29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 ARALIK 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU Klasik müzik acluıa i Ülkemizde herkonuda ikilemleryaşa- nıyor. Sanatın dallan için de geçerlı bu ikilemler. Ancak müzik dünyamızdaki uçurumlara hiçbir dalda rastlayamazsı- nız. Pop müziği almış yürümüş. eğitım- siz müzikçilenn bir parlayıp bir sönen ezgileri yediden yetmişe herkesin diline dolanmış. llk ve orta eğitimimizde cid- di müzik dersleri neredeyse yok olmuş. Biz de hâlâ klasik müziği anlatmaya ça- lışıyoruz. Kendi daracık varlığı içinde klasik müzik dünyamızı sorguluyor, eleştiriyor, irdelıyoruz. Türkiyeüe klasik müziğe ne kadar önem verilir ki. Hatta bunca yazdığımızı acaba kaç kişi okur ki... Işte tam böylesine bir karamsarlığa girdigınizde bir de bakıyorsunuz. ne çok kıpırtı var bu alanda! Yalnız bu hafta içinde duydugumuz ve yaşadığımız olayları bir solukta savıp dökmeliyiz: Leyla Gencer'in Ankara'da- ki heykelı. Bılkent Konser Salonu'nda- ki ışıl ışıl etkinhkler. Istanbul'daki İMKB Merkezi ıle kazanılan konser salonu, Hüseyin Sermet'ın rafıne resıtalı, Wilh Claes'ın Çukurova Devlet Senfoni Or- kestrasfndakt şefliği. Faal Say'ın Ber- lin Fılarmoni'deki solistliği. Gülşen Ta- tiTnun Kobe Flüt Yanşması'ndaki jüri üyeliği... Bütün bunlar. kötümserlık maskesınin ikilemindeki seçenekler. Leyla Gencer'in ilk kez sahneye çık- tığı binanın. Ankara Devlet Operası'nın önüne sanatçının Sait Rüstem tarafından yapılan biranıtıdikıldı geçen hafta. Dün- yanın alkışladığı bir sanatçıya sahip çık- mak adına gurur vericı bir olay. Aynca ona bir dev let adamının. Kjltûr Bakanı Fikri Sağlar'ın sahip çıkarak böylesi bir projeyi gerçekleştirmesı çok anlamlı. Zi- ra devlet büyüklerimiz her zaman geniş kitlenin ilgisini çekmek içın uğraşırlar. Klasik müzik dünyasına emek veren ki- şileri onurlandırmak. hele Leyla Gencer gibi bir "Dh ı a"yı ölümsüzleştirmek ya- nnlara bırakacagımız en güzel armağan- lardan biri. Hüseyin Sermet'ten Hindemith lstanbul Menkul Kıymetler Borsa- sı'nın lstinye sırtlanndaki tesisi iş dün- yasına olduğu kadar sanat dünyasına da bir armağan. Mükemmel akustikli bir konferans'lconser salonuna bir de Stein- way pıyano yerleştırilmiş. Park yeri. ula- şımı ve huzurlu ortamıyla düzenli kon- serlerin de yer alacağı bir merkez. Bura- da Hüseyin Sermet'i dinlemek ise başlı- başına bir coşkuydu. Hindemith yılı ne- deniyle ülkemizde kendinden başka hiç kimsenin bugüne dek çalmadığı Ludus TonaBs adlı Bach tipi füglerden oluşan yapıtı seslendirdi. Ardından da Mus- sorgsky'nın Bir Sergiden Tablolar'ını dinledık Bu yapıt için salondaki yanm Müzik dünyamızın acıklı olayı, bu hafta yitirdiğimiz değerli piyanist Gülay Uğurata'nın ölüm haberi oldu. Ülkemizde keman-piyano ikilisi dendi mi Suna Kan-Gülay Uğurata ikilisi gelir akla. Yıllar boyunca sayısım unuttuklan resital vermişler birlikte. T" Tüseyin Sermet. ğ—i Hindemith yılı -L. A. nedeniyle ülkemizde kendinden başka hiç kimsenin bugüne dek çalmadığı Ludus Tonalis adlı Bach tipi füglerden oluşan yapıtı seslendirdi. Ardından da Mussorgsky'nin Bir Sergiden Tablolar'ını dınledik. G ülşen Tatu. 1985 yılında ilk kez yapılan Kobe Uluslararası Flüt Yarışmasf nın birincisi olmuşru. Hazırlıklanna şimdiden başlanan 1997'de gerçekleşecek flüt yanşmasında ise Gülşen Tatu bu kez yanşmanın jüri üyesi olacak. kuyruk piyano biraz güçsüz kaldıysa da Sermet'ın saydamlaşan bilge teknığı ile dengelendi. Hüseyin Sermet. yaşadığı çağın. toplumun. çevrenin bir sanatçısı olmayı yeğledi bugüne kadar. Kendını çevreden soyutlayıp bir başına müziğe kapatmadan da iyı piyanist olmayı basa- rabildi. Hobileriyle(arabayanşçılığında kazalar bıle yaşadı). içinde yaşadığı top- lumu kollayarak (Alkan gibı. az çahnan Fransız bestecilerini plak yaparak ma- dalyalar bile kazandı) çoluk çocuğa ka- nşarak (oğlu artık beş buçuk yaşına bas- tı) ve de her zaman sanatın ciddiyetini el- den bırakmadan çalıştı. Bir süre Mona- co Konservatuvarf nda ögretim üveligi yapan Sermet'e şimdılerde öğrenci ye- tiştirme konusunu soruyoruz: "•1989'da konservatuvardaki görevimi bıraktım. Ancak master kurslan veriyorum. Kaç yıldır Japoma. Fransa ve Monaeo'da bu kursları sürdürdüm. Japonya'dan son derece yetenekli biröğrencim beni izleye- rek Paris'e geldi. Bundan bö>le Paris'te bana yakın yaşayacak ve ben de ona üc- retsiz olarak ders vereceğim. Bu bir a\ n- calık. Hani vaşlı bilgeler kendi enerjileri- ni ölmeden önce gihenilir bir genç \ete- nege verirler ya ben de bu Japon öğren- ciye el vereceğim, işin hünerlerini öğrete- ceğim."" Türkiye'den son günlerde bir master kursu teklifi almış. Ancak artık her türlü konserin ve öğretmenligin pro- fesvonel bir ış oldugunu söylüyor Hüse- vın Sermet: "Dünya standartlanna uy- mak zorundayız. Sözgelimi ben böylesi bir uzmanhk kursunda 10 bin dolar alı- yorsam. Tiirkiye için yansını isterim. Ama bana, köse başında köfte yerken bi- raz da pivaz ekleyeîim, gel şu dersleri ya da konseri \ertver, dediklerinde çileden çıkıyorum.* 1 Hüseyin Sermet gibi sanat- çılanmızdan yararlanmak. onlann sanat dısiplinini genç yeteneklerimize aşıla- mak zorundayız. BUkent ışıl ışıl Bilkent Senfonik Orkestrası'nın dü- zenlı konserleri Ankara'nın sanat yaşa- mına yeni bir renk kattı. Pazar ve salı konserleri olmak üzere iki ayn seride ya- pılan etkinhkler. okulun kusursuz bir akustığe sahip 850 kişılık salonunda yer alıyor. Prof. Ersin Onay'ın anlattığına göre lsv içreli şef Karl Anton Rkrkenbac- her bu topluluga artık geleneğine sahip bir Alman orkestrasının tınısını yerleş- tirtmiş. Öyle ya herkesin aklında aynı soru vardı: Bunca degişik ekolden mü- zisyeninbirarayageldigibırtopluluktı- nı birliğı konusunda sorun yaşamaz mı? Şimdi ise tümünün aynı ortamda tınla- dıgı. hatta artık topluluk olarak belli bir imza taşıdığı ileri sürülüyor. Her şeyı devlerten beklememek gereğinin canlı birörnegi Bilkent Orkestrasi. Gülşen Tatu. Kobe Flüt Yarışması jürisinde Ünlü flütçümüz Gülşen Tatu'yu ne ya- zık kı ikı yıldır lstanbul 'da dinleyemıyo- ruz. Almanya'da kariyerini sürdüren sa- natçı aynı zamanda önemlı bir ögretim üyesi olarak da saygınlığını korumakta. Gülşen Tatu, 1985 yılında ilk kez yapı- lan Kobe Uluslararası Flüt Yanşmasf nın birincisi olmuştu. O günden beri dört yıl- da bir yinelenen yanşma bütün dünya- dan katılacak genç yeteneklere açık Bu yıl korkunç bir deprem felaketi geçiren Kobe kenti her şeye karşın sanatsal etkin- liklerden geri kalmıyor. 1997'de gerçek- leşecek flüt yanşması içın hazırlıklara başlamış bile. Gülşen Tatu da bu kez ya- nşmanın jüri üyesi olacak. Willy Claes, Çukurova Orkestrası'nı yönetiyor Eski NATO Genel Sekreteri'nin bir hüneri de orkestra şefligi. Bu kez Çuku- rova Devlet Senfoni Orkestrasi konser- lerinden birini yanya kadar yönetmek üzere Adana'ya gelecek. 22-23 aralıkta yer alan konserde genç solistimiz Mu- hiddin Dürrüoğlu, Brahms'ın I. Piyano Konçertosu'nu çalacak. Diğer yapıt ise Hacaturyan'ın Maskara adlı süiti. Bu konsenn başansı eski NATO Genel Sek- reteri Wilh Claes'in müzikalitesi kadar orkestranın kendi hüneri olacak. Böyle- si renklerklasik müzik dünyasına dikka- ti çekmek bakımından çok önemli. Genç piyanistimiz Fazıl Say, Nevv York'taki ilk sahneye çıkışı ardından Berlin'e geldi ve Berlin Senfoni Orkest- rasi ileSaintSaens'ın 2. Piyano Konçer- tosu'nu ılk kez seslendirdi. Amenka konserinden sonra hemen Ertegün fir- masından caz yatkını yapıtlanyla ilgili bir CD yapımı teklif almış. Güla> Uğurata'yı yitirdik Müzik dünyamızın acıklı olayı bu haf- ta yitirdiğimiz değerlı piyanist Gülay Uğıırata'nın olüm haberi oldu. Ferdi Ştatzer'in yetiştirdiği Uğurata. Münih Devlet Müzik Akademisi mezunu ıdi. Solist piyanistlığinin yanı sıra oda mü- ziği çalışmalanna Almanya'da ıki Al- man arkadaşı ile kurduğu tno ile başla- mış. Ülkemizde keman, piyano ikilisi dendi mi Suna Kan-Gülay Uğurata iki- lisi gelir akla. Yıllar boyunca sayısım unuttuklan resital vermişler birlikte. Adeta bir tarihi yazmış bu sanatçılar. Çin'den Kenya'ya. Habeşistan'dan Ame- rika'ya uçmuşlar. Ne acıklı kı hiçbir ka- yıtları bugüne kadar CD yapılmamış. Gülay Uğurata 1971 'de ilk devlet sanat- çısı olan gruptandı. Bu unvanın 1991 "de yozlaşmaya başlamasından sonra kendı- siyle vaptığımız bir söyleşide. "Bugün verilsealmazdım" gibi bir yüreklilikgös- termiştı: "Bir dcvlerin sanatçılanna kol kanatgermesi çok güzel. Amaödülünev- rensellik kıstası kalktıysa başka bir şek- le büründü demek. Ben de zamanında is- tisnai kişilerin yanında yer alarak bu ödü- ledeğer bulunduğum için gurur duyuyo- rum. Bugün verilsey di kabul etmezdim." 1976'dan beri Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni Orkestrası'nın solisti olan sanatçıyı saygıyla anıyoruz. emeğin, barışın, demokrasinin ve özgürlüklerin yılmaz savunucusu, büyük işçi önderi Genel Başkanımız ABDULLAH BAŞTÜRK'ü ölümünün 4. yılında saygıyla anıyoruz. TÜRKİYE DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU Not: Genel Başkanımız Abdullah Baştürk, 21 Aralık 1995 Perşembe günü, saat 11.00'de Zincirlikuyu'daki mezarı başında anılacaktır. Can dostu, değerli öğretmen NUSRET DURUKAN "Dünyanın bütün çiçeklerini getirdik sana" Dürüstlüğünle, insan sıcaklığınla, örnek kişiliğinle hep yaşayacaksın. tmmob makina mühendisleri istanbul şubesi 22. DÖNEM GENEL KURUL TOPLANTIDUYURUSU Şubemizin 22. Olağan Genel Kurulu aşağıda belirtılen günlerde gündemimizdeki konuları görüşmek üzere toplanacaktır. Genel Kurul toplantısının daha etkin ve güçlü bir döneme başlangıç olması umuduyla, tüm üyelerımizin katılmasını önemle rica ederiz. Saygılanmızla 21. DÖNEM YÖNETtM KURÜLU GÜNDEM: 1. GÜN: Görüşmeler (Saat: 9.00 - 17.00) 1. Açılış 2. Başkanlık Divanı seçimi 3. Saygı Duruşu, 4. Yönetim Kurulu Başkanının Konuşması 5. Konuklann Konuşması 6 Çalışma Raporunun Okunması ve Değerlendırilmesı 7. Ülke, Kent. Meslek ve Meslektaş Sonınlan 8. Oda Genel Kuruluna Götürülecek Önerilerin Göriişülmesi 9. Adaylann Belirlenmesi a. Şube Yönetim Kurulu Adaylan b. Oda Genel Kurulu Adaylan 10. Adaylann Tutanağa Bağlı Olarak llanı 11. Dilekler 2. GÜN: SEÇİMLER (Saat: 9.00 - 17.00) 12. Secimler 13. Kapanış. ÇOĞUNLUK ARANMAK KOŞULUYLA Y AP1LACAK GENEL KURUL TOPLANTISI 1. GÜN: 06 Ocak 1996 Saat: 9.00 - 17.00 2. GÜN: 07 Ocak 1996 Saat: 9.00 - 17.00 YER: tstiklal Cad. No. 99'4 Ankara Işhanı Beyoğlu - tstanbul 07 Ocak 1996 günü çoğunluk sağlanamazsa Genel Kurul Toplantısı aşağıda belırtilen tarih ve yerde yapılacaktır. ÇOĞUNLUK AR.ANMAKSIZIN YAPILACAK GENEL KURUL TOPLANTISI l.GÜN: 13 Ocak 1996 Saat: 9.00-17.00 2. GÜN: 14 Ocak 1996 Saat: 9.00 - 17.00 YER: BAYIND1RLIK ve İSKAN MÜDÜRLLGÜ KONFERANS SALONU DARPHANE DURAGl - BALMUMCU/İSTANBUL 1996 CUMHURİYET AJANDASI Lüks ciltli, büyük boy ajandayı Cağaloğlu, Taksim ve Caddebostan sergi salonlarımızdan bulabilirsiniz. Fiyatı:350.000TL jmnurıyet ÎIİ SDfj.il ,X Vakfmda yaşayacak Cumhuriyet Kitap Kulübü Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41 (34334) Cağaloğlu-İstanbul Tel: 512 05 05 Diğer Sergi Salonlanmız: Istiklal Cad. Zambak Sok. 4/1 Beyoğlu Tel: 252 38 81 Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi Haldun Taner Sok. Caddebostan/Kadıköy Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel.: 554 08 04 MEİS CAFE & BAR Bu Çarşamba ve Her Çarşamba Saat 22.30'da Gürol Ağınfaaş Hakan Beşer Bülent Ortaçgil Mis Sokak No: 20 Rez: 244 gg 70 - 293 99 73 Yeni Yıl Nedeniyle SANATSAL ÜRÜNLER SERGİSİ Maya Sanat Galerisi'nde 31 Aralık Tarihine Kadar = M İstıldal Cd. Hılep İ} h»nı 140/20-29 Beyoğlu Tel. (212)293 98 71 îçinizde veya çevrenizde ülkemiz için çalışma potansiyelinin varhğını hissediyorsunuz, ama nasıl ve nereye yönlendireceğinizden emin değilsiniz. ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞÎ'ni aramanız, yaşamınızda yeni bir ışık yaratabilir. Tel.: 275 50 82 latanseverler, insanlar, doğaseverler, loprak erozyonusizesevebileceğiniz hiçbirşey bırakmıyor. T.E.MA. Turkive Eroz\onla Mucadelc. Agaçlandımu ve Dogal Varlıklan Koruma Vakfı Tel.: (0212) 28110 27 DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Tenha Yolun Ortasında Füsun Akatlı, son beş yıldır yazdığı yazıları Ten- ha Yolun Ortasında adını verdiği bir kitapta topladı. Oğlak Yayınları'nca yayımlanan yapıtta yazarın, uzunlu kısalı, otuz iki yazısı var. Bunlardan yirmi altısı yeni çıkan kıtaplan tanıtmak amacıylayazılmış olan, ama "kitap tanıtmayazısı" ni- teliklerini çok aşan eleştirel değinmeler. Yazar bir yerde amacını, "kitaba okurun ilgisini çekme" (s. 114) diye özetlemişse de. başka bir yer- de yazdığı yazıyı "küçük bir değinme yazısı" (s. 103) diye anmış. Bence buna "eleştirel" sözcüğünü de ek- lemek gerekir, çünkü kitapları tanıtırken yaptığı iş sı- kıştınlıp yoğunlaştınlmış bir eleştiri çalışması. Öbür altı yazı ise şöyle: "Milliyet Sanat Dergisi" için yazılmış, yazmımızın son yirmı yılını on sayfada özetleyen bir döküm. Melih Cevdet Anday'ın yetmiş altıncı yaşını kut- lama toplantısı içın şiiri üzerine bir konuşma. Haldun Taner'e Armağan kitabı içın yazılmtş birya- zt. Ölümünün ardından Cemal Süreya ya bir sesle- nış. Ankara'daki Edebiyat Derneği'nce düzenlenen Nâzım Hikmet günleri için şairin öyküleri, romanla- n üzerine bir konuşma. Nusret Hızır'ın anısına bir yazı. Füsun Akatlı ilginç bir eleştirmen. Bir zorlama ol- mazsayazmıyor... Bir toplantı, bir ölüm, bir armağan kitabı, bir kitap tanıtma köşesi, itıcı bir güç oldu mu yazıyor... Yazmaya başladığında ise kendisine ayrılan yerle- re sığmakta zorlanıyor. Öylesine dolu. öylesine do- nanımlı ki bıraksalar bambaşka işler çıkaracak orta- ya... Hayır, bıraksalar değil, o yönde zorlasalar... Kendini nasıl tuttuğunu gösteren sözlerini okuya- lım yazılanndan: "Melih Cevdet şiirinin haritasını taramaya ginşme- dim bu konuşmada." (s. 29) "Kısa biryazının sının'an içinde, isabetı sınanama- yacak acele yargılara varmaktan da, dennleştireme- yeceğim çözümlemelere girışmekten de kaçtnmak isterim." (s. 81) "Kara Kitap'fan (...) olağanüstü güzellikteki bö- lümlerı seçip onlar üzennde aynntılı çözümlemele- re girişmeyi (...) isterdim. Ya da bu romanı, 'Hatırlı- yorum, hatırlıyorum ki unutmayayım' cümlesinde ki- litlenen izlekçeler üzerine döşeyerek, bellek veanım- sama ekseni çevresinde okumanın bir ömeğinı ve- rebilirdim. Hepsinden çok; aynntılı bir aynştırmadan sonra, romanın çekirdeği olarak görebıleceğimizi düşündüğüm 'kendi olmak' temasına getihlen açı- lımlan tartışmak ılgimi çekerdi. "Kara Kitap üzerine, 'BirTopografyaRomanı', 'Bir Esrar ve Kumpas Romanı' ve 'Bir Paranoyanın Ro- manı' başlıklan altında bir üçleme yazabilirdim. Ikin- ci bir üçleme de; 'Kara Kıtap'ın felsefi Içerıği -Yazın- sal Içeriğı- Dili, Biçemi' başlıklarıyla tefrika edilebılir- di. Bütün bunlar için malzeme olabılecek notlar da almıştım. Ama, hakkıyla yazıldığında, bir derginin sayfalannı fazla zorlayacak ve neredeyse kendisı bir kitapçık oluşturacak bu projeyi -en azından- ertele- dim." (s. 96) Görüldüğü gibi. Füsun Akatlı okurken çok düşün- ce üreten bir eleştırmen, bunları bırkaç sayfahk eleş- tirel değinmelerle aktarabılmesi olanaksız. Kendisın- den ıstenen neyse, onu yapıp arkasını bırakıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Mahir Öztaş'a bir- çok yazarın yeni çıkan kitaplanndan söz ederken, kendi deyışiyle, onlara okurların ilgisini çekmeye ça- balarken aslında çok uzun süreli okumalara yaslanı- yor. En azından, ele aldığı yazarlann bütün yapıtlan- nı dikkatle okuduğunu, üstlerinde düşündüğünü he- men anlıyorsunuz. Evet, üstlenndedüşünüyor... Düşünmek Füsun Akatlı'nın en belirgın özellıği. Fel- sefe eğitıminin etkisi olmalı. Düşünce üretmeden, öylesine kendini kaptınp okumuyor. Onun için de yazarlar üzerine şöyle yargıları büyük bir kolaylıkla verebildiğini görüyoruz: "Bilge Karasu her zaman olduğu gibi burada, Kı- lavuz'da da kurmanın/kurmacanın peşinde." (s. 58) "Tarihsel-toplumsal tabanı ve sorunsallanyla, 'ger- çekçi yazın' kapsamına giriyor kuşkusuz Adalet Ağaoğlu'nun bütün romanlan." (s. 66) "Bir Cinayet Romanı'n/ okuyana kadar Pınar Kür'ün öykülehni romanlanna değişmezdim. Hele o unutulmaz 'Yaz Gecelerinde Keman' ve 'Bir Ayrılık Şarkısı', yazarın en sevdiğim romanının bıle önüne geçerdi benim için." (s. 78) "Osmanlıya Dair Hikâyat'fa dil kurma, Kum Sa- ati'nde belli bir tarih ve coğrafya içinde şiirle söz al- ma, Sahtiyan'c/a ise imgelerden örülü bir atmosfer yaratma kaygılan öne çıkmaktaydı. (...) Yaz Sinema- lan'nda ise şiirin dilı kendi içinde bütünlenmış ve ye- ni boyutlarta biçimlenmek üzere açık uçlar da bıra- karak şairin ımzasını sentaksı içine almıştır." (s. 88) Örnekleri çoğaltmanın gereğ: yok. Ne kadar iyi okuyan, ne kadar dolu bireleştirmenle karşı karşıya olduğumuz açık. Ama yıllardır bir cenderenin içinde gibi yazıyor... Oğlak Yaymlan'nın, tuttuğunu koparan yönetme- ni Raşit Çavaş'a Tenha Yolun Ortası'ndayı tarayıp Füsun Akatlı'nın yazabileceği kıtaplann bir lıstesinı çı- karmasını, sonra da o kitapları yazması için yazarla ön sözieşmeler imzalamasını öneriyorum. Sanatçılardan partilere tepki ANKAR4 (ANK.'V) - Sanatçılar. seçımler yaklaşırken hemen her konuda vaatlerde bulunan. ancak sanat ve kültür politikalan ile bu alana yaklaşımlan konusunda programlannı açıklamayan partilere tepki gösterdiler. Devlet sanatçısı, orkestra şefi Prof. Hikmet Şimşek. 21. yüzyıla girerken partilerin hâlâ bir sanat ve kültür politikası ortaya koyamayışını "çağdışı" olarak nitelendirdı. Atatürk"ün "Sanatı olmayan bir milletin hayat damarlanndan bın kopmuş demektir" sözlenni hatırlatan Şimşek. Refah Partisi'nın sanata bakışını değerlendirirken de "Bu konuda söz söylemeye bıle gerek görmüyorum. Bu süper çagdışılıktır" ıfadesini kullandı. Dünyaca ünlü keman sanatçısı Suna Kan'da yıllardan beri devletin sanat politikası olmadığından yakınıldığını kaydederek, partilerin yine sanat ve kültür konusunda somut polıtikalan olmayışını üzüntüyle karşıladığını söyledi. "Çağdaş. evrensel olmak zorundayız" diye konuşan Suna Kan. Atatürk Türkiyesi'nin sanatçısı olarak, Türk kadını olarak 21. yüzyıla girilirken hâlâ sanata değer verilmemesini büyük bir üzüntüyle karşıladığını vurguladı TOBAV Genel Başkanı Tamer Levent ise demokrasinin bir kültür rejimi oldugunu vurgulayarak. politıkacıların demokrasinin korunmasının kültür önemsenmeden olabilecegi yanılgısında oldugunu belirttı. Kültür ve sanat politikalan olmadan. insana yatınm yapılmadan demokrasinin korunamayacagını savunun Levent. "Sanatın ciddi şekilde sahıplenilmesı gerekir" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear