25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31TEMMUZ1994 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Leman Sam, 'Eski Fotoğraflar'da yok olmaya yüz tutan, yıpranan, yaralanan insan ilişkilerini sorguluyor Yüksekn değerlerleadreshnşaşratüara CUMHUR CANBAZOĞLU Yıliann getirdıği sahne deneyimini takip eden dört kaset. Dördü de hala satıyor. Yapüğı mü- zik pop değü; belki kendi deyişiyle 'kalıcı müzik' diye adlandınlabilir. Parçalann sözleri anlamlı, müzik doyurucu; sürekli dinkndiğinde akılda kalıa şarkılar hepsi. Leman Sam yaz başında piyasaya çıkardığı yenı kaseti "Eski Fotoğraflar''da inatla bu çizgi- sini koruyor. Yeni kasetin yelpazesi çok geniş. Bir bölümü Grup Gündoğarken'in besteleriyle Akdeniz kokuyor. Aykut Gürel'in düzenlemele- riyle parçalar kulağa daha aşina. Eski Fotoğraflar'da Leman Sam yok olmaya yüz tutan, yıpranan, yaralanan insan ilişkilerini sorguluyor. Doğayla ilgili mesajlan bu kez kaset dışı bırakmış Sam; yükselen değerlerle adresini şaşıran ınsarilara ayırmış mesajlannı. Kemikleşmiş dinleyid kitlem var... - Dördüncü kasetinizde yine mütevazı hedefler çizdiniz kendinize. Eski Fotoğraflar, Leman Sam'ın kariyerine nasıl bir espri getiriyor? Benim için her kaset, kahcı değeri olan bir yapıt bırakabilmek demek. Kemikleşmiş din- leyıci kitlem var. Bu kitle sürekli aynı; ne anar, ne eksilir. Artarsa fazla önemli değil, arna azalır sa çok üzülürüm. O zaman benim için düşiiş başladi demektir. Eski Fotoğraflar da diğerleri gibi yavaş yavaş ama uzun süreli satacak, ıçinde herkes kendi $arkısıru bulacak - Eski Fotoğraflar'da lokomotif parça yok, akı- 1da kabcı tekerlemeler yok. On bir parça da dinle- ye dinleye seviliyor. Araiannda diğerlerinden bir adım öne çıkan var mı? Kasete tepkiler yeni yeni geliyor. Şimdilik Eski Fotoğraflar ve Terki Diyar biraz daha sevil- di. Hergün Pazartesi de dikkat çekiyor. - Bir önceki kaset Ayak Seskri'nden sonra Azeri rürkülere kasetlerinizde yer vermeyeceği- niri belirtmiştiniz. Ama veni kasetinizi alanlar yine Ceyran adlı anonim bir parçayla karşılaştı- İar. Azeri parçalarla annnsanmak sorunlar doğu- ruyor mu? Azeri türküler çok seviliyor. Ben de ikincı ve üçüncü kasetimin büyûk bölümüne bulup çıkardığun bu parçalan koydum, çok tuttu. An- cak herkes söyleyince işin çığn çıkü. Bu kasette kesinlikle Azeri parça okumayacaktım, ama Ceyran gibi bir parça bulunca planı programı unutup söyledim. Sol eğilimli bir sanatçıvım... - Bilinen şarkılan da yorumluyorsunuz. Bu risJdi secim değil mi? Tabii ki riskli; ilk söylenen önemlidir müzik dünyasında. İnsanlar parçaya afjşırlar ve yeni yorumu beğenmeyebılirler. Ancak ben daha böyle bir sorun yaşamadım. Fikret Kızılok söy- lemişti Gönül'ü ama, benden sevildi. LivaneÜ ŞarkılarTnda ise kadın sesi olduğum için böyle bir sorun çıkmadı. Yeni kasetinin yelpazesi çok geniş olanLeman Sam piyasaya çıkardığı Eski Fotoğraflar'da inatla bu çizgisini koruyor. - Grup Gündoğarken'in TV ekramndan hal- ka sevdirdiği Nazım Hikmet Memleket adlı par- cayı sizin kaserinizde görmek sürpriz oldu. Bu parçayı nasıl alabildiniz İlhan Şeşen'den? Başka bir şarkı alacaküm, ama İlhan yetıştire- medi. Bu parçayı verdi, sonra kendilerinin de kasetlerine koyabileceklerini söyledi. Batı'da şarkı söylecek insan sayısı çok az Türkıye'de. Protokolü iyi bilmek gerekıyor. Örneğın, Porte- kiz Cumhurbaşkanı geldi. Ben valinin adına sahneye çıkıp kendi dillerinde fado söyjedim. Ertesi gün Coşkun Sabah, Özal adına İspan- yola'yı söylemiş Portekızlıler İspanyollar'ı hiç sevmezler. bozulmuşlar. Giderken. "Biz de süe • Benim için her kaset, kalıcı değeri olan bir yapıt bırakabilmek demek. Kemikleşmiş dınleyici kitlem var. Bu kitle sürekli aynı; ne artar, ne eksilir. Artarsa fazla önemli değil, ama azalırsa çok üzülürüm. böyle ahşverişler oluyor, bizde de olmalı. Şarkı- lan zincirlemek yerine, paylaşmalı. - Kartvizitinizde hem halk şarkıcısı bem de pro- tokol şarkıcısı yazıyor. Sosyal mesajlı parçala- nnız protokoUe aranızda sorunlar yaratıyor mu? Ben her yerde söylüyorum, sol eğilimli sa- natçıyım. Ama dünya görüşüm ayn, müzisyen yanım ayn. Yabana konuk geldiğinde onlara Yunan müziği çalacağız," diye takılmışlar. Bun- lan bilmek önemli - Genç şarkıcüarın müziği 'büyükler'ince eleşti- rilirken ağzınızdan tek olumsuz söz duyulmadı. Pop denilen bu çabuk rüketilen müziği ve yeni ilahı nasıl değerlertdirivorsunuz? Tarkan, KJ] Oldum Abı'vle çıktıktan sonra sorgulanmaya başiadı bu eğilim. Bir dönem Michael Jackson ve Madonna'ya ilgi duyan gençlik kesimi için endüsln yerli ilahlar yarat- maya başiadı. Gençler Tarkan'a, Burak'a. Ke- nan'a dek ablalanndan, ağabeylerinden müzik dinliyorlardı. tyi ya da kötü kendi dinamizmini yansıtacak yaşıtlan yoktu başrolde. Tarkan çıkü, beklentilere en iyi yanıt vererek süperstar oldu. 1994 Türk popunun manzarası bu. Popu pop sınırlan içinde değerlendirerek fazla abartmamalı, dığer müzik türlenyle karşılaştı- rma .vapılmamalı diye düşünüyorum. - Eski Fotoğraflar'da enerjinizi bu kez insan ilişkilerini daha iyi hale getirmeye, eski değerleri yaşatmava adadınız. Bu kasette bir dönem üzeri- ne çok gittiğiniz doğayla ilgili mesaj olmamasını nasıl açıklıyorsunuz? Ayak Sesleri'nde doğanın elden gitmesiyle il- gili mesajlara geniş yer verdim, kimsenın umu- runda olmadı. Bu işin önemi hala anlaşılamadı. Türkiye'nin dört bir yanı yanıyor, >ine insanlar tepkisiz. Ümıdimi yüirmeye başladım ne yazık ki... Colette'in 'MisketÇardağı' Ingmar Bergman Bergman içinözel anma STOCKHOLM - İsveçli ünlü yönetmen, tiyatrocu Ingmar Bergman, gelecek yıhn mayıs ve haziran aylan- nda New York'ta anılacak. Bergman'ın filmleri, Museum of Modern Aıt ve Library for the Performing Art tarafı- ndan gösterilecek. Kentin en köklü tiyatro ekolünün sahibi Brookly Academy of Music de Bergman'ın sahneye koydu- ğu "Bir Kç Masalı" ve "Mar- kiz Sade" adlı oyunlara sah- nesini acacak. Iki aylık bir festival gibi geçecek olan onurlandırma sırasında İsveç'in klasik yönetmenle- rinden Alf Sjöberg de Ameri- kab fılmseverlere tanıtılacak. Bergman'ın sahneye koydu- ğu piyesleri, yıllanru verdiği ve halen kadrosunda bulun- duğu Stockholm Dram Ti- yatrosu oynayacak. New York'taki Bergman Festıvali sırasında, dünyanın birçok ülkesinde ünlü yönet- men konusunda araşürma yapan "Bergmancılar" da bir seminer çerçevesınde bir ara- ya gelecekler. Bu nedenle, Bergman'ın diktatörce görev yaptığı film çekirnlerini anla- tan bol resimli bir de fihn ka- talogu yayımlanacak. İsveç'in New York'taki başkonsolosu Christina Eng- feidt bu konuda şu açıkla- mayı yaptı: "New York'ta daha önce hiçbir sanatçı bu şekilde kııt- lanmadı. Buna en yakmı, 1992'de Mozart jübilesiydi. Bu festival, tsveç'in bir kültür ülkesi olarak dünyaya tanıtn Iması için çok büyûk bir şans." Küitür Servisi - Saint-Tropez'in yakınlannda, kendi halinde bir kır evi. Eski bir çamaşırhanesi, bir iç avlusu ve bir zamanlar ünlü yazar CoJette'in güneşlendiği bir terası var. Adı "Misket Çardağı" olan bu ev, Colette gıttiğınden ben hemen hemen hiç değışmemiş: "Onu daracık bir yolun sonunda buldum. Sıradan demir parmaklıklar arkasındaydı, ama bu parmaklıklar defne- lerle örtüünüştü. İki hektar alan içinde asmalar, portakal ve incir ağaçları \ardı. Biberler, patlıcanlar asmaların diplerini dolduru- yordu desem, her şeyi söylenûş olur muyum?" Colette, Saint-Tropez'in küçük Iimanma, sıcak güneşine ve serin gecelerine vurulmuştu. Annesi babası evi Colette'e sat- tığında sadece dört yaşında olan Paule Tondırt, daha sonra kendisi için şefkatli bir ikinci anneye dönüşecek bu kadını ilk gördüğü günü hiç unutmadı: "Colette 1925 yılının kasım ayı- nda satın aldığı eve bir görüşte aşık ounuştu. Sadece adından hoşlanmamıştı: Tamaris-les-Bains. 'Bir gar için uygun bir ısım' diyordu. Bahçedeki kuyunun etrafmdaki misket üzümü çardağı, ona yeni isim için esin kaynağı oMu" Colette'in doğayla iç içe geçen bu yeni yaşamı müthiş sakin ve huzurluydu. Kedisi ve Pati adh köpeğıyle gezıntilere çıkıyordu sık sık. Arada sırada da çalışıyordu. "Yazmaktan tiksimyorum" diye itiraf ediyordu Helene Picard'a. "Burada vaşadığım sınırsız hıksü bep sürdürmek isterdim. Üzerimde rengi solmuş eski giysi- lerle, ayaklarnn çıplak dolaşıyonım, canım istediği zaman suya gi- riyorum. Mirasyediler > a da bahçıv anlar için ideal burası". Kısa süre sonra Colette Etienne d'Asteggisın de yardımıyla bahçeyle uğraşmaya başiadı "Bahçe kapısından e\e kadar olan yola boydan boya bir kemer > aptırmak îstemişti. Benim fikrimi de hep sorardı, yöre insanlarını önerilerine kulak verirdi. Katalogda gördüğü bürün bitkileri denemek isriyordu" Böylece. o aralar 16 yaşında olan Etienne, bahçeye laleler, ka- ranfiİler, düğün çıçeklen ve saka kuşlannı beslemek için ayçiçek- leri dikti. Bahçede sebze de yetiştirdiler. Colette, Paris'te olduğu zaman her hafta ona bir koli gönderiyorlardı. Kırdaki evinde dünyadan soyutlanmış yaşayan Colette, pek az arkadaşıyla haberleşiyor, Saint-Tropez'i herkesten sakınıyor- du. "Bu benim son evhn mi olacak? Hep sadık kalacağun, hiç terkeöneyeceğim" diye yaz- mışü, ama öyle olmadı. Gitgide büyüyen bölge, artan kalabalık ve kampçılann istilası so- nunda Colette çareyi kaçmakta buldu. Yıl 1938'dı: "Ben diğer Saint-Tropez'i tanıyonım. O hala var. Gündoğumunda uyananlar için bep var olacak". 'Burada yaşadığım sınırsız lüksü hep sürdürmek isterdim. Üzerimde eski giysilerle, ayaklanm çıplak dolaşıyorum. Mirasyediler için ideal burası." Colette'inl938'de bıraktığı gibi duruyor 'MisketÇardağı' adlıev. Kırdaki evinde dünyadan soyutlanmış olarak yaşayan Colette, burayafaep sadık kalacağını yazmışn ancak kalabalık artınca çareyi kaçmakta bulmuşru. Andre Oonoyer de Seganzact'ın yaptığı Colette'i çalışırken gösteren eskizi. (yanda). PENALT1 Malta-Türkiye küitür köprüsü ERDEN SİPAL Akdeniz'in bu küçük ada ülkesi Malta'- yla ülkemiz arasındaki ilişkiler bir dernek tarafından geliştirümeye çalışılıyor. Tür- kiye-Malta-Italya Kültür ve Dostluk Der- neği bu calışmalannda şimdiden oldukça yol almış durumda. İki ülke arasındaki zayıf ilişkileri kültürel etkinüklerle stğ- lamlaşürmaya calışıyor. Bugünlerde Avrupa Birliği'ne girmek için çalışan Malta'yla olan diplomatik ve kültürel ilişkilerimiz oldukça sınırlı. Hatta iki ülke arasındaki tek ilişkinin turizm ol- duğu bile söylenebilir. O da tek taraflı: Maltahlar haftada iki kez düzenli olarak tstanbul seferi yapan uçaklarla ülkemize geliyor. Bildiğimiz kadarıyla Malta nüfu- sunun beşte biri şimdiden Türkiye'ye gel- miş durumda. Türkiye'den Malta'ya gi- den turist sayısı ise oldukça düşük. Ama bir grup insan, bu iki Akdeniz ül- kesi arasındaki kopukluğu gidermek, daha yakın ve sıcak ilişkilere girebilmek için kendi olanaklanyla çaba sarfediyor. Çabalannı ve çahşmalannı yasal bir taba- na yaymak ve daha çok destek alabjlmek için 1993 yıhnda Türkiye-Malta-îtalya Kültür ve Dostluk Derneği'ni kurmuşlar. Üç ülke arasındaki sosyal ve kültürel iliş- kileri geliştirip, zenginleştirmek amacıyla kurulan derneğin başkanı HaJuk Çak- makçı adında bir Türk. Ticaretle uğraşan Çakmakçı 'bufaiııiçiııe' nasıl girdiğini şöy- le anlatıyor: "Işim dolayısıyla uzun süre yurtdışında kaldım. Bu süre içinde insan- lann bizlere. Türklere olan > aklaşımı ve ön- yargısı beni rahatsız etti. Bizi yanlış tanı- yoriar. Bu yanlış düşünceieri sfleirilmek için kültünimüzün, özeüikle de geleneksel kfil- türürmizün tanıtıiması gerektiğini düşün- d i i - ' Bu düşünceden hareketle Türkiye'yi daha degişik bir açıdan tanıtma işine so- yunan bir grup insan ilk etkinÛklerini Malta'da, 13-27 haziran tarihleri arası- nda, dernek olarak kauldıklan kültür mü- badelesi programında gerçekleştiriyor. 16 kişiük bir grupla Maita'da Türkiye'yi temsil eden derneğin başkan yardıması Eirem Çoktan, 15 gün boyunca Türkiye'- nin tanıtımını çok yönlü olarak yapmaya çahştıklannı ve bunu başardıklanna inandığını belirtiyor. Derneğin kültür mübadelesi boyunca sü- ren yoğun etkinlikleri kısaca şöyle: Tanıtım amaayla ebru, tezhip ve hat gibi geleneksel Türk sanatlanna ait 40 eserden oluşan bir sergi açıldı ve Türk müziği, ye- mekleri ve halk oyunlanndan ömekler ve- rilen bir gece düzenlendi. Aynca Malta Devlet Başkanı Hugo Mitsud Bonnici. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Guido de Marco, MiIIi Eğitim ve İçişleri Bakanı Michael Falson ve Turizm Bakanı Psaila Sabooe'a.ayaretler yapıldı ve he- diyeler verildi. Özellikle Devlet Başkanı tarafından ilgi ve yakınlıkla karşılanan Türk grubu, tüm ziyaretlerinde yanlan- nda diğer gruplann temsilcilerini de al- mayı ihmal etmedi. Bu ziyaretlerden alınan sonuçlar ise ol- dukça ilgi çekici. Bugün için resmi olma- yan ama yakın bir tarihte resmi bir plat- forma oturtulması için hem dernek hem de Malta yektilileri tarafından çalışmalan yapılan konular şöyle: - Türkiye, Malta ve İtalya'da kültür merkezleri açılması. - Kültür mübadelesi programlannm devam etmesi, - Turizm alanındaki geniş potansıyelin değerlendırilmesi için gereklı çalışmalann yapılması, - Yüksek öğrenim kurumlan arasında önlisans, lisans, yükseklisans. doktora ve araştırma görevlileri için burs sağlanması, - İki ülkenin geleneksel sanatlannın tanıtımınm karşılıklı olarak yapılması. Malta grubunu ağustos ve eylül aylan- nda 15 günlük bir gezı ıçın davet eden Türkiye-Malta-İtalya Kültür ve Dostluk Derneği yetkilileri ilişkilerini sadece kültü- rel bir tabanda tutmaya, din ve politikava kesinlikle bulaşmamaya özen gösteriyor. Bu olumlu ve verimli çalışmalanna henüz Türkiye'den, özellikle de resmi makam- lardan destek sağlayamayan dernek bu- günlerde, gelecek yıl gereçekleştireceği et- bnlıklenni planlıyor. MEMET BAYDUR Duyarlık Eğitimi Kitaplığın derinlerinde bir yerde, otuz yıl kadar önce yayımlanmış bir Yeni Dergi buldum. Kendimi iyi bir in- san, bir "Adam" gibi duyumsamama nedendir Yeni Dergi. Yıl bir, sayı on. Biraz heyecanlandım. Bir de bak- tım bazı satırların altını çizmişim çiçeği burnunda birde- likanlıyken: 1965 yılında Yeni Dergi, "Türk Tiyatrosu Üzerine Soruşturma " düzenlemiş. Osman S. Arolafın yönlendirdiği soruşturma, o yıllarda "Gelişen Türk tiyat- rosuna son yıllarda seyirci ve oyuncu olarak çok sayıda katılmalar" olduğunu belirtiyor ve "Bu gerçeğe karşın birçok çevreler tiyatromuzun bir çıkmazda olduğu savı- nı ortaya atmakta ve bu çıkmazdan kurtulmak için yeni yollara gereksinme duymaktaaır. Bugunkü ortam içinde siz böyle bir gereksinme duyup duymadığınızı ve duyu- yorsanız görduğünüz çıkar yollan açıklayınız" diyerek ülkenin tiyatro insanlarına soru yöneltiyor. önce altını çizdiğim satırları aktarmak istiyorum. "Tiyatromuzun sorunlarına, yalnız tiyatromuzun de- ğil, genel olarak bütün ulusal sorunlarımıza çözüm yol- lan bulabilmek için, her şeyden önce yurdumuzda top- lumcu bir düzenin kurulması gerektiğine inanıyorum. Ne var ki, son yıllarda toplumcu, halkçı bir tiyatronun gerekliği konusunda pek çok insanın anlaşmasına rağ- men, bu insanların, tutulacak yolun ayrıntılan ve yönte- mi üzerinde birbirine karşıt düşünceler ileri sürdükleri görülüyor. Bunun nedenlerinden biri de toplumcu öğre- tinin sanat anlayışında, özüne uymayan bir sınırlılığı uzun yıllardır sürdürmesidir. Toplumculuğu daha çok ki- taplardan öğrenip benimseyen şehirli aydınların bu ül- kedeki yaşama koşullannın korkunçluğuyla karşılaştık- ları zaman kapıldıkları haklı öfke ile nerdeyse birer sa- nat düşmanı kesilmeleri de bu yüzdendirsanıyorum. Bu tutum giderek toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesi yolunda propagandacı, söylevci bir sanatın özlemi ola- rak beliriyor. Böyle bir sanatın -insanlara birtakım du- şünceleri ders verircesine anlatmaya çalışan bir sa- natın- tiyatroda etkili bir propaganda aracı bile olabile- ceğine inanmıyorum. Tiyatronun halkı eğitme görevin- den söz ediliyor. Sanattan, tiyatrodan, beklenen eğitim, bence bir duyarlık eğitimidir. Insana 'sen şunu düşüne- ceksin' diyen bir anlayış yerine insanı düşündurecek, onu çıkar yollar aramaya zorlayacak bir anlayıştır." Yukarıdaki satırlar sayın Cevat Çapan'ın otuz yıl ka- dar önce bu soruşturmaya verdiği yanıttır. Sevgili Ça- pan, 1965 yılında söylüyor bunları O yıllarda yada daha sonra birilerinin öğrenimine yaramıştır bu sözler diye düşünüyorum. Kırmızı tükenmez kalemle satırların altı- nı çizdiğime göre, üstelik bugün de, bu yanıta olan inan- cımı koruduğuma göre en az bir kişinin işine yaramış olmalı! Sevgili Cevat Çapan'dan yalnızca tiyatro ve şıirin değil, birçok güzelliğin gülümser gizlerini öğrendiğim ıçın de şanslı görmüşümdur kendimi. Yeni Dergi'nin hep yeni kalan bu sayısındaki soruştur- maya yanıt verenlerden biri de, bana tiyatroyu sevdiren, tiyatronun kapılarını açan, kimilerine göre beni "tiyatro- nun başına bela eden'' bir büyük tiyatrocu Güner Sü- mer. Aynı kırmızı kalemle onun da yanıtının satır altları- nı çizmişim. "Bir toplumun bünyesindeki ekonomik, sosyal gerilik, o toplumun her katını, her kuruluşunu et- kiler. Bir ülkenin ekonomik, sosyal hayatı gelişmezse, bütünüyle ekini de gelişmez. İşi doktorluk da olsa, ya- zarlık da, tiyatroculuk da olsa, kişi ülkenin sorunlarını bir bütün içinde düşunmek, kavramak zorundadır. Bu ülke- nin tek başına tiyatrosunun kalkmmasını beklemek, bir düşünce konforundan başka bir şey, bir aldatmaca ol- maktan oteye gidemez. Bir tiyatroya- sahip olmadan once, bir vatandaş olarak bu ülkenin sorunlarını düşun- mek, bu sorunlara bir vatandaş olarak katılmak zorun- dayız. Bu katılım, boşuna soz söylemekten çok, günlük yaşamımızdaki en kuçuğunden en büyuğune bütün dav- ranışlanmızdaki tutarlılıkla olur." Yeni Dergi'nin Güner Sümer'e sorduğu özel soruya, bu değerli yazarımızın verdiği yanıt, unutulur gibi değil. "Bugünün Türk tiyatrosunda tiyatro kişisi hangi gerçek- leri toplum önüne çıkarmakla yukümlüdür?" diye soru- yorlar. Şöyle yanıtlamış sevgili Güner: "Kendi gerçeklerini. Içten, köklü bir şekilde duyduğu, yaşamına karışan, yaşamasına yön veren gerçekleri. Türk yazınında olduğu gibi, Türk tiyatrosunda da en bu- yük hastalık içtensizliktir." • Yeni Dergi'rrin otuz yıl kadar önce düzenlediği soruş- turmaya yanıt verenlerin arasında Ayperi Akalan, Meh- met Akan, Gürtay Akarsu, Cahrt Atay, Gülriz Sururi, Asaf Çiyiltepe. Ahmet Evintan, Ahmet Gülhan, özde- mir Nutku, Gazanfer Özcan, Ali özgerrtürk, Yüksel Pa- zarkaya, Haldun Taner, Aden Tolay da var. Ben o yıllar- da yeni tanımaya başladığım Güner Sümer ile yirmi beş yıl sonra tanışacağım Cevat Çapan'ın yanıtlarını "işaret- lemişim " nedense. Evin içinde oraya buraya yığılmış kitaplara, dergilere bakarak gülümsüyorum. Bu küçük tepeler kimbilir neleri gizliyorlar? Satır altları yıllarca önce çizilmiş bu kitapla- rın arasında bu yıla kadar soluğunu yitirmeden varabil- miş ne güzellikler saklıdır kimbilir? Tüm Yeni Dergi'leri, Ufuklar'ı, Yeni Ufuklar'ı, başka eski dergileri de içeren bir tarama yapılsa, yeniden ya- yımlansa birçok yazı, iyi olmaz mı? Otuz yıl önce yapıl- mış bir tiyatro soruşturması, beni bugün üstüne böylesi- ne düşündürdüğüne göre... Belki Ataç'ın köşe yazıları- nın da bir gazete köşesinde yeniden, bugün yazılmış gibi yayımlanması gerekiyor. iyi kötü, eski yeni hiçbir şeyin "eskimediği", eskiyemediği bir ülkede yaşama- nın sıkıntısı mı bütün bunlar? öyle bile olsa, isi, dumanı, karası üstünde bir iyimserliğin yanında durmak gereki- yor. Güner Sümer haklıydı: Bizim en büyük hastalığımız içtensizliktir. Cevat Çapan haklı: Sanattan beklerten eği- tim bir duyarlık eğitimidir. Altını çizdiğimiz satırları yeni- den okuyacağız, çaresi yok. Oskor Akadenüsi Kuthtğ Atantan'ın 'Katanhk Sular' adhfilmini arşive alıh Kültür Servisi- Oscar Akademisi, Kutluğ Ataman'ın yönettığı "Karanlık Sular" adh filmini sonsuza kadar saklamak üzere arşivine aldı. Bugüne kadar hiçbir Türk filmini kabul etmeyen Oscar Akademisi arşivi ilk kez Kutluğ Ataman'ın "Karanlık Sular" adlı filmini değerlendirdi. Cha- rüe Chaphn ve D.W. Griffith gibi ünlü yö- netmenlerin eserlri- nin de bulunduğu arşivde sonsuza dek saklanacak olan "Ka- ranlık Sular" adlı fılm, laser disc'e alı- narak korunacak. Sanat yaşantısını ABD'de sürdüren Kutluğ Ataman'ın "Karanlık Sular" adlı filmi. 13. tsta- nbul Uluslararası Fihn Festivali'nde SİYAD tarafından "En İyi Türk Filmi" se- çilmişti. Cannes, Locarno, Venedik, Montreal, Manheim gibi önemli fılm festivallerine de katılan "Karanlık Sular" kısa süre sonra Türkiye'de gösterime girecek. Yönetmen Kutluğ Ataman
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear