13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ 1994 PAZAR 10 DİZİYAZI Ingiliz tiyatro yazan Arnold Wesker geleceğe ilişkin beklentilerini Cumhuriyel 'e yazdı Dünya, masumlan korumalı"Bu düşlerin bdki de en eskisi ve saplannhs, tûmüyle adil, mutiu ve akıkı olan olgun toplum- ta ilgiü olanıdır. tnsankğın tüm sorunlannuı çö- zûmü eüe tutulabilecek kadar yakın, fakat o bü- yük ideaJ ~.sınıf savaşı, materyalizm veya Baö teknok>jisininyıkıcıyönleri;devletyadaldlisegi- bi kurumlann ya da yanlış doktrinlerin ve kötü hareketterin uğursuz sonuçlan~~.. gibi engelle- rin herhangj biri nedeniyle gerçekleştirileme- mektedir. Yapılması gereken tek şey insanbğın yolunda- Id bu engeli kakbrmak olduğundan, hedefe ulaş- mak için her tûrtü özveride bulunulabilir. Başka hiçbir inaıuş bu kadar şiddete, baskrya ve acıya neden ounamışbr. Gerçekolan şimdild nmamn, gerçekkştirilebilir ideal bir gelecek için kurfoan edilmesi gerektiğini söyleyen çığhk, bu istem bû- yük zalimlikierin vasaHaşüntması için kuüanıl- nuşür-" Bu satırlar Sir Isaiah Beıün'in 1979 yı- lında aldığı "Kudüs ödülü" törenınde yaptığı konuşmastndan alıntıdır. Benim, zayıf bir yetenek duygu ve çatırdayan inançlar ve dili tutulmuş öfkelerle dolu olarak yaşlılığa doğru ilerlemem gibi dünyamız da katma değer oluşturan dahileri, katil diktatörleri, çok çalışan ücretlileri ve girişimci katilleri ile birlikte umutlar ve korkular içinde Üçüncü Binyıl'a doğru ilerlemektedir. Portre Tann hepimizi büyük zalimlikierin yasallaş- tınlması için kullanılan inanışlardan korusun: Romalılar Hıristiyanlan aslanlara parçalattırdı- lar; Hıristiyanlar Yahudileri dinsel farklıhklar nedeniyle yaktılar; Sovyetleraydınlan dûşün ay- nlıklan nedeniyle öldürdüler; Kızıl muhafizlar akademisyenlere eşitlik için kıydılar; Naziler 40 milyon insanı "ûstün ırla" yaratabilmek için yok ettiler; Katolikler Protestanlan havaya uçurdu; ProtestanlarKatolikleri kurşuna dizdi; Muham- med'in yaşamının kutsal olduğu savıyla Salman Rüşdü'nûn yaşamı hakkuıda fetva verildi; be- yazlann üstünJüğü adına ırk aynmcılığı; "etnik temizlik" ve Saraybosna'daki masum Müslü- manlann Sırp ulusçuluğu adına öldürûlmesi; So- mali'nin, Tann bilir hangi nedenle yok edilme- si! Bu tür inanışlar nasıl oluyor da canlı kalabili- yor? Benim, zayıfbir yetenek duygu ve çatırdayan inançlar ve dili tutulmuş öfkelerle dolu olarak yaşlılığa doğru ilerlemem gibi dünyamız da kat- ma değer oluşturan dahileri, katil diktatörlen, çok çalışan ücretlileri ve müteşebbis katilleri ile birlikte umutlar ve korkular içinde Üçüncü Bin- yıl'a doğru ilerlemektedir. Mizacım gereği zekaya ve yaratılış ile gelen iyiliğe içgüdüsel bir güven duyuyorum. Hala özgürlük, eğitim, sanat ve hoşgörü gibi kavram- lann medeni ve medenileştirici etkilerine ve ki- şisel gelişim ve refahın oluşabilmesi için en faz- la olanaklann sağlanması gerektiğine inanıyo- rum. Üçüncü Binyıl'a açılan kapının cephesine 'masumlan koruyun' yazılmalı ve altına da şunlar eklenmeli: Demokratik yollarla seçilmeyen hiçbir devlet, egemen sayılmayacaktır. Konu insan haklan olduğunda, ulusal egemenlik diye bir şey söz konusu değildir. Vatandaşlannın insan haklannı çiğneyen her devlete kanşacağız. Fakat, zamanı zehirleyen katı ve dizginsiz bir yasasızlıktan duyduğum korkudan dolayı, dik- kate almması gereken başka bir şey_ ortaya çık- maktadır: Masumlann korunması. Üçüncü Bin- yıl'a açılan kapının cephesine yazılması gereken sözcükler bunlardır: İMasumlan koruyun Irlandalı şair W.B. Yeats'in "tkinci GeKş" (*)adlı şiiri günümüzde Ingilizce konuşulan ül- kelerde en çok ahntı yapılan şürlerden biridir: Döne döne büyûyen anaforda Şahin duymuyor şahincisini; Her şey yılalryor, bel vermiş ortadirek; Kargaşalık sahnmış yeryüzüne, Yükseüyor kana bulanmış sular ve heryerde Sulara gömülüyor suçsuzhığun töreni; tyüer her türlü inançtan yoksun, tiyatrosuııım eşsiz yabancısı Amold Wesker, FRSL, onursal yazın doktoru, 1932'de Londra'da doğdu. VVesker 34 sahne oyumı yazdı, kısa öykülerini üç, makalelerini ise iki kitapta topladı. Bir de genç insaslar için yazdığı öykü kitabı vardır. Oyunlan arasında The Khchen (1957), The VVesker Trilogy (1958-] 960) arasında yazdığı Chicken Soup vvith Barley, Roots, I'm Talking about Jerusalem'den oluşan üç oyunu içine alan bu kitap Penguin Yayınlan'nda 400.000 adet sattı, Chıps vvith Everything (1964), The Four * Seasons (1%5), Love Letters on BîuePaper(1976),Shylock **" (1976), Annie Wobbler (1982), When God Wanted a Son (1986), Caritas (1988) bulunmaktadır. Televizyon, radyo ve sinema fılmi için senaıyoiar da yazmış olan Wesker'in eserleri Türkce de dahil 15 dile çevrildi ve yayımlandı. Wesker Havana. Stockholm, Münih, Aarhus, Londra, Oslo, Madison ve Roma'da kendı oyunlannın yönetmenlığını de yapa. Penguin Yayınevi, Wesker'in bütün oyunlannı altı ciltte topladı, aynca öykülerini de bir kitapta toplu olarak yayımladı. Altı yeni oyununu içine alan yedinci cilt ise yayımlanmak ûzere. Oyunlan fngiltere'de ve dışında ödüller almış olan Amold VVesker'e, 1989'da East Anglia Üniversitesi'nce onursal yazın doktoru unvanı verildi. 1991'de Arnold Wesker'in iki yapıtının dünya galası yapıldı: Huddersfield Çağdas Müzık Festivali için Caritas oyununu Robert Saxton, Opera olarak besteledi. Librettosunu da yazann yazdığı opera. festivalde sahnelendi. Bundan başka tek kişilik kadın ovunlanndan beşincisi olan The Mistress Roma'da sahneye çıkn. 1992'de Chicago'da Three Women Talking, Seul 'de kadın oyunlanndan Letter To a Daughter sahnelendi ve bu oyun Norveç Televizyonu'nca TV'ye uyarlandı. Aynı oyunu îtafya'da tanınmış sanatçı Ornella Vanoni yakında sahnelemeye başlayacak. BBC Televizyonu, 1992'de, VVesker'in 60. dogum yüını kutlamak amacıyla, Roots oyununu yeniden sahneleyerek 28 kasımda yayunladı. Wesker'in The Kitchen oyunu müzikal olarak hazırlanıyor. Müzik Barringtofl Pheİoung, şarkı sözleri Nigd Forde tarafından yazıhyor. Wesker iki yeni oyun yazdı: Blood Libel (1991) isünli oyun 1993 sonlannda Norvvich'te yeni bir tiyatronun açıhşuu kutlamak üzere ısmarlandı. Oyunda 1144 yılında Yahudilerin dinsel törenleri gereği çocuk kurban etmekle ilk kez itham edildikleri yer olan Nonvich'te geçen olaylar anlatılıyor. öteki oyun Wild Spring ise Wesker'in, sanatçı Brenda Broce için yazdığı üç kişilik bir oyun. Bir sanatçmın yaşammdan 15 yıllık birbölümü canlandıran oyunda öteki roller iki kara derili ya da etnik azmhğa mensup erkek oyuncu için yazıldı. Londra'da bir kuruluş, aralannda When God VVanted a Son, Lady Othello, Three VVomen Talking, Wild Spring oyunlan da bulunan bir Wesker mevsimi hazırtamakta. VVesker halen Cennıry Publishers'in siparişi üzerine özyaşam öyküsünü yazıyor. Kitabın 1994 sonbaharında basılması bekleniyor. * RonaM Bryden, Thdr Vfery Own aad Goiden Gty oyununun eleştirisinden Arnold VVesker \Vesker şöyie diyorUluslararasj bir koruma gücü yalnızca Müshımanlan Suplardan, siyahlan beyazlardan, inaıunayanlan inananlardan değil, masumlan, insan doğasının flkgünden beri var olan bu zalim ve çirkin bozulduğuna karşı konryabilmek için kunıtanahdır. Oysa yoğun bir tutkuyla esrik kötfiler. însanlığın çektigi sefaletin en büyük nedeni çıkar çatışmalandır. Bu kaçınamayacagımız bir gözlemdir. Çatışmalar, insan doğasının kalıcı bir hastalığıdır ve görünüşe göre dört ana başlık al- tmda toplanmaktadır: Sevgi, yaşamda kalma ar- zusu, açgözlülük ve güç. Bazı çatışmalar kaçı- nılmazdır: Aynı kaduıı seven iki erkek, kardeşinin doğu- muyla gördüğü sevgiyi yitirmekten korkan ilk çocuk, aynı su kaynağına gereksinim duyan iki toplum. Bununla birlikte, açgözlülük vegüç mo- tifli çatışmalar, kalıcı nitelikte kusurlar olmak- la beraber, bazı kişiler daha onurlu olabilse ka- çınılabilir cinstendir. Maalesef, o bazı kişiler "daha onurlu" değil- ler ve onursuz insanlar, yaşamın birlikte yaşa- mamız gereken ve masumlan bunJardan İcoru- mamız gereken gerçeklerindendir. Üçüncü Binyıl'a girerken benim söyleyece- ğim söz budur: Masumlan koruyun. Birkaç gün önce Bosna'daki savaştan yeni bir haber geldi: Saraybosna'yı çevreleyen tepelerden birinde bu- lunan bir Sırp mevziinden geçici bir okula atı- lan top mermileri, üç çocuk ve bir öğretmeni öl- dürdü. Neyı başarmak için? Hangi hakJı amaç adına? Bu nasıl bir düşüncenin işi? Bunu yapanlann düşünce sürecini anlayamıyorum. Anlamak da istemiyorum. Istesem de, buna zaman yok. On- lan ve yaptıklannı anlamaya ve onlan eğitmeye çahşırken, onlar daha çok masuma ateş ediyor- lar. Ve atılan top mermileri, Bosnalı Müslüman milislerin Hırvat ve Sırp masum avına çıkması- na neden olmaktadır. Kim ortaya çıkıp, "Tann beianızı versHi" diye bağıracak. Içgüdülerim ve inançlanmın aksine, aynı dili konuşan ve uluslararası bir makama karşı so- rumlu olan, yan tutmayan ve "gerçek olan şün- düd zamanın,gerçekkştirilebilir ideal bir gelecek için kurban edilmesi gerektiğini söyteyen" çatış- ma yanlannın ateşi altında kalmış masumlan koruyacak çokuluslu askeri bir banş gücünün varlığının gerekliliğine inanmaya başladım. Sa- raybosna'daki Müslüman okulunu bombalayan- lar, susturulacaktır. Zaptedilen bir Hırvat kentin- deki masumlan öldüren Müslüman askerler ya- kalanarak yargılanacak ve cezalandınlacaktır. Dünyanın hiçbir yerinde, zalimlerin, masumla- ra zulmedemeyeceği bilinmelidir. ftiraz eden sesler yükselecektir: Bir ülkenin egemenliğini çiğneyemezsiniz. Üçüncü Binyıl'a açılan kapının cephesine yazılan "masumlan koruyun" yazısının altına, birde egemenliğın şu yeni tanımını ekleyin: "Demokratikyollarla seçilmeyen hjçbir deviet, egemen sayılmayacaktır" Aynca bir deviet ada- mının da şu bildirimi okumasını istiyorum: Ilnsan yaşam kutsaMr Konu insan haklan olduğunda, ulusal egemen- lik diye bir şey söz konusu değildir. Vatandaşla- nnın insan haklannı çiğneyen her devlete kan- şacağız. Her insanın yalnız ve yalnız tek bir ya- şamı vardır. Bu yaşam kutsaldır ve yalnız bir dünyada, var olan tek dünyada, var olmaktadır. Vatandaşlannın insan haklannı hiçe sayan bir deviet, egemen olma hakkını yitirmiştir. Egemenlik kavramı, ülkenin sınırlan içinde ikamet eden bir halkın yaşama biçimine karşı saygıyı da içeriyorsa, o zaman bu insanlar, ken- dilerine belirli bir yaşam biçimi benimsetilme- den bu konuda özgür bir iradeye sahip olabilme- lıdir. Kendi vatandaşlannca çiğneme söz konu- su olsa dahi, bir ulusun egemenliği çiğnenmiş kabul edilebilir. Aynı kadını seven iki erkek, kardeşinin doğumuyla gördüğü sevgiyi yitirmekten korkan ilk çocuk, aynı su kaynağına gereksinim duyan iki toplum. Bununla birlikte, açgözlülük ve güç motifli çatışmalar, kalıcı nitelikte kusurlar olmakla beraber, bazı kişiler daha onurlu ola- bilse kaçınılabilir cinstendir. Masumlann korunması için bir gücün oluştu- rulması lehine ileri sürülebilecek en ikna edici tez aslında olayın tarihsel boyutunda saklıdır. Tüm çatışmalann özünde farklı düşünceler ya da tek gerçek Tann'nın kendilerininki olduğunu ileri süren dınler, arazi tartışmalan ya da bu ça- tışmalara yol açan sahte fakat güçlü istemler ara- sında geçmemektedir. Çatışmalar özde insanla- nn Adem ile başlayan aptallıklannm ve zalim- HkJerinin bir sonucudur. Bu aptallık ve zalimlik ne geçmişte ne de şim- di yahıız Romalılara, Hıristiyanlara, Müslüman- lara, beyaz ırka, Sırplara, Ruslara ya da Çinlile- re özgü olmuştur. Dinsel ya da siyasal ideoloji ise bu aptallığı ve zalimliği ortaya çıkaran anah- tardır. I Zairnttğinstyssal ya da I dhtsel siMian yoktup Uluslararası bir koruma gücü yamızca Müs- lümanlan Sırplardan, yazarlan Müslümanlar- dan, siyahlan beyazlardan, inanmayanlan ina- nanlardan değil, masumlan, insan doğasının ilk günden beri var olan bu zalim ve çirkin bozuk- luğuna karşı koruyabilmek için kurulmalıdır. Daha çok Isaiah Berlin'in sözlerindeki "ot- gun toplum saplantm" biçiminde olmak üzere. bu zalimlik birçok biçimde ortaya çıkmaktadır. Zalimliğin, bölgesel, toplumsal, siyasal ya da dinsel smırlan yoktur. Zalimlik, tüm insanlara ilişkin bir özelliktir. tnsanlığın kan damarlannda sonsuza değin dolaşacak bir virüs gibidir. Bu hastalığı iyileşti- rebilecek bir ilacın bulunabileceğine inanmıyo- rum. Uluslararası insani yardım gibi ağn kesiciler, eğitim, küresel olarak uygulanan tıp, teknoloji aktanmı gibi yayılmasını yavaşlatabilecek yol- lar vardır. Fakat, insan kişiliğinin açgözlülük, kin, intikam, güç hırsı, yabancı dûşmanlığı gibi bozukluklan. hesap venne gününe değin' sürecektir. Masumlann bunlardan korunduğunu görmek istiyorum. (•) (Çağdaş tngiliz Edebiyan Antolojisi, Cevat Çapan) Yarın: Radyo France eski başkanı Jean-Noel Jeanneney Y A Y I N H A K K I E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Gûzel Huzursuzluk... 12 Mart döneminde, Prof. Mümtaz Soysal yargılanmış, ye- di yılı aşkın hapısle, Kuşadası nda ıki yıl sürgün cezasına çarptırılmıştı. Sıkıyönetım Askeri Mahkemesi, bu cezaları vermekle birlikte, tutuklu kaldığı süreleri yeterli saymış, salı- verilmesini de kararlaştırmıştı. Ancak, Mümtaz Soysal'ın eşi, yazar Sevgi Soysal, AHan öymen'le yemek yedıği sırada, bir astsubayın ıhbarı üzerine, orduyu küçük düşürücü sözler söylediği gerekçesiyle tutuklanmış, cezaevine, Yıldırım böl- ge kadınlar koğuşuna konulmuştu. Prof. Sadun Aren de, o sıralar salıverılmişti. Kızılay'da karşılaşınca dertlendım: - Sadun Bey, ne olacak böyle? Bak, Mümtaz'/ mahkûm etti- ler. Sevgi'yi de içeri attılar! Sadun Aren: - Mutlak adaiet dedikleri bu galiba! dedi, kansını hapse atı- yorlar, kocasını da Kuşadası 'na sürgüne gönderiyorlar! fla- zen mutlak adaleti gerçekleştiriyorlar!.. Yazgının cilvesıne bakın, Prof. Mümtaz Soysal, Sıkıyöne- tim'de yargılanırken, Askeri Savcı Yüzbaşı Baki Tuğ, şimdi hükümetin büyük ortağı DYP'de, Milli Savunma Yarkurulu (Komisyonu) Başkanı. Baki Tuğ, Mümtaz Soysal'ın bakanlıgı söz konusu olunca, DYP grubunda ateş püskürüyor: - Böyle şey olmaz. Bugüne kadar uyumsuzluk çıkarıyor denmesin diye sabrettim. Artık susamam! diye bağırıyor, yazdığı "Türkiye Gerçekleri ve Soysal Davası" adlı kalın ki- tap müsveddesini arkadaşlanna göstererek, "Işte Mümtaz Soysal'ın kim olduğu, ne yaptığı burada yazıyor. Vatan haini kim, vatansever kim, burada 6e///. 2.5 yıldır bu kitabı bekleti- yordum, ama şimdibaskıya vereceğim"6er. Ankara Bürosundan Hakkı Erdem'ın verdiği haber ilginç. Yüzbaşı Baki Tuğ, 22 yıl öncekı kınini nasıl dökmüş ortaya, kitabı çıksın da görelim! Mümtaz Soysal'ın "Anayasaya Giriş" kitabı ile ilgili dava- sının, ilk duruşmasındaydı sanıyorum, sorgusu yapılıyordu. Bir köşede duruşmayı ızlıyordum. Ahmet Tahtakılıç ile Uğur Alacakaptan, Mümtaz Soysal ın savunmanlanydılar. Tahta- kılıç ile Alacakaptan'ın, duruşmalar boyunca süreklı Mümtaz Soysal'a saldıran Yüzbaşı Baki Tuğ'u yok saymaya karar verdiklerini, çok sonralan öğrenecektim. ilk duruşmada il- ginç bir şey oldu. Ayağa kalkmış, yargıcın sorularını yanıtia- yan Mümtaz Soysal, aynca: - Efendim, bir istekte bulunabilir miyim? dedi. - Buyurun! - Efendim, ben böyle ayakta durarak konuşamıyorum. Yü- rüyerek konuşmama izin verir misiniz? Yargıç, Savcı Yüzbaşı Baki Tuğ'a, sonra üyelere sordu: - Hayır, karşılığını verdi. Böyle konuşacaksınız! Ders verirken, yürüyerek konuşma alışkanlığında olan Mümtaz Soysal'a, duruşmada bu olanak tanınmamıştı. Çağdaş Gazeteciler Derneğı'nın 25 temmuz pazartesi gu- nü, Deviet Konukevı'nde düzenledığı "Yılın Gazetecileri Ödül Dad/nm("toplantısını açarken değinmiştim: - Bir yerde oturamayan Mümtaz Soysal, tam yerini buldu! Şu ülke senin, bu ülke benim dolaşabitir.. demiştim. Sevgi Soysal, bir gün şöyle demiştı: - Mümtaz'a en büyük ceza, bir yerde oturtmaktır. Devrim olunca, onu Devrim Konseyi özel kalem müdürü yapmalı, te- lefonlara filan baksm diye. Dünyada oturamaz... Mümtaz Soysal'ı, Meclıs kulislerınde bir yerde otururken gören var mı bilmiyorum. Mümtaz Soysal'ın çok kimsenin bilmediği, bir davası daha vardı, "Güzel Huzursuzluk" başlıklı bir yazısından dolayı açılmış. Bu dava da, o içerdeyken, yargılanırken açıldı. 26 Nisan 1971 "de, haftalık "Ortam" dergisinde çıkmıştı yazı. Soysal, bu davadan da aklanıpçıktı sonunda. Soysal, yazının bir yerinde şöyle dıyordu: "... Önce şunu kafalara sokmak gerek: Boykot, işgal, mi- tirtg ve ideolojik kavga, artık olağan ve evrensel hale gelmiş bir eylem ve ifade biçimi. Gençlık olaylan' denen olaylann büyük bir kısmı, kuşaklar arasındaki ezeli kavganın bıraz da- ha yaygınlaşmış, biraz daha sertleşmiş görüntülerinden iba- ret. Bir tek bombaylayüzbinlerin öldürülebildiği bir 'uygarlık' düzeyinde, 'şiddet eylemlen' denen şeyler de olsa olsa birer çatapat eğlencesi sayılabilir. Ne yapsanız bunlar olacak, olu- yor. Yeni bir üslup, yeni bir tutum bu. Dıştan bakıldığı zaman bütün eğitim sorunlannı çözmüş görünen toplumlarda da bunlar olağanlaşıyor. Türkiye'de bunları 'huzursuzluk' saymak ve şiddet tedbir- leriyle ya da üniversite reformuyla hepsinin ortadan kalkaca- ğını sanmak büyük yanılma olur. Eğitim alanındakı asıl huzursuzluk, toplumun çok huzurlu, çok durgun göründüğü yıllarda vardı. Ama sessiz, duyulmayan bir huzursuzluktu bu: Okuyamamış, kendi kendini oluşturamamış, bir kapkaç toplumda çiğnenmemek için gerekli kafa silahlanyla donatıl- mamış milyonlarca insanın ezik ve çığlıklaşmamış huzur- suzluğu. Kimse bunu huzursuzluk saymazdı; hatta Türkiye'- nin 'eğitim sefaletin/ ortadan kaldıracak birtakım adımlar atılmaya. örneğin Köy Enstitüleri kurulmaya başlandığı za- man, 'Anadolu'nun huzuru bozuldu' diyenler bileçıktı. ... Reformya da 'eğitim devrimı' elbette toplumda çalkantı- lar yaratacak, bazı çevreler de bunun adını 'huzursuzluk' koyacaklardır. Işte o anlamda huzur'/a reform bağdaşmaz, bağdaşmamalı. Bazılarının huzursuzluğu, sessiz milyonla- rın huzura kavuşturulması için ödenmesi gereken zorunlu fiyat. Türkiye 'de de bu fiyat herhalde bir gün ödenmeli." Ne var bu tümcelerde? 12 Mart kafası, "Huzursuzluğun güzeli olur mu!" diye açmış olmalı davayı. Son SHP'li bakanlann atanmalannda da bir "huzursuzluk" yaşanır gibi oldu. Kimi yazarlar büyüttükçe büyüttü. Hiç gir- medim, okurlar biliyor. "Köy Enstitüleri Va/rf/"nı yazıp sür- dürmeyi yeğledim. Okurlar sordukları için yineliyorum: "Köy Enstitüleri VaW/"na katkıda bulunacaklar, katkılarını; Ankara'da TC Zi- raat Bankası Yenışehir Şubesi'nde 26810 no'lu hesapla, Pamukbank Ankara Merkez Şubesi'nde 09216330 no'lu he- saba yatırabilirler Yatırırken, henüz vakıf bulunmadığı için, Talip Apaydın, Mahmut Mafcal, Prof Yakup Kepenek adla- rından bırinin belirtilmesı yararlı olur.. BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 1/ Karasevda. 2/ "Kame- .. tine — diyen gör ne uzun hayâl eder / Her kim ki 2 diler visâlini arzu-yi mu- o hâl eder" (Nesimi)... Dü- şüncesizce her işe atılan. 4 3/ Limonluk... Işsiz, ay- c lak. 4/ İlaç... Toprak, ° kum ve saman elemeye 6 yarayan iri delikli kalbur. j 5/ Keman yapımı ile ünlü bir İtalyan ailesi. 6/ Me- 8 tal yaprak... Asker. 7/ g Ortaçağda Avrupa'daki ticari birliklere ve şirketlere verilen ad... îyi bakun ve ilaç tedavisi. 8/ Kalabalık... Kristof Kolomb'un Amerika seferi su^sında yönettiği üç gemiden biri. 9/ Yapılan yıldı- nmdan koruyan aygıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Örnek alınacak söz... Argoda bir içimlik afyona verilen ad. 2/ Acı, üzüntü... Bir yere çaprazlama konulan yassı kiriş ya dâ kereste. 3/ Kaynağı mitolojik çağlara da- yanan kirişli bir çalgı... "Türk Beşleri" diye adlandınlan toplu- luğun üyesi olan ünlü bir bestecimizin soyadı. 4/ Bagışlama... Bir iümiz. 5/ Manila keneviri adlı elyafı veren muz türü. 6/ Sert ve fazla kızarmayan bir domates türü... Japon lirik dramı. 7/ Denizayısı da denilen bir fok türü... "Yaşadığımız dünyayı sevi- yorum / — tutmak benim harcım değil" (Necati Cumalı). 8/ Antalya'nın bir ilçesi... Ekinlere zararlı bir böcek. 9/ ABD Cumhurbaşkanı Eisenhower'ın takma adı... Güney Amerika yerlilerinin oklanna sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear