Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
27 TEMMUZ 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN OKTAY EKÎNCÎ
Fski
Marsilya
Limanı'nın
girişindeki
tarihi
kale,solda
büyük
katedral ve
hemen
j geride
2. Dünya
Savaşfndaki
Alman
işgaK
yıkımlanndan
sonra
yapılnuş
uygunsuz
binalar».
îstanbul'la aynı çağlarda kurulan Marsilya, bizim Foçalılann Akdeniz'e bir armağanı:
Marsflya'da 'deıûz ve ıııimarhk^
A kdeniz Mimarlık
/ l Konferansı için
S/A. Marsilya'dabuluşan
Akdenizli yazarlar, sanatçılar ve
miraarlar, yeryüzü kültürlerinin
beşiği sayılan bu uygarlıklar
gölüne kıyısı olan tüm kentlerin
tarihten gelen bir yazgı birliği
içerisinde olduğunu vurguladılar
ve Istanbul'un da petrol
tankerlerine karşı korunması
için dayanışma sözü verdiler...
MARSÎLYA - Megara Krali Byzas,
bugünkü Sarayburnu'nda Istanbul'un
tarihsel çekirdeği sayılabilecek
Byzandon'u kuracağı ünlü seferine
çıkmak üzere Ege'nin batısından
denize açılırken, yine Ege'nin doğu
kiyılanndan, yani bu kez Anadolu'dan
Foçalı gemicilerin de hemen aynı
yıllarda Akdeniz'in batısına doğru
yelken açıp şimdikı Marsilya'yı
kurmak üzere yola düştüklerini belkı
de bilmiyordu.
Nitekim tarihçilere bakılırsa zaten
Foçalılar da İ.Ö. 7. yüzyıldaki bu
"Akdeniz'de veni kolonUer kurma"
serüvenlerine kendilerini kaptınrken.
onlar da Anadolu'da olup bıtenlerin
pek farkında değillerdi.
Kral Byzas SarayburnıTna kadar gelip
Finikelilerin karşı kıyıdaki bugünkü
Kadıköy'de bir koloni yerleşmesi
kurdukJannı görünce, sefere çıkmadan
önce kâhinlerin kendisıne tarif ettıklen
körler şehrinin karşısında
bulunduğunu anladı.
Çünkü yine bugünkü Suriçi'ni
kapsayan Haliç-Boğaziçi ve
Marmara'yla çevriü yanmada o kadar
güzel ve bir kent için o kadar zengin
doğal kaynaklara sahipti ki bunu
göremeyip karşı kıyıya yerleşenler,
işte ancak o körler olmalıydılar...
Foçalılar da yine aynı dönemlerde
(1 O. 7 yy) Âkdeniz'ı doğudan batıya
aşarak bugünkü Fransa'nın Cote
d'Azur denilen bereketli topraklannın
bulunduğu bölgenin kıyilanna
ulaştiklannda, sadece kendilen için
değil, ilerleyen çağlarda Romalılar için
de önemli bir liman ve ticaret merkezi
özelliğini taşıyacak olan Marsilya
kentinin ilk yerleşmesini burada
kurmak üzere hemen kollan sıvadılar.
Böylece tstanbul ve Marsilya, Akdeniz
kültürlerinin yarattığı bu iki güzel ve
Akdeniz için dayanışma konferansı
Bu yıl ilk kez düienlenen Akdeniz
Mimarlık Konferansı'na Marsilya'nın
ev sahipliğı yapması, özellikle bizler
için doğrusu oldukça anlamlıydı.
29 Hazıran - 1 Temmuz (1995)
günlerinde ICOMOS (Uluslararası
Anıtlar ve StT'ler Konseyi). Fransa
Rhone Bölgesi Yönetimi ve aynı
bölgenin Mimarlar Birliği 'nin
desteğiyle düzenlenen konferansa
bızimle birlikte Ispanya'dan. Fas'tan,
Malta'dan, Yunanistan'dan, JCıbns'tan,
Israil'den, Italya'dan ve Mısır'dan da
mimarlar, araştırmacılar ve yazarlar
davet edilmişti. Konferansın yine bu
yıla özgü olarak belirlenen ana teması
ise "deniz ve mimarlık" başlığını
taşıyor, Akdeniz kentlerinin kıyı ve
denız kullanımına dayalı uluslararası
projeler karşısında özellikle kültürel
kimliklerini ve çevre değerlerini
koruyabilmek yönünde. "uluslararası
bir işbirfiği ve eytem programmın" da
^eliştirilmesıni hedefliyordu.
Böylesıne bir buluşmanın başlangıçta
Marsilya "da gerçekleşmesi, diğer
katılımcılar üzerinde de kuşkusuz
olumlu izlenimler yarattıysa da bizim
açımızdan bir başka önem taşıdı.
Slaytlarla destekleyerek sunduğumuz
bildiri "2700 Yaşındaki Bir Akdeniz
Kenti tstanbul ve Küresel Sorunlan"
başlığını taşıyor ve özellikle
Boğaziçi'nın uluslararası petrol ve
LPG yüldü deniz taşımacılığı
nedeniyle karşı karşıya kaldığı
sorunlara ağırlık veriyordu.
Marsilya, hem yaşıtı hem de uzaktan
akrabası olan Istanbul'un bir
"akaryakıt kanalı" haline
getirilmesine karşı artık sessiz
kalınamayacağmı belirtirken, yine
İstanbul'da olur olmaz yerlere dikilen
ve kentin kimliğini paramparça eden
"rant kulesi" niteliğindeki yüksek
binalar konusunda da benzer
sıkıntılan bizzat kendisi yaşıyordu.
Çünkü, özellikle 2. Dünya
Savaşı'ndaki Alman işgalinden sonra.
Nazilerin yakıp yıktiklan tarihsel
binalann yerine inşa edilen ve
sözümona "iuziı gefişme" adına izin
verilen kımi uygunsuz, yüksek
binalar, bugünün kentsel koruma
çabalan karşısında en ciddi engeli
oluşturuyordu. Tarihi Mirası Koruma
Kurulu, Marsilya'da artık hemen tüm
yeni inşaatlann projelerini önceden
denetleyip "estetik açıdan" sıkı
izlemeye almasına karşın,
1980'lerden önce yapılan bazı
çirkinlikleri yok etmeye ne yazık ki
gücü Jetmiyordu.
Bu nedenle, yine konferansta
sunduğumuz bildinde yer alan "Park
Oteli olayı". Marsihahlar için de son
yıllann özlemini yansıtan en ilgi
çekici konular arasında yer aldı.
Ashnda tstanbul'da daha yüzlerce
Park Oteli'nin bulunduğu gerçeği ise
ne yazık ki sadece bıze özgüydü ve
Marsilyalılarla birlikte diğer
katılımcılar da "kaçak apartmanlar"
olgusunu kavramakta oldukça güçlük
çekiyorlardı. Nitekim,
değerlendirmefer sırasında verilen ve
ashnda sorduğumuz için açıklanmak
zorunda kalınan "kaçak inşaat" oranı
da Fransa'da sadece yüzde 2
düzeyindeydi. Çünkü projesi
onaylanmadan ve belediyeden izin
alınmada/ı başlanan inşaatm daha
sonra ruhsata bağlanması neredeyse
olanaksızdı ve zaten "hemen
\ikjldiklan" için tamamlamlanma
şanslan da hemen hiç yoktu. Tarihi binalann çevrelediği küçük meydancıklarda. zarif kaideler üzerine yerteşen
eski kent büyükleri. şimdiki hemşerilerini izliyor. (Fotoğraflar: OKTAY EKlNCİ)
alımli kent, yine Akdeniz ve Ege
uygarlıklannın yeryüzüne ortaklaşa
armağan ettıkleri iki eşsiz zenginlik
olarak aynı çağda tarih sahnesine
çıktılar ve hızla serpilip gelişmeye
başladılar.
Gerçi Marsilya, Roma
tmparatorluğu'nun çöküşünden sonra
tstanbul'un Bizans'la elde ettiği şansa
pek sahip olamadı ve hızla
yoksullaşarak neredeyse yok olma
noktasma dek geriledi; ama özellikle
Haçlı seferleriyle birlikte önemi
yeniden fark edilerek zaman içinde
Akdeniz'in en büyük limanlanndan
birisi oldu.
Bugün Marsilya, Fransa'nın, deyim
yerindeyse gözbebeği. Salt tarihsel ve
kültürel geçmişinden ya da doğal
güzelliklerinden ötürü değil. Aynı anda
ticari açıdan da dünya ile alışverişinin
yoğunlaştığı bir merkez. Adını
Akdeniz'e dökülen Ron Irmağı'ndan
alan Bouches-du-Rhone ilınin de
yönetim merkezi.
Son yıllardaki yakınlaşmalar ve
karşılıklı dostluk ziyaretlennin
sonucunda da büyükbabası antik
Phokaia'nın. yani bugünkü Foça'nın
kardeş kenti...
Marsilya Müzesi'nde Foça Oe
ilgili sergi açılacak
Marsilya'nın tarihsel kimliğinde
kuşkusuz en güçlü etkiye sahip olan
Vieux Port'un, yani eski limanın
hemen kuzeyinde. kent müzesi ve
diğer ticari-kültürel yapılarla çevrili
yeşıl bir alan içerisinde, koloni
dönemine ait en eski limandan
kalıntılar bulunuyor.
Şimdi denizden birkaç yüz metre
ıçende kalan bu antik liman kalıntılan.
hıç kuşkusuz Foçalı gemicilerin de
anılannı taşıyor.
Nitekim Marsilya Müzesi'nin bu yaz
programında, kent halkına Foça'yı
tanıtacak bir de sergi açılması yer
alıyor.
Müze Müdürü Mriam Marvd'in 1990
yılındaki Türkiye'yi ziyaretinde Foça
Belediye Başkanı Nihat Dirim'e
söylediği "Bizim tarihimiz burada
(Foca'da) yatiyor" şeklindekı duygulu
sözü, şimdi artık karşılıklı kültürel
etkinliklere dönüşmüş durumda. Zaten
1912'de Foça'da bulunan ünlü
"Marsilya Horozn" da bugün aynı
müzede bu tarihsel akrabalığın bir
başka güçlü belgesi olarak
sergi leniyor.
Söylendiğine göre aynı horozun aslına
uygun bir kopyası da Izmir'deki
Fransız Konsolosluğu'nda bulunuyor.
Kent kültürü, kalcbrınılanlaki masalarda
Yakın yıllara kadar dev bir kat otoparkı-
nın ışgali altında ezilen, şirndi ise tarihsel
bir kent meydanı düzenlemesıyle kültür ve
eglence yaşamının merkezi haline gelen,
Marsilya'nın eski liman yapılanyla çevrili
"Cours D'esOenne D'orves"bölgesindeki
renkli balık lokantalanndan binndeyiz.
Havaalanında karşılayıp son aşamaya ka-
dar yakın ilgilerini sürdüren mimar dostla-
nmız Ceyhian Baetsle ve Mert Hepakçın.
vaktiyle Tûrkiye'den gelip nasıl Marsılya-
lı olduklannı anlatıyorlar. Her ikısınin de
Fransız olan eşlen ise yemekle birlikte içe-
ceğimiz şarabın bu keyıflı akşama yakışır
bir kalitede olması için garsonun önerdiği
markalar üzerinde en doğru seçimı yapma-
ya çalışıyorlar.
Yıkılarak ortadan kaldınlan kat otopar-
kı binası ashnda şimdi bulundugumuz
meydanın \e lokantalann altında. Ustelik
bu kez üç-dört bodrum kat şeklinde. Hem
bu meydân ve çevresinin hem de tarihi li-
man bölgesinin geceleri eglence yaşamına
gelen. gündüzleri ise iş ve alışveriş yoğun-
luğunu yaratanlann otopark gereksinme-
lerinı karşılıyor. Bölgedeki hemen tüm bi-
nalar ise tarihsel nitelikleri ve kimlikleri
korunarak restore edılrruşler ve eski Mar-
silya'yı yaşaüyorlar.
Tarihi binalann korunmasmda halkın
kültürel bilincinın payı olduğu kadar. bazı
yasal önlemlenn de etkın rolleri var.
Örneğin, bizim için en ilginç olanlardan
binsi, eskı eser binalann satışında beledi-
yeye tanınan "öncelikli müşteri olma" hak-
kı.
Binası "tarihsel miras" niteliği taşıyan
mülk sahipleri. eger bu mülklerini satacak-
larsa. tapu idaresı işlem yapmadan önce
beledıyeye soruyor. Belediye eğer satın ala-
caksa. o bına başkasına satılamıyor ve böy-
lece kültür varlığı, bir anlamda "kent hâl-
kının mülkü" oluyor. Belediye ise satın al-
dıgı bu tür binalan çeşitlı kültürel ve sos-
yal amaçlann yani sıra, diğer kamu hız-
metleri için ve hatta bir kısmıru da memur
lojmanlan olarak kullanıyor ve koruyor.
Eski limanm batı kesimındeki ünlü "La
Cathedrale De La Major". yani Büyük Ka-
tedral'in bulunduğu bölgede yoğunlaşan
eski ve dar sokaklarda dolaşıyoruz. Deni-
ze ve limana doğru inen sokaklar yer yer
merdivenlerle devam edıyor. Her iki yan-
dakı Marsilya'nın özgün sivıl mimarisini
yansıtan evlerde ise çoğunlukla zenciler ve
Kuzey Afnkalılar oturuyorlar. Bu e\ lerin
de bir kısmı yine belediye mülkiyetındeler
ve restore edildıkten sonra mahallenin sos-
yal yapısına uyumlu olarak kiralık konut
olarak kullanılıyorlar.
Bu sevimlı ve tipik Akdeniz kentine has
insancıl sokaklardan geçerek yeniden li-
mana indiğımizde. yorgunluğumuzu atmak
için bu kez önümüze gelen ilk "kaldınm
kahvesTne oturup karşı tepenin üzerinde-
kı kentin hemen her yennden görünen
u
Notre Dame De La Garde" adlı 19. yüz-
yıl bazılıkasını seyredıyoruz.
Marsilya Belediyesi sanki lstanbul'dakı
son uygulamalann tam tersını yapmak üze-
re bızle yanşırcasına. en ufak bir büfenın
bile önündekı kaldınma birkaç masa koy-
malannı ve insanlann da kentle kucaklaşa-
rak açık mekânlan kullanmalarını adeta
özendiriyor. Böylece günün hemen her sa-
atınde belkı de binlerce insan. Marsılya'nın
bakımlı kaldınmlanndaki o küçük masa ve
sandalyelerde bir yandan dınlenip söyle-
şırlerken öbür yandan da -deyim yerindey-
se- kentlerini yaşıyorlar...
Foça'nın torununu, lstanbul'un yaşıtını
ve uzaktan akrabasını, işte bu gözlemlerden
sonra "dansı başunıza" dı\erek ve gerçek-
ten emin ellerde olduğunu görmenin huzu-
ru içinde sevenleriyle baş başa bırakarak
döndük. Ne de olsa, bir Akdenizli olarak o
da bizim mirasımız sayılır..
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Medya Kültüpü ye
Güvenlik Güçleri
Basını ve televizyonuyla, "olması gereken" med-
yanın birincil görevlerinden birinin de, kamuoyunu
eleştirel düşünce doğrultusunda eğitmek olduğu-
nu daha önce birkaç kez belirtmiştim.
Bilindiği -ya da bilinmesi gerektığü- üzere, eleşti-
rel düşünme eyleminin en ayırıcı özelliklerinden bi-
ri, karalama ile eleştiriyi, varlığı kesinlikle gerekli ku-
rumlar söz konusu olduğunda ise, bu kurumlann ge-
rekliliğini yadsıma ile o kurumlan eleştirmeyi birbi-
rine kanştırmaktan titizlikle kaçınmasıdır. Bu nitelik
yeterince önemsenmediği takdirde görünüşte eleş-
tiri adı altında yapılan, gerçekte ancak yıkıcılığa yol
açabilecek bir kısırlıkla noktalanır.
Öte yandan yine eleştirel düşünce açısından bir
başka "olması gereken" de, eleştirilenin yadsındı-
ğı ya da gereksiz görüldüğü için değil, fakat önem-
sendiği için eleştirildiği noktasının en az eleştiriler
kadar vurgulanmasıdır. Örneğin eğer konu üniver-
site kurumuysa, sürekli olarak yalnızca olumsuzlu-
kar ya da aksaklıklar üzerinde durmak, üniversite-
leri ancak bir şeyler iyi gitmediğinde "kayda de-
ğer"bulmak, yapıcılıkla ilintisi bulunmayan bir tu-
tumdur.
Hangi kurum söz konusu olursa olsun, yapılma-
sı gereken, "ben seni eleştiriyorvm çünkü seni
önemsiyorum ve hep daha iyi olmanı istiyorum; bu
nedenle, senieleştirmekkadar, haksızsaldınlarkar-
şısında sahiplenmeyi de görev biliyorum", tarzında
bir yaklaşımı, o kurumca algılanabilecek netlikle ve
sürekli sergilemektir.
Bu ülkenın güvenlik güçleri ve polisi de, kesinlik-
le böyle bir yaklaşımın kapsamı dışında bırakılma-
ması gereken kurumlardandır. Oysa özellikle son
haftalarda medya genelinde belırginleşen görünüm,
böyle bir yaklaşımın güvenlik güçleri bağlamında
da gerçekleştirildiğini söyleyebilmemize ne yazık ki
olanak tanımamaktadır. Bir medya mensubuna, bir
bilim adamına vb yöneltilen herhangi bir saldın kar-
şısında, bu olayı -elbet çok haklı olarak- günlerce
gündemde tutan, yaralılann sağlık durumlarını her
gün okurlanna ve izleyicilerine bildırmeyi görev bi-
len medya, örneğin bir polıs aracının bombalı sal-
dınya uğraması ve bu saldırının sonucunda, bazıla-
n ağırolmak üzere, on iki polisin yaralanması olayı-
na yalnızca bir "haber" değeri biçmekte, sonraki
günlerde ise -"önemli birileri"ri\n hastane ziyareti-
ne gitmelerinin dışında-, bu yaralılann sağlık duru-
mu hakkında okurları ve izleyıcileri bilgilendirmeyi,
en azından ağır yaralıların durumlarını izlemeyi ge-
rekli bulmamaktadır!
Eleştirilmesi gereken yanlan açısından, Batı'nın ki-
mi ileriemiş ülkelerinin polis örgütleri de ideal ko-
numda değildir; dahası -aklıma ilk gelen örnekler
olarak- ABD, Ingiltere, Fransa ve Almanya gibi ül-
kelerde çok geniş bir medya yelpazesinde polise yö-
neltilen eleştiri ve suçlamalar, bu ülkelerin yerleşik
demokratik yapılan gereği, ülkemizdekilerle karşı-
laştınlamayacak kadar yoğun ve ağır düzeylerdedir.
Gelgelelim, yine yerleşik demokratik yapılan ve eleş-
tiri bilincinin düzeyi gereği, bu ülkelerde polislerin
saldıraya uğramalan, yaralanmaları ve hele öldürül-
meleri de çok geniş bir medya yelpazesinde aynn-
tılı biçımde ele alman, hesabı tekrar tekrar sorulan,
işin peşi bütün düğümler çözülünceye kadar bıra-
kılmayan büyük olaylar sayılır. Bunun nedeni, gü-
venlik güçlerine yönelik saldınlara, doğrudan ilgili ül-
kenin diriik ve düzenine yönelik tehditler gözüyle ba-
kılmasıdır. Aynı ülkelerde, terör eylemlerine kurban
giden düşünürler. üniversite öğrencileri vb kimseler
için sokaklarda protestoya girişen aynı kitlelerin, bir
başka gün bu kez terör kurbanı emniyet görevlileri
için sokaklara dökülüp protesto gösterileri düzen-
lemeleri, ender rastlanır bir sahne değildir, bu kitle-
lerin daha birkaç gün önce polisin bir eylemini pro-
testo etmiş olmalannın, birkaç gün sonra polise yö-
nelik saldırılara karşı çıkmalannı engellememesi ise,
bir çelişki değil, ama bilinçti, demokrasiyi ve insan
haklannı özümsemiş bir toplumun varlığının en sağ-
lıklı göstergelerinden biridir. Bu ülkelerde basını ve
televizyonuyla medyanın hemen bütününün zaten
böyle birtutumun sözcülüğünü yapması ise, "olma-
sı gereken" medya kültürünün kanrtıdır... Ülkemize
gelince, bilindiği gibi, özellikle son yıllarda polis-va-
tandaş ilişkilerinin daha ileri ve "olmasıgereken"dü-
zeye vardırılması, "şeffaflaştırılması" konusu, gün-
demde gittikçe daha çok ağırtık kazanmaktadır. Bu
konu, gündemde ağırlık kazanması demokrasi açı-
sından olumlu, ama özü bağlamında "hassas" bir
konudur; sözünü ettiğimiz hassasiyetin kaynaklan-
dığı nokta ise, her türiü ilişkide her türiü yakınlaş-
manın ancak iki tarafın da çabasıyla gerçekleşebi-
leceği gerçeğidir. Medyada bu gerçek gözden ka-
çınldığı ve daha çok "bundan önce böyle bir çaba-
yı harcamayan kim idiyse, şimdi o gayrete gelsin"
gibisinden bir tutum benimsendiği takdirde ortaya
çıkacak tablo, ne yazık ki, banşçıl bir tablo olmaya-
caktır...
Bütün bunlarla söylemek istediğimiz, elbet ülke-
mizde medyanın güvenlik güçlerini ve polisi eleştir-
memesi ya da daha az eleştirmesi gerektiği değil-
dir. Tam tersine, bu bağlamda eleştirilmesi gereken
bütün noktaların ele alınması ülkemizde ancak de-
mokrasi ve insan hakları anlayışının daha sağlam ze-
minlere oturmasını sağlayabilir. Fakat bu eleştirel
tutum, yalnızca gerektiği yerde o kurumu sahiplen-
meyi de ılke bilen bir medya anlayışı eşliğinde etkin
veinandıncı kılınabilir. Kendini böyle birsahiplenme
konumuna getirebilen medya, aynı zamanda sahip
olması gereken kültürün hakkını da verebilen ve
eleştirme hakkını kendine daha rahat tanıyabilen bir
medyadır...
ÇATI /BARAKŞAM
TEKNE GEZİLERİ
"V icux Port" denileneski limandarukentinsimgesiolan NotreDame Kilisesi'nin
yine kent siluetindeki görünüşü.
29 temmuz cumartesi 20.30"da Dolmabahçe'den,
21.00'de Üsküdar'dan Boğaz'a hareket...
# Canlı müzik
# 2 bardak içki
# Çerez, meyve...
Sadece 500.000.- TL
ÇATI RESTAURANT
Isteğe bağlı özel geziler de düzenlenir.251 00 00