorduk. Bizim daha yakın bir diyalog
içinde olduğumuz liderler ise, sıcak konuşma üs-
lupları ve tavırlarıyla Sadun Aren, Niyazi Ağırnas-
lı, (ve hatta, sert öğretmen tavnna karşın, gençlerie
bire bir diyaloga daha açık) Behice Boran'dı...
6O'lı yılların ortalarında, TİP'in Meclis'te temsil
edilmekte olduğu dönemde, Aybar'ın görüşlerini
benimseyen gençler arasındaydım. Bir sonraki se-
çim sonucunda çok daha büyük sayılarla Meclis'e
girileceğine inanıyor, Türkiye işçi Partisi'nin bu
doğrultuda gelişimine zarar verebileceği kaygısını
duyduğumuz eylemlere, davranışlara tepki gösteri-
yorduk. "Dönüşüm" dergısinin TİP organı niteliğiy-
le ikinci kez yayımlanışında A. Baykal imzasıyla si-
yasal içerikli birkaç yazı yayımlamıştım. Bunlardan
"Tepeden Inmeciler ve Halk Devrimcileri" başlığını
taşıyanı, Aybar'ın bu konuyla ılgili görtişlerinin sa-
vunusuydu. Fakat Çekoslovakya olaylarına ilişkin
bir eleştiriye ise sanırım o dönemin pek çok genç
solcusu gibi, ben de hazırlıklı değildim...
• • •
Liderlerimizin kitap sahibi olmayışlannı ciddı bir
eksiklik olarak duyduğumuzdan, 1968'de "Bağım-
sızlık Demokrasi ve Sosyalizm"\n yayımlanışını sa-
bırsızlıkla beklemiş ve sevinçle karşılamıştık. Fakat
eksik bir sevinç olmuştu bu. Çünkü kitabın büyük
bölümü, Aybar'ın konuşmalarından oluşmaktaydı.
Kuramsal denebilecek çalışma, şimdi anımsadı-
ğımca, kitaba da adını veren 60-70 sayfalık bir bö-
lümdü... (TİP'en ayrıldıktan sonraki yıllarda yayım-
ladığı yapıtlarını aynı ilgiyle izlemediğimi ise, bir ek-
siklik olarak, itiraf ederim.)
• • •
Mehmet Ali Aybar'ın görüşlerinin tartışılması bir
makalenin sınırları içinde elbette söz konusu değil-
dir. Onun Leninist kuram ve uygulama konusunda-
ki eleştirilerinin. Türkiye'de Lenin'in yapıtlarının he-
nüz doğru dürüst okunup anlaşılmadığı bir döne-
me rastlaması kanımca talihsizlik olmuştur... Dünya
sosyalist literatüründe 1920'lerde başlayan bu tar-
tışmaların kimi ürünleri Türkiye'de yetmiş-seksen
yıllık gecikmelerle ancak yayımlanıyor... (Bir örnek
olarak, K. Korsch'un 1920'lerde yazılan, 1966'da
Frankfurt'ta kitap olarak basılan "Marksizm ve Fel-
sefe"s\ Türkçede 1991'de yayımlandı. Lukacs'ın
1923 tarihli "Tarih ve Sınıf Bilinci" adlı yapıtı dili-
mizde henüz yayımlanmış değil.) Aybar'ın gerek
Leninist kuram ve uygulamalar, gerekse Marksizm
konularında, (izleyebildiğim kadarınca) bana ku-
ramsal olmaktan çok pragmatik ve bir hayli de po-
pülarize edılmiş görünen görüşlerinin iyice anlaşıl-
ması. irdelenip tartışılması bir zorunluluktur. Türki-
ye'de sosyalist kuram ve uygulamaya ilişkin görüş-
leri (özellikle TİP'in bir dönemdeki başarısı göz
önünde bulundurularak) güncelliğini, önemlerini
korumaktadır. Fakat bu irdeleme ve tartışmalar, an-
cak ciddi kuramsal temele dayanarak sağlıklı so-
nuçlar verebilir... Ülkemizde bu konuda (Marksiz-
min çağdaş yorumları konusunda) yeterli bilgi biri-
kimi bulunduğundan kuşkuluyum... Aybar'ın gö-
rüşlerinin, ya da tam karşıt bir yönde, dünyadaki
"reel sosyalist" uygulamaların, duygusal ve toptan
bir kabul ya da reddiyle bir yere varılabilmesi ise
mümkün değildir.
• • •
Mehmet Ali Aybar, görüşlerinin kuramsal irdelen-
mesiyle varılacak sonuçlar ne olursa olsun, Türki-
ye'de demokrasi ve sosyalizm hareketinin hiç kuş-
kusuz en özgün, en bilinçli, en yiğit önderlerinden
biri olarak anımsanacak ve gündemde kalacak;
onun başkanlığındaki TİP dönemi ise, o yıllan
yaşayanlarca. kayıp bir cennet gibi hep özlenecek-
tir...
Can Sinirsiz
Aramıza hoşgeldin.
Yaşama sırası sende.
Aydın ailesi
İLAN
T.C.
İZMİR 1. İŞ MAHKEMESİ'NDEN
1995 68
Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlügü vekili tarafından
davalılar lzmir Eskiçamlık 57
57 Sok. 101 no'da oturur,
Seyithan Toprak ile Antalya Sinan Mah. Cebesoy Cad.
Eraz Ap. 7 no'lu dairede ıkamet etmış olan Mehmet Öz-
san aleyhlerine açılmış olan 10.053.675.- TL alacağın
tahsıli davasının vapılan duruşmasında, yukanda isim-
leri yazılı davalılara tebligat vapılamadığı ve zabıta ma-
rifeti ile de adreslerinin tespitı mümkün olmadığından
duruşma gününün kendilerine ilanen tebliğine karar ve-
rildiğinden, yukanda isim ve eski adresleri yazılı bulu-
nan davalılar Seyithan Toprak ile Mehnmet Özsan'nın
davalı olarak 2.10.1995 günü saat 9.15'te lzmir 1. Iş
Mahkemesi'nde hazır bulunmaları, veya kendilerini tem-
sil edecek olan kanuni bir vekil göndermeleri, davetiye
yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 34157