25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS1993 PERŞEMBE 10 DIZIYAZI Dileğiıııizhiç silalıkııllaıııııaıııak KEMAL BURKA Y'LA KÜRT SORUNU ORAL CALI $LAR T -8- ürkiye'de de çözüm arandtğı koşullarda, Kürt tarafında da bu çağrı ile karşılaşabi- lecek buna muhatap olacak kesunkr anuuyor. Kema] Burkay bunlann önemtilerinden biridir, diye düşv- nüyorlar. Kema] Burkay da "Hayır, biz de şiddete başvura- cagız" dediği zaman, -belki Türk salunleri de bunu istijor- bu bir nata sayılmaz mı? Sizin bugüne kadar izlediğiniz politikalar acısı- odan bakarsak bir yanhşlık değil nri? BURKAY - Genelhkle Kürt hareketinde şiddet bir tepki ola- rak doğmuştur. Yani ben PKK'- nın da ille şiddeti çok sevdiği ve öteki çözümlere tümüyle karşı ol- duğu kanısında değilim. PKK bunu ortaya koydu da. PKK tek yanh ateş kesti. Ve hükümete de çağnda bulundu. "Siz de ateş ke- m, görüşetim" dendi. Bunu red- ;deden Türk tarafı oldu. Demek • ki PKK'yı bile şiddeti çok sevi- !yor, kan dökmeyi çok seviyor ;diye nitelemek yanlış olur. PKK- < nın bizim de geçrtuşte katılma- Idığımız ve bugün de katılmadı- iğurıız bazı eylemleri vardı. ',Ama bunlar bile devletin baskı politikasının ürünleridir. Bunu böyle görmek gerekir. Dolayısıy- la Kürt tarafı her zaman, silah kullansın kullanmasın, banşçı çözûme açık. PKK bugün de açık. Politikamız bir anda değişmez Bız eğer silah kullanırsak mec- bur olduğumuz için kullanacağız. Ve bu böyle devam ederse biz de politikamızı değiştirmek zorun- da kalınz. Politika degişikliği elbet bir günlük bir iş değil. Yani bir örgüt Î8 yıl bu politikayı izlemişse onu bir anda değıştiremezsiniz. Bu bir süreç meselesidır. Bizim difcgi- miz o ki, bu ortam daha fazla böyle devam etmeden, yangın büyümeden bundan dönülebil-» sin. Bizim dileğimiz o ki hiç silah kullanmayahm. Ama dediğim gibi böyle devam ederse biz mec- buruz. Her politik örgüt mecbur- dur, Kürt hareketinde. Nitekim biliyorsunuz Kürdistan'da bü- tün örgütler silahh mücadelenin içindedir. Çünkü koşullar buna zorlamışür. Bunlar mevcut yöne- timlerle her zaman anlaşmak is- tediler. Mesela İran Kürdistan Demokratlan, Kassemlu'nun yönetimindeydi uzun zaman. Kassemlu da banşçı bir liderdi. Diyalog yoluyla sorunun çözüm- lenmesi için çok çaba gösterdi ama, muhatap bulamadı. İran hep Kürt hareketini zorla bastı- rmak istedi. Bu yüzden Kassemlu gibi banşcı bir lider. silahü müca- deleyi bugüne kadar yürütmek mecburiyetinde kaldı. Bizim de bu mevcut şiddet ortamında uzun süre böylesine saf ve yani elindeki banş güverciniyle dola- şan insanlar olmamız mümkün değil. Kûrt radyosu ve TV'si - Ama Suriye'de bir Azadi der- gisini çıkarmak mümkün değildir. Veya bir Özgür Gündem gazetesi tran'da çıkamaz. Ama Türkiye'de çıkabiliyor. Yani bir banş kanalını zoriama imkanı, Türkiye'de hep açık bir imkandır. Siz bundan vaz- geçmek istiyor gibi bir mesaj veri- yorsunuz. O zaman da Türk ta- rafı, "Bakın işte Kürtlerin en ba- nşçı olanı bile şiddeti savunuyor; Banş noktasında etkili olabilecek bir isim de böyle bir yol izlerse ge- risini siz düsünün* di- yebüir. BURKAY - Once- likle Kürtler ko- nusunda. Türkiye'yi ötekilerden daha iyi durumda saymak mümkün değil. Irak'- ta bile -ki Kürtlerle en zorlu savaşı yürü- ten devlet oldu- Irak'ta bir Kürt rad- yosu ve televizyonu yıllardan beri var, bugün de var. Bütün o kavgalara, kanlı boğuşmalara rağmen, Irak bunu ortadan kaldırmadı. Bugün de saatlerce yayın yapan bir Kürt radyosu ve Kürt televizyonu var. Bugün de Bağdat'ta Kürtçe kitaplar basıh- yor, Kürtçe dergiler ve gazeteler çıkıyor. Her zaman vardır bun- lar. Dolayısıyla mesela Türkiye'de demokratik hakJar var, Irak'ta yok demeyelim. Kürt dıli rahat gelişebildi Irak"ta. İran'da yülar- dır devam eden savaşa rağrnen A. ürk tarafindan banştan yana olan demokrat insanlarla aynı saftayız Burkay Azadi gazetesi okurken. Burkay: Azadi'nin her dört sayısından üçü toplatüıyor. Hem de hazır toplatmla kararı ile... Kürtçe kitaplar basüıyor. Rızaiye'de. Hem de lran devleti- nin fmanse ettiği yayı- nlar bunlar. Kitaplar, dergiler çıkjyor. Me- sela "Sirve" diye bir edebiyat ve kültür dergisi çıkıyor. Şunu demek istiyorum: Bu- rada Kürtlerin duru- rau belli. Kürtlerin haklan tam tanınmış değil ama, buna rağ- men birtakım haklan var. Türkiye'de de var. Vitrinlik haklar Biz her şeye rağmen mücadele ile baa yayınlar çıkanyoruz. Ama bunlar çok dolayh bıçımde, doğrudan ve dolayb biçimde de boğulmak isteniyor. Azadi'den bahsettiniz. Azadfnin her dört sayısından üçü toplanıyor. Hem de hanr toplatma kararlan ile. Hakkında çok büyük cezalar is- teniyor. Özgür Gündem, Azadi. ötekiler Kürdis- tan'da dağıtılmı- yor. Olağanüstü hal bölgesine so^ kulmuyorlar, kimi zaman. Her zaman değil ama, zaman zaman oluyor. Baskılara uğruyor- lar.*Yam bu haklar da pek rahat kul- lanıîmıyor. Bunlar biraz da vitrinliktir. Yani Batılılara, bakın işte Kürtçe yayınlar çıkıyor. Diğer yandan da bu Kürtçe yaymlan boğmak için her şey yapıhyor. HEP için deniyor ki işte bakın Kürt partisı var. Ama diğer ta- raftan HEP'liler parlamentoda bir şey söyleyemi- yor. Parlamentoda bile konu- şamıyorlar. Yani vitrinlik olarak birtakım şeyleri sadece tutuyor- lar. Bizim banşcılığımız bugün de var. Kürt hareketi bir bütün ola- rak bence banşçı, PKK da dahil olmak üzere. PKK ateş keselim, görüşelim diyor da Türk tarafı bunu reddediyorsa, bu ortadadır. Kaldı ki biz 18 yıldır banşçı poli- tika izledik ama, biz yasakhydık, bugün de hala yasaklıyız. Do- layısıyla beni bir muhatap gibi gördükkri falan yok. Bizi hiçbir zaman muhatap olarak görmedi- ler. Bugün de görmüş değiller. Sadece birtakım hesaplar söz ko- nusu. Türk tarafindan banştan yana olan demokrat insanlarla, aynı saftayız. Onlarla karşı safta değiliz. Karşısında olduğumuz hükü- met politikasıdır. Egemen sınıflann geçmişten bu yana izle- diği pohtikadır, baskı politi- kasıdır. Biz buna karşıyız. Biz emekçi Türk halkına karşı deği- liz. Sorun Türk halkı ile Kürt halkı arasında değildir. Sorun, Türkiye'nin demokratik güçle- riyle, banşsever güçleriyle Kürt halkı arasında ve bizim aramızda değil. Biz haklanmızı istiyoruz. Biz zorlanmışız. ve biz hala bugü- ne kadar silah kullanmamışsak, yani biz herhalde evliya gibi in- sanlanz. Çünkü bu baskı orta- mında, bu şiddet ortamında in- sanlan tepki olarak silaha sanldı- klan için suçlamamak lazım. Yani öyle samyorum ki hangi halk bu baskılar karşısında olur- sa silaha sanlır. Türk halkının dili yasaklansaydı. Türk halkının kendi yöneticilerini seçmesine izin verilmeseydi, türküleri ya- saklansaydı Türk halkı ayak- lanırdı, savaşırdı. YAREV: HEPiçipde yanlışlajryapıldı EDEBİYAT Yaşar Kemal'le onurduymalıyız- Türk edebiyat ve sanat hayatmda Kürt kö- kenli önemli insanlar var. Bunlar arasında fleri gefenlerini sayma\a kalksak, Yaşar Kemal. Ah- med Arif, Yıbnaz Güne> gibi iâmler > ar. Bunla- ra Türk sanat ve kültüriinde önemli isünleri, ötıde gelen isimleri di>ebiliriz. Bunları bir Kürt gözüyle nasd değerlendiriyorsunuz? - BURKAY - Bunlar kendı anadillerini de ya- zamamışlar veya bazılan diyelim ki Kürdis- tan'da büyümüşler, Kürt kültürünü ahnışlar ama, bazılan Kürtçeyi bib'yor, baalan bihni- ypr? Yani yazarlar bakımmdan söylüyorum. Omeğin bir Yaşar Kemal... Bunla'n doğal karşılıyorum ben. Çünkü ken- dileri Kürtçe yazmaya çok sonra baş- ladı. Hepimiz Türkçe eğitim gördük. Zaten Kürtçe kitaplar yoktu, eğitim olanağı yoktu, Hâlâ da öyledir. Kürt aydmlannın bir bölümü Türkçe yazmışlardır. Ben bunlan iki toplu- mun ortak ürünü sayıyorum. Örneğin bir Yaşar Keman. Yaşar Kemal hem bfc Türk yazandır hem de bir Kürt ya- zandır. Yani biz de Kürt olarak onun- la onur duymalıyız. Bir Ahmed Arif Saf Kürt müdür bilemiyorum. ama Kürdistan'da büyümüştür, Kürt kültürünü almıştır. Bir Ydmaz Güney her iki toplumun malıdır. öyle kabul etmek lazım. Bunlar aynı zamanda Kürt kültürünü eserlerine taşımı- şlardır. Mesela Yaşar Kemal'in ro- manlannda bunlan hep bulursunuz, kahraman olarak vardır. Kültür ola- rak, folklor olarak da var. Yaşar Ke- mal'in eserlerinde bu yansıyor. Şair Ahmed Arif in şiirlenne yansıyor. Yani o Kürt ağa. Çünki Kürdistan'da konu- şulan Türkçe, Kürtçenin etkisinde kalmış. Kendisine özgü bir biçim kazanmış, bir hava kazanmış. Bence Ahmet Arif in şiirinin orijina- litesi de ordan geliyor. O yörelere özgü orijinal söyteyişi, Türk şünne taşımış olması. Birtakım Kürt deyişleri mesela Türkçeleşnıiştir. Bu bir orijinallik yaratıyor. - Cemal Süreya da biliyorsunuz Tunceüli. BURKAY - Biliyorum Cemal Süreya ile de tanışıyorduk. O öyle fazla Kürt kökenini taşı- mamış jiirine. Ama bir Enver Gökçe'de de var mesela, aynı şey. Erzincan'lı. Onda da var. Yılmaz Güney'de Kürt karakteri, kişiliği, fılm- lerinde görülüyor. Çok somut olarak görülü- yor. Onu da her iki toplumun sanatçısı sayıyo- rum, ortak ürünü olarak görüyonım. - Son dönemde biliyorsunuz Kürt miAi uyaıuşı fle biru'kte bu yazarlara ciddi eteştiriler yapdma- ya başlandı. Yaşar Kemal'e, Ahmet Arife, -Ydmaz Güney'e ne kadar yapddı bümiyorum ama- yer yer Yılmaz Günej'e de bu eleştiriler yapılıyor. 'Bunlar kendi milli kimiiklerini inkâr nemde yoktu. Mesela ben belli bir aşamada tanışabüdim. Ondan önce Türkçe yazdım. Bu bir kusur değil. Buldugumuz ortam oydu. Ni- tekim 1960 öncesi Kürtçe yazan kim vardır Türkiye'de'1 Yoktur. - Suriye'de falan vardır. Irak'ta» BURKAY - Ondan sonra bu olanakiar doğ- maya başladı. Bunun için tabii Kürtçe yaa dili- ni bilmek gerekiyor. ürün vermek için. Bundan dolayı bir Yaşar Kemal'i suçlamak haksızbk olur. - Yaşar Kemal'in ben Türkiye'de iken kıy- ANNEM Bir sessizlikti annem Nice çileden örülmüş Sevinçleri de var mıydı bilmem Kendisinden bile gizlenmiş Her anne çocuklarım yaşar, değil mi? Ben armemi hiç yaşamadım Çünkü çocuklar Bir rüzgara biner giderler Anne vüreği de beraber Mart 1991 ŞİİR Şiir ansızın gelir Ha güneşli hava, ha bulut Yolda yürürken Issız kırda, kent kalabalığmda Çiçekler arasında, ya da mezbelede Uyurken, uyanıkken En münasebetsiz anda Bir parça sevinç, bir parça keder Çöle damla, toprağa tohum gibi Ansızın gelir şiir Temmuz 1992 Kemal Burkay'ın Nisan 1993 yüında Deng Yayınlannca basdan 'YAKILAN ŞÜRİN TÜRKÜSÜ" adlı şiir kitabının "San Çiçeğin Baladı" bölümünden... edip, kendi milli kimiiklerini bastırarak sanat yapmak istiyorlaı. Bunu bir utanç \esilesi ola- rak kabul etmek gerekir' gibi iddialar öne sflrü- lüyor. 'Neden Kürt hareketi ile birlikte tutum al- madılar. baskılara karşı çıkmadılar' deniyor. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? BURKAY - Demın de söy ledım. Onlann ye- üştıkJen koşuUariçerisindedüşünmek lazım. Bir Yaşar Kemal Kürtçe yazmadı. Bence koşullan yoktu. Yeni yeni yetişiyor o insanlar. Yani bir kere Kürtçe dili ile tanışmış olması lazım. O dö- .ırıetini o kadar bilmiyordum. Yurtd^ına eıkınca gözümde değeri daha çok arttı. Bizim folkloru- muzu Kürt olsun, Türk oLsun sanat dih'yle ifade edebikn, onu romanlaştıran kişi \ aşar Kemal. O yüzden de evrensel bir özellik kazanmış. Bu Türkiye'de pek anlaşıunıyor. Yenileşme, falan derken Türkiye'nin o klasik folklorik değerlerini romanlaşbran insanlar, bir yönüyle de küçümse- niyor yer yer. Ben bu anlayışı doğru görmüyo- rum. Kendi folklorumuz -ki bu folklor karışık bir folklor- iç içe geçmiş bir folklor. Bunu ifade et- meleri önemli. Yaşar Kemal'in Cumhuriyet ga- zetesinde Musa Anter'in ölümü üzerine bir yazıs çıkmıştı, okudunuz mu? BURKAY - Okudum. - Çok önemli bir tutumdu o zaman. O koşul- larda. BURKAY - O çok olumlu bir yazı idi, Txn onu okudum. Elbet biz Yaşar Kemal'den, öte- ki sanatçılardan daha gür bir ses beküyoruz. Ama Yaşar Kemal'in ben genel olarak eserleri- ni, tutumunu göz önüne aldığım zaman, onu Kürt halkına ihanet etmiş bir insan olarak gör- müyorum. Kürt halkı, Yaşar Kemal'- den onur duymalıdır. Çünkü Kürt asıllı bir yazardır. Kürtçeyi bilir. Benim ken- disiyle dostluk ibşkilerim de vardır. TtP döneminde de birbkte çabşmışük, ha- piste de beraber kaldık kısa bir süre. Davutpaşa Kışlasında. Yaşar Kemal'i tanıyorum. Bence Yaşar Kemal'den onur duyması gerekir Kürt halkının. Şair Kemal Burkay - Peki sizin sanatçı kişiliğinize geçe- lim. Sizin bir politika adamı obnanız öte- sinde bir de sanatçı. şair yanınızı tanıyo- rum ben. Belki başka özellikleriıuz daha >ardır. Şürlerinizin bir kısmı Türkiye'de oldukça popüler. "Bir Kedim Bile Yok." "Mamak Türküsü" gibi. Bunlann dışında var mı? Türkiye'de şarkılarda türkülerde geçen şürteriniz? BURKAY - İki tane daha var. - Türkçe mi, Kürtçe mi? BURKAY - Kürtçe söylüyorlar. - Türkçe olan bunlann Dusi dışında var mı? BURKAY - Aynca Grup Yorum da bir şii- rin Kürtçesini bestelemişti. - O'nun adı ne? BURKAY - Yenik Deylis. - Siz ne zaman şiir yazmaya başlamıştımz? BURKAY - Ben 17-18 yaşından beri şiir yazıyorum. SÜRECEK KADIN Iş sahibi ve okuyan kadın özgürleşir- Sosyalist hareket, Türkiye'de kitieseUeşmeye başladığmdan itibaren adım adan feodal özeUik- leri güçlü olan hareketlere dönüştü. Bacı edebi- yat] bu süreç içinde çıktı. Kitleselleştikçe taş- ramn o feodal geri költürü kadın-erkek iUşkileri- ne yansıdı, biz de bunlara teslim olduk. Aman de- dik biraz daha ileri şeyler söylersek, kitlemizden kopanz, toplumla karşı karşıya geliriz. Bu ne za- raana kadar devam edecek ve nedir bunun sının? BURKAY - Toplumun, kitlelerin, kurtuluş- lan için mücadele ettiğimiz halkın çıkarlan bunu bebrbyor. Bizi kitklerden koparacak, kit- lelerle karşı karşıya getirecek çok erken slogan- lar hiçbir işe yaramaz. Dediğim gibi mesela kadın haklan konusunda bile bir şeye yaramaz. Bizi bizzat kadınlarla karşı karşıya getirir... - Mustafa Kemal 19201er Türkiye'sinde çok radikal şeyler yapmtş. Kadınm eve kapatdmasına karşı, kitlelerin önünde, modenı gijimli kadınlar- la dans etmiş... BURKAY - İşte ben onu radikal olarak gör- rnüyorum. Eğer bugün toplumda tutuculuk güçlüyse, eğer özeüikle emekçi ve yoksul halk kesimleri, dine bir kurtuluş yolu olarak yöneli- yorlarsa, eğer baa Müslüman ülkelerde ve bu arada Türkiye'de kadınlar çarşafa yöneliyorsa, bunun sorumlulan bence yanlış politikalardır. Batı hayranlığı, Batı yaşama bicimi, Baü'da kadının başı açıktır diye bunu böyle zorla ger- çekleşürmeye kalkarsanız onlara ters düşersi- niz. Ve o giderek kemikleşir. Ama yığınlardan yana iş yaparsanız, yani yığınlann konumu, çı- karlan, politik ve uzun vadeb kültürel çıkarlan- na uygun değişimlpr yaparsanız yığmlan ka- zanu^ınız. Ve bence yığınlan ilerici yönde değiş- tirecek olan budur. Mesela lran'da Şah'ın baskılan bugünkü toplum düzeninin nedenidir. Emekçiler üzerindeki baskı, demokrasi güçleri üzerindeki baskı. Şah, Batılı yöneticisine tepki içinde gelişti. Şah bir yönüyle modern giyinen bir kişiydi. Hanrmı da öyle giyiniyordu, çarşafta değüdi. Ama gerçekte Şah bir diktatördü hepi- mizin bildiği gibi; halka yaptığı baskılar, halkı çarşafa yöneltti, dinde bir kurtuluş aramaya yö- neltti. Kadıra zorla çarşaftan kurtarmak bir devrim obnaz. Çok tutucu bir toplumda bderin çıkıp kadınla dans etmiş olması, ilericibk değil. Mustafa Kemal, işçi sımfmın örgütknmesine olanak tanısaydı, emekçilerin örgütlenmesine olanak tanısaydı, bence bu kadının özgürleşme- sine çok büyük katkı yapacaktı. - Benim söylediğûn bu değil. Ben şunu kastedi- yorum: Diyetim ki toplumun yüzde 50'sini veya belki de daha fazlasını kadınlar oluşturuyor. Kadınlann özgürleştirUmesiyle ilgili atılacak veya kadınlann özgürlük yolunda atacağı her adım bir toplumsal geUşmedir. Sizin işçi sınıfı ör- neğine verdiğiniz ömege aykın şeyler değil bun- lar. Kadmlann yohınu açabilecek ve bu konuda radikal davranabüecek adımlar atüsa bir süre sonra kadınlarla birleşirsiniz bu yolda. Nasıl işçi- lerie birleştiğiniz gibi. BURKAY - İşte ben onu diyorum. Kadım meslek yaşamına çekebibrsiniz. Diyelim ki, ül- kenin ekonomik gelişmesi, daha çok fabrika, daha çok iş alanı ve kadınlann iş alanına girme- si.. Ha, bu konuda kısıtlayıa şeyler varsa kaldınbr. Kadın iş sahibi olduğu zaman erkekle yanşabilir. Onun boyunduruğundan kurtulur. Çok önemh' bir şey. Erkeğe bağb bir kadın öz- gür değildir. Ama iş sahibi bir kadın özgürleşir. Ve birtakım gelenekler de giderek kınbr. O hal- de ekonomik yaşamın değiştirilmesi, eğitim ola- naklannın sağjanması, emekçi kesimlere, yok- sul kesimlere eğitim olanaklan sağladığımz za- man, kadın özgürleşir. Okuyan kadın. bibnçle- nen kadın giderek özgürleşir. O halde kadının özgürleşmesinde de bence temel halk kesimleri, özeUikle de yoksul halk kesimleridir; çünkü dine yönelenler onlardır. asıl tutuculuğa yöne- lenler onlardır. Bir kurtuluş bulamadıklan za- man, diğer kanallar tıkandığı zaman oraya yö- nelen onkrdır. Bunlann da ekonomik ve sosyal durumlanm düzelttiğiniz zaman kadın özgürle- şir. Yani bunlar birbirlerine bağb. Ama şunu demek istemiyorum: Yani bir kadın sorunu ile aynca ilgilenmeyeh'm mi? Hayır, aksine bunun için bız çok bilinçü, sistemb caba gösterebm. Bu bizim görevimız. karşı değiüm ben. - Mesela siz gündetik hayatuuzda buna uygun davranıyor musunuz? Mesela bulaşık yıkıyor musunuz? BURKAY - Yıkıyorum tabii... Ütü de yapı- yorum. Mesela ben evimde hiçbir zaman eşime demem ki bana bir çay getir. Kalkar çayımı kendim alınm. Çünkü ayıp sayanm. O bana bir çay ikram edebibr, ben de ona bir çay ikram edebilirim. Öyledir bizdeki anlayış. Ben özel ya- şamımda her zaman buna dikkat ettim. Mesela ben kendi paltomu hiçbir zaman askerde erlere tutturmadım. Yedek subaybk yaptığım dönem- de. kendi paltomu kendim giydım. Avukatbk yaptığım dönemde çantamı hiçbir zaman müş- terikrime taşıttırmadım -ki o bir gelenektir; köylü, çoğu halktan insanlardı, hemen çantaya yapışırlardı- hiçbir zaman taşıtmadım. Dedim İci, ben gencim, çantamı taşıyabilirim. Ben aile yaşamımda da buna dikkat ettim. Ama şu bir gerçek. benim aile yaşamımda da politika be- nim sırtımdadır. Eşim aktif değil, katkısı azdır. - Peki şikayet etmiyor mu? BURKAY - O cahşıyor. Gündüzleri çalışıyor. Dolayısıyla eve yorgun geliyor. Benim kadar onun pobtikaya ayıracak zamanı yok. Ben par- tide tabii profesyonel çalışıyorum. Benim işim de parti işleri. Eğer o öyle çalışmasaydı dâha fazla zaman ayırabilirdi, ben de isterdim. - O zaman sizin aile modelinize baktığımız za- man, benzeri modelleri, hemen hemen bütün afle- lerde gözkmek mümkün olabilir. BURKAY - Tersi de olabıbr. Yani diyehm ki o pobtikada benim durumumda olabibrdi. be- nim görevimi yapabilirdi. O zaman ben çabşan bir erkek olabüirdim. Bunun örnekleri de çok az olsa da var. Mesela sanıyorum Behice Bo- ran'ın durumu buydu. • Tansu ÇiDer'üı eşi de.. Ama sonuçta politika- da çıkan manzara bir eşitsizlik olarak sûnneye devam ediyor. Bunu mudahale ile nasıl değişrJre- biliriz? BURKAY - Şu veya bu ailenin durumunda, yani erkek-kadın ibşkileri ve bu görevlerin bölü- şülmesinde farklar olabiür. Ama genel olarak ilk elde ev görevlerinin de bölüşübnesi gerektiği- ni düşünüyorum. Kadınlann da erkekler kadar politik ve sosyal çabşmalara katılabilmesi için.. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt İnsanlık ÖWü mü? Tunus Devlet Başkanı Zeynel MHdin Bin Ali'nin Tür- kiye'den istediği Tunuslu Rlyad MaMufun duruşması, 10 Ağustos 1993 Salı günü, saat 11.00'de Kırklareli Asli- ye Ceza Mahkemesi'nde. Son duruşmada, Fransa'dan gelen banka soyguncusu Etlenne Boudy dinlenmiş, Eti- enne Boucly tutanaklara göre şöyle demişti: "Ben Tunus'ta illegal bir örgütün mali işlerinden so- rumlu üyesiyim. Ve örgüte para toplama işiyle görevli- yim. Örgüt halen Tunus'ta faaliyette olduğu için adım söylemem sakıncalıdır. Örgüt, Tunus'ta demokrasiyi sağlamak için kurulmuş bir örgüt olup, örgütün şefi beni Paris'ten alarak Tunus'a götürdü. Ve Tunus'ta çalışma- ya razı oldum. Huzurda bulunan Riyad Mahluf, bu örgü- tün üyesidir. Suç konusu banka soygunlannı biz yaptık. Amacı politiktir, örgütepara sağlamaktır. Bu örgüt, faali- yetlerine Habip Burgiba zamanında başladı. Zeynel Abidin, Habip Burgiba'yı devirdiğinde, ben Tunus'tay- dım. Zeynel Abidin, Habip Burgiba zamanında, içişleri bakanıydı ve bilahare darbe ile idareyi ele aldı. Habip Burgiba zamanında ve daha sonraki dönemlerde (Ri- yad Mahluf) banka soygunlarına bizzatkatılmadı. Sade- ce örgütün üyesiydi..." Geçen duruşmada, Riyad Mahlufun yargıfaması il- ginç olmuştu. Yargıç, Riyad Mahluf'u bir türlü oturtamı- yordu. Yargıç Aslan Ünsal: -Tamam, otur! dedikçe: - Oturamam eiendim, bu benim davam! Konuşaca- ğım, hakkımı savunacağım! diyordu. Yargıç Aslan Ünsal, bir ara Riyad Mahlufa: - Riyad Mahluf, sen burada bulunduğun sürece, bu memleketin evladı sayılırsın! dedi. Duruşmadan sonra, Riyad Mahluf, çok mutlu olduğunu bildirdi. 20temmuzda adli tatil başlamıştı, yargıç Aslan Ünsal, dinlenceye git- ti... Riyad Mahluf, Zeynel Abidin Bin Ali'nin geri verilmesi- ni istediği bir Tunus yurttaşı. Gerçekte soyu Türk. Dör- düncü kuşaktan dedesinin Karadeniz eşrafından Topçu Miralayı Mahmut olduğunu söylüyor. Topçu Miralayı Mahmut, verilen bir görevle Barbaros Hayrettin Paşa'- yla birlikte Tunus'a gidip orada yerleşmiş. Kırklareli'de "Demokrat Kırklareli" adında bir gazete çıkar. "Demok- rat Kırklareli" Riyad Mahluf için bir özel sayı yayımladı. Gazetede, dergilerde, gazetelerde Riyad Mahluf ile ilgili olarak çıkan yazılara, fotoğraflara yer verildi. Benim de "Gizli£/..."başlıklı yazımı almışlar. Riyad Mahluf, yaşa- möyküsünü şöyle anlatjyor: "... Ben Fransa'da elektronik teknisyenliği öğrenimi gördüm. 1984 yılında, tek parti diktasına karşı mücadele için örgütlendik. Para gerekiyordu. Sayısı 12-15 arasın- da banka soygununa karar verdik. Ama ben soygunlar- da yer almadım. Türkiye'de ne kadar demokrasi olduğu- nu gördüm. Biz de bunu istiyoruz. 1991 yılında bir örgüt evi baskınında adımı buldular. Ben aynı anda THY uça- ğına bindim, ablamın yanına istanbul'a geldim. Ablam Şadiye Korkut Istanbul'da yasıyor. 29 Ocak 1993 günü Fransa'ya ıltica etmek için giderken, Dereköy Sınır Ka- pısı'nda polisler beni yakaladı. Kırmızı listede adımın olduğunu söylediler. Merkez Karakolu'nda dörtgün çok ifi k'oşullarda kaldım. Sonra cezaevine gönderildim. 40 gün içinde hukuken bırakılmam gerekiyordu, ama 40 gün bitiminde salmadılar. Ertesi gün dosyam geldi ve mahkeme beni tutukladı. Hakim önüne hiç çıkmadım. ... Beni geriye gönderirlerse işkenceye alırlar, yaşat- mazlar. Öidürürier. Bizde demokrasi yok, dikta var. iş- kence, elektrik, şişe, dayak, her türlüsünü yaparlar. O yüzden uçağa binmem, Tunus'a gitmem. Ne mi olur? Bunu söylemem, ama uçağa binmem ve gereğini yapa- rım. Ben asla terörist değilim. ömrümde silah kullan- madım. Benim silahım, kitaptır, kasetlerdir, bilgidir, filmdir..." Riyad Mahluf, hakkındaki karârın (eski) İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in Tunus'a gidip anlaşma yapmasından sonra hızlandığını söylüyor. Riyad Mahluf cezaevinde yatarken, Tunus Konsolos- luğu'na noter aracılığı ile yolladığı dilekçede, Tunus Devieti yurttaşlığını reddettiğini bildirdi. Bu arada, Türk yurttaşlığına geçmek için başvurdu. Bu arada, Tunus Konsolosluğu boş durmuyor, Riyad Mahlufun duruş- masının ne zaman yapılacağına ilişkin, "diplomatik" girişimlerini sürdürüp duruyordu. Bunun yanında, Ada- let Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü Yaşar Büken imzasıyla Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı'na "çok ivedi" fakslar gidiyor, bunlardan 5.7.1993 günlü olanın- da şöyle deniyordu: "Tunus'ta işlediği banka soygunu suçu nedeniyle anı- lan ülke makamlarmca iadesi istenilen Riyad Mahluf hakkındaki ilgi yazımız cevabının çabuklaştırılması rica olunur." Bu, 20.7.1993 gün, 029688 günlü yazı ile yinele- necekti. Ceza işleri Genel Müdürü Yaşar Büken, "bakan adı- na" gönderiyor bu "çok ivedi"yazüan. Cumhuriyet Baş- savcısı da mahkemeye. İşte örneği: "As//ye Ceza Hâkimliği'ne, Kırklareli Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlûğü'nün 20. 7.1993 tarih ve 029688 sayılı yazı sureti aynen yukarıya çıkanlmış olup, eki dosya ile birlikte gönderilmjstir. Bilgi ve gereği rica olunur. 21.7.1993 - Hüseyin Özbakır - Cumhuriyet Başsavcısı" Paris'te önceki gün Bosna-Hersek sorununu görüş- mek için biraraya gelen Tunus Oışişleri Bakanı Habib Bin Yahya, Hikmet Çetin'den Riyad Mahluf'un Tunus'a yollanmasını istedi mi ne bileyim? BULMACA 1 2 3 4 5SOLDANSAĞA: 1/ Panait Istrati'nin, dili- mize de çevrilmiş bir ro- maru... Osmaniılarda gümriik vergisi. 2/ Yöne- tim bakımından bir tür bağımsızhğı olan büyük il... Bir nota. 3/ Akira Ku- rosava'nın tanınmış bir fılmi... Mavi renkte de- ğerli bir süs taşı. 4/ Hileci, entrikaa. 5/ Ahlakbi- lim... Uzakhk anlatmak- ta kullanılan söz. 6/ Çıp- n lak vücut resmi... Hasta- lıktan kurtubna, iyileşme. 7/ Erkekliğini gjdermek, hadım et- mek... Nikebn simgesi. 8/ Margue- rite Yourcenar'ın, dilimize de çev- rilmiş bir romaru. 9/ Defa, kere... Geleneksel Havvaii dansı. YUKARffiAN AŞAĞIYA: 1/ Cengiz Tuncer'in bir romanı. 2/ İnce dantel... Kuşlann ve kümes hayvanlannın üzerinde tünedikle- ri dal ya da sınk. 3/ Giyiminde, tavırlannda ve beğenilerinde aşın bir özenti içinde olan erkek... Arapça'da "ben". 4/ tsrail'in pla- ka işareti... Tıp dilinde "bere" anlamında kullanılan sözcük. 5/ İçinde bir su canavan yaşadığına ihşkin söylentilerle tanmmış İskoçya'dakı göl... Deneye ve tanıtlamalaradayanan bilimlerin genel adı. 6/ Bir nesneyi ya da bir sanat yapıünı ana çizgileriyle bebrten ön çahşma. 7/ Bir nota... Derviş selamı. 8/ Yardımcı. 9/ Kayısı, erik, zerdah' gibi meyvelerin kurusu... Avnıpa'da bir başkent.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear