Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAVFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 1995 CUMA
4 HABERLER
Teras toplantılarında Alevilik tartışması
Zorunlu din dersi kaldınlmalıv. Necdet Y ıldınm (Hacı
Bektaş Dernekleri Genel
Başkan Yardımcisı ve Ha-
cı Bektaş Vakfi Mersin Şu-
be Başkanı): Üyelerimıze
«ığımızda ise farklı böl-
gelerden, farkJı sınıflardan ve farklı etnik
kökenden gelen Aleviler var. Bızim ıçin
üyemizin ne bölgesi, ne sınıfı ne de etnik
kökeni önemlidir. Yalnız Alevilığın gele-
neksel çizgisi bellidir. Dünya görüşü, olay-
lan yorumlama anlayışı bellidir. Içimiz-
den hıç kimsenin bu hareketı sağ ıdeolo-
jilerin payandası yapmasına göz yumma-
yız. Bunu belirttikten sonra sözü llhan
Ağabey"in bir sözüne getirmek istiyo-
rum. llhan Ağabey dedi ki. Anadolu'da
Mustafa Kemal'le başlayan Aydınlanma
hareketi hazırbirtoplum bulduğu için tut-
muştur. Bu doğrudur. Ancak kurulan sts-
temin laik ve demokratik olduğunu söy-
lemek bugün için oldukça güç. Devlet ra-
dikal sağın büyümesı için hizmet venyor.
Bizım burada sızlerle bırleştığımiz en
önemli nokta zorunlu dın derslennin tar-
tışmasız kaldınlmasıdır. Zorunlu din ders-
lerinin Alevilıği de kapsamasını istemek
baştan ödün vermektir. Aynca devletin
buna bile yanaşacağı yok. Iktidarlar ge-
niş Sünni kesimın tepkisini çekmemek
için biz ıstemediğimiz halde buna bile
yanaşmazlar. Amaçlan Aleviliği farklı iki
gruba bölmek. Yani bir tarafta de\ letın v er-
diğiyle yetinmek isteyen bir grup çıkabi-
lir, öbür tarafta da devletin verdiğini ka-
bul etmeyip kaldınlması yönünde daya-
tanlar çıkabilir. Böyle parçalı bir görün-
tü de devletin işine geliyor. Gelecekte
oluşması muhtemel olan ve bızım de oluş-
turmaya çalıştığımız laık-demokratik blo-
kun bugünden zaafa uğramaması ıçin
bırtakım ısteklerde bulunurken dikkatli
olmamız gerekiyor. Bırçok arkadaşımız,
sosyalist hareketin içerisindeki zaaflan
ifade etmeye çalıştı. Bizler de o hareke-
tin içerisinden gelen, ancak bugün Alevı
kimliğine sahip çıkan insanlar olarak bu
kanattan da büyük sıkıntılanmız var. Bu
kanadın da özgür Alevi haraketini ray-
dan çıkarma çabasını görüyor ve üzülü-
yoruz.
'Aleviler kimliklerini bulmalT
Bunu Gazi olaylanndan sonra daha net
olarak görebılıyoruz. Bu nedenle Anado-
lu Aydınlanma hereketinde Aleviler öz-
gür örgütlenmemodelini kendileri geliş-
tirmek zorundadır. Önce kendi kimlikle-
rini bulmak zorundadır. Bunu sağlava-
madan Türkiye'deki laik-demokrat hare-
kete bir katkıda bulunmamız söz konusu
olamaz. Türkiye'de bizim dışımızda ka-
lan demokrasi yanlılannın da tek başına
bunu başarma şansı olamaz. O nedenle bü-
•tün laik ve demokrat güçlenn. özellıkle
Cumhuriyet ailesinin bizim kendi özgür
kimliğimize ıtina ile yaklaşması gereki-
yor. Bu kimliğimizı kabullenmesi ve bu
konuda bizlere yardımcı olması gerekiyor
ki, bu hareket başanya ulaşsın. Gelecek-
te de ittifakımızın meyvelerini toplayabi-
lelim. Ortaklığımız geçmişte oldugu gi-
bi Alevilerin kâr payı istememesi üzeri-
ne kurulmasın istiyoruz. Alevi aydınlan
geçmişte başka örgütlerin çatısı altında ka-
zandıkJan deneyimleri veenerjılerini Ale-
vi hareketi içine taşımışlardır. Bu son de-
rece umut verici ve sevindinci birdurum-
dur. Artık bizim tabanımız şunu da gör-
müştür; Aleviierin ıhtıyaçlan sadece ce-
mevi yaptırmak, cem yapmak, saz çal-
mak ve semah dönmek değildir. Bu da
umut verici bir durumdur.
Cemal Şener (Araştırmacı yazar-Ale-
vi Temsilcileri Meclısı Yönetim Kurulu):
Biliyorsunuz Alevi hareketi ile cumhuri-
yetin buluşması Kuvayı Milliye dönemi-
nerastlar, KurtuluşSavaşı'nın ilkyıllan-
narastlar. Bu işbirliğini hem Cumhunyet
gazetesi hem de cumhuriyet rejımi olarak
düşünebiliriz. Bugün ıçinde bulunduğu-
muz durum Kuvayı Milliye'nin karşı kar-
• Zorunlu din derslerinin Aleviligi de
kapsamasını istemek, baştan ödün vermektir.
Aynca devletin buna bile yanaşacağı yok.
îktidarlar geniş Sünni kesimin tepkisini
çekmemek için biz istemediğimiz halde buna
bile yanaşmazlar. Amaçlan Aleviligi farklı iki
• gruba bölmek. Yani bir tarafta devletin
verdiğiyle yetinmek isteyen bir grup çıkabilir,
öbür tarafta da devletin verdiğini kabul
etmeyip kaldınlması yönünde dayatanlar
çıkabilir. Böyle parçalı bir görüntü de
devletin işine geliyor.
A L E V î
HAREKETİNİN
DÜNÜBÜGÜNÜ
MtYASE İLKNUR 5
şıya bulunduğu temel tehlikelerle özdeş
ya da Alevilerin o gün karşı karşıya bu-
lunduklan tehlikeler ve seçenekler birebir
aynı olmasa da tarihsel paralellıkler şek-
lınde bugün karşımızda duruyor. O gün
Aleviler kendi dergâhlannın kapatılması
pahasına bile olsa cumhuriyetı destekle-
mışlerdi. Aradan geçen bu 70 yıllık dö-
nemi tahlil etme girişiminde bulunmaya-
cağım. Alevilerin bir dizi sorunlan var,
kendilerini ifade etme sorunlan var. zo-
runlu din dersleri sorunu var, makro so-
runlan var, mıkro so-
runlan var. Bulundu-
ğumuz koşullarda
Cumhuriyet gazetesi-
nın v e onun okuyucu-
su olarak sadece Ale-
vılenn değil Alevile-
nn dışındakı laık-de-
mokratik okuyucu kit-
lesınin de sorunları
var. Önümüzde gene
Kuvayı Millıye'nin
mücadele ettigi döne-
mindeki koşullargibi
zorluklan görmezden
gelemeyiz. Laikliği,
demokrasıyı el birli-
ğiyle yaşatma ve teh-
likelere karşı ittifaklar
kurmada Cumhuriyet
gazetesi her dönem-
de etkın rol üstlenmiş-
tır. Cumhunyet gaze-
tesinin de sorunlan
var. Sermayenin gide-
rek güçlenmesı, ör-
gütlenmesi karşısın-
da dağıIan demokratik
güçlerin ittifakını her
zamankinden daha
zorunlu kılıyor. Cum-
huriyet gazetesi. Ale-
viler ve diğer demok-
ratik güçler nasıl bir it-
tifak kurabilirler?
Cumhuriyet gazetesi
bizden ne bekliyor, biz
ondan ne beklıyoruz.
Biraz da bunun üze-
rinde duralım diyo-
rum.
Sungur: Zorunlu
din dersleri karşılıkh
çok tartışıldı. ama ben
de bir şeyler söv lemek
ihtıyacı duydum. Ke-
sinlikle zorunlu din
eğıtiminin karşısında
yer almak lazım. Bu
konuda Cumhuriyet
gazetesine de büyük
1e yatıp onlarla kalkıyorum, seyahatlere
çıkıyorum, omuz omza mücadele veri-
yorum. Acıyı. neşeyi, başanyı, başansız-
lığı birlikte paylaşıyoruz. Hiçbirsıkıntım
yok. Alevilerle birlikte olmaktan onurdu-
yuyorum. Belki şimdi arkadaşlanmız ne-
den böyle bir açıklama gereğı duydugu-
mu merak edebilırler. Ben Aleviligi ba-
nş. sevgi. kardeşlik, özgürlük. eşitlik ve
insan haklan temeline oturtulmuş olarak
görüyorum. Demin bir arkadaşımız Ale-
vilerin ilenci olanlannın sayısının yüzde
CemaJ Şener - Araştırmacı vazar.
görev düşüyor. Topyekûn birprotesto ge-
rekiyor bana göre. Çocuklanmızı din der-
sıne sokmama karan alırsak topluca, cıd-
di bir adım atılabilir bu konuda. Diyanet
Işleri Başkanlığı'nın kaldınlmasına bazı
dostlanmız. "canım o zaman şeriatçılar
daha rahat hareket alanı bulabilir' türün-
den gerekçelerle karşı çıkıyor. Tam tersi-
ne. Diyanet'le daha çok güçleniyorlar.
Bunu pazarhğa açmak bile hata. Sünni kö-
kenli olduğumu söylemiştım. Alevi Tem-
silcileri Meclisi'nde görev aldım. Birke-
re çok rahatımonu söyleyeyim. Aleviler-
80'lik gibi yüksek bir oran olamayacağı-
nı söyledi. Önu yanıtlamak için söylüyo-
rum: bu oran az bile.
Yıllardıraralanndayım.. gerçekten ile-
ncı. adaletçi. aydınlık kafalı insanlar. Sa-
dece kentte yaşayanı değil. kırsal alanda-
ki de öyle. Panellerimize gelıyorlar.. şal-
varlı, puşulu, kasketli köylü Aleviler de
kentli Aleviyle aynı şeyi düşünüyor, olay-
lar karşısında aynı teşhısı koyabihyor. Bir
başka büyük grup da Alevi olmayan ile-
rici-demokrat bir kitle. Şımdi bu iki kit-
lenin bir bağ kurması, birlikte mücadele
etmesi zorunlu. Bu bağı Cumhuriyet ga-
zetesi pekala kurabilir. Bılindiği gibi Sı-
vas katliamından bu yana 2 Temmuz ta-
rihlerinde anma etkinlikleri yapıyoruz.
Buetkinlikleri,sendikalar, meslekörgüt-
leri ve diğer demokratik kitle kuruluşla-
nyla birlikte gerçekleştiriyoruz. Ama üzü-
lerek tanık olduğum bir gerçek var ki, o
da bu kitlenin bizi çok da fazla içlerine
sindiremedikleri. Alevi örgütlerini de-
mokratik kitle örgütünden, sıvıl toplum ör-
gütünden saymıyorlar. Dini bir örgütlen-
me olarak sadece algı-
lıyorlar. Alevi Temsil-
cilen Meclisi çatısı al-
tında örgütlerin birleş-
mesı bir çok çevreyı ra-
hatsız ediyor. Bunu da
görüyorum. devleti ra-
hatsız ediyor, devletin
yandaşlannı rahatsız
ediyor. bazı demokra-
tik yapılanmalan rahat-
sız ediyor ve hatta ba-
zı Alevileri rahatsız
ediyor. Bütün bu zor-
luklara karşın bu örgüt-
lenmenin başanya ula-
şacağına inanıyorum.
OralÇahşlar(Cum-
hunyet Gazetesi yaza-
n): Ben tam da arka-
daşlann sözünü ettiği
68'li bir sosyalistim.
Siz beni tanıyorsunuz,
ben de sizleri yakından
tanıyorum. 12 Eylül
sonrası şöyle bir ger-
j I çekle yüz yüze geldik.
I ; Aleviler yeniden orta-
I ya çıktılar. Yani geç-
ğ 1 mişte bir kültürel top-
§ ' luluk olarak düşünülen
ve kırlık bölgelerde ya-
şayan Aleviler, 12 Ey-
lül sonrasında bir siya-
si topluluk, bir cemaat
olarak ortaya çıktılar.
Bu bir olgu. Bu olgu-
yu bugünlerde çok can-
lı bir sekilde yaşıyoruz.
En sonunda Alevi Tem-
silcileri Meclisi adı ve-
nlen örgütlü bir yapıy-
la da kendisini ifade
edebilecek kadar net
bir şekilde ortaya çık-
tılar. Ben Türkiye Bir-
lik Partısı deneyiminı
bunlardan çok farklı
degerlendiriyorum.
Bugünkü Alevi örgüt-
lülüğü kendi kimliğını
açıktan ifade ederek, 'ben Aleviyini' diye-
rek ortaya çıktı. TBP ıse biraz hülle. ya-
ni Aleviliğini fazla ön plana çıkarmayan
bir siyasi hareketti. Ama bugünkü Aİevi
hareketi açıktan kendi kimlığiyle 'biz Ale-
viyiz ve bizi tanımak zorundasınız, bu ül-
kedebizdevanz'diyerek yola çıkıyor. Bir
kere Alevılenn neden buna ihtiyaç duy-
dugunu düşünmek zorundayız. Bunu dü-
şünürsek çözüm yollanna daha kolay ula-
şınz. Bence Türkiye'de şenatı hedefle-
yen köktendincı bir hareket ülkenin gele-
ceğıni tehdıt eder hale geldi. Bu tehdit
hiç kuşkusuz önce Alevileri hedef alıyor.
Alevileri öncelikle tehdit eden bu ciddi teh-
like karşısında bir duvar oluşturacak güç-
lü bir sol hareket de ne yazık ki yok. Sos-
yal demokrat kanadıyla, sosyalist kana-
dıyla sol, şeriat tehlikesini göğüsleyebi-
lecek güçte değil. Böyle bir örgütlü güç
ortada olmayınca doğal olarak Aleviler öne
çıktı ve bu ihtiyacın sonucu olarak da ör-
gütlenmeye başladılar. Alevı örgütlenme-
si geçmişten farklı olarak şehirlerde or-
taya çıkmaya başladı. Izmır, Ankara, ls-
tanbul, Adana, Mersin, Bursa gibi önem-
li metropoller Alevilerin en güçlü örgüt-
lenmelerinin olduğu bölgeler oldu. Aynı
yıllarda bir başka gelişme daha oldu; pa-
ralelinde Kürt meselesi de ortaya çıktı. Bu
iki hareket birbirinden çok da bağımsız or-
taya çıkmadı. Türkiye iki ciddı sorunla kar-
şı karşıya. Biri kürt meselesi. yani milli
mesele, diğeri köktendincilik tehlikesi.
'Aleviler Tfirkiye için teminaf
Bu iki sorunu nasıl çözenz sorusuna ya-
nıt aramak için bugün bir aradayız. Ale-
vilığin ortaya çıkmasını Türkiye için çok
önemli görüyorum. Çünkü şeriat tehlike-
sine karşı şu anda örgütlü, bilinçli birtop-
luluk Aleviler ve böyle örgütlü bir toplu-
luk Türkiye için büyük bir temınat. Ama
bu teminatın da kendi içinde bazı prob-
lemleri var. Az önce tlhan Selçuk'un da
sözünü ettigi gibi Alevinin zengini de var
fukarası da. Bir kısmı düzenle çok iç içe
geçmiş ve sağcı partilertarafindan kulla-
nılmak istenen birgrubuoluşturuyor. Bu
kaçınılmaz bir şey. Yok sayamayız. Şim-
di burada iki yol izlenebilir. Birinci yol
'bunlarbizden değildir' diye hareket emek
ki, buna Aleviler karar verecek. tkinci yol
ise her katmandan Alevinin tehdit altın-
daki laik sistemi ve demokrasiyi koru-
mak, gelıştirmek ıçin bir potansiyel ola-
rak degerlendinlmesi. Tabii kı süreç için-
de yoksullarla zenginler, mezhebine bak-
madan aynşacaklardır. Bunun Sünni ya da
Alevi kökenli olması önemli değildir.
Bugün problem başkadır. Bu proble-
me karşı bütün solcularla birlikte bütün
Alevilerin birlikte hareket etmesi gerek-
tığini düşünüyorum. Geçmişte solun yap-
tığı hatalardan söz edildi. Bir sosyalist
olarak ben de bunlan biliyorum. Alevile-
ri bir anlamda solun militan kaynağı ve-
ya solun payandası olarak düşünen anla-
yış yanlıştır. Çünkü sonuçta Alevilik bir
mezheptir ve demokratik yapısı nedeniy-
le temel kültürierden biridir. Bunu Tür-
kiye demokratik hareketi bu anlamda de-
ğerlendirmelidir.
Ama kaçınılmaz olarak Gazi Mahalle-
si'ndeki Alevi çocuklann bir kısmı TİK-
KO'cu olacaktır. bir kısmı DEV-SOL'cu
olacaktır. Bunlan da önleyemezsiruz. Çün-
kü bu da Türkıye'nin bir gerçeğidir. Önem-
li olan burada aynmlann ötesinde bir pers-
pektife sahip olmak gerekir diye düşünü-
yorum.
Cünkü Aleviler bütünüyle yok sayıl-
mışlardır. Holding sahıbi Alevi de yok
sayılmıştır, Gazi'deki Halil Dede de yok
sayılmıştır. Bu yok sayılmışlığa karşı or-
tak birdirenç noktası bulmak gerekir. Ben
hiçbir mezhebi tercih etmediğim halde
kendimi Alevilerle birlikte hissediyorum.
Herhangi bir din tercihim de yok ama,
ona ragmen bugün Alevilerle kader bir-
liği içinde olduğumu düşünüyorum. Cün-
kü Türkiye'nın demokratikleşmesinde
Aleviler önemli bir potansiyel, önemli bir
ağırhk.
Bu potansiyeli ciddi ve akılcı bir şekil-
de değerlendtrmek gerekir. Biz gazete
olarak bunu ne ölçüde yapabiliyoruz.. bu-
nu sizin degerlendirmeniz ve bizi eleştir-
meniz gerekir. Buörgütlülüğü, Alevi Tem-
silcileri Meclisi'nin kurulmuş olmasını
önemli bir adım ve teminat olarak görü-
yorum.
Sürecek
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
İnsanlık Ölmedi, Ölmeyecek...
Kesin tarıhini hatırlayamayacağım: Bir süre önce
bu köşede yayımladığım bir yazıda, Sırp vahşetinin
böle parçalaya, eze ufalaya, yalnız Müslüman Boş-
nağı değil, insanlığın vicdanını da çiğneyerek ilerle-
diği Bosna-Hersek haritasının o günkü bölük pörçük
haline bakıyor ve gelecek için, "Bu harita korkutu-
yor beni!" diye bitiriyordum satırlanmı.
Bugün o harita yeryüzünden silinmek üzeredir.
Geçenlerde Srebrenica mı düştü? Şimdi Zepa'yı
toplar dövmektedir, yann Gorazde'ye sıra gelecek-
tir, arkasından da Saraybosna...
Günlersayılı...
Yalnız bir devletin varlığı sona ermiş olmayacak.
Bir halk da yok edilmenin eşiğinde. î
Nıçin mi?
Başta Müslüman olduğu için!
Osmanlının üzerine titrediği Bosna-Hersek Müs-
lümanlığı, 2. Dünya Savaşı'nın acılannın arkasından,
bir başka mutlu dönemini, -içine sosyalizmin tuzu ve
biberinin de karıştığı- Trto'nun Yugoslavyası'nda tat-
mıştı. Emperyalizmin "Yeni Dünya Düzeni", çoğu
halka olduğu gibi, ona da çok gördü bu görece hu-
zuru; Yugoslavya, göz göre göre parçalandı ve Or-
todoks Sırp, Müslümanın, yalnız toprağına değil, ca-
nına ve vicdanına da kastetmiş durumda.
Bir üç yılı aşkın süredır bu kıyımı seyrediyoruz. •
Bütün bir dünyanın ve onun en kalburüstü kurum-
lannın, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün, NATO'nun,
Avrupa Birliği'nin, uluslararası nice insan haklan ör-
gütünün gözlerı önünde.
Umursamazlık. ikiyüzlülük, kayıtsızlık, acizlik...
Hepsi birbirine karışmış durumda. '
20. yüzyıl, bu korkunç dramla biteceğe benzer.
Ama hayır, öyle bitmemeli o!
Biz yirmınci yüzyılın insanlan, çağımızın alnına iki
dünya savaşının ve aynca faşizmin lekesini çalma-
nın arkasından, onun bir de bu utançla damgalan-
masına göz yummayalım; nice yücelikleri de içinde
taşıyan yüzyılımıza sahip çıkalım!
Vahşeti durdurup gerileterek canavan inine soka-
hm!
Bu yolda Türkiye'ye büyük görev düşüyor.
En başta da şu nedenle: Ortodoks Sırpın, haçını
okşaya okşaya Müslüman Boşnağı ata-baba ocağın-
dan sürüp çıkardığı ve "etnik temizleme"ye uğrattı-
ğı bir vahşet ortamında, biz, ümmet-i Muhammef in
çığlığına kulaklanmızı tıkayamayız.
Bosna, tarihimizin bir parçasıdır ve en önce bizi il-
gilendirir.
Bu ilgiyi, Islam dünyasının başka ülkelerinde de ara-
mayınız; Müslüman Boşnağın yazgısı, ne kara mol-
lalann Iranı'nı, ne Suudi Arabistan'ı düşündürür. On-
lar, başka hesapların alışverişine ayırmışlardır tez-
gâhlarını. Bu o kadar öyledir ki, Iran'la Suudi Arabis-
tan'ın ellerindeki petrolün musluklannı -protesto di-
ye- bir süre kapamalan, dünyayı yerinden oynatırdı.
Ama yapmamışlardır bunu, yapamazlar!
Aynca, Bosna-Hersek'te Sırp istilasını daha baş-
larda durdurmak, kararlı ve uzağı görür bir politika
ile mümkündü. Birleşmiş Milletler, hangi nedenle
olursa olsun, bunu yapmamıştır. Daha ilk yıllardan baş-
layarak, emperyalizmin ağa babalannın çomarlığına
soyunmuş bu kuruluşun ezilen halklann imdadına
koşması diye bir kaygısı olmadı. Bu umursamazlık,
bütün çıplaklığıyla Bosna'da ortaya çıktı. Ne var ki
kayıtsızlık. yüzbinlerce Boşnağın yaşamınamal olur-
ken, kurum da sizlere ömür!
Birleşmiş Milletler Örgütü ölmüştür ve "defin nıh-
satı" beklemektedir.
Ölüden yardım umamayız.
Böylece, Sırp vahşetine "dur" diyecek olanlar, in-
sanlığın başka güçleridir. Bizdeki şeriatçı gericiliğin
gâvur-Müslüman ayrımının çıkmazına sapmadan
bunlan bulup harekete geçirmeliyiz. Dünya kamuoyu
böylesı gelişmelere her zaman büyük önem vermiş-
tir. Unutmayalım, Vietnam Savaşı'nda Amerika'yı ora-
dan çekilip gitmeye zorlayan, Birleşmiş Milletler ol-
madı; tersine, hiçbir resmi niteliği bulunmayan Rus-
sell Mahkemesi ve onun kararları etkisini gösterdi.
Şimdi iş, yeniden başa düşmüştür.
İnsanlığın barbarlığa karşı ve aydınlıktan yana olan
sivil güçlerine ulaşmak, onları harekete geçirip Bos-
na'da zulme uğrayan insanların yardımına koştur-
mak elbette kolay değil, ama mümkündür. Akıllı
politika, vaktıyle denenip yaran görülen bu yolu bir
kez daha denemeyi emredıyor. Şu sırada böyle bir
girişimın Türkiye'de başlatılmış olduğunu duyuyorum.
Parti hesaplanna düşüp olmaya kı yalnız bırakıla!
Türkiye aydınlarını yenı bir sınav bekliyor.
Buyurunuz bir imza da benden!
Barbarlık, vahşetini sürdüredursun, insanlık öl-
medi, ölmeyecek!..
SÎP Genel Başkanı Aydemir Güler, 'Kapitalizmin sosyalizmi kolay alt edemeyeceği görüldü' diyor:
Kitleler artık yüzünü sola dönüyor
Dünyada ve Türkiye'de sosyalizmin gelecegi
SOSYALİSTLER
TAKTIŞIVOR
Sosyalist lşçı Partisi (StP) Genel Baş-
kanı Aydemir Güler. -Sosyalist hareket la-
sa bir süre içinde insanlığın özgürlük, eşit-
lik, ilerleme, aydınlanma ideaUerinin tek
sahibi, biricik taşıv ıcısı olduğunu kanıtla-
yacakür" diyerek "Dünyada ve Türkiye'de
sosyafizmin geleceği' tartışmasına katılıyor.
SlP Genel Başkanı Güler, sorulara şu
yanıtlan venyor:
- Dünyada Marksist solun geleceğini na-
sıl görüyorsıınıız?
Güler - Marksist hareket 1980'lerde, bir
yandan uluslararası kapitalizmin yenı-li-
beral saldınsı, öte yandan da Gorbaçov-
Yeltsin karşı devrimler dalgası sonucun-
da önemli mevziler yitirdi, ciddi bir da-
ğılma yaşadı. Ancak aradan fazla uzun bir
süre geçmesine gerek bile kalmadan, ka-
pitalizmin sosyalizmi öyle kolay kolay alt
edemeyeceği kanıtlanmıştır. Bu dönem
'Yeni dünya düzeni'' denilen emperyalist
saldırganlığın ıpliğinin pazara çıkmasıy-
la kapanmıştır.
Bu, dünyanın dört biryanında, Kafkas-
lar'da. Somali'de, Balkanlar'da yaşanan-
larla kanıtlanmıştır. Emekçilere işsizlık
ve hak gaspından başka şey vermeyen
özelleştırmelerle kanıtlanmıştır.
Dünyanın zenginleriyle yoksullan ara-
sında görülmemiş uçurumların açılma-
sıyla kanıtlanmıştır.
Kısaca *Veni dünyadüzeni', sosyalizmin
dünya çapında genlemesiyle emekçile-
rin, eğitimden sağlığa. sendikal örgütlen-
meden sosyal güvencelere kadar tüm ta-
rihsel kazanımlannayönelik saldın anla-
mına gelmiştir. Kimse dünya işçi sınıfı-
nın hafızadan yoksun olduğunu düşün-
memelidir. Bu gericı dalga çoktandır,
emekçilere, 70 küsur yıllık sosyalızm pra-
tığinin ücretsız sağlık ve eğitım hizmetı,
banş ve eşitlik verdiğini hatırlatıyor. Dün-
yamızda mevcut nesnellik emekçi sınıf-
lan bu denli tahrikederken' kapitalizme
karşı tam gerçek alternatif olan sosyaliz-
min geleceği de son derece umut verici-
dir. Sosyalist hareket kısa bir süre içinde
insanlığın özgürlük. eşitlik, ilerleme, ay-
dınlanma ideaUerinin tek sahibi, bincik ta-
şıyıcısı olduğunu kanıtlayacaktır. Bugün
4-5 yıllık bir sarsıntıdan sonra kitlelernj
yüzünü yeniden sola döndüğü görülüyon
bu gelişme bunun işaretidir.
- SSCB tipi sosyauzm çöktüğüne göre
"2000'li yıllarda nasıl bir sosyalizm" so-
rusunun yanıö sizce nedir?
Güler - Biz inkârcı değil. gelenekçiyiz.
Paris Komünü'nün yıkılmasından Mark-
sistlenn çıkarttığı sonuç, bır işçi iktidan-
nın başansızlığa mahkûm olduğu biçı-
'Gülenüzlü Sosyalizm'm savunucusu Lğur
Cankoçak, MehmetAIi Aybar'labaşlattığı mü-
cadeleyı sürdürmeye kararlı. Bırleşmenın öne-
mını ısrarla vurgulayan Cankoçak. "Tek parti
mümkün değil ama güçlü bir sosyalist parti or-
taya çıkabilir. Onun dışında marjinal denilebi-
tecek sosyalist partiler kalacaktır" diyor. Can-
koçak, "Dünyada \e Türkive'de sosyalizmin ge-
leceği'' konusundakı söyleşımız sırasında sor-
dugumuz "Türkiye'de sosyalizmin nitetikleri
nelerolmalıdır" şeklindeki sorumuzu yanıtlar-
ken, Osmanlı'da mülkıyet ılışkilerinın Batı'da-
kinden farklı olduğunu belirterek Marks'ın
'Doğu tipi ünetim tarzı'na atifta bulunmuştu.
Cankoçak'ın bu soruya yanıtı şöyle devam edi-
yor:
-Toprağın bu şekilde işletilip üretim yapıl-
ması; topragın mülkiyetine sahip olmamakla be-
raber tasarruf hakkına sahip olmaktan gelen
bir egemen sınıf yaratmıştır. Bu egemen sınıf
devlet yönetıcileridir. beylerdır. paşalardır. Bun-
dan 200 yıl önce 'Muharrem Kararnamesi' ve
ardından 'Tanzimat Fermanı'yla Batılılaşma
başlamış ve tabıi mülkiyet Osmanlıya da gel-
miştir. Ne var kı yaklaşık bin yıllık geienekle
Emekçi halka henüz güven veremedik
egemen sınıf yıne devlet yönetıcilendir. Nıte-
kım Meşrutıyet dönemınde burjuvazı yaratmak
tezı oftaya atılmış ve bu konuda çalışmalar baş-
lamıştır. Cumhuriyetın ilanından önce lzmır
Iktisat Kongresi'nde de bu devlet eliyle burju-
va yaratma polıtikası sürmüştür. 1980'den son-
ra ise Ozal eliyle kara para aklarunasıyla bir vah-
şi burjuva sınıfı yaratılmaya çalışılmıştır. Ay-
nca dınsel ve etnik nedenlerle ağalık ve şıhlık
Anadolu'nun bazı bölgelerinde oldukça kala-
balık insanlara(sınıfsal kökeni ne olursa olsun)
egemendır Bu çok özetle vermeye çalıştığım
Türk toplumunun tarihsel gelişımi. devlet-bi-
rey anlayışı, bıreyler arası ılışkilerçok iyı bili-
nerek ve Marks'ın 'ipucu'nu yakalayip Türki-
ye'ye özgü sosyalizmi, Türkiye'nin sosyalist-
lerı bizzat kendileri bulmalıdır ve uygulamalı-
dır.
- Türkiye'de sosyalizmin geleceğini nasıl gö-
rüvorsunuz? Türkiye'de 2000'li vıilara doğru
Marksist sol nasıl bir strateji izlemelidir?
- Burada bir noktanın altını çızmek ıstenm:
O da sosyalist örgütlenme sorunudur. Sosyalızm
kapitalizmden farklı ve yeni üretim ılışkilerini
ıçerir. Sosyalist üretim ilişkilerını düşünerek
örgütlenme meselesinı çözmek zorundayız. Te-
peden inme, hıyerarşık. merkezı örgütlenme ye-
rine yaygın örgütlenme ve demokratik ilişkiler
mutlaka ön plana alınmalıdır. Sovyetler Birli-
gı'nın iflası aynı zamanda Lenınıst örgütlen-
menın iflasıdır. O nedenle de mutlaka bu örgüt
modeli terk edılmelıdır. Türkiye'de sosyalıstler
öncelikle Türkiye'nın sorunlannı önem sırası-
na göre masanın üzerine getırmeli ve her bıri-
ne çok ciddi. geçerli çözümler bulmalıdırlar.
Örneğin. Kürt sorunu. Sorunlan çözerken. pa-
lavralara, popülıst eğılımlere. sloganlara. yu-
varlak laflara rağbet edilmemelidır. Sorunlann
çözümünde hiçbir şekilde dayatmacı olunma-
malı, bilımsel yöntemlerle, demokratik kural-
larla tartışılarak çözümler kaleme alınmalıdır.
Ve sorunlann çözümünde sorunlarla doğrudan
ılgılı emekçi halk mutlaka söz ve karar sahibi
olmalıdır. Marksist sol günümüzde 196O'lı yıl-
lara göre emekçi halk yığınlanna çok daha ya-
kın. Yaklaşık 30-35 yıl süren sosyalist mücade-
le Türkiye'nin hemen her köyünde, her fabri-
kasında, mahallesinde emekçi halktan insanlar
kazandı. Başlangıçta sayımız yüzlerle ifade edi-
lirken bugün sayımız yüzbinlerle ifade edili-
yor. Bu, son derece önemli. Sağ partiler emek-
çi halkın sorunlanna çözüm getirmek yerine
mevcut sorunlan agırlaştınp yenı sorunlar çı-
kanyor. Halkımız bunlann farkında. O neden-
le de tepki oyu olarak merkez partileryenne Re-
fah gibi uç sağ partılere oy veriyor. Dünyada ka-
pitalizmin çözümsüzlüğü gittikçe artıyor. 2000'li
yıllar bütün dünyada ve özellikle Marksist so-
İun güç kazandığı yıllar olacaktır. Marksist so-
lun güç kazanması ise sosyal demokratlann
merkez partilerin yanaşmalığından kurtulup ki-
şilik kazanmalanna neden olacaktır. Tabiı bu güç
kazanmanın köşullan var. Herşeyden önce ken-
di birliklerini saglamak zorundalar. Sonra da çok
akılcı politikalar izlemek zorundalar. Söyledi-
ğim ciddi çözümleri mutlaka kamuoyuna sun-
mak zorundalar. Sosyalist mücadele bugünden
yanna kazanılabılecek bır mücadele değildir. Ce-
saretimız. 'akühcesareti'olmalıdır. Emekçi halk
güvenmek ister, bunu geçmişte çok acı bir şe-
kilde yaşadık. 1968'de parti bölündükten son-
ra 1969 seçimlerinde birçok yerde 1%5'te al-
dıgımız oylardan daha az oy aldık. Nedenıni
araştırdığımızda emekçiler çok net bıçımde şu
yanıtı verdiler: Siz birbirinize düştünüz. güve-
nimb azakh. Kendinizi toparlarsanız gelecek se-
feroyumuzsizindir. $u anda >oıkarıda söyledi-
ğim gibi emekçi halk mevcut sosyalist partile-
re değil de uç sağ partilere, mesela Refah'a oy
veriyorsa bunun nedeni, mevcut sosyalist par-
tilerin henüz emekçi halka güven verememiş ol-
malandır. Emekçi halk şu anda sosyalistleri yok
sayıyor. Birlik içinde, güçlü, doğru örgütlenmiş
ve doğru politikalar ûreten tek bir sosyalist par-
ti olarak emekçi halkın karşısına çıkıldığında ke-
sinlikle inanıyorum kı, uç sağ partilerin de mer-
kez partilenn de seçmeni olan halk, sosyalist par-
tiye oy verecektir.
minde bir saptama olmamıştı. Marksist-
ler Paris Komünü'nde işçilerin iktidarola-
bileceğinin kanıtını gördüler. SSCB'de ve
diğer bir dizi sosyalist ülkede yaşanan
karşı-devnmlerde de biz bir iflasın kaçı-
nılmazlığını çıkartmıyoruz. Herkesin çı-
kartması gereken sonuç şudur: Kapitaliz-
min dünya çapında egemenliğine, gerici-
liğin büyük güç ve olanaklanna, ulusla-
rarası kuşatmaya, medyasına, atom bom-
basınarağmen işçi sınıfı, böylesi bir dün-
yanın yaklaşık üçte birinde onyıllarca ik-
tidan eline alabilmiştir. Bu güce sahip ol-
duğunu kanıtlamıştır.
Her sosyalizm deneyi kendine özgü
yanlar geliştirir. Ama 2000'li yıllann sos-
yalizmi 20. yüzyıldaki deneyimin inkân
üzerine kurulmayacak. Bu deneyin sahip-
leneceğimiz ve geleceğe taşıyacağımız
tonlarca özelliği varken uluslararası geri-
ciliğin 'Sovyet sosyalizmi arük bitti' ko-
rosunakatılmak bizim işimiz değil. Mark-
sizm - Leninizm 20. yüzyıl sosyalizmine
damgasını vurdu. bu damganın 21. yüz-
yılda daha güçlü vurulacagına inanıyo-
ruz.
- Türkiye'de 1960 sonrası gelişme gös-
teren sosyalist birikim ve kurulan Mark-
sist partiler ne gibi vanlışlar yapülar?
Güler - Türkiye sosyalist ve devrimci
hareketınin en büyük eksikligi iktidar pers-
pektifınden yoksunluk olmuştur. Türki-
ye'de sosyalizmden başka sol yoktur. Tür-
kiye'de, emekçi sınıflan temsıl yeteneği-
ne sahip sosyalizmden başka bir siyasal-
ıdeolojik akun mevcut olamaz. Türkiye ka-
pitalist dünyanın krizden çıkmayan bir
'zayıf halkası'dır
Sürecek