25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 24 MART1994 PERŞEMBE Bu iki zıt kişi, tehlikeli, tutkulu, dalgalı bir beraberliğin içine girdi... Yaşamlan beraber sürecekti artık Yves veBerge: Modanıneniinlüeşcinselçifti Bcrge, Yves Saint-Laurent'ın yaşamını altüst ettı. Enbüyükmutlululcîan.enbüyük aıutsuzİLkkn o yaşattı 'Yves Saınt-Laurent'a. Vlodacıvla tanışûğı sıralar. Bernard Buffet'nin şlerini ıdare edıyordu. Onu kanatlan altına almış. onu doaklara çıkarmıştı. Seyahatıseven. durmadan gezen, ışıne varayacağını tahmın ettiğı önemlı kışilerle hemen iüşkikuranbuadam.3O Ocak 1958'dekıdefılede Yves Saınt-Laurent'ı hararetle tebrik etmış: '•Bravo!.." demışti. "Olağanüstfi!.." Jaguan ıle gezer. dav ettern davete koşardı. 14 Kasım 1930da Olron'da doğmuştu. 'Yeni Dsdga'nın adamı değıldi. Başka birdünyada büyümüştü. Esneklik yc»ktu bu dünyada. Nüanslarayer yoktu. Birşey aksa aîctı; karaysa kara. 1948"de Pans'e geldı, yerleşti. Jean Cocteau, Jean Giono, Camus, Andre Breton, Sartre dostlan arasındaydı. Hayata küçük işJerle başlamıştı. Seine kenanndaki kitapçılardan kitaplar alar, büyük kitapçılara satardı. Bilmediği yoktu. Gözünde hiçbir şey, kültür kadar değerlı değildi. Moda önemli değildi onun için. Yves Saint-Laurent'a rastlay ana dek. 1958'in Martı'ndan sonra, o gürıe kadar hıç tanımadığı bir dünyanın ıçine girdı Pierre Berge. Bir gece bir yemekte Yves Saint-Laurent. Berge, Bernard \e Annabelle Buffet, Sagan beraberdiler. "YemektensonraPierre., Yves'leberabergitti, Annabelle Bernard Buffet'le, Sagan da kadehi ile baş başa kaldı..." dıye anlattı o gece>i gören bir gazeteci. Böyle başladı işte bu ilişki... Bernard defterini kapıyor. Y\ es Saint-Laurent defterini açıyordu Pierre Berge Yves ve Berge böylece moda dünyasırun en ünlü eşcinsel çıftini oluşturdular... Yaratıcı ve sanat yönetmeni... Neçok fırünalar beklıyordu onlan. Aslında ayn zevkleri, ayn dünyalan vardı. Pierre Berge pahalı şeyleri seviyordu. Seçkin antıkalar. pahalı halılar. Iznik seramikleri... Ucuz bir şeye gönül verdiği görülmemişti. Yves Saınt-Laurent'agelınce .. Bir koleksı>oncudeğildi o... Bir şeyın maddı değerinin önemı yoktu. Tek önem verdığı eşyalar. onun düşsel dünyasının parçalanv dı Değerlı olup olmamalan önemli değildi hiç. Denız kabuklan, tılsımlar, çarşı pazardanalınmışıvırzıvirlar, kağıtbebekler... Müzelerden nefret ederdi. Seyahatten ödü kopardı. Kendını bır şehırde yalnız hıssetmek dehşete düşürürdü onu. Y,aratıcı ve sanat yönetmeni... Ne çok fırtınalar bekliyordu onlan. Aslmda ayn zevkleri, ayn dünyalan vardı. Pierre Berge pahalı şeyleri seviyordu. Yves Saint-Laurent'a gelince... Birkoleksiyoncu değildi o... Bir şeyin maddi değerinin önemi yoktu. Dalgalar, fırtınalar Bu ıki zıt kışı. tehlikeli, tutkulu, dalgalı bir beraber- liğin içınegırdı... Yaşamlan beraber sürecekti artık. Sağda solda, şehırde, yemeklerde. dostlararasında beraber görülmeye başladılar... İşte böy lece çekti bu renkli, değışık. tutkulu dün- yanın ıçine Berg'yi Yves Saint-Laurent. Qna moda dünyasırun, kendi dünyasının özellikleriiii taıiıttı. Modayı 'A' dan 'Z' ye, genç modacı ile öğrendi Pi- err8e Berge. Y.S.L. ıçın moda ne güzel bir dekolte. ne güzel bir korsaj, ne de güzel bir elbiseydi. "Bir yaşam biçi- miydi 'moda'. Kendini ifade ermenin bir yoluydu." Neşıkbir>ol!. Dior ona, bır rüyalar ımparatorluğunda altın bir taht bırakmıştı. Altın bir kale, altın bir kafes dede- nebilirdi buna. Yaşamın tuzağı ile tanışıyordu, yalnızdı. Oran'da Paris'i özlüyordu, Paris'te Oran'ı. Yirmi bıryaşındaydı. Küçük kız havasmdaki bebe yakalı mantolanna 'ödûT, 'Sophie', 'Perşembe' gıbı adlarveriyordu. Sosyetenınenünlülerindenbiri,si- panş ettıği 'ZuzıT ısımli şu güzel grj tayyörün adının Yves'in köpeğjnın adı olduğunu biliyormuydu?.. Ya da defıledeki gelinliğin, çocukluk arkadaşı Si- mone'a çizdığı bir modelden alındığını?.. Yok. hayır, kimseler bilemezdı. Çocukluktu, düşlerdi koleksiyonlara kanşan. Aslında pekmutludeğildi. Kara bulutlardolaşma- ya başlıy ordu başının üstünde. Gazeteler, "Bu y aş- ta askerİiğini y apıj or olmalıv dı..." diye yazıy or- lardı. Tecılli idi ama, ne fayda... Tepesinde Demokles'in kılıcı... "Bulutlann üstünde gezen Küçük Prens" de- diklen Yv es, v eryüzüne ınıyordu. Bir gazetecıve. ustasırun ölümünden sonra korkunç bir boşluk rûssettiğinı açıklamıştı "tlk koleksiyo- numdan sonra da hissettim bu boşluğu" demiştı. "Ona, o kadar giivenir, söyledikierine o kadar inanırdım ki, şündi 'bu iyi, bu kötü' diyecek kimsem yok!" Dıor'un ölümünün üstünden bıryıl geçmişti. Bir sonsuzluk!.. Onun zev ki moda tarihıne geçmişti artık. Ama Yves Saint-Laurent bambaşka bir hava ile onun kannca belli, kadmsı modellenni demode et- miştı işte. Kadını korselerden. kalıplardan, aynntı- lardan kurtarmıştı. Devletın önde gelen isımlerinden biri bir gün Di- or'a: "Her zaman Eljses'deki da»etlere geç gelirim" demiştı. "Benim, çok önemli de> let işleri nedenh le davetîere geç kaldığım sanılır. Gerçekte ben karıma elbiselerinizi ghebilmesi için yardım ederim. Gerçek zırhlardır bunlar. Bağcıklı çetrefil korseler, fermuar- lar, zımbalar, düğmeler çıtçıtlar... Bir de bunlara sade modeller diyordunuz, öyle mi?.." Evet, Pierre Cardin ve Guy Laroche'la bir'likte mo- dayı gençleştiren üç modacıdan biriydi Yves Saint- Laurent. Yalana elmaslan, dizi dizi incileri kaldınp bir ke- nara atmıştı. Onun yerine turkuazlar kullanıyordu. Kocaman yalancı mücevherler, kocaman düğme- ler. Gerçek mücevhersevmiyordu. Ahşılagelmiş geleneksel renİderi yumuşak mavileri, saman sanlannı. solgun pembeleri, sürgün yeşilleri- ni de bır yana koyrnuştu. Daha sert. daha yürekli tonlar kullanıyordu Yves Saint-Laurent. Alışılmışın dışında Venedik kırmızılan, ateş, alev kırmıalan Cinecitta pembele- n, fuşyalar... Modeller, düşler, aıular Yves Saint Laurent'ın dünyasıydı. Düşler ve gerçekler Tiyatro sahneleri, düşler, umutlar, geçmış, gelecek birbirine kanşıyordu modellerinde. 1958 Kasımı'nda Yves Diorkoleksiyonunu Lond- ra'ya yüz kılometre uzaklıktakı Blenheim şatosun- da sundu. Prenses Margaret ve İngıltere"nin en zen- gin 2000 kadını oradaydı. Farah Diba'nın gelinlığıni o çizmişti. Zaferden zafe- re koşuyordu. Ününün doruğundaydı. Dostlan ile eskıden gittıği yerlere gitmıyordu artık. Başka yer- lere alıştı. uyuşturucuya ve içkiye de . Annesı, "Dior'a ilk girdiği zaman olağanüstü bir dö- nem yaşadı" div ordu. "Çok mutluydu. Dostlan ile Yves Saint Laurent, Pierre Berge 'yi kendi renkli ve büvülü dünyasına çekti. gezip eğleniyordu. Bize geçirdiği keyifle, hafta son- Iarını yazardı. Sonra işleri ağırlaştı. Sonra gazeteciler, fotoğrafçn Jar... 1958'de gençliği kesinlikle sona erdi..." Düşlerinı gerçekleştınrken yaşamın kapısını ka- pamıştı Yves Saint-Laurent. Mösyö BrunhofF26 Mavis 19^8'dekaraciğerkan- serinden öldü. Kim onun yenni tutabilir, kim ona babalık vapabilırdi BrunhofTgıbı''.. 1959'dan sonra Yves Saint-Laurent'ın koleksıyon- lanna bir gölge düştü. Aslında bir tek 'trapez'di göklereçıkanlan. Yenı modellen yadırgaruyordu. Sonra askerhk kapıyı çalmıştı. Kurtuluş yoktu arük. Tam 27 ay 15 gün!.. Korku ve sıkıntı, modellerine yansıyordu. Amfor etekler > ürümeyi handiyse olanaksız hale getirmiş- tı. Dior'un satış elemanlan tuv alete gitmek için el- biselen çıkarmak gerektiğini, müşterilere nasıl an- latacaklardı ki?.. Basın, Gıvenchy'nin kolay giyımli modellerine alkış tutu>ordu. Balendaga'nın sıyah tayyörlennin üstüne yoktu!.. Chanel dersenız, tüm dergilerin ka- pağındaydı. 1960 koleksiyonu karanlık bır koleksiyondu. Mor- lar vardı Morun tüm tonlan. Erikten siyah lale moruna dek. Çok karmaşıktı modelleri. Ne taklit edılebıhr, ne de gjyılebılır so>dan. 1960 şanssızlıklar, felaketler, zelzeleler, deri ceketli- ler. ihtilaller. Ceza^rsavaşlan yılıydı. Gençler baş- kaldınyorlardı Ve Yves Saınt-Laurent'ı askere aldılar. Gazeteler Yves'in askere abndıktan bırkaçgün sonra askeri bır hastaneye kaldınldığını yazdılar. Denetım altı- na alınmıştı. Birkaç aydan ben sinır knzlen geciri- yordu zaten. Yves Saint-Laurent altı hafta gözetim altında kaldı. Pierre Berg her gün gelıp görüyordu onu. Annesı için de bır kerelık bır izin alınmıştı. Ama annesını tanımadı. O kadar çok sakınleştırici ığne- ler yapmışlardı kı kendinde değildi. Her zaman kendıne çok bakan Yves Saint-Lau- rent'ın bu zavallı görünüşü karşısında annesı deh- şete düştü. Tedbir almak üzere tuvaletin kapısı bile yoktu. Val- de-Grace'da altı hafta kaldı Yves Saınt-Laurent. Kanarya adalarında balayı Sonra Pıerre'le ikisı Kanarya adalanna gıtüler. Bır tür balayı idi bu. Bu mutlu anlan ölümsüzlestırmek için durmadan fotoğraf çekiyordu Pıerre Berge. Be- yaz polosu, keten pantolonu ile güneşten yanmış, objektife gülümsü>ordu Yves. Bu arada Dıor'da onun yerine gecen Mare Bohan koleksıyonlar hazırhyordu. Çiçekb, geniş kenarlı şapkalarla tamamlanan kıyafetlersunuyordu. Buc- kıngham'dabirkokteylegidilecekmişcesine... Mare Bohan, Dıor'da 1987 yılına kadar kalacaktı. Pans'e dönen Yves Saınt-Laurent'la Pierre Berge bambaşka bır Pans buldular karşılannda. Modacı- Iar kış için 1925 yılını esın kaynağı olarak almı- şlardı. Yves'egelince.. Paris, Yves Saint-Laurent'ı çoktan unutmuştu bile!.. Bir zamanlar vere göğe kov amıyorlardı onu. Kısa bır aynlıktan sonra genç modacı 24 yaşında ve- fasızlığın ve unutulmanın acısını tadıyordu. N'e yapacaklardı şimdi?.. Büyük bır isımle, küçük birmodaevi açmaya karar verdıler Aslında maddı olanaklan hıç yoktu. Ama Pierre Berge gözü kapalı atıldı bu işe. Mare Bohan rakip olamazdı Yves Saınt-Laurent'a. Balenciaga ve Chanel'de yirmi beş yaşındakı gence- cik bir yeteneği engelleyemezlerdı. Öyle düşünü- yordu Pierre Berg. Botie sokagında iki odalı bir yer kıraladı. Birmasa, bit pazanndan almmış birkaç tane de ıskemle Yves Saınt-Laurent krokilennı tahta birmasa üstündeçizıyordu. Her taraf kumaş parçalan ıle doluydu. Arkadakı duvarda bir tak- vim, kenanna Dıor'un ve ölmüş ıkı köpeğı "Zuzu" ıle "Eglantine"ın resımlen ılıştınlmış birdeayna. An kovanıgıbı işliyordu küçuk oda... Kumaşcılar, kemerciler. boncukçular, dantelciler .. Av uç ıçi ka- dar bir yerde yemek yiv orlardı. Sandıklar masa ye- rine geçiyordu. Jambonlu sandviç >iyip. şampanya ıçıv orlardı. Dior modaevınde bir zamanlar beraber çaİıştığı dostlan ıle 80 ışçinın vansı Dıor'dan gel- mışlerdi. Orarun ikıncıleri burada birinci olarak çalışı>orlardı. Pierre Berge Jaguanna atlayıp para avına çıkıyordu 1 aralığa kadar paranın bulunması gerekti. Bir iki başansızdenemeden sonra. >ardım nıhayet bulun- du. Ok>anusötesindengelıyorduvardım. J.Mack Robinson'dan. Bu Amenkalı ış adamı Yves Saint- Laurent'ı tanıyordu. İlk kez bir Amenkalı, bir Franstz modaevine yatınm yapıyordu. Epeyce ara>ıp taradıktan sonra modaevi olacak yen de buldular sonunda. Spontıni sokağındakı bu >er ressam Forein'in atöKesiydı bir zamanlar. 19. yüzyılın sonunda Paris > aşamını alaya alan karika- türleriyle ünlüydü Foreın. Ne heyecan, ne zorluk.... "Buraya kimseler geünez" diyordu Yves Saint- Laurent. Ne heyecan. ne zorluklar, ne dıdinme... Modaevi resmen 4 Aralık 1961'deacıldı. Defile29 Ocak 1962'deydi. Yeni yerlenni Dior havasından bambaşka ıstemişti Yves Saint-Laurent. Ne orda olduğu gjbi stil eşya- lar, ne kadınca hava, ne de her yanda çiçekler vardı. Birkaç yeşillık, o kadar. Sade. düpedüz Kımler yoktu ki Yves'in modern salonunda? Fo- toğrafçı Norman Parkinson, Hiro ve Andr Ostier, koreograf Roland Petit, dekoratör Victor Grandpi- erre... Ön sıralarda Genevieve Fath, Zizi, Patricia Lopez, Doris Duke. Hlen de Turckheim, Françoise Sagan, Vicantes de Ribes... Yves uykusuz bir gece geçırmişti. Sabahm ikisinde hala koleksiyona mo- deller katıyordu. Annesi kardeşleri ile bu defile için Oran'dan gelmişti. Modellenni ısimlerle değil numaralarla sunuyordu artık. Bluzlar,kabanlartayyörler...Abartısız,genç, yumuşak hatlı. Dior sayfasını çevirmişti Yves Sa- int-Laurent ve şimdi yıne kraldı. 'modern!.', 'muhte- şem!.', 'ne klas!.' gibi sözcükler duyuluyordu. Tam bır başanydı koleksiyonu. Elle dergisr "\'arının gencinden, bir koleksiyon bek- livorduk... Bugünün ustasından bir koleksiyon çıktı karşımıza" dıve yazmıştı. "Koleksiyonu tamamlayacak paralan yok", "Tek başına becereme>ecekler bu işi..." yargılan yennı allûşlara \e 'bravo!.'lara bırakmıştı işte. İlk koleksiyonu ile Chanel ve Balenciaya'nın yaru- nda veralmıştı "Ben bir moda değil, bir stil yarabnak istiyorum!.." diyordu. Yarın: Zirveden uçuruma, uçurumdan zirveye!.. I Her hakkı Cumhuriyet'e aittir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear