Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 MART1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Azerbaycan petrolleri
TPAO, Şah Deniz
Projesi 'nde
AİNKARA (AA) - Azerbaycan'ın en
önemli ikinci petrol projesi olan Şah sa-
halannın üretimi ve işletılmesi ıle ilgilı
oluşturulan konsorsıyumda, Türkıye Pet-
rolleri Anonım Ortaklığı da (TPAO) yer
aldı.
TPAO'nun yüzde 15 katılım payı ile
yer aldığı Azerbavcan Şah Deniz Projesi
ile ilgilı teknık. görüşmelere Londra'da
başlandığı bıldırildi Londra"da, konsorsi-
yuma üye şirketlerin yetkılileri arasında
yapılan teknik görüşmelerden sonra, ku-
rulması planlanan ortak şirketin ana sta-
tüsü belirlenecek ve ortak yatınm için erut
çalışmalanna geçilecek.
Azerbaycan Şah Deniz Projesi, geçen
yıl içınde Azerbavcan Milli Meclisi'nde
"öncelik hakkTnı alan BP şirketi liderli-
ğinde oluşturulan Norveçli State Oil,
TPAO ile .Azerbaycan devlet petrol kuru-
luşu SOCAR'ın ıçinde bulundugu kon-
sorsiyum tarafında gerçekleştirilecek.
1993'te 4.9 trilyon lira zarar eden kuruluşlar, 1994'de 3.5 trilyon lira kâra geçtiler
Sanayi Bakaıılığı ııııı KTPleri karda
ANKARA (Cunıhuriyet Bürosu) - Siya-
si kulıslerde gündemi, kabinede gerçekle-
şebilecek son değişiklikler oluşrururken,
Sanay i ve Ticaret Bakanı Mehmet Dönen.
bir toplantı düzen-
leyerek, bakanlığına
bağlı kamu iktisadi
kuruluşlannın 1994
yılı başanlannı an-
İattı. Dönen'ın ver-
di6i bilgiye göre;
1993 yılmda 4 tril-
yon 970 milyar lira
zarar eden, Sanayi
Bakanlığf na bağlı.
Gübre Sanayiı
(TÜGSAŞ), Şek'er
Şırketi. SEKA, Çi-
mento Sanayi i (Çı-
tosan). Makıne ve Kımya Endüsrrisi Kuru-
mu (MK.EK.). İGSAŞ. 1994 yılında 3 tril-
yon 531 milyar lira kâra geçtiler.
Sanavi ve Ticaret Bakanı Mehmet Dö-
•Bakanhğına bağlı TÜGSAŞ,
Şeker Şırketi, SEKA, ÇİTOSAN,
MKEK ve ÎGSAŞ'ın geçen yılı
kârla kapattığını açıklayan
Mehmet Dönen'in, kuruluşlann
en büyük zararı SHP Amasya
Milletvekili Tahir Köse
zamanında yaptığını savunması
dikkat çekti.
nen. dün düzenlediği basın toplantısında.
bakanlığına bağlı kamu iktisadi kuruluşla-
nnın 1994 yılı kâr-zarar durumlannı açık-
ladı. KlT'lerin 1994 yılında kâra gectiğini
anlatan Dönen"ın,
kuruluşlann en bü-
yük zaran SHP
Amasya Milletve-
kili Tahir Köse'nin
bakanlık görevini
yürüttüğü 1992-
1993 döneminde
yaptığını savunma-
sı da dikkat çekti.
1994 yılı ıçinde 6
KlT'te calışan top-
lam personel say ısı-
nın yüzde 13 ora-
nında azalarak, 61
bin 325'den. 53 bin 567 \ e düşürüldüğünü
belirten Mehmet Dönen. personel sayısın-
daki düşüşün tamamen emekli olan çalı-
şanlann aynlmasıyla sağlandığını bildirdi.
KIT'LERDE KAR-ZARAR (milyar TL)
Kuruiuşadı
SEKA
ÇİTOSAN
İGSAŞ
T. Şeker Fab.
TÜGSAŞ
M.K.E.K.
Kâr/
zarar
Dönem
İşletme
Dönem
İşletme
Dönem
işletme
Dönem
işletme
Dönem
İşletme
Dönem
Işfetme
Topiam dönem zaran
Toplamdönem
Topiam dönem
kân
kârt
1993 sonu 1994 sonu
-1,577.8
-317.2
-313
140
435
312
200
622
-2,551
-21
-1,163
415
-5,605
63.5
-4.970
-356.7
1.720.6
3.781
702
1,848
1,371
966
3,967
-1,737
365
-970
1,920
-3,064
6,595
3,531
1995 yılı
hedef
3.426.8
4.365.3
1.763.7
432.8
1.771.3
1.509.3
1.000.0
4.000.0
-251.7
1.313.1
2.345.7
5.234.0
-251.7
10.307.5
10.055.8
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ/ERGİNYiLDrzoĞLU LONDRA
Kaosun eşiğinde beklerken...
Çarşamba günü: Meksika Pesosu ve do-
lara bağlı dığer paralar düşüyorlar; dolar,
mark ve yen karşısında düşüş rekorlan kın-
yor; marka bağlı paralar da düşüyorlar; piya-
salar panik ıçinde. Dünya para piyasaları bir
uçurumun eşiğıne kadar geliyor, henüz aşa-
ğı düşmüyor ama şairin dediği gibi "Baktık-
ça titriyor hayal-i istikbalin."
Gerçekten de, sorun ilk anda gö-
rüldüğü gibi sadece para piyasala-
nnda sert bir dalgalanma; dolar dü-
şüyor, mark ve yen çıkıyor sorunu
değil. Karşı karşıya kaldığımız du-
rum globaîleşmenin dünya ekono-
misi üzerinde yarattığı gerginlikler ile
ABD ekonomisinin ve devletinin bu
koşullarda düzenleyicilık, liderlik gö-
revini; doların da sığınak işlevini ar-
tık üstlenemez hale gelmesiyle, yani
uzun dönemli dönüşümlerle yakından
ilgili. Doların bu haftaki rekordüşüşünün
arkasındaki kısa ve uzun dönemli etken-
lere baktığımızda daha iyı görebiliyoruz.
Meksika, Barings ve
sığınak sorunu
Aralık ayında ABD Merkez Bankası
(FED). Meksika krizinin birglobal mali kri-
ze dönüşmesini engellemek içın harekete
geçti. Ancak FED'in 20 milyar dolarlık bir
'swap' işlemini tereddüt etmeden ger-
çekleştirmesi yatırımcıların dikkatinden
kaçmadı. Meksika ekonomisinin hızla
durgunluga düşmesinin ABD'deki olası
etkilerinden zaten endişelenen para pi-
yasaları, bu kurtarma paketinin çapı 50
milyar dolara çıkmaya başlayınca dolar-
dan kaçmaya başladılar. 'Sığınakpara'
olarak mark ve yen değer kazandı. Son-
ra Barings krizi pıyasalarda tekrar bir sar-
sıntı yarattı ve yatınmcılar yine marka sı-
ğındılar. Mark yine yükseldi. Artık piyasa-
larda mark sığınak olarak algılanıyordu.
Markın güçlenmesine yol açan Mek-
sika ve Barings sarsıntılannın yanı sıra,
başka etkenler de var. Bunlardan biri
ABD ve Almanya'da faizlerin farklı yön-
de ilerlemesi. ABD'de ekonomik to-
parlanma uç noktasına ulaşmış du-
rumda. Yavaşlama işaretlerı belir-
meye başladı. Bu koşullarda FED'in
açıkladığı gibi bundan sonra faizler
artmayacak, hatta düşmeye başla-
yacak. Atlantik'in öbür yakasında ise durum
farklı. Avrupa ve Almanya ekonomik topar-
lanmanın henüz başındalar. Almanya'da fa-
izlerin bu yıl sonuna kadar en az bir kere da-
ha artması gerekiyor. Uluslararası mevduat
hareketlerı kısa dönemde faizleri izlediği için
bu beklenti dolardan marka geçışi hızlandırı-
yor. Le Monde'un (8 mart) "Le RoiMark" (Kral
Mark) yorumuna göre bir dolar-mark parite-
si oluştu bile. Bu koşullarda bu iki para ara-
sındakı ikilı hareketler ister istemez markın
yükselmesine bağlı olarak, marka bağlı pa-
ralar, dolayısıyla Avrupa Para Sistemi, üze-
rinde basınç yaratıyor. Avrupa'daki zayıf pa-
ralar değer kaybediyorlar. Geçen hafta ster-
lin, peseta, Fransız Frangı, Italyan Lireti de
mark karşısında tarihsel olarak düşüş rekor-
lan kırdılar. Fransa, Belçika ve Danımarka ise
Avrupa Para Sistemi içinde kalabilmek için fa-
izleri yükseftmeye başladılar. Dolann zayıfla-
masına yol açan bir diğer kısa dönemli etken
de ABD yönetiminin demokrat bir
başkan ile cumhuriyetçi bir mec-
lis arasında bütçe açıklarını kısa-
cak politikalan çıkaramaz hafe gelmesi.
Markın güçlenmesi ile ilgili iki kısa vadeli et-
kenden daha söz edılebilir. Birincisi, Al-
manya'nın siyasi ortamı Avrupa'daki diğer
ülkelerden daha istikrarlı. Bundesbank'ın po-
litikalannın, politik nedenlerden do-
müdahale ettiklerinde bir dolar 240 yen ve 3
mark kadardı. Bugün bir dolar 90 yen ve 1.4
mark (Financial Times 11.3.95). Düşüşünün
kronikleştiği 1987 yılından bu yana dolar, yen
karşısında yüzde 68, mark karşısında da yüz-
de 29 değer kaybetmiş. Bu düşüş bu yılın ba-
şında hızlandı. Dolar, yılbaşından bu yana
marka karşı yüzde 9, yene karşı da yüzde 10
değer kaybetti.
Kısacası dolann değer kaybetmesi aslında
uzun süreli ama son zamanlarda hızlanmaya
başlayanbireğilim. Bueğilıminarkasındaba-
zı yapısal sorunlar var. Birincisi ABD'nin büt-
çe ve cari hesaplar açığı. ABD ekonomisinin
çapı göz önüne alındığında bunlar tek tek o
kadar büyük değil. Ancak birlikte ele alındı-
layı beklenmedik bir şekilde değişmesi söz
konusu değil. ikincisi ise Almanya para poli-
tikası esas olarak iç istikrar göz önüne alına-
rak yönetiliyor. Bu günlerde yüksek işçi üc-
retlerını ve iç borçlanmayı karşılayabılmek
için de markın değerinin yüksek ve enflasyo-
nist eğılimlerin kontrol a/tında olması gereki-
yor. Bu koşullarda mark, her sarsıntıda sığı-
nak para olarak güçleniyor, dolar ise zayıflı-
yor. Gözümüzü kısa dönemden kaldırdığı-
mızda görürüz ki dolar, mark ve yen karşısın-
da 1980'lerin ortasından beri düşüyor.
1985'te Plaza Anlaşması'yla G7 ülkeleri bir-
liği o sıralarda aşırı değerlenmiş olan dolara
ğında, ABD ekonomisinin kronik bir kaynak
sorunu ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor-
lar. Bu kaynak sorunu yüzünden yönetim sü-
rekli emisyonu genişletiyor. Bu sorun,
ABD'nin 1970'lerde net alacaklı bir ülke du-
rumundan 1993'te net borçları GSMH'nin
yüzde 10'una ulaşmış bir ülke haline gelme-
sinde de kendini gösteriyor (OECD, Econo-
mic Outlook, aralık). ABD'Iİ fon yöneticileri-
nin portföylerinde dış yatırımların payının
1990 larda dayükselmesi (fon yöneticileri ya-
bancı kâğıtları satın alırken dolar verdikleri
için) uluslararası piyasada dolar arzını sürek-
li arttırdı. Ancak dolann zayıflaması, dolar ta-
banlı kâğıtlara ve aktiflere ilgiyi (burada önem-
li olan özellikle Japon yatınmcılar) azaltıyor ve
dolara olan talebi de zayıflatıyordu. Bu da
dolann düşmesıni hızlandınyordu.
Son yıllarda ABD ekonomisinin dolar böl-
gesi ve NAFTA yolu ile istikrarsız Latin Ame-
rika ülkelerine giderek daha sıkı bağlanması
dolara güvensizliği arttıran etkenlere bir ye-
nisini ekledi: Meksika krızi sırasında, para pi-
yasalarında "Bundan böyle her Latin Ameri-
ka khzinde dolar arzı artacaktır" türünden bir
beklenti oluştu.
Deliler, tımarhaneyi ele geçirmiş
Geçen hafta dolar, kendısine bağlı olan pa-
ralan da berabennde sürükleyerek düştü. Ay-
nı anda Avrupa'da zayıf
paralar mark karşısında
devalüasyona ve faizleri
arrtırmaya zorlandılar.
Yüksek faizler, düşen
borsalar; ekonomik to-
parlanmayı boğma ve iş-
sizliği yüzde 10'luk bir
düzeyden başlayarak
yeniden arttırmaya baş-
lama tehlikesı yarattı.
Tüm bunlann globaîleş-
menin özelliklerine uy-
gun olarak büyük bir hız-
la gerçekleşmesi, geçen
hafta birçok analiste pa-
ra piyasalarının kontrol-
den çıkmaya ve genel bir
1 sistemik tehlike oluştur-
maya başladığını düşün-
dürecekti. Nomura Re-
search'ın baş iktısatçısı
Nicholas Knight, para
piyasalarına bakarak
"Deliler, tımarhaneyi ele
geçirdi" derken Wall
Street Journal, tahvil ve
hisse senedi piyasalannı
da peşinden sürükleye-
cek, global ticareti aksa-
tacak çok geniş çaplı
sistemik bir kriz olasılı-
ğından bahsediyordu.
Tüm bu karışıklıkların
ve sistemik kriz tehlike-
lerinin arkasında yatan
ana etken bence şu: ABD
ekonomisi, doları, uluslararası genel eşdeğer
bir sığınak para olma statüsünü korumaya de-
vam edecek şekilde destekleme yeteneğini
giderek yitiriyor. Buna karşılık bugün sığınak
para olarak beliren mark, henüz yeterince yay-
gın değil ve Almanya'nın global politik konum-
lanması da markı bir 'geneleşdeğer' para dü-
zeyine çıkarmaya uygun değil. Öyleyse, dolar
uzun dönemli düşüşüne, mark-dolar bağlan-
tısı güçlenmeye ve global para piyasalan uçu-
rumun kenarında daha bir süre korkulu rüya
görmeye devam edecek. Globalleşme iler-
ledikçe kâbuslar şiddetlenecek. Şairin dediği
gibi "Baktıkça titrerim hayal-i istikbalime."
DOKTORLARİŞKENCE
TUZAĞINDA
MERKEZI BOSTONDA BULUNAN ULUSLARARASI HEKİMLER
BIRLİĞİ'NİN İSTANBUL DAKİ GİZLİ TOPLANTISI TÜRK
HEKIMLERINE IŞKENCEYİ BEURLEME YONTEMLERI NASIL
ÖĞRETİLDI9
TIP DOKTORLARI, İŞKENCECİLERLE IŞBIRLİĞİ
YAPMAYA "HAYIR" DIYOR.
TÛRKİYE "ARKA BAHÇE"SİNE "REFAH'LA UZANIYOR...
REFAH PARTISINDEN KUZEY IRAKTAKIISLAMCI KURTLERE PARA
YARDIM
1
AKIYOR IRAK ISTIHBARAT ORGÜTUNUN ŞOK RAPORU
HAREMDEN ASK MEKTUPLARI
YAVUZUN AYKIRI DAMADI. KANUNİ'NIN
ROZA Sl. ABDÜLHAMİTİN AYAKLARINA KAPANDIĞI KADIN VE
OSMANU'NIN YASAK ŞEHR1 HAREMIN. YASAK AŞKLARI
MÜSLÜMAN Ml KALALIM HIRİSTİYAN Ml 0LALIM?
KURTULUŞ SAVAŞI YILLARINDAKI DIN TARTIŞMALARININ
ILGINÇ OYKÜSU.
KİRACILARA UMUT IŞIĞI
ARTIK EV SAHIPLERININ OĞLU ALMANYADAN" ZOR GELECEK
•TÜRKIYE PARTILER CENNETI HER İKİ AYDA BİR
PARTI KURAN TURK MILLETI 1923 TEN BERİ 164
PARTI KURDU • IHD ULERE MAFYA TARZI GOZDAĞI:
INSAN HAKLARI SAVUNUCULARININ YAŞAMLARI
TEHLIKEDE • NAZIM HIKMET IN TEYZESI SARE
HANIM • CAN DUNDAR ŞOHRETI RASTLANTI DEĞİL
• PODYUMLARDA INSAN HAKLARI RUZGARI ESIYOR
• BALIKLI RUM HASTANESI'NDE AKŞAM GUNEŞI
• CUNEYT ULSEVERIN YORUMU. OMER AŞICI NIN
-KANGURU'SU VE MUSA KART
J
EREGLİ YATIRIMCISI
BLOK SATIŞTAN
NASIL ETKİLENECEK?
ERDEMİR'DE YÜZDE 30, YÜZDE 70'İ
KONTROL EDEBİLİR Mİ?
ERDEMİR ÖZEL TEKEL OLUR MU?
IŞ DUNYASI
INTERNETLE TANIŞIYOR
TARIMDA VERİMLİ YATIRIM: KİVİ
DOSYA: ALTININ TÜRKİYE GÜNLÜĞÜ
BORSA ŞİRKETLERİNİN AÇIKIANAN1994 BİLANÇ0LAR1
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Gümrük Çizgileri
Otomobil sürerken ulaştığınız "en yüksek" hız nedir?
Saatte 150 km mı? Ya saatte 250 km'ye ne dersiniz?
Yarış otomobillerinin hızıdır bu. Oysa 250 km/saat uçak-
ların iniş yani "duracakları" sıradaki hızlandır. En yüksek
ile en düşük hız göreli kavramlardır. A.Einstein'ın bilime
kazandırdığı görelilik kuramı, toplumsal, ekonomik ve si-
yasal çözümlemelere, nedense bir türlü getirilemiyor.
Gümrük Birliği Anlaşması (bundan sonra isterseniz
GBA diyelim) ile yaklaşık 150 yıl öncesinin Baltalimanı
Anlaşması arasında "koşutluk" kurmak kağnı ile uçağı
özdeş saymak olur. "Görelilik" algılanmazsa "Tanzimat"
kafası yakıştırması sürer gider. Kafalar kanşır.
• • •
Sermaye ne zaman ulusaldır? Sermaye "üretim"
amacıyla bulundugu ülkenin üretim olanaklarını geniş-
lettiği ölçüde, "üretime bağlandığı" oranda yerlidir ve
ulusaldır. Sermaye üretimden koptukça kolayca uçar,
gider. Sermayenin ticaret ve finans türJeri "bu açıdan"
ulusal sayılmaz. Kaldı ki Türkıye 1988 sonrasında ser-
maye giriş çıkışlan açısından tam serbestlik dönemine
girmıştir.
Türkiye Osmanlıdan başlayarak bir "ulusal sanayi"
yaratma çabalarını 1980'e dek sürdürdü. Sanayileşme
sürecinde en başarılı olunan dönem 1930'lu yılların dev-
letçilik dönemidir.
Planlı dönemde, yani 1960 sonrasının hızlı sanayileş-
mesi bir dizi yanlışı da içerir. Ülke, 1980 sonrasında sa-
nayileşme iddiasından vazgeçmiş, sanayıleşmeyi tü-
müyle "piyasa koşullanna" bırakmıştır. Var olan koşullar-
da "devlet eliyle ya da yoğun devlet desteğiyle sanayi-
leşme" dönemi geride kalmıştır. Gündemde. yeni demir-
çelik, kâğrt, makine ve motor üretimi tasanmları, son on
beş yıldır hiç yoktur.
Özelleştirme, bu "ulusaldan kaçış"m çok önemli bir
boyutudur. Kaldı ki sermayenin, "sendikacılığı hoş gör-
me", "sosyal sigorta borçlannı zamanında ödeme" ve
"vergilerinı verme" gibi "toplumsal sorumluluklarını
anımsama" olasılığı, Avrupa içinde daha fazla olacaktır;
olmak zorundadır. Sermaye daha istikrarlı bir ortamda
"daha az kâr oranlanyla" çalışacaktır.
Ücretlere gelince, Avrupa ülkelerinde topiam net kat-
ma değer ya da ulusal üretim içinde emeğin payı yakla-
şık yüzde 70 dolayındadır; kalan yüzde 30 da sermaye-
nin payıdır.
Üİkemizde ise bu oranlar tümüyle tersinedir. Emeğin
payı tartışma konusu olan sanayınin alt sektörlerinde
dolaylı vergiler, aşınma ve eskime paylarından anndırıl-
mış, yani net katma değerin ortalama yüzde 15-25'i do-
layında değişiyor. 12 Eylül gibi baskı dönemlerınde bu
pay daha da azalıyor.
Yerli sanayinin çalışan başına ödediği birim ücretler
de Avrupa ülkelerinin onda biri dolayındadır; eğer Avru-
pa Birliği ortalaması saat ücretı 100 alınırsa Türkiye'de
bu 13 dolayındadır. Sonuç olarak GBA sonucu, ne top-
lamda ne de bireysel düzeyde, katma değer içinde
emeğin payının azalması olasılığı yok denecek kadar
azdır.
Işsizliğin artacağı görüşü de gerçekçi sayılamaz. As-
lında Türkiye'de "işsizlik" konusu tam bir bilinmezlik
ıçindedir vabilindiği kadarıyla da çok büyük boyutlarda-
dır.
Bu nedenlerle "ulusal üretimden ve emekten yana'\
olanlann GBA'ya karşı çtkmasının, günümüzde ekono-^
mik bir dayanağı bulunmuyor.
• • •
Ya bundan sonrası? Gelecek yıllarda Türkiye iki yolda
gidebilir. Yollardan biri tam üyeliktir; öbürü de Avru-
pa'nın dışında kalmaktır. izlenmesi gereken tam üyelik
yoludur. Asıl, son amaç olarak tam üyelik alınmazsa,
üretim güçlerinin gelişmesi sağlanamaz. Üretimsizlik,
yoksulluk ve işsizlik birikimli olarak yogunlaşır.
Tam üyeliğe giden yol, üretim yapısını ileri teknolojiye
dayalı kılmaktan geçiyor. Bu da ulusal düzeyde yeni bir
yaklaşımın sergilenmesini gerektiriyor. Gümrük birliği
üretimde ileri teknoloji kullanılmasını gerektiriyor; birim
maliyetin azaltılması ve ürün kalıtesinin yükseltilmesi
gerekliliği bunu zorunlu kılacaktır. Yeni düzlemde ya-
şamsal olan, hükümetin, işveren ve işçı kesimlerinin,
meslek oda ve birlikleriyle üniversiteleri de içerecek bir
yaklaşımla, öncelik verilecek sektörler başta olmak üze-
re, üretimin niteliksel sıçramasının nasıl sağlanacağı ko-
nusunda işbiriiğı yapmasıdır.
Bu ışbirliği, işgücünün niteliğini yükseltmeyi, araştırma
ve geliştirmeyi yani sermayenin niteliğini arttırmayı ve
buna koşut kurumsal yeniden yapılanmayı içerirse an-
lamlı ve verimli sonuçlar verir. »
işgücünün nitelıği, eğitim ve öğretimin yaratıcı, akılcı
ve teknik bir öz kazanmasını gerektirmektedir. Türkiye,
eğitim yapısını baştan aşağı bu doğrultuda düzenlemeli,
araştırma ve geliştirmeye daha çok kaynak ayırmalı, bu
amaçla uluslararası işbirliği olanaklannı değerlendirecek
düzenlemeleri hiç zaman yitirmeden yapmalıdır.
Emek ve üretken sermayenin, yani üretici güçlerin "ni-
teliğinin" geliştirilmesi için bir şok-silkinme sağlayabil-
diği ölçüde GBA yararlı sonuçlar verecektir.
SIVAS BİRİNCÎ ASLİYE HUKUK
MAHKEIVIESİ'NDEN
DosyaNo. 1993'503-1995'96
Davacı TEK Genel Müd \ekili tarafindan davalılar aleyhine açılan
cebn tesci) ırtıfak hakkı tesisı davasında mahkememjzce\erilen karar-
da. Sıvas Kılavuz Mahallesı, pafta- 200, ada- 198. pars«l: 10'da kayıth
bulunan taşınmazda kamulaştınna planında belırtilen 160 m2'lık şent
dahıhndekı kesımde 8.000.- TL bedel karşılığında davacı TEK Genel
Müd. yaranna daımı ırtıfak hakkı tesısıne \e bu hususun karar kesın-
leştığınde tapuya tescılıne karar venlmış olup tüm aramalara rağmen
bulunamayan davalılar Medıne (Osman kızı). Halıme (Osman kızı),
Me\lüde (Osman kızı) ve Osman oğlu Hacı Yusuf a karar teblığ yer-
ıne geçmek uzere ılan olunur Basın. 10100
i
'_fJJ
Ali Saydam
Best FMde
AHBey'in
Oturma Odası'nda
konuklarıyla
Her Pazartesi saat 21.05'te