25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 1995 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Nerede bizim CHP'miz... EROL TUNCER Eski CHP Gen. Sek. Yrd. A tatürk'ün en büyük eser- lennden birisi olan Cumhuriyet Halk Parti- si (CHP) 14 Mayıs 1950'de yapılan seçim- leri kaybedince -27 yıllık iktidar döneminden sonra- muhalefette- ki yerini aldı. 12 Eylül 1980'deki askeri müdahaleye kadar. aralıklı ve kısa süre- li koalisyon ortaklıkJan dışında, ana mu- halefet partisi görevini büyük bir sorum- luluk ve ciddiyet içinde yürüttü. 30 yıl süren bu dönem boyunca yapı- lan genel seçimlerde CHP,yüzde 27.3 ile yüzde 41.3 arasında değişen oranlarda oy almış, yürürlükteki seçim yasalany- la hiçbir seçimde tek başına iktidar ola- cak sayıda milletvekili çıkaramamış, an- cak Türkiye genelinde. üçüncü sıraya da düşmemiştir. CHP, 1950-1980 arasında yapılmış olan genel seçimlerin 3"ünde birinci sırayı, 8'inde ise ikincı sırayı al- mıştır. Devletin ve cumhuriyetin kurucusu olan ve ülkeye demokrasiyi getiren CHP, muhalefetteyken bile, devletin ve reji- min güvencesi ve ülkenin gündemini be- lirleyen parti olmuştur. Partinin önemli birözelliği de Türkiye'nin nitelikli kad- rolannı bünyesinde toplaması, kendini sürekli olarak yenileyebilmiş olmasıdır. Taşıdığı sorumluluk bilinci ve politika belırlemedeki üretkenligiyle toplumda- ki saygınlığını ve sağlıklı bir iktidar se- çeneği (altematifi) olma kimliğini sü- rekli koruyan CHP'nin, devlet ve siya- set yaşamımızda her zaman ağırlıklı bir yeri olmuştur. Yasadıği döneme damga- sını vuran ve siyasal yaşamımızın aynl- maz bir parçası haline gelen CHP, 12 Eylül yönetimince, 16 Ekim 1981 tari- hinde çıkanlan bir yasayla öbür siyasal partilerle birlikte kapatıldı. CHP'nin Türk siyasal yaşamında bıraktığı boş- luk, yazık ki bugüne değin doldurulama- dı. Birbaşka söyleyişle 12 Eylül sonra- sında değişik kimliklerle yaşamını sür- düren sosyal demokrat partiler -yenıden açılan CHP dahil- yazık ki CHP'nin gec- mişine yaraşır bir başan çizgisini tuttu- ramadılar. Kapatılmış, CHP'nin özgörevini (misyonunu) sürdürmek amacıyla 12 Eylül sonrasında kurulan partilerden SODEP'in 1983 milletvekili seçimleri- ne girmesi, "Milli GüvenHkKonseyi" ta- rafından engellenince, seçimlere tek ba- şına giren Halkçı Parti, CHP'li seçme- nın desteği ile yüzde 30.5 oy alarak ana muhalefet partisi konumunu kazanmış oldu. HP ile SODÇP, 1985 yılı sonunda ay- nı çatı altında birleşerek SHP'yi oluştur- dular ve bu birleşmeden sonra yapılan 1987 genel seçimlerinde SHP, yüzde 24.8 oranında oy alarak ana muhalefet statüsünü korudu. 1987 seçimlerinde görülen oy düşüşü- nün 1991 'de de devam ettığini görüyo- ruz. SHP, 1991 seçimlerinde almış oldu- ğu yüzde 20.8 oy oranıyla ülke genelin- de 3. sıraya düştü ve böylelikle 1950 se- çimlerinden bu yana ilk kez, sağ parti- ler ilk iki sırayı paylaştılar. 16 Ekim 1981'de kapatılmış olan CHP, 9 Eylül 1992'de, büyük umutlarla ve coşkuyla yeniden açılarak siyasal ya- şama göre döndü. Merkez solda bütün- leşmeyi ve büyümeyi sağlayacağı inan- cıyla açılan CHP, tanhsel kimliğinden beklenen ödevi yerine getiremedi. Yeni CHP'nin yönetimi, bu açılıştan bekle- nen umutlan ve öngörüleri yazık ki bo- şa çıkardı. 27 Mart 1994'te yapılan ye- rel seçimlerde SHP, yüzde 13.7'lik oy oranıyla ülke genelinde dördüncü, CHP ise yüzde 4.7'lik oy oranıyla yedinci par- ti oldular. tki partinin oylannın yüzde 18.4 düzeyindeki toplamı ise SHP'nin 1991 seçimlerindeki oy oranının da ge- risindedir. Oylardaki gerileme sürmek- tedir ve sosyal demokrat kesimdeki oy kayıplannın bu sınınn aşağısmadüşece- ği varsayılmaktadır. CHP ile SHP'nin yerel seçimlerde al- dıklan kötü sonuçlann kamuoyunda do- ğurduğu tepkiler ve birleşme yönünde- ki baskılar sonucu bu iki parti, 18 Şubat 1995 'te CHP çatısı altında birleştiler. Bu sosyal demokrat kesimdeki ikinci bir- leşmedir. 1994 yerel seçimlerinden yaklaşık 10 ay sonra gerçekleştirilen SHP-CHP bir- leşmesi sırasındakı kamuoyu yoklama- lannda, bu iki partinin oy oranlan top- lamı, yüzde 10 dolayında gözükmektey- di. Bu düşüşü durduracağı ve yeniden yükselişi başlatacağı umuduyla tabanın yoğun baskısı altında gerçekleşen SHP- CHP birleşmesinden bu yana, dört aylık bir süre geçmiş bulunmaktadır. Son ka- muoyu yoklamalanna göre, iki partiyi çatısı altında birleştiren CHP'nin oy ora- nı, yine yüzde 10 dolaylanndadır. Oylar- da -birleşmeden sonra da- artış gözlen- memekte ve bu oy oranıyla CHP, siya- sal partiler arasında ancak 5. sırada yer alabilmektedir. Görüldüğü gibi 12 Eylül sonrasında CHP'li tabanın hazır oy des- tegiyle yola çıkmış olan sosyal demok- rat partilerimizin oylan, sürekli olarak gerilemiş ve 1983 seçimlerindeki yüzde 30'luk potansiyel, bugün yüzde 10'lara kadar düşmüş bulunmaktadır. Şimdiki Seçim Yasası'na göre CHP'nin, bir ge- nel seçimde yeniden parlamentoya gire- bilmesi, tartışılır duruma gelmiştir. SHP-CHP birleşmesi sırasında kamu- oyunun açtığı krediye, sosyal demokrat tabanın verdiği desteğe karşın, beklenen coşku yaratılamamış, birleşmenin bü- tünleşmeye dönüştürülmesi süreci baş- latılamamıştır. Birleşmeden bu yana ge- çen dört aylık süre içerisinde, geçmişle ilgili özeleştiri kampanyası başlatılma- mış, partinin yapılanmasına ilişkin kök- lü değerlendirme ve düzenlemelere gi- dilmemiş, nitelikli sosyal demokrat kad- rolann partiye, parti çalışmalanna katı- lırnı özendirilmemiştir. Ozellikle parti üst yönetimlerinin, bir- leşmeyi gönüllü değil de kamuovunun baskısrvlazorunlu olarak kabuletmişol- malanıua bütünleşme ve büyüme ama- ana yönetik olma> an. dışa kapalı bir bir- leşme modelinin. kaülımcılığın getirece- ği dinamizmin farkında olmayan bir yö- netim ve siyasal anlayışının kaçmılmaz sonucudurbu. tki partinin birleşmesiyle soldaki has- talıklardan annmış, yapılanması ve kad- rolaşmasıyla dipten doruğa yenilenmiş, çağdaş bir sosyal demokrat parti yarat- ma fırsatı doğmuştur. Ancak bundan ön- cekiler gibi, bu şans da kaçınlmaktadır. Geçmişte "HP-SODEP birleşmesi, 1989 yıhnda yerel yönetimlerin büyük çoğun- îuğunu SHP'nin almış olması ve CHP'nin yeniden açılması firsatian" da gereğince değerlendınlememiş; herka- çınlanfirsat,sosyal demokrat hareketin bugünkü durumuna gelişıni hızlandır- mıştır. 1980'lerden bu yana geçen sürede va- nlıruş olan nokta, iç açıcı değildir. Ata- türk'ün kurmuş olduğu partiye, bu par- tinin geçmişine ve ülkedeki sosyal de- mokrat potansiyele yakışmayan bir tab- loyla karşı karşıyayız. Oylan yüzde 30-40'larda dolaşan, se- çimlerde birinci ya da ikinci sırada yer alan, Türkiye'yi ve dünyayı yakından iz- leyen, sürekli olarak kendini yenileyen, ülke sorunlanna çözümler sunan ve ül- kenin gündemini belirleyen, topluma güven veren, sağlıklı bir iktidar seçene- ği konumundaki CHP yok artık... Onun yerine, kadrolannın siyaset anlayışı ve ufku parti içi çekişmelerle sınırlı, bu yüzden gündem belirlemek bir yana, mevcut gündemi izlemekte bile zorluk çeken bir parti var karşımızda... Üzüle- rek söyleyeyim ki bugün CHP, parti ol- manın asgari gereklerini bile yerine ge- tiremeyen, temel konularda kavram ka- nşıklıgını ve kimlik bunalımını aşama- mış bir parti niteliğine bürünmüştür. Ül- kemiz, içeride ve dışanda, ciddi sorun- larla karşı karşıyadır. Ülkenin bütünlü- ğü, devletin, laik-demokratik cumhuri- yetin temel nitelikleri tehdit altındadır. Devlet ve siyaset hayatında dürüstlük ve ciddiyet kavramlan büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Ülkemizin ve siyasal dengeleri yete- rince bozulmuş demokrasimizin; çağ- daş, güçlü. güven veren bir sosyal de- mokrat harekete, her zamankinden daha fazla gereksinimi vardır. CHP yönetici- lerinin bu gereksinimi görmezden gelme hakJan yoktur. Başta yönetimler olmak üzere, partili kadrolann tümü, bu parti- nin geçmişine, siyasal tarihimizdeki de- ğerli yerine, ülkenin bugününe ve gele- ceğine olan borçlannı hatırlamalı ve kendi kişisel emellerine öncelik verme özgürlüğüne sahip olmadıklannı bilme- lidirler. Merkez solda birleşmenin gerçek amacını kavrayamamış olduklan anlaşı- lan, katılımcılığı gözardı eden, CHP'nin yücelmesi içiıî -geçmişten bu yana- bü- yük özveri ve çaba göstermiş, destek vermiş partilileri ve sosyal demokrat kadrolan dışlayan, bütünleşmeye ve bü- yümeye yönelik birpolitika izleyemeyen CHP yönericilerini uyarmayı ve sorum- lulukiannı bir kez daha anımsatmayı bu aşamada kaçınılmaz bir görev saydım. Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sorunlan aşabilmek, siyasal kadrolan- mızın sorumluluk bilinci içinde olmala- nna bağlıdır. Merkez soldaki kadrolann bu kural dışında tutulmalannı gerektiren özel bir neden yoktur. ARADABIR NEVYAL ÇİZGEN Antrvpolog- Yazar Sanki Veda Mektubu Aziz Nesin son kitabını bir veda mektubu gibi yaz- mış ve incelikle işlemiş. Orada dıyor ki: "Ama yaz- dıklanm boşa gidiyor!.. Insanın yazdıklarının bir he- defi vardır. Bu hedefe ulaşmayı isterinsan. Görüyo- nım ki bu hedefe ulaşamıyor benim yazılanm. Ve o zaman diyorum ki ben, büyük bir fırtına içinde ba- ğıran biradam gibiyim, boşu boşuna... Hatta sesim yankılanmıyor bile. Yani bkna geri gelse sesim, yi- ne de memnun olacağım. Böyle bir yankılanma da yok. Niçin yazıyorum? Çünkü rüzgâra konuşuyor- muşum gibi geliyor bana." Aziz Nesin Türkiye'de yaşayan bir aydının ve ya- zın ustasının dramını açıkça ortaya koyarken, kırgın- lığını saklamıyor. Altmış milyonluk ülkede altı milyon satmanın yetmediğini söylüyor. Oysa yüz tane sata- nın çalımından geçilmeyen bir yerde bu alçakgönül- lülük göz yaşartıcı. Büyük bir kırgınlık geliyor yaza- nn içine diyor Nesin, hepimizin gözüne bakarak. Biz çağdaş bir ulus olmaya çalışırken bizi mezhep- lere, dinlere, etnik kimliklere bölmek istiyorlar. Mer- sin'de Türkçe dua eden papazı kilisede ben dinle- dim, Süryani dualarını duydum, Yahudilerin havra- sında arkadaşlarım evlendi, Hıristiyan dostlanm ilk kiliselerin taş duvarlarına saygıyla dokundu ve ben ülkemle gurur duydum, Errneni patrikleri dua eder- ken Yunan Ortodoksluğu ekmeği başına götürürken ben Osmanlının tüm cemaatleri ve etnik gruplan hoş- görü içinde tutmasından ders alacağımızı sandım. Yazık ki kendimizle gurur duyamayacağımız kadar çok birbirimizi öldürdük. Suçsuz insanlan ve kardeş- lerimizi gömdük. Büyük aydın/akademisyen nakarat- lannı birbirine yinelerken aydınlık odalara ülkenin ka- ranlığı sokulamadı. Halkın politikası ve hedefi olama- dı hedefimiz. Yönetenlerin'acımasızlığı bizi birbirimiz- den ayırmayı başardı her zaman. Altmış milyonun temsilcisi kim? Kimler? Onlar sadece anarşistler or- dusu yetiştiriyorlar. Adaletin olmadığı yerde savaş vardır. Sadece koyu bir çaresizlik mi bizi birleştire- cek? O zaman mı sömürge valisi olmadığımızı, bu- rada yaşayan Türkiyeli olduğumuzu anımsayacağız. Anamız Anadolu değil mi yoksa? Her konuda korkak ve kararsız olmaya devam edecek misiniz? Adaletsizliğe karşı şiddetle yanıt verme kolaylığına boyun eğecek miyiz? Biz de ken- dimize bir mafya babası arayacak mıyız? Gandhi, "Gerçek disiplin, başkasının üzüntüsünü anlar" de- miş. O Hindistan'daki tüm üzüntüleri anlıyordu, ama bir kurşuna kurban edildi. Çünkü halk ve çoğunluk sadece yaşadığı anı bilir. O "zaman birimi"n\n öfke- leri ve değer yargılan geçerlidir onlar için. Oysa ay- dın denen cesur insanlar -ki sayılan çok çok azdır- önlerindeki yolu aydınlatıriar. Onlar geleceğe ışık tu- tar ve geleceği görürler. Görmeyenler kör hiddetine kurban gitmeyi de göze alırlar. Dişe diş denen ilkel mantıkla savaşmak için ter dökerler ve rüzgâra kar- şı bağınriar. Seslerinin o anda duyulduğu görülme- miştir, hatta Gandhi gibi öldürülebilirier. Ama onlan tarihten silemezsiniz. Silahı ateşleyen unutulur, ay- dın/lidersonsuzayazılır. Yazar bunun için yazar, son- suzluk için. Adaletsizliğe karşı şiddet işe yaramaz. Biz Anadolu'ya aitiz ve Anadolu'da her dilden dua edebiliriz. Kafkasya'dan Çin'e kadar ise her dilden, her dinden konuşuruz ve lehçe farklanmıza karşın Türk olarak birbirimize sanlınz. Hepimiz "güzel" söz- cüğünü anlayabiliriz. Yada Bosnalı kardeşlerimiz gi- bi çok başka dilden konuşurkerv, "inşallah" diyerek ortak dinimize sahipleniriz. Gerçek aydınsanız ve bu ülkeye sahiplenecekse- niz anayasa üstünde anlaşamayan üç yüz adama karşı neden direnmiyorsunuz? Anayasayı ve gelişen Türkiye'yi isteyen herkes, yani 300 eksik 60 milyon, anayasa çıkıncaya kadar her şeye hayır demeyi de- neyebilir. Yaptığı her şeyi ve "zevk ve safa "yı bıraka- bilir. Bizi denetleyerek aşağılayan bu anlayışa ve bu- nu değiştirmek istemeyen ilkelliğe "Hayır" demek sizterin istenci (iradesi) içinde değilse sizlerin isten- ct neye yarar? Merak edin biraz. Belki Aziz Nesin'in ruhu rüzgârda huzur bulur. Yazdıklannın boşa olma- dığına onu inandırabiliriz. Kıpırdanın biraz. Sayın İstanbul Müftüsü... •a. bir devlet memurusunuz. Vergi dairelerinın kapılannda "Vergisi ödenmiş kazanç kutsakhr" yazılıdır. Sayın Manukyan ise yıllardır Türkiye vergi rekortmenidir. Bugûne kadar verdiği vergilerle sızler ve Diyanet tşlen memurlanrun maaşlanna ve camilerin tamirlerine katkıda bulunmaktadır. Türkiye Cumhunyeti kanunlannın mûsaade ettiğı bir mesleği ıcra etmekte oluşundan dolayı Sayın Manukyan'ın rencide edilmesi en azından ayıp ve haksız bir ithamdır. Oncelikle, Türkiye bir seriat devleti değildir. İCeza, Enfal Suresı'nın bir ayetı "Ey Muhammed! Sana ganimedere dair sonı sorarlar, de ki. ganimetler Allah \e Pe> gamberindir.'' Enfal Suresı 69. ayetındeki; "EWe ettiğiniz ganimedcri temiz ve hdal oiarak ylyin" buyruğuna göre, Tann bile ganimetlenn menşeini araştırmamaktadır. Bilırsınız bu ayetler, Hz. Muhammed'in Medine'ye hicret etmesinden sonra Arap devletini kurmak için yaptığı kervan vurgunlan ile Mekkeliler ve Yahudi yerleşim merkezlerine yaptığı baskın ve çatışmalarda elde edilen ganimetlerin paylaşııru için inmişti. Din sözcüğünûn tslam Ansiklopedısi'ndeki Arapça karşıhğı; "örf \« adeftır. Cılt III sa>fa: 590. Kervan vurma. ganımet paylaşımları Arabıstan'da lslamiyetten önce de vardı ve sonra da devam etti. Osmanlı ise tüm savaşlannda bu ayetlere dayanarak ganımet toplamış. Hıristiyan halktan aynca cizye almış. O gelirlerle İstanbul'da debdebe içinde yaşamış, camiler, medreseler ve saraylar yaptınlmış. Ganımet olarak getirilen cariyelerle saraylarda ve köşklerde tatb hayat icra edilmiştir. Evet sayrn müftü! Demokratik ve laık cumhuriyetin bır memuru olarak, ınsanlann yapnklan ve yapacaklan hayır işlerine kanşmayın. Onu siyasilere bırakın. Bu yazım, Manukyan hakkında aleyhte fetva veren ve devlet memuru sayın üniversite hocası Doç. Dr. Cetal Yeniçeri'ye de atfolunur. Av. Kemalettin Çelan Ispanyol Filolojisi mezunundan Ispanyolca ders verilir. Bilgi için: 0216-348 75 35, 338 12 97 DenizDemir ıyı odulEricsson 337, GSM dünyasının Oscar'ı olarak bilinen CAESAR "1995 Yılı En lyi Cep Telefonu Ödülü'nü kazandı. Üst üste iki yıl kazandığı bu ödülle Ericsson, ürettiği cep telefonlarının teknik mükemmelliğini, güvenilirlik ve servis kalitesini tüm dünyaya bir kez daha kanıtladı. Ericsson GH 337'nin, kazandığı "1995 Caesar En lyi Dijital Dizayn", "En lyi Servis" ve "Kullanıcıyı Bilinçlendirme" ödülleriyle de rakip tanımadığı bir kez daha onaylandı. ERICSSON'unuzda garantı etıketi bulunmasına dikkat edinız. Ericsson Yetkilı khalatçılan: CEP TELEFONUNDA E R İ C S S O N KCHHrnifÖMİf.Tel: (0216) 410 85 00 (6 hat) Ertcmon YttfcM S«rvta Uboratuvarian: TSÎİ A.Ş Ttrt: (0212) 287 17 17 (10 hat) Istanfcol Awupa (0212) 237 3 1 0 0 İstanbul Anadolu 10216) 342 89 90, Ankara (0312) 22112 61 • 438 76 33. Izmır '0232) 486 2168, Mersin (0324) 328 54 33; Antalya (0242) 243 47 86 PENCERE Kırıntılar... Şirazlı Şeyh Sadi anlatıyor: Bir gün hamamda bir sevimli insan, bana bir par- ça güzel kokulu kil verdi. Sordum: "Ey güzel kokulu kil, senin kokundan mestol- dum; misk misin, yoksa amber misin?" Dile geldi kil: "Ben sıradan birkilidim, ama, bir zaman gülile dost oldum, onun güzel kokusu bana sindi, yok- sa ben bildiğin toprak parçasıyım." • -: Bir herifin gözü ağndı, baytara gidip dedi ki: - Gözüme ilaç yap!.. ~ Baytar, adamın gözüne bildiği ilacı yaptı, herifin gözü kör olunca kadıya başvurdu. Kadı buyurdu: - Gözün diyetilazım gelmez, çünkü bu hehfeşek olmasaydı baytara gitmezdi. • Bir yıl çölleri yürüyerek aşıp hacca gidenler ara- sında kavga çıktı... ;: Hacılar küfürleştiler... Biri dedi ki: - Ne garip şey!.. Satrançta piyade başa vannca vezir olur, yani önceki halinden iyi olur, oysa hac piyadeleri çöl yolunu bitirince daha kötü oldular. Insanı ısıran hacı, hacı değildir. Hac yolunda hem yük çeken, hem diken yiyerekyol süren deve, ha- cı olur da bu adamlardan hacı olmaz. • Bilge demiş ki: J - Mutlu kişi odur ki hem yedi, hem ekti.. Sormuşlar: \ - Ya mutsuz?.. ' [ Yanrtlamış bilge: - Mutsuz odurki ekmedi, yemedi, öldü, bıraktı. • "İki düşman arasında kalırsan öyle konuş ki ba- nştıklan zaman sen mahcup olmayasın!.. İki kişi arasındaki ateşi alevlendihrsen, arada sen yana- bilirsin." • Bir Yahudi ile bir Müslüman ağız kavgası yapıyor- larmış; Müslüman öfkeleniyormuş: - Kuran üzerine yemin edehm ki doğru söylemi- yorsam, Musevi dininde öleyim!.. Yahudi: - Tevrat'ayemin ederim ki doğruyu ben dile ge- tiriyorum; eğeryalan söylüyorsam, senin gibi Müs- lüman olayım. • Bir ahmak bir eşege konuşmayi ögretmek için di- diniyor, ama çabaları boşa çıkıyormuş. Herifin zah- metini gören bir bilge demiş ki: - Gelbu işten vazgeçl. Gülünç duruma düşme!.. Hayvan senden söz öğrenemez, sen ondan sükû- tu öğren!.. ' • • Bir taş bir altın kâseyi kırarsa; ne alttnın degeri ek-: silir, ne taşın değeri artar. • • ' Eğer açlık derdi olmasaydı, ne avcı tuzak kurar-: dı, ne de kuş tuzağa düşerdi. • Şeyh Sadi çocukluğunda sofuluğa düşkünmüş. Sabaha dek ibadete kendini kaptırırmış, geceleri gözünü yummazmış; bir gün babasına demiş ki: - Bizim ev halkı her gece ölü gibi uyuyor; ne olurdu birisi kalkıp iki rekât namaz kılsaydı... Babası demiş ki: - Canım oğul!.. Ev halkını çekiştireceğine ne olur- du sen de uyusaydın. ÇAĞIN MOTEL ASSOS Her öğün balık, akvaryum gibi deniz, Kalabalıklardan ve kabalıklardan uzak SESSİZ TATİL T.R: 800.000.-TL 2 kişi 1 hafta: 9.800.000.- TL Assos Bektaş Köyü Sütlüce Koyu Tel: 0 286 723 40 42 / 43 Değerii yazar arkadaşımız BİLGE KARASU'yu yitirdik Yakınlanna ve dostlanna başsağlığı dileriz. TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI HAMDULLAH ERBİL 1952-1993 Geçti gönül gelmez geçen çağlann Gül-i reyhan dolu bahçe bağlann Sümbüllü laleli kokan dağlann Selam olsun toprağına tozuna Pek nadir, bulunmaz kâmil insanlar Sohbeti sözü hak, hani o canlar Göçtü ruhlar değişildi mekânlar Hasret kaldık sohbetine sözüne MetûU Sevgiyle anıyoruz Hamburg'dan arkadaşlann
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear