Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 $UBAT1995SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Yaşar Saraçoğlu 10. yılmı TOBAV'daki bale fotoğraflan sergisiyle kutluyor
Balenin dogaDıgını bozmak istemem
N. RANA EVCtıM
1985 yıhnda, Atatürk Kültür
Merkezı'ndekı bale
çalışmalannda, sahne
provalannda,kulıslerde, elınde
fotoğraf makınesıyle çekingen
çekingen dolaşan bır delıkanlı
belirdı. Umulmadık anlarda
ortaya çıkıveren, sonra
sessizce kaybolan bu gızemlı
kışilik kısa zamanda herkesın
tanıdığı \e sevdiği Yaşar
Saraçoğlu'ndan başka kım
olabilirdı kı9
O sırada Mımar
Sinan Ünıversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Fotoğraf
Bölûmü son sınıf öğrencısı
olan Yaşar Saraçoğlu,
diploma tezinı bale ile ilgili
bır konuda hazırlamayı aklına
koymuştu.
Gününün büyük bır kısmmı
ı AKM'nın alışılmadık mekânı
ı içinde. tozlu köşelere atılmış
\ pınltilı kostümler, genış
, hangarlara yığılmış alacalı
' bulacalı deİcorlar arasında
I geçınyordu. Sahnede ışıklar,
' dekor ve müzık eşhğinde
seyırciye sunulan o düşler
dünyası ıle sahne arkasındakı
I kendine özgü kargaşa,
| balennlenn kaymamak ıçın
. "potnflenne sürdüğü reçıne
tozu. yakından ürkütücü
görûnen abartılı sahne
makyajı ve sahne dünyası
dışındakı ınsanlann aklına
bile gelmeyecek bir y ığın
olağan dışı sorun... Zaman
içinde Yaşar Saraçoğlu da bu
ortamın olağan bir parçası
halıne geldi.
Diploma tezıni
"Kuğugölü'nün Hazırlanışı"
konusunda tamamiadıktan
sonra da bale dünyasından
kopamayan bu sanatçı, çeşitlı
eleştirilere hedef olmuş. Bale
fotoğrafı çekmenın kolay
olduğunu, balenin estetik
değerler bakımından önceden
pişirilmiş, hazırlanmış zengın
malzemesıni kullanarak
kolaya kaçtığmı ıddıa
edenlere karşı kendısını
savunmak zorunda kalmış. Bu
kaygı içinde hazırlanılan ılk
bale fotoğraflan sergısınde
, sahne fotoğrafina rastlamak
olası değıl. Her kare ıçın
aynntılı kompozısyon
| çahşmatan yapmaya özen
göstenlmış. Sahne ışığından
yardım alınmadan
gerçekleştınlen çalışmalarla
ışık konusundakı ustalığını
kanıtlamaya çalışmış... Her
şeye rağmen. Yaşar
Saraçoğlu'nun çektıği bütün
bale fotoğraflan. baleyı kendı
mekânından kopanp stüdyoya
taşımaya kalkışmadan
gerçekleştınlmiş: "Baleyi
hiçbir zaman stüdyoya
sokmak istemedim; benim için
bale gerçek mckânlannda
görüntülenmesi gereken, aksi
takdirde özelliğinden çok şey
• "Bir fotoğrafçı için olağandışı ve çarpıcı görselliğin çok önemi var.
Başlangıçta, gerek ışık gerekse kompozısyon bakımından her şey benim için
çekici bir fotoğraf malzemesi oluşturuyordu. Sonradan baleyi, insanlannı ve
kendine özgü teknik sorunlannı daha iyi öğrendiğimde, bale fotoğrafina bakış
açım da değişti. Bale için fotoğraf ve fotoğraf için bale arasında bir denge
kurmam gerektiğini gördüm. Benim bale fotoğraflanm, bana Joseph
Koudelka'nın Çingenelerin yaşamı ile ilgili albümünü düşündürüyor. O da iki
yıl Çingenelerin içinde yaşamış, onlann bir parçası haline gelmiş, bir yandan
da onlan görüntülemiş. Benim yaşadığım da buna benzer bir şey... Bale
dünyasını tanıdıktan sonra benim de buna benzer bir avantajım oldu."'
yitiren bir konu. Balenin
doğallığını bozmak istemem.
Kaldı ki stüdvo. ticari
anlamda para kazandıgım bir
yer... Bale konusunda içimdeki
amatör heyecanı asla yrtirmek
istemem. Tkaret ve amatör
heyecan birlikte olmuyor, bu
konudan çok rahatsızun. Belki
para kazandıgım işin başka
bir iş olması daha doğnı
olurdu. Şu anda, stüdvodaki
işlerim yüzünden baleye
ayıracak zamanım olmuyor,
buna rağmen AKM'den
kopmamak için kendimi
zoriuyorum. Eğer o ortamdan
koparsam sanatsal boyutumu
yitireceğim korkusu içimi
kemiriyor. Ben, fotoğraf
tekniğimin, foto ışığı
anlayişımın geÜşmesini
AKM'ye borçluyum. Aynca,
müzik kulağımdan kostüm
zevkime kadar daha birçok
estetik değeri orada öğrendim.
Bugün ticari stüdyo işündeki
başanm varsa, bu tamamen
orada kazandıgım niteüklere
bağhdır."
Bütûn sahne sanatlan gıbi,
doğrudan doğruya
sergılendığı ana, o kısa anın
özelliklenne bağlı olarak var
olan bale sanatı da. ancak
izleyicilerinın zıhnmde
bıraktığı izlerle varlığını
sürdürür. Aksı takdirde,
zamanın acımasız akışı içinde
Yaşar Saraçoğlu
kaybolmaya mahkûmdur. Bu
sanat dalında gerçekleştınlen
yapıtlann, icracılann
ölümsüzleştınlmesı, ılen
kuşaklara aktanlması
bakımından onlarla ilgili
dokümanlann önerru
büyüktür. Işte bu yüzden,
arşiv mantığını henüz pek
geliştirememiş olan Istanbul
Devlet Opera ve Balesı için
Yaşar Saraçoğlu'nun
çalışmalannın ayn bir değeri
var. Her eser ıçın 50
fotoğrafl ık bır arşiv
dûzenlendığınin ıddia
edılmesıne rağmen, bu
arşıvlenn öğrencilere ve
araştırmacılara sunulması için
elverişlı koşullar henüz
sağlanmamış durumda. Bu
konuda Devlet Tiyatrolan'mn
yaptığı çalışma ıse daha da
yetersiz. Bir gün çağdaş bir
arşiv düzenlenmek
istendiğinde. bu çalışmada
Yaşar Saraçoğlu'nun
fotoğraflannm değer biçihnez
bır katkısı olacağı kesindir.
Yaşar Saraçoğlu daha ilerdeki
yıllarda. bale fotoğraflan
konusunda yalnızca tstanbul
Devlet Balesi'nm
görüntülenmesi ile
yetınmemiş,
konservatuvarlardan bağımsız
dans topluluklanna, özel bale
okullanna kadar geniş
kapsamlı çalışmalar
yapmıştır. Ûrneğin, Türkuaz,
bir kurum olarak artık
varlığını sürdüremese bile,
Yaşar Saraçoğlu'nun
çalışmalanyla farklı bır
boyutta ölümsüzleşmiştir:
"Son zamanlarda çektiğim
bak fotoğraflannda eskisi
kadar özen gösteremez oMum.
Kendimi daha çok somut, net
görüntüler vakalamak ve
gjşelerde, fuayede yararfa
olacak fotoğraflar çekmek
kaygısına kapürdım. Oysa
çoğu zaman bir fotoğraf
provası bile alınmıyor, fotoğraf
için gerekli olan ışık
düşünülüyor, karanhklar
içinde tşık avüyoruz. Hareketti
bir görüntünün
fotoğraflan masında ışık çok
daha önemlidir, kimse bu
konuda beni dinlemek
istemiyor. Oysa Türkuaz
Modern Dans Topluluğu'nda
fotoğrafa çok önem verilirdL
Işıklara müdahale
edebilryordum. Bu toplulukla
yaptığım çalışmalar beni
kamçıbvordu. Çıkar kavgası
ve parasızbk yüzünden
böylesine değerti ve başanlı
bir topluluğun dağılmasi beni
çok kırdı; bu sanaü seven
herkes, hepimiz kırüdık."
Son zamanlarda, bu sanatın
toplumumuzda kalıcılığı için
duyduğu kaygı, Yaşar
Saraçoğlu'nun fotoğraf
sanatının yanı sıra video
çekımlenne de yönelmesine
neden olmuş: "uk
düşündüğümde, bu yılki
sergimin konusunun baleden
farklı olmasını tasariamıştım.
Ama, baleye yapüan saldınlar
ve 10 yıllık çalışmalanmda bu
sanatın bana kazandırdıklan,
beni bu konuda duyarb
davranmay a yöneltti. Böylece,
bu yılki sergimin de bale ve
dans fotoğraflanmdan
ohışması boynumun borcu
oMu."
Değişik yaklaşımlarla 'Ankara'
Kültür Servisi- Yapı Kredı Yayınlan'nın "Şe-
hir Monografîleri" dizısının yenı kıtabı, başkent
Ankara'yı konu edınıyor: "Ankara Ankara" Dı-
zının ılk ıkı kıtabı u
Istanbul tçin Şehr-engiz"ve
"Üç tzmir" gıbı bu kıtapta da kullanılan yazılar
ve görsel malzeme içinde klasik sayılabılecekler
bulunduğu gıbı bu kıtap ıçın hazırlanmış olanlar,
daha önce "bu gözte" bakılmamış olanlar. hatta
ılk kez gün ışığına çıkanlar da var. Prof. Dr. Do-
ğan Kuban'ın "Sunuş,"u\la başlayan "Ankara
Ankara". beş bölümden oluşuyor "Klasik Çağ-
da Ankara". "Ankara'da Selçuklu ve Ösmanlı
Damgası". "Cumhuriyetin tçinden Doğan Baş-
kent", "Ankara'dan Geçerken-Seyyah Gözüyle"
ve "Sanatın Edebiyatın İçinden Yeni Başkente
Övgü"
Doğan Kuban. sunuş yazısında, cumhunyet ta-
rihinın bu küçük kasabada başladığını vurgulaya-
rak bozkınn ortasındakı bu başkentin Türk top-
lumunun bütün ikilemlerini sergiledığıne dıkka-
ti çekivor "Çankaya'dan Ulus'a bir cumhuriyet
çağdaşhk ve demokrasi aksL Ulus'tan öteye kent-
üleşmeye çalışan bir köy_" Ankara- Megalopo-
lis'in, currihunyetin yaktığı ışıkta, Türk toplumu-
nun frenlenemeyen biyolojik dinamızmi ve glo-
balleşmenın politık konjonktürünün arakesitın-
de. tarihımızde eşi olmayan, bir kente-ulaşmaya-
çalışan-yerleşme ımgesı ve ortamı yarattığını be-
lirten Kuban, Ankara'nın büyük bır hızla biçim-
den bıçıme girdığıne değâıniyor
"Fakat evTensel bir tarihi perspektif içinde, bü-
tün bu sancılı dönüşümlere, karmaşaya karşın.
boztar ortasında harekete getirilmiş bu dev oluşu-
ma Atatürk"ün anısına dikilmiş. devinen bir anıt
olarak bakabiliriz."
En geniş bölüm 'Seyyah Gözüyle'
"Klasik Çağda AnkanTbaşhklı binnci bölüm-
de; Sedat Alp'in "Hitit Çağında Anadolu Kentle-
ri", Sevim Buluç'un "tlkçağda Ankara".
Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal'ın "Augustus Tapı-
nağı ve 'Yazıtlar Kralıçesı' "(Hamıt Dereli'nin
ılk Türkçe çevirisiyle) ve Prof.Dr SunaGüven'in
"Res Gestae Drvi Augusti Yanü ve Ankara'nın
Roma Dünyasuıdaki Yeri" başlıklı yazılan yer
alıyor
"Ankara'da Selçuklu ve Osmanlı Damgası"
başlıklı ikincı bölümde ise Mehmet Ali Küıç-
bay'ın "SofŞehri", Prof.Dr.Gönül Öney'ın "An-
kara'da Selçuklu ve Beyttkler Devri Ahşap Mal-
zemeli Cami ve Mescitleri". Doç.Dr Sevgi \ktü-
re'nın "17. ve 18. Yüzyıllarda Ankara", İlberOr-
taylı'nın "19. Yüzyılda Ankara", Prof Dr.Rifat
Önsoy'un "19. Yüzyılda Ankara'nın Sosyal ve
Ekonomik Tarihi" başlıklı yazılan bulunuyor
"Cumhuriyetin İçinden Doğan Başkent" baş-
lıklı üçüncü bolümde ıse cumhunyet Ankarasf nı
polıtikada "Ankara'nın Başkentiik Karan.-" (İV-
han Tekeli). kentsel planlama alanında "Anka-
(Fotoğraf: ARA GÜLER)
ra'da Kent Planlama DeneyL.." (Raci Bademti) ve
mimande "Ankara'da Cumhuriyet Dönemi Mi-
marisi"(Yı)dınm Yavıız) gibi değişik konularda
ele alan yazılar var.
Kıtapta en geniş yer kaplayan bölüm, "Anka-
ra'dan Geçerken-Seyyah Gözüyle". Bu bölümde
Evfiya Çelebi'den bu yana Ankara dan geçen gez-
gmlerin ve diplomattannyazdıklanndanparçalar
aktanlıyor. Bu bölümdekı yazarlar arasında Ev-
liya Çelebi, Ahmet Hamdi Tanpuıar, Ahmet Mu-
hip Dıranas, Nezihe Araz, Sadri Ertem, Avram
Galanti, Refîk Halid, Selim İleri, liğur Kökden,
Ahmet Oktay.Can Alkor gıbi bizden isımlerin ya-
nında Polonyalı Simeon'dan Busbecq'e, Georges
Perrot'dan NeBa Pavlova'ya kadarpek çok y aban-
cı ısım de var. Yabancı yazarlardanJean Schück-
Bn ve Grace EUison gıbi Türkçeye ılk kez çevri-
len bazılannın yanı sıra romancı ve Mardin Mil-
letvekili Vakup Kadri Karaosmanoğlu'nun eşi
Leman Karaosmanoğlu ıle vapılan bir görüşme
de yer alıyor. Ece Aydoğdu ve Ali Cengizkan'ın
yaptığı söyleşide Leman Karaosmanoğlu, ılk kez
22 yaşında geldiği "bir başkentte Ukgünkrini ve
bir başkentin Uk günkrini" anlatıyor.
Bir kentin değişik dönemfcri
"Sanatın Edebiyatın tçindenYeni BaşkenteÖv-
gü" başlıklı son bölüm, Levent Kavas' ın 1920'den
bugüne Ankara'da edebiyatı ve edebıyatta Anka-
ra'yı değişik bir bakış açısıyla ve örnekler eşli-
ğindeelealdığı "CümleAhaİisiKadıveAskerTa-
ifesi" başlıklı^azıyla açıhyor Bu bölümde "Sa-
nat" (Kaya Ozsezgin), "Kartpostallar"(Nezih
Başgelen). "Ankara Palas" (N'urcan tnci Fırat) ve
"Şiirlerr (Orhan Veli, Halid Fanri, Nihat Aşar,
Şaban Raşh) gıbı değişik öğeler ve isimler aracı-
lığıyla "Yeni Başkent" ve sanat-edebiyat ilişkisi
ömekleniyor.
Ali Cengizkan'ın, Augustus Tapınağı'ndan gü-
nümüze tarihi, arkeolojık, rrumari ve edebi veri-
ler aracılığıyla Ankara'nın dününü bugününe
bağlamayı denedıği fantastik deneme/öykûsü
"Momentum Ankara" da bölümün renkli yazı-
lan arasında. Kıtabın son yazısı, bir akçiğdem tü-
rüne adını veren botanikçımiz Hikmet Birand'ın
"Ankara çiğdenıi"(Crosus ancyrensıs) ıle söyle-
şisi
EnisBatur'un hazırladığı. 520 sayfalık "Anka-
ra Ankara "da kullanılan görsel malzeme, başta
Alman Arkeoloji Enstitüsü, AraGüferveGökhan
Akçura olmak üzere pek çok kaynaktan sağlan-
mış. Kımı ılk kez gün ışığına çıkan bu malzeme-
nin kaynaklan arasında cumhunyetin değişik dö-
nemlerinde yayımlanmış dergi, gazete, broşür vb.
de önemlı bir yer tutuyor. Böylece "Ankara An-
kara", bir kentin değişik dönemlerde, değişik ge-
rekçeler ve değişik yaklaşımlarla nasıl görüldü-
ğünü topluca gözlemleme olanağı veren biryapıt
nıteliğı kazanıyor.
ALINTILAR
TAHSIN YUCEL
Birmilyonluk
Birmilyonluğa öyle bir dalıp gittim ki, dostum kaygılan-
maya başladı. "Baka baka eriteceksin şu parayı, en iyisi
gidip yiyelim" dedi. Yanıt vermedim. Nasıl olsa erimek
onun da değişmez yazgısıydı. Başka bir şey kanştınyor-
du benim kafamı: Kırklı yıllann sonuna dek basılmış tüm
paralan anımsıyordum, bulunduğumuz yıldan birkaç yıl
öncesine dek dolaşımda kalmış paralan da anımsıyor-
dum, ama ara yerdekiler tümden sılinmişti bellegimden.
Yoksa bellek mi gidiyordu?
"Kim anımsıyor ki?" dedi dostum. "Bu iş böyle, gelen
gıdeni unutturtuyor. Senin birmilycnluk da geçen yıl orta-
dan silinen beşbinliği unutturtacak, çünkü onun yerine gel-
di.
"Beşbinliğin mi? Yok canım!"
"Herhalde, onbinlikler henüz dolaşımda. Onbinliği kal-
dınnca da beşmilyonluğu basariar."
"Onbinliğin yerine mi?"
"Onbinliğın yerine."
Kafam daha da kanştı. Ama paralann yüzünü unutmuş
olmama karşın, olaylan anımsıyordum. örneğin altmışlı
yıllann sonlannda, iş dönüşü, otobüste, unutulmaz dos-
tum Berke Vardar'la aylıklanmızı konuştuğumuz bir sıra-
da, Berke, "Yakın bir zamanda on bin lira ayiık alacağız"
demişti de ters ters bakmıştı herkes. Kendimizi ne sanı-
yorduk!
"Bu enflasyon yıllar yılı sûrekli para konuşturttu bize,
ama para düşkünü olmamızı da önledi" dedi dostum.
"Amaç bu değildi herhalde" dedim.
Bu işlerden pek anlamam, gene de bana öyle gelir ki,
her şeyden önce "demokrasi şehıdımız" Adnan Mende-
res'in rakamlan karşılaştırmatutkusundan kaynaklandı bu
iş: Ülkenın alanlannda "toeşuş birçehre"y\e konuşurken,
döneminin inönü dönemıne ustunlüğünu kanıtlamak için
enflasyona gereksinimi vardı. Ama çok doğru, bu enflas-
yon bizi para düşkünlüğünden kurtaımıştı. Elimize geçen
paralar kaşla göz arasında uçup gittikçe zenginiigin gü-
zellikten de geçici olduğunu ögrenmiştik. Şu var ki, "de-
mokrasi şehidimiz")n son dönemlerinde Istanbul'dagiriş-
tiği dıllere destan karşı-Sinan eylemi, uyanıklann önünde
adına para denilen soyut karşılaştırma öğesinden daha üs-
tün ve daha sürekli bir zengınlik çevrenı açmıştı.
Dostum, varsayımıma ses çıkaımadı, ama parayı soyut
bir öge saymamı da beğenmedı. Ben de Cemal Süre-
ya'nın gözlemınden yarariandım: Enflasyon yüzde yüzü,
yüzde iki yüzü, yüzde iki bıni buluyor, ama para gene sıfı-
ra inmıyordu. Bu çelişki, paranın gerçek yaşamda karşılı-
ğı bulunmayan, soyut bir veri olduğunu değil de neyi gös-
terirdi?
"Ama karşılığı var" dedi dostum.
"Karşılığı neymiş? Altın mı" diye sordum.
"Yoksullar" dedi. "Yoksul deyip de geçme, en büyük
zenginlik onun zenginliğidir; bır kez olsun sofrasına otur-
madan, onun ekmeğıni yer herkes, yerieryerier, tükete-
mezler."
Yoksulluk sözcüğü gene çocukluğuma götürdü beni,
yeni para tutkumu bir kez daha kabarttı, birmilyonluğumun
üzerine eğildım; güzel hazırlamışlardı doğrusu, ınsanın
göğsünü kabartıyordu. Dostum, herhangi bir paraymış gi-
bi, umursamazlıkla çekip aldı önümden, ışığa tuttu.
*'Alman Markı'ndan iki kat, Amerikan Dolan'ndan dört
kat daha güvenli" dedim.
Dostum, yüzünü buruşturarak önüme attı paramı:
"İşin en kötü yanı da bu bence" dedi. "Bayan ÇillerVn
uğuriu elleri de işin içine girince, böylesine güvenli bir pa-
ra, enflasyonujet gibi uçururartk, sağlam kanatlannın üs-
tünde yüzde bınlere dek götürür."
"Böyle konuşma" dedim. Içim sıkılmıştı birden; ne de
olsa hemen gidip harcayamazdım milyonumu, ondan dört
kat daha guvensiz Amerikan Dolan'yta degiştirmeyi de
düşünemezdım. "Böyle saçma sapan konuşacağına, kor-
kunç erimeye bir çözüm göster" diye ekledim.
"Bu işlerden hiçbir şe anlamadığın belli" dedi. "Küre-
selleşme çağında enflasyona çözüm aranmaz; çözüm enf-
lasyondan doğar. Senin gibi bulutlarda yaşayanlar arar
böyle çözümleri."
"Arasam da bulamam" dedim. "Ama işin biryönü var
ki, beni çok rahatsız ediyor. Hiç değilse bu konuda biröne-
rim olabilir."
"Neymiş o" diye sordu.
Ben de anlattım: Uygulamada en küçük para birimi ek-
meğe göre altı, benzine gore yirmi bin olduğuna göre, bir-
ler, onlar, yüzler basamağı şımdiden işe yaramaz durum-
daydı, binler basamağına da yol görunmüştü. Öyteyse in-
sanlan, özellikle de çocuklan çıldırtmamak için bir denge
kurmalıydı.
"Sen de sıfıratmayanlısı mısın" dedi dostum.
"Tam değil" dedim, "Ben sorunu, üç ya da dört sıfın li-
ranın yanına çekip bunlaria lırayı bir birleşik ad içinde kay-
naştırarak çözelim diyorum. 500.000 lirayı 500 bin lira,
1.000.000 lirayı 1.000 binlira yaparşak bir başka deyişle
para binmimizi 'binlira'ya dönüştürürsek, ne şiş yanar ne
kebap, sorun da bir ölçüde çözülmüş olur. *
Dostum güldü:
"Bunlan Cumhuriyet'/n kültür sayfasında yaz da ozan-
lar yarariansm" dedi. "Korkanm, bu birmilyonluk yüzün-
den tıriatacaksın."
"Kolay değil, ilk kez dolardan dört kat daha güvenli bir
paramız oluyor" dedim.
Ne cterlerse desınler, bir gün bu parayı önüme koyup ya-
zıyla resmini çizeceğim. Miîyartar döneminde bana bugün-
leri anımsatır.
(
Russof
Yaytı Çalgüar Dörttösü
• Kültür Servisi - "Russo" Yaylı Çalgılar Dörtlüsü bu
akşam saat 19.00'da Totonya Kulübü'nde bır konser verecek.
1984'te Moskova Devlet Konservatuvan'nın bünyesmde
kurulan dörtlünün üyeleri 1969-73 arasında doğan genç
müzısyenlerden oluşuyor. Topluluk bugüne kadar birçok
festivale katılmış, ulusal ve uluslararası ödüHer kazanmış.
Güzel tonlu, ateşli tamperamanı ve dengelı yorumuyla
eleştirmenlerden övgüleralmış.
Uğur Mine Tamay sergisi
• Kültür Servisi - Uğur Mine Tamay'm resim sergisi 14
mart tanhme dek Almelek Sanat Galerisi'nde sürecek. 1958
yıhnda Ankara'da doğan Tamay, 1976-83 yıllan arasında
ıstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim
Bölümü'nde okudu ve Prof. Adnan Çoker Atölyesi'nden
mezun oldu. Sanatçı 1981'de "Günümüz Sanatçılan Sergisi",
1984'te "İnönü Vakfı Resim Sergisi", 1986'da "TPAO Resim
Sergisi", 1987'de "Kültür veTurizm Bakanlığı Resim
Sergisi", "U. Bandırma Resim Sergisi", "Uluslararası
Olimpiyat Komitesi Resim ve Heykel Sergisi "nde çeşitli
ödüller kazandı.
1. Rock Festivali'nde degişMik
• Kültür Servisi -1. Rock Festivali programında bir
değişıklik oldu. Çarşamba günü konser vermesi beklenen
Volvox grubunun yerinı Mercury aldı
Roxette, Çiıfde sansüre takdtiı
• STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Dünya turnesini
sürdürmekte olan Roxette, cuma akşamı Pekin'de sansüre
takıldı. Izleyıcilenn çakmak yakarak şarkılara eşlik
etmesının, konserin afışlerle ilan edılmesinin ve halkın
konser sırasında dans etmesinin yasaklandığı konserde, aynca
Roxette'ın bazı şarkı sözleri de sansüre uğradı. Grup,
sansürlenen şarkı sozlennı ya lsveç dılınde söyleyecek ya da
anlaşılmaz şekilde mınldanacak.