18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/16 DİZİ-RÖPORTAJ 25NÎSAN1991 Ünlüyazan ölümsüz eseriHababam Sınıfı y nın unutulmaz tipleri arasına kendisini de katmıştı Güdtik Necmî bîraz Rıfat ügazldı 80 yılhk bir çınar: RIFAT ILGAZ Necati Güngör — 2 — Mehmet Rıfat, daha ortaokul sıralann- dayken edebiyat fakültesine gitmeyi kuru- yordu kafasında. Edebiyatçı olmayı seçmiş, edebiyata bağlanmıştı artık. Çevresindeki herkes onu edebiyatçı olarak benimsemış- lerdi... Yerel gazetelerde şiirleri, düz yazı- lan yayımlaruyordu. Hatta bu şiirlerden bi- ri onu dönemin en ünlü ozanlanndan Fa- rnk Nafiz'le de karşılaştırmıştı. Faruk Nafız ile o zamanki Maarif Veki- li Mustafa Necati'nin yollan Kastamonu'- ya düşer bir gün. Orada yayımıanan bir ga- zetedeki Mehmet Rıfat imzalı bir şiir ikisi- nin de ilgisini çeker. özellikle Faruk Nafız bu şiirin sahibini tanımak ister... "Okul tatildi, aylardan temmnz ayı... Mahallede oynuyordum. Karşıdan okulun hadcmesi çıkıp geldi. 'Scni mttdur istiyor' dedi. Gittik. Meğer Mnstafa Necati Ue Fa- rnk Nafız istemiş beni." Rıfat Ilgaz'ın, yatılı öğretmen okulunda yaşadığı olaylar, tanıdığı tipler, ileride bir mizah başyapıtının doğmasına yol açacaktı: "Hababam Sınıfı". Bu yapıtta anlatılanlann çoğu yaşanılan gerçeklerdi. Dahası yazarın kendisi de (Güdük Necmi) o kahramanlardan biriydi. O gün orada Faruk Nafız'in övücü ve yü- reklefadirici sozleriyle karşılaşan Mehmet Rifat, üstadın şiir defterinin sonuna yazdığı şu tümce>i hiç unutmayacaktı: "Kastamo- nu'dan geçerken tanıdığım genç ve kıymetli Mehmet Rıfat'a takdirlerimle ve sevgüerim- le!" 'Çalçene' Mizahçılığı da ozanlığı kadar eskiydi: Aynı dönemde Kastamonu'da yayunlanan "ÇaJcene" adh bir mizah dergisi vardı. Bu derginın sayfalannı çevirdikçe mizahın çe- kiciliğine kapılmaktan kendini alamıyordu Mehmet Rıfat. Bir özenme duygusuna ka- pılıyordu. Ardından bir öykü, birkaç fık- ra, bir manzum mizah... Derken bu alan- da da varlığını kanıtlama yoluna girdi. Bu arada edebiyat fakültesine girme ta- sansı, yalmzca bir düş olarak kaldı: Çün- kü 1928 yıhnda babasını yitirdi Mehmet Rıfat. Bu nedenle fakülte yerine kestirme- den öğretmen okuluna gitmek zorunda kal- dı. Okudugu lisenin müdürü onun mutla- ka fakülte öğrenimi görmesini istiyordu. tl- kokul öğretmenligi, edebiyatçı yeteneklerini öldürebilirdi... Müdur belki hakhydı, belki de yanıhyor- du... Çünkü yatılı öğretmen okulunda ya- şadığı olaylar, tanıdığı tipler, ileride bir mi- zah başyapıtının doğmasına yol açacaktı: "Hababam Sınıfı!" ÖĞRETMEN OKULU — Rıfat Dgaz (sagda, kasketli, kravatlı) 30'ltı yıllarda öğretmen oknlunu bitirdigi dönemde bir kır gerisinde arkadaslanyla birlikte. Bu yapıtta anlatılanlann çoğu, yaşanılan gerçeklerdi. Çizdiği tipler, yakın arkadaş- lan ve öğretmenleriydi. Dahası yazann ken- disi de (Güdük Necmi) o kahramanlardan biriydi. İlk aşk öğretmen okulunun dördüncü sınıfın- dayken -ah başında kavak yelleri esen o de- likanlılık çağlan!- çocuk yüzlu bir kıza kap- tırdı gönlünü... Bir cumhuriyet bayramın- da rastlamıstı ona. Kız, çocuk yüzlu değıl; gerçekten cocuktu! Gazipaşa Jlkokulu'nun son sınıfında okuyordu. Bir eczacının kı- nydı. Adı Fikret'ti. O günden sonra yüre- ğinin yarısı Gazipaşa îlkokulu'nun önun- de kaldı. Kendi okulundan kacıp ilkokulun dağıhna saatlerini beklemeye gidiyordu her fırsatta. Genç ozan, artık şiirlerini yazar- ken soyut sevgihler düşlemiyor; soyut sev- gililerin mezarına kırrnızı güller bırakmı- yordu! Yaşayan, capcanlı bir sevgilisi var- dı... Yazdığı şiirleri sıcağı sıcağına yerel ga- zetelere götürüp yayımlattırıyor, aşkım cümle cihana duyurmak istiyordu! 20 yıl sonra Ancak o çocuk guzelinin elini tutabilmesi için aradan yirmi yıl geçmesi gerekiyordu. Bu süre içinde genç ozanın başından evli- lik de dahii birçok olaylar geçmiş olacak; ekmeğini kazanmak için Babıali denilen çarkın dişlileri arasına atacaktı kendisini. Yine bir rastlantıyla Fikret'in Rumelihisa- n'nda eczacıhk yaptığını öğrenecekti. İçin- de küllenen o eski kalp ağrısuıı dindirmek için bir gripin almayı akıl edecek, böylece bir kez daha yüz yttze geleceklerdi! Genç ozan, gripin almak üzere Rumeli- hisan'ndaki eczaneye girdi; eski sevgilisiy- le yeniden tanıştılar. Sonra biriikte çıkıp ev- lendirme dairesine gittiler... Ve 1954 yıh içinde tam tamına on dört gün evli kaldı- lar. Ama çocukluk aşkı, evliliği kurtarma- ya yetmedi. Refüze Ekrem Öğretmen okulunun son sınıfına gelince tüm öğrencileri bir telaştır alıyordu! Devir Atatürk devriydi. Nitelikli bir öğretmen ol- rnanın koşullarından biri de dans bilmek- ti! Bu yüzden telaşlamyorlardı son smıf öğ- rencileri... Aile çevrelerinden görmedikle- ri bir beceriyi, okul sıralannday ken öğren- mek durumundaydılar. Figürlerini yanm yamalak bir yerlerden kaptıklan danslan ılerletebilmek için de bayan arkadaşlara ge- reksinimleri vardı elbet. Ama yatıh öğretmen okulunun utangaç kızlan kendilerine dans önerisinde bulunan bu gençleri sık sık "refüze" ediyorlardı! Aralannda "refüze" olmayan delikanü yok gibiydi. O yüzden adeta dillerine yapışıp kalmıştı bu Frenk kökenli sözcuk! Gün geç- miyordu ki o sözcüğü birkaç kez kullanma- sınlar... tşte bundan ötürü "Hababam Sı- mfı"nın tiplerinden birinin lakabı "refü- ıe"dir, "Refüze Ekrem." Ekrem, sık sık refüze edilmek pahasına da olsa öteki bütün öğretmen adaîlârıjlbij dans etmeyı öğrenmışti belki; ama Gtidtik Necmi hiçbir zaman dans bilmedi. Ne öğ- rendi, ne de uyguladı. Birtakım salon top- lantılannda bulundu, ama onu bir kadınla dans ederken görmedi kimse... Biraz taş- rahhktan, biraz utangaçlıktan, her neyse... Cumhuriyet öğretmenine yakışır bir görü- num sergileyemedi. O devirlerde devlet me- muru olan kişilenn birtakım aksesuarlan vardı,sözgelimi fötr şapka, gözlük, çanta, kelebek kravat, getr... Cumhuriyet öğret- menlerinin göruntüsunü tamamlayan şey- lerdi bunlar. Ama Güdük Necmi bunlann hiçbirini kullanmadı, kullanmaya gönül in- dirmedi, ama o usta bir pokerci oldu! Ev- lifiklerinin hiçbirinde kompartise çalınırken gelini dansa kaldırmamıştı. Ama poker ma- salannda kendisinden daha usta birine de rastgelmemişti! Gerçekte kumar bilmek de salon adamı olmanın koşullanndan biriy- di. Ögretmene saygı Her şey bir yana, Cumhuriyet'in bu ilk öğretmenleri, devlet tarafından el üstünde tutulan ınsanlardı. Toplum içindeki saygın- ları, hani neredeyse devlet güvencesi altı- na alınmış kimselerdi, öğretmenler. Atatürk döneminde öğretmen olmanın onurunu ve saygınlığını yaşamış öğretmen- lerden biriydi Rıfat Ilgaz. Öğretmen oku- lunu 1930 yıhnda bitirmişti. Elli iki lira ay- hkla Bolu'ya atandığı zaman ağırhğı olan bir devlet adamı gibi karşüanmıştı gittiği yerde. O dönemin geleneğine göre bir yere öğretmen atandığında, MUli Eğitim Baka- nı, gidilecek üin valisine buyruk veriyordu: "İlinize atanan ögretmenlerimizle ilgileni- niz!" diye. Bu buyruğu alan valiler, milli eğitim mudürleri, atanan öğretmenleri ayakta karşıhyorlardı! 1930 yıhrun elli iki lirasına gelince: Bu pa- rayla sekiz Reşat altını almak mümkündO o gunlerde. Şimdinin para değeriyle üç mil- yona yaklaşan bir tutar. Evlilikler Rıfat Flgaz, Bohı'nun Gerede ilçesinde al- tı yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. Bir yan- dan çocuklara Atatürk'ün getirdiği abece'yi öğretirken, bir yandan da "kumar ilmi"nin poker dahnda "ihtisas" yapıyordu burada. Oradan Akcakoca'ya, oradan da Gümüşo- va bucağına gönderildi altı yıl içinde. Gerede'de görevliyken Nuriye adında bir hanımla evlendi ve Gönül adında bir kız- lan dünyaya geldi. Yıl 1931. Bu,ilk evliliği iki yıl sürdü. Fkinci evüliğiyse 1936'da Rik- kat Hanımla gerçekleştirdi. Bu evlilikten de iki çocuklan oldu: Aydm ileYıldız. öğretmenliği sırasında hıç ara vermedı- ği tek şey edebiyat çalışmalanydı. 1936 yı- hnda -abisi Faruk'un da desteklemesiyle- Gazi Eğitim Enstitusü'ne girdiğinde, önem- li edebiyat dergilerinin hemen tumünde im- zası çıkıyordu. sözgelimi "Varuk"ta, "Çı- gn*"da surekli şiirleri yayunlanıyordu. Gazi Eğitim Enstitusü'nun edebiyat öğretmen- lerinden Mustafa Nihat özön ile Ahmet Kutsi Tecer'e rastlaması aynca olumlu bir gelişme olmuştu kendisi için. özellikle Ah- met Kutsi Tecer'in şiir konusunda olumlu eleştirilerini almıstı. Hocasının etkisiyle kendisini Hececiler'in şiir anlayışına yakın buluyordu. Ardından Yedi Meşaleciler'i ilgiyle izledi. Rıfat Ilgaz 1938'de Eğitim Enstitüsü'nü bitirirken, diplomasıyla birlikte bir de ra- poru vardı cebinde: Son sınıfta okurken ci- ğerlerinden vurgunu yemiş, dönemin en ge- çerli hastalıklarından vereme yakalanmış- tı! Cebindeki rapor onunla ilgiliydi. öğret- men olarak Adapazan'na atandı, ama ders- ;lere giremedi. Orada hastalığı büsbütün art- mış, Yakacık Sanatoryumu'na kaldınlmış- tı. Bu hastalık Rıfat Ilgaz'ın yasamında yeni bir sayfa açıyordu. Hastaneler ve hastalar, yazacağı birçok öykünün zengin malzeme kaynağını oluşturacaktı. öte yandan onun dünya görüşünü beğenmeyen egemen guç- ler, daha iyüeşmeden hastanelerden atarak hastalığmı da bir baskı aracı olarak kullan- mayı deneyeceklerdi kendisine karşı! İstanbura taşınış Tedavisini sürdünnek amacıyla Istan- bul'a, Karagümrük Ortaokulu'na ataması yapıldı. Bir anlamda Rıfat Ilgaz, Babıali'- ye de atanmış oluyordu böylece. Evini, eşini îstanbul'a getirtmişti. Eşi de kendisi gibi oğretmenlik yapıyordu. Hastalığı denetim aitına ahnmış, yaşamı düzene girmişti. Ne \ ar ki eriştiğl düzey ona yetmiyordu. Bir andan öğretmenlik yaparken bir yandan Ja Edebiyat Fakültesi'nde felsefe dersleri- ne devam ediyordu. Aynı fakültede okuyan Sabahattin Kudret Aksal, Salah Birsel, Ha- san Tannkut gibi geleceğin ünlü kişileriyle de arkadaşhk kurmuştu. Gelgelelim amansız bir kışla biriikte Ikin- cı Dunya Savaşı yangını basladı bu kez! Sa- \ aş ve ağır kış koşulları kaçınılmaz olarak voksulluklara, açhğa, hastalığa yol actı... Odun, kömür kıthğı içinde doluydu insan- lar. Eli ekmek tutan insanlar silah aitına ahnmış, geride kalanlar tüketici durumu- na düşmüşlerdi. tnsanlann yaşaması için en zonınlu gereksinim maddeleri karaborsa- ya duşmuştü... Yarenlik' Bütün bu acılar, sıkıntılar, dertler, Rıfat Ilgaz'ın şiirine de yansıyordu elbette. Şiir, kaynağını hayatın gerçeğinden alıyordu. 1943 yıhnda dünyaya gözlerini acan ilk şi- ir kitabı "Yarenlik", tümüyle yasamın ger- çeklerini anlatıyordu. Öğretmen okulunun dördüncü sınıfında bir kıza kaptırmıştı gönlünü. Artık şiirleri onun için yazıyordu. Bu kızı tam 20 yıl sonra tstanbul'da eczacı olarak bulacak ve ilaç almaya gittiği eczaneden biriikte eylendirme dairesine gideceklerdi. Ama bu evlilik ancak 14 gün sürdü... 1938'de ciğerini vuran verem Rıfat Ilgaz'a yeni bir dünyanın kapılarını açacaktı: Hastaneler ve hastalar... Bundan sonra birçok öykünün zengin malzemesi buradan çıkacaktı. Egemen güçler kaynağı ise onun hastahğını bir baskı aracı olarak kullanmaya çalıştılar. Bu kitapla birükte 1940 toplumcu gerçek- çi kuşağının köşe taşlanndan biri daha var- lıfcını kabul eniriyordu edebiyat dünyasma! Dönemin en etkili toplumcu yazarlann- dan Sabahattin Ali, genç ozanı şu sözlerle karşüıyordu: "Rıfat Dgaz moreffeh bir zümrenin degil, fakat bir günden öbürüne yasayabilmek için didişen, böyle üzüntolü günlerin aksamında, bazen gününii gün et- mek için şöyle bir demienen halkın şairidir. Onun için şiirinde gul, bülbül, berrak se- ma, mavi deniz, kalp agruan yok. Haya- tın daLa karanlık, daha hüzünlü tarafian- nın akisieri var. Bununla beraber şiirierin- de kötümser bir ruh hali de sezilmiyor." Bu satırların yazan Ilgaz'ın yasamında unutuhnaz izler bırakacaktı. RIFAT ILGAZ HABABAM SINIR 80YASINDA RUŞVETİN AlAMANC AS NtRDEOhSKI RrfatUgaz YİNE OKURLARIYLA BIRLIKTE! İMZA GÜNÜ 27 NİSAN 1991 CUMARTESİ 14.00-19.00 Cumhuriyet Kitap Kulübü Merkez Sergi Salonu, Türk Ocağı Cad. 39-41, Cağaloğlu-İstanbul Cumhuriyet kitap kulübü T A K S I T LE KÎTAPV E R İ Y O R DİLEYEN HERKESE'*' 8 AY VADELİ SEÇKİN YAZARLAR ÜNLÜ YAPITLAR wr'AFA r g W YAYINLARI V CAN Q (rW YAYINLARI • W . ÇINAR M W YAYINLAfll — f% REMZİ ^ Û ^ KITABEVI ALTIN b BİLGİ KİTAPLAR YAYINEVI CEM YAYINEVI ONUR YAYINLARI 4te (£ ÇAĞDAŞ ^ ^ YAYINLARI m PAYEL U WINEVI TOROS YAYINLARI 400 seçme kitap Elden teslim Ct Saöcce fsunbul // sımrtart j(indr. Bir telefon yeterh TELEFON : 512 05 05 / 516 TEŞEKKÜR Sevgili eşim Gülsen Altınada'nın hastalığını çok yakın ilgi ile takip edip, ameliyatını büyük bir başarı ile gerçekleşti- ren değerli insan, Prof. Dr. ARAS GEÇİOĞLU ve ekibıne sonsuz mınnetlerimızi sunar teşekkür ederiz. Eji Mutlu Altınada 12.8.1955-18.4.1991 Vefakâr, kararh, devrimci arkadaşımız MEHMET ALİ ACARTÜRK'ü elim bir trafık kazasında kaybettik. Anıları bizimledir. Tüm dostların başı sağolsun. YENER AKSU, CAHİT ÇAL1ŞKAN, MUSTAFA KAPIO, ŞÜKRAN-TUGAY TURAN, ŞUAYİP KAPLAıN, SEHER ARSLAX ERTOP. H\SAN ÇEÜK, GÜIVHAN TIR4N, SAMİ AYDOĞAN, SEDAT GÖÇMEN, İBRAHIM-SELMA AKIN, HASAN UREStN, AYDDN-FÜJZ AKYAZI, SAMİ ALTEVTAŞ, AHMET CEVAT GUNEY, MEHMET GUMÜŞ, ALPER ÖZTURK. ORHA.N ÖZBtLElV MERAL AKPOLAT, FECtRE KOCAMAIN. KIYMET AKAY, UĞUR ÇİÇEK, SUNA ÇETİ1NTAŞ, ŞENEL UÇAR, KF.NAN HTNDİSTAN, ALPER USAL, HtKMET KOÇAK. Gazeteci; Anadolu yakasında kaloriferli küçük daire anyor. Gündüz: 512 05 05/440 Gece: 325 71 59 SATILIK TERİER KÖPEK YAVRUSU 740 20 26 Nufus cUzdanımı yitirdim. Geçersizdir BASRt YILMAZ Hüviyetimı kaybettim, hükumsüzdür. ÇETtN İBİŞ HEP ADOTJRK'UN YAMNDA Salih Bozok-Cemal SAozok 5.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yoymlon Ttirkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul ödemeH göaderttmez. Devrimci dostumuz ve çalışma arkadaşımız, ornek insan MEHMET ALÎ ACARTÜRK'ü trafik kazasında kaybettik. Dostların başı sağolsun. BAŞAK BASDV YAYEV 12.8.1955 -18.4.1991 PAZARLAMA ÇALIŞANLARI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear