15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 1995 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI ABD,Menderes'i feda etti1954 genel seçimlerinde antilaik ke- simın.toprak ağalan ve kent burjuvazi- sinin desteğı ıle durumunu pekiştiren Menderes. bunun bedelini, kendısine destek veren kesımlere devlet kredı v e olanaklannı paylaştırarak ödüyordu. Fa- kat a>iıı zamanda bir büyük yanlış da ya- pılıyordu. Çünkü. kent burjuvazisi he- men hemen hepsi de ticari olan kredıler- den yüzde 52 gibı büyük pay alıyordu. Sanayı kesimınin aldığı kredı sıfırlarda kalıyordu. (Aynntı için Azgelışmişlik Sürecinde Türkiye/ Stefanos Yerasimos) Yabancı sermaye 18 ocakta çıkanlan "Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası*nı yeterlı bulmamış. Menderes hüküme- tinden yeni ödünler beklemeye başla- mıştı. 7* Mart 1954'te Petrol Yasası da çıktı. Yasa, ulusal Türkiye Petrollen Anonım Şirketi'nı sekiz arama sahası içine hapsederken. Shell ve Mobıl gıbı şirketlere bütün Türkiye'yı açıyordu. Petrol Yasası'na 1957 yılında yapılan eklerle Türkıye'de rafınerı kurma ve iş- letme ımtıyazı da verildi. Gariptir, ya- bancı sermaye. petrol konusunda yıne de Türkiye'ye karşı korku \e kuşkusunu koruyordu. Türkiye NATO üyesi olurken, ABD ile içenklen uzun yıllar bilınmeyen bir dizi anlaşma imzalar ve Süveyş Kana- lı'nın korunması ıçin oluşturulan Bag- dat Paktfna katılır. Oysa Bagdat Paktı, ABD'nın Güneydoğu Asya'da oluştur- duğu SEATO'nun devamı ve amacı, ABD'nin bölgedekı çıkarlannı konımak ve Sovyetler Bırlığı'ne karşı "kalkan'" kurmaktır. Oysa Bayar-Menderes ikili- sı, süreklı yardım sağlamak \e Ortado- gu'da üstünlük kurma peşindedir. Kraldan fazla kralcı Menderes, "Kraldan fazla kralcı o\- ma"nın belirgin örneğini. 1958 yılı Temmuzu'nda gerçekleştirilen darbe- den sonra Irak'a müdahaleden son anda vazgeçmesi \e aynı yıl ABD'nin Lüb- nan'a müdahalesınde her türlü olanağı Amenkan ku\ vetlerine sağlamakla ver- miştir. Bundan sonra da ABD de yardım musluklannı. kendi çıkarlan doğrultu- sunda açmıştır. Örneğin 1960 yılına kadar çoğunlu- ğu tahıl olmak iizere ABD. Türkıye"ye 238 mılyon dolarlık besin maddesi gön- dermış ve bunların karşılığını da Türk Lirası olarak taksite baglamıştır. Türki- ye Merkez Bankası'nda bıriken bu pa- ralar. daha sonra Türkiye"deki ABD şir- ketlenne mali kaynak olarak kullandınl- mıştır (Türkıye'nin Düzeni, D. Avcıoğ- lu) Demokrat Parti, arkasındaki ticaret b.urjuvazısi ile toprak agalannın deste- ğ^ınj korumak içirı r)asta iç ve dış kredl- lef olmak üzere devletin her türlü olana- ğını bunlann kullanımına açmıştı. Fakat 1956-1957'Jerde taraflann pay laşım ko- nusundakı sızlanmalan, tepki ve giderek tehdide dönüşmüştü. Dagıtılan kredilerin yüzde 70'inin ge- ri dönmemesi ve birbirini ızleyen iflas- lar ekonomiyı tıkayınca, Türkiye, dış borçlannı da ödeyemez duruma gelmiş- ti. OEEC ekonomiye ilk müdahaleyi Türkiye'ye bir heyet göndererek yaptı. Büyük devalüasyon Heyet. ıncelemelen sonunda ıpin ucu- nu kaçıran Menderes hükümetine. kre- dilerin sınırlandınlmasını. tanm refor- mu yapılmasını ve beşer yıllık kalkınma planlan hazırlanmasını önerdi. Aslında bu, önen değil, bir çeşit direktifti. Çün- kü. dış krediler ancak bunlann yenne getirilmesi ve yeni ekonomik önlemler alınması ile mümkündü. Ve 1958 yılı Agustos ayında Türk Lirası devalüe edi- lerek ABD dolannın Türk Lirası karşı- sındaki değerı 2.80 liradan, 9 liraya çı- kanldı. OEEC'nin toprak reformu ve planlı ekonomiye geçiş önerisi. Türkiye'de 27 Mayıs 1960'a kadar telaffuz bile edilme- di.' 1957'den başlayıp 27 Mayıs'a kadar devam edip gelen süreçte. aydın kesim hem ekonomik koşullann ağırhğı altın- da ezılirken hem de demokratikleşme- den umudunu giderek kesiyordu. Ücret- liler ve dar gelirliler satınalma güçleri- nin eriyip gıtmesi karşısında çaresızdi- ler. Basın ve ünıversite üzerinde baskı ve sansür agırlaşırken muhalefetın de sesi kısılmaya çahşılıyordu. Ordu mensuplan ile kamu görevlile- ri arasındakı ücret eşitsizlıgı özellikle genç subay lar üzerinde olumsuz etkiler yaratıyordu. Örneğin genç bir subay. or- duev leri dışında herhangı bir yere gidıp bir-ikı lokma bir şev yıyip içemiyordu. Ordu mensuplannm Anadolu halkının içinden. küçük burjuvaziden gelmiş ol- ması da büyük önem taşıyordu. 27 Mayıs öncesınin olaylannı burada aynntılanna inerek yinelemenin yaran olduğuna inanmıyoruz. Çünkü, bizim amacımız 12 Mart'a gıden yolu izleyip. bu süreç içindekileri özetleyip anımsat- maktır. Yalnız, burada bir noktayı vur- gulamakta yarar görüyoruz: ABD 27 Mayıs'a seyirci kalıyor Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Tür- kiye'yı bir küçük ABD yapacağını ilan etrnesıne, Menderes" in de VV'ashington yönetimi ıle çok sıkı ilişkiler ıçine gir- mesıne karşın, bagıra bagıra gelen 27 Mayıs Ihtilali karşısında ABD seyırcı kalmış, hatta Ankara'v ı bu konuda uyar- ma gereğini bile duymamıştır. Oysa, ABD ile Türkiye arasında imzalanan iki- li gizli anlaşmalarda yalnız dışandan ge- lecek degıl, içtekı tehlıkelere karşı aske- ri müdahale yoluyla Türkiye'yı savun- mayı ABD'nin üslenmesini öngören hü- kümler bulunuyordu. Fakat ABD, De- mokrat Parti ıktidannı desteklemek ve korumak bir yana, darbe hazırlıklannı önceden haber alan CIA'nın derledigi bilgileri Ankara'ya aktarmamıştı. Yal- Darbeler ve Darbeciler NECDET ONUR • Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Türkiye'yi 'Küçük Amerika' ya- pacağını ilan etmesine, Menderes'in VVashington ile çok sıkı ilişkiler içine girmesine ve iki ülke arasındaki gizli anlaşmala- ra karşın, bagıra bagıra gelen 27 Mayıs İhtilali karşısında ABD seyirci kalmış, hatta Ankara'yı bu konuda uyarma gereğini bi- le duymamıştır. • Türkiye Cumhuriyeti'nin, ABD yardımı hayalleriyle nasıl tuzağa düşürüldüğünü Menderes, 1960 başındakavrayabildi. Girdiği ba- taklıktan kendini ve ülkeyi kurtarmak için yeniden kredi aramaya başladı. Sovyetler Birliği'ne yapacağı gezi ile dengeleyeceğini dü- şünmüştü. Ama çok geç kalmıştı. Hakkında hüküm verilmişti. nız burada bir noktanın altını çızmekte yarar vardır: Bugüne degin, ABD'nin 27 Mayıs Hareketi'nı gerçekleştirenler- le maddi bağı oldugunu gösteren her- hangi bir belgeye ve kanıta rastlanmış değıldir. Yalnız. ABD darbeyi Ankara yönetimine haber vermemekle darbecı- İerden yana tavır koymuştur. ABD'yi böyle davranmaya. darbeciler hakkında ayrıntılı bılgiye sahip olması ve çoğul- cu demokratik rejimden yana olan ts- met Paşa'yı karşısına almama düşünce- sı mecbur etmiştir. Attila İlhanınyorumu 27 Mayıs üzerine bugüne degin pek çok iddia ortaya atılmış, pek çok şey ya- zılmış ve söylenmiştır. Bunlar arasında tarihi degerîer taşıyanlar oldugu gıbı. ciddiye alınmaması gerekenlerde vardır. Fakat Attila İlhan'ın 1977 yılı Mart ve Mayıs aylannda Dünya gazetesınde yaz- dıklan. üzerinde durulup düşünülmeye değer şeylerdır: -Menderes, 4 Ağustos 1958'de, Afri- ka veAvrupa'daki uydulannın Paris Ku- lübü'nde dikte edilen kararlann gereği olan vardınılan da akredite etmemişti. 27 Mayıs İhtilai Hükümeti'nin Maliye Bakanı Ekrem Alican, 10 Temmuz 1960 günü gazetelere verdiği demeçte, "4 ağus- tos tarihli stabilizasyon programımn tat- bıki karariannı müteakip, lhracat ve h- halat Bankası ve Kalkınma tkraz Fonu gibi ABD resmi fınansman müesseseie- rinin memleketimize .vermeyi kabul et- tikleri ve iki yıla yakın zamandan beri ancak 900 bin dolarlık kısmı ıhraç edi- lebilen beş yüz milyon dolarlık krediyi kullanmak mteyındeyiz' dhordu. Apa- çık değil mi? Menderes'i istikrar tedbir- leri ile kıskıvrak bağlamış, 500 miNon dolarlık kredi vereceğiz demişler. iki yü- da sadece 900 bin dolar vermişler. Emperyalizme karşı özgürlük ve ba- ğımsızlık savaşını başlatmış Türkiye Cumhuriyeti'nin, ABD v ardımı ha>alle- riyle nasıl tu/ağa düşürüldüğünü Men- deres. 1964) başında kav ravabüdi. Girdi- ği bataklıktan kendini ve ülkeyi kurtar- mak için veniden kredi aramaya başla- dı. So>yetler BirU0'ne yapacağı gezi ile dengeleyeceğini düşünmüştü. Ama çok gec kalmıştı. Hakkında hüküm verilmiş- ti. Demokrat Parti'nin politikadaki tu- tarsızhğı ve demokrasi dışı tutumu ne düzeyde olursa olsun. asıl önemlisi ABD iş çe\relerinin ve gizli istihbarat örgütie- rinin bakışıdır: Menderes>önetiminin döviz rezervie- rinin sıfıra indiği bir dönemde, dış borç- lar için ilan ctmeyi düşündüğü 'morato- rium' ile Sovyetler'le kurmayı düşündü- ğü ekonomik bağlann geliştirilmesi ve de temmuz ayı içinde bu Uişkivi perçin- leştirmek için Moskova'ya vapacağı ge- zi olduğubilinmektedir." (Bıçagın Sırtın- dakı Türkiye' S. Genç) Aradan 35 yıl geçtikten sonra ortaya çıkan belge ve bilgiler gösteriyor kı. 27 Mayıs'a ABD açıktan destek vermemiş- tir. Fakat. 27 Mayıs'ta ABD'nin şöyle ya da böyle etkisi v ardır. Çünkü ABD. ken- dı çıkarlan nedenıyle DP iktidannın devnlmesine 'yeşil ışık' yakmıştır. Bu- nun en belirgin ve de bilinen kanıtı da 27 Mayıs'ı gerçekleştirenlerin radyolar- da okunan ihtilai bildırisinde, Türkı- ye'nin NATO'ya, CENTO'ya ve ABD'ye bağlılığının devam edecegi ve tüm anlaşmalara uyulacagınm ilan edıl- mesıdir. 27 Mayıs bir büyük depremdir. Daha sonra gelen 22 şubat ve 21 mayıs da bü- yük depremlerden sonraki sarsıntılardır. NATO'ya, CENTO'ya ve ABD'ye baglı oldugunu ilan eden Milli Birlik Komitesi'ni, ABD ve müttefikleri ile sermaye ilk günden izlemeye almıştır. MBK., 1 temmuzda Yabancı Sermaye Teşvik ve Inceleme Komisyonu'nun ye- niden çalışmasına izin verir. 17 temmuz- da ABD Türkiye'ye 52 milyon dolarlık yardım vermeyi kararlaştınr. Federal Al- manya 50 milyon dolarlık kredi açar. Askeri hükümet, Türkiye Petrollen Anonim Ortaklıgı'nın dış borçlanma sı- nınnı 300 milyon dolara çıkanr. Bütün bunlar olurken Millı Bırlık Komıtesi içinde de 'milliyetçi' ve 'solcu' gruplaş- malar olur. 13 kasım sabahı Türkeş ve 14 arkadaşı önce gözaltına alınıp. he- men ardından da yurtdışına sürgüne gönderilır. 27 Mayıs sabahından itibaren yeni rejimı kontrolü altına alan büyük burjuvazınin, 14 kasımdan sonra etkın- lıgi artar ve seçim garantısı verildikten sonra Millı Birlik Komitesi'nin çıkarla- nna aykm kararlan karşısında suskun- luğunu korur. Yarın. Askerler'in zaaf ve üstünlükleri Aradan 35 yıl geçtikten sonra ortaya çıkan belge ye bilgiler gösteriyor ki, 27 Mayıs'a ABD açıktan destek vermemiştir. Fakat, 27 Mayıs'ta ABD'nin şöyle ya da böyle etkisi vardır. Çünkü ABD, kendi çıkariarı nedeniyle, Moskova ile yeni arayışlara giren Menderes iktidannın devrilmesine 'yeşil ışık' yakmıştır. 9 68 kuşağı ve 12Mart I ORAL ÇALIŞLAR Gezmiş'in akupııııktıır şakası12 Mart'ın ilk günleri, henüzdarbe- nin yeni şekıllendiğı günlerdi. Henüz nasıl bir sistem kurulacağı netleşme- miştı. Askerler de tam olarak ne yapa- caklannı bilmıyorlardı. Ikınci adım 26 nisanda atıldı ve Nihat Erim hüküme- ti ülke çapında sıkıyönetim ilan etti. Asıl olanlar ondan sonra oldu. Sıkıyönetimle birlikte. askeri mah- kemeler kuruldu. Yüzlerce aydın hiç- bir gerekçe göstenlmeden gözaltına alındı. Askeri tutukevlen, ögretmen. öğretim üyesi, yazar, gazeteci. ressam ve üniversıte öğrencileriyle doldurul- du. Yaşar Kemal, İlhan Selçuk, Müm- taz SoysaL, .\ltan Öv-men, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu. l ğur AJacakap- tan, Azra Erhat Behice Boran. Doğan Avcıoğlu bu dönemde tutuklanan bazı tanınmış isımler. Lısteyi uzatmaya kalksak sayfalar dolar. Tutuklanan aydınlar ve solcular. uzun bir aradan sonra ilk kez askeri ce- zaevlerine konuldular. O günden son- ra sivıl cezaevlerinin yerini askeri ce- zaevleri aldı. Ankara'nın Mamak Askeri Cezaevi de bu dönemde ünlendi. Önce Yıldınm Bölge'deki barakalara konulan tutuklu- lar. kısa süre sonra Mamak'a taşınma- yabaşlandı. Bizler Mamak Askeri Cezaevi'nin ilk konuklan olduk. Bız siyası tutuklu- larorayailkgıttiğımizde, bucezaevin- de askerhklenndeki suçları nedeniyle tutuklanan askerler yatıyordu. Siyah ceketleri ve yeşil pantolonlanyla asker tutuklular, asker kişı uygulamasına ta- bi tutuluyordu. Bız siyasilerin gelmesiyle birlikte, cezaevinde iki farklı tutuklu tipi orta- ya çıktı. Gerçekten asker tutuklular ile askeri mahkemelerın tutukladıgı sivil kışıler. Mamak Cezaev ı'nin bütün per- soneli askerdi. Bu cezaevinin komuta- nı Albay M.KemalSaldıranerdı Sal- dıraner, Koregazisı. solcu düşmanı bir subaydı. Yardımcıları arasında solcu- lara düşmanlıgıyla tanınan iki personel de dikkat çekıyordu. Bunlardan birisi Doktor Yüzbaşı Metin Denli. diğeri Üsteğmen Burhan Poturna'ydı. ilk geldiğimız dönemde Mamak'ta rahat bır tutukluluk geçırdiğimiz söy- lenebilir. Ön ve arka olmak üzere iki bölüme ayrılan cezaevinde toplam 9 kogu^vardı. Bukoğı^ların kapısı sıv il cezaev lerinde oldugu gibi sabah gün- doğumuyla açılıyor. günbatımıyla ka- panıyordu. Arka bölümde iki havalan- dırma vardı, ancak bu bölümdeki bü- tün tutuklular sabahtan akşama kadar birlikte olabiliyorlardı. Öndeki iki ko- guş başka havalandırmaya çıkanlıyor- du. Onlan da görmek mümkündü. Asker tutuklular, askeri tutuklu elbi- sesi giyiyor, bizler ise sivil elbiselerle dolaşıyorduk. Askertutukluların saçla- n askeri usul kesiliyor, biz normal tı- raşımızı oluyorduk. Ama onlarla bir aradaydık. Albay Saldıraner bir komutandı. O askerleri yönetmeye alışmıştı. Bizi de birer asker olarak görüyor ve asker mu- amelesi yapmak istiyordu. Üzerimizde askeri bir disiplin kurmak en büyük he- defıydi. Henüz darbenin ilk dönemın- de, koşullar daha sertleşmeden bu he- deflerine ulaşamayacağını bildigi için önce bizi yumuşak çıkışlarla gerilet- meye çalıştı. "Siz asker kişi sayılırsınız. Çünkü sizi askeri mahkemeler tutuk- ladı ve askeri cezaevinde kalıyorsunuz. Bu nedenle saçlannızın askerler gibi kesilmesi, savımlann askeri düzen için- de yapılması ve kıyafetinizin de askeri olması gerekir'' diyordu. Hatta bu ko- nuda bizi ikna edebilmek amacıyla, "Size er değil, subay muamelesi yapa- yım, saçlannta subaylar gibi kestirebi- • Bir geceyarısı, koğuşun kapısı çalındı. Saat 02.00 falandı. Gardiyan Nafiz bana, "Deniz seni çağırıyor, önemli bir sorun varmış, hazırlan" dedi. Telaşla Deniz'in oldugu hücreye gittim. Semih Orcan, böbreğini tutmuş acı içinde kıvranıyordu. Deniz bana Semih'i gösterdi, "Semih'in böbrek sancılan tuttu. Haydi Oral, sen Maocusun, bir akupunktur yap, şu çocuk bu acıdan kurtulsun" dedi. lirsiniz" dıyerek adım adım ilerlemek istiyordu. Bizler bu talebi reddettik. Ne kanun- da, ne de yönetmelikte askeri mahke- melerde yargılanan sivil kişilerin as- ker kişi sayılacagına ilişkin bir hüküm oldugunu söyledik. Tüzükler, kanun- lar, yönetmeliklerkarşılıkh olarak açıl- dı. Saldıraner hakblıgını kanıtlayama- dı. Ama gün darbecilerin günüydü. " Saldıraner, bir tartışmayı bahane ederek Ankara Sıkıyönetim Komuta- nı'na gitti. Aradan çok geçmeden bı- zim asker kişi sayılacagımıza ilişkin kanun TBMM'den geçti. Ardından as- ker sayımlan, askeri kıyafetler, kısa ke- silmiş saçlar gibi bir yığın yükümlü- lükle yüz >-üze geldik. Bütün bunlann uygulanması kavgalara, isyanlara ne- den oldu. Ama sonunda zor hükmünü yürüttü, bizler asker kişi sayıldık. Ko- guşlanmıza kapatıldık. Ancak belli sa- atlerde havalandırmaya çıkanldık. 12 Eylül dönemindeki birçok zorbalıgın temeli 12 Mart'ta atıldı. Anayasa da ilk kez 12 Mart'ta budanmaya başlandı. Denizler de 12 Mart muhtırasından kısa bir süre sonra Ankara Kapalı Ce- zaevi'nden Mamak Askeri Cezaevi'ne nakledildiler.Onlar "Ön Hücreler'' adı verilen bölümde kalıyorlardı. flk dö- nem rahatça görüşebiliyorduk. Gide- rek ilişkimiz zorlaşmaya basjadı, gö- rüşler yasaklandı. Ama bütün engelle- re ragmen görüşmemız tamamen ona- dan kaldırılamadı. Bir volunu bulan Deniz. bizım koğuşlara geliyor ve ak- şama kadar kalabiliyordu. Deniz Gez- miş, neşeli. atılgan ve çok sempatik bır arkadaşımızdı. Çok güzel taklitler ya- par, esprıler patlatır, bulundugu yeri neşeye bogardı.Onun bizim koğuşlara kaçmasını dört gözle beklerdik. O günlerde bir gece yansı, koguşu- muzun kapısı çalındı ve gardiyanlar beni çağırdılar. Sanıyorum saat 02.00 falandı. Gardiyan Nafiz bana, "Deniz seni çağtri)or, önemli bir sorun varmış, hazırlan'' dedi. Ben de geceyansı ne olabilir diye telaşla v e heyecanla ran- zadan atladım, pantolonumu aceleyle giydim ve üç dört kapıyı aşarak Deniz- ler'in kaldığı bölüme ulaştım. Aslında bu saatte koğuşlar arası ziyaret kesin- likle yasaktı. Ama sanınm önemli bir şey vardı ki Deniz ne yapıp edip bu olanağı yaratmıştı. Kapılardaki zincirler söküldü. anah- tarlar döndürüldü ve ben Denizler'in oldugu bölüme sonunda ulaştım. Denizler. Türkiye Halk Kurtuluş Or- dusu (THKO) adlı bir örgüt kurmuşiar- dı ve bu örgüt nedeniyle yargılanıyor- lardı. 20 cıvannda arkadâş bu davanın sanıgıydı. Kaldıkları yerler ikişer kişilik hücreler halindeydi. Telaşla Deniz'in oldugu hücreye gittim. "Gel Oralcığım, önemli bir sıkınümız var, bunu ancak sen çözebilirsin" diyerek beni aldı ve başka bir hücreye götürdü. O hücrede Deniz'in dava arkadaşı Semih Orcan yatıyordu. Semih. böb- reğını tutmuş acı içinde kıvranıyordu. Ben de merak ettim. Deniz bana Semih'i gösterdi, "Semih'in böbrek sancılan tuttu. Haydi Oral, bir akupunktur yap, şu çocuk bu acıdan kurtulsun" dedi. Benim akupunktur falan bıldiğim yok. Ama Maocuydum, yani Çın liderinin fikirlerine yakındım ya, o zaman da akupunturu bilmem gerekiyordu. Deniz. sırfmuziplik olsun diye geceyansı beni uykumdan uyan- dırmış ve bu şakayı yapmıştı. Ben uyku sersemi yüzüne bakarken, o kahkahalar atıyordu. Yarın: Mahirler kaçınca POLITIKAVEOTESI MEHMED KEMAL Bir Adonis Gibiydi... Gazetede resmini görünce şaştım: "Nejat Melih Dev- rim Polonya'da öldü" diye yazıyordu. Oysa bana ölmez gibi geliyordu. Her dem yaşam dolu görünürdü. Polonya'da yaşıyordu. Orada, bilmem kaçıncı kez ev- Ienmiş, kendine bir yer edinmişti. Arada bir yerlerden çı- kar, gelir, "Ben buradayım" gibilerden "ce"derdi. Bazan da okunaksız bir yazıyla abuk sabuk mektuplar gönderir. Türkiye'deki kızdıklarına söverdi. Bu sövdüklerinin içinde kimler yoktu ki! Son gördüğümün üstünden 10 yıldan çok geçmişti. Ya- nında 10-12 yaşlarında bir kız çocuğu (maymununun etin- den tutmuş birTarzan gibi) Polonya'dan gelmişti. "Son karımdan olma son çocuk" demişti. "Karım ba- şından attı, ben de gittiğim yere götürüyorum. Çin'den geldik." Cihangir'de, Aslanyatağı aralarındaki sokak içinde bir otele yerleşmişti. Oteldekiler tanıyorlardı. Odası atölye gi- biydi, her yerde tuvaller, resim kâğıtları... Besbelli gittiği yere resimlerini de götürüyordu. O yıllarda suluboya çalı- şıyordu. Bana da pembe bir sulu boya vermişti, hâlâ evin duvannda durur. Telefon etti, gidip gördüm. Öğle üzeriydi. Hacı Baba Lokantası'nda yemeğe götürdüm küçük kız da beraber. Tencere yemeği meraklısı oldugunu biliyordum. Lokanta- nın sahibi Necati Bey'le tanıştırdım. Kim oldugunu anlat- tım. Sakalı, iri kıyım gövdesiyle zaten tanınıyordu. Necati Bey, sarmalar, dolmalar, çerkeztavuğu, patlıcan salatası gibı mezeler ikram etti. Küçük kız, her gelene Fransızca "Bu ne?" diye uzanıyordu. 12 Eylül darbesi günleriydı, geldi, gitti, bir daha uzun yıl- lar görünmedi. Gazetelerde şurda burda sergi açtığına ilişkin haberler çıkıyordu. Nejat Devrim'i nereden tanıdığımı soracak olursanız an- latayım. 194O'lı-45'li yıllardı. Nejat şair, ressam, sanatçı, yazar, dalında ünlü 10-15 kışiyi Büyükada'daki Şakır Pa- şa Konağı'na çağırmış, bir şölen vermişti. Çağrılanların şımdi çoğunu anımsamıyorum. Ancak birfotoğraf çektir- mişiz. Bu resim eski tüfeklerden Tıbbiyeli Muzaffer'de var. Bende de vardı ama nereye koyduğumu şimdi çıka- ramıyorum. Her yer dandini. Şöyle bir düşünüyorum da şairlerden Asaf Halet Çelebi (eşi), Ömer Faruk Toprak, ressamlardan Ferruh Başağa (eşi), Nuri lyem, Nasib vardı. Yemiş, şarap içmiş, geceyı de orada geçirmiştik. Ak- lımda kocaman, kesme bir aynayla duvara asılı bir Asya- Avrupa haritası var. Nejat Melıh bu harıtalar üzerinden 'Ikinci Büyük Savaş'ı izlıyor. Nejat Devrim, Hıfzı Topuz'un da Galatasaray'dan ar- kadaşı imiş. Bunu 'Varisli Yıllar"öa anlatıyor. Ortaokulu bi- tirdikten sonra kendini resme vermış. Annesi Fahrünni- sa Hanım, Prens Zeyt'le evlenince arkadaşları ona prens diye takılırlarmış. Nejat'ın babası Anadolu Ajansı Genel Müdürü izzet Melih Devrim. Nejat 1947'de Paris'egıdıp yerleşiyor. Önceleri fıgüratif resımleryaparken sonra abst- re resımlere geçmış. Askerliğini yapmadığı ıçin kaçak sayılmış. Uzun yıllar Türkiye'ye gelememış. Ama Türkiye'nin sorunlanyla uzak- tan ilgilenirmiş. DP ıktidara gelince CHP'nin mallarını elin- den almış. Nejat, bunu protesto için Paris'te "CHP'nin Mallarını Koruma Derneği" kurmuş. Bu malları almak için Lahey Adalet Divanı'na kadar gitmeyi göze almış. "Ben bir ressam olarak CHP'ye birçok şeyimi borçluyum" der- miş. Nejat, Halk Partısi malları için elinden geleni ardına koymamış. Bu yolda annesinin prensesliğıni bile kullan- mış. Maceralı yaşamı içinde onu ilah Adonıs'e benzetenler vardır. Ne dıyor şair: "Biblos ilahı genç Adonis bekliyor." Bu dünyadan Nejat da gitti... BULMACA 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/ Bükülmüş ham ıpek- ten kıvırcık olarak doku- nan bir çeşit çamaşır be- zi. 2/Sanayı... Maksat. 3/ Polonya halkından olan kimse... Bir çeşit yumur- talı süt tatlısı. 4/ Küçük çocuklan korkutmak ıçin uydurulmuş yaratık. . Şarkının sert bir biçımde vurgulandığı disko mü- zık üslubu. 5/Çayırkuşu. 6/ Hafif ve gözenekli bir çökelti taşı... Brezil- ya'nın plaka ışareti... Yanarken gü- zel koku verdiği için tütsü olarak kullanılanbirağaç. 7/Osmanlı Dev- leti'nde kadılara ve müderrislere ve- nlen ad. 8/ Sıkıntı verme, üzme... Yumurta biçiminde olan. 9/Örnek. VO)1C\RIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kazı ya da araştırmalarda ortaya çıkanlan eski çağlardan kalma eş\ a. 2/ Faiz... Hisse, pay. 3/ Türk müzı- ğinde bir makam. 4/ Ses... Bakınn simgesı... Büyük tonajlıtaşıtlarımal eden bir Alman firması. ^Çocuklarda kann şişmesiyle beliren bir hastalık. 67 Kimi yerlerde kadınlann boydan boya örtündük- leri çarşaf... Yunanistan'ın plaka işareti... Bir nota.7/ Emirler, beyier... Pullann sergilenmesi ya da korunması için özel olarak hazırlanmış sayfa. 8/Yalnızca tek ve aynı rengin açıktan koyuya değişik tonları kullanılarak yapılan resim... Sümerlerde sağlık tannçası. 9/Yapının ya da arsanın boyutlannı ve sınırlannı gös- teren harita.. Yaradaki irini boşaltmakta kullanılan bükülgen tüp. ONLAR ÖLMEDİLER ONLAR, YÜREĞİMİZE VE BİLİNCİMİZE GÖMÜLDÜLER! 13 Mart 1982'de Buca cezaevinde idam edilen Seyit KONUK, Necati VARDAR ve İbrahim Ethem COŞKUN yoldaşlanmızm anılan, sosyalizm mücadelemizde yaşıyor, yaşayacak... Çanakkalo, Bursa, Urta (İzmlr) v« Sağmalcılar cezaoylarindekl TKEP tutukhılan adına Kenan İNCİ, ZaM YAŞ, Tuncay ATMACA ve Murat TOPRAK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear