Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 1995 PAZAR
12 DIZIYAZI
Atatürk'e karşı sinsiplan
1991 yıhnda Sovyetler Birli-
ğı" nin dağılmasıyla başlayan sü-
reç. yeni dünya düzeni olarak
adlandırılıyor. Batı ile Doğu
blokları arasındaki rekabetin,
Batı lehıne çözülmesiy le. ABD-
SovyetlerBirliği eksenindeki iki
kutuplu uluslararası sistem orta-
dan kalkıyordu. 1991 Ağustos
ayında Sovyetler Birliği K.omü-
nist Partisi'nin yönetimine son
verilmesi ve aynı yıhn aralık
ayında Bağımsız Dev letler Top-
luluğu'nun oluşturulması, Sov-
yetler Biriiği'nin dağılmasının
resmen onaylanması anlamına
geliyordu. Irak'ın Kuveyt'i işga-
lınden sonra. ABD'nm liderliği-
ni yaptığı koalisyonun Irak'a
karşı 1991 Ocak ayında gerçek-
leştirdiği Çöl Fırtınası harekâtı-
naRusya'nındestekvermekzo-
runda kalmış olması, ikı kutup-
lu dünyanın 1991 yıh başların-
da sona erdiöini göstenyordu
Türkıye'de de yeni bır süreç
başlamıştı. Turgut Özal,Türkı-
ye' nin artık "korkak bir dış poli-
tika" yerine "aktifdış politika' iz-
lemesi gerektığını savunarak
Türkıye'nin. ABD'nin oluştur-
muş olduğu koalisyona katılma-
sını sağladı. Özal'a göre, Türki-
ye. ABD'nin yanında yer alarak
'bir koyup üç alacaktı". Geçen
dört yıl. Türkiye'nin bir koyup
beş kere daha koyduğunu. ancak
pek az şey aldığını gösterdi. Ker-
kük-Yumurtalık ham petrol bo-
ru hattının kapatılması. lrak'a
uygulanan ticari ambargo sonu-
cu ticaretimizın düşmesi gıbi ne-
denlerle. kaybımızın 20 milyar
dolan bulduğu hükümet tarafın-
dan açıklanmış bulunuyor. Üste-
lik. Kuzey Irak'taki Kürtlen ko-
rumak gerekçesıyle Türkiye'ye
yerleşen Çekıç Güç'ün şemsıye-
si altında bir Kürt devletinin
oluşması yolundakı gelişmeler
de izlenen polıtıkanın bır başka
olumsuz sonucu olarak ortaya
çıktı. Bugün. odönemde izlenen
politikanın yanlışlığı görülebili-
yor.
Türkiye'de ilk kez Özal döne-
minde dile getirilen 'akrif dış po-
litika". "devletin küçültülmesi\
'herkesin inancına göre yaşama-
sı\ 'din işlerinin cemaatlerebıra-
kılması' gibi söylemlerse, son
yıllarda yeni siyasi hareketlerta-
rafından siyasal projelere dönüş-
türülüyor. Köktendincilığın iv-
me kazandığı bır ortamda ortaya
çıkan hareketlenn ortak noktası-
nı. Atatürkdüşmanlığı oluşturu-
yor. Acaba oluşmakta olan yeni
dünya düzeni ile Türkiye'de sağ-
da ortaya çıkan bu hareketlenme
arasında bir ilişki var mı? Batı.
soğuk savaş sırasında ve 1991 'ın
hemen ertesinde'laik.çağdaş,ço-
ğuku demokrasisi' ile çevresın-
dekı ülkelere model olarak gös-
terdıği Türkiye'yi, artık ABD ve
Avrupa parlamentolannda yer-
den yere vuruyor. Gümriik birli-
ği konusunda Avrupa Parlamen-
tosu, insan haklan gerekçesiyle
engeller çıkarıyor. Neden?
Henze'nin son raporu
Paul Henze. Türkiye'de bilı-
nen bır isimdır. Cumhunyet oku-
yuculan, rahmetli UğurMumcu
aracılığıyla tanımış sayılırlar
kendisinı. Henze. 1950sonlann-
da ve 1970 ortaiarında Anka-
ra'daki ABD Büyükelçilıği"nde
'C1A İstasvon ŞefT olarak çalış-
tıktan sonra. 1977-1980 yıllan
arasında Beyaz Saray'da Ülusal
Güvenlik Konseyi'nde çalıştı.
1982 yılından bu yana C1A ve
Amerikan hükümetlerine danış-
manlık yapan Henze, RAND
firmasında Ortadoğu ve Türki-
ye uzmanı olarak çalışıyor.
RAND firmasının ABD'nin
diplomatik tarihinde önemli bir
yeri vardır. ABD'nin resmi dış
politika doktnnlerinin çoğu, ön-
ce RAND bünyesınde yazılan
raporlarda ortaya konmuştur. Ei-
senhovver \e VVohistetter dokt-
rinleri bunlar arasında yer alır.
Henze'nin 1993 yılı sonlann-
da 'ilgili yerlere sunulan", 'Tür-
kiye; 21. Yüzyıla Doğru' isimli
raporu. Türkiye'nin stratejik ko-
numunun ABD'nin çıkarları
çerçevesinde ele alınmasını he-
defleyen bir çalışmanın ayakla-
rından birıdır. Türkiye'de kök-
tendmcilik karşısında duyulan
kaygılar Henze tarafından rapor-
da şöyle karşılanmaktadır:
"Türk aydınlan, sürekli olarak
milli>etçi,dinciveyabunlann ka-
nşımı sağ tepkiciliğin tehdidin-
den kaygı duvarlar. Bu kavgılar,
yabancı gazeteciler için i>i satan
haberlerdir. Aydınlann kaygıla-
n eski Sovyet cumhuriyetlerin-
deki dinci. Pan-Türkist ve yeni
otoritercilik akımlannın Türki-
ye'ye bulaşması karşısında da
devam edecektir. 20. yüzyılda
Pan-Arapçılık, Pan-Afrikacılık
liberal, 'ılerici' kavramlar ola-
rak görülürken. Pan-Türkçülü-
ğün de neden kötü ve' faşıst' ola-
rak tanımlandığı konusu, aynn-
tılı çözümlemeler gerektirmek-
tedir."
Şeriatçılara \e ırkçılara göz
kırpan Henze, "Bazı klasik Ata-
tiirkçü uygulamalar. yaşlı Türk
entelektiiellerinin pişnıanlığına
feNİDÜÖA DÜZENİsfe'ARYÖLARI
HÂÜİK
GERAYİ
• Henze'nin 1993 yılı sonlarında hazırladığı
Türkiye; 21. Yüzyıla Doğru' isimli raporu,
ABD'nin Türkiye ile ilgili yeni politikasının
ipuçlarını vermektedir. Raporunda
şeriatçılara ve ırkçılara göz kırpan
Henze'ye göre, soğuk savaşın sona
ermesiyle ortaya çıkan yeni dünya
düzeni açısından, Atatürk ilkelerinin pek
de 'gerekJi' olmadığı ortaya çıkmtştır.
tammlaması, basınımızda
ve kamuoyunda neredeyse
her gün kullamlıyor. Okuyacağımz dizi,
konuya daha çok laiklikJköktendincilik.
Kürt sorunu ve Atatürkçülük açısından
çizilen bazı senaryolar çerçevesinde
yaklaşmaktadır. RP Genel Başkanı
Necmettin Erbakan, 27 Martyerel seçim
zaferinden sonra ABD 'ye gidiyor ve
Amerikahlara, Refah 'ın iktidarında
Hstikrara kavuşacak bir Türkiye 'nin'
Batılılar için de tercih edilmesi
gerektiğini söylüyor. ABD 'nin ve
Almanya'mn, Cezayir'deki köktendinci
teröristlere kimi zaman örtülü bazen de
açık destek verdiği göriilüyor. Almanya,
neden köktendincileh Türkiye 'ye iade
etmezken, hirden Bosna ya yardım
konusunda 'aslan' kesiliyor?
Köktendinciliğin baskıcı ve yakıcı yüzü
geniş kesimlerin tepkisini çekerken,
Uhmlıyüzü', Fethullah Gülen 'in
' ' Tesettür teferruattır'' sözleriyle
yeniden gündeme sokuluyor. Dizi, bu gibi
gelişmelere başka ülkelerin de
penceresinden bakarakyamtlar bulmaya
yardımcı olmayı hedefliyor.
Okuyucunun dikkatini iki noktaya çekmek
isterim. CIA 'de eskiden Türkiye ve
Ortadoğu bölgesiyle ilgili önemli görevler
almış olan Paul Henze ve Graham
Fuller'ın, RAND firmasında yaptıkları
iki önemli rapor, ilk kez kamuoyuna
geniş bir biçimde sunulmaktadır.
Raporlarla ilgili birkaç kısa haberin
basında yer almasına ve bazı yorumlar
yapılmasma karşın, tamamının
yansımadığı söylenebilir. îkinci bir
nokta, özellikle insan haklan
konusundaki bölümlerle ilgilidir. însan
haklarımn gelişmesi, yurttaş olarak
Türkiye için istediğimiz bir konudur. Dizi
içerisinde bazı bölümlerde Prof. Dr. Cem
Eroğlu ve Prof. Dr. Ergün Aybars 'la
yapılan söyleşiler yer alıyor. Söyleşiler,
dizinin işlediği konulara paralel olarak,
değiştirilmeden serpiştirilmiştir.
karşm sona ermiş olsa da, Ata-
türk'ün modern Türkiye'ye te-
mel katkılan ayaktadır ve bu kat-
kılargenişçe kabul edilmektedir.
Hatta. Atatürk modelinin Le-
nin'in Cçüncü Dünya için öner-
diğinden daha uygun olduğunu
bütün dün\anın kabul etmesi
olasılığı buiunmaktadır. Sovyet
imparatorluğunun dağılmasıyla
ortava çıkan de\ letler. Ata-
türk'ün Türk deneyiminden or-
taya çıkan örneği izleyerek ba-
ğınısızlıklarını kurabilirse. şans-
h sayılmalıdırlar'" yorumunu
yapmaktadır.
'Atatürkçülük
öldü1
savı
Atatürkçülüğü. bir ölçüde
Rusya'daki yaşlı komünistlerin
Lenin'e baglılıklanna benzetme
çabasının sezıldiği bu satırlarla
Henze, aslında Atatürk konu-
sunda ta\ nnı ortaya koymuştur.
Atatürkçülük öldü! Henze'nin
'klasik Atatürkçülük'ten ne an-
ladıgi belli degıldır.
Ancak. yaşayan Atatürkçülü-
ğün, "12 Eylül Atatürkçülü-
ğü'^nlamına geldığı anlaşıl-
maktadır: "Batı'nın laik toplu-
munu aşın ölçüde basitleştirerek
idealleştiren bazı klasik Atatürk-
çüler ve rasvonalist reformcular,
zaman zaman İslamı reddetme
noktasına kadar yaklaşmışlardı.
Bu mentalitedeki avdınlar Türk
ekonomik ve siyasi hayatına dini
etkilerin girmesine karşı hâlâ
çığlıklar atmaktadırlar. .»Türk
siyasetinin \e toplumunun
1950'de çok partili sistcmo geç-
miş olması. pek çoklanna Isla-
mın yükselişi gibi gözüktü. Kla-
sik Atatürkçülerin. o dönemden
bu yana yaşadıklan -\e çözeme-
dikleri-açmaz,bir toplumun nü-
fusunun önemli bir bölümünün
önemli gördüğü dini, demokra-
tik bir toplumun nasıl basârabi-
leceği olmuştur."
Laiklık uygulamasının, dınin
baskı altında tutulması şeklinde
anlaşıldığı ve Batı'nın laiklik
kavramının Türkiye'de yanlış
yorumlandığı gibi görüşlerin,
ABD tarafından da haklı görüle-
bileceği, -en azından gündeme
alınarak değerlendirilmekte ol-
duğu- Henze'nin yorumlanyla
açığa çıkmaktadır.
İmam-hatip okulları
zararsız
Yazann. Atatürkçülüğü de-
ğerlendırdiği temel kıstaslar da
ilgı çekicidır. Raporda. "Atatürk
ilkeleri. Türkiye'ye iyi hizmet et-
ri \e veni devletler arasında ab-
şılmadık istikrara sahip olması-
nı garanti altına aldı" dıyen Hen-
ze. Atatürkçülüğü. özellikle
NATO'ya katıldıktan sonraki
Soğuk Savaş yıllannda. 'mütte-
flk' Türkiye'nin 'iç istikrannı'
sağladığı ölçüde alkışlamakta-
dır. Soğuk savaşın sona erme-
sıyle ortaya çıkan yeni dünya dü-
zeni açısından, Atatürk ilkeleri-
nin pek de 'gerekK' olmadığı, ra-
porun satır aralanndan anlaşıl-
maktadır. Yeni dünya düzenine
geçilmesiyle birlikte, 'Atatürk
ilkelerinin' adı 'klasik Atatürk-
çülük'' olmuştur. O da ölmüştür!
ABD yönetıminin akıl hocası,
Türkiye'de köktendinciliğin
yükselmesı konusunda da son
derece rahattır, bunlann parası
Suudi Arabistan veya İran'dan
gelsebıle:
-Aydınlann, imam- hariplerin
>a\gınlaşmasının gençleri gerici
yapacağı yolundaki kaygılannın
abartmalı olduğu ortaya çıkmış-
tır. Ahlak dersleri konusund,aki
kaygüar da böyledir. Türk genç-
lerinin dinsel fanatizme kurban
olmalan yolunda kanıt \oktur.
Türk sivasetinde, sivasallaşmış
İslam. Arap ve tran parası. Ame-
rikan siyasi hayatındaki bazı
akımlardan daha büyük bir et-
kide bulunmamaktadır."
Daha düne kadar sılahlanma-
ya ve nükleer silahlara karşı çı-
kan herkesı. Sovyetler tarafın-
dan finanse edılen kışkırtıcılar
olarak tanımlayan ABD yazarla-
n, Türkiye'ye köktendinciliği
desteklemek için giren, Suudi ve
tran paralannı doğrulamakta,
ama bunda bir 'kötülük" gör-
memektedir Neler değişti?
Yarın: ABD'nin tarikat
hesapları
• Türkiye'de ilk kez Özal döneminde dile getiriten,
'herkesin inancına göre yaşaması', 'din işlerinin
cemaatlere bırakılması' gibi söylemler, son
yıllarda yeni siyasi hareketler tarafından siyasal
projelere dönüştürülüyor. Köktendinciliğin ivme
kazandığı bir ortamda ortaya çıkan hareketlenn
ortak noktasını, Atatürk düşmantığ» oluşturuyor.
• Oluşmakta olan yeni dünya düzeni île Türkiye'de
sağda ortaya çıkan bu hareketlenme ilginç bir
şekilde çakışıyor. Batı, soğuk savaş strasında ve
1991'in hemen ertesinde 'laik, çağdaş, çoğulcu
demokrasisi' ile çevresindeki ülkelere model
olarak gösterdiği Türkiye'yi, artık ABD ve Avrupa
parlamentolannda yerden yere vuruyor.
Özal'a
göre,
Türkiye,Körfez
bunalımında
ABD'nin yanında
yer alarak 'bir koyup
üç alacaktı'. Geçen
dört yıl, Türkiye'nin bir
koyup beş kere daha
koyduğunu,ancak pek
az şey aldığını gösterdi.
Prof. Dr. Ergün Aybars, Henze'nin raporunu değerlendirdi:
'Klasik Atatürkçülük9
tanıım oyun
tzmir'de bulunan Dokuz Eylül Üni-
versitesi Atatürk ilkeleri ve Inkılap Ta-
rihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ergün
Aybars'ın sorulanmıza \erdiği yanıtlar
şöyle:
- Henze'nin raporundaki klasik Ata-
türkçülük' yaklaşımını nasıl değerlendi-
riyorsunuz?
AYBARS - Klasik Kemalizm diye bir
tanım siyasi amaçlı olup. Türkiye üze-
nnde oynanan oyunlara maske görünü-
mündedır. Amaç. Atatürkçü sistemi yık-
maktır. Çünkü ulusal birlik, laiklik. üni-
ter devlet, tam bağımsızlık (özellikle bu
tez) Batı'nın korkulu rüyasıdır. Ata-
türk'ün aydınlıkçı dünya görüşünden ve
Türkiye'nin Ortadoğu'da büyük bir güç
olmasından Batı'nın endişe duyduğunu
görmemek için devekuşu olmak lazım.
Batı, ne güçlü ne de y ıkılmış bır Türki-
ye ıster. ıpleri kontrol edilen bır ülke is-
ter. Yeşil kuşak teorisi 1950'lerde başla-
mıştı ve bugün de önemini sürdürüyor.
Denizlere hâkim olan ABD'nin kıta hâ-
kimiyeti teorisıne sahip Rusya ile uzun
vadede banşık olması mümkün değildir.
Türkiye. bu oyunlan görüp. kendisi için
en yararlı olanı yapmalıdır. Türkiye'ye
• Aybars: Klasik Kemalizm diye bir tanım siyasidir ve
Türkiye üzerinde oynanan oyunlara maske görünümündedir.
Amaç, Atatürkçü sistemi yıkmaktır. Çünkü ulusal birlik.
laiklik, özellikle tam bağımsızlık Batı'nın korkulu rüyasıdır.
Atatürk'ün aydınlıkçı dünya görüşünden ve Türkiye'nin
Ortadoğu'da büyük bir güç olmasından Batı'nın endişe
duyduğunu görmemek için devekuşu olmak gerekir.
dayatılan ıse 'ılımlı İslam«hk'>
tır.
- Atatürk ilkelerine yönelik saldınlar
arasında. İstiklal Mahkemekri özel bir
yer tutuyor. Bu konuda sizin ay nntılı ça-
İışmalannı/ var, ama medyada yapılan
tartışmalarda sizi pek göremedik.
AYBARS - İstiklal Mahkemeleri ko-
nusunda son bir yıl içinde konu hakkın-
da yeterli bilgi sahibi olmadan konuşan,
yazan ve yorumlar yapanlara tanık olu-
yoruz. Konu hakkında bilgisi olanlann
ise özellikle televizyonda çok az görün-
melerine karşıhk, bilgisiz \e önyargılı
birçok kışinin. yanıltıcı konuşmalan gi-
derek çoğalmıştır. Tarihçilerin araştır-
ma konusu olan bir sorun, ıdeolojik bo-
yutta, çoğu kez saldın yapanm işine gel-
diği bir noktadan saldırması yanıltıcı.
saptıncı ciddi sorunlara yol açmakta ve
kamuoyunu yanıltmaktadır. Medyanın
buna aracı durumuna düşmesi (özellik-
le Mehmet Ali Birand, Ahmet Altan-Ne-
şe Düzel) veya bilerek yardımcı olmala-
n dikkatlerden kaçmamaktadır.
'Altı yû belgeler üzerinde
çabştım'
-tstiktal Mahkemeleri'yie ilgili saptır-
malar nasıl gerçekleşti?
AYBARS - Sayın Mehmet Altan, TV
1 kanalında 6 Haziran 1992'de Uğur
Mumcu ile yaptığı tartışmada, İstiklal
Mahkemeleri'nin 30 bin kişiyi astığını
ve bu konuda araştırma yapılmadığını
iddia ediyordu. Abdurrahman Dilipak,
2 Şubat 1992 tarihli Hürriyet gazetesin-
de bu mahkemelerde 120 bin kişinin öl-
düğünü ileri sürüyordu. Milletvekili Ha-
san Mezarcı, sayıyı 500 bine kadar çı-
kardı.
Ben İstiklal Mahkemeleri (1920-
1923) konulu doktora tezimi Ord. Prof.
Enver Ziya Karal'ın yanında yaptım
(1972). 1975 yılında Bilgi Yayınevi ta-
rafından yayımlandı. 1923-1927 döne-
mi İstiklal Mahkemeleri'ni de doçentlik
tezi olarak verdim.
1988'de iki kitabı bir araya getirip Do-
kuz Eylül Üniversitesi yayıru olarak ya-
yımladım. İstiklal Mahkemeleri'nin he-
men tüm belgelen TBMM arşivinde bu-
iunmaktadır.
Belgeler binlerce dosya halinde. Mec-
lıs'in toplantı salonunun altındaki depo-
lardadır. Cumhurbaşkanlığı arşivinde de
yazışma evrakının bir sureti bulunuyor.
Türk Inkılap Tarihi Enstitüsü arşivinde
de Konya ve Elcezire İstiklal Mahke-
meleri evraklan bulunuyor. 1970-1972
ve 1976-1979 arasında olmak üzere top-
lam altı yıl yaz aylarında TBMM ar-
şivinde araştırma yaptım.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKJMEKÇİ
Cumhuriyet Çocukları...
Taşlama ustası Mustafa Eşref, şu dörtlüğü.düştü:
"Sözünün eri adam, her ne dediyse oldu, I Özal gidecek de-
di, ne yani gitmedı mi? 1500 gün verin bana, dertlerbitecek de-
di I SOO'e varmadan dertleri bitmedt mi?"
7 şubat günlü Cumhuriyet'te, "Yücel Kanpolat'la Söy/eş/"nin
sonuna, şunlan yazmıştım:
"Oruç ayı gelince, din sömürûsü de başlar, din îecımı de. Po-
litikacılar 'iftar'/ar vehrter. Gitmem hıçbirine. Süleyman Bey de
Çankaya'da 'iftar'/ara başladı, milletvekılleriyte konuşuyor. Oruç
tutmayanlarda omçlu gibi gözükürterböyle zamanlarda. Süley-
man Bey'ın hem laiklikten söz edip hem de politıkacı olarak 'if-
tar'/ar vermeye ne hakkı var? Bir de sorar dururiar, 'Süleyman
Bey değişti mi?' diye. Kolay mı öyle değişmek?
Politıkacı iftar veremez, yemek venr, orada içki de içilir."
Süleyman Bey ıftar venr de öbürleri durur mu? Onlar da ver-
diler. Hûsamettin Cindoruk, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, do-
ğum yerı Sinop'ta "Arap hâkimin oğlu" diye tanınan Necmet-
tin Erbakan... Daha daha kimler?
Mesut Yılmaz'dan bana da geldi çağn. Sheraton Otelı'nde,
14 şubat salı akşamı "iftar" verecekti, katılamazsam, bıldırecek-
tim. 13 şubat günü, Mesut Yılmaz'a şu faksı çektim:
"74.2.7995 akşamı vereceğiniz iftarla ilgili çağnnıza teşekkür-
ederim. Polıtikacılann iftar vermelenne ilke olarak karşı olduğum
için, katılamayacağıma üzgünüm. Bır başka akşam yemeğinde
buluşmak üzere, saygılanmı sunanm."
Çankaya'ya yerleşelı, dertlerinin bittiğini sanan Süleyman
Bey'e en güzel dersı kendi uğraş arkadaşları, mühendisler yer-
di. Süleyman Bey, Türk Mühendis Mimar Odaları Bırliği'nin
(TMMOB) Başkanı Yavuz Önen ile tüm yönetim kurulu üyele-
rini, 18 şubat cumartesı akşamı (dün) için "iftar"a çağınyordu.
Mektuplar herkesin adına ayn ayn yollanmıştı. 3 Şubat 1995 Cu-
ma günü toplanan TMMOB Yönetim Kurulu, Çankaya'dan, Sü-
leyman Bey'den gelen "ıftar" çağrısını görüştü. Iftara gidilecek
miydi gıdilmeyecek miydı? Gıdılmeyecekti!
TMMOB'nın 22 üyeden oluşan yönetim kunjlu, ülkenin içinde
bulunduğu koşullarda laiklığin giderek yara almakta olduğunu
göz önünde tutmuş, bu karan almıştı. Şimdi bu karan Çanka-
ya'ya bildırmek kalıyordu. TMMOB Başkanı mimar Yavuz Önen,
Süleyman Bey'ın genel yazmanı, 12 Eylül öncesinin Enerji Ba-
kanlığı Müsteşan Necdet Seçkinöz'e karan anlattı. Seçkinöz:
- Olmazefendim, Sayın Cumhurbaşkanı'nın çağnsınagelme-
mekolmaz. Bu bırgelenekselyemektır, adı "ıftar"dır, lütfen, ar-
kadaşlannıza söyleyın, karan bır daha gözden geçirin.. falan de-
di. Bunun üzerine 16 şubat perşembe günü toplanan TMMOB
Yürütme Kurulu, yönetim kurulunun aldığı karan değiştireme-
yeceğını belirledi. Iftara katılmayacaklardı. TMMOB'nın yürüt-
me kurulu şöyleydı:
Mimarlar Odası'ndan (Başkan) Yavuz Önen, Makına Mühen-
dislen Odası'ndan (2. Başkan) Hasan Akalın, Maden Mühen-
dısleri Odası'ndan (Genel Yazman) Alpaslan Ertürk TMMOB
Yürijtme Kurulu üyeleri: Kimya Mühendıslen Odası'ndan thsan
Karababa, Jeoloji Mühendıslen Odası'ndan Mehmet Yüksel
Barkurt. Harıta ve Kadastro Mühendislerı Odast'ndan Reşat
Ünal
"Işte, cumhuriyet çocuklan" dedım ıçimden.
• • •
Meclıs'ın çarşamba günkü bırleşiminde, öğleden sonra, mil-
letvekillerinin yeni çalışma saatleri duzenleniyor. ona ılışkin ko-
nuşmalar yapılıyordu. Önerinın aslı, gerçekte, "iftar" saatlerin-
de, Meclıs'in çalışmamasını getıriyordu.
SHP Uşak Milletvekili Ural Köklü Meclis'ın çalışması ile ılgi-
lı onergenın lehınde soz almtştı. Başkan, ANAP'lı Mustafa Ka-
lernli. Saat 17.00'yı bıraz geçıyor olmalıydı. SHP'lı Ural Köklü,
kürsüde konuşurken. önündekı su bardağından birkaç yudum
su ıçtı. Sen misin birkaç yudum su ıçen? Süleyman Bey ıftar ve-
rir de onlar durur mu? (Konuşmalan ızlıyorum tutanaklardan).
Ural Köklü (devamla):
- Önergenin amacı, Meclis'ın daha uzun müddetli çalışabil-
mesıni sağlamaktır. •
Görüyorsunuz kı. bu önerge hakkında çıkıp konuşan arkadaş-
lanmız, her şeyden önce "Laiklik adı altında, köktendinsizlik yap-
mayın" dıyorlar. Bakm, memlekette en büyük tehlike, işte "La-
iklik dayatmacasıyla milleti bölüyorsunuz" diyortar. Bu sözlerin
hepsi de yanlışttr ve merrrteketin, gerçekten bölünmesine ça-
nak tutacak olan ilkeler bu anlamda elden kaçmaktadır.
Elaattin Elmas (ANAP. Istanbul):
- Onun için mı su içtin?
Ural Köklü (devamla):
- Ben şunu söyleyeyım. Evet, bu toplumun...
Bahattin Elçi (Bayburt, RP):
- Su iç su!
Ural Köklü (devamla):
- Ben su içerim; oruç tutan ınsanlara da sonuna kadar say-
gılıyım ve oruç tutan ınsanlar da...
Selahattin Karademir (Kahramanmaraş, DYP):
- Yaptığın, saygısızlık.
Ural Köklü (devamla):
- Oruç tutanlar ile oruç tutmayanlar arasında, oruç tutanlar
ile oruç tutmayanlar diye bir ayırım yaparsan, bu Türkiye Cum-
hunyetı Devletı'nın ilkelerini hıçe saymış olursunuz. Allah'a kar-
şı yapacağım ibadetın sorumlusu benım. Sen ibadet yapıyor-
san, sen oruç tutuyorsan, sevabını sen kazanıyorsun; ama ben
şunu söylemek istiyorum: Bu memlekette şımdiye kadar uygu-
lanmayan çifte standart başlamıştır. Tütün tarlalarında vatan-
daşımızın, köylümüzün, ışçımızin, anamızın, babamızın ve biz-
lerin 20 saat çalışıp da oruç tuttuğu yaz günlerıni biliyoruz. Lüt-
fen beyler, dikkat edelim, söylemek istediğım konuya dıkkat
edelim. Orucu gerekçe gostererek çalışma saatlerımizı değiş-
tirmek isteyen önergemizirv samımı nıyetlı olanlannın yanında,
samimi olmayan nıyetlerde vardır. Onun için biz her şeyden ön-
ce, bu ipin ucunu kaçınrsak, Türkiye Cumhurıyeti'nin, her şey-
den önce, ilkesi olan laiklik ilkesını elden kaçınrsak, resmi ya-
şantımızı, devletin işleyiş tarzını dini vecibelere dayandırmaya
kalkarsak, bız bu ipın ucunu tutamayız, kaçırırız.
Ismail Sancak (Istanbul, ANAP):
-Laiklığe zarar veriyorsun, zarar.
Ömer Ekinci (Ankara, RP):
- Paspas oldunuz, paspas!
Ural Köklü (devamla):
- Bağtrmayın. sakin olun. Madem ki oruç tutuyorsunuz, say-
gılı olun lütfen... Ben konuşacağım, ben milletvekilıyım. Türki-
ye Büyük Mıllet Meclısı'nın bır milletvekıliyim, elbette beni din-
leyeceksiniz.
Elaattin Elmas (Istanbul, ANAP):
- Sen bir bardak su daha iç, aklin başma gelsın.
Ural Köklü (devamla):
- Evet içerim. Görüyorsunuz, su içene tahammülünüz olmu-
yor. Olur mu, olur mu? Buyurun içiyorum. (RP sıralanndan "İç,
iç" sesleri; RP. ANAP, MHP sıralanndan alkışlar)...
BULMACA
SOLDAN SAGA:
1/ Ayçiçegi. 2/ Dört
Halife'nin ikıncisi...
Dofu Anadolu'ya özgü
bir halk o>-unu. 3/ Ale-
vi-Bektaşi törenlerine
verilen ad... Bitmemiş
yazı, roman gibi şeyle-
rin devamı. 4/ Koca...
Genelev işleten kadın.
5/ Istanbul'un eski ad-
lanndan biri. 6/ Hasta-
lıklı, sakat... Hollan-
da'nın plaka işareti. 7/
Sagır ve dilsiz... Kimli-
gi belirlenemeyen uzay
cisimlerine verilen ad. 8/ Çayın
etkin maddesi... Yakacak odun
için kullanılan. bir metre küpe
eşit hacim ölçüsü birimi. 91 Eme-
gin temel değer olarak ele ahndı-
ğı toplum.
YUKAR1DAN AŞAĞfYA:
1/ Tarhana. bulgur yapmak için
kullanılan. kabuğu soyulmuş ve
kınlmış buğday... Tanrıtanımaz.
2/ Amirler... " — - doğan günün
bir dert olduğunu / İnsan bu yaşa gelince anlarmış" (Cahit Sıt-
kı Tarancı). 3/ Rutubet... Amerika'da yaşayan ve yavrulannı
sırtında taşıyan keseli sıçan. 4/ Erbiyum elementinin simgesi...
Italya'da bir kent. 5/ "Çok sarhoş" anlamında argo sözcük. 61
Sermaye... Stronsiyum elementinin simgesi. II Paltoya benzer
bir üst gıysisi... Japon halk türkülerine verilen ad. 8/ Mesafe...
Çok güzel. 9/ Kesintilerinden sonra kalan miktar... Papağanla
akraba küçük bir kuş.