Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhurtyet Matbaacıhk vc Gazetecılık Turk ^ o t u m Şırketı adına
NaAr Nıdl £ GeiKl Yayın Muduru- H U H Ctmal. Muessttc Muduru.
Emtmt Vfkh^L Yazı Islerı Muduru OV«\ COIKDSİD. 0 Habcr Merkea
Mudüru. Yllçıo Bıyer. Sa>fa Duztnı YOKimenı A« *£»r # Teımıkıler
ANKARA \b«wl Ta«. IZMIR Hikn.fl Çetfakaya, ADANA Ç«in \ «enothı
U Polı;ıki Ccbl B«|iaa|K. Dq HıberKr F-T« M a . Etooomı C a ( ı Tırta». iı Sendıl». Şakıu bk>d. Kultur C<W l « ı ,
Isunfeul Haberleri İMuJ KJIçmk. E|>nm. Ocaca) Ştttos, Yun Haberlerı S « * 4 Dofu. Spor D»nışmanı \bdalkadkr Yacttaaa,
Dızı taılar KnTM r^ılrn Ansdrm» Şafcıa A*a* tHucitme- A b M U \aaci 0 Koordınatûr fchad KanılfM 0 Malı
İS.İCT trol E/t«l 0 Muhaseb* Bakal \Mef 0 Bmçe-PUnl*ma Srtfi OMMbcfmtls # RcKUm An* TOTM 0 Ek Yıyınlar
Hal» Uıat 0 Idaıc H.ı*>« OWIT % litanc O«*n ÇdiL % Bıl». likm Nail Inl Q Povjnd S
Vayct AunJv Bajkan SmMr Sadı
Okar AMal. Ydpa l w . H u u
Hikad ÇctİKktya. Ofc«>
H m M . a c ı llku
Sdcak, An Sirata. AtaM Taa
&z&uı ne Yayan. Cumhunyçt Maıb&acıjjlt w Gazeucüık T.A Ş. Tur kocafı Cad 39/
34314 Ist Pk 346 • Isunbul Td 512 05 05 |20 baıl. Tde» 22246, Fıj (1) 526 60 "2 #
Buroiar Aakan. Zıya GOfcllp Blv Inkıiap S- No 19/4, Tel 133 II 41-4'*, Teier 42344. Fu. (4f 133
05 65 0 ll«k- H Zı» Blv 1352 S. 2/3. Td 13 12 30, Tttet 523». F»x (Sl) 19 53 60
# U » lnonıl lad 119 S. No 1 K»t I, TM 19 37 52 14 hall. Ttta 62155. Fn H ) 19 25 78
TAKVİM: 26 NtSAN 1991 Imsak: 4.26 Güneş: 6.03 Öğle: 13.07 Ikindi: 16.54 Akşam: 20.01 Yatsı: 21.31
Fdseferi bir aydın
IstanbuFda
Macit Gökberk'e
saygı gecesi
Çok sayıda eseri ile Türkiye'de 'aydınlanma'
çabalanna katkıda bulunan Macit Gökberk
için bu akşam Istanbul Cemal Reşit Rey
Salonu'nda bir gece düzenlendi. Gecede dia
gösterisi ve konuşmaların yanı sıra Boğaziçi
Oda Solistleri, Vivaldi'nin 11 nolu Konçerto
Grosso'sunu seslendirecek.
KnltHT Servisi— Felsefe ta-
rihçisi, yazar Macit Gökberk
(83) için bugün saat 19.00"da
Cemal Rey Konser Salonu'nda
"Madt Gökberk'e SByp" gecesi
yapdıyor.
Istanbul Büyükşehir Beledi-
ye Başkanlıgı'nın katkjlanyla
düzenlenen etkinlikte Baskan
Narertin Sözen acış konuşma-
GÖKBERK — "Aydmtar, top-
lnma aklm ışıfında aydınlat-
m«yı fistlenmelidirier."
sını yapacak. tsa ÇeUk'in dia
gösterisinin ardından Arslan
Kaynardat, Prof. Dr. Halil
Vcbbi Eralp, Prof. Dr. Nermi
Uygur, Prof. Dr. Bcdia Akar-
sn ve gazetemiz yazarlarından
Ühan Setçuk konuşmalar yapa-
caklar. Gecede, Boğaziçi Oda
Solistleri Vivaldi'nin 11 numa-
ralı Konçerto Grosso'sunu ses-
lendirecekler.
1908 yüında Selanik'te dogan
Macit Gökberk, 1954-1960 ve
1969-1976 yıllan arasmda Türk
Dil Kurumu başkanlığı da yap-
ü. Prof. Macit Gökberk felse-
fede özellikle Alman idealizmi
üzerinde uzmanlaşarak, 18.
yüzyıl aydınlanma dönemi
Kut ve Hegd'in felsefeleri üze-
rinde durdu. Almanca ve Türk-
çe olarak 1940 yıhndan itibaren
yayımlanan eserleri aıasında
"Kant ile Herder'in Tarih
Anlay^lan" (1948), "Felsefe
Tmrihi" (1961), "Felsefenin
Errimi" (1979), "De#şen Dün-
ya Değişen DU" (1983) adlı ki-
taplan da bulunuyor.
Çok sayıda çevirileri ve ki-
taplanna girmeyen yazılan da
bulunan Gökberk, Gösteri der-
gisinin 63. sayısında şunları
söylemişti: "Oknmuşluk kıil-
türtn kişi olmak, kultür deger-
lerini üretmek, bütiın bu nite-
Ukler aydın kavremını tam ola-
rak koramazlar. Bualara bir de
toplumu aklın ışığıyla aydınlat-
mak yolunda eleştiri görevini
üstknmeyi eidemek gerekir. Bu
görevi iîsUenme de ögrenilecek
bir şey olmayıp, salt bir davra-
nış sorunudur...'
Gökberk'in "Dcgişen Dünya
Degiş«fi Dil" adlı kitabında şu
görüşleri de yer alıyor: "Bugün
yoksulluğu ve bilgisizligi insa-
aogiaoun iki büyük utancı di-
ye Ueri sürebUiyorsak, sosyal
adaleti istiyorsak, hep, modern
tekMİgin sagladıgı, y* da sag-
lanmaam bekkdiğimiz olanak-
lara giivcndiğimiadeiMİir. Bugü-
nün toplumu, değer ve davra-
nışian ile henüz teknik çaga
ayak uyduramamıştır, ayak uy-
dununıyor. Teknik başdöndü-
rücü bir hızla Uertiyor, bu ge-
lişmeye uygun degerlerimiz ise
beoüz ortada yok; moralimiz,
böyük kısmıyle hâlfi tanm ça-
guın göniş ve anlayışlanna da-
yanıyor..."
SOTHEBY'S
MüzayedeyiIznik
çinileri kurtardı
Londra'da yapılan müzayedede 1560 tarihli
Iznik panel 55 milyon sterlin (385 milyon TL),
1585 tarihli tznik tabağı 39 bin sterlin (273
milyon TL), 10 adet altıgen şeklindeki mavi çini
set 38.100 sterlin'e (267 milyon TL) satıldı.
şeklinde
EDtP EMtL ÖYMEN
LONDRA — "Sotheby's"
müzayede fırrnasının üç gün
önce başlatüğı ve bugün sona
erecek olan "Osmanlı - tslam
Eserleri Müzayedea" genel ola-
rak sönuk geçerken, trnik çini-
leri yine en gözde parçalar ol-
du. En yüksek fiyat ödenen ilk
6 eserden dördü ıznik çinileriy-
di.
DUnyada sadece üç benzeri
daha bulunan 1560 tarihli bir
tznik panel, Londra'nın en ta-
nınmış antikacılarından
"Eskenazi" tarafından 55 bin
sterline (komisyon hariç net 385
milyon TL) alındı. Satılan pa-
nelin benzerleri halen Istanbul-
da Rüstem Paşa Camii'nde,
Hürrem Sultan Türbesi'nde ve
Topkapı Sarayı Sünnet
Odası'nda bulunuyor. Kobalt
mavisi, yosun yeşili, manganez
moru ve mercan kırmızısı renk-
lerin kullanıldığı panel, lale
motifleriyle süslü... Satışta,
ikinci yüksek fiyat da yine 1585
tarihli bir tznik tabağına öden-
di. Londra'da sanat eserleri da-
nışmanlığı yapan Stephen
Wollf. 26 cm çapındaki kusur-
suz tabağa net 39 bin sterlin
(yaklaşık 273 milyon TL) öde-
di. tstanbullu antikacı Vaman
Mursaioglu ise, 10 adet altıgen
mavı çını sete net
38.100 sterlin (yaklaşık (267
milyon TL) ödedi.
"Sotheby's" tslam Eserleri
Bölümü Başkanı Profesör John
Carswell, beklendiği kadar he-
yecanlı geçmeyen dünkü satış
hakkında görüşlerini açıklar-
ken, "Pivasa duruluyor, buna
rağmen Iznikler'e rağbet azal-
mamışür. Saptanan fiyata de-
gecek parçalar yine saülmıştır.
Osmanlı-lslanı sabşlanmn Kör-
fez savaşıudan etkilendiği
söylenemez" dedi. Bu iyimser
göruşlere karşın, "Sotheby V'in
dünkü satışında, parçalann
yüzde 25'i, beklenen fiyat veril-
mediği için satümadı.
Bugün yapılacak olan yaz-
ma, ferman ve Kuran satışı iie
"Sotheb>'s"in üç günlük mara-
tonu tamamlamyor. BugünkU
satışta dört Kuran, tarihsel de-
ğerlerine karşın mütevazı fiyat-
ları ile dikkati çekiyor. Fatih
Sultan Mehmet'in lstanbul'u
fethi ardından yazılmasını em-
rettiği bir Kuran için 140-210
milyon TL, 13. yüzyıldan kal-
ma bir Selçuklu Kuran'ı 140-175
milyon TL. 1427 tarihli bir
Memlûk Kuranı 350-560 mil-
yon lira ve Iran'da yazılıp tstan-
bul'da süslenen 1555 tarihli bir
Kuran 560-840 milyon liraya
alıcı bekliyor.
Mısırlı edebiyatçı Necip Mahfuz, Islamiyet ve demokrasigörüşlerini Cumhuriyet'e anlattı
Mahfuz:Diktaya hayırNİLGÜN CERRAHOĞLU
KAHİRE — Necip Mahfuz
deyince Mısırlılar, "Arap yaa-
nına şefkat ve incelik getiren
yazar" diyorlar. Kimisi de bir
Arap Marquez'inden söz edi-
yor. Mahfuz'un tarzmda da
Marquez'i çağrışnran bir "tıl-
sımlı gerçekçilik" var. Ama iki
Nobelli yazarın arasındaki ben-
zerlikler fazla ileri gitmiyor.
Mahfuz, Marquez gibi bir
'enteUektüel' değil. Arap, dün-
yasının bu en ünlü yazan fikir-
leri ile toplum için bir referans
noktası oluşturmak iddiasını ta-
şımıyor.
1959'dan bu yana Mısır'da
sansürlenen yapıtı "Gebelawi'-
nin Çocuklan"nı bir aydın da-
vasına dönüştürmüyor. Çünkü
kendi deyişiyle "Miibarek'in sa-
yısız dertlerine bir yenisini ekJe-
mek" istemiyor. Bu haliyle Ne-
cip Mahfuz bir 20. yüzyıl aydı-
nından çok bir 19. yüzyıl ro-
mancısını andırıyor. Ya da bir
Doğu masalcısını çağrıştınyor.
Buna rağmen Mahfuz, kişisel
saptamasını ve eleştirisini dile
getirmekten de kaçınmıyor. ör-
neğin tslam dünyası için dev-
rimci bir mesaj taşıyan ve ka-
rakterler olarak tsa'nın, Musa'-
nın, Meryem'in, Muhammet'in
yer aldığı "Gebelawi'nin Ço-
cuklan"ında Mahfuz, insan ha-
yatı üzerinde tannnın mutlak
egemenliğini reddediyor. Kısa-
cası "güç" ve "iktidar"ı simge-
leyen tanrıyı öldürüyor.
Salman Rüştü'nün tslama ha-
karet edici öğelerinden yoksun
olan, fakat buna karşın çok da-
ha vurucu bir mesaj getiren
Mahfuz aslında tüm kitapların-
da bu "güç" ve "iktidar" öğe-
siyle uğraşıyor.
Tarihi, firavjnlardan pey-
gamberlere, paşalara ve günü-
müze dek bir güçlüler geçidi ola-
rak gören Mahfuz, bu saptama-
yı yapmaktan çekinmiyor, fakat
başkaldırrruyor. Aktif bir pozis-
yon almıyor. Kavgaya girmiyor.
Kısacası "tdeal olanı başımızda
hukmedenlerin bulunmaması,
ama hukmedenler var. Hep ol-
du. Hep olacak" diyor.
Düriist bilge
Kaderine boyun eğen Doğu-
lu edilgenliğine rağmen, Mah-
fuz'un çok etkileyici bir yanı da
var. Mahfuz varoluş tarzmda
"eDtel"lerin dünyasında güç
rastlanan özgün bir gerçeklik
sergiliyor. 80 yaşındaki yazarın
ağzından çıkan her söz ve yü-
zündeki her ifade, kitaplardan
edinilen bir birikimi değil, tsla-
mi Kahire'nin ara sokaklarında
günbe gün özümsenmiş bir
"yasamıslıgı" yansıtıyor. Kar-
şısmdakinde alçakgönüllü, dü-
rüst bir bilge izlenimi bırakıyor.
Basit kaçsa da yalnız inandığı
şeyleri söylüyor. Bizim Sümer-
bank'ın Mısır'daki karşıtı olan
"Ömer Efendi" mağazalann-
dan çıkmış olan giysileri, Nobel-
li yazar olmanın sulandırmadı-
ğı bir otantikliği dile getiriyor.
öğretmenlikten gelen yaşlı
yazar, hiç seyahat etmediğini
söylüyor. Hatta Nobej'i almak
için Stockholm'e bile gitmediği-
ni itiraf ediyor. "Seyahat etme-
ye bayıldıgıra yıllarda" diyor,
"Benim için bu erişilmesi im-
kânsu bir düştü. Şimdi diledi-
ğim yere gidebilirim. Ama seya-
hat etmeklen nefret edecek bir
yaştayım arbk..."
1988'deki "Nobel"in, günle-
rini küçük ahşkanlıklanyla do:-
durmayı seven bu Doğulu yaza-
rın yaşamma bir "karabasan"
gibi girdiği anlaşıhyor. örneğin
her akşamüstü uğradığı
"Fechawi" kahvesinin tılsımı
bitmiş Mahfuz için. Bu kahve
birdenbire turist rehberleriyle
yazarı soruşturan büyük tur
gruplarının baş uğrak yerlerin-
den biri haline gelmiş.
Yazılannın ve romanlarının
bir kısmını tslami eski Kahire'-
nin göbeğindeki bu kahvede ya-
zan Mahfuz, piramitlerin ardın-
dan kentin en merak edilen abi-
desine dönüşmüş.
Turistlerle birlikte akm eden
gazeteciler de Nil'in yam başm-
daki bu sakin yaşamda fırtına-
lar yaratmaya başlamışlar. Ya-
zarın ancak en yakın dostlanna
açtığı mütevazı evi, birdenbire
televizyon ekiplerinin yol geçen
hanı olmuş. "El Ahram" gaze-
tesindeki kırk yıllık bürosu bir
kaç gün içinde değiştirilmiş.
Mahfuz ahştığı eski odasından
çıkarılarak alel acele Tofik El
Hakim'in üst katlanndaki üç
misli büyük bürosuna yerleşti-
rilmiş.
Mısır'da "dinazor" olarak
tanımlanan Mahfuz, yumuşak
bir kişilik taşıyor. Hatınmı kır-
mıyor. Ağdalı bir Arapça aksa-
nıyla ve biraz çekinşen ama
muntazam konuşuyor Ingilizce-
yi-
Ne ki konuşmaya başlar baş-
lamaz daha önemÛ ikinci bir so-
run beliriyor. Sık sık elini bir
kepçe gibi kulağının ardına tu-
tarak bana doğru eğiliyor yazar.
Kulaklan, duvar gibi sağır; duy-
muyor. Soruların çoğunu ba-
ğıra bağıra tekrarlamak gereki-
yor.
Bu da değerli zamanımızın
Nobel ödülü alınca dünya çapında üne kavuşan Mısırlı
romancı Necip Mahfuz, Körfez Savaşı'ndan Arap
dünyasının büyük bir ders çıkarması gerektiğini söylüyor:
"Diktatörlerden hayır gelmez". Her türlü saldırgan
silahlanma da Mahfuz'a göre kaçınılması gereken bir
hareket.
Mahfuz, Mısır'da İslamcı köktencilerin demokrasi
istemediğini ve iktidan ele geçirme peşinde koştuklarını
söylüyor. Ama Mahfuz'a göre bu çevreler pek güçlü değil ve
ancak bir azınlığı temsil ediyorlar. İslami köktenciler ise
Mahfuz'u "dinsiz" sayıyor.
önemli bir bolumunü göturü-
yor. Bu yetmiyormuş gibi,
Mahfuz'un kapısını bekleyen
yan çevirmen, yan hademe, yan
sekreter gorevli sık sık içeri gi-
rerek Fransız ve Alman televiz-
yoncuların kapıda beklediğini
söylüyor.
Ortamı ısıtmak için kolay bir
soruyla, tanıdığı Türk yazarla-
n sorarak başlamak istiyorum
sohbete. Yaşar Kemal, Aziz Ne-
sin, Nâzım Hikmet, Orhan Pa-
muk, Sait Faik... diye sıralıyo-
rum ilk anda aklıma gelen isim-
leri.
Bunların hiçbirini duymamış
Mahfuz. Kulağı ağır işitliğı için
değil, sahiden hiç duymamış bu
isimleri.
Türklerin 400 yü kaldığı ülke-
de -ki aydınlar bu dönemi Mı-
sır'ın "karanhk yıllan" olarak
adlandınyorlar- topu topu iki
kitap Türkçeden Arapçaya çev-
rilmiş. Mahfuz bunlann muhte-
lif yazarlardan meydana gelen
tı Seria ve Gazze'deki vatanla-
rına kavuşacaklardır. Filistinli-
lerin vataru işgal edilmis toprak-
larda kurulacaktır.
— Fakat bu "düş", bu
"Umit" şimdiye dek bir türlü
gerçekleşmedi. Filistinliler işgal
edilmis topraklardaki vatanlan-
na bir türlü kavuşamadılar.
Şimdiye dek gerçekleşmeyen bu
düşün, savaş sonrası Ortadoğu-
su'nda gerçekleşeceğini garanti-
leyen faktör nedir?
MAHFUZ — Tabii ki savaş-
tan çıkan derslerden biridir bu.
Bu savaş tsrail'in öteden beri sa-
vunduğu temel tezi boşa çıkan-
mıştır. tsrail öteden beri kendi
güvenliğini teminat altına almak
için o topraklara ihtiyacı oldu-
ğu tezini savunur. Bu tezin şim-
di tamamen boş bir tez olduğu
anlaşılmıştır. Çünkü Saddam'-
ın attığı füzeler tsrail'in kalbini
vurmuştur. Dolayısıyla tsrail ar-
tık bu mazerete sığınamaz.
— Siz bu ulkede daima, ba-
ABD ve tngiltere'de bulduğu-
muz gibi Türkiye ve Mısrr'da da
buluyoruz.
— Öyle bile olsa sizce bu ye-
terli mi?
MAHFUZ — Hayır yeterli
demiyorum, ama en azından
bunlar olmalı diyorum. Bu un-
surlar başlangıç için önemlidir;
gerisi kultür düzeyinin artmasıy-
la gelir.
— Batı'da tslamın bahçesin-
de demokrasinin yeşermeyecegi-
ni düşünen pek çok aydın var.
MAHFUZ — Bu görüse ke-
sinlikle katılmıyorum. Size az
önce söylediğim gibi tslam top-
lumunun özunde "şûra" gibi
önemli bir demokrasi kavramı
vardır. tslam temelde demokra-
siye karşı değildir.
— tslami köktencilik Mısır'-
ın en büyük sorunlanndan biri-
ni oluşturuyor. İslami kökten-
cilik Mısır'da demokrasinin
karsısına çıkan en bu>ük tehdit-
lerden biri olarak göriilüyor. Siz
MAHFUZ ARTIK SEYAHAT ETMTYOR — Necip Mahfuz, arkadaşunız NUgün Cerrahog-
lu'na artık seyahat etmekten nefret ettigi için Nobel ödülünü bile almaya gitmediğini anlaüyor.
Kapısuda ise sürekli Batılı TVciler söyleşi yapmak için bekliyor.
Necip Mahfuz "îslami toplumun kökünde zaten belli bir
demokrasi anlayışı vardır" diyor. îslamcı yapıdaki
"şura"yı buna örnek gösteriyor ve Batı'run "îslam
demokrasiye karşıdır" yargısma katılmadığım söylüyor.
Mahfuz'a göre asıl önemli olan, bir ulkede söz ve basın
özgürlüğünün bulunması.
öykü kitaplan olduğunu söylü-
yor. Ama yazarlann hiçbirinin
adını hatu-lamıyor. "Yahuz" di-
ye ekliyor, "Bu öykülerin her
birini çok sevmiştim. Hepsi de
edebiyatın çok iyi öraekleriy-
di..."
tster istemez lafa Körfez sa-
vaşı ve savaş sonrası Arap dün-
yası ile giriyoruz...
— Körfez'deki savaşa tepki-
niz?
MAHFUZ — Tabü ki büy-ük
bir üzüntü... Savaşların hepsi
hazindir, ama bu kez katlı bir
üzüntü yaşadık. Saddam'ın
yaptıklarına, Irak'ın başına ge-
lenlere çok üzüldük.
— Savaş sonrasının Ortado-
ğusu'nu nasd değeriendiriyorsu-
nuz? Savaş bitti, ama banş ya-
pılmadı. Ortadoğu'da temel ba-
n değişiknkier olabUecegine, Or-
tadoğu'nun şartiarının gerçek-
ten değişebUeceğine inanıyor
musunuz? tyimser misiniz bu
konuda?
Diktadan hayır gelmez
MAHFUZ — Evet. Çok
iyimserim hem de. Ben bu sava-
şın Arap dünyası için büyük bir
ders olduğunu düşünüyorum.
Bu savaştan çıkanlan ders "dik-
tatörlerden hayır gelmez" der-
sidir. Bu dersi sokaktaki adam
dahil herkes algılamıştır. "Dik-
tatörlerden sakının " dersiyle
birlikte "Saldırgan mahiyet ta-
şıyan her türlü silahlanmadan
kaçınmak gerekir" dersi de ge-
ne bu savaştan çıkanlan sonuç-
lardır.
— Filistinlilerin kaderini na-
sıl görüyorsunuz? Sizce Filistin-
liler bir vatana kavuşacak mı?
MAHFUZ — Gerçek bir ba-
nş için önümüze bundan daha
büyük bir fırsat çıkacağını dü-
şünemiyorum. Filistinliler, Ba-
şından beri tsrail'le barışı sa-
vundunuz. Neden?
MAHFUZ — Çok basit. Kıt
kaynakların kalkmmamıza git-
mesini istedim. Silahlara değil.
— Savaştan çıkanlan ilk ve
en önemli dersten söz ederken
bunu "Oiktatörlere hayır" ola-
rak özetlediniz. Savaş sonrası
Ortadogusu'nda hiçbir şeyin ay-
nı kalmayacagını; böigenin ister
istemez bir demokrarjkleşme sü-
reci içine gireceğini iddia eden-
ler var. Sizce Ortadoğu'da ger-
çek bir demokratikleşme ger-
çekleştirilebilir mi? Demokrasi
rejimi tslamla bağdaşabilir mi
sizce?
İslamda şûra var
MAHFUZ — Gayet tabii ki
evet. tslami toplumun özünde
zaten belli bir demokrasi anla-
yışı vardır. "Şûra" dediğimiz
şeydir bu. İslam temelde de-
mokratik bir yapıya sahiptir.
Aynca bugün aralannda Türki-
ye ve Mısır'ın da bulunduğu
pek çok Islam ülkesi aynı za-
manda demokratik rejimlerle
yönetilmektedir. öyle değil mi
sizce?
— Türkiye'deki pek çok ay-
dın Türk demokrasisini yeterli
bulmuyor. Batı demokrasileriy-
le karşılaştınldığmda pek çok
eksiklerimiz var. Sizce Mısır'da
gerçek bir demokrasi olduğu
söylenebilir mi?. Pratikte bir tek
parti ülkesi olan Mısır'daki re-
jim için "demokrasi"dir dene-
bilir mi?
MAHFUZ — önemli olan il-
la ki Batı demokrasisine sahip
olmak değil. Önemli olan ne tip
olursa olsun bir tür demokrasi-
ye sahip olmak. Önemli olan ul-
kede söz ve basın özgürlüğünün
bulunmasıdır. tnsan hakianna
saygı gösterilmesidir. Bunu
bu radikal tslamcı akımlar hak-
kında ne düsünüyorsunuz?
MAHFUZ — Evet doğm. ts-
lami köktenciler demokrasi is-
temiyor. Ve iktidan ele geçir-
mek peşinde koşuyorlar. Ama
pek güçlü değiller. Mısır'daki
radikal tslamcı çevreler bir azın-
lığı temsil ediyor.
Köktenciler azınlık
— Radikal İslamcılann bir
azınlık olduğunu hangi veriye
dayanarak söyleyebiüyorsunuz?
Bunun aksini iddia edenler de
var çünkü.
MAHFUZ — tslami kökten-
ciler, nüfusun küçük bir yüzde-
sini temsil ediyor derken, size
bunu herhangi bir somut veri-
ye dayanarak söylemiyorum.
Böyle bir veri yok çünkü. Ama
Mısır'da büyük çoğunluğun hü-
kümet ve Wafd Partisi içinde
ifadesini buian mevcut düzen-
den yana olduğunu düşünüyo-
rum.
Yazüarımda da daima her gö-
rüşten partilerin kurulması ge-
rektiğini vurguluyorum. Bu
mümkün olduğu takdirde, se-
çimler gerçek sonucun ne oldu-
ğunu tayin edecektir. Özgür se-
çimler, sizin sorunuzun cevabı-
nın gerçek anlamda ne olduğu-
nu da verecek olan tek mezüre-
dir.
— Bir an için Mısır'dan uzak-
laşahm. Suudi Arabistan ve Ku-
veyt gibi şimdiye dek şeyhlerle
yaşamış ülkelerin de demokra-
siye yönelebileceğine inanıyor
musunuz?
MAHFUZ — Onlar da ken-
dilerine göre bir çeşit bir kabile
demokrasisi bulacaklardır.
— Sayın Mahfuz, demokrasi
özgür seçiraler, özgür basın, öz-
gür sendikalar, çok sestilik ve fi-
kir özgürlüğü, eleştiri ozgürlü-
ğü anlamına geliyor. Sizin "bir
çeşit bir kabile demokrasisi"
adını verdiğiniz sistemde bu öz-
gürlüklerin hangisi yaşayabilir?
Dikta badire getirir
MAHFUZ — Evet onlann
ki garip bir toplum. Ama neti-
cede önemli olan başiannda bir
diktatör bulunmaması. Dikta
şartlarında yaşamamaları.
— Siz diktatörlükten nefret
ediyorsunuz...
MAHFUZ — Evet diktatör-
ler sadece badire getiriyorlar.
— Siz aslında otoriteden de
hoşlanmıyorsunuz. '50'lerin so-
nunda yazdığınız "Gebelawi'-
nin Çocuklan" kitabında tann
otoritesini ve bir anlamda dik-
tatörü öldüruyorsunuz. Bu ki-
tap, Mısır gibi çok tutucu bir
toplum için çok hayret ve tepki
uyandıncı bir mesaj taşımıyor
mu? Bu şekiide geleneksel de-
gerlere ve otoriteye şiddetli bir
saldında bulunrnuş olmuyor
musunuz?
MAHFUZ — Evet doğru bu
söylediğiniz. Ama ben gelenek-
sel değerlere ve otoriteye yalnız
"Gebelavvi'nin Çocuklan"nda
değil, pek çok kitabımda saldır-
dım. Hemen hepsinde yaptım
bunu.
— İslami köktencilerle başı-
nız derde girmedi mi?
MAHFUZ — Onlar beni din-
siz, yoldan çıkmış sayıyorlar.
— Evet, üç dinin peygamber-
leri Musa, tsa ve Muhammet ile
tannya ilişkin bir alegoriden
oloşan "G«belawinin Çocukla-
n", Mısır'da "ulema" tarafın-
dan yasaklanmış. Yalnız Lüb-
nan'da Arapça olarak basılan
kitap Mısır'da bep sansure ug-
ramış...
Yanlış yorumlandı
MAHFUZ — Evet kitap ola-
rak Mısır'da yayımlanması ya-
saklandı, ama "El Ahram",
"Gebelawi'nin Çocuklan"nı 30
yıl önce tefrika olarak basü. Ki-
tabın bütünü tamamıyla tefrika
edildi. Ne var ki "El Azhar"
(üniversitesi) uleması kitabı yan-
lış yorumladı. Onlar bu kitabı
bir sanat eseri ya da roman ola-
rak değil de bir tarih kitabı
okurmuşcasına yorumladılar. O
dönemin hükümeti de bunun
sorun haline gelmesini istemedi-
ği için konuyu ulema ile tartış-
mamı önledi. Bana sadece bu
yapıtımın Mısır'da yayımlan-
mayacağını; fakat Mısır'dan
başka her yerde yayımlayabile-
ceğimi söylediler.
— Kendi kitabınızın, kendi
ülkenizde yayımlanmaması sizi
rahatsız elmedi mi?
MAHFUZ — Gayet tabii ki
bu kitabı da, diğer kitaplanm
gibi Mısır'da yayımlayabilmek
ve tartışabilmek istiyorum.
Ama henüz bu fırsat elime geç-
medi.
— Tüm yaşamınız boyunca
Yemen ve Yugoslavya'ya yaptı-
ğınız iki gezi dışında hiç seyahat
etmediğiniz söyleniyor. Doğru
mu bu?
MAHFUZ — Evet Kahire'-
den hiç ayrılmıyonım. Seyahat
etmeyi çok sevdiğim yıllarda bu
benim için gerçekleştirilmesi
olanaksız bir düştü. Şimdi tabii
öyle değil. tştediğim yere gide-
bilirim. Ama bu sefer de ben se-
yahatten nefret ediyorum. Ha-
yat böyle işte.
— Evet, kitaplannızın hemen
hepsinde Kahire'yi anlatıyorsu-
nuz. Karakterleriniz hep Kahi-
re'nin içinden çıkryor. Sizin için
Kahire'nin büyüsü neden kay-
naklanıyor?
Kahire ve Nil
MAHFUZ — Tabii ki çok
özel bir bağ bu. Ben eski Kahi-
re'nin içindeki Hüseyin yöresin-
de doğdum. Bu doğduğum yer-
leri çok seviyorum. Bütün dün-
yarru Kahire ve Nil oluşturuyor.
Evet çok seviyorum bu toprak-
ları...
— İslam başlangıç dönemin-
de büyük bir kultür yaratabildi.
Endulüs tspanyası'nda bir çeşit
rönesans yasadı. Ama Dutun
bunlar geride kaldı. Yaşadığı-
mız modern çağda tslami kultür
dünyası, girdigi çöküş dönemio-
den kendini kurtaramadı.
MAHFUZ — Ben tslam'ın
yüreğinde bu uyamş gücünün
olduğuna inanıyorum. Böyle bir
uyanışın gerçekleşmesi, Batı
dünyası ve Batı uygarhğıyla ku-
rulan bağlar sayesinde olacak-
tır. tslamın yeniden uyanışı Batı
kültürüyle temastan geçer. Ba-
tı ile diyalog, bu uyanışın temel
şartıdır.
— Ama tslam, Batı'yla diya-
log kurmakta büyük güçlük çe-
kiyor. Hatta kısaca diyalog kur-
makta güçluk çekiyor. Batı ço-
ğu kez İslamcı çevrelerde İsla-
mi degerleri yodaşüran bir
karşı güç olarak göriiluyor...*
MAHFUZ — Evet. Batı bel^
ki değerlerimizi değiştiriyor,
ama bunları yok etmiyor. De
1
ğerleri değiştiriyor ve geliştiri-
yor. İslam için ebedi önem ta-
şıyan bazı değerler belki değiş-
tirilemez ama şunu kabul etmek
gerekir ki tslami toplumun pek
çok yüzeysel değerleri de var.
Bu değerler değişmelidir. Neden
değişmesinler ki?
Atotn mucidi
intihar etti
• ITHACA (AA) —
Amerika'nın atom
bombasmın geliştirilmesi
çalışmalanna katılan
Profesör Henry Hansteen,
86 yaşında intihar etti.
Profesörün kızı Beatrice
Borwnell, son yıllarda
depresyon geçiren
babasının, Ithaca'daki (New
York eyaleti) Cornell
Üniversitesi kampusunda
bir köprüden atlayarak
caruna kıydığını açıkladı.
Hansteen, Columbia
Üniversitesi'nde nükleer
fizyon (atom çekirdeğinin
parçalanması) konusunda
Enrico Fermi başkanlığında
yürütülen çalışmalara
katılmış, bu çaüşmalar
sonunda ABD atom
bombası yapmıştı.
Melvin Jolınes
Dostluk Ödülü
• ANKARA (AA) —
Lioness yönetim kurulu
çevresince düzenlenen
Melvin Johnes Dostluk
ödülü'nü kazananlar belli
oldu. Basın dahnda gazeteci
yazar Mehmet Ali Birand,
sanat dalında Yıldız Kenter,
bilim dalında Prof. Dr.
Türkân Saylan, uluslararası
ilişkiler ve politika dalında
Prof. Dr. Duygu Sezer,
Lions'un en büyük ödülü
Melvin Johnes ödülü'ne
layık görüldüler. Ödüller,
yarm Marmaris Grand
Azur'da düzenlenecek
törenle sahiplerine '
verilecek.
2.5 tnilyar
talihlisi
• İSTANBUL (AA) —
Milli Piyango'nun 23 nisan
çekilişinde 2.5 milyar lira
kazanan emlakçı Nevzat
Baydar, "Büyük
ikramiyenin bir gün bana
çıkacağını biliyordum"
dedi. Milli Piyango'nun 23
nisan özel çekilişinde gezici
bayiden aldığı 323725
numaralı yarım biletine 5
milyar lira isabet eden
emlakçı Nevzat Baydar, 2.5
milyar lira tutanndaki
çekini aldı. 20 yıldır
aralıksız bilet aldığını
belirten Nevzat Baydar,
parayı ilk etapta bankaya
yatıracağını, daha sonra
çeşitli işler kurmayı
planladığını söyledi.
Atatürk'lü
binlikler
• tSTANBUL (UBA) —
Başbakanlık Darphane
Genel Müdürü Salih
Yardımcı bin üralıklann
Atatürk'süz basılması
uygulamasına son verilerek
Atatürk'lü basımına
geçildiğini söyledi. Genel
Müdür Yardımcı,
"Ajansınız tarafından
verilen ve gazetelerde çıkan
Atatürk'süz bin liralıklar
haberi doğrudur. Gerçekten
bin liralıklardan 500 bini
Atatürk'süz basılmıştır.
Bunu çevre yıh ve çevreye
duyarlıhk gerekçesiyle
yapmıştık, daha sonra
yeniden Atatürk'lü bin
liralık bastık. Halen
piyasada bulunan bin
liralıklar Atatürk'lü bin
liralıklardır. Özel nedenle
Atatürk'süz basılan bin
liralık uygulamasına son
verilmiştir" dedi.
19 milyar
ımuttuk...
• ANKARA (AA) — Milli
Piyango'da geçen yü toplam
19 milyar liralık ikramiye,
talihlileri tarafından
alınmadı. Daha önceki
yıllarda da görülen
"ikramiye unutkanbğı", 1
trilyon 32 milyar liralık
ikramiyenin dağıtıldığı 1990
yılında 19 milyar liraya
ulaştı. Talihlilerin
ikramiyelerini ahnak için
bir yıl süreleri olduğunu
hatırlatan yetkihler, bu
sürenin dolması ile
ikramiyelerin "zaman
aşımı"na uğrayacağına
dikkat çektiler. Unutulan
paralann genel müdürlükçe,
Sav-unma Sanayii
Destekleme Fonu ve
Hazine'ye aktınldığı
kaydedildi.
Neo-Nazi lider
öldü
• KASSEL (AA) —
Almanya'da genç kuşak
Neo-Nazilerinin lideri 35
yaşındaki Michael Kuehnen
dün öldü. Almanya'nın
Kassel kentindeki belediye
hastanesinde ölen
Kuehnen'in, ölüm sebebi
açıklanmadı. Ancak liderin
yakın çevresinden bazı
kaynaklar, Kuehnen'in
AIDS'ten ölmüş
olabileceğini belirttiler.