29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 1995 CUMARTESİ 12 DIZI YAZI B iryandan Antonio Vivaldi nin Dört Mevsim 'ini dinliyorum. Biryandan da geride kalan mevsimin ne olduğunu düşünüyorum. Yazdı da kar mı bastırdı? Yoksa kış ortasında giineş mi açtı? Geldiğimdeyağmur yağıyordu. Dönerken ılık bir riizgâr esmez mi?.. Sevdim. Zaman zaman da nefret ettim. Ama her zaman tutkundum. Bazen gözlerim kapalı, bazen gözlehm açık... Hep düşündüm, daha çok da hissettim onu. Yaşamımın üçte birini geçirdigim bu ülkey i. Koca tarihı bir kıyısından canlı yakalamanın ve inpuntolu soğuk laflardan annmış yaşamamn güzelliğini ve acısım yaşadım. Şimdi sokaklarında, kendi ülkemdeki kadar rahat bir yürüyüşle gezebiliyornm. Omın sevinçlerine ve üzüntülerine. en az nüfus cüzdanlarmda Rusya yazanlar kadar ortak olabiliyorum. Yine de zaman zaman afallıyorum; güvensiz hissediyorum kendimi. Moskova 'ya kısa bir süre için gelmiş, ya da buralarıyla ilgili çok şey okuyup yazmışların soruları şaşırtabiliyor beni. Daha çok da değer yargılan. Ruslar şöyle midir? Düzenleri böyle midir'' Neydi de ne oldu? Nasıl bu haie gelebildi?.. Sorular çoğahyor. Son kuşkulardan da arınarak iyice kesinleşmiş fikirler daha bir acımasızlaşıyor. Vivaldi 'nin müziği inişlerle ve çıkışlarla içimi karıştırıyor. Biz dört mevsimi hep birbirleriyle ktyaslayarak, birini ötekilere tercih ederek kavramayı denedik. Mevsimlerin bir bütün halinde var olduğunu, insan ancak yaşlandığında mı daha kolay anlar? Doğa hareket ederken, bizim ona ne adlar ve ne aşamalar Mevsimler değişirken... uyduracağımıza çok mu aldırıyor sanki?.. - Ama sen yine de söyle: Sosyalizm miydi ölen? Kapitalizm mi şimdi serpilip gelişmekte olan? Nereden gelip neme gitmekteyiz?.. Yanıtını veremeyeceğin soruları bıdmak. yanıt vermekten daha zor ve daha önemli sayılmıyor mu? Sorgulamak. yargılamaktan daha fazla yarar getirmiyor mu? Zaten en büyük mücadeleler de sonu zaferle bitmeyenler değil mi? Mevsimler değişti. Ama yıl sürüyor. Hiçbir mevsim, katıksız ve son değil. Ama biz kaleme kâğıda tutulmuşuz bir kere. Yaşamı hissetmekten çok tammlamaya çahşacağız. Onu ancak böyle sevebiliyoruz biz. Ancak bövle savunabiliyoruz doğnılanmızı. Ancak böyle karşı çıkabiliyonız alçaklıklara. - Durun bakalım, beyler! Kim demiş, tarih sizi haklı çıkardı diye? Kaçınılmaz mıydı yani sizin şu beklemediğiniz kadar bol solumaya başladığınız hava? " Yeni dünya düzeni" müebbede mi dönüştü artık? Siz "soğuk savaş "ı bitirdiğinizi iddia ediyorsunuz ve bizden adalet mücadelemizi terk etmemizi istiyorsunuz. Bu kadar basit mi? Sizin mi oldu artık bütün mevsimler? Vivaldi 'yi dinlerken size sevinç. bize hüzün mü düşecek artıkyalnız?.. Mevsimler kimseye aldırmadan birbirini izliyor. Birileri, acınacak kadar kısa ömürlerini / ömürlerimizi şu ulu. şu koskoca yaşamın yerine koyup kendi bildiğini dayatmaya çalışıyor. Insanoğhınu. en zayıfyanından, hain belleğinden yakalıyor. Ve kuşkudan annmış fikirlerini genel geçer doğrular olarak önümüze sürüyor. Neyapalım? Teslim mi olalım? Her zaman son modalara mı uyalım? Mevsimleri onlara mı terk edelim? Herhalde en azından bazı şeylerden kuşku duymaya hakkımız vardır. Giineş ışınlarını. yağmuru. karı ve rüzgârı, başkalanndan ödünç ya da satın almadığımıza göre... Kartvizit komünistleri B en son on dört yılın yak- laşık on birini Sovyetler Birlığf nde ve Rusya'da geçırdim. Öârencilik yıl- larımda (1981 - 1987) Kremlın Sarayı. Brej- ne\ den Gorbaçov'a dört lideri agırladı; "gelişmiş sosyalizm" aşamasından "ye- niden yapılannıa ve demokraıikleş- jne" aşamasına geçildi. Moskova "da ga- 7etecilik yaptığim son beş yılda ise, ül- jkenin bölündüğü ve "piyasa ekonomi- ,si reformlan"nın uygulamaya koyuldu- iğu bir süreç yaşandı. yaşanıyor. ' Moskova'ya ilk ayak bastıgımda. yer- yüzü cennetine indiğını düşünen 20 ya- şında bir komünisttim. Bu "cennefte irastladığım ilk olumsuzluklar beni şa- Jşırtıyordu: İlk hırsız, ilk fahişe. ilk "kart- vizit komünisti". ilkantikomünist... Her 'halde bunlar"kaideyi bozmayan isn'sna- .lar" diye düşünüyordum. Ne var ki ıs- tisnalann sayısı durmadan artıyordu .. Ayağa düşen kavramlar • Biz Türkiye'de yaşamımızı tehlikeye atarak;- tutuklamalan. işkenceleri göze 'alarak komünist olmuştuk. Buradakile- rin çoğu ise prestij için, daha iyi iş, da- ha iyi ev için partiye üye oluyorlardı. Ül- •kedeki kokuşmuşluğu eleştirmıyorlar. hep "yukarıdan"öğütlendiği gibi ko- nuşuyorlardı. Kendi aralannda Brej- nev'le. ülkedeki sistemle. yaşamlanyla alay ediyor. ama dışanya karşı çıt çıkar- mıyorlardı. Sorunlan eleştirebilen dürüst insanlar çaresizdi; seslerini yükseltme- meye özen göstenyorlardı. Yüksek ses- le eleştirenler, ya Saharov gibi sürül- müş, ya Soljenitsin gibi ülkeden kovul- muş, ya da cezaevlerine ve akıl hastane- lerine tıkılmıştı. Benim, uğrunda her türlü özveriye ha- zırolduğum sosyal adalet. hümanizm. öz- gürlük. özyönetim gibi kavramlar bura- da ayaklara düşmüştü. Deviet ve parti yönetımi halkı diktatörce yönetiyordu. (Ne partisi? Parti yoktu kı! Komünist Partisi devletin ta kendisiydi.) Sözde ulu- sal güvenlikörgütüKGB, hertoplumsal grubun içine giriyordu; en kötüsü de, bu mantık insanlann kafalanna sızıyordu. Farklı düşünene (hatta giyinene) karşı kıskançlıktan ihbarcılığa kadar bir dizi olumsuzluk egemendi. Yagcıhk, yalan- cılık ve ihanet yaygındı. Komünist partl'nln günahı îş yaşamında bir üst mevkiye yüksel- mekten, yurtdışına çıkmaya kadar her şeyin "gerekJi organlar"dan gelecek izne bağlı olduğu, ailesel sorunlann bi- le parti toplantılannda ve halk mahkeme- lerinde tartışma ve yargılama konusu oluşturduğu koşullarda başka türlü de olamazdı zaten... Ben memlekette onca tehükeyi göze alarak bu düzeni mi savunmuştum? Vay gele başıma! lnançlanm elden gidiyordu! Burada da mı muhalefete geçecektim? Zaten "Türkiye yorgunu" iken o gücü nere- den bulacaktım şimdi? Acaba bir daha ve bir daha mı düşünseydim?.. Uzun süre gerçekleri görmemekte di- Moskova'nın On Yılı Çarpık Sosyalizmden Vahfi Kapitalizme Aksay • Biz Türkiye'de yaşamımızı tehlikeye atarak komünist olmuştuk. Buradakilerin çoğu ise prestij için, daha iyi iş, daha iyi ev için partiye üye oluyorlardı. Sosyal adalet, hümanizm, özgürlük, özyönetim gibi kavramlar burada ayaklara düşmüştü. Deviet ve parti halkı diktatörce yönetiyordu. • Tüm olumsuzluklara karşın açlık, işsizlik, evsizlik, cahillik gibi sorunlar yoktu. insanlar, yarınlarına ve çocuklarının geleceğine güvenle bakabiliyorlardt. Eğitim ve sağlık sistemi parasızdı. Yaşam ucuzdu. Kültürün, bilimin ve sporun pek çok dalında dünyanın ilk sıraları Sovyetler'e aitti. renmeye çalıştım. Bu tavır. suça ortak olmaktan başka bir şey değildı aslında. (Pek çok "küçük" -yalnız sayıca ve mad- di güç açısından değil. gerçek adaleti aramadaki cesaretsızliği, eleştin özgür- lüğünü içine sindirememış olması ve ba- ğımsız kişiliğiyle ulusal onurunu koru- ma güdüsünün cılızlığı bakımından da "kiiçük"- komünist partisinin günahıy- dı bu. Şimdi her şeyi, "sosyalizmin ken- di içinde"ve/veya "emperyalizmin par- mağı" ile açıklayıp kendımizı tenıize çı- karmamız, suça ortak olmaktan da daha büyük ahlaksızlık olurdu.) (Kutsallaştır- dığım politik amaçlarla ahlaki talepierin çahşmasının yarattığ) sancılar, önce And- ropov'un, daha sonra da Gorbaço\'un başa gelmesiyle. içimde uyanan "artık bir şeyler yapılacak" coşkusuna çok kolay kanşmıştı. Ama... Neyse. konu- dan uzaklaşmayalım.) Beyazlar ya da açık griler - Yahu, her şey kapkara, her yer ka- ranlık mıydı? Hiç mi iyi yanı yoktu bu düzenin? Olmaz olur mu! Elbette vardı. Hem de pek çok! Üstelik son derece önemli kazanımlardı bunlaremekçi insanlar için. Aklımı ve belleğimi peynir ekmekle ye- mediğim için. Sovyetler' ı yermek ne ka- dar moda olursa olsun. bu beyaz -hiç ol- mazsa açık grı- yanlarını hayranlıkla anımsamaktan vazgeçmeyeceğim. Ülke. tarihsel açıdan çok kısa sürede ve üstelik ikı savaşı göğüsleverek. geç- mişi yüzyıllara dayanan devletlere kafa tutabilecek bırgüce ulaşmıştı. Tüm çar- pıklıklanna karşın kendi ekonomisını yaratmıştı. Savunma sanayıinde ve uzay araştırmalan alanında büyük başanlar elde etmişti Tarihte daha önceleri hayal sayılan aşa- malar kat etmişti. Açlık, işsizlik, evsiz- lik, cahillik gibi sorunlan yoktu. Ekono- mik ve sosyal açıdan insanlar, kendi ya- nnlanna ve çocuklannın geleceğine gü- venle bakabiliyorlardı. Eğitim parasızdı. Kütüphaneler, sine- malar. tıyatrolar, hatta restoranlar sıradan yurttaşlar için rahatlıkla ulaşılabilirdi. Yaşam ucuzdu Sağlık sistemi parasızdı, ilaçlar paha- lı değildı. Dınlenme oianaklan geniştı. Kültürün. bilimin ve sporun pek çok dalında dünyanın ilk sıralan Sovyetler'e aıttı. Eğitim sısteminden, sağlık hizmet- lerine kadar tüm bu alanlarda bir yığın ilkellikler vardı. Örneğin. bir kışının yapabileceği işe beş kışi alınır, iyi çalışanına da sarhoşu- na da aynı ücret verilırdi. Adaletten çok eşitlik amaçlanırdı. Ama her şeye karşın bunlar. halkın reddedilmez kazanımlany- dı. Devletin vedevlet ideolojisinin (bizbe- ğenelim ya da beğenmeyelim) otoritesi vardı. Ne ulusal sorunlar bugünkü ger- ginliğe yakındı. ne kamu düzeni böyle tehlikeliydı. Cinayetlerden rüşvetlere. fuhuştan uyuşturucu kullanımına kadar. bugünün dev sonınlanndan hiçbiri o za- manlarda cıddi boyutlarda değildı. Ulu- sal, kültürel ve ahlaki değerler böylesi- ne kolay ve bu kadar sık ayaklar altına alınamazdı. Bilivorum, bu cümlelerin her birinden sora. "Ama..."diye başlayan eleştiriler getinlebihr. Ben de öyle yapıyorum za- ten. Ama bu. yine de Sovyet devletinin tüm başanlannı elimin tersiyle bir kena- ra itme hakkını vermiyor bana. Uçsuzbucaksızbirülkede. çetin ıklim koşullan altında, zor bir tarihsel miras üzerinde ve kısa sürede bu kazanımlan yaratabilen bir sistemi toptan reddetmek. duygusal gerilim anında. ya da düş kı- nklıöı ortamında mümkün olabilirdi bel- ki. Ancak sakin kafayla düşününce. öl- dürdüğümüz yiğidin hakkını da vermek gerekirdi. Tabii eğer antıkomünizmi sa- nat edınmemişsek. Ne var ki. ıyı yanlan, Sovyetler Birli- ğı'ndeki sistemi alkışlamak için yeterli değıldi. Kazanımlan rüşvet gibi kabul- lenip, politik. ekonomik ve ahlaki so- nınlara kulak tıkamak mümkün değildı. Başanlann ve zaferlerin bedeli de sor- gulanmalıydı. Yarın: Bunalıma doğru adım adım SATILIK ARSA Saroz, Güneyli köyünde satılık iki parsel. 0216 333 61 02 ÜSKÜDAR 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1993,616 Davrcı Sahre Canalp vekıh Av. Ali Rıza Aydm tara- fından açılan gaıplik davasının yapılan açık yargılama- sı sonunda verilen karar gereğince: Kadıköy, Fikinepe cılt: 40, Sayfa: 106. kütük: 34'1'de nüfusa kayıtlı ve Csküdar Baglarbaşı Azızbey Sok. No: 3 adresınde oturan Mehmet Canalp'in davadılekçesinın ilanen tebliğ edildiği; bu kere mahkememizce venlen 16.2.1995 tarih ve 1993/616 esas, 1995/105 karar sayı- lı hüküm gereğince; davacının eşi olan lstanbul ıli, Ka- dıköy ilçesı, Eğitim Mah. cılt: 006/3, sayfa: 74, kütük no: 196'da nüfusa kayıtlı Mustafa ve Fevziye oğlu, 28.12.1937 doğumlu Mehmet Canalp'in gaiplığine ka- rar venlmiş olduğundan işbu karara karşı varsa ıtıraz ka- nuni süre zarfında yazılı olarak vermelen, aksı halde ka- rann bu şekılde kesmleşeceği; karar yerine kaım olmak üzere ilanen tebliö olunur. 6.7.1995 Basın: 34869 İLAN T.C. AYDIN ASLİYE 2. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1991 705 Davacı Bayram Ali Sedef vekilleri Av. Ahmet Ak- baba. Av. Nezettin Akkuzu tarafından davalılar Celal Cangör vs. aleyhıne açılan Cemma tnş. Taah. Turizm ve Tic. A.Ş. şirketinin feshi davasının mahkememizde yapılan açık duruşması sırasında verilen karar gereğin- ce: Davalı Hüseyın lşık'a Ankara Demetevler 1 Cad. No: 68' 18 adresıne ve Ankara Çankaya-Çankaya Cad 3'8 adreslerine yapılan duruşma gününü bildirirteblı- gatın bila ikmal iade edildiği. yapılan araştırmaya rağ- men de tebligata sarih adresi tahkik edilemediğinden. duruşma gününü bildinr teblıgatın gazetede ilanen teb- lığine karar verilmiş olup buna göre yukarıda bahse- dildiği üzere davalı Hüseyin Işık'tn duruşma günü olan 29.9.1995 günü saat 9.0Ö'da mahkemede bizzat hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsıl ettirmesi, aynca hazır bulunmadığı ve bir vekille de kendisini tem- sil ettirmediğ] takdirde HUMK'nun 3156 sayılı ka- nunladeğişik 213"üncü maddesi gereğince yargılama- nın yokluğunda devam edileceğı ve hüküm verileceği, tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 34852 İLAN T.C. BAYBURT SULH HUKUK MAHKE- MESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1994/236 Karar No: 1995/133 Davacı Fehmı Saka vekilı Av. Atılla Adıloğlu tarafın- dan davalı Osman oğlu Hacı Ali aleyhine mahkememi- ze açılan ortaklığın gıderılmesi davasında yapılan açık duruşma sonunda verilen karar davahya tebliğ edileme- diğinden ilanen tebliğıne karar venlmiş olup verilen ka- rar özetı: Davacının davasının kabulüne. dava konusu olan Bay- burt ılı merkez Tuzcuzade Mahallesı pafta no: 59, ada no: 506. parsel no: 13'te kayıtlı taşınmazın üzerindeki bına ıle birlıkte satılmak sureti ıle ortaklığın gıderılme- sine, satış bedeli üzerınden % 06 (bınde altı) karar har- cının taraflara paylan oranında yükletılmesıne. iş bu mahkememizce venlen karar Bayburt ili mer- kez Tuzcuzade mahallesınden davalı Osman oğlu Hacı Alı'nin tüm aramalara rağmen açık adresi tespit edile- mediğinden karar tebliğ edılememıştir. Adı gecenın bu karann ılan tanhınden ıtıbaren 8 gün ıçerısınde temyız talebinde bulunmadığı takdırde karann kesınleştirılerek ınfazının yapılacağı, yukarıda ısmi yazılı davalının. teb- ligat kanununun 213 ve müteakıp maddeleri gereğince tebligat yerine geçerlı olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın. 33646 KARABURUN İCRA TETKİK MERCİİ HUKUK HÂKİMLtĞİ'NDEN 19943 Davacı Mehmet Remzi Hasanoğlu tarafmdan dava- lılar Sedat Tunçer, Cenk In- şaat Ltd \c Vakıflar Banka- sı. A.Ş. aleyhıne açılan K.a- raburun ilçesı Mordoğan Ardıç mevkiınde kayıtlı 1559 no'lu parsel üzerinde- k i no'lu gay nmenkul hak- kındaki Karaburun lcra Mü- durlüğü'nün 1993,78 talı- mat savıtı dosyasında yapı- lan ıhalenın feshı davasının vapılan v araılaması sırasın- da: ' " Davalı lardan Inönü Cad- desiNo 98/A Eskışehır ad- resınde bulunan Sedat Tun- çel'in adresi tespit edileme- diğinden. duruşmanın bıra- kıldığı 14.9.1995 günu sa- at 10.00'da mahkememizde hazır bulunması veya ken- disini bir vekille temsıl et- tırmesı hususu ilanen teb- liğ olunur. Basın 34209 POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Şapka Kışlık... ; Bodrum'daki havaalanına uçak indirileceğini du- yan Hatice Nine, şöyle diyor: "Bu meydana uçak indirtmem, ada/efe karşın mey- danı boşaltmazlarsa pisti telle çevirir, göbeğine de bir direk çakarım." Hatice Nine, meydanın gerçek sahibi... "Adalete karşın" diyor, demek adalete karşt ge-f lenler, adalet deresinin önünü çevirenler, engelleyen- ler çıkıyor. Adalet dağıtan yargıçlar arasında, "Yar- gı, işlevini mafyaya kaptırdı" diyenler var. Bir ülke- de kişi, adaleti mahkeme yerine kendi aramaya kalk- tı mı, var ötesini düşün! Enflasyon, işsizlik, pahalılık, terör, açlık, perişan-! lık, çaresizlik dört bir yanı sarmış. Bunu sadece halk değil, tepede oturan Cumhurbaşkanı da görüyor. Kendini görmeye gelen Türkiye Kamu Çalışanlan Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı ve ya-, nındakilere şöyle diyor: "Vatandaş nasıl geçiniyor diye içim sızlıyor. Bunu söylediğim zaman 'Hükümeti eleştiriyor' diyorlar. Ben ortaya durumu koyuyorum. Kimse itiraz etmi- yor. Bir kilo etin 250 bin, bir kilo peynirin 200 bin 1i- ra olduğu bir ülkede 6-7 milyon liraya ne alınır? Elekt- rik, kira.. hepsini biliyorum. 45 yıldır bu işlerin için- deyim. Hükümet bugün vardır, yann başka hükümet gelir. Ama hepimizin bindiği gemi budur. Delersek su alır. Geçmişte su aldığı zaman da oldu. Devleti yıpratmayalım. Devletin arandığı yerde hiçbir şey ol- maz. Devletin memuruna insanca yaşayacak oia- naklan vermesi lazım. Işçi ve memuru mukayese et- mekte yerden göğe kadar haklısınız. Çalıştırdığı in- sanı günlük sıkıntılarla kıvrandıımaması gerekir." (Mil- liyet, 21 Temmuz) Deviet başkanı halkın derdini açıkça söylüyor. Halk da söylüyor. Bürokrasi de söylüyor. Yargıç da yargının yerine mafyanın geçtiğini gösteriyor. Geri- ye ne kalıyor?.. Sayın Demirel, kendisini ziyarete gelenlere hükü- meti tanımlarken "Hükümet bir şapka gibidir, eski- di miyerineyenisini korsunuz" diyor. Hükümetler şap- kaya benzerler; eskir, yerine yenisi konur. Hükümetle Demirel arasında bir şapka ilişkisi her zaman olmuştur. Ankara'da Adalet Partisi'ni genç- ler kuşatıp basınca, Demirel de vardır. Şapkasını bı- rakıp kaçtığını söylerler. Şapkayla Demirel ilişkisi sadece Adalet Partisi'nin basıhşında olmamış, on- dan sonra her askeri darbede DemireTin şapkasını bırakıp sıvıştığı söylenir. Demirel'e, "Hükümet şap- ka g/b/d/r"benzetmesini kim yaptırıyor? Niye baston gibi, çanta gibidir demiyor da şapka gibidir diyor? Buna eskiler, "Intak-ı hak" mı derierdi? Birileri mi söy- letiyordu? "Hükümet şapka gibidir, eskidi mi yerine yenisini koyarsınız..." Tuhaf bir rastlantıdır, her askeri darbe de Demi- rel'in başbakan olduğu dönemde olmuştur. 12 Mart askeri darbesi de, 12 Eylül darbesi de Demirel'in baş- bakanlığına rastlar. Hele 12 Eylül'de darbe kapıya kadar gelmiş, geri dönmüştür. Çünkü iktidarda olan Demirel, darbelik bir şey yapmamıştır. Cumhurbaş- kanı seçilemıyor, bunun da suçu onun değildir. Dar- beden başka bir şey beklenirken bir de bakılmıştır ki darbe gelip kapıya dayanmıştır. Ne dıyordu dar- beci Evren: "Bir cumhurbaşkanını seçemıyohar." Onlar seçemezlerse darbeyi kestiren general de bir gece gelir tepeye oturur. Öyle olmadı mı? Seçimlerde Demirel çok esti, çok köpürdü, man- galda kül bırakmadı. Ozal'ın da gözden düştüğü döneme rastladı. Sırtında bir alay birikimle geldi, sandalyeye oturdu. Bir şey yapamayacağı anlaşı- lınca cumhurbaşkanı oluverdi. Halk, bakakaldı. Şimdi şapka değil, Demirel'in başbakan iken ver- diği güvensizliğe bir sorumlu aranıyor. Şapkayı alıp Çankaya'danbaşbakanlıkkoltuğunaoturamazki... Ötursa da şapkaya güven kalmadı. Şapka da, kol- tuk da güven vermiyor. Görüntü böyle! B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDAN SAĞA: 1/ Loğusaotu da denen ve kökü halk hekımliğinde kullanılansanlgan bıtkı. 2/ Insanın var olabiimesı için doğayı değiştırme- 4 si ve doğayı de- g ğiştırirken kendi- ni de değıştirmesı 6 süreci... Bılinç. 3/ y Dantel taklıdi agımsı kumaş. 4/ 8 Bazen gecelen ufuktaçakanpanl- " tı... Eskiden hocaların gıy- dıkleri bir çeşit üstlük. 5/ Me- safe... Nazi partisinin askeri polıs örgütü... Rütbesiz as- ker. 6/ Hintlılerin ulusal dı- nı. 7/ Bir zaman bınmi... De- niz gıysisı. 8/ Evcil bir ge- yik... Ana motıfin yinelen- mesınden ıbaret canlı ve ha- reketlı bestelere verilen ad. 9/ Büyük küme. yığın... Ateş. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı yapılarında kul- lanılmış. bırbırıne geçme halkalardan oluşan metal par- maklık. 2/ Koca... Odünç, eğreti. 3/ Pelerınli bir çeşit pal- to... Çıplak vücut resmi. 4/ Çevık... Bir Avrupa ülkesinin parasını sımgeleyenharfler. 5/ "Çok önemli kişi" anlamın- da uluslararası kısaltma... Gece yapılan sınema ya da tiyat- ro göstensi. 6/ Süt rengınde ve süt kıvamında olan sıvı ilaç. 7/ Eski Mısır'da güneş tanrısı... Brıçte bir roberi oluşturan ikı bölümden her bıri. 8/ Bir cetvel türü... Kuzey Avrupa ülkelerı ıle Ortadoğu'yu bırbtnne bağlayan otoyolun sim- gesi... Bir nota. 9/ Büyük ün kazanmış sinema ya da müzik sanatçısı... Bır bılgıyi gösteren sımgeler dızgesı. İLAN T.C. YAYLADAĞI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN ' Esas No: 1994'60 Karar No: 1995/32 Davacı Mehmet Alkan ve arkadaşlan vekili tarafm- dan davalılar Fatma Alkan ve Mama Yalçın aleyhlerine mahkememize açılan alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda: Yayladağı ılçesi Yenıce köyünde oturmakta iken sem- ti meçhule gıren davacı Mustafa kızı Hatice Alkan'a davalılar vekılının 4.5.1995 tarihli temyız dılekçesi teb- liğ edilemediğinden işbu temyız dilekçesinin gazete ile ılan ettırılmesine karar verilmiş bulunduğundan, İşbu temyiz dılekçesinın gazete ile ilan ettirılerek ila- nından ıtibaren 15 gün sonra tebliğ yapılmışsayıiacağı- nın hususu ilanen tebliğ olunur. 12.7.1995 Basın: 33142
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear