15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 1995 PAZARTESİ HABERLERIN DEVAMI Laik müfettişe G U N D E M MUSTAFA BALBAY ceza YUSUFÖZKAN ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Okullarda türban takan ve "şeriat savunuculuğıT yapan öğ- retmenler hakkında soruşturma başlatan Milli Eğitim Bakanlıgı llkögretim Müfettişı Mehmet Ak- çasoy. görevden alındı. Akça- soy'un "şeriatçı ögretmenler"e ilişkin basına bilgi verdiği gerek- çesiyle hakkında açılan soruştur- ma tamamlanmadan görevden alındığı öğrenildı. Milli Eğitim Bakanlıgı, "uyuz, keüik ve sinü- nt" hastalıklannı gerekçe göste- rerek sahte rapor alan ve dersler- de türban takan. "alerji" raporuy- la sakallannı kesmeyen, sarık, cüppe ve uzun sakallanyla dersle- re giren ve "şeriatsavunuculugu" yapan öğretmenler hakkında iş- lem yapan llköğretım Müfettişi Mehmet Akçasoy hakkında bir süre önce soruşturma başlattı. So- ruşturmaya, Akçasoy'un bu öğ- retmenlerle ilgili olarak 12 Eylül 1994 tarihınde Cumhuriyet'te -Milli Eğitim'dekiihanetçeteleri" başhgıyla yayımlanan yazısıyla "basına bilgi ve demeç vennek" suçunu işlediği gerekçe gösteril- dı. Akçasoy. soruşturma tamam- lanmadan Milli Eğitim Bakanlıgı tlköğretim Genel Müdürlüğü'nün onayıyla müfettişlik görevinden alınarak, Kıbns Bayraktar llkög- retim Okulu'na rehber öğretmen olarak atandı. Mehmet Akça- soy'un, türbanlı ve sakallı öğret- menleri görmezlikten gelen okul müdürleri ve müfettişlerle ilgili olarak kamuoyunu bılgilendiren yazılan nedenıyle 5 kez görevden alındığı ve yurdun çeşitli yerleri- ne atandıgı öğreT\ildi.Akçasoy, la- ik Türkiye'yi v e mesleğinı sevdi- gi ıçin görevini yaptığını belirte- rek "tlkönce soruşturma açtığım şeriatçıögretmenlerigörevden alı- vorlar. sonra da beni cezalandın- yorlar. Bu, hukuk devletine yakış- maz" dıye konuştu. Akçasoy. şun- lan söyledi: "Bakan A>az fle gö- rüşebilmek için tam 2 a> uğraşam. Ancak randevu alamadım. Kendi- sine bana \apilan haksızlığı anlat- mak isterdim. Bakanlığın diğer üst düzey bürokraüan yüzûme karşı 'büyük bir yanlışlık yapılmış. he- men düzeltirız' diyorlar. Ama hakkımda açılan soruşturma ve işlemleri sürdürüyorlar." • Baştarafı 1. Sayfada ama, bu fırçayı kaybetmemesi ge- rektiğini çok iyi kavramış. Yoksa as- keriik bitmez. ikinci ayın sonunda, onbaşı takı- mı toplamış, bölük komutanı teftiş edecek. Komutan, her askere ras- gele bir şeyler sormuş. Sıra Me- met'e gelmiş. Memet iyi asker, her şeyi hazır. Komutan, çantadaki diş fırçasının hiç kullanılmadığını gö- rünce sormuş: - Memet bu ne? Memet kendinden emin, önce künyesini okumuş, bağırarak karşı- lık vermiş: - Teftiş fırçası komutanım! 50 yıldır adam edemediğimiz de- mokrasiyi Avrupa zoruyla yedi ay- da kıvırmaya hazırlanıyoruz. Çil- ler'e bakarsak iş tamam, yedi ay bi- le sürmez. Demokrasi dediğin ne ki, "Herkes özgürdür" diye başlayan birkaç de- meç vereceksin. Dile çok dolanmış birkaç yasayı değiştireceksin, al sa- na demokrasi! Bugünlerde esen demokrasi rüz- gârlarının Anadolu toprağında iyi meyveler vermesini, yapılacak de- ğişikliklerin Memet'in "teftiş fırçası" gibi göstermelik kalmamasını dili- yoruz. Çünkü demokrasi için sadece ya- salan degiştirmek yetmiyor, yasa- larla biriikte kafaları da değiştirmek gerekiyor. Bazen bir kişinin başına gelenler, yaşanan küçük bir olay, o ülkenin Biiyiik Suç: Yazı Yazmak! en net fotoğrafını veriyor. Milli Eğitim Bakanlıgı (MEB) Mü- fettişi Mehmet Akçasoy'un başı- na gelenler de hem MEB'in ne du- rumda olduğunu hem de demokra- sinin neresinde olduğumuzu gös- termesi bakımından ilginç. Çiller ve vitrin arkadaşlannın Tür- kiye'nin artıkAvrupalı olduğunu ilan ettiği günlerde, MEB yöneticileri müfettiş Akçasoy'un görevinden alındığına ilişkin karan yazıyodardı. Akçasoy, 27 yıllık bir eğitim emekçisi. Bugüne dek, beş kez sürgün edilmiş, defalarca maaşı ke- silerek cezalandınlmış. Suç mu? Çok büyük. Sormayın. Olacak şey değil. Yazı yazmak ve öğretmen sendi- kalarında görev almak. Bardağı taşıran ve MEB'e illallah dedirten en son yazısının öyküsü şöyle: Akçasoy müfettiş olarak Aksa- ray'a grtmiş. Boğazköy ilköğretim Okulu'nda bayan öğretmenlerin bazılan başını, başörtüsünden de öte, sıkıca bağlıyormuş. Yıne Ak- saray'a bağlı Sanırtol Köyü Ilkoku- lu Müdürü de göğsüne kadar sakal- lı, sarıklı ve şalvariıymış. Müfettiş olarak görevini yapmış ve bu şekilde öğretmenlik yapama- yacaklarını söylemiş ve tutanaktut- muş. Bakmış ki hepsinin raporu var. Türbanlı öğretmenler Aksaray Dev- let Hastanesi Dahiliye Bölü- mü'nden iki doktor bulmuşlar, rapor almışlar. Doktor Hüseyin Karaka- ya ve Kemal Soytorun'un öğret- men Leyla Sakıcı ya verdiği rapor şöyle: "... Yapıian muayenesinde, kro- nik sinüzit teşhis edildi. Soğuk ve nemlihavalarda başını koruması ve başını sıcak tutması ve kapatması sıhhi yönden gereklidir." Aynı okuldan başörtüsüyle derse giren öğretmen Ünzile Gülsolmaz, Akçasoy'un, "Raporiu musun?" so- rusuna, "Hayır" karşılığını vermiş. Bunun üzerine altında Gülsolmaz'ın da imzası bulunan şu tutanaktutul- muş: "Rehberlik amacıyla dördünçü sınıfa girildi. Ancak öğretmen Ün- zile Gülsolmaz'ın dershanede ba- şörtülü olduğu görüldü. Kendisine sorulduğunda, 'Raporlu değilim. Dinimin icaplan gereği ve müfettiş- lerimiz geldiği için derslere bu şe- kilde giriyorum' dedi..." Aynı öğretmen, bu tutanaktan bir ay sonra Aksaray Devlet Hastane- si'ne gidiyor ve şu raporu alıyor: "Hastanın yapıian muayenesin- de migren ve kronik sinüzit tespit edilmiştir. Başını sıkıca kapatması tavsiye edildi." Altında yine aynı imza: Dr. Kara- kaya ve Op. Dr. Soytorun. Akçasoy, şalvarlı, cüppeli, sakal- lı, takkeli ilkokul müdüriüğü yapan Ali Haydar Üçgünle ilgili belgele- ri de bağlı bulunduğu bakanlığa bil- diriyor. Aradan aylar geçiyor, sonuç yok. Bu kez, belgeleri doğrudan Milli Eğitim Bakanı Nevzat Ayaz'a, iade- li taahhütlü gönderiyor, "alındı" bel- gesi kendisine ulaştıktan sonra beklemeye başlıyor. Yıne hiçbir iş- lem yok. Akçasoy çareyi, yazmakta bulu- yor. Bakanlığa daha önce belgesi- ni gönderdiği olayları Cumhuriyet gazetesinin ikinci sayfasında yazı- yor. Vay, sen misin bunu yapan? He- men soruşturma. Kendi bakanına aylarca sesini duyuramayan Akça- soy, Cumhuriyet'le hemen duyuru- yor! Bakanlık, Akçasoy'un konu etti- ği olayları bu kez "ciddi" inceliyor ve okula cüppeli gelen müdürü gö- revden alıyor. Ama bunu Akça- soy'un yanına da bırakmıyor. Akçasoy, geçen cuma günü, ba- sına bilgi verdiği ve görüşlerini "merkezi Istanbul'da bulunan gün- lük bir gazeteye yazdığı" gerekçe- siyle görevden alındı. GB'nin gereklerinin ne olduğunu anlamadan, "Avrupalı olduk" nara- lan atanlara bir kez daha soruyoruz: Çıkarmayı planladığınız demok- ratikleşme yasalan, Avrupa kontro- lüne uygun "teftiş fırçası" mı ola- cak, yoksa beyinlere vurulmaya ça- lışılan zincirieri bir daha kullanılma- mak üzere çöpe atan bir süpürge mi olacak? Yargı Içişleri^ne inanmadıANKARA (Cumhurhrt Bü- rosu) - Gazetemiz yazarı Uğur Mumcu'nun 2 yıl önce uğradı- ğı bombalı suikast sonucu yaşa- mını yitirmesinden dolayı, Mumcu'yTa korumadığı için taz- minat ödemesi istenen Içişleri Bakanhğı'nın "Olaydadevtetin kusunı yoktur" biçimindeki sa- vunması. yargıyı ıkna edemedi. Ankara 8. Tdare Mahkemesi, "ağır hizmet kusunı" işlediği iddiasıyla Içişleri Bakanhğrna açılan tazminat da\alannda. ara karar vererek. ek bilgi ve belge- ler istedi. Bakanlığın savunma- sını yeterli bulmayarak, Mum- cu'yu korumama gerekçesini dayandırdığı 16 Ağustos 1991 tarihli Bakanlar Kurulu karan- na dayah olarak çıkartılan "Te- röre Karşı Koruma Tedbirleri Yönetmetiği''ni isteyen mahke- me, devletin "Mumcu'nun öV- dürülmesinde hizmet kusuru olup olmadığuıa". gelecek bel- gelere göre karar verecek. Mumcu'nun kardeşleri Avukat Beyhan Gürson ve Ce\han Mumcu tarafından bakanlık hakkında açılan toplam 5 milyar lira tutanndaki manevi tazminat davasında çıkan ara kararda, lçişleri Bakanlığı'nın savunma- sını dayandırmasına karşın, da- va dosyasına konulmayan ve Resmi Gazete'de yayımlanma- yan gizli yönetmeliğin mahke- meye iletilmesi istendi. Geçen ayın sonunda 8. Idare Mahke- mesi'nde yapıian duruşmada, lçişleri Bakanlıgı. Mumcu'yu "terör örgütlerinin bo\ hedefı olmadığıiçin" korumadığını iti- raf etmişti. Bakanlık Hukuk Müşaviri Sami Ayduılı. Mumcu'nun doğ- rudan doğruya koruma altına alınacaklarkapsamınagirmedi- ğini, koruma talebi olmadığı için de korunmadığını ifade et- mişti. Terörle mücadele eden herkes için idarenin tedbir al- masının mümkün olmadığını belirten Aydmlı, "İdarenin ku- suru yoktur. Ola>. idarenin eyle- minden ve işleminden kaynak- lanmamışOr*' demişti. Mumcu'nun kardeşleri Bey- han Gürson ve Ceyhan Mumcu da. devletin terör örgütlerinin hedefı olan "herkesi" isteğe bağlı olmaksızın, re'sen koru- makla görev li olduğu halde, bu konuda gerekli yasal düzenle- me ve işlemleri yapmadığını ile- ri sürmüşlerdi. Gürson. duruş- mada. Mumcu'nun "korundu- ğuna inandınlmasına karşın, korunmadığınr \ e "korunma- sı gerekenlerin değil. korunmak istenenlerin korunduğunu" vur- gulamıştı. Gürson, Teröre Karşı Koru- ma Tedbirleri Yönetmeliği'nin kapsam maddesinde "Terör ör- gütlerinin açık hedefı haüne ge- len veyagetirileııler'' ile ilgili dü- zenleme yapılmasının öngörül- mesine karşın, yönetmelikte bu kapsama giren (kamu görevlisi ve asker olmayan) sivii vatan- daşların korunmasına ilişkin hiçbir düzenleme yapılmadığı- nı vurgulamıştı. Alevilere saldırı • Baştarafı 1. Sayfada •ağzı bağlanmış şekilde ve gırtla- gı bıçakla kesilerek öldürülmüş olarak bulundu. Olayın hemen ar- dından sokağa dökülen mahalle sakinlen yaralılan araçlanyla has- tanelere taşıdılar. tlk saldınya uğ- rayan Dogu Kıraathanesı'nde al- dıği kurşun yaralanyla ağır yara- lanan HafflKaya(67) adlı bir Ale- vı dedesi hastaneye yetıştirileme- den yaşamınt kaybettı. Kahveha- neler ve pastanenin silahla taran- ması sırasında 21 kişi yaralandı. Yaralılar. Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi ile Haseki. Cerrahpaşa ve Çapa hastanelerine sevkedildi- ler. Daha sonra hastanelerde teda- vi gören 1 kişinin daha öldüğü öne sürüldü. Hastanelerdeki yaralılar- dan adlan belirlenen'ler şöyle: Haseki: Rıza Balta. Kamuran Sönmez, Özel Gaziosmanpaşa: Hüseyin Bozoklu, Dursun Bozok- lu. Arslan Bozoklu, Mehmet Can Polat Süleyman Yarar, Murteza Güler, Adem Güler, Tahsin Düz- gün, Okmeydanı SSK: Banş Işık, Samatya SSK: Süleyman Yaşar. Özel Hayat Hastanesi Mahmut Ahrntaş. Olaylann duyulması üzerine Gazı Mahallesi'nde yaşayan Ak- vi yoırttaşlar sokağa döküldü. Bu ,arada bazı gruplar lsmet Paşa Caddesi üzerinde bulunan araba- lan devirip dükkânlan tahrip etti- ler. Alevi yurttaşlar "cem evi tah- rip edildi ve tarandı. Çok sayıda Alevi öldürüldü"söylentilerinin de yayılması üzerine yürüyüşe başladılar. Alevi dedesi Halil Ka- ya'nın da öldürüldüğü Doğu Kı- raathanesi önüne kadar yürüyen yurttaşlar "Polis nerede", "Faşişt- lere ölüırT. 'Faşizme karşı otnuz omuza". "CMigarşiçekil" dıye slo- ganlar attılar. Saatler 02.00"ye yaklaştığında Alevi \atandaşlann başta Gazios- manpaşa olmak üzere yürüyüşle- ri sürüyordu. Olay yerine geç gel- mekle suçlanan güvenlik güçlen, özellikle Alevi vatandaşlann yü- rüdüğü Gazı Karakolu önünde ba- rikat kurdular. Polis, yüriiyüşü en- gellemek içi havaya ateş açarken . ıstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir. polisi alarma geçirdiğinı açıkladı. Bu arada bazı televızyon kanallan aranarak olay, Türkçü In- tikam Tugayı (TİT) ve PKK adına üstlenildi. Ancak bu üstlenme ha- berleri Gazıosmanpaşa'ya ulaştı- ğındatepkılerdahadaarttı. Saldı- nyı protesto edenler. u Faşişttere ölflm". u Poüs,fasistlerelele'' dıye slogan atarak tepkilerini dile getir- diler. Saatler02:00'eyaklaştıgın- da Alevi yurttaşlar Istanburun çeşitli semtlerinde yürüyerek tep- kilerini göstermeye devam ediyor- lardı. • Gaziosmanpaşa'da ise Gazı Karakolu yakınında yürümekte kararlı olan yurttaşlann üzerine ve ha\aya ateş açıldı. Atılan taş ve sopaİarla çok sayıda polis de yaralandı. Gruplar arasından da sılahlarla ateş edildiği görüldü. Gazetemiz baskıya girdiği sırada saatler 02:00'yi gösterirken başta Gaziosmanpaşa olmak üzere ken- tin çok sayıdaki bölgesinde çatış- malar ve yürüyüşler süniyordu. Turing tablolanndan 745 milyon lira gelir sağlandı. Ayvazovski'nin tablosu satılamadı ve w Salacakta Sabah'a 4.4 milyar Kültür Servisi - Istanbul'da dün iki önemli müzayede gerçekleştirildi. Maçka Mezat'ın düzenlediği müzayedede İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Turing işletmeleri arasındaki anlaşmazlık sonucu altı yapıt satişa sunuldu ve bu tablolardan toplam 745 milyon lira gelir sağlandı. Bu müzayedenin en pahalı yapıtı olan Ayvazovski'nin "Boğaz'da Mehtap" adlı tablosu satılamads. Tablo, 1 milyar 200 milyon liradan açık arttırmaya sunulmuştu. Öte yandan Kile Sanat Galerisi'nin düzenlediği müzayedede Halil Paşa'nın "Sandallar", Hikmet Onat'ın "Salacakta Sabah" adlı tablolan 2 milyar 200 milyon liraya alıcı buldu. Halil Paşa'nın tablosu 1 milyar 650 milyon liradan, Hikmet Onat'ın tablosu ise 1 milyar 250 milyon liradan satışa sunulmuştu. Maçka Mezat'ın düzenlediği müzayedede, Pembe Köşk'ten ilk olarak sökülüp alınan. G. Loulan'ın "Doga" adlı tablosu 15 milyon liradan satışa sunuldu. tsmet Bulak adlı bir sanayici tabloyu 65 milyon liraya satın aldı. Werner'in "Köy Ydu" adlı tablosu ise 15 milyon liradan satışa sunuldu ve 100 milyon liraya alıcı buldu. Bu tabloyu da Fenerbahçe Kulübü'nün eski yönetim kurulu üyelerinden Sema Küçüköz satın aldı. B. Papadanın "Göksu Çeşmesi" 60 milyondan 120 mılyona liraya yükselirken. Kadrinin "Boğaz'dan" adlı SosyalisÜerin başvurusu Londra'da ele abııacak Basbakan Ciller'e hükümet suclaması Teşekkürler sana Tanju • Baştarafı 2. Sayfada aydınlatıyor. Tanju'nun sekiz yılhk cezası böy- lelikle Türk ulusu adına sekiz ayda tamamlanıyor. Mahkeme heyetinden bir üye karşı oy kullanırken. savcı itirazdabulunuyor. Medya,olayı aynntılany- la veriyor. Oysa, Tanju'nun hapishane arkadaşı Pet- rol-İş Sendikası eski Başkanı Sn. Münir Ceylan, yazdığı bir yazı nedeniyle hüküm giydiği cezayı son saniyesine kadar cezaevinde tamamlamıştır. Uluslararası üne sahip değerli y azanmız Sn. Aziz Nesin kendisine hakaret eden bir yayın organmı mahkemeye vermiş ve yüce adalet onun için de te- celli etmiştir. Yargıtay, Aziz Nesin-'in hakaret edilmeye değer bir kişi olduğuna karar vermiştir. Gazeteler böyle yazıyor. Televizyonlar bunu ilk haber olarak veri- yor. Davalar bitmiyor. birbirini izliyor. Kamuoyu- na açıklananlardan bazılan belleğimizde izler bı- rakıyor. Ünlü yazarYaşar Kemal, fikir suçuyla yar- gılanıyor. ANKARA (AA) -Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclısı (AKPM) Başkanlık Divam'nın 14-15 mart tarihlerinde Londra'da yapacağı toplantılarda, Sosyalist Grubun 'Türkiye'nin tam üyeliğinin askıya alınmasınr isteyen başvurusu ele alınacak. Toplantılara katılacak olan Avrupa Konseyi Asamblesi Başkan Yardımcısı ve Başkanlık Divanı üyesi Sabit Kemal Mimaroğlu (DYP Ankara Milletvekıli) ile Av- rupa Konseyi Türk Parlamento Grubu üyeleri Engin Güner (ANAP İstanbul Milletvekili) ve Selahartin Küıç bugün Londra'ya gidecekler. Londra'da. Daimi Ko- mite, Sıyasi Komite. Göçler ve Mülteciler Komitesi ile Başkanlık Divanı toplantısı yapılacak. İlk üç toplantıdâ olağan maddeler, so- nuncusunda ıseTürkıye'nin üyeli- ğinin askıya ahnması konusu gün- deme gelecek. Türkiye'yi Daımi Komite ve Siyasi Komite toplantı- Yazılan ve sözlü açıklamalan yüzünden seçkin bilim adamlan, yazarlar ve çizerler cezalannı dol- durmak için hapıshanelerde gün sayıyor. Evrakta tahrifat yaparak yüzbin lirayı zimmetine geçiren ve beş küsur yıla mahkûm edilen memur. başı eğik mahkeme salonunu terk ediyor. Yolun ortasındaki genç adamı ezip birkaç ay sonra tahliye edilen şo- fbrle, ölen gencin gözyaşlan döken annesinin, çığ- lıklar atan kızkardeşinin ve dahayüzlercesinin tra- jik serüveni ekranlardan geçiyor. Mahkeme kori- dorlannı arşınlayanlann dudaklanndan çok kez şu sözler dökülüyor. "Mahkemenin vermediği adale- ti ben kendi elinıle alınm." Bu ürkütücü sözler, halkımız arasında bir özde- yiş gibi dilden dile dolaşan şu tümceyi anımsatıyor: Bu özdeyiş. "Tann ülkemizde kimseyi hastaneye, mahkemeye ve hapishaneye düşürmesin" diye bir yakanş ile bitiyor. (*) Basına göre tamk, adı rüsvete kanşmış. mu- teber olmavan bir şidir. tısında Kılıç ve Mimaroğlu. Baş- kanlık Divanı toplantısında da Mi- maroğlu temsil edecek. İstanbul Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı NEJAT BOREN aramızdan aynlmıştır. 'Her ölüm erkendir" diyordu şair, Nejat'ınki de çok çok erken oldu. Ama onun sesini hep kulaklarımızda duyacağız. Ailesi, yakınlan, sanatseverler ve sanatçı dostlannın başı sağolsun. TOBAV İSTANBUL Devlet Opera sanatçısı sevgili NEJAT BOREN 12.03.1995 günü geçirdiği ani bir rahatsızlık sonucunda vefat etmiştir. Cenazesi için ilk tören 13.03.1995 pazartesi saat 11.00'de AKM Büyük Sahne'de yapılacaktır. Cenaze Levent Camii'nde öğle namazını takiben Zincirlikuyu Kabristanf na defnedilecektir. Tüm sevenlerine ve sanatçı dostlanna başsağhğı dileriz. TOBAV ISTANBUL L.\LE SARIİBRAHİMOĞLU KOPENHAG/ANKARA - Cumhurbaşkanı Süleyman Demi- rel, DYP'nin koalisyon ortağı SHP'nin. CHP çatısı altında bir- leşmesinden sonra 51. hüküme- tin kurulması gerektiğini yinele- yerek. "Ben gidiyorum diye hü- kümet meseVesi muallakta kahyor değil, zaten muallakta. Benim önüme mesele bugün (dün) gelir- se ben haUederim" dedi. Cum- hurbaşkanı Demirel, devlet işle- rindeki aksamalara kendisinin de çare bulamadığını söyledi. Demirel. Birleşmiş Milletler Soysal Kalkınma Zirvesi'ne ka- ttlmak üzere gittiği Danimar- ka'nın başkenti Kopenhag'dan dönüşünde uçakta gazetecilerin sorulannı yanıtlarken hükümete, ana muhalefet partisine ve bası- na eleştiri yöneltti. Demirel ken- disini havaalanında karşılayan Basbakan Tansu Çiller'i arabası- na alarak. Köşk'te yaklaşık 10 dakikalık bir görüşme yaptı. Demirel, gazetecilerin hükü- met beklentileri üzerine yoğun- laştırdıklan sorulanna karşılık, " Hükümet beklentisi her zaman vardır. Kaçmılmazdır hükümet beklentisL Demokratik ülkelerde hükümetler gelir, gitmez diye bir şey yok ki, bakarsınız ertesi gün sa'bahlevin hükümetdeğişir. Tür- khe'nindurunıuodur. Hükümet vardır. Benim beklenrim yoktur demem mümkün değiL Hükümet Doktora 6 garip' soruşturma * YUSIİFÖZKAN ANKARA-ABD'de yayımla- nan ünlû Op dergisi JAMA'da yer alan 'tüm dûnyada sağhk mensuplannın insan hakian çiğ- nenerek cezalandırıldıklan' ko- nulu haberde, şeriatçı örgütlerin ölüm listesinde bulunduğu be- lirtilen Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Dr. Ata Soyer hakkında Sağlık Bakanlı- ğı tarafından. "Türkiye'yi kü- çük düşürdüğü" gerekçesiyle çifte soruşturma açıldı. Dr. Ata Soyer, "Türkiye'yi asıi küçük düşürenler, bir yurt- taşınuı ölümle tehdit edilmesi ile ilgili olarak bugüne kadar hiç- bir şey yapmayıp, ölüm tehdidi- ne maru/ kalan hakkında soruş- turma açanlardır" dedı JAMA'nın Ağustos 1993 sa- yısında yer alan "Tüm Dünyada Sağlık Mensuplan İnsan Hakla- n Çiğnenerek Cezalandınlıyor: Vakalann Kısmi Listesi" başlık- lı yazıda, Israil'den Mısır'a, So- mali'den Türkiye'ye kadar insan hakian ihlaline uğrayan sağlık personelinin listesi yayımlandı. Yazının Türkiye bölümündc, PKK üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltma alınan Dr. Cemal Kah- raman. Tüm-Sağlık Sen üyesi olduğu gerekçesiyle işkence gö- ren Nazlı Top, Tunceli'de faili meçhul cinayete kurban giden Dr. Hasan Kaya, yasadışı örgüt üyesi olduğu savıyla gözaltına alınan hemşire Mediha l'rabaz ile TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr Ata Soyer'e yer ve- rildi. Yazıda, TTB Genel Sekreteri Ata Soyer'in, Kuzey lraklı Kürt sığınmacılara yardım organizas- yonunu gerçekleştiren 28 kişiy- le biriikte şeriatçı Islami Cihat örgütünün ölüm listesinde bu- lunduğu bilgisine yer verilerek yaşamının tehdit altında bulun- duğu vurgulandı. Bu gelişmeler üzerine Sağlık Bakanlıgı Teftiş Kurulu Başkan- lığı Soyer'e "vermiş olduğu be- yanat nedeniyle herhangi bir res- mi birimden izin alıp almadığı ve verdiği beyanatta amacının ne olduğu"nu sordu. Teftiş kurulu başkanlığının soruşturma raporunu hazırlama- sından sonra, Ata Soyer hakkın- da, JAMA dergisine izinsiz ola- rak bilgi ve demeç verdiği sa- vıyla Sağlık Bakanlıgı Personel Genel Müdüriüğü tarafından da ayn bir soruşturma açıldı. TTB Genel Sekreteri Soyer, Sağlık Bakanlıgı Teftiş Kurulu Başkanlığı'na gönderdiği yanıt yazısında "Tarafima isnat edi- len fıilin. görevimle ilgisi olmadı- ğı gibi, hekimlerin meslek örgü- tü TTB Merkez Konseyi'nin ge- nel sekreteri olarak hiçbir mer- ciden izin almadan açıklama yapma ve yazı yazma hakkım söz konusudur" dedi. Soyer. yazısında şu görüşleri dile getirdi:"Söz konusu maka- lede. benim de içinde bulundu- ğum 28 kişinin 1992 yılında tsla- mi Cihat adlı bir örgüt tarafın- dan tehdit edildiği belirtilntek- tedir. Bu tehdit, ülkenin basın ya- yın organlannda defalarca ya- yimlanmasuıa, yetkililere çeşitli yollardan yansıtılmasma karşın, bu konuda hiçbir girişimde bu- lunmavan ve önlem almayan yet- kililerin. bir ABD dergisinde ay- nı bilgilerin \er almasına böyle bir tepki göstermesinL hakkım- da soruşturma açmasını anlaya- bilmişdeğilim. Ulkemizi küçük düşüren' lerin, bugüne kadar bir yurttaşının atdığı ölüm tehdidi ile ilgili hiçbir şey yapmayıp, ölüm tehdidine maruz kalan hakkında soruşturma açanlar olduğunu düşünüwnjm." Haberimiz ihbar kabul edildi Tamk olarak dinlenen saıuk iade edilecek GUlVEŞGtRSON .4NKARA - Türkiye'de adının kanştığı bir uyuşturucu kaçakçı- lığı olayında. yargı organlannca "tanık" olarak nitelendirilen ve lsviçre'ye iade edilmesi gündeme gelen Yugoslav vatandaşı Rıfat Musa Salmani'nın, tamk değil, "suçhT olduğu belırlendı. Türkiye'de yargılanmadan ls- viçre'ye iadesi gündeme gelen Salmani, gazetemizde yer alan ha- berin ihbar kabul edilmesi üzeri- ne, Türk Ceza Kanunu'nun uyuş- turucu ticaretine ilişkin hükümle- rine göre yargılandıktan sonra ls- viçre'ye iade edilecek. Hakkında "suçlu" olduğuna ilişkin savlar bulunmasına karşın lsviçre'ye iadesi yolunda Bakan- lar Kurulu karan bulunan Salma- ni'nin, Türkiye'de de eroin ticare- ti olayına kanştığı ve "suçortağı'' olduğu. "yüzteştirme" yapılarak belirlendi. İstanbul Devlet Güvenlik Mah- kemesi (DGM), Salmani'nin Tür- kiye'de kanştığı "teşekkul halin- de eroin tkareti yapmak" suçun- dan dolayı yargılanmasmı karara bagladı. Isviçre'nin eroin kaçakçılığı su- çundan aradığı ve iadesini istedi- ğı Salmani hakkında. 5 Mart 1995 tarihinde gazetemizde çıkan "Sa- nık.tanıkoldu" başlıklı haber. ih- bar kabul edildi. tstanbul 1 No'lu DGM'de 8 Mart 1995 tarihinde yapıian du- ruşmada. Salmani'nın eroin tica- reti yaptıklan sa\ ıyla haklannda kamu davası açılan Mustafa \e Saadet Akyüz ile "suçortagıoMu- ğunun aıüaşıklığı'' belırlendı Suç- lulann ladesine Daır Avrupa Söz- leşmesı'ne göre "iade amacına muvakkaten" tutuklandı. Türki- ye'de yargılanıp cezasını çektikten sonra lsviçre'ye iade edilecek olan Salmani, orada da 20 yıla ya- kın hapis cezası ıstemiyle yargıla- nacak. ANAP'tan iki aylık olağanüstü hale evet PAMUKKALE (Cumhuri- yet) - ANAP Genel Başkanı Me- sut Ydmaz. yann TBMM'de oy- lanacak olan olağanüstü halin 4 ay daha uzatılmasına ilişkin hü- kümet tezkeresine, sürenin 2 aya indirilmesi durumunda "evet" oyu verebileceklerini söyledi. Yılmaz, olağanüstü hal uygula- masınm kaldınlmasınm terörle mücadeleyi zaafa uğratmayaca- ğını belirterek Genelkurmay Başkanı Ogeneral tsmail Hak- kı Karadayı'nın. ordunun terör- le mücadeleden çekilmesi ge- rektiği görüşüne katıldıklannı söyledi. görevine devam ediyor. Hükümet başkanı, "Ben görevime de\am ediyorum' diye beyan ednor. O zaman beklentisi olanlara benim diyeceğuıı yok" dedi. Çare bulamryorum Cumhurbaşkanı Demirel, "Gerek bürokrasi gerekse bakan- lar düzeyindedevlet işlerinin dur- duğu yönünde rivayetler var, ne diyorsunuz" sorusu üzerine, dev- let işlerinin durma noktasına gel- diğinin söylenemeyeceğini belir- terek şu görüşleri dile getirdi: "Sizin söylediğiniz şeylerin hiç vaki olmadığını da söylejemem, ama ben sizin sö> lediğiniz şeye de çare bulamıyorum. Türkiye sub- jektifin içinde yaşıyorsa, İd sizin söylediğiniz nokta subjektiftir, o süântKhr. Benimsöylediklerim ise objektif, yani somut Hükümet 'Vanm, görevıme devam ediyo- rum. edeceğim' diyor. Eğer bu lafa inanılıyorsa, ondan dolayı devlet dökülüyor diyorsanız, o hususta benim yapacağım bir şey yok. Çare Basbakan'da." Demirel, Danimarka ziyareti- nin hemen ardından Pakistan'a 6 günlük bir ziyaret yapacağının anımsatılması üzerine de, şu kar- şılığı verdi: "Ben gidiyonım diye hükümet nıeselesi muallakta kalıyor değil, zaten muallakta. Benim önüme mesele bugün (dün)gelirse halle- derim. \ ann önüme gelecek olan mesele bugün de gelir. Acaba rne- sekyi ben mi oturup burada bek- leyeyim. Devletin hizmetleri bun- lar. Bir taraftan devletin hizmet- leri askıda diyorsunuz,bir de ben de mi bırakayım yani devletin iş- lerini askıda?" Demirel, Danimarka'ya git- meden önce Basbakan Çiller ile görüşerek, kendisine "Benimle konuşacak bir meselen var mı" diye sorduğunu ve "Ha>ır"yanı- tı aldığını da belirtti. Dün sabah TBMM Başkanı Hüsamettin Cindorukile de görüştüğünü anımsatan Cumhurbaşkanı De- mirel, "Akşama kadar benimle konuşacak meseleleri varsa ben gene hazır olduğumu söyledim. Benim önüme mesele bugün (dün) gelirse ben hallederim. Be- nim önüme bugün gelmeyen me- sele yann da geuneyeeektir. yann- dan sonra da gelmeyecektir. Yani hükümet meselesinin askıda kal- masının benim gezimle alakası yoktur." Demirel. ANAP Genel Başka- nı MesutYümaz'ın. Cumhurbaş- kanı'nın. ülkenin mevcut duru- muna karşın yurtdışı gezileri yaptığı yolundaki açıklamasına ad vermeden tepki göstererek, "Bunlar hıristik gezi değil, devtet hizmetierini görüyorum" dedi. Demirel, "Ben 48saat içine ne- yi sığdumaya çalışıyorum. Yani ben çatlayacak şekilde devlet işle- rini görmeye çahşıyorum" diye konuştu. Demirel, Çiller'in eşi Özer Çiller'in, hükümet işlerine müdahale etmesiyle ilgili bir so- ru üzerine, bu meselelere girme- yeceğini belirterek şu görüşleri dile getirdi:"Her şeyi bana mı söyleteceksiniz? Bütün işiniz. gö- reviniz Çankaya ile hükümeti sı- kıştırmak. Bu senan o Türkiye'de 40 senedir devam edjyor." Bir gazetede çıkan ve kendisi ile Çiller'i karşı karşıya getiren yoruma da tepki gösteren Demirel. "Devletin işlerinin şu veya bu rutumumdan dolayı ak- sadığına dair hiç kimse tekbir ör- nek veremez. Cumhurbaşkam görevini yapıyor. Hiç kimse bana, işini aksatryor, önüne gelen ka- nun, tavinleri günlerce bekletti djyemez" dedi. Tofaş hisseteri Demirel, Tofaş hisselerinin Basbakan'm konurunda açılması ve Denetleme Kurulu'nun görevini yapmadığı yolundaki savlarla ilgili bir soru üzerine şunlan söyledi :"Hangi iddia kar- şısında Çankaya işin üstüne at- layıp sava görevini yapnuş. S«v- cuun el koyduğu bir şeye Çankaya niçin el koyacak ki? Çankaya ku\"vetler aynmı prensibine göre yargı organı değU. Devlet Denet- leme Kurulu her meseleye el koy- maz. Her meseleyeelkoyduğu za- man saveılara gerek yok. Beni polemiklerin içine çekmek is- teyebilirier. Bu polemikkre gir- mek istemem. Mecbur olursam girerim."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear