25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4MAYİS1993SALI 8 DIŞ HABERLER Tüıki\e^ııiııyeııikomumıtaıtışılıyor Batı, kaynayan bölgemizde Türkiye'yi istikrar unsuru olarak görüyor, ancak fâzla güçlenmesinden de çekiniyor Dış Haberler Senisi - Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından Ankara'da önceleri bir kaygı gözlendi. Doğu-Baü sürtüşmesi bitmiş, bu sürtüşmede Türkiye'nin oynadığı önemli stratejik rol sona ermişti. Başka bir deyişle Türkiye Soğuk Savaş döneminde Batı'ya karşı sık sık kullanılan "stratejik önem' kartından yoksun kalmıştı. Ancak Sovyetler Birliği'nin dağılması, Yugoslavya'daki iç savaş. Ortaasya'da bağımsız cumhuriyetlerin ortaya çıkması ve petrol bölgesi Körfez'deki istikrarsızlık Türkiye'yi ansızın Soğuk Savaş dönemindekinden çok daha önemli yeni bir konuma getirdi. Türkiye. Balkanlar'dan Çin'e kadar uzanan bölgede demokrasiyi iyi kötü yürüten, tek istikrarh ülke olarak görülmeye başladı. Laik, demokratik ve Baü'ya açık Türk modeli. bir yandan giderek güçlenen radikal İslamcı akıma, öte yandan Ortadoğu'da petrol bölgesini tehdit edebilecek Irak gibi otoriter rejimlere karşı bir denge unsuru sayıldı. Türkiye'nin önünde yeni ve geniş ufuk açılmıştı. Ülkemizin bu karşısına çıkan tarihsel fırsatı değerlendirebilecek potansiyele sahip olup olmadığı ise ayn bir tartışma konusudur. Politikacılanmızın " Adriyatik'ten Çin Seddine kadar Türk dünyası" şeklindeki demeçlerine. bazı köşe yazarlannın Büyük Türkiye'ye ilişkin nostaljik yazılanna karşm rakamîardeğişik konuşuyor. Sözgebşi, 60 milyonluk Türkiye'nin ihracatı 15 milyar dolarken bu sayı 20 milyonluk Tayvan için 55,45 milyon nüfuslu Güney Kore için 65 milyar, 2,5 miJyonluk Singapur için ise40 dolar. Batılı sanayileşmiş ülkeler yatınmlarmı demir-çebk, kömür, tekstil gjbi endüstrilerden. robot, süper bilgisayar. telekomünikasyon, lazer gjbi gelişmiş teknoioji alanlanna kaydınyorlar. Türkiye'nin yeni konumunu ve önüne çıkan tarihsel fırsatı değerlendirebilmesi için önce sanayileşme sürecini tamamlaması, teknoioji üretmesi gerekiyor. Bunlan gerçekleştirebilen bir Türkiye, bölgede banş veistikrar unsuru olabibr. Türkiye'nin yeni konumu ve bu konumda nasü bir rol oynayabileceği Batı başkentlerinde de t artışılıyor. Batılı ülkelerin baalannm bir ikilemin içinde olduğu seziliyor. Bu ülkeler bir yanda kaynayan bölgede Türkiye'nin istikrar ve denge unsuru olmasını isterken öte yanda fazla güçlenecek bir Türkiye'nin kendi çıkarlanm tehdit etmesinden çekiniyorlar. Cumhuriyet muhabirleri. Avrupa'nın üç büyük ülkesi Almanya, Fransa ve tngiltere'nin Türkiye'ye bakışını irdelediler. zanmaması. denetimiyle INGILTERE Türkiye Avrupa nin guven EDİPEMtLÖYMEN LONDRA - Avrupa Toplu- luğu içinde Türkiye'ye en yakınhk gösteren üye İngilte- re. Bunun başlıca nedeni, tngütere'nin Türkiye'yi en kli- şe deyişle 'Avrupa ile Ortado- ğu arasında bir köprü olarak görmesi." Bu köprülük görevi son zamanlarda Batı'nın dik- katini çeken Ortaasya Türk cumhuriyetlerinin ortaya çı- kmasıyla daha da geniş bir bo- yut kazandı. Türkiye, son iki yıl içinde bu "köprülük" göre- vini hem Körfez Savaşı sırası- ndaki tutumuyla hem de sa- vaşı izleyen Kürt göçü ve son- rasında ortaya çıkan Kuzey Irak Kürt yönetimi ile ilişkiler- de gösterdi. Aynca Türkiye'de önemli ölçüde İngiliz yaûnmı var. 200'e yakın irili ufakb fır- masıyla Jngiltere. Türkiye için önemli bir yabancı sermaye kaynağı. Bu fırmalann 1908-92 döneminde Türkiye'- deki tüm ya- bancı sermaye içindeki payı yaklaşık yûzde 20'yi buluyor. Türkiye'nin turizm gelirinde de tngjlız turis- tin payı yüksek. 1985'de Türki- S'yi keşfeden giüz turist, 1 milyon Al- manın ardından hala ikinci sıra- da. lthalat ve ih- racat yüzdeleri bakımından ise İngiltere daha geri planda. Ingütere'yi ügilendiren en güncel siyasi konu, Çekiç Güç'ün görev süresinin uzatı- lması. Kuzey Irak'daki Kürt Yönetim Bölgesi'nin güvenliği için Çekiç Güç gerekli. Kürt bölgesi de Saddam Hüseyin yönetiminin altının oyulması, ülkede siyasi istikrarsızlık ya- ratıbnası gibi amaçlar için ge- rekli. Irak'ın dizgin altında tu- tulması, komşusu Suriye'de Hafız Esat'dan sonra ortaya çıkması beklenen istik- rarsızlığın etkisinin Avrupa'da en alt düzeyde hissedilmesi, lran kaynaklı şeriat ve terörün engellenmesi için Türkiye, Av- rupa'nın "güvenlik kapısı" olarak görülüyor. 1990 önce- sinde Türkiye'nin güneydoğu- sunun. Avrupa'da konvansi- yonel silahlann indirimi anlaş- ması (AKKUM) dışında bı- rakılması boşuna değildi. Av- rupa, buna göre Muradiye ile Mersin arasındaki yayda biti- yordu. Bunun anlamı şuydu: Avrupa için savaş ve istik- rarsızlık tehlikesi, Türkiye'nin güneydoğusundan itibaren söz konusudur. Türkiye'de atgjde daha çok hissedilen "İslamlaşma" ise İngiliz göz- lemcileri açıkça tedirgjn edi- yor. ÖzaTın cenazesi Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın cenazesi için Ankara'- daki ağırbaşlı devlet cenaze tö- reninde dahı tekbir getirilmesi, Türkiye'yi izleyenlerin dikka- tinden kaçmadı. İngiltere için "militan Müslümanhk" hoşgörü ile karşılanacak bir durum değil. tngiliz yazar Sal- man Rüşdü hakkında 1989'da yerilen idam hükmü nedeniyle İran'la zaten soğuk olan ilişki- si iyice bozulan ingiltere, Lüb- nan'da kaçınlıp yıllarca rehin tutulan vatandaşlannı da unutmadı. Türkiye'de İslam- laşma ivmesinin artması, bu nedenle olumsuz algılanıyor. Bu ivmenin, müminlerin sayısında artmayla sınırb kal- ması ve militan bir nitelik ka- laikliğin devlet sürdürülmesi. İngiliz göz- lemcilerin di- leği. İran'daki "fanatik İslam" yerine. Türkiye'deki ılımb Müslü- manhğın bir ölçüde Bâtı'- nın. Ortaasya ile ilişkilerinde yararlı olduğu da düşünülü- yor. Ortaasya Türk cumhu- riyetlerinin Batı'ya acı- lmasında yine ___ Türkiye enuy- gun aracı olarak görülüyor. Hele Ortaasya ve Kafkas pet- rolünün, ne olacağı beürsiz Gürcistan yerine Türkiye üze- rinden aktanlacak olması son zamanlann en iyimserlikle karşılanan haberlerinden. İngüiz petrol şirketi BP, Azer- baycan'da petrol arama haklannı, Türkiye'deki güçlü konumu ile sağladı. ErmeruV tan, BP'nin Azerbaycan'daki gjrişimleri nedeniyle Ingiltere'- ye resmen eleştirdi. İngiltere ve Batı için Ortaasya'yla ilişkiler için de Türkiye yine uygun köprü. Ortaasya'da Türk alfabesi- nin kabulü de Baü ile ileüşim- de çığır açıcı bir girişim olarak görüldü. Türkiye, Soğuk Savaş ardı- ndan ortaya çıkan "kararsız denge" ortamında İngiltere için şimdi daha da önemli. Kuzey Irak'daki Kürt yö- netiminin devamhhğı açısı- ndan Türkiye'de PKK'nın te- rör eylemlerine kalkışmaması. böylece Türkiye'de istikrann korunması ve Çekiç Güç'ün durumunun etkilenmemesi, İngiltere için öncelik taşıyor. ALMANYA Türkiyeileakarlançaüşıyor• Almanya'nın uzandığı bölgelerleTürkiye'nin kendisi için yeni olanaklar gördüğü bölgeler büyük ölçüde örtüşüyor. Almanya Türkiye'yi 'bölgesel güç' olarak görmek istemiyor. DtLEK ZAPTÇ1OĞLU BERLtN -Doğu Blokununçökü- şü dünyadaki dengeleri altüst ederken Batt cephesindeki iki ülke bundan özellikle etkilendi: Almanya ve Türki- ye. Duvarlann yıkılışının ilk dolaysız sonucu, iki Almanya'nın birleşmesiy- di. Alman hükümeti "Birleşmenin aceleye getirildiği" ve "Çok pahalıya mal olacağı" şeklindeki eleştirilere karşm o günlerde hep aynı gerçeği vur- guluyordu: Kısa vadede sorunlar ön planda gözükse bile, orta ve uzun va- dede Alrnanya'yı Doğu'da çok parlak bir gelecek bekliyordu. Ekonomik re- fahı ihracata dayalı olan Almanya, Doğu Avrupa ve Ortaasya'da açılan pazarlardan çok faydalanacaktı. Kazakistan. doğal kaynaklan ile Almanya'nın ilgi odağı. Alman Dışiş- leri Bakanlığı bu ülkelere atfetüği öne- mi, en dinamik ve yerel lisanlara vakjf elemanlanru buralara dıplomal ola- rak atayarak gösteriyor. Almanya'nın uzandığı bölgelerle Türkiye'nin kendine yeni olanaklar beklediği bölgeler büyük ölçüde örtü- şüyor ve bu iki ülkeyi rekabete sürük- lüyor. Ancak Alman uzmanlar ve po- litikaalar, kendilerinin sermaye, tek- noioji ve know-how açılanndan Tür- kiye'ye karşı doğal bir avantaja sahip olduklannın bilincinde. Türkiye'nin elindeki kozlar ise tarihsel. kültürel ve coğrafi yakınlık olarak tanımlanıyor. Almanya, yeni cumhuriyetlerde kendi başma bağlanü kuramadığı hallerde ya da kendine daha büyük avantajlar vaat ettiği durumlarda Türk şirketle- riyle ortaklığa gitmeyi planljvor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ce- naze törenine devlet başkaru düzeyin- de temsilci gönderen yegane Batı ülke- sinin Almanya oluşu rastlantı değildi. Başbakan Hehnut Kohl'ün 20 mayı- sta başlayacak Ankara ziyaretı de iki ülke arasında son yıllarda "limoni" seyreden ilişkilerin canlandınlması için kullanılacak. Hükümete Türkiye ve Ortadogu si- yaseti için danışman işlevi de gören Hamburg'daki Şark Enstitüsü (Ori- ent-İnstitut) Müdürü Prof. Udo Stein- bach'ın açıkça belirttiği gjbi Almanya artık Türkiye'yle ilişkilerini "duygu- sal" zeminden "nesnel" zemine kaydı- rmak istiyor. Buna göre artık Bonn, Ankaraya askeri yardımını keserek ekonomik ve kültürel işbirliğini güç- lendirecek. Askeri yardımın hep sorun yarattığını gören ve bundan kendine bir çıkar ummayan Almanya, Tür- kiye'yle işbirliğini kendi çıkarlan ışığında yeniden tanımlamaya çabşı- yor. Çıkanna uygun değil Bir yetkilinin bebrttigi gibi "Türki- ye'nin bölgesel bir güç haline gelmesi Almanya'nın çıkanna değil." Alman yetkililer Türkiye'nin demokratik, is- tikrarh ve ekonomik açıdan sorunsuz hale gelişinden başka bir şey isteme- diklennı vurguluyorlar. Türkiye'nin bölgesel güç olduğunun da sürekb v urgulanmasında bir yarar olmadığıru sa\-unan yetkililere göre bu, "bölgede- ki diğer devletleri tedirgin etmekten başka bir işe yaramaz." Başka devlet- lerden kasıt ise AT ortağı Yunanis- tan'ın yanı sıra İran. İran'la bağlantıh Abnanya, Türkiye'yle ibşkilerini so- ğukkanb bir zeminde ilerietmeye çalışırken bir yandan da İran'la sıkı bağtentı içinde. Aknanya'nın İran'a ihracatı son bir yılda görülmemiş bir arüş kaydetti. Tahran'da Batıb an- lamda demokrasiyi ve insan haklannı hiçe sayan bir molla rejiminin hüküm sürüyor obnası Almanya'yı rahatsız etmiyor. Alman uzmanlar, Ortaasya ve Kafkaslar yalnız Türkiye'nin değil İran'ın da doğal hinterlandı sayıbr dı- yerek Türkiye-Türkiler bağlanüsının hiç de tek ilişki olmadığını söylüyor- lar. Bundan, Ataıanya'nın yalnız Tür- kiye değil. "İran karünı da" oynama- ya hazırlandığı yorumunu çıkarsamak yanhş otaıaz. Cumhurbaşkanı özal Almanya'da "hakkındaki tüm eleştirilere karşın Türkiye'nin itibannı yükselten poüti- kaa" olarak tanınıyordu. özal'ın de- meçleri çoğu kez "Türkiye'nin yayı- lmacı bir yeni-Osmanb siyaseti izleye- çegi" yolunda endişeler yaratmışü. Özal'ın ani ölümünün ardından De- mirel'in cumhurbaşkanbğına gelmesi olasıhğı. bu endişeleri bertaraf ediyor. Çünkü Demirel, muhafazakar sağ bir iktidann egemen olduğu Almanya'da yalnız "akraba" bir politikanın temsil- cisi olduğu için değil, aynı zamanda Özal'ın tersine daha temkinli bir dış politika izledigi için olumlu bulunu- yor. Türkiye'yi "bölgesel güç" olarak görmek istemeyen Almanya, Demi- rel'in ya da onun gibi daha dengeb bir dış pobtik çizgi izleyecek bir siyasetçi- nin cumhurbaşkanhğını tercih edecek. FRANSA ParisiçinTürkiye istikrarunsuru Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın 1992'de Türkive'yi ziyaret etmesinden sonra iki ülke arasındaki ilişkilerde olumlu gelişmeler sağlandı. Mitterand ile Cumhurbaşkanı Turgut Özal verimli bir görüşme yapmışlardı. (Fotoğraf: RIZA EZER) MİŞEL PERLMAN PARİS Fransa'nın Türk F-16'- lannın Bosna harekatına karşı çıkması \nkara'da bu- ruk bir tat bı- rakırken iki ülke arasındaki ilişkileri bir sü- redir fevkalade olarak değer- lendiren ve. , buna büyük /\| önem veren Paris'in söz konusu anlaşmazbğın "bir an önce çö- züleceği ve hiçbir iz bırakmaya- caği umudunda" olduğu öğre- nildi. Fransız Dışişleri Bakanbğı'- nda bu konuda, "Abartmaya gidilmeden, az ve öz konuş- mak" ilkesinin benimsendiği gözleniyor. Ancak Türkiye'nin tepki göstermesinden sonra ve- rilen bilgide, Bosna-Hersek üzerinde uçuşlan yasaklayan 816 sayılı Güvenlik Konseyi karannın uygulanışının "BM otoritesi altında yürütübnekte olduğu" belirtibyor. Aynca adı geçen harekata katılmak iste- yen ülkelerin BM genel sekrete- ri ile bir arüaşma zorunluğu kaydedibyor. Fransız diplomatik çevreleri F-16'lar olayını fazla önemse- meden Paris ile Ankara arasın- da hızlı ve doyurucu bir şekilde gebşen ikili ilişkilere parmak basmayı yeğliyor. Ancak bir yetkili. bu gelişmeleri "önemli" Türk-ABD ilişkileıigergîndönemegîriyor • ABD Başkanı Bill Clinton yönetiminin askeri yardımda Yunanistan ile Türkiye arasındaki 7'ye 10 oranını önermesi, Ankara'da Washington'un Yunan lobisi etkisinde kaldığının göstergesi olarak kabul edildi. • Bakanlık kaynaklan, SEİA anlaşması eklerinde de askeri yardımın dış politika kaygılarma bağlanmaması için ABD yönetimlerinin "ellerinden geleni" yapacağı hükümleri olduğunu hatırlatarak ABD'nin sözünü tutmadığına dikkat çekiyorlar. HALUK GERAY ANKARA - Türkiye-ABD ilişkilerinde gergin bir dönemin başlangıcına giriliyor. ABD Başkanı Bill Clinton yönetiminin aske- ri yardımda Yunanistan ile Türkiye arası- ndaki 7'ye 10 oranını önermesi. Ankara'da VVashington'un Yunan lobisi etkisinde kaldığının göstergesi olarak kabul edildi. ABD yönetiminin, Dışişleri Bakanı Hik- met Çetin tarafından yapılan sözlü uyanya karşm bu oranı kongreye önermesi kaygıyla karşılandı. ABD'nin Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması'nın (SEİA) eklerinde yer alan sözünü böyjece tutmaması, Ankara'da başlayan SEİA'nm yenilenmesi görüşmele- riri de zora soktu. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in, ABD'yi Dşişleri Bakan Yardımcısı Oifton >\1ıarton ile geçen hafta yaptığı görüşmede Yunanis- tan ile Türkiye arasında 7'ye 10 oranını, ABD hükümetinin önermemesi için uyar- dığı öğrenildi. Uyanyı dikkate almayan ABD yönetimi, Amerikan askeri yardı- mlannda Yunanistan ile Türkiye arasındaki 7'ye 10 oranının gözeülmesini, geçen hafta kongreye önerdi. Böylece ilk kez bir ABD hükümeti, kendisi bu oranın korunmasından yana siyasi tavır koymuş oldu. Geçmişte, ABD hükümetlen bu oranın göz önüne alı- nmamasını kongreye önerirler, kongrc Yunanistan lobisinin ctkisiyle bu oranı ko- yardı. ABD Cumhurbaşkanbğı adaylannm, sc- çimler önccsinde Yunan lobisine hoş görün- mck için mcsajlar vermesifiin normal karşı- landığına dikkat çeken dışişleri kaynaklan. secimler lamamlandıktan sonra geçmiş ABD yönetimlerinin'gerçekçi dış politika- ya" döndüğünü anımsalan kaynaklar, Clin- ton yönetiminin, bu gerçekci yaklaşıma dö- nüp dönmeyeceği konusunda kuşkulan bu- lunduğunu kaydediyorlar. Türkiye, ABD yönetimi nezdinde geçen haftalarda yaptığı girişimlerle Washing- ton'u Yunan lobisinin etkisinden kurtararak gerçekci pobtikalara yaklaştırmaya çalışı- yor. Müsteşar Yardımcısı Bilgin Unan baş- kanlığındaki bir heyet, Washington'da bir dizi üst görüşmcyle uluslararası ve ikili alan- lardaki konulara ilişkin Türk tutumunu an- lattı. Cumhurbaşkanı Turgut ÖzaVın cenaze töreni için Ankara'ya gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Clifton Wharton'un Dı- şişleri Bakanı Hikmet Çetin ile yaptığı gö- rüşmede de ikili ilişkilerin ele abndığı ve Çe- tin'in Yunanistan ile Türkiye arasındaki 7'ye 10 oranının korunmaması için uyanda, bulunduğu belirtiliyor. Dışişleri Bakanlığı kaynaklan. SEİA an- laşması eklerinde de askeri yardımın dış po- btika kaygılanna bağlanmaması için ABD yönetimlerinin "ellerinden geleni" yapacağı- na ilişkin hükümler olduğunu hatırlatarak ABD'nin bu sözünü tutmamış olduğuna dikkat çekiyorlar. Ankara, SEİA'nın yenilenmesi için iki ülke heyetleri arasındaki görüşmelcrin askı- ya alınmasının "şu an için" söz konusu ol- madığını bildirerek anlaşmanm askeri yardı- ma ilişkin bölümlerinin görüşülmesinin de önümüzdeki haftalarda gündeme geleceğini ve ABD yönetiminin son tutumunun görüş- melere yardımcı olmaktan uzak olduğunu bebrtiyor. Askeri yardım dışında. Kıbns, Irak ve ti- cari korsanlık konusundaki son gelişmeler iki ülke arasındaki ilişkileri gelecekte sertleş- tirebilecek unsurlar olarak görülüyor. Bu konudaki son gelişmeler de şöyle: -Clinton, geçen hafta Kıbns konusunun. ABD'nin dış politikasının öncelikleri arası- nda olduğunu açıklamışü. Kıbns konusun- daki görüşmelerin normal seyrinde gittiğj bir dönemde bu açıklamanın yapıbnasında Yu- nan lob: sinin parmağı görülüyor. -Clinton yönetimi. lraklı muhalif gruplan temsil eden heyet arasına Türkmenler'in katılmasına olumlu yaklaşmadı. Muhalifle- rin Başkanbk Konseyi'nde olmamasına karşın Celal Talabani heyete abndı, ancak Türkmenler bu görüşmelere katılamadı. -ABD. Irak'a karşı daha sert önlemleri uy- gulamak ve İncirlik'in Saddam yönetimine karşı operasyonlarda kullanılmasmı istiyor. Ankara, bu konuda ABD'nin yaklaşımını "abartıb" buluyor. -Yeni ABD yönetimi, Türkiye'yi "fikri haklar" konusunda yeterince önlem al- mayarak, korsanlığa ışık yaktığı gerekçesiy- le "kara listeye" aldığmı birkaç gün önce açı- kladı. ABD yönetimi. kara listeye alman ül- kelere yönelik ekonomik yaptınmlar uygu- lamayı değerlendiriyor. Türkiye'nin adının Filipinler, Tayland. Tayvan gibi ülkelerin ol- duğu listeye eklenmesi, patent kanunu ko- nusunda yasal hazırlıklann yaptldığı bir dönemde yersiz bulunuyor. olarak nitekrken kimi anlaşmazbkla- ra yol açabilecek olası sürtüşmelere dikkat edilmesi ge- reğini öne sürüyor. Bu tür zorluk yara- tabilecek konular arasında "Kürt so- runu"nun bulundu- ğunu anımsatan aynı kaynak, Cum- hurbaşkanı Franço- is MftteTTand'ın ge- çen yılki Türkiye zi- yaretinde Fransa'- nın bu konudaki tu- tumuna acıklık ge- tirdiğine işaret etti. Bir başka uzman da Türkiye'nin, Çekiç Güç konusunda gerçek bir öz- veri örneği sergilediğini söyledi. Aynı uzmanın. genel olarak Kürt konusuna yönelik kesin bir şekilde ifade ettiği görüş ise şöyle: "Fransa. söz konusu böl- gedeki 4 ülkenin çıkarlanna karşı Kürtleri bağımsız bir dev- let kurmaya teşvik etmeyecek- tir. Zaten Kürtler hiçbir zaman ulusal birbğe sahip olmamışlar- dır. Bu arada Kürt halkının is- tekleriyle terörist eylemler dü- zenleyen PKK arasında bir aynm da yapıyoruz." KıbnsveErmem sonmlan Paris ile Ankara arasında Kıbns konusunda görüşlerin "yakın sayılabileceği" görüşün- de olan bir diplomat, bu alanda önemli bir sürtüşme olasıbğmın zayıf olduğunu bebrtirken bu- na karşıbk Ermeni sorununun daha karmaşık nitebkler taşı- dığını kaydetti. Aynı kaynak, görüşlerini şöyle dik getirdi: "Gelmiş geçmiş tüm Fransız hükümetleri gibi şimdi görevde olanı da Fransa'ya yerleşmiş Ermenileri daima dikkate al- mak zorundadır. Bizler Erme-' nilere karşı yaklaşımımızı da, Türkiye'yi gücendirmeyecek şekilde gerçekleştirmeye özen gösteriyoruz. Bu arada bir süre- dir Fransa'dan giden yaklaşık 3 bin kişilik bir diaspora kuruldu Ermenistan'da. Bunu da göz önünde tutmak zorundayız. Şunu belirtmek gerekir ki Fran- sa, Türkiye'yi tedirgin etmeden Ermenistan'a insani yardımı sürdürmeye kararh." Öte yandan Fransız diplo- matik çevreleri, Türkiye'ye kendi bölgesinde "global istik- rar yaratabilecek bir güç" ola- rak bakıyor. Cumhuriyet mu- habirinin "Bu değerlendirme gerçek mi, yoksa pohpohlayıa bir yaklaşımın ifadesi mi" soru- sunu bir Fransu yetkili "Bulun- duğu konumda, Ankara'nın bu istikran sağlayacağına inandı- klan" yanıünı verdi ve "Biz, Türkiye'nin rolünü etki olarak görüyoruz, müdahale olarak değil" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear