18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Ş KASIM 1991* • •• HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 Nadir Nadi'ye Mektuplar (2). (Baştarafı 1. Sayfada) anlar yaşamıştık. Arkadaşımızın eşı seçile- meyince de rahat bir nefes almıştık. Bu mektubumda size bundan söz etme- min bir nedenı var, Nadir Bey. Şöyle: 20 Ekim seçimlerinden bir süre önce yap- tığımız bir Yayın Kurulu toplantısında, Müm- taz Soysal'ın Cumhuriyet'e yazar olarak alın- ması bazı arkadaşlarımız tarafından günde- me getirtldi. Görüşmeler sırasında ben de şunu anımsattım: Mümtaz Soysal, SHP'den milletvekılı seçilecekti; bu nedenle Milliyet'- ten aynlmak zorunda kalmıştı. Bizim için de aynı ilke geçerli olduğuna göre Soysal'ın Cumhuriyet'te sürekli yazarlığı bunaters dü- şerdi; ama ne zaman isterse ikinci sayfaya makale gönderebilir, biz de yayımlardık. Yayın Kurulu'nun kimi üyeleri belki benim bu çıkışımdan pek memnun olmadılar, ama çok fazla da seslerini çıkarmadılar. Çünkü Cumhuriyet'in bu konudakı ilkesi çok açık- tı; üsteiık sizin tutumunuz da örnekleriyle bir- likte henüz tazelığinı koruyordu belleklerde. Bunu sıze yazışımın bir nedeni daha var, Nadir Bey. Geçen gün bir gazetede gözüme ilişti: Mümtaz Soysal'ın Cumhurıyet yazarlığını onun 'Marksist' olduğu gerekçesiyle engel- lemişim... Doğru değil. Bu haberin gerçeği yansıtmad'ğını Yayın Kurulu'nun o toplantısında hazır bulunan do- kuz üyesı de gayet iyı bıliyor. Ama Öyle an- laşılıyor ki, onlardan birınin ışine, gerçeği ol- duğu gibi yansıtmak nedense gelmemış. Yazık... O arkadaşım şunu söyleseydi, gerçeği dile getırmiş olurdu: "Hasan Cemal bu arada Mümtaz Soysal'- ın bir yazısını eleştirdı: Geçen ağustos ayın- da Moskova'daki darbe girişimini destekler havadakı o yazısı..." Hepsı o kadar. Gerçekte, Nadir Bey, Yayın Kurulu üyesi bazı yazariarla benim aramda uzun süre de- vam etmiş olan anlaşmazlığın izleri bu olay- da da görülebilir. Sorunu size şu sorularla tanımlayabilirim: Gazete nedir, ne değildir? Çağdaş bir ga- zete kendı kimliğinı titizlikle korurken, değı- şık görüşleri en geniş yelpazede haber ve yorum olarak nasıl yansıtmalıdır? Nadir Bey, ışte bu soruların yanıtlandır, gö- rüş ayrılığının asıl çerçevesını çizen... Bir gazete, kendi kimliğinı tabii ki koruya- caktır, ama aynı zamanda, eğer çağdaş bir gazete kimliğini de sürdürecekse, farklı yo- rum ve görüşlere en geniş yelpazede yer ayı- racaktır. Belirlı konularda, torna tezgâhından çıkmışçasına tek tip yazılarla çağdaş bir ga- zete çıkarmak herhalde olamaz. Ömeğin, Le Monde'un dünyaya bakışı bel- lidir; fakat buna ters düşen devlet adamları- nın makalelerıni de birincı sayfasına koymak- ta birsakınca görmez. Bunun gibı VVashing- ton Post, ABD'nın lıberal çizgıdekı bir gaze- tesidir; ama bir ıki muhafazakâr yazarın da ara sıra yorum sayfalarında boy gösterme- sine izin verir. Bunu yaptığı ıçin de kimse kalkıp, bu ga- zeteleri eleştirmez de suçlamaz da. Akılla- ra bile gelmez böyle bir şey. '"Bize gelince Nadir Bey... Yorum yelpazesinin fazlasıyla daraldığını belirtmek isterim. Bunun genişletilmesi is- tenmiyordu bazı yazarlarca. Örneğin, SHP konusunda farklı görüşler ve yorumlar rahat- sızlık yaratıyordu onlarda. Gazetedekı yazı- larla öyle bir hava oluşturulmuştu ki, nere- deyse parti içi kanatlardan birini destekle- mek 'sevap', öbürünü desteklemek ise 'günah' sayılır hale getirilmişti. Ecevıt ve DSP'ye de örneğin olumlu yaklaşmak, bu açıdan bir başka sorun olabiliyordu. Giderek kafalarda tabuların biçimlenme- ye başladığı söylenebilirdi. Gazetenin ıçin- de, ince bir sansür mekanizmasının oluştu- ğu, oto-sansürün de buna bağlı olarak yer yer işlediği durumlar olmuyor değildi Çün- kü, bir parti ıçinde şu ya da bu kanadı des- teklemek, şuna değıl de buna oy vermek, şu- nu değil de bunu savunmak, haylı rahatsız edici suçlamalara kaynaklık edebılıyordu. Buna muhatap olmak ıstemeyenler de çareyi kendi kendine sansür uygulamakta buluyor- lardı. Oysa her konuda farklı gorüşlerin, birbiri- ne saygılı bir dille yayımlanması gerekir bir gazetenin sayfalannda. Bu açıdan, aynm ya- pılması doğru olmaz. Gazete kendi kimliği- nin altını kendi başyazısında çizer; ama farklı görüşlere de en geniş yelpazede yer verir. Çağdaş ve ciddi bir gazete için, böylesi bir demokrasi platformu oluşturmaktan daha doğal bir yaklaşım olamaz. Çünkü, ancak dinlerde ve totaliter rejim- lerdedir ki bazı düşünceler eleştirı dışı tutul- mak istenmiştir. Demokrasilerde buna yer yoktur. Bu açıdan bardağı taşıran son bir olayı an- latmak istiyorum size Nadir Bey: Osman Ula- gay'ın seçim sonrası yazmış olduğu bir ya- zı... Sandıktan tek parti iktidarı değil de koa- lisyon çıkınca, ben dahil kimileri DYP-SHP koalisyonunu, kimi yazatiar da DYP-ANAP'ı savundular. Osman Ulagay ikinci seçeneğı destekleyenler arasında yer alınca, gazete- mızde kızılca kıyamet koptu Nadir Bey. Ken- disi, büyük bir 'komplo'nun 'aletı' olarak suç- lanabıldi. Hiç de hoş değildi ortaya çıkan durum. Bundan önce de buna benzer bazı olay- ları yaşamıştık. Ama işler büyümesin diye, kriz çıkmasın dıye, bazı arkadaşlarıma ya- nıt haklarını kullandırtmamıştım. Acı ama gerçek... Fakat bu kez böyle bir davranışı içime sin- diremedim. Osman Ulagay da Yayın Kuru- lu üyesi o arkadaşlara karşı yanrt hakkını kul- lanınca, işler iyice tatsızlaştı. Büyük tepki gösteren bir Yayın Kurulu üyesı yazara şu- nu söyledım: "Osman'ın yazısına karşı bütün bunları söyleyebılıyorsun Pekı, onun yanıtına yol açan yazı konusunda da aynı tepkiyi goster- din mı bir gün önce?.." Hayır, göstermemişti. Çunkü, Osman'ın görüşü farklı olduğu için böyle birtepkıye layık görülmüştü; yanıt hak- kını kullanması doğru bulunmamıştı. Kısacası Nadir Bey: Osman Ulagay' ın o herzamanki nazik us- lubuyla makul biçimde formüle etmiş oldu- ğu koalisyon önerisi, farklı bir görüş olduğu için makbul addedilmedi. Genel Yayın Mü- dürü olarak benim yetkimle ilgili bazı neden- ler de eklenerek, Yayın Kurulu'nda Osman Ulagay'a 'yaptırım' uygulanması gundeme getirildi. Işte böyle... Ben de bunu, demokrasi anlayışıma da, gazete anlayışıma da, genel yayın yönet- menliğı anlayışıma da sığdıramadığım için onaytamadım. Yayın Kurulu'ndaki oylama... Arkasından benim bunu Yönetım Kurulu'na götürmeme neden olan olaylar zincıri işte böyle başla- dı. Biliyorum mektup uzadı Nadir Bey Ama sıze anlatmak istedığim başka şeyler de var. içimi dökmeye yarın da devam edeceğim Cumhııriyet'e eleştiri Bir basın toplantısı düzenleyen bazı yazar, sanatçı ve öğretim üyeleri, Cumhuriyet gazetesiyle her türlü ilişkilerini kesmeye ve gazeteyi okumamaya kararlı olduklarını belirttiler. tstanbol Haber Servisi — Cumhuriyet gazetesinde bazı yazar ve muhabirlerin istifalan- na yol açan gelişmelerle ilgili olarak aralannda çeşitli sanat- çdann da bulunduğu bir grup, düzenledikleri basın toplantısın- da 'Cumhuriyet'le her türlü iliş- kilerini keseceklerini duyurdu- lar. Gazeteciler Cemiyeti Toplantı Salonu'nda dün bir basın top- lantısı düzenleyen bir grup ya- zar ve sanatçı, hanrladıklan ba- sın açıklamasını okudular. Gen- cay Gürsoy'un okuduğu açıkla- mada şu gönişlere yer verildi: "Cumanriyet gazetesinde üç yönetim kvnin nyestal ve he- men tüm yazar ve gazeted kad- rosonn btifaya sörakleyen geöş- mderi ttzüntü ve tepldyk karsı- Iryoruz. Gccmişndeki kimi iniş çılaslara karara Camhuriyet'in, basmunızda çagdaşhgra, aklnı ve biUmin egemenügini ve çalı- İLAN SIVAS tKİNCÎ SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1985/1323 Karar No: 1986/2158 Davacı: K.H. Sanık: ÜZEYtR BtRİNCİ: Zekeriya ve Emine oğlu, 1963 Klu, Sı- vas Himmetfakı köyü nüfusuna kayıtlı, halen Sıvas Emek Mahallesi 71. Sok. 2 numarada oturur. Suç: Umumun sıhhatı için tehlikeli yiyecek satmak. Suç tarihi: 19.8.1985 Yukanda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememizin 15.12.1986 tanhlı kaıan Ue TCK'ıun 396, 647/4-6. TCK'nın 402/1-2. maddeleri gereğınce verilen cezalarraahkememizin9.9.1991 gün ve 1988/1272 esas, 1991/409 sayüı karan Ue tenfız edilmiş olmakla; Sanığın TCK'nın 396. 647/4. maddeleri gereği 32.000 lira ağır pa- ra cezası TCK'nın 402/1. maddesi gereği üç ay süre ile meslek ve sa- natının tatili, 7 gün süre ile işyerinin kapatılmasına, yargılama giderlerinin sanıktan tahsiline karar verildiğı ilan olunur. 10.10.1991 Basın: 40096 şan halkın çıkarlannı savnnan önemli bir ceienek oldağana inanryortız. litifalann, bn gele- •efi büyük ölçüde kesintiye ug- raUn bir kimlik degişikliği an- lamı taydıgını düşanüyoruz. Camhariyet'in, bo yeui kimligi De sadece basma değil, vaşamın her abama egemen oimsva baş- bya» piyasa ideoiojisi dogrultn- sanda smdanlasacafı endişesl- ni taşıyoraz. Aynlmak duru- munda kalan yazariar ve gaze- tecfler, Comhuriyet'le uzun biı gcçmise dayanan baglanmızm önemli halkalanydı. Onlann koposn bizterin de kopuşo de- mektfr. Yazar, ögretim üyesi ve sanatçılardan oloşan bir oknr graba olarak öğrencflerbniz, iz- leyidierimiz, oknriannuz ve dinJeyicflerimizle birlikte ba ye- ni Cnmhuriyet'le her türiü ibş- Idmizi kesmeye, onu satm abna- maya ve okamamaya kararlı ol- da|wnıızn kamnoynoa duynru- rnz." Basın toplanüsını düzenleyen yazar, sanatçı ve öğretim üyeleri şunlar: Aziz Nesin, Gencay Gorsoy, Sadık Gürbiiz, Hasan Kıyafet, Leyla Erbfl, BUgesn Erenns, Edip Akbayiram, Müştak Ere- nus, Beklan Algan, Cem Kara- ca, Reha lsvan, Asım Bezirci, Esin Afşar, Jale Paria, Coşknn özdemir, Behzat Ay, Aydın Aydemir, Dursun Kırbaş. Köşk'te (Baştarafı 1. Sayfada) yokuşlu yollardan geçtiğini an- İatan Demirel şöyle konuştu: "Törkiye, ba anayasada on sene yasak konnlan bidere, ye- niden bükttmeti knrma görevi- ni vermistir. Mffletimize şükran- lanmı sonnyornm. Bana göre ba, öMmU bir demokntlc ohy- dır. Zafer bizim degfl, miHetin- dir. Üzerünizde biçMr ipotek ol- madan, hiçbir yere dayamna- dan, devletin gücünii knDanaıa- dan, birtalom imtrrazlara sahip obnadaa ba netke abnmıştır. Ba dahi önendidir. 9 sene evvd 10 sene yasak konalan İMsanla- nn hukamet korabOecek dnrn- ma geimiş oimalaruun değeri berkes tarafından iyi büinmeU- dir." Hükümet kurarken işinin zor olacağını vurgulayan Demirel, koalisyon hükümetinin kurula- bilmesinin koşullannı şöyle sı- raladı: Çankaya'ya çıkaran sebep "Biz berkese ayaı mesafede- yiz. ToptanabflirBgm şartmı, iil- kenin gonuüarmı çözebflme ota- nafuu baldagamaz kişUerde anyoroz. Ülkenin çok büyük sornnlan vardır. Bonian Idmin- le aynm içmde çahşarak çözebl- lirsek onlarla yan vana geliriz. Herkes, kafasmdaki dünkü bir- takun düsünceleri atsuı. 'Filan- ca fılancayla yan yana gelemez gelmemelidir' denecekse Türki- ye hukümetsiz kalır. Yeni bir darum vardır. Herkes bu duru- fflun gerefine göre hem kendi hem de Türkiye'nin vaayetini duşunmelidir. Beni Çankaya'ya çıkaran sebep budur. 'Efendim, çıkmam dedi. Çıktı' demek, ocoz laflardır. Bizi Çaakaya'ya çıkaran sebep, Türkiye'nin so- rnnlan ve 20 Ekim 1991 tablo- sadur. Ben savunma içinde de- ğfiim. Törkiye için varsak, 'her- kesin ne hali varsa görsün' di- yemeyiz." <4 1 ay sonra çöker" "Terdr: 7 kasım tarihi itiba- nyla 364 kişi terör kurbanıdır. Buna teröristler dahil değil. Ha- zin bir tablo bu, kimse 'iyidir'- diyemez buna. Türkiye bir dev- let sorunuyla karşı karşıyadır. Sabahleyin Çanlcaya'da yaptı- ğım konuşmamn içinde bu çok önemli bir yer tutmuştur. 40 da- kikaya yakın bunu konuştuk. Dünkü (önceki günkü yemin tö- reni) Mecüs'i de gördükten son- ra, bu olayın ne kadar önemli olduğunu herkes idrak etmeli- dir. Sadece Mecüs'i kötülemekle bir yere varamazsınız. Bu, siyasi bir olay değil, Türkiye'nin bö- lünmez bütünlUğünü hedef alan Kanser İLAN FATİH 3. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 1990/488 Davacı K.H. tarafından davalı Samatya Deniz Spor Kulübü Der- neği'ne ızafeten Güner Boralıoğlu, Bülent Sümerval, Bülent Boralı- oğlu, Kapriel Garipgul, Adnan Kocaer, Ramazan Dağlı ve Semih Namlıoğlu aleyhine ikâme olunan dernek feshi davasının duruşması sonunda: Istanbul, Samatya Yazıcılar Sokak No: 4 adresinde mukım Güner Boralıoğlu ve Bülent Sümerval, Kadıköy, Perçiyan Sokak No: 9'da mukım Bülent Boralıoğlu ve Istanbul Samatya, Narhkapı Caddesi No: 117 adresinde mukım Semih Namlıoğlu'na yapılan zabıta tahkikatı- na rağmen dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ edilmiş ve yapılan yargılama sonunda 17.10.1991 tarih ve 1990/488 esas, 1991/887 sayılı kararla Samatya Denız Spor Kulubü Derneği'nin feshme karar venlmiş olup, işbu karann ılan tarihinden itibaren bir ay zarfında tem- yiz edilmediği takdırde karann kesinleştırileceği hususu tebligat yeri- ne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 21.10.1991 Basın: 40321 Almanya, Türkîye'den Kürt dîyaloğu istedî BONN (AFP) — Almanya Parlamentosu'nun milletvekille- rinden oluşan meclisi Bundes- tag, dün yapılan genel kunıl toplantısında "Türkiye, Irak, Iraa, Soriye ve Sovyetler Birli- ği'nddd Kürt aanbgın haklan- na saygı gösterilmesini" talep etti. Bundestag'da temsil edilen tum partilerin temsilcileri, söz konusu Ulkelerde insan haklan ile dini, etnik ve kültürel hakla- nn konınmasını güvence altına alan tum uluslararası anlaşma- lann uygulanmasını da istedi. Genel kuruldaki görüşme sı- rasında, Almanya'da dışişlerin- den sonımlu müsteşar Heimut Schaefer, Türkiye'de insan hak- lannın 'hâlfl endişe verid' oldu- ğunu söyledi. Ancak Schaefer, aynı konuşmasmda Ankara'ya yönelik sistematik saldınlara da karşı çıkarken bu tür saldınla- nn Kürt davasını ilerletmeyece- ğini belirtti. Ahnan müsteşar, konunun 'diyalog arayışı sayesinde' üerlemesini tercih et- tiğini açıklamasına ekledi. D Y P G e n e l B a ? k a n ı Suleyman Demirel, par- tisinin yeni milletvekilleri için dun bir tanış- ma kokteyli duzenledi. Ankara Sheraton Oteli'ndeki kokteyle ilgi oldukça yuksekti. Bazı işadam- lan. muteahhitler ile bir kısım eski üst duze> bürokratın da katıidıklan kokteylde adeta bir izdiham >aşandı. Gelen davetliler, otelin salonlanndan lobiye tastı. Suleyman Demirel ile Nazmiye Demi- rel davetliler arasında dolaşarak hal hatır sorup, el öpturduler. (Fotoğraf: RIZA EZER) bir olaydır. Bizim aradığımu koalisyon ortağı, bu soruna na- sıl yaklaşacağımızı beraberce tes- pıt edebilecek bir kimse olma- hdır. Bu sorunu daha önce ko- nusmadan teşkil edilecek bir hü- kümet bir ay sonra çöker. Hü- kümet, sadece hükümetin san- dalyelerini paylaşmak değildir. Bu bir görev hükümeti olacak- ür. O sandalyede oturan insan- lar önlerindeki sorunlan çöz- mek için oturacaklardır. Evlere şenlik tablo Ekonomik isükrar ve enflas- yon: 1991 yüında yüzde 2.2 kal- lunma hızı, yüzde 2.5 nüfus ar- tışı var. Kalkınma hızı nüfus ar- tışından daha az. Yüzde 66.5 enflasyon. Evlere şerüik bir tab- lo. Kİmseyi rencide etmemeye gayret sarfediyorum. Ama be- nim sırtıma bunlan yığıp da, iki ay sonra 'Hadi bakalım Demi- rel, nerede kalkınma?' denme- sini haksızlık sayarım. Birisi bu işi çekip sürükleye- cektir. öbürleri katkıda buluna- caktır, destekleyecektir. Bunun sürükleyicisi biziz. 1991 Türki- yesi, bundan önceki yıllann hepsinden farklı bir Türkiye'- dir. Kamuoyunun nemelazuna- bktan kurtulması, ülkenin so- runlannı yöneticilerle birlikte düşünmesi laamdır. Yanhş bir şey yapılıyorsa halkın demokra- tik refleksini, doğru bir şey ya- pıhyorsa destegini istiyoruz. Ya- ni parlamentodaki güvenoyu ve arkanuzdaki oy kâfi değil. Açık, çoğulcu toplumu çok öz- ledik. KalVınınaımşlılt ve geh'r dagl- hmmdalri boznkluk: Devlet, ev- vela kalkınmayı harekete geci- rip, sonra da farklıhklan gider- melidir. Vergi kanunlannda de- ğişikük yaparak gelir dağüırrun- daki eşitsizlikleri duzeltmek la- zım. ÖT: Türkiye, KİT sorununu çok makul şekilde çözmeye mecburdur." Bunlardan başka koalisyon hükümetinin sağlık, eğitim, çev- re, kentleşme konulannda da uyum içinde cahşması gerektiği- ni vurgulayan Demirel şunlan söyledi: "Koalisyon ortagı arayışı içindeyiz. Bu arayış içinde, or- tagımmn kaşına gözüne, boyn- na posnna bakmayacagız. Orta- ğımızın; nyom içinde çabşabile- cek, bir hükümerte ortaklık ya- pabüecek, tenel mesdelerdeki kraatts nynm gösterebDecek bir beyet olması lazım." TBMM'dekj yemin töreni sı- rasında çıkan olaylara da deği- nen Demirel, "Bu olaylar iizii- cü, ama vatan sathında var. Bu bir temsili Meclis'tir. Oraya gel- mesini özüntttyk karsılamamı- za ragmen oraya gelmesi kaçı- nılmazdır. Herkesi üzen şey, bu otaylarm Medis'te olması degil, vatan sathmda ohnnş olmasıdır. Bn olaylar, çözümü aranan so- rnnlann bolnndoganan işareti- dir. Uç veriyor, sigorta aüyor" diye konuştu. Demirel, daha sonra gazetecilerin sorulanna şu yamtlan verdi: " — Çankaya'da, Çankaya somnn göndeme geldi mi? DEMTREL — Gündeme gel- medi. O zaten Türkiye'nin gün- deminde. Meclis'in işidir. Bir prensip sorunudur. Aynı adam- lar bile söz konusu olsa, bunu hükümet sorunundan ayırmayı öğreneceğiz. — S«ym özal Çankaya'da si- zi öpti mn? DEMİREL — öpüşme olma- dı. — Size 'Ağabey' mi, yoksa 'Kurtar beni baba' mı dedi? DEMtREL — Yok yok, bun- lara gerek yok. Devlet ortada. Bizi Çankaya'ya çıkaran sebep, milletin bize bir görev vermesi, devletin işleyişi için başka bir çarenin obnayışıdır. Biz bundan kaçamazdık. — Terör konnsnnu görüşür- ken bir envanter mi çıkanldı? DEMtREL — Hayır. Envan- ter sonra çıkacak. Hükümeti kurup TBMM'nin önüne çıktı- ğımız zaman hükümet progra- mında bir envanter olacak. Hü- kümet kurabilme noktasına yaklaştığımız zaman iç ve dış basma, Türkiye'nin sorunlan içm içerikli sunuşlarda buluna- cağım. — Hükümet kunna turiannız ne zaman başlayacak? DEMİREL — Üç günden ön- (Baştarafı 1. Sayfada) da, suda hangı kanserojen mad- deler var. Bunlan araştırabile- ceklerini belirten Bilge, "Fabri- kalardan ırmaklara dökülmüş olan aök maddelerin içerisinde- ki kanser yapıcılan bulabüece- ğiz. BöyleUkle özellikle beledi- yelere büyük yardım saglamış olacagız" dedi. Bacalardan çıkan dumanda dahi kanser maddelerinin yo- ğunluğunu anlayabileceklerini beürten Bilge, kömür yakılan yerlerde, dumanda kanser yapı- n maddelerin olduğunu söyledi. Dünyanın en az kanser gönl- len ülkesi olarak kabul etsek da- hi Türkiye'de 80-90 bin yeni va- kaya rastlanılması gerektiğini söyleyen BUge, "Ama Saglık Bakantağı'na ancak 20 bin kan- ser ihban yapdıyor. Bizim hesa- bımıza göre 80 bin civannda ol- ması lazım" dedi. İkinci önemli laboratuvarla- nn kansere karşı ilaç üretme bö- lümünün olduğunu vurgulayan Bilge, bu bölümün başında Prof. Dr. Cemal Kasım Güven, Prof. Dr. Fikret Bayknt ve Prof. Dr. Alaattin Akçasu bu- lunduğunu söyledi. Personel yetersizliğinden bü- yük sıkıntı çektiklerini söyleyen Bilge, "Başbakanhga bagh Dev- let Personel Dairesi'nin bugün- kö rurumuyla bizlerm araşürma laboratuvarlanmızı geliştirme- miz mümkün defii. Teknisyen alamıyorsunuz, araşürma gö- revlisi sayısun artüramıyorsu- nuz, kapalı kadrolannızı bDe açamıyorsunnz" dedi. 1leri kanserli hastalara bakım yerine ihtiyaç duyulduğunu, bu- nun için yakında Yeniköy'de sosyal bakımevi açacaklannı söyleyen BUge, "Üeriemis vaka- lan, hiçbir yer kabul etmedigi için özel olarak hizmet evteri kuraluyor" diye konuştu. 7OTI m î l v r ^ n l ı ı l r 7 a r a r Demirdler Sitesi'nde konfeksiyon ürünlerinin bu- 4 W I I U l ^ U l l l U l V £AXltXl | u n d u g u b i r d e p o d a d ü n ç l k a n y a n g l n d a 7 0 0 mil- yon liralık maddi zarar meydana geldi. Mahir Demirbag'a ait Demirciler Sitesi 3'uncu Cadde 66 numarada bulunan konfeksiyon deposunda saat 14.00 sıralarında yangın çıktı. Elektrik konta- ğından çıktıgı sanılan yangına Fatih, Bakırkoy ve Kocasinan itfaiye gruplan müdahale etti. tşyeri sahibi Mahir Demirbağ, yangının depo kısmında çıktıgını, dokuma makinelerinin bulunduğu kı- sımda bir zarann olmadıgını söyleyerek "Konfeksiyon deposunda yaklaşık 700 mihon liralık za- rar meydana geldi. Makinelerin bulunduğu kısma yangın sıçrasaydı, çok daha buyuk bir zarar meydana gelebilirdi. Bu makinalann bir tanesi 500 milyon. Konfeksiyon deposuyla bilgisayar odam da yandı, ona yanıyorum" dedi. ttfaiyenin biraz geç kaldığını öne suren Mahir Demirbağ, işye- rinde 35 işçinin çalıştığını söyledi. (Fotoğraf: MEHMET DEMtRKAYA) ce değil. Kendimize göre birta- kım değerlendirmelerimiz var. Zaten bugün kime gitsem, ka- pdar da açık değil. SHP'nin kü- çük kurultayı var. Herkesin ba- şında kavak yelleri esiyor. ANAP'ın genel başkanı burada değil. Üç gün sonra başlanz. Sa- nıyorum, birtalom çok çetrefil işler karşıma çıkmazsa 10-12 gün içinde bu sorunu bir netice- ye bağlayabüiriz. Tek parti hü-' lcümeti kursanız bile 5-6 günden evvel kuruhnaz. — Gincydogn somnn konn- sonda SHP üe anlaşabiecek mi- siniz? Medis'te tavır gosteren- lerin *«p*»*ty bir SHP Oe ko- alisyoa olabulr mi? DEMTREL — Tavır koyan- lar, bu tavn SHP adına koyma- mışlardır. SHP yönetimi de, tavn koyanlara karşı fevkalade sert bir tutum takmmıştu-. SHP gibi, arkasında milyonlar bulu- nan ve kökeni Cumhuriyet'e ka- dar giden bir partinin ülkenin bölünmez bütünlüğü gibi bir konuda aldmnaz gibi bir tavn olacağını sanmıyorum. Bu ko- nuda hiç kimsenin vurdumduy- maz bir tavn ohnaz. Türkiye bi- zim canımız. Türkiye'ye iğne batsa bize çuvaldız batar. Tür- kiye'nin aziz değerleri uzerinde yanşa ginneye gerek yoktur. Bunlan korumak benim teke- limde olsa, iş yanmıştır. Hepi- miTİTi sahipliğindedir. Bizim dı- şımızdaki siyasi kuruluşlara, Türkiye'nin büyük meselelerin- de bir konsensus sağlanmasa bi- le, çok ters bakabilecekleri gö- zuyle yanaşmadım. Samyorum, kiminle konuşsam, bu mesele- Ierde bir konsensus sağlamam söz konusu olacaktır. HAKKÂRİ Askeri helikopter düştü: 2 şelıit HAKKÂRİ (Cumhuriyet) — Çukurca'nın dağJık kesiminde bir helikopter duştu, bir pilot usteğmen ile bir er yaşarrunı yi- tirdi, üç er de yaralandı. Dün saat 09.00'da Hakkâri^ den Çukurca'ya gitmek üzere havalanan helikopter, dağhk ke- sim olan Şine mevkiinde anza- landı. Uygun olmayan bir yere zorunlu inişe geçen helikopter dağa çarparak düştü, pilot üs- tegmen Tanju Baytekin ile er Sa- üh Çakar yaşamını yitirdi. Üç er ise hafif yaralandı. Askeri kaynaklar, helikopte- re herhangi bir bölücü örgüt sal- dırısı olmadıgını, helikopterin teknik bir anzadan dolayı mec- buri iniş sırasında düştüğünü bildirdiler. Fransa Orhan Pamıık'ıın 'Sessiz Ev'ine ödül verildî Knltür Servisi — Orhan Pa- muk, Fransa'da "La de Couver- te Europeenne ödülü"nü kazan- dı. "La di Couverte (KeşiO ödülü'nün tutan 20 bin Fransız Frangı (18 milyon lira). Münev- ver Andaş'ın çevirisiyle Galli- mard Yayınevi'nce yayımlanan "Sessiz Ev" özel jüri tarafmdan ödüle aday gösterilen altı Avnı- pa romanından biriydi. Fransız kütüphane okurlan arasından seçümiş 40 kişiden oluşan Bü- yük Jüri'nin ödüle layık gördü- ğü "Sessiz Ev", Fransa'da iki yıl önce yayımlanmıştı. Büyük Jü- ri'ye aday gösterilen kitaplar arasında Ispanyol yazar Mignel DeUbes'in "Les Rats" adlı ro- manıyla, Italyan yazar Antonio Mnnos Molina'nın 'Beatns De" adlı romanı ve Yunanlı yazar Ni- kos Kavvadias'm "Le Quart" adlı romanı da vardı. La di Co- uverte ödülü, Strasbourg'da ya- pılan "Avrupa Edebiyatlannın Buluşması" adlı uluslararası toplantı sırasında yann yapıla- cak bir törenle Orhan Pamuk'a verilecek. Pamuk, ödülünü al- mak için Strasbourg'a gidiyor. ARÇEUK'IN BUYUK FIRSAT KAMPANYASISURUYOR... YERİNİ HAZIRLAYAN EKSİGİNİ TAMAMLIYOR! Ya siz? Fırsatı değerlendiriyor musunuz? Tekrar hotırlatıyoruz; şimdi tüm Arcelik ürünîeri bütün Arcelik Yetkili Satıcılorında inanılmoz toksitlerle! H a y d i A r c e l i k 5 ı fft cf ı S 135563 sicil nolu ağır vasıta ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. HİDA YET GANJ TÜRK KALP VAKFI Muayene ve Kontrol için 175 12 45 • 148 58 66 Koşullar cazip. Seçenekler çeşit, çeşit. Fiyatlar sabit Ödemeler taksit taksitl ARCMLIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear