Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS1993 PERŞEMBE
10 DIZIYAZI
Dileğiıııizhiç silalıkııllaıııııaıııak
KEMAL
BURKA Y'LA
KÜRT
SORUNU
ORAL CALI $LAR
T
-8-
ürkiye'de de çözüm
arandtğı koşullarda,
Kürt tarafında da bu
çağrı ile karşılaşabi-
lecek buna muhatap
olacak kesunkr
anuuyor. Kema] Burkay bunlann
önemtilerinden biridir, diye düşv-
nüyorlar. Kema] Burkay da
"Hayır, biz de şiddete başvura-
cagız" dediği zaman, -belki Türk
salunleri de bunu istijor- bu bir
nata sayılmaz mı? Sizin bugüne
kadar izlediğiniz politikalar acısı-
odan bakarsak bir yanhşlık değil
nri?
BURKAY - Genelhkle Kürt
hareketinde şiddet bir tepki ola-
rak doğmuştur. Yani ben PKK'-
nın da ille şiddeti çok sevdiği ve
öteki çözümlere tümüyle karşı ol-
duğu kanısında değilim. PKK
bunu ortaya koydu da. PKK tek
yanh ateş kesti. Ve hükümete de
çağnda bulundu. "Siz de ateş ke-
m, görüşetim" dendi. Bunu red-
;deden Türk tarafı oldu. Demek
• ki PKK'yı bile şiddeti çok sevi-
!yor, kan dökmeyi çok seviyor
;diye nitelemek yanlış olur. PKK-
< nın bizim de geçrtuşte katılma-
Idığımız ve bugün de katılmadı-
iğurıız bazı eylemleri vardı.
',Ama bunlar bile devletin baskı
politikasının ürünleridir. Bunu
böyle görmek gerekir. Dolayısıy-
la Kürt tarafı her zaman, silah
kullansın kullanmasın, banşçı
çözûme açık. PKK bugün de
açık.
Politikamız bir anda
değişmez
Bız eğer silah kullanırsak mec-
bur olduğumuz için kullanacağız.
Ve bu böyle devam ederse biz de
politikamızı değiştirmek zorun-
da kalınz.
Politika degişikliği elbet bir
günlük bir iş değil. Yani bir örgüt
Î8 yıl bu politikayı izlemişse onu
bir anda değıştiremezsiniz. Bu bir
süreç meselesidır. Bizim difcgi-
miz o ki, bu ortam daha fazla
böyle devam etmeden, yangın
büyümeden bundan dönülebil-»
sin. Bizim dileğimiz o ki hiç silah
kullanmayahm. Ama dediğim
gibi böyle devam ederse biz mec-
buruz. Her politik örgüt mecbur-
dur, Kürt hareketinde. Nitekim
biliyorsunuz Kürdistan'da bü-
tün örgütler silahh mücadelenin
içindedir. Çünkü koşullar buna
zorlamışür. Bunlar mevcut yöne-
timlerle her zaman anlaşmak is-
tediler. Mesela İran Kürdistan
Demokratlan, Kassemlu'nun
yönetimindeydi uzun zaman.
Kassemlu da banşçı bir liderdi.
Diyalog yoluyla sorunun çözüm-
lenmesi için çok çaba gösterdi
ama, muhatap bulamadı. İran
hep Kürt hareketini zorla bastı-
rmak istedi. Bu yüzden Kassemlu
gibi banşcı bir lider. silahü müca-
deleyi bugüne kadar yürütmek
mecburiyetinde kaldı. Bizim de
bu mevcut şiddet ortamında
uzun süre böylesine saf ve yani
elindeki banş güverciniyle dola-
şan insanlar olmamız mümkün
değil.
Kûrt radyosu ve TV'si
- Ama Suriye'de bir Azadi der-
gisini çıkarmak mümkün değildir.
Veya bir Özgür Gündem gazetesi
tran'da çıkamaz. Ama Türkiye'de
çıkabiliyor. Yani bir banş kanalını
zoriama imkanı, Türkiye'de hep
açık bir imkandır. Siz bundan vaz-
geçmek istiyor gibi bir mesaj veri-
yorsunuz. O zaman da Türk ta-
rafı, "Bakın işte Kürtlerin en ba-
nşçı olanı bile şiddeti savunuyor;
Banş noktasında etkili olabilecek
bir isim de böyle bir yol izlerse ge-
risini siz düsünün* di-
yebüir.
BURKAY - Once-
likle Kürtler ko-
nusunda. Türkiye'yi
ötekilerden daha iyi
durumda saymak
mümkün değil. Irak'-
ta bile -ki Kürtlerle
en zorlu savaşı yürü-
ten devlet oldu-
Irak'ta bir Kürt rad-
yosu ve televizyonu
yıllardan beri var,
bugün de var. Bütün
o kavgalara, kanlı boğuşmalara
rağmen, Irak bunu ortadan
kaldırmadı. Bugün de saatlerce
yayın yapan bir Kürt radyosu ve
Kürt televizyonu var. Bugün de
Bağdat'ta Kürtçe kitaplar basıh-
yor, Kürtçe dergiler ve gazeteler
çıkıyor. Her zaman vardır bun-
lar.
Dolayısıyla mesela Türkiye'de
demokratik hakJar var, Irak'ta
yok demeyelim. Kürt dıli rahat
gelişebildi Irak"ta. İran'da yülar-
dır devam eden savaşa rağrnen
A. ürk
tarafindan
banştan
yana olan
demokrat
insanlarla
aynı saftayız
Burkay Azadi gazetesi okurken. Burkay: Azadi'nin her dört sayısından üçü
toplatüıyor. Hem de hazır toplatmla kararı ile...
Kürtçe kitaplar
basüıyor. Rızaiye'de.
Hem de lran devleti-
nin fmanse ettiği yayı-
nlar bunlar. Kitaplar,
dergiler çıkjyor. Me-
sela "Sirve" diye bir
edebiyat ve kültür
dergisi çıkıyor. Şunu
demek istiyorum: Bu-
rada Kürtlerin duru-
rau belli. Kürtlerin
haklan tam tanınmış
değil ama, buna rağ-
men birtakım haklan
var. Türkiye'de de var.
Vitrinlik haklar
Biz her şeye rağmen mücadele
ile baa yayınlar çıkanyoruz.
Ama bunlar çok dolayh bıçımde,
doğrudan ve dolayb biçimde de
boğulmak isteniyor. Azadi'den
bahsettiniz. Azadfnin her dört
sayısından üçü toplanıyor. Hem
de hanr toplatma kararlan ile.
Hakkında çok büyük cezalar is-
teniyor. Özgür Gündem, Azadi.
ötekiler Kürdis-
tan'da dağıtılmı-
yor. Olağanüstü
hal bölgesine so^
kulmuyorlar, kimi
zaman. Her zaman
değil ama, zaman
zaman oluyor.
Baskılara uğruyor-
lar.*Yam bu haklar
da pek rahat kul-
lanıîmıyor. Bunlar
biraz da vitrinliktir.
Yani Batılılara,
bakın işte Kürtçe
yayınlar çıkıyor.
Diğer yandan da
bu Kürtçe yaymlan
boğmak için her
şey yapıhyor. HEP
için deniyor ki işte
bakın Kürt partisı
var. Ama diğer ta-
raftan HEP'liler
parlamentoda bir şey söyleyemi-
yor. Parlamentoda bile konu-
şamıyorlar. Yani vitrinlik olarak
birtakım şeyleri sadece tutuyor-
lar. Bizim banşcılığımız bugün de
var. Kürt hareketi bir bütün ola-
rak bence banşçı, PKK da dahil
olmak üzere. PKK ateş keselim,
görüşelim diyor da Türk tarafı
bunu reddediyorsa, bu ortadadır.
Kaldı ki biz 18 yıldır banşçı poli-
tika izledik ama, biz yasakhydık,
bugün de hala yasaklıyız. Do-
layısıyla beni bir muhatap gibi
gördükkri falan yok. Bizi hiçbir
zaman muhatap olarak görmedi-
ler. Bugün de görmüş değiller.
Sadece birtakım hesaplar söz ko-
nusu. Türk tarafindan banştan
yana olan demokrat insanlarla,
aynı saftayız. Onlarla karşı safta
değiliz.
Karşısında olduğumuz hükü-
met politikasıdır. Egemen
sınıflann geçmişten bu yana izle-
diği pohtikadır, baskı politi-
kasıdır. Biz buna karşıyız. Biz
emekçi Türk halkına karşı deği-
liz. Sorun Türk halkı ile Kürt
halkı arasında değildir. Sorun,
Türkiye'nin demokratik güçle-
riyle, banşsever güçleriyle Kürt
halkı arasında ve bizim aramızda
değil. Biz haklanmızı istiyoruz.
Biz zorlanmışız. ve biz hala bugü-
ne kadar silah kullanmamışsak,
yani biz herhalde evliya gibi in-
sanlanz. Çünkü bu baskı orta-
mında, bu şiddet ortamında in-
sanlan tepki olarak silaha sanldı-
klan için suçlamamak lazım.
Yani öyle samyorum ki hangi
halk bu baskılar karşısında olur-
sa silaha sanlır. Türk halkının dili
yasaklansaydı. Türk halkının
kendi yöneticilerini seçmesine
izin verilmeseydi, türküleri ya-
saklansaydı Türk halkı ayak-
lanırdı, savaşırdı.
YAREV: HEPiçipde
yanlışlajryapıldı
EDEBİYAT Yaşar Kemal'le onurduymalıyız- Türk edebiyat ve sanat hayatmda Kürt kö-
kenli önemli insanlar var. Bunlar arasında fleri
gefenlerini sayma\a kalksak, Yaşar Kemal. Ah-
med Arif, Yıbnaz Güne> gibi iâmler > ar. Bunla-
ra Türk sanat ve kültüriinde önemli isünleri,
ötıde gelen isimleri di>ebiliriz. Bunları bir Kürt
gözüyle nasd değerlendiriyorsunuz? -
BURKAY - Bunlar kendı anadillerini de ya-
zamamışlar veya bazılan diyelim ki Kürdis-
tan'da büyümüşler, Kürt kültürünü ahnışlar
ama, bazılan Kürtçeyi bib'yor, baalan bihni-
ypr? Yani yazarlar bakımmdan söylüyorum.
Omeğin bir Yaşar Kemal... Bunla'n
doğal karşılıyorum ben. Çünkü ken-
dileri Kürtçe yazmaya çok sonra baş-
ladı. Hepimiz Türkçe eğitim gördük.
Zaten Kürtçe kitaplar yoktu, eğitim
olanağı yoktu, Hâlâ da öyledir. Kürt
aydmlannın bir bölümü Türkçe
yazmışlardır. Ben bunlan iki toplu-
mun ortak ürünü sayıyorum. Örneğin
bir Yaşar Keman. Yaşar Kemal hem
bfc Türk yazandır hem de bir Kürt ya-
zandır. Yani biz de Kürt olarak onun-
la onur duymalıyız. Bir Ahmed Arif
Saf Kürt müdür bilemiyorum. ama
Kürdistan'da büyümüştür, Kürt
kültürünü almıştır. Bir Ydmaz Güney
her iki toplumun malıdır. öyle kabul
etmek lazım. Bunlar aynı zamanda
Kürt kültürünü eserlerine taşımı-
şlardır. Mesela Yaşar Kemal'in ro-
manlannda bunlan hep bulursunuz,
kahraman olarak vardır. Kültür ola-
rak, folklor olarak da var. Yaşar Ke-
mal'in eserlerinde bu yansıyor. Şair
Ahmed Arif in şiirlenne yansıyor.
Yani o Kürt ağa. Çünki Kürdistan'da konu-
şulan Türkçe, Kürtçenin etkisinde kalmış.
Kendisine özgü bir biçim kazanmış, bir hava
kazanmış. Bence Ahmet Arif in şiirinin orijina-
litesi de ordan geliyor. O yörelere özgü orijinal
söyteyişi, Türk şünne taşımış olması. Birtakım
Kürt deyişleri mesela Türkçeleşnıiştir. Bu bir
orijinallik yaratıyor.
- Cemal Süreya da biliyorsunuz Tunceüli.
BURKAY - Biliyorum Cemal Süreya ile de
tanışıyorduk. O öyle fazla Kürt kökenini taşı-
mamış jiirine. Ama bir Enver Gökçe'de de var
mesela, aynı şey. Erzincan'lı. Onda da var.
Yılmaz Güney'de Kürt karakteri, kişiliği, fılm-
lerinde görülüyor. Çok somut olarak görülü-
yor. Onu da her iki toplumun sanatçısı sayıyo-
rum, ortak ürünü olarak görüyonım.
- Son dönemde biliyorsunuz Kürt miAi uyaıuşı
fle biru'kte bu yazarlara ciddi eteştiriler yapdma-
ya başlandı. Yaşar Kemal'e, Ahmet Arife,
-Ydmaz Güney'e ne kadar yapddı bümiyorum
ama- yer yer Yılmaz Günej'e de bu eleştiriler
yapılıyor. 'Bunlar kendi milli kimiiklerini inkâr
nemde yoktu. Mesela ben belli bir aşamada
tanışabüdim. Ondan önce Türkçe yazdım. Bu
bir kusur değil. Buldugumuz ortam oydu. Ni-
tekim 1960 öncesi Kürtçe yazan kim vardır
Türkiye'de'1
Yoktur.
- Suriye'de falan vardır. Irak'ta»
BURKAY - Ondan sonra bu olanakiar doğ-
maya başladı. Bunun için tabii Kürtçe yaa dili-
ni bilmek gerekiyor. ürün vermek için. Bundan
dolayı bir Yaşar Kemal'i suçlamak haksızbk
olur.
- Yaşar Kemal'in ben Türkiye'de iken kıy-
ANNEM
Bir sessizlikti annem
Nice çileden örülmüş
Sevinçleri de var mıydı bilmem
Kendisinden bile gizlenmiş
Her anne çocuklarım yaşar, değil mi?
Ben armemi hiç yaşamadım
Çünkü çocuklar
Bir rüzgara biner giderler
Anne vüreği de beraber
Mart 1991
ŞİİR
Şiir ansızın gelir
Ha güneşli hava, ha bulut
Yolda yürürken
Issız kırda, kent kalabalığmda
Çiçekler arasında, ya da mezbelede
Uyurken, uyanıkken
En münasebetsiz anda
Bir parça sevinç, bir parça keder
Çöle damla, toprağa tohum gibi
Ansızın gelir şiir
Temmuz 1992
Kemal Burkay'ın Nisan 1993 yüında Deng Yayınlannca basdan 'YAKILAN ŞÜRİN
TÜRKÜSÜ" adlı şiir kitabının "San Çiçeğin Baladı" bölümünden...
edip, kendi milli kimiiklerini bastırarak sanat
yapmak istiyorlaı. Bunu bir utanç \esilesi ola-
rak kabul etmek gerekir' gibi iddialar öne sflrü-
lüyor. 'Neden Kürt hareketi ile birlikte tutum al-
madılar. baskılara karşı çıkmadılar' deniyor.
Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?
BURKAY - Demın de söy ledım. Onlann ye-
üştıkJen koşuUariçerisindedüşünmek lazım. Bir
Yaşar Kemal Kürtçe yazmadı. Bence koşullan
yoktu. Yeni yeni yetişiyor o insanlar. Yani bir
kere Kürtçe dili ile tanışmış olması lazım. O dö-
.ırıetini o kadar bilmiyordum. Yurtd^ına eıkınca
gözümde değeri daha çok arttı. Bizim folkloru-
muzu Kürt olsun, Türk oLsun sanat dih'yle ifade
edebikn, onu romanlaştıran kişi \ aşar Kemal.
O yüzden de evrensel bir özellik kazanmış. Bu
Türkiye'de pek anlaşıunıyor. Yenileşme, falan
derken Türkiye'nin o klasik folklorik değerlerini
romanlaşbran insanlar, bir yönüyle de küçümse-
niyor yer yer. Ben bu anlayışı doğru görmüyo-
rum. Kendi folklorumuz -ki bu folklor karışık bir
folklor- iç içe geçmiş bir folklor. Bunu ifade et-
meleri önemli. Yaşar Kemal'in Cumhuriyet ga-
zetesinde Musa Anter'in ölümü üzerine bir yazıs
çıkmıştı, okudunuz mu?
BURKAY - Okudum.
- Çok önemli bir tutumdu o zaman. O koşul-
larda.
BURKAY - O çok olumlu bir yazı idi, Txn
onu okudum. Elbet biz Yaşar Kemal'den, öte-
ki sanatçılardan daha gür bir ses beküyoruz.
Ama Yaşar Kemal'in ben genel olarak eserleri-
ni, tutumunu göz önüne aldığım zaman, onu
Kürt halkına ihanet etmiş bir insan olarak gör-
müyorum. Kürt halkı, Yaşar Kemal'-
den onur duymalıdır. Çünkü Kürt asıllı
bir yazardır. Kürtçeyi bilir. Benim ken-
disiyle dostluk ibşkilerim de vardır. TtP
döneminde de birbkte çabşmışük, ha-
piste de beraber kaldık kısa bir süre.
Davutpaşa Kışlasında. Yaşar Kemal'i
tanıyorum. Bence Yaşar Kemal'den
onur duyması gerekir Kürt halkının.
Şair Kemal Burkay
- Peki sizin sanatçı kişiliğinize geçe-
lim. Sizin bir politika adamı obnanız öte-
sinde bir de sanatçı. şair yanınızı tanıyo-
rum ben. Belki başka özellikleriıuz daha
>ardır. Şürlerinizin bir kısmı Türkiye'de
oldukça popüler. "Bir Kedim Bile Yok."
"Mamak Türküsü" gibi. Bunlann
dışında var mı? Türkiye'de şarkılarda
türkülerde geçen şürteriniz?
BURKAY - İki tane daha var.
- Türkçe mi, Kürtçe mi?
BURKAY - Kürtçe söylüyorlar.
- Türkçe olan bunlann Dusi dışında var
mı?
BURKAY - Aynca Grup Yorum da bir şii-
rin Kürtçesini bestelemişti.
- O'nun adı ne?
BURKAY - Yenik Deylis.
- Siz ne zaman şiir yazmaya başlamıştımz?
BURKAY - Ben 17-18 yaşından beri şiir
yazıyorum.
SÜRECEK
KADIN Iş sahibi ve okuyan kadın özgürleşir- Sosyalist hareket, Türkiye'de kitieseUeşmeye
başladığmdan itibaren adım adan feodal özeUik-
leri güçlü olan hareketlere dönüştü. Bacı edebi-
yat] bu süreç içinde çıktı. Kitleselleştikçe taş-
ramn o feodal geri költürü kadın-erkek iUşkileri-
ne yansıdı, biz de bunlara teslim olduk. Aman de-
dik biraz daha ileri şeyler söylersek, kitlemizden
kopanz, toplumla karşı karşıya geliriz. Bu ne za-
raana kadar devam edecek ve nedir bunun sının?
BURKAY - Toplumun, kitlelerin, kurtuluş-
lan için mücadele ettiğimiz halkın çıkarlan
bunu bebrbyor. Bizi kitklerden koparacak, kit-
lelerle karşı karşıya getirecek çok erken slogan-
lar hiçbir işe yaramaz. Dediğim gibi mesela
kadın haklan konusunda bile bir şeye yaramaz.
Bizi bizzat kadınlarla karşı karşıya getirir...
- Mustafa Kemal 19201er Türkiye'sinde çok
radikal şeyler yapmtş. Kadınm eve kapatdmasına
karşı, kitlelerin önünde, modenı gijimli kadınlar-
la dans etmiş...
BURKAY - İşte ben onu radikal olarak gör-
rnüyorum. Eğer bugün toplumda tutuculuk
güçlüyse, eğer özeüikle emekçi ve yoksul halk
kesimleri, dine bir kurtuluş yolu olarak yöneli-
yorlarsa, eğer baa Müslüman ülkelerde ve bu
arada Türkiye'de kadınlar çarşafa yöneliyorsa,
bunun sorumlulan bence yanlış politikalardır.
Batı hayranlığı, Batı yaşama bicimi, Baü'da
kadının başı açıktır diye bunu böyle zorla ger-
çekleşürmeye kalkarsanız onlara ters düşersi-
niz. Ve o giderek kemikleşir. Ama yığınlardan
yana iş yaparsanız, yani yığınlann konumu, çı-
karlan, politik ve uzun vadeb kültürel çıkarlan-
na uygun değişimlpr yaparsanız yığmlan ka-
zanu^ınız. Ve bence yığınlan ilerici yönde değiş-
tirecek olan budur. Mesela lran'da Şah'ın
baskılan bugünkü toplum düzeninin nedenidir.
Emekçiler üzerindeki baskı, demokrasi güçleri
üzerindeki baskı. Şah, Batılı yöneticisine tepki
içinde gelişti. Şah bir yönüyle modern giyinen
bir kişiydi. Hanrmı da öyle giyiniyordu, çarşafta
değüdi. Ama gerçekte Şah bir diktatördü hepi-
mizin bildiği gibi; halka yaptığı baskılar, halkı
çarşafa yöneltti, dinde bir kurtuluş aramaya yö-
neltti. Kadıra zorla çarşaftan kurtarmak bir
devrim obnaz. Çok tutucu bir toplumda bderin
çıkıp kadınla dans etmiş olması, ilericibk değil.
Mustafa Kemal, işçi sımfmın örgütknmesine
olanak tanısaydı, emekçilerin örgütlenmesine
olanak tanısaydı, bence bu kadının özgürleşme-
sine çok büyük katkı yapacaktı.
- Benim söylediğûn bu değil. Ben şunu kastedi-
yorum: Diyetim ki toplumun yüzde 50'sini veya
belki de daha fazlasını kadınlar oluşturuyor.
Kadınlann özgürleştirUmesiyle ilgili atılacak
veya kadınlann özgürlük yolunda atacağı her
adım bir toplumsal geUşmedir. Sizin işçi sınıfı ör-
neğine verdiğiniz ömege aykın şeyler değil bun-
lar. Kadmlann yohınu açabilecek ve bu konuda
radikal davranabüecek adımlar atüsa bir süre
sonra kadınlarla birleşirsiniz bu yolda. Nasıl işçi-
lerie birleştiğiniz gibi.
BURKAY - İşte ben onu diyorum. Kadım
meslek yaşamına çekebibrsiniz. Diyelim ki, ül-
kenin ekonomik gelişmesi, daha çok fabrika,
daha çok iş alanı ve kadınlann iş alanına girme-
si.. Ha, bu konuda kısıtlayıa şeyler varsa
kaldınbr. Kadın iş sahibi olduğu zaman erkekle
yanşabilir. Onun boyunduruğundan kurtulur.
Çok önemh' bir şey. Erkeğe bağb bir kadın öz-
gür değildir. Ama iş sahibi bir kadın özgürleşir.
Ve birtakım gelenekler de giderek kınbr. O hal-
de ekonomik yaşamın değiştirilmesi, eğitim ola-
naklannın sağjanması, emekçi kesimlere, yok-
sul kesimlere eğitim olanaklan sağladığımz za-
man, kadın özgürleşir. Okuyan kadın. bibnçle-
nen kadın giderek özgürleşir. O halde kadının
özgürleşmesinde de bence temel halk kesimleri,
özeUikle de yoksul halk kesimleridir; çünkü
dine yönelenler onlardır. asıl tutuculuğa yöne-
lenler onlardır. Bir kurtuluş bulamadıklan za-
man, diğer kanallar tıkandığı zaman oraya yö-
nelen onkrdır. Bunlann da ekonomik ve sosyal
durumlanm düzelttiğiniz zaman kadın özgürle-
şir. Yani bunlar birbirlerine bağb. Ama şunu
demek istemiyorum: Yani bir kadın sorunu ile
aynca ilgilenmeyeh'm mi? Hayır, aksine bunun
için bız çok bilinçü, sistemb caba gösterebm. Bu
bizim görevimız. karşı değiüm ben.
- Mesela siz gündetik hayatuuzda buna uygun
davranıyor musunuz? Mesela bulaşık yıkıyor
musunuz?
BURKAY - Yıkıyorum tabii... Ütü de yapı-
yorum. Mesela ben evimde hiçbir zaman eşime
demem ki bana bir çay getir. Kalkar çayımı
kendim alınm. Çünkü ayıp sayanm. O bana bir
çay ikram edebibr, ben de ona bir çay ikram
edebilirim. Öyledir bizdeki anlayış. Ben özel ya-
şamımda her zaman buna dikkat ettim. Mesela
ben kendi paltomu hiçbir zaman askerde erlere
tutturmadım. Yedek subaybk yaptığım dönem-
de. kendi paltomu kendim giydım. Avukatbk
yaptığım dönemde çantamı hiçbir zaman müş-
terikrime taşıttırmadım -ki o bir gelenektir;
köylü, çoğu halktan insanlardı, hemen çantaya
yapışırlardı- hiçbir zaman taşıtmadım. Dedim
İci, ben gencim, çantamı taşıyabilirim. Ben aile
yaşamımda da buna dikkat ettim. Ama şu bir
gerçek. benim aile yaşamımda da politika be-
nim sırtımdadır. Eşim aktif değil, katkısı azdır.
- Peki şikayet etmiyor mu?
BURKAY - O cahşıyor. Gündüzleri çalışıyor.
Dolayısıyla eve yorgun geliyor. Benim kadar
onun pobtikaya ayıracak zamanı yok. Ben par-
tide tabii profesyonel çalışıyorum. Benim işim
de parti işleri. Eğer o öyle çalışmasaydı dâha
fazla zaman ayırabilirdi, ben de isterdim.
- O zaman sizin aile modelinize baktığımız za-
man, benzeri modelleri, hemen hemen bütün afle-
lerde gözkmek mümkün olabilir.
BURKAY - Tersi de olabıbr. Yani diyehm ki
o pobtikada benim durumumda olabibrdi. be-
nim görevimi yapabilirdi. O zaman ben çabşan
bir erkek olabüirdim. Bunun örnekleri de çok
az olsa da var. Mesela sanıyorum Behice Bo-
ran'ın durumu buydu.
• Tansu ÇiDer'üı eşi de.. Ama sonuçta politika-
da çıkan manzara bir eşitsizlik olarak sûnneye
devam ediyor. Bunu mudahale ile nasıl değişrJre-
biliriz?
BURKAY - Şu veya bu ailenin durumunda,
yani erkek-kadın ibşkileri ve bu görevlerin bölü-
şülmesinde farklar olabiür. Ama genel olarak
ilk elde ev görevlerinin de bölüşübnesi gerektiği-
ni düşünüyorum. Kadınlann da erkekler kadar
politik ve sosyal çabşmalara katılabilmesi için..
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
İnsanlık ÖWü mü?
Tunus Devlet Başkanı Zeynel MHdin Bin Ali'nin Tür-
kiye'den istediği Tunuslu Rlyad MaMufun duruşması,
10 Ağustos 1993 Salı günü, saat 11.00'de Kırklareli Asli-
ye Ceza Mahkemesi'nde. Son duruşmada, Fransa'dan
gelen banka soyguncusu Etlenne Boudy dinlenmiş, Eti-
enne Boucly tutanaklara göre şöyle demişti:
"Ben Tunus'ta illegal bir örgütün mali işlerinden so-
rumlu üyesiyim. Ve örgüte para toplama işiyle görevli-
yim. Örgüt halen Tunus'ta faaliyette olduğu için adım
söylemem sakıncalıdır. Örgüt, Tunus'ta demokrasiyi
sağlamak için kurulmuş bir örgüt olup, örgütün şefi beni
Paris'ten alarak Tunus'a götürdü. Ve Tunus'ta çalışma-
ya razı oldum. Huzurda bulunan Riyad Mahluf, bu örgü-
tün üyesidir. Suç konusu banka soygunlannı biz yaptık.
Amacı politiktir, örgütepara sağlamaktır. Bu örgüt, faali-
yetlerine Habip Burgiba zamanında başladı. Zeynel
Abidin, Habip Burgiba'yı devirdiğinde, ben Tunus'tay-
dım. Zeynel Abidin, Habip Burgiba zamanında, içişleri
bakanıydı ve bilahare darbe ile idareyi ele aldı. Habip
Burgiba zamanında ve daha sonraki dönemlerde (Ri-
yad Mahluf) banka soygunlarına bizzatkatılmadı. Sade-
ce örgütün üyesiydi..."
Geçen duruşmada, Riyad Mahlufun yargıfaması il-
ginç olmuştu. Yargıç, Riyad Mahluf'u bir türlü oturtamı-
yordu. Yargıç Aslan Ünsal:
-Tamam, otur! dedikçe:
- Oturamam eiendim, bu benim davam! Konuşaca-
ğım, hakkımı savunacağım! diyordu.
Yargıç Aslan Ünsal, bir ara Riyad Mahlufa:
- Riyad Mahluf, sen burada bulunduğun sürece, bu
memleketin evladı sayılırsın! dedi. Duruşmadan sonra,
Riyad Mahluf, çok mutlu olduğunu bildirdi. 20temmuzda
adli tatil başlamıştı, yargıç Aslan Ünsal, dinlenceye git-
ti...
Riyad Mahluf, Zeynel Abidin Bin Ali'nin geri verilmesi-
ni istediği bir Tunus yurttaşı. Gerçekte soyu Türk. Dör-
düncü kuşaktan dedesinin Karadeniz eşrafından Topçu
Miralayı Mahmut olduğunu söylüyor. Topçu Miralayı
Mahmut, verilen bir görevle Barbaros Hayrettin Paşa'-
yla birlikte Tunus'a gidip orada yerleşmiş. Kırklareli'de
"Demokrat Kırklareli" adında bir gazete çıkar. "Demok-
rat Kırklareli" Riyad Mahluf için bir özel sayı yayımladı.
Gazetede, dergilerde, gazetelerde Riyad Mahluf ile ilgili
olarak çıkan yazılara, fotoğraflara yer verildi. Benim de
"Gizli£/..."başlıklı yazımı almışlar. Riyad Mahluf, yaşa-
möyküsünü şöyle anlatjyor:
"... Ben Fransa'da elektronik teknisyenliği öğrenimi
gördüm. 1984 yılında, tek parti diktasına karşı mücadele
için örgütlendik. Para gerekiyordu. Sayısı 12-15 arasın-
da banka soygununa karar verdik. Ama ben soygunlar-
da yer almadım. Türkiye'de ne kadar demokrasi olduğu-
nu gördüm. Biz de bunu istiyoruz. 1991 yılında bir örgüt
evi baskınında adımı buldular. Ben aynı anda THY uça-
ğına bindim, ablamın yanına istanbul'a geldim. Ablam
Şadiye Korkut Istanbul'da yasıyor. 29 Ocak 1993 günü
Fransa'ya ıltica etmek için giderken, Dereköy Sınır Ka-
pısı'nda polisler beni yakaladı. Kırmızı listede adımın
olduğunu söylediler. Merkez Karakolu'nda dörtgün çok
ifi k'oşullarda kaldım. Sonra cezaevine gönderildim. 40
gün içinde hukuken bırakılmam gerekiyordu, ama 40
gün bitiminde salmadılar. Ertesi gün dosyam geldi ve
mahkeme beni tutukladı. Hakim önüne hiç çıkmadım.
... Beni geriye gönderirlerse işkenceye alırlar, yaşat-
mazlar. Öidürürier. Bizde demokrasi yok, dikta var. iş-
kence, elektrik, şişe, dayak, her türlüsünü yaparlar. O
yüzden uçağa binmem, Tunus'a gitmem. Ne mi olur?
Bunu söylemem, ama uçağa binmem ve gereğini yapa-
rım. Ben asla terörist değilim. ömrümde silah kullan-
madım. Benim silahım, kitaptır, kasetlerdir, bilgidir,
filmdir..."
Riyad Mahluf, hakkındaki karârın (eski) İçişleri Bakanı
İsmet Sezgin'in Tunus'a gidip anlaşma yapmasından
sonra hızlandığını söylüyor.
Riyad Mahluf cezaevinde yatarken, Tunus Konsolos-
luğu'na noter aracılığı ile yolladığı dilekçede, Tunus
Devieti yurttaşlığını reddettiğini bildirdi. Bu arada, Türk
yurttaşlığına geçmek için başvurdu. Bu arada, Tunus
Konsolosluğu boş durmuyor, Riyad Mahlufun duruş-
masının ne zaman yapılacağına ilişkin, "diplomatik"
girişimlerini sürdürüp duruyordu. Bunun yanında, Ada-
let Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü Yaşar Büken
imzasıyla Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı'na "çok
ivedi" fakslar gidiyor, bunlardan 5.7.1993 günlü olanın-
da şöyle deniyordu:
"Tunus'ta işlediği banka soygunu suçu nedeniyle anı-
lan ülke makamlarmca iadesi istenilen Riyad Mahluf
hakkındaki ilgi yazımız cevabının çabuklaştırılması rica
olunur." Bu, 20.7.1993 gün, 029688 günlü yazı ile yinele-
necekti.
Ceza işleri Genel Müdürü Yaşar Büken, "bakan adı-
na" gönderiyor bu "çok ivedi"yazüan. Cumhuriyet Baş-
savcısı da mahkemeye. İşte örneği:
"As//ye Ceza Hâkimliği'ne,
Kırklareli
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlûğü'nün 20.
7.1993 tarih ve 029688 sayılı yazı sureti aynen yukarıya
çıkanlmış olup, eki dosya ile birlikte gönderilmjstir. Bilgi
ve gereği rica olunur. 21.7.1993 - Hüseyin Özbakır -
Cumhuriyet Başsavcısı"
Paris'te önceki gün Bosna-Hersek sorununu görüş-
mek için biraraya gelen Tunus Oışişleri Bakanı Habib
Bin Yahya, Hikmet Çetin'den Riyad Mahluf'un Tunus'a
yollanmasını istedi mi ne bileyim?
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDANSAĞA:
1/ Panait Istrati'nin, dili-
mize de çevrilmiş bir ro-
maru... Osmaniılarda
gümriik vergisi. 2/ Yöne-
tim bakımından bir tür
bağımsızhğı olan büyük
il... Bir nota. 3/ Akira Ku-
rosava'nın tanınmış bir
fılmi... Mavi renkte de-
ğerli bir süs taşı. 4/ Hileci,
entrikaa. 5/ Ahlakbi-
lim... Uzakhk anlatmak-
ta kullanılan söz. 6/ Çıp- n
lak vücut resmi... Hasta-
lıktan kurtubna, iyileşme. 7/
Erkekliğini gjdermek, hadım et-
mek... Nikebn simgesi. 8/ Margue-
rite Yourcenar'ın, dilimize de çev-
rilmiş bir romaru. 9/ Defa, kere...
Geleneksel Havvaii dansı.
YUKARffiAN AŞAĞIYA:
1/ Cengiz Tuncer'in bir romanı. 2/
İnce dantel... Kuşlann ve kümes
hayvanlannın üzerinde tünedikle-
ri dal ya da sınk. 3/ Giyiminde,
tavırlannda ve beğenilerinde aşın
bir özenti içinde olan erkek... Arapça'da "ben". 4/ tsrail'in pla-
ka işareti... Tıp dilinde "bere" anlamında kullanılan sözcük. 5/
İçinde bir su canavan yaşadığına ihşkin söylentilerle tanmmış
İskoçya'dakı göl... Deneye ve tanıtlamalaradayanan bilimlerin
genel adı. 6/ Bir nesneyi ya da bir sanat yapıünı ana çizgileriyle
bebrten ön çahşma. 7/ Bir nota... Derviş selamı. 8/ Yardımcı. 9/
Kayısı, erik, zerdah' gibi meyvelerin kurusu... Avnıpa'da bir
başkent.